Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SELAM DOSTLAR
YAZIYI VE MAKALEYİ İKTIBAS FORUMDAN ALDIM,ŞER AMAÇLI DIŞ GÜÇLER İLE TASAVVUFU YASATAN TARIKATÇILARIN İŞBİRLİĞİNI ANLATIYOR:
Tasavvufun İşbirlikçi Ruhu |
|
Bugünkü işbirlikçilere bakınca tarihte Celaleddin Rumi'lerin nasıl da Moğollarla işbirliği yapabildiklerini daha iyi anlıyoruz. Bu yüzden başlıkta 'ruh' kelimesini kullandım. Adamların özünde var.
--------------------- Amerika Zafer Yolunda Tarikatleri Kullanacak
DÜNYA / 26.10.2003 / Y. ŞAFAK
ABD, İslam dünyasına yönelik istila ve yağma politikalarında tasavvufu kullanmayı tartışıyor. Washington'da düzenlenen "Tasavvufu ve Amerikan politikasındaki potansiyel rolünü anlamak'' başlıklı panelde, ABD'ye, başlattığı savaşta başarı sağlamak için tasavvuf felsefesine yönelmesi önerildi.
Amerika, İslam dünyasına yönelik politikalarında tasavvufu ve tarikatleri nasıl kullanacağanı tartışıyor. Amerikan yönetimine, Müslüman dünyasına ulaşmada ve "terörizme karşı mücadele" olarak pazarladığı işgal ve yağma politikalarında başarı sağlamak için tasavvuf felsefesine yönelmesi önerildi. Washington'da düşünce kuruluşu Nixon Merkezi tarafından düzenlenen "Tasavvufu ve Amerikan politikasındaki potansiyel rolünü anlamak" başlıklı panele, tarihçi Bernard Lewis ve Nakşibendilerin ABD'deki liderlerinden Şeyh Muhammed Hişam Kabbani gibi isimler katıldı.
"ABD başarmak istiyorsa tasavvufçularla çalışmalı"
Şeyh Kabbani, "ABD başarıya ulaşmak istiyorsa, tasavvufçularla çalışmalıdır" görüşünü vurguladı. Kabbani, tasavvufun insanlar arasında köprü kuran sosyal bir güç olduğunu belirterek, "Birbirimizin dilini öğrenmeliyiz. Birbirimiz arasında köprüler kurmalıyız. Farklı medeniyetler arasında köprü kurulması tasavvuftur" dedi. Tasavvufta iman etmenin koşullarının, Allah'a ve peygamberlerine inanmak olduğunu belirten Kabbani, "Dikkat edin peygamberler deniliyor, peygamber denilmiyor. Başka dinleri getiren peygamberlere de işaret ediliyor" diye konuştu. Kabbani, tasavvuf ve hoşgörüye örnek olarak Mevlana'yı gösterdi. Tasavvufu, Vahabilikle karşılaştıran Kabbani, 1960'lardan önce ABD'nin, İslam ile ilgili problemi olmadığını, şimdi ise tasavvufçuların mı, Vahabilerin mi destekleneceği sorusuyla karşı karşıya olduğunu söyledi.
"Tasavvuf itaati öğretir"
Kabbani, "Bazı Vahabiler terörist değil. Ancak Sufiler arasında terörist yoktur. Sufiler, Müslüman olsun ya da olmasın, iletişim kurar. Eğer ABD başarılı olmak istiyorsa, Vahabilerden başkasına da ulaşmak zorundadır" ifadesini kullandı.
Osmanlılarda tasavvufun önemli olduğunu belirten Kabbani, sufilerin şeyhülislama, onun da sultana bilgi verdiğini, bu felsefenin devlet yönetiminde kullanıldığını kaydetti. Kabbani, tasavvuf felsefesine göre, başındaki liderden memnun olmayan halkın, sultanla savaşma yoluna gitmesinin yasak olduğunu, ancak sultanın veya günümüzde devlet başkanının "daha iyi biri olması için dua edeceğini" söyledi. Vahabiliğin ise her türlü hareketi kısıtladığını söyleyen Kabbani, "Amerika bu durumda ne yapmalı? Tasavvuf felsefesiyle yönetilen halk, rejim ona ne derse ona göre hareket edecektir. O zaman rejimin nasıl olacağı önemli" diye konuştu ve dolaylı olarak ABD'nin rejim değişikliği politikasına destek verdi.
Tarihçi Lewis, Nixon Merkezi uzmanlarından Zeyno Baran'ın yönettiği paneldeki konuşmasında, "hoşgörü" anlayışını benimseyen tasavvuf sayesinde, bütün farklı toplumlar arasında "daha iyi ilişkiler" kurulabileceğini, bunun çok önemli olduğunu söyledi. Hoşgörü anlayışında, karşı tarafı ikinci sınıf görme durumu bulunduğunu söyleyen Lewis, "Hoşgörü gösteren, 'Düzgün davrandığın sürece sana hoşgörü gösteririm' der. Mesela Osmanlı İmparatorluğu hoşgörülüydü. Dini mülteciler, Avrupa'daki kötü muameleden, Osmanlı'ya kaçıyordu. Belki ikinci sınıf vatandaştılar, ama sonuçta bu, hiç vatandaşlık hakkına sahip olmamaktan daha iyidir" diye konuştu. Lewis, "tasavvufta, Tanrı'nın eşit olarak kilisede, camide, sinagogda olmasının kabul edildiğini" kaydetti. Türkiye, Ürdün ve Fas kullanılacak
Müslüman dünyası ile Batı dünyası arasındaki açığı kapatmak için Amerikalı yetkililer, Türkiye, Ürdün, Fas gibi "ılımlı" ülkelerden destek almanın önemine inanıyor. ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, basına sızan bir iç yazışmasında, küresel işgal harekatında ne derece başarı elde edildiğini sorgulamış ve "Teröristler milyon harcarken, biz onlarla savaşmak için milyarlarca dolar döküyoruz" demişti. Rumsfeld, medreselerde "daha ılımlı" Müslümanların yetişmesi için ne yapılabileceği konusunda, yardımcılarından görüş istemişti.
Şeyh Nazım Kıbrısi'nin sağ kolu ve damadı
Kıbrıslı Şeyh Nazım'ın Amerika'daki sağ kolu ve damadı olduğu belirtilen Şeyh Hişam Muhammed Kabbani, Beyrut'taki Amerikan üniversitesinde eczacılık bölümünden mezun olduktan sonra Belçika'nın Louvain şehrinde eczacılık alanında kendini geliştirdi. Daha sonra Şam'da İslam hukuku üzerine eğitim aldı. Kabbani, uzun dönem refakat ettiği Abdullah ed-Dağistani ve Şeyh Muhammed Nazim el-Kıbrısi'den tasavvuf üzerine dersler aldı. Şeyh Nazım Kıbrısi'nin elçisi olarak Ortadoğu, Avrupa ve Uzak Doğu'yu gezdi. 1991 yılında Kıbrısi'nin emriyle Amerika'da Sufi Nakşıbendi Vakfı'nı kurdu. O dönemden beri Amerika ve Kanada'da 30 sufi merkezi açtı. Kabbani, Chicago, Columbia, Howard, Berkeley, McGill, Corcordia, Dawson College gibi üniversite ve kolejlerde olduğu kadar pek çok dini kurum ve vakıflarda konferanslar ve dersler verdi, çeşitli raporlar sundu. Kabbani, Washington'un öyle herkesin kolay kolay giremediği, Batılı elit kokan think-tank salonlarında üstünde cübbesi, başında sarığı ve uzun sakalıyla bir Nakşibendi şeyhi olarak gezebiliyor. ABD başkentinde stratejik analizler hazırlayan hükümet dışı uzmanlarla resmi politikaları şekillendiren devlet memurlarını karşılıklı beyin fırtınasına sokmayı amaçlayan think-tank toplantılarında, en gözde isimlerden biri. Kabbani gibilerin Washington'da ilgi odağı olmaları, şüphesiz ABD başkentinin 'teröre karşı savaş'ta çıkış ve zafer yolları arayışının bir parçası.
|