Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamun Aleyküm,
Alperen ,diyorsun ki;
Ali İmran 164. Yemin olsun ki, Allah müminlere lütufta bulunup onları minnettar bırakmıştır: Kendi içlerinden onlara öyle bir resul gönderdi ki, onlara Allah’ın ayetlerini okuyor, onları temizleyip arındırıyor, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretiyor.Oysaki onlar, bundan önce açık bir sapıklığın tam içindeydiler.
Allah diyor ki;
3/AL-İ İMRAN-164: Lekad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). Andolsun ki; mü’minlerin (başlarının) üzerine, bir ni’met olmak üzere, kendi zamanlarında, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz. Onların aralarında (her kavmin içinde), onlara âyetleri tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (bu mürşid resûllere tâbî olmadan evvel) onlar, açık bir dalâlet içinde idiler.
Diyorsun ki;
Ayet açık. Allah ayet göndermiş ve ayetleri ileten bir elçi göndermiş. Elçi aynı zamanda öğretmendir. Allah’ın ayetlerini okur, onlarla insanları temizler, onlara kitabı ve hikmetli ayetlerini öğretir. Bunların hepsini Allah adına yapar ve Allah’ın ayetleriyle yapar. Asla kişisel yorumlarıyla Allah’ın kelamını karıştırmaz. Allah’tan olan ayrıdır, kendisinin hikmetli ve güzel öğütleri ayrıdır. Elçi Allah kelamı ve kendi kelamını birbirine katarak “işte bunlar Allah katındandır” demez, diyemez. Derse hakka Suresindeki ihtarla karşılaşır.
Allah diyor ki;
8/ENFAL-17: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun). Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.
Diyorsun ki;
Allah+Resul inancına HAYIR.
Allah+Resul+Şeyh efendiler, Mezhep İmamları, Hocaefendiler,Din Büyükleri İnancına HAYIR.
Hakka Suresi 43/48 açık hem de çok açık. Yoruma mahal bırakmayacak kadar net. Kıvırma payı asla yok.
Sizler İskenderin Yorumlarını Allah kelamı sanıyorsunuz, sayıyorsunuz. Böylece şirk içindesiniz. Ve akıllanmaya da niyetiniz yok.
Allah diyor ki;
18/KEHF-17: Ve tereş şemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrıduhum zâteş şimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşidâ(murşiden). (Ey Resûl'üm! Orada olsaydın) görürdün ki; güneş doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına ulaşır. Battığı zaman ise onları sol taraftan terkederdi. Onlar mağaranın geniş bir yerindeydiler. Bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kimi Kendine ulaştırırsa o hidayete erer. Ve kim dalâlette ise onun için velî mürşid bulunmaz.
32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû, ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne). Onlardan (insanlardan) imamlar (mürşidler) kıldık, emrimizle insanları hidayete erdirsinler (Allah’a insanların ruhlarını ulaştırsınlar) diye, sabırlarından dolayı ve âyetlerimize (Allah’ın âyetlerine) yakîn hasıl ettikleri için.
55/RAHMAN-33: Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin). Ey insan ve cin topluluğu! İçinizden hanginiz, şu göklerin çapını aşabilir (de Allah'a ulaşabilir?) Hiçbiriniz yapamazsınız; ancak bir sultanla.
13/RAD-7: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), innemâ ente munzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin). Ve kâfirler derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın ve bütün kavimler için hidayetçi vardır (zamanın her parçasında ve bütün kavimlerde).
16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu),fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne). Ve andolsun ki; Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde bir resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının da üzerine dalâlet hak oldu. (Resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanların ise üzerine dalâlet hak oldu.) Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).
10/YUNUS-47: Ve likulli ummetin resûl(resûlun), feizâ câe resûluhum kudıye beynehum bil kıstı ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne). Her ümmetin bir resûlü vardır. Onlara, resûlleri geldiği zaman onların aralarında adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez.
Diyorsun ki;
Ne olursan ol peygamber bile olsan yorumların senin yorumlarındır. “Bu da Allah’tandır, bunlara da iman edin” deme hakkına sahip değilsin. İnsanları kendi yorumlarına iman etmeye davet ediyorsan sen Tanrılığa soyunuyorsun demektir. Sana iman edenler de senin kullarındır. Mesele bu kadar net, anlamak isteyene…
Allah diyor ki ;
16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu),fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne). Ve andolsun ki; Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde bir resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). Allah’a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının da üzerine dalâlet hak oldu. (Resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanların ise üzerine dalâlet hak oldu.) Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).
Allahu Teala bütün ümmetlere resuller ve hidayetçiler göndermiş, neden acaba? Kitabı açıklasınlar ve ayetleri yorumlasınlar diyemi göndermiş onları ? Evet .Çünkü Ali İmran 7 de Benim müteşabih ayetlerimi ulul elbablar (daimi zikir sahipleri ) Benimle müzakere (tezekkür) edebilirler buyuruyor. Ama bazıları bunu dinlemek istemezlermiş olabilir. Paşa gönülleri bilir. Allah razı olsun.
|