HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Çalışmaları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Çalışmaları
Konu Konu: HADİSLERİN / SÜNNETİN İNCELEMESİ Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
HAKgelenek
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 05 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HAKgelenek

MÜCEDDİD YAZDI

Hz.Peygamberin sadece beşeri yönü ön plana çıkarılarak onun yolunu inkar etmek ancak gafletin bir getirisidir.

HASAN OKTEM YAZDI

evet, Sayın Müceddid,

biz, Sevgili Son Resulün ve Resullerin,  Beşer Resul / Elçi olduğunu /olduklarını ispatlıyan delillerimizi sunduk :

sizden de Sevgili Son Resulün , Beşeri olmayan ( ULUHİ ) özelliklerini ifade eden delillerinizi(!) sunmanızı bekliyoruz.

SELAM

MÜCEDDİD yazamıyor çünkü oda biliyorki muhammed bir beşerdir,ve  oda insanların hepsi gibi doğdu büyüdü ve sonundada gerçek yaşam yeri olan cennete yerleşti,yanlız ölmeyecek olan ALLAH tır.müceddid bu konuda yazdığı yazıdan dolayı inşallah yaptığı hatanın farkına varmıştır ki ben inanıyorum hatasından döneceğine ama hadis konusunda ve sünnet konusunda kendi doğrularını kolay kolay bırakacağını sanmıyorum,selam hudaya tabi olanlara.

kasas 65 ALLAH O GÜN ONLARA SESLENEREK RESULLERİME NE CEVAP VERDİNİZDER.

Yukarı dön Göster HAKgelenek's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HAKgelenek
 
Turisina
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 05 ekim 2006
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turisina

Müceddid Yazdı:

Nasıl olur da adalet sahibi olduğunu iddia eden  ilahi kitapta da bundan bahseden yaratıcı Hadis ve sünnet altında kendisine uydurulan şeylere göz yumuyor  ile  1000 senedir kendisine isnad edilen Nebisine isnad edilen yalanlara göz yumuyor nerede bunun adaleti ? Nerede bunun kahharlığı tuzak kuranlaraın en hayırlısı vasfı ?

Keza  Kuran açık (aslında hiç vermiyor ya neyse ) bir şekilde namaz tarifi vermez iken zekatın mahiyetini açıklamaz iken Haccın rukunlerinden bahsetmez iken  neden bu dinin kolay olduğunu ifade ediyor ?

Şüphesiz Allah inananları savunur. Çünkü Allah hâin ve nankörlerin hiçbirini sevmez diyen yaratıcı neden bunca sene göz yummuş ?

Evet  sorularıma cevap istiyorum yok okey mi ?

MÜceddit,

Sen ne dediğinin farkında değilsin.

Hristiyanların İsa a.s. Hakkında uydurdukları (tanrının oğlu) gibi iftiralar, yahudilerin uydurduğu Kitap dışı mişnalar gibi açık iftiralar, ve sonradan uydurulmuş farklı dinleri varken, yüce yaratıcı hakkında bu söylediğini hristiyanlar ve yahudiler de demezmi? öyleyse, biz bunlara haklı olarak kafir -müşrik demezmiyiz?

işte kitap yerine, uydurmaları savunanlar böyle hezeyanlar ile  tuzakta olduklarının ve Allaha karşı mücadele verdiklerinin farkında bile değildir. bunlar ilahi kitaplara tuzak kuranların, ilahi hükümleri dışardan kaynaklarla devre dışı bırakmaya çalışanların kendi düştüğü tuzaklardır. 

Detaylarla uğraşırken ana yoldan (dini rabbe has kılmak - hükmüne ortak koşmamak) çıktıklarının farkında değiller.

Hain ve nankörler, Rasulden sonra, onların getirdiği has tevhit ve ıslah mücadelesini bulandırdılar. zulme ve küfre karşı rasullerin verdiği mücadeyi, tapınmaların "nasıl" yapılacağına indirgeyerek gölgelediler. küfür ve zulüm bu yüzden yürüdü gitti.

Düşünmeden konuşmayın, kimi ne ile suçluyorsunuz? Allah hakkında konuşuyorsunuz. her şey kayıt ediliyor. Sizi fikir aldıklarınız (peşinde olduklarınız) Allaha karşı yaptığınız bu ağır ithamlardan kurtarabileceklermi bakalım.

Yukarı dön Göster Turisina's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turisina
 
kamer
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 06 kasim 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 171
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı kamer

Müceddid Yazdı:

Nasıl olur da adalet sahibi olduğunu iddia eden  ilahi kitapta da bundan bahseden yaratıcı Hadis ve sünnet altında kendisine uydurulan şeylere göz yumuyor  ile  1000 senedir kendisine isnad edilen Nebisine isnad edilen yalanlara göz yumuyor nerede bunun adaleti ? Nerede bunun kahharlığı tuzak kuranlaraın en hayırlısı vasfı ?

Keza  Kuran açık (aslında hiç vermiyor ya neyse ) bir şekilde namaz tarifi vermez iken zekatın mahiyetini açıklamaz iken Haccın rukunlerinden bahsetmez iken  neden bu dinin kolay olduğunu ifade ediyor ?

Şüphesiz Allah inananları savunur. Çünkü Allah hâin ve nankörlerin hiçbirini sevmez diyen yaratıcı neden bunca sene göz yummuş ?

Evet  sorularıma cevap istiyorum yok okey mi ?

 

Yüce Allah'ın açıkladığını , detaylandırdığını anladığınız an; KURALLARINI ALLAH'IN KOYDUĞU , ADINI KENDİSİNİN SEÇTİĞİ , RESUL'ÜNE VAHY ETTİĞİ , RESUL'ÜN EKSİLTME VE İLAVE YAPMADAN TEBLİĞ ETTİĞİ , İSLAMI ANLADIĞINIZ ANDIR.

Mülk/2:Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Azîz'dir O, Gafûr'dur.

 



__________________
Kamer/17-22-32-40:Ant olsun Biz Kur`an`ı düşünme/öğüt için kolaylaştırdık/hazırladık.O hâlde var mı ibret alıp düşünen?
Yukarı dön Göster kamer's Profil Diğer Mesajlarını Ara: kamer
 
Turisina
Groupie
Groupie


Katılma Tarihi: 05 ekim 2006
Gönderilenler: 62
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Turisina

Mücedditin sorusuna Kurandan şöyle bir cevap var: yani kimse ataları takip ettiği için yanıldığını mazeret olarak ileri süremeyecek (bunun önlemi yüce yaratıcı tarafından alınmıştır) çünkü ortada ZİKİR (kitaptaki hatırlatmalar - ikazlar- uyarılar-bilgiler) var ve biz ondan (bu zikirden) sorumluyuz.

Araf suresi

172. Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.


173. Yahut "Daha önce babalarımız Allah'a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onların izinden gittik). Bâtıl işleyenlerin yüzünden bizi helâk edecek misin?" dememeniz için (böyle yaptık).
174. Belki inkârdan dönerler diye âyetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.

Yukarı dön Göster Turisina's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Turisina
 
HAKgelenek
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 05 ocak 2007
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı HAKgelenek

selam müceddid

bakara 213

İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir. *

selam

KASAS 65 ALLAH O GÜN ONLARA SESLENEREK RESULLERİME NE CEVAP VERDİNİZ DER.

Yukarı dön Göster HAKgelenek's Profil Diğer Mesajlarını Ara: HAKgelenek
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

 

Hz.Peygamber'in (sav) Allah sevgisi, insanların, hatta eşyanın Peygamber sevgisi

1 , 174

Hannane direği, Peygamberin ayrılığı yüzünden akıl sahipleri gibi ağlayıp inliyordu. / Peygamber, '' Ey direk, ne istiyorsun ? '' dedi. O da '' canım ayrılığından kan kesildi. / bana dayanıyordun, şimdi beni bıraktın, Minberin üstüne çıktın '' dedi. ( Hz.Peygamber ne istersin diye sorunca ) '' Daim ve Baki olanı isterim '' dedi. Peygamber, insanlar gibi dirilmesi için o ağacı yere gömdü. ( 2110-2115 ).

Medine Mescidi yapılınca Peygamberimiz ( sav ) ön tarafa bir ağaç / sütun koydurmuştu, ona dayanarak halka hitap ediyordu. Cemaat kalabalıklaşınca minber yaptırdı ve bir gün sütunu terk ederek minbere geçti, bu sırada sütundan gelen inleme sesini orada olanların tamamı işitmişlerdi. sonradan bu sütun '' inleyen '' anlamında '' hannane '' adıyla anıldı. onu yalnızca Allah ve kulları değil, cansız eşya da seviyor, ayrılığına dayanamıyordu.

Prof.Dr.Hayreddin Karaman

İslam Işığında GÜNÜN MESELELERİ 1-2

Mesnevi'de Hz.Muhammed ( sav )

İz Yayıncılık 2005  sayfa : 663

 



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 
orhanaltun
Newbie
Newbie


Katılma Tarihi: 13 eylul 2007
Gönderilenler: 4
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı orhanaltun

bu sitedeki zırvalıkların hiçbirisine katılmıyorum. eğer gerçek bilgileri öğrenmek işinize geliyorsa doğru bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.

 

BİRAZ CİDDİYET LÜTFEN!...

Deniz tarafından Salı, 2007-09-04 22:14 tarihinde gönderildi.

EBUBEKİR SİFİL

Bugünden başlayarak birkaç yazı halinde, bir internet sitesinde Sünnet/Hadis konusunda ileri sürülen bazı iddiaları kısaca mercek altına alacağım. “Kur’an İslamı” sloganının bizi nereye çağırdığı meselesi, dinî, siyasî, kültürel nokta-i nazardan ciddi analizler gerektiriyor olmakla birlikte, burada meselenin sadece ilmî veçhesi üzerinde duracağım.

Konuyla ilgili olarak elektronik posta adresime iletilen mesajlardan, sitede ileri sürülen görüşlerin, –İslam Modernizmi’nin yabancısı olmadığımız argümanlarından beslenmekle birlikte– insanımızın bir kesimi üzerinde ciddi etkiler bıraktığı anlaşılıyor.

Ancak birlikte göreceğimiz gibi, söz konusu iddiaların –ilmî bir temele sahip olmak şöyle dursun– son derece acemice kurgulandığı ve ciddiyetten uzak olduğu dikkat çekiyor. İleri sürülen hususların büyük ölçüde Ebû Reyye’nin “Advâ’ ale’s-Sünneti’l-Muhammediyye”sinin, dilimize “Muhammedî Sünnetin Aydınlatılması” adıyla yapılan çevirisi tarzındaki birkaç kitaptan “kes-yapıştır” yöntemiyle ortaya konduğu bir yazıdan bundan başkası da beklenemezdi doğrusu…

Maksada geçmeden önce –izninizle–, bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olanlara da bir çift laf etmek isterim: Allah’ın dininin, birkaç kitap okuyarak ya da birkaç internet sitesinde gezinerek “tayin edilebilecek” kadar basite indirgenmesi anlaşılabilir bir husus değil. Ahiretiniz hakkında nasıl bu kadar kolay karar verebiliyorsunuz? Kendinizi, “Bir kitap okudum, dünyam değişti” diyebilecek seviyesizlikte görüyorsanız, bunun, en başta kendinize hakaret anlamına geldiğini bilmelisiniz! Bir kitap okuyarak yahut bir internet sitesini ziyaret ederek dünyasını değiştiren insan, müslümanın sahip olması gereken basiret, firaset ve fetanetten yoksun insandır! Biraz ciddiyet lütfen!..

İşte insanımızın “kafasını bulandıran” siteden birkaç “inci”:

“Hadisleri incelemeye Peygamberimiz’in dönemine giderek ve sonra yavaş yavaş kendi dönemimize gelerek başlayalım. Peygamberimiz’in hadis yazımına izin vermediğini, kendi sözlerinin yazımını yasakladığını hadisçiler bile kabul etmektedir. En doğru kabul edilen iki hadis kitabından biri olan Müslim’de ve Hanbeli mezhebinin kurucusu İbni Hanbel’in Müsned’inde şu hadisi rivayet ederek Peygamber’in kendi sözlerinin yazımını yasakladığını kabul ederler. “Benden Kuran dışında hiçbir şey yazmayın. Kim benden Kuran dışında bir şey yazmışsa imha etsin.” (Müslim, Sahihi Müslim Kitabı Zühd, Hanbel, Müsned 3/12, 21, 33) Darimi’deki hadis ise şöyledir: “Sahabe Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istediler. Ancak onlara izin verilmedi.”(Darimi, esSünen) El Hatib’teki hadis şöyledir: “Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33) Tirmizi’den de bunu öğrenebiliriz: “Allah elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.” (Tirmizi, esSünen, K. İlm, sayfa 11)…”

İleride göreceğimiz gibi, hadislerin uydurma olduğu tezini iddiasının temeline yerleştiren bu bakış açısının, hadislerin yazıya geçirilmesinin yasaklandığı iddiasında yine rivayetlerden hareket etmesi hayatî bir çelişkidir. Eğer hadisler hakkındaki temel görüşümüz, uydurma olabilecekleri/oldukları temelinde şekillenecekse, burada ne diye hadislere dayanalım?

Öte yandan konuyla şu veya bu ölçüde ilgilenen herkes bilir ki, hadislerin yazıya geçirilmesi konusunda yasaklama bildiren rivayetler olduğu gibi, serbestiyet, hatta “teşvik” ifade eden rivayetler de vardır. Reşid Rıda ve onun gibi düşünen birkaç kişi, birinci gruptakilerin ikinci gruptakileri nesh ettiği iddiasında ise de, Efendimiz (s.a.v)’in, Ebû Şâh isimli sahabînin talebi üzerine Veda Hutbesi’nin yazılmasını emir buyurduğunu anlatan rivayet gibi birçok delil, yazım yasağının, konjonktürel bazı sebeplerle geçici bir süre için öngörüldüğünü ve bilahare kaldırıldığını ortaya koymaktadır. Hadis Usulü ve Hadis Tarihi ile ilgili eserlerde enine boyuna tartışılmış olan bu meselede sözü fazla uzatmaya gerek görmüyorum.

Yukarıya aldığım satırların devamında, tam bir “hilebazlık” örneği sergilenerek, hadislerin yazıya geçirilmesi ila nihaye yasaklanmış, bunu serbest bırakan rivayetler hiç varit olmamış gibi davranıldığı ve özetle “Eğer hadisler dinin ikinci kaynağı ise yazımı niçin yasaklanmıştır?” dendiği görülüyor. Oysa art niyetsiz bir yaklaşımın, karşıt rivayetleri okuyucunun gözünden gizlemeye çabalamaması ve bunları da dürüstçe gündeme getirip –gücü yetiyorsa– tartışması gerekirdi!

Esasen hadislerin yazıya geçirilmesine Efendimiz (s.a.v) tarafından getirilmiş olan –geçici– yasaklama ile “hadislerin Din’deki konumu” arasında doğrudan ilişki kurmak da bir “el çabukluğu”dur. Zira iddia edildiği gibi hadisler Din’de bağlayıcı bir değere sahip olmasaydı, Efendimiz (s.a.v) hadislerin sadece yazımını değil, “rivayetini” ve bağlayıcı olarak kabul edilmesini de yasaklardı. Oysa Efendimiz (s.a.v)’den, hadislerin rivayet edilmesini ve Din’de ölçü olarak alınmasını yasaklayan herhangi bir söz/tavır rivayet edilmiş değildir.

Tam aksine, hadislerin başkalarına aktarılmasının Efendimiz (s.a.v) tarafından teşvik edildiğini gösteren birçok rivayet mevcuttur. Konuyla ilgili herhangi bir kitaptan kolayca tahkik edilebilecekleri için burada ilgili rivayetleri tek tek zikretmeyi gereksiz görüyorum.

HADİSLERİN SAYISI NİÇİN ARTMIŞ?

Mal bulmuş mağribîlerin elinde tedavülde bulunan bir başka husus da bahse konu internet sitesinde şöyle ifade ediliyor:

“Ahmed Emin, hadis uydurmacılığının tablosunu gösteren şu zeki tespiti yapar: “İginçtir ki eğer hadisleri açıklayıcı bir şekilde ele alacak olsak piramit biçiminde olduğunu görürüz. Piramidin tepesi Allah’ın elçisinin dönemi olup aşağıya indikçe piramidin eni artmaktadır. Piramidin temeline vardığımızda Peygamber döneminden ne kadar geniş olduğunu farkederiz. Halbuki makul olan tersidir. Çünkü Peygamber’in yanında olanlar hadisleri (Peygamber’in söylediklerini) en çok bilenlerdi. Sonra onların ölümüyle hadisleri bilenlerin sayısı azalacak ve bu şekilde üstteki piramit ters şekilde gelişecekti. Ama bizler Emevi dönemindeki hadislerin bu dönemdekilerden daha kabarık olduğunu görüyoruz.”

Daha önce de bir başka vesileyle değinmiştim: Özellikle mütekaddimun Hadisçiler’in terminolojisinde aynı metnin değişik senetlerinin her birine, aynı metnin aralarında nüans(lar) bulunan varyantlarına, hatta Sahabe ve Tabiun kavillerine de “hadis” denirdi. Dolayısıyla Hz. Peygamber (s.a.v) döneminden sonra “merfu” hadislerin sayısında “reel olarak” herhangi bir artış olmamıştır. (Ulemanın “uydurma” olduğunu söylediği rivayetlerin bu tesbitin dışında olduğu izahtan varestedir.)

Şu halde, alıntıdaki tesbit şöyle düzeltilmelidir: Hz. Peygamber (s.a.v)’in yanında olanlar (Sahabe) vefat ettiğinde, Din’in ikinci kaynağı olan Sünnet/Hadis, Din’in anlaşılmasında ve yaşanmasında herhangi bir boşluğun oluşmasına meydan verilmeksizin daha sonraki kuşaklara aktarılmıştır. Basit bir hesapla her bir alim sahabînin 2 öğrencisi olduğunu varsayarsak, Tabiun döneminde hadisleri bilenlerin sayısı Sahabe dönemine oranla ikiye katlanmış olacaktır. Dolayısıyla Sahabe döneminden sonra hadisleri bilenlerin sayısında “azalma” değil “artma” olduğunu söylemek durumundayız. Bu iki öğrenciden her birinin yine ikişer öğrencisi olduğu varsayımından hareket edersek, Etbau’t-Tabiîn dönemine gelindiğinde rakam kümülatif olarak yine katlanacaktır…

Elbette burada sayısı artan, sadece “hadisleri bilenler” değildir. Yukarıdaki örnekten devam edersek; Etbau’t-Tabiîn halkasına geldiğimizde, aynı rivayetin aynı sahabîde birleşen dört ayrı rivayet silsilesi oluşmuş durumdadır. Bu silsilelerden her biri –yukarıda da söylediğim gibi– ayrı bir “hadis” olarak itibara alınacaktır. Bu durumda Sahabe halkasındaki bir tek rivayet Etbau’t-Tabiîn halkasında (rivayet silsilesinin farklılığı anlamında) “4 hadis” oluvermiştir, bir. Aynı metin, bu dört rivayet silsilesinde birtakım lafız farklılıklarıyla aktarıldığında bunların her biri yine birer “hadis” olarak isimlendirilecektir, iki. Sahabe ve Tabiun halkalarını teşkil edenlerin her birinin fetvaları (mevkuf/maktu) rivayet olarak yine “hadis” tabir edilmiştir, üç. Sanıyorum anlaşılmıştır…

Bir başka iddia:

“Müslim sahih olan, yani kesin doğru olduğu kanaatine vardığı her hadisi kitabına almadığını söyler (Müslim, 1. cilt, sayfa 28). Müslim’in mantığına göre hadisler dinin kaynağıdır, fakat kendisi her doğru bildiği hadisi kitabına almaz. Yani bu mantığa göre dinimiz eksik olur. Müslim’in atladığı bir hadisi, başka birinin atlamadığının garantisi olmadığına göre, gelenekçi mantık kendi kendini eksik ilan eden bu izahı kaynaklarında taşımaktadır. Hadisler dinin kaynağıdır diyen Buhari 600 bin hadis bilip 6000-7000 tanesini yani %1′ini kitabında yazmıştır. Geriye kalan % 99′u ise bunlara ihtiyacımız olmadığına veya bunların güvenilir olmadıklarına kanaat getirip kitabına almamıştır.”

Bu iddia karşısında lafı çok fazla uzatmaya gerek görmüyorum. Zira “tasnif dönemi”nin mahsulü olan elimizdeki Hadis musannefatı hadislerin tümünü bir araya toplamak maksadıyla kaleme alınmamıştır. Yani (elimizdeki musannefat için söylüyorum) hiçbir Hadis imamı, hadislerin tümünü bir araya toplamak maksadıyla kitap yazmış değildir. Ne zaman bu söylediğimin aksi ispatlanır, ancak o zaman yukarıdaki iddiada haklılık payı olduğu söylenebilir.

Diğer bir iddia:

“Buhari’nin 600.000 hadis bildiği iddiasını ele alalım. Buhari’nin hayatında hiçbir iş yapmadığını, hiç uyumadığını ve her hadisin doğruluğunu, nakil zincirinin sağlamlığını anlamak için her hadise 2 saat ayırdığını düşünelim. Sırf bu süre 130 yıldan fazladır. Oysa bazen bir hadisin, bir zincirinin, bir halkasının sağlamlığını anlamak için günlerce seyahat edildiği iddiasını düşünürsek, Buhari’nin bildiği tüm hadislerin doğruluğunu test etmesi binlerce yıla bile sığmazdı. Kısacası Buhari’nin ve diğer hadisçilerin bildikleri tüm hadislerin sağlamlığını test edip, içinden en sağlamlarını seçtikleri iddiası akıl dışıdır.”

Bu satırların yazarı belli ki hiç Hadis Tarihi okumamış. İmam el-Buhârî’nin yaşadığı dönemde İslamî ilimlerin her sahasında olduğu gibi Hadis sahasında da sistem oturmuş durumdaydı. Prof. Dr. Fuat Sezgin hocanın Buhârî’nin Kaynakları isimli çalışmasında ortaya koyduğu gibi, İmam el-Buhârî Sahîh’ini oluştururken büyük ölçüde yazılı kaynaklardan istifade etmişti. Bu sahada İmam el-Buhârî’den önce Sa’îd b. el-Müseyyeb, Sa’îd b. Cübeyr, Muhammed b. Sîrîn, Ebû Amr eş-Şa’bî, İbn Şihâb ez-Zührî, İbn Cüreyc, Sa’îd b. Ebî Arûbe, Şu’be b. el-Haccâc, Süfyân es-Sevrî, Süfyân b. Uyeyne, Abdullah b. el-Mübârek, Yahya b. Sa’îd el-Kattân, Vekî’ b. el-Cerrâh, Abdurrahman b. Mehdî ve daha yüzlerce isim –ve elbette bu arada Müçtehid İmamlar– Hadis sahasında icra-i faaliyet etmiş, ravilerin cerh-ta’dili ve hadislerin tashih-taz’ifi konusunda sonraki nesillere büyük bir birikim aktarmışlardır.

HADİSLERİN SAYISI NİÇİN ARTMIŞ? (2)

Bir önceki yazıyı hadislerin sıhhatinin tesbiti konusuna giriş mahiyetinde birkaç şey söyleyerek noktalamıştım. İddiayı hatırlayalım:

“Buhari’nin 600.000 hadis bildiği iddiasını ele alalım. Buhari’nin hayatında hiçbir iş yapmadığını, hiç uyumadığını ve her hadisin doğruluğunu, nakil zincirinin sağlamlığını anlamak için her hadise 2 saat ayırdığını düşünelim. Sırf bu süre 130 yıldan fazladır. Oysa bazen bir hadisin, bir zincirinin, bir halkasının sağlamlığını anlamak için günlerce seyahat edildiği iddiasını düşünürsek, Buhari’nin bildiği tüm hadislerin doğruluğunu test etmesi binlerce yıla bile sığmazdı.”

İmam el-Buhârî’nin ya da bir başka Hadis musannıfının, Hadis sahasında kendisine kadar intikal etmiş birikimi hiç dikkate almadan ya da ondan hiç istifade etmeden, sıfırdan sistem inşa ettiği varsayımından hareket eden bu tesbitin, bir “masa başı kurgusu” olduğu her halinden belli. Bir önceki yazıda da belirttiğim gibi İmam el-Buhârî (ve tabii çağdaşı diğer Hadis imamları), kendilerine kadar gerek yazılı, gerekse şifahi olarak intikal etmiş birikimi, kendi gayretleriyle bir adım daha ileriye taşımış, yani binaya bir tuğla daha eklemişlerdir. Esasen bu, onlarla sınırlı bir faaliyet değildir. Onlardan öncekiler de aynı kolektif çabanın birer parçası olarak icra-i faaliyet etmişlerdir. Aksi halde İmam el-Buhârî’nin, kendisinden önce yaşamış Hadis ravilerinin ahvalinden haberdar olması nasıl mümkün olurdu?

Dönemin belli başlı ilim merkezlerinin her birinde, hayatını Hadis sahasına vakfetmiş onlarca yüzlerce alimin bitmek tükenmek bilmeyen gayretlerinin semeresinin, ilim talebi için diyar diyar gezmedikçe alim olunamayacağı şeklindeki son derece haklı yerleşik anlayış sayesinde bir bölgeden diğerine kolayca ulaştırılıyor olduğu gerçeği burada mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Kısacası, “yükselen değer”in ilim olduğu bir dönemden ve ilim talebine her şeyini adamış kadrolardan bahsediyoruz. İlimle ilgili hiçbir gelişmenin “rastgele” olmadığı, işlerin belli bir sistem ve disiplin içinde yürüdüğü o dönemde hadislerin gerçeğini sahtesinden ayrıştırma yeteneğinin “meleke” haline dönüştüğü o insanlar, aynı zamanda hafıza gücü ve ezber kapasitesinin de zirvesinde idiler. Konuyla ilgili eserlerde son derece çarpıcı anekdotlar bulunduğunu bilenler bilir.

Öyleyse İmam el-Buhârî’nin –masa başı bir hesapla– her hadisin durumunu araştırmak için şu kadar saatini verdiği üzerinden hesap yapmak son derece yanlış ve yanıltıcıdır.

“Kuran başı sonu belli bir kaynaktır. Oysa hadiste insanlar: “Bir tane duydum”, “Bir tane de şu var” diyerek hadisleri çoğaltmışlardır. Hadislerin içine çok uydurma girmesinin en büyük sebeplerinden biri hadislerin başı ve sonu belirsiz bir kaynak oluşudur.”

Konu hakkındaki koyu cehaletin değilse, su-i kastin ürünü olduğunda şüphe bulunmayan bu satırlar hakkında ne denebilir? Hangi kaynakta insanların birbirine “fıkra anlatır” gibi hadis naklettiğinin söylenmesini mümkün kılacak bir anekdot var? Hadis nakli işinin, insanların dinî/toplumsal konumuna ve encamına doğrudan tesir eden bir “risk” olduğu bir dönemde ve anlayışta, kendisini iki cihanda rüsvay olma tehlikesine atarak “Duyduğuma göre şöyle bir hadis varmış” diyen çıksa da onu ciddiye alan çıkmış mıdır? Hadislerin cem, tedvin ve tasnifi böyle mi olmuştur? Eğer böyleyse Hadis talebi uğruna ömür tüketen Hadis imamları onca meşakkat, yokluk ve sıkıntıyı ne diye göğüslemiştir?

Hadislerin başı-sonu belirsiz bir kaynak olduğu iddiasına gelince, sahibinin hayal dünyasının zifiri karanlığından başka bir şeyin ifadesi değildir. Hadislerin “çoğalması”nın ne anlama geldiğine daha önce değinmiştim. Her önlerine gelenden rivayet almak şöyle dursun, yeri geldiğinde en yakınlarını bile cerh eden Hadis otoritelerinin, konu hakkındaki hassasiyetleri, elbette bu satırların yazarının muhayyilesinin alamayacağı kadar büyüktü.

Bir noktaya daha dikkat çekelim: Tarih içinde “hadis uydurma” adına muhtelif kesimler tarafından icra-i faaliyet edildiği, bizzat konuyla ilgili kaynakların ifade ettiği bir husus. Eğer o kaynaklar nakletmeseydi, bugün bizler böyle bir olgunun varlığından haberdar olamayacaktık.

Bizzat kendileri de Hadis uydurma faaliyetine karışmışsa, bu kaynaklar kendi güvenilirliklerini berhava eden bu kozu bize kendi elleriyle niçin takdim etsinler? İşin esası şu ki, burada büyük bir özgüven, sağlam bir sistem ve berrak bir bilinç yapısı ile karşı karşıyayız. Bu gerçeği –yaşamayı bırakın– idrak etmekte bile zorlananlar, o kaynakları itham etmekle aslında kendi sığlıklarını dile getirmiş oluyor.

Manzara şu: Milyonlarca kilometrekarelik bir coğrafyada, farklı din ve kültürden insanların iç içe yaşadığı bir ortamda türlü maksatlarla hadis uyduran kimseler olmuştur. Bunlar genellikle sapık inanç mensupları, İslam’a yeni girmiş avam kesimi ve dinî şuuru yeterince gelişmemiş kimseler arasından çıkmıştır. Bunların karşısında da Hadis otoriteleri, engin takva, bilgi ve gayretleriyle görevlerini yerine getirmiş ve –özgünlük ve mükemmeliyetini bugün insaflı Batılılar’ın bile itiraf ettiği– “isnad sistemi”ni işleterek bu rivayetlerin sahih hadisler arasına karışmasını engellemişlerdir.

Bunu, Kur’an ayetlerinin birtakım batıl fırka mensupları tarafından yanlış tevillere tabi tutularak kendi inanç ve ideolojilerine gerekçe yapılmasına benzetebiliriz. Tefsir ve Kelam alimleri, doğru tefsir ve tevilleri ilmî bir şekilde ortaya koyarak bu art niyetli girişimlerin önü nasıl almışsa, Hadis alimleri de “uydurma” faaliyetlerine karşı en güçlü silah olan “isnad” sistemini çalıştırarak görevlerini yapmışlardır.

PEYGAMBERSİZ DİN, SÜNNET’SİZ KUR’AN

Son birkaç yazının konusunu oluşturan internet sitesinde Sünnet/Hadis ve “Kur’an İslamı” hakkında ileri sürülen görüşlerin tamamını buraya aktarmaya ne niyetim, ne de imkânım var.

Yabancısı olmadığımız bu yaklaşım hakkında sözü daha fazla uzatmaya gerek de yok doğrusu. Bugün son olarak birkaç noktaya parmak basıp bu konuyu nihayetlendireceğim.

Siteyi hazırlayanların tutarlı olduğu tek nokta var. O da şu: Madem ki aralarına çok sayıda uydurma karışmıştır; o halde hadisler arasında “şunlar sahih olabilir” gibi seçici bir yaklaşımla ayıklamaya gitmek doğru değildir. Zira onları da diğerlerini de bize aktaran aynı raviler ve aynı kaynaklardır. Bir sözün doğru, tutarlı ve Kur’an’a, akla vs. uygun olması, onu Hz. Peygamber (s.a.v)’in söylediğini garanti etmez.

Evet, sitedeki tek tutarlı yaklaşım bu. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, bu “tutarlı” tavır hiçbir şeyi çözmüyor; aksine problemi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.

Zira hadisler olmadan Sünnet’e ulaşmaya, Sünnet olmadan da Din’in murad-ı ilahiye uygun anlaşılıp yaşanmasına imkân yok. “İtikadiyyat”tan “ameliyyat”a kadar bütün boyutlarıyla İslam, ancak Kur’an’ın beyanı olan Sünnet’tin rehberliğinde hayata gerçek anlamda yansıyabilir.

Nitekim sitenin hazırlayıcıları da bunun farkında olacaklar ki, sitede Kur’an’la yetinilerek “çözümlenen” meseleler arasında hemen hiçbir temel ibadet, hatta itikad konusu yer almıyor. İşte Kur’an merkezli örnek “fetva” konuları:

“Kurban bayramında kurban kesmek gerekir mi? Bu ibadet vacip midir? Kravat giymenin hükmü nedir? Hıristiyanlar’a benzemek olduğu için günah olur mu? Gebe suyu ile abdest alınır mı? Kuran’a göre meclis, başbakan ve cumhurbaşkanından oluşan bir sistem olabilir mi? Namazda ellerim nasıl durmalı? Tuvaleti oturarak yapmak dinen daha mı makbul? İpek gömlek giyilebilir mi? Kadınlar makyaj yapabilir mi? Sünnet olmak dini bir zorunluluk mudur? Dövme yapılabilir mi? Hangi elle yemek yiyelim? Kadın erkek el sıkışabilir mi? Mastürbasyon yapılabilir mi? Doğum kontrolü yapmanın dinen bir sakıncası var mı? Ölünün arkasından Kuran okunabilir mi? Kusmak orucu bozar mı? Domuz postu kullanılır mı? Orucu hangi yiyecekle açmak daha sevaptır? Karım benden habersiz kaç kilometre uzağa gidebilir? Dinimizde kandil geceleri var mı?”

Bu soruların hemen tamamına, “Böyle bir mesele Kur’an’da geçmez. Kur’an’da geçmeyen bir şey de yasak değildir, nasıl uygunsa öyle yapın” tavrıyla “cevap” verilmiş.

Bu örnek sorular ve “cevap”lar arasında mesela “Namaz kaç rekât olarak ve nasıl kılınır? Zekât hangi mallardan ne kadar ve ne zaman verilir? Hac nasıl yapılır?..” gibi “fuzuli” konulara yer yoktur!

Bu ibadetlerin ve benzeri pek çok hususun nasıl yerine getirileceği, ana hatlarıyla dahi zikredilmezken, detaylara ilişkin bir açıklama beklemek elbette beyhudedir…

Burada, gönderildiği zaman diliminden kıyamete kadar bütün tarih ve coğrafyalar için biricik hidayet olan “son din”den bahsediyoruz ve önümüzde böyle bir “komedi” var!

Üstelik ne hikmetse bu “komedi”de rol kesen herkes, Müslüman olmadan da kurtuluşa erilip cennete gidilebileceğini koro halinde tekrarlıyor. Siteyi hazırlayanların iddiasına göre, “Kur’an ayetlerini incelersek, Kur’an geldikten sonra Musevi olmaya veya Hıristiyan olmaya devam edenlerin cehennemlik olduğuna dair hiçbir iddia geçmez.”

“Ehl-i Kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedi olarak kalacakları cehennem ateşindedirler…” (98/el-Beyyine, 6) diyen Kur’an’a açık bir iftira ve başkaldırı anlamına gelen yukarıdaki satırların gerçek anlamda “Kur’an Müslümanlığı” ile herhangi bir ilgisi olabilir mi? Ya da “Kur’an Müslümanlığı” bu ise, bunun Kur’an’la bir ilgisi var mıdır?..

Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de herkes her şeyi söylemiştir, söyleyebilir. Herkes ağzından çıkanın ve kaleminden dökülenin hesabını “öte”de elbette verecek. Burada “can sıkıcı” olan, sapı samandan ayıracak temyiz kabiliyetine sahip olmadığı halde, hem dünyasını hem de ahiretini nasıl bir tehlikeye attığını fark etmeden “gerçeği buldum” diyerek bu komediyi “din” edinen kimselerin varlığından haberdar olmak.

Bilmesi gerekeni bilmemek kişioğlu için kötü; ama anlaşılabilir bir şey. Bilmediğini bilmemek ise dertlerin en devasızı…

http://www.tahavi.com/ 

http://www.zehirli.org/konu/biraz-ciddiyet-lutfen.html

Yukarı dön Göster orhanaltun's Profil Diğer Mesajlarını Ara: orhanaltun
 
muvahhit
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 24 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhit

selam orhan altun...

evet bu sitedeki zırvalıklara bende katılmıyorum..iyi mi..ne tesadüf..

bu sitede zırva yokmudur..vardır..hemde alası..peki bu zırvaları kimler yazar..aklını çalıştırmayan şuursuzlar yazar..bizde onlara yazarız..

yazarız ki aklı devreye sokup düşünmeye başlasınlar...kimileri hanif olur...
kimileride zırva üretmeye devam eder..
birde senden bir ricam olacak..uyarı babında attığın başlıklar ufak kalmış..biraz daha büyüt ki zırvalayanların gözüne girsin..
tööbe estafirullah tööbe


__________________
Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Yukarı dön Göster muvahhit's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhit
 
iman
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 16 haziran 2006
Gönderilenler: 751
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iman

doğru tekdir
harf, kelime, cümle...

destekcisi kendinden fazla yer işgal ederse

bilinki, hurafe

alıntında öyle
tıpkı savundukları gibi
zeytin çekirdeğini doldurmuyor
hakikati

ne diyor arkadaş

kuranı anlayamassak
hadislere bakarız
hadislerde yalanlarda vardır

buradakiler ne diyor

hadislerde doğrularda vardır
mushafa bakarız
kuranı anlayamassak

bu kadar aramızdaki fark
orhanaltun
şimdi dön birde alıntına bak
Yukarı dön Göster iman's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iman
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

orhanaltun Yazdı:

bu sitedeki zırvalıkların hiçbirisine katılmıyorum. eğer gerçek bilgileri öğrenmek işinize geliyorsa doğru bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.

 

BİRAZ CİDDİYET LÜTFEN!...

Deniz tarafından Salı, 2007-09-04 22:14 tarihinde gönderildi.

CEVAP :

Selam Orhan Altun,

yukarıda da verdiğim ( örneklerden sadece biri ...) '' cansız hannane sütununun Peygamber'in ayrılığına dayanamayıp inlemesi ciddi, ama Kur'an tek kaynağımızdır / nakıs- eksik değildir / malül-muhtaç değildir Kur'an kusursuzdur / hatasızdır / noksansızdır / hadislere muhtaç değildir demek zırva imiş öyle mi?

cansız sütunların Peygamber'in ayrılığına dayanamayıp inleyebileceği hadis iddiasını ve benzerlerini  söyleyebilecek kadar ciddi (!) Prof.ları olan ehl-i sünnet ulemasına sahip olduğunuz için mi İslam Dünyası (!) şu anda bu büyük zilleti yaşıyor ? yoksa siz zırva derken '' hannane '' zırvasını ve sitemizde bolca örnekleri bulunan hadis iddiaları zırvalarını  mı kastederek söylediniz de biz mi sizi yanlış anladık ?

bu ne ciddiyet talebi, bu ne zırva...

devam edecek inşaAllah



__________________
Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 

<< Önceki Sayfa 26 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats