Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bismillahirrahmanirrahim..
Hasanöktem demiş :
''batıl görüşleriniz doğrultusunda çarpıtmış olduğunuz Ayet 16 Nahl 44 ve Nahl 64 :''
Bir görüşün batıl geçersiz veyahut asılsız olması için gereken birçok kriter vardır..Biz bunlardan birkaçına işaret edeceğiz..Bir görüş şayet doğruysa
1-En basit mantıkla bir çok insan tarafından kabul görmüş önermeler fikirler vs. vs. yani ne kadar çok destekleyen o kadar çok doğruluk
2-İlmi açıdan akla en uygunluk
3-Tarihi belgelere dayanma
4-bir toplumda kendi kültürleri ve yaşantıları ile çok bağdaşan meselelerin o topluma en uzak bir kültürel grup tarafından aynı mantıkla kabul görmesi
5-Metodları ve sınırları belirlenmiş yani sistematize edilmiş kuralların olması ve batıl veyahut hak olan meselenin bu sistematizliğe uyması..
6-Bir meselenin muhaliflerinin ilimsizliğinden dolayı ortaya sorunların çıkması vs vs. Bir doğru doğruysa çok kabul az muhalif yanlışsa çok muhalif az taraftar sonra yıkılış vs. vs.
Mantık ilmi çercevesinde değerlendirme yapılırsa bir görüşü batıl veyahut hak yapan kriterlerin listesi uzar..Ha bu yazdıklarımın sağlam krtierler olduğunu iddia etmiyorum..Sadece gözönünde bulundurulan kriterler..Kriterlerin zıttı olupda doğru olan görüşler yok mudur vardır..
Neyse
Nahl 44 ve 46 ile hadis temelenndirmesi yapan kim ??
biz efendimize uymanın zorunluluğuna işaret ediyoruz..Dolayısıyla Kur'anın bir çok yerinde geçen sizin iddialarınızı dayandırdığınız ayetlerinde listesini yaptım bir yazı asacam biraz sabır..
Gelelim tahlile ayette huden ve rahme kelimeleri Kitabi indirenin yani Allah'ın fiilleridir..Li tubeyyine fiilinin de başına lam gelmiştir bu açıklamanın indirenin değil muhatabın işi olduğunu gösterir...Dolayısıyla efendimiz onu açıklamış ha bunu vahyi direk bildirerek yapmış ve de muminlere anlamadıkları vasıfları anlatmıştır..
Biz bu ayette hadis savunması yapmıyoruz ..Resule uymanın gerekliliği ve onun yaptığının önemini açıklamaya çalışıyoruz..Ki bunu bizden öncekiler de biliyordu dolayısıyla efendimize uymak için ellerinden geleni yapıyordular (her konuda) ondan sonraki nesiller nasıl yapacak peki ?? (eh işte burada hadisi savunuyoruz)
Bu bir ikincisi peygamber Kendisine indirileni yalnızca dil ile değil uygulama ile de yerine getirilmek zorundadır..Yani bu bir gerekliliktir.Burada üstad Mevdudiyi dinliyoruz dikkatle dinliyoruz ..!
Hz. Peygamber'in (s.a) kendi önderliğinde bir İslâm toplumu kurması ve onu Kitab'ın ilkeleri doğrultusunda yönetmesi gerekir. Hz. Peygamber'in (s.a) bu görevi, bu arada özellikle bir insan göndermenin hikmetini göstermek üzere anılmıştır. Aksi takdirde kitap bir melek aracılığıyla gönderilebilir veya yazılıp ayrı ayrı her insanın eline verilebilirdi. Fakat bu durumda, Allah'ın insalara bir kitap göndermedeki dileği, Hikmeti, Rahmet ve Nimeti yerine gelmiş olmazdı. Çünkü Allah'ın bir kitap göndermeden amacı; onun bir insan tarafından parça parça sunulması, anlamlarının açıklanması, şüphe ve karışıklıkların o insan tarafından açığa kavuşturulması, yapılan itirazlara cevap verilmesi vs. ve her şeyin ötesinde o insanın kendisini reddeden ve kendisine karşı çıkanlara, ancak Kitab'ı getiren birine layık bir tavır takınmasıdır. Diğer taraftan Peygamber, Kitab'a inananlara, hayatın her yönünde rehberlik etmeli ve kendi mükemmel hayat tarzını onların gözü önüne sermeli. Sonra da onları bütün insanlara model teşkil edecek örnek bir toplum haline sokmak için, gerek fert fert gerekse toplu olarak Kitab'ın ilke ve öğretileri konusunda eğitmelidir.
Ve en muhim noktada burası (Bize göre) (43 ve 44. ayetler)
Şimdi 43. ayeti diğer bir yönden ele alalım. Bu ayet hem Peygamber olarak bir insanın gönderilmesi inancını reddedenlerin öne sürdükleri itirazları hem de Peygamber'in açıklamasına gerek kalmaksızın sadece Kitab'ın kabul edilmesi gerektiğini söyleyenlerin görüşünü (hadisi inkar edenler) çürütür. Bu ikinci görüş, taraftarları her neyi önü sürerlerse sürsünler bu ayete aykırıdır. Sadece Kitab'ın kabul edilmesi gerektiğini söyleyenler şu görüşleri öne sürerler:
(a) Peygamber tebliğ ettiği kitap ile ilgili hiç bir açıklama yapmamıştır.
(b) Sadece Kitap kabul edilmelidir, peygamber tarafından yapılan "açıklama" değil.
(c) Bugün için bize sadece Kitap gereklidir. Çünkü Peygamberin "açıklama"sı yararını yitirmiştir.
(d) Şimdi sadece Kitab'a güvenilebilir; çünkü Hz. Peygamber'in (s.a) "açıklama"ları bugüne ulaşmamıştır, veya ulaşsa bile güvenilir değildir.
Kur'an'ın mezkur ayeti bu dört görüşü de reddeder.
Eğer (a) görüşünü kabul edecek olurlarsa, bu Hz. Peygamber'in (s.a) Kitab'ın tebliğcisi olarak, seçildiği amacı yerine getirmediği anlamına gelir; aksi takdirde Allah, Kitab'ı melek aracılığıyla veya doğrudan her insana gönderebilirdi.
Eğer (b) veya (c) görüşünü kabul edecek olurlarsa, Allah'ı yazılı Kur'an nüshalarını doğrudan insanlara gönderebileceği halde, Kitab'ı bir peygamber aracılığıyla göndererek lüzumsuz bir iş yapmakla suçlamış olurlar. (Allah korusun).
(d) görüşünü kabul ettikleri halde ise, gerçekte hem Kur'an'ı hem de Hz. Muhammed'in (s.a) "peygamberliği"ni inkar etmiş olurlar. O zaman onlara kalan tek akıllıca yol, yeni bir peygamber ve yeni bir vahiy gelmesi gerektiğine inananların görüşünü kabul etmek olacaktır. Oysa Allah, Hz. Peygamber'in (s.a) Kitab'ı açıklamasını temel bir nokta olarak kabul etmekte ve bunu Peygamber gönderilmesinin nedeni olarak bildirmektedir. Eğer Hadisi reddedenlerin öne sürdükleri, Hz. Peygamber'in (s.a) açıklamalarının sona erdiği görüşünü kabul edecek olursak iki sonuç kaçınılmaz olmaktadır: Birincisi, Hz. Muhammed'in (s.a) peygamberliğinin bir yol olarak bizim için sona erdiği ve onunla aramızdaki ilişkinin sadece daha önceki peygamberlerle (örneğin Hud, Salih, Şuayb) (Allah'ın selamı onların üzerine olsun) olan ilişkimiz gibi olduğu sonucudur. Yani, biz sadece onların eski peygamberler olduğuna şehadet etmeliyiz, fakat onların sünnetine uymak zorunda değiliz. Bu görüş hemen bizi yeni bir peygambere ihtiyaç vardır fikrine götürecektir. Çünkü böylece Hatemu'n-Nebiyyin ilkesi reddedilmiş olmaktadır. İkinci kaçınılmaz sonuç ise, yeni bir Kitab'a ihtiyaç olduğudur, çünkü bu durumda Kur'an, tek başına yeterli olamaz. Bu ayetin ışığında Kur'an'ın kendi kendisini açıklayabileceği görüşünü ispatlayacak tek bir fikre bile yer kalmamaktadır. O halde bu son görüşe göre mutlaka yeni bir kitap gönderilmelidir. Hadisi ve sünneti inkar edenler İslâm'a kökünden darbe vurmaktadırlar
itikatımız budur Merhum en güzel şekilde değinmiş
Hasan oktem demiş :
iddianıza göre her biri Kur'an'ın bir başka Ayetinin manasının anahtarı olan bunca hadis kaybolduğuna göre vay halimize o halde...
Haşa bana görüş izafe etmeyin birader..Kurani bir mumin olmak için sünneti bir görüş luzumdur..Bu gerekliliktir ifade edelim :
De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.(ali imran 31)
... Eğer güneş çıksa, gündüz olacak." Müsbet netice için denilir: "Güneş çıktı, öyle ise netice veriyor ki: Şimdi gündüzdür." Menfî netice için deniliyor: "Gündüz yok, öyle ise netice veriyor ki: Güneş çıkmamış". Mantıkça, bu müsbet ve menfî iki netice kat'îdirler. Aynen böyle de: Şu Âyet-i Kerime der ki: "Eğer Allah'a muhabbetiniz varsa, Habibullah'a ittiba edilecek. İttiba edilmezse, netice veriyor ki: Allah'a muhabbetiniz yoktur." Muhabbetullah varsa, netice verir ki: Habibullah'ın Sünnet-i Seniyyesine ittibaı intac eder. Evet Cenab-ı Hakk'a îman eden, elbette ona itaat edecek. Ve itaat yolları içinde en makbulü ve en müstâkimi ve en kısası, bilâ-şübhe Habibullah'ın gösterdiği ve takib ettiği yoldur. Evet bu kâinatı bu derece in'âmat ile dolduran Zat-ı Kerim-i Zülcemal, zîşuurlardan o nîmetlere karşı şükür istemesi, zarurî ve bedihîdir. Hem bu kâinatı bu kadar mu'cizat-ı san'atla tezyin eden o Zat-ı Hakîm-i Zülcelâl, elbette bilbedahe zîşuurlar içinde en mümtaz birisini kendine muhatab ve tercüman ve ibâdına mübelliğ ve imam yapacaktır. Hem bu kâinatı hadd ü hesaba gelmez tecelliyat-ı Cemal ve Kemalâtına mazhar eden o Zat-ı Cemil-i Zülkemâl, elbette bilbedahe sevdiği ve izharını istediği Cemal ve Kemal ve Esmâ ve san'atının en câmi ve en mükemmel mikyas ve medârı olan bir zata, her halde en ekmel bir vaziyet-i ubûdiyeti verecek ve onun vaziyetini sairlerine nümune-i imtisal edip herkesi onun ittibaına sevkedecek, tâ ki o güzel vaziyeti başkalarında da görünsün. (Said Nursi 11.Lem'a sözler Neşriyat)
Gelelim Rad süresine ayet muşriklere hitap ediyor..Rahmanı inkar edenler onlardır..Ki kafirler peygamberden bir beklenti(mucize gibi) içinde oldukları için ayet inmiş ''Sana vahyettiğimizi onlara okuyasın ''
İfade net..İlimsizlik etmeyin
|