Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın Dost1 kardeşimizin değerli fikirlerinden istifade ettik, bilhassa ömür ile ecelin tariflerini çok güzel ve net yapmıştır, bunları karıştırmamak lazım. Çünkü ayeti kerimelerden anlaşıldığına göre ömür kısalıp çoğalabiliyor, fakat ömrün son noktasını koyan ecel ise asla değişmiyor. Çünkü ömrün son noktasını koyan Yüce Allah'tır, onun bilgisi şaşmaz, O'nun hükmünü değiştirebilecek de yoktur. Şimdi bu konuyu aşağıda, ayetler müvacehesinde incelemeye çalışacağız. Her şeyin en doğrusunu Yüce Allah en iyi bilir. Biz ayetleri yorumlarken O'nun muradına en uygun olanını bulmağa çalışıyoruz. Bir yanlışlık olursa o, bizim hatamızdır. Daha önce bu konuda hazırlamış olduğum bir yazıyı aşağıya alıyorum. Herkese selam ve sevgilerimle. Bütün düşüncelerini Kuran-i Kerimi anlamaya teksif eden kardeşlerimizin hepsinden Allah razı olsun. Yürümeyi düşe kalka öğrendiğimiz gibi inşaallah da Kuranı doğru yorumlamayı öğreneceğiz, bir birimizin fikirlerinden istifade ederek.
ECELİ KAZA VE ECELİ MUSEMMA
هُوَ الَّذى خَلَقَكُ 05;ْ مِنْ طينٍ ثُمَّ قَضى اَجَلًا وَاَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ اَنْتُمْ تَمْتَرُ 08;نَ (2)
O, sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel tayin eden ( her insan için optimal şartlarda azami yaşama süresini yani miadını belirleyen)dir.. Bir de O’nun katında adı konmuş (zamanı kesin belirlenmiş) bir ecel vardır; sonra bir de şüphe edersiniz.
Burada geçen ecel-i kaza nedir, ecel-i müsemma nedir? Bu konuda müfessirler ne düşünmüştür veya nasıl yorumlamışlardır, bunun gerçeği nedir? Bunları sorgulamağa çalışacağız. Bu ayete müfessirlerin verdikleri meali aşağıya alıyorum:
[006.002] [DI=Diyanet İşleri] O, sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel tayin edendir. Belirli bir ecel O'nun katındadır; sonra bir de şüphe edersiniz.
[006.002] [DV=Diyanet Vakfı] Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O'dur. Bir de O'nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır. Siz hâla şüphe ediyorsunuz. [Not: Burada ecel-i müsemma’ya kıyamet günü manası verilmiştir.]
[006.002] [E0= Elmalılı Orjinal] O, o hâlıktır ki sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir eceli bitirdi bir ecel de nezdinde müsemmâ, sonra da siz daha şübhe ediyorsunuz
[006.002] [E1=Elmalılı sadeleştirme 1] O, öyle bir yaratıcıdır ki, sizi çamurdan yarattı, sonra bir eceli bitirdi. Bir ecel de O'nun katında adlandırılmıştır. Sonra da siz daha şüphe mi ediyorsunuz?
[006.002] [E2=Elmalılı sadeleştirme2] Sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel takdir eden O'dur. Tayin edilen bir ecel de (kıyamet zamanı) O'nun katındadır. Sonra bir de şüphe ediyorsunuz.
[006.002] [FK=Fi zilal-il Kuran] O sizi çamurdan yaratan, sonra da ecelinizi belirleyendir. Ayrıca O'nun katında tasarıya bağlanan bir vade daha vardır. Gerçek böyleyken sizler kuşkuya kapılıyorsunuz.
[006.002] [IK=İbni Kesir] O'dur; sizi, bir çamurdan yaratan. Sonra da size bir ecel tayin eden. Bir de O'nun katında belli bir ecel vardır. Siz hala şüphe edip durursunuz.
[006.002] [ON=Ömer Nasuhi] O, o Halık-ı Azîm'dir ki, sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir ecel takdir etti ve O'nun nezdinde mâlûm bir ecel de vardır. Sonra da siz şüphe ediyorsunuz.
[006.002] [SY=Suat Yıldırım] O, sizi bir çamurdan yaratan, sonra size bir ecel, bir ömür süresi tayin edendir. Bir de O’nun nezdinde muayyen bir ecel vardır. Sonra, bir de kalkmış şüphe ediyorsunuz!
[006.002] [TK=Tefhimul kuran] Sizi çamurdan yaratan, sonra bir ecel belirleyen O'dur. Adı konulmuş ecel, O'nun katındadır. Sonra siz (yine) kuşkuya kapılmaktasınız.
[006.002] [Muhammed Esed] 2 O'dur sizi balçıktan yaratan ve sonra [sizin için] bir ömür tayin eden, [yalnızca] O'nun bildiği bir ömür.2 Ama hâlâ şüphe edip durursunuz, [Not:2 Lafzen, “ve O'nun katında bulunan bir ömür” -yani, yalnız O'nun bildiği (Menâr VII, 298). Bazı otoriteler, buradaki “ömür”ün dünyanın bitimine ve sonraki yeniden dirilişe işaret ettiği görüşünde oldukları halde diğerleri onu bireysel insan hayatı ile ilişkilendirirler. Diğer bazısı da, kelimenin ilk kullanımında münferit insan hayatına bir atıf görürken ikincisinin Kıyamet Günü'ne atıfta bulunduğunu iddia ederler. Bu son yoruma göre cümlenin bitiş ifadesi, “ve (başka) bir ömür daha vardır...” şeklinde çevrilebilir. Ancak Kur’an'da ecelun musemmâ ibaresinin başka yerlerde de sıkça kullanılması karşısında, burada en doğru çeviri, “[O'nun tarafından] tesbit edilen” veya “[O'nun tarafından] bilinen bir ömür” şeklinde olabilir, yani, hem münferit insan hayatına, hem de bir bütün olarak dünyaya ilişkin bir ömür.]
[006.002] [Y.N.Öztürk] 2. Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de onun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hâlâ kuşkulanıp duruyorsunuz.
Yukarıdaki meallerde görüldüğü gibi gerek ecel-i kaza ve gerekse ecel-i müsemma konusunda sarih bir fikir beyan eden yoktur. Fakat ecel-i müsemmanın geçtiği bütün ayetler göz önünde bulundurulursa buradan neticeye varmak hiç de zor olmayacaktır. Zaten K.Kerimin ayetleri bir birinin müfessiri durumundadır. Diğer ayeti kerimelerde net görüldüğü gibi ecel-i müsemma, adı konmuş, netleştirilmiş , aşılması imkânsız bir süreyi ifade eder. Ecel-i müsemmayı aşmak imkânsızdır. Bu ecel-i müsemma fert planında olduğu gibi toplum planında da aşılması imkânsız muayyen bir süreyi ifade eder. Ne fert bu süreyi bir saniye ileri alabilir ne de geri. Toplum için de durum aynıdır; süresi dolup yıkım anı gelen toplum veya devlet yıkıma uğrar ve bunların yıkım süresini kimse geciktiremez ve öne alamaz da. Demek ecel-i müsemma, saniyesi saniyesine tespit edilmiş zaman dilimi demektir. Aşağıya aldığım ve bu kelimenin geçtiği ayeti kerimelerin incelenmesinde bu, gayet net olarak görülecektir.
Peki, ecel-i kaza ne demektir?
İşte bunu da net olarak açıklığa kavuşturmağa çalışalım. Yukarıdaki ayeti kerimeye dikkatle bakılınca bu da gayet sarih olarak görülebilmektedir. Şöyle ki; “sizi bir çamurdan yarattı, sonra bir ecel=süre tayin etti. İmal ettiği her canlı için bir miat koydu, yani bir dayanma süresi koydu. Bu miat sadece canlılar için de değil, bütün yaratıklar için de koydu. Örneğin her yıldızın, her gezegenin, her galaksinin bir dayanma gücü vardır. Bu süreyi dolduran yıldız veya güneş yakıtını (hidrojen, helyum vs. cinsinden olan yakıtını) tüketir, ışığını kaybeder, üstüne kabuk bağlamağa başlar, nihayet artan iç ısısı ve basıncından dolayı patlar, uzaya saçılır, artık bir yıldız olarak değil, başka şeyler olarak varlık aleminde varlığını sürdürür…İşte ecel-i kaza budur, yani azami yaşama süresi, yani azami ömür. Her cins varlık için bu farklıdır. İnsanlar için azami yaşama süresi 130-150 sene kadardır. Bazı canlılar için yaşama miadı 40-50 gündür, arılar gibi. Bu süre bakteriler için 2-3 gündür. Ağaçlar arasında yaşama süresi (miadı) en uzun tutulan ağaç, çınar ağacıdır, bin-bin beş yüz sene kadar yaşar ama, sonunda o da miadını doldurur, yıkılıp gider, hiçbir kazaya, belaya uğramazsa da. Kazaya uğrayan varlıklar bu ecel-i kazaya (miadına) kadar hayatiyetlerini sürdüremezler. İşte burada ecel-i müsemma devreye girer. Eceli kaza’ya kadar yani miadını doldurup ölenler çok azdır, ekseriyetle yaşama şartlarına tabi olarak daha erkenden ölürler. İşte bunun, canlı veya cansız bu varlığın hangi ortam ve şartlarda bulunacağını ve bu şartlar altında miadının (eceli kazasının) kaçta kaçında hayatının son bulacağını bildiği için onu yazmıştır, Allah’ın bilgisi şaşmadığı için eceli müsemma da değişmez diyoruz. Nitekim ömrün kısaltılabileceği fatır suresi 11. ayeti kerimesinde bildirilmektedir:
وَاللَّه 15; خَلَقَكُ 05; مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَة 13; ثُمَّ جَعَلَكُ 05;ْ أَزْوَاج 11;ا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِ 07;ِ وَمَا يُعَمَّر 15; مِن مُّعَمَّ 85;ٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
Allah sizi (önce) topraktan, sonra da bir nütfeden (spermden) yarattı. Sonra sizi çiftler (erkek-dişi) kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Bir canlıya [sümme kada ecelen hükmünce) ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır.
Özetlersek “ecel-i kaza” herhangi bir varlığın, yaratığın varlığını sürdürebileceği azami süredir. Bu süre her tür için farklı olduğu gibi aynı türün her ferdi için de genetik yapısına bağlı olarak da farklıdır. Her insan optimal şartlarda, hiçbir kazaya belaya uğramadan yaşasalar da her insanın yaşam süresi eşit olmaz, bunu etkileyen faktör, genetik yapısıdır. Her varlık en uygun ortamda olamayacağından çoğu, yaşayabileceği azami süreye yani ecel-i kazaya ulaşamaz, daha erken yaşama imkânını kaybeder, işte buna da ecel-i müsemma denir. Ömrün uzayıp kısalması, yaşam şartlarına bağlıdır. Hızlı yaşayan, yani içki kumar, sıgara, stres gibi insanın bünyesini erken yıpratan işleri yapanlar, miadından (ecel-i kaza yani azami ömründen) çok önce ölür. Daha sakin yaşayan, sağlık şartlarına uygun olarak beslenen kimseler de ecel-i kazaya yakın bir zamana kadar yaşayabilirler. Ama bu yoldayken beklenmedik kazalar da ecel-i müsemmanın daha erken yakasına yapışmasına sebep olabilir. Başka bir örnek verirsek; Bir ilaç fabrikası çıkardığı bir ilaç için etiketine, beş senelik bir miat tarihi koyuyor. Bu, şu demektir: Bu ilac, şu ısı derecesinde, kuru bir yerde muhafaza edilirse bu kadar süre, etkinliğini muhafaza eder. Peki siz bu ilacı sıcak bir ortamda veya güneşin karşısında bekletirseniz ne olur? Bu ilaç, miadını doldurmadan etkinliğini kaybeder yani eceli erken gelmiş olur. İnsan da böyledir, sağlık kurallarına uymayan, yaşayabileceği zamana (yani ecel-i kazaya) kadar yaşayamaz, daha erken ecel gelir, bu ecele de ecel-i müsemma denir, bu ecel geldi mi ertelenmez, fakat gelmeden önce alınacak tedbirlerle geciktirilebilir. Buna göre ömür, kısalabilir de, uzaya bilir de. Fakat hiçbir zaman ecel-i kazayı geçemez. Nitekim ayet-i kerimeler de bunu bildirmektedir:
وَاللَّه 15; خَلَقَكُ 05; مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَة 13; ثُمَّ جَعَلَكُ 05;ْ أَزْوَاج 11;ا وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَى وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِ 07;ِ وَمَا يُعَمَّر 15; مِن مُّعَمَّ 85;ٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ إِنَّ ذَلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
[035.011] [E0] Hem Allah sizi bir topraktan, sonra bir nufteden yarattı, sonra sizi çiftler kıldı, onun ılmine ıktiran etmeksizin ne bir dişi hâmil olur (hamile kalır) ne de vaz'eder (yani doğurur), bir yaşatılana çok ömür verilmek de, ömründen eksiltmek de behemehal bir kitabda yazılıdır, şübhe yok ki o Allaha göre kolaydır
يَمْحُو اللّهُ مَا يَشَاء وَيُثْبِ 78;ُ وَعِندَه 15; أُمُّ الْكِتَا 76;ِ
[013.039] [DI] Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır; Ana Kitap O'nun katındadır.
وَإِن مَّا نُرِيَنّ 14;كَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُ 05;ْ أَوْ نَتَوَفّ 14;يَنَّكَ فَإِنَّم 14;ا عَلَيْكَ الْبَلاَ 94;ُ وَعَلَيْ 06;َا الْحِسَا 76;ُ
[013.040] [DV] Biz, onlara vâdettiğimizin (azabın) bir kısmını sana göstersek de veya (ondan önce) seni öldürürsek de sana ancak (Allah'ın emirlerini) tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir.
Bu ayeti kerimelere göre ömür uzar da, kısalır da, tabii ki şartlara bağlı olarak. Fakat bu şartlara bağlı olarak tayin edilen ecel (ölüm anı), ne ileri ve ne de geri alınır, bu, kesin bir hükümdür.Keza, Allah’ın onayı olmadan da hiçbir şey olmaz. Bir kimse uğradığı bir kaza neticesinde ölmüşse Allah’ın (cc) onayıyla ölmüştür, kaza neticesinde değil, ölümüne hükmetmemişse bir sebep yaratır, yine kurtarır. Keza maktulun ölümü de böyledir; Allah hükmetmeden ölemez, ancak Yüce Allah, ölümüne hükmederse ölür.Katil de tabii şartlarda ölümüne sebebiyet verebilecek bir darbı yaptığı için mesuldür. Peki öldürülen kişi, o anda öldürülmeseydi yaşamı devam edecek miydi” diye bir soru sorulursa, evet, Yüce Allah dileseydi yaşamaya devam edebilecekti, fakat o adamın ölümcül darbıyla Allah da ölümüne onay vermiştir, onay vermezse zaten ölemez, yaşamaya devam ederdi. Katil de maktulun ecel-i kazasından önce ölümüne sebebiyet verdiği için mesuldür.
|