Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
tempo
dergisi
İslam'da Rönesans mı başlıyor?
Türkiye'de bir grup öncü ilahiyatçı Darwin'in evrim teorisine ilk kez yeşil
ışık yaktı!
Allah'ın izniyle maymuna evet!
Evrenin ve evrende hayatını sürdüren tüm
canlıların bir evrim sonucu yaratıldığı düşüncesi, her geçen gün daha da fazla
taraftar buluyor. Bu gelişmeden İslam da nasibini alıyor. İslam’la, bırakın
Evrim Teorisi’ni, evrim kelimesinin bizatihi kendisinin bile bir arada
kullanılmasının zinhar yasak ve günah olduğu inancı, yavaş ilerleyen ancak
bilimsel temellere dayanan bir tartışmayla ortadan kalkacak gibi görülüyor.
Prof.Dr.Mehmet Bayrakdar:
"Allah'ın iradesini kabul ettiğimiz
andan itibaren maymundan geldiğimizi kabul etmekte bir sakınca yoktur"
"Evrim Teorisi Hıristiyanlık
teolojisini temelden sarsıyor, Müslümanların evrimden gocunacak bir yanları
yok"
"Darwin'le çok fazla ters düşecek bir
nokta yok"
Doç.Dr. İlhami GÜLER
"Tanrı'nın insanı yaratması bir evrim
süreci içerisinde gerçekleşti"
"Evrim geçirerek bugünkü insan
olduk"
"İnsan olmadan önce insan altı bir
varlıktık"
"Bir insanın Tanrı'nın yaratma işinin
nasıl olduğunu son derece masum ve naif bir şekilde sorma ve bunun üzerine
düşünce üretme hakkı vardır"
"Darwin'le Tanrı'nın insanı
yaratmasının bir evrim süreci içerisinde olduğu noktasında birleşiyoruz"
Yrd.Doç.Dr.Hadi Adanalı:
"İnsan, maymun değildi, ama insan da
değildi. İkisi arasında bir türdü"
"Katolik dünyası dört beş yıl önce
papanın da ifadesiyle evrimi kabul etmiş durumda"
"İnsan öncesi insanlar, hayvan ya da
yarı hayvan gibi bir konumdaydı ve dolayısıyla ilahi hitaba uygun bir hayatları
yoktu"
"Evrim kabul edildiğinde ahlaki
değerlerin yok olacağı itirazı doğru değil"
Evrenin ve evrende hayatını sürdüren tüm
canlıların bir evrim sonucu yaratıldığı düşüncesi, her geçen gün daha da fazla
taraftar buluyor. Bu gelişmeden İslam da nasibini alıyor. İslam'la, bırakın
Evrim Teorisi'ni, evrim kelimesinin bizatihi kendisinin bile bir arada
kullanılmasının zinhar yasak ve günah olduğu inancı, yavaş ilerleyen ancak
bilimsel temellere dayanan bir tartışmayla ortadan kalkacak gibi görülüyor. Bir
grup İslamcı bilim adamı ilk kez "Darwin'i ve maymun teorisini" kabul
etme yönünde yeşil ışık yakıyor.
Bir grup öncü akademisyen, 'Evrimci
Yaratılış Teorisi'ni tartışmaya açarak geleneksel İslam anlayışının en önemli
tabularından birini "İnsanın, Tanrı tarafından yoktan var edildiği"
inancını sarsıyor. İslam'ı evrimle tanıştırıyor, insanın yaratılışıyla ilgili
ayetleri yeniden yorumlayarak evrimin Kuran'daki izini sürüyor. Daha çok
materyalist bir bakış açısıyla yorumlanan evrime İslamcı yön kazandırılmaya
çalışılıyor. İslam'daki evrim inancı Cabir bin Hayyan, Biruni, İbni Sina, İbni
Arabi, Mevlânâ, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Muhammed İkbal gibi önemli İslam
düşünürlerine kadar dayanıyor. Ancak, özellikle Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi'nde akademik görevlerini sürdüren Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar, Doç.
Dr. İlahmi GÜLER, Yrd. Doç. Dr. Hadi Adanalı hocalar tarafından son yıllarda
yeniden tartışmaya açılan evrim teorisi tartışmasının, İslam Rönesansı'nın en
önemli öncülerinden biri olacağına inanılıyor.
TEMPO, evrim tartışmasının öncülerinden
Bayrakdar, Güler ve Adanalı ile konuştu, İslam'ın evrim teorisi ile arasındaki
ilişkiyi masaya yatırdı.
Prof.Dr. Mehmet Bayraktar ANKARA ÜNV.İLAHİYAT FAK. ÖĞR. ÜYESİ
MAYMUNDA GİZLİ İNSANLIK TOHUMU AÇILIYOR
- 'İslam'da Evrimci Yaratılış Teorisi'
adlı kitabınız, sanılanın aksine evrim düşüncesinin İslam'da oldukça kabul
gören bir teori olduğunu ortaya koyuyor. Evrimin, İslam'da zamanla geri plana
itilmesinin kökeni nedir?
Sadece evrim teorisiyle ilgili değil,
günümüzde var olan bilimsel hatta sosyal alanlarda Müslümanlar maalesef bilim
adamlarının zamanında söyledikleri birçok şeyi unutmuş durumda. Bu, genel
olarak "İslam dünyası neden geri kaldı" sorusuyla bağlantılı olarak
ele alınabilir. Doğru bilgiye ilim denilmesi zamanla yıprandı, dolayısıyla
Müslümanlar genel malumatlara, kulaktan kulağa aktarılan bilgilere ilim demeye
başladılar. Bu, İslam dünyasının en temel çöküş nedenlerinden biridir. Bu
durum, bilimin İslam dünyasında siyasallaştırılması, bilimin İslam dünyasında
siyasetin bir aracı olarak görülmesi olayıdır. Dolayısıyla, malumatların,
hurafelerin İslam'da yer bulması, evrim teorisine karşı da reaksiyonu getirdi.
Oysa, Müslümanlıkta ciddi bir evrim geleneği vardır. Bazı Müslüman düşünürler
bugün evrim düşüncesi diyebileceğimiz ve Darwinizm ile paralellik arz ettiğini
söyleyebileceğimiz görüşler ortaya atmışlardır. Kuran ayetlerine dayanarak
ortaya atılan bir evrim teorisi oluşturmuşlardır. İslam dünyasında var olan
evrimci diyebileceğimiz teori buradan doğmuştu: Kuran'daki yaratılışla ilgili
ayetlerin daha bilimsel bir yorumundan ibarettir diyebiliriz.
- Peki İslam'daki evrim karşıtlığı nasıl
gelişti?
İslam'da evrime karşı olmak
Hıristiyanlığın ve Museviliğin etkisiyle gelişmiştir. Çünkü Evrim Teorisi,
Hıristiyanlık teolojisini temelden sarsan bir teoridir. Müslümanların ise
evrimden gocunacak bir yanları yok. Ama Müslümanlar, Hıristiyanların etkisinde
kalarak bugün bu teoriye karşı durmaktadır. Hıristiyanlar, Tanrı'yı insan kabul
ettikleri için, eğer insan maymundan türemişse; bu, dolaylı ya da doğrudan
Tanrı'nın da maymundan gelmiş olabileceği görüşünü ortaya çıkaracağı için,
evrime karşıdır. Bu nedenle akide olarak çok ters bir durum onlar için. İslam
da bundan dolaylı etkilendi, oysa bizi sarsacak bir şeye değildir evrim.
- Dolayısıyla maymundan geldiğimizi
söyleminin İslam'la ters düşen bir yanı yok...
İslam âlimi Cahiz'in söylediği gibi
bakacak olursak: "Allah dilediği zaman insanı maymundan, maymunu insandan
yaratabilir." Bu, insanın illa maymun olması, maymunun insan olması
anlamına gelmez. Bir ölçüde varoluşçu evrim ya da biyolojik evrimin oluşum
sürecinde, evrim, basitten karmaşığa doğru ilerler. Dolayısıyla, bu süreçte bir
safhada maymun, ondan sonra insan yaratılıyor. Bizzat maymunun insanlaşması
değil de, bir çekirdeğin açılımı gibi bu süreci algılamak mümkün.
Maymunda gizli olan insanlık tohumunun
maymundan çıkarak insan olması şeklinde izah ediliyor örneğin bu süreç. Burada
maymunu insan yapan da Allah; insanı da maymuna da dönüştürecek odur. Tanrı'nın
yaratıcılığını kabul ettiğimiz müddetçe, insanın maymundan geldiğini söylemekte
bir problem yoktur. İslam felsefesiyle, bilim tarihiyle yakından ilgili biri
olarak ben de bu Müslüman evrimcilerin yaratılış görüşlerini şahsen kabul
ediyorum. Yani, Allah'ın iradesini kabul ettiğimiz andan itibaren maymundan
geldiğimizi kabul etmekte bir sakınca yoktur.
- Peki tüm bu görüşleriniz doğrultusunda
Darwin'in görüşleri size ne kadar yakın?
Darwin'le uyuştuğumuz noktalar var.
Darwin'le uyuşuyoruz yani. Darwin'le çok fazla ters düşecek bir nokta yok.
Ancak bazı yeni Darwinciler, materyalist görüşleri doğrultusunda, evrimin
Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleştiğini söylüyorlar. Ters düşülecek tek nokta
burasıdır. Evrenin yokken yaratıldığını ancak yaratma biçimin ve sürecinin
evrim şeklinde olduğunu kabul ediyoruz biz ve bu noktada klasik Darwincilerle
bir ayrılığımız söz konusu değil. Bu bağlamda, insan insan olmadan önce, gerçek
anlamda bir insan yoktu. İnsana ait bilgiler Tanrı'da vardı ama insanın Adem
olarak ortaya çıkışı zaman içinde, bir evrim geçirdikten sonra oldu. Bunu
doğrudan maymunun insanlaşması olarak da, güneş ısısı altında bir çamurun ekmek
mayalanır gibi mayalanması şeklinde de anlayabiliriz.
Doç.Dr. İlhami GÜLER ANKARA ÜNV.
İLAHİYAT FAK. ÖĞR. ÜYESİ
EVRİMİ SAVUNAN DARWIN ZATEN ALLAH'I İNKÂR
ETMİYOR
Bize öğretilen ya da söylenen, evrimin sözcük
olarak bile İslam'a dahil edilemeyeceğiydi. Fakat sizlerin öncülüğünde bunun
doğru olmadığını görüyoruz. Bu kutuplaşmanın Türkiye için kaynağı neydi?
Bu, benim kişisel kanaatim, cumhuriyet
kadrolarının biyoloji kitaplarında insandan söz edilen bölümlerde evren,
bilimsel bir bilgiymiş gibi veriliyordu. Halk geleneğinde bildiğiniz gibi,
Allah Adem'i yaratmıştır. Allah insanı kendi iradesiyle yaratmıştır. O düşünce
şimdi de gelenekte yerleşmiş bir durumdur.
Cumhuriyet dönemindeki bu pozitivist
yaklaşım ile bilimi dinin yerine ikame etme anlayışı, Darwin teorisinin dinin
alternatifi olarak konulmasına neden oldu. Denildi ki "Bizi Tanrı
yaratmadı, din Tanrı tarafından yaratıldığımızı söyler oysa bilim insanın evrim
süreci ile yaratıldığını iddia eder". Onu bir dini inanç gibi sundular.
Halkın yerleşik tarihten getirdiği İslam inancı, dolayısıyla evrim teorisine
tepki göstermesine yol açtı. Daha sonra biliyorsunuz, Marksist teorinin de
Türkiye'de etkinleşmesi ve Darwin teorisini savunmasıyla, halk ile cumhuriyetin
eğitim kadroları ve daha sonra komünist düşünceye sahip insanlar arasında evrim
konusunda kutuplaşma oldu. Bu, dini bir çekişme halini aldı ve dolayısıyla
bilimin konusu olmaktan tamamen çıkarıldı.
- Bu coğrafyada İslami kesimin evrimi
savunan bir yaklaşımı ifade etmesinin yakın tarihte örnekleri var mı?
70'li yıllarda Süleyman Ateş, eski Diyanet
İşleri Başkanı, fakültede bir dergide yazmıştı. Kuran'a dayanarak, yani Mehmet
Bayrakdar İslam felsefecilerine, kelamcılara dayanarak söylemişti. Süleyman
Ateş tamamen bunların dışında Kuran'a dayanarak, Adem'in yaratılışını konu
etti. O, Sünni düşünceye göre "Allah eliyle heykel yaratır gibi Adem'e
şekil veriyor, ondan sonra da ona birden bir ruh üflüyor. Ve Adem birden
canlanıyor. İnsan haline geliyor" yaklaşımına karşı geleneksel Sünni dini
akideyi eleştirdi. Bu yaratmanın böyle olmadığını, Adem'den önce de evrim
sürecinin olduğunu; bu evrim sürecindeki insanlaşmayı, insan olma onurunu,
insan olma şerefini ve dolayısıyla denenmeye ehliyetli bir hale gelmeyi ifade
eden bir aşama, ara durum olduğu tarzında yorum yaptı.
- Size göre evrim ne?
Ben de Kuran'a baktığım zaman, Allah'ın
yaratmasıyla evrim arasında geleneksel anlamda konulduğu gibi bir çelişki konulması
gerektiği kanaatinde değilim. Evrimle yaratmayı Kuran'a söz konusu edilen
'halata' fiiliyle ifade edilen, yani yaratma anlamına gelen, bu yaratma
fiilinin yoktan ve anlık olarak, yani Allah ağacı bir anda yarattı, kurbağayı
bir anda yarattı, denizi bir anda, yani doğadaki organik ve inorganik olarak
ayrı olan şeyleri bir anda yaratma tarzında değil de Kuran'ın geneline
baktığımız zaman birçok ayetten Tanrı'nın bütün evreni ve dolayısıyla bu
evrenin içinde de özellikle insanın yaşadığı dünyayı bir süre içerisinde, bir
zaman içerisinde yarattığı şeklinde anlıyorum. Dolayısıyla burada evrimle
yaratma eş süreç. Türkçesi açıkça evrimdir bu ifadenin. Tanrı'nın insanı
yaratmasının bir evrim süreci içerisinde olduğu düşüncesini bir yorum olarak
söylemekte herhangi bir sakınca görmüyorum.
- Öyleyse Adem Adem olmadan önce neydi?
Orada çok net bir şey yok açıkçası. Yani
nasıl bir varlıktı? Belki insan altı bir varlıktı. Yani burada maymunlarla,
maymun sülalesi dediğimiz varlıklarla aramızda bir türden türe geçiş tarzında
bir şey olup olmadığını ben bilimsel olarak bilmiyorum. Ama ben her halükârda
insanın bilinçli hale gelinceye kadar -insan altı diyelim- insan olma bilincini
kullanması, dolayısıyla kendi dışındaki dünyanın şuuruna varma seviyesine
gelmeden önce bir sürecin geçtiğini, dolayısıyla orada da bir evrim sürecinin
ortaya çıkmış olabileceğini bir ihtimal olarak söylüyorum. Darwin teorisine
göre -o aranın nasıl olması gerektiğine yönelik- birtakım insan öncesi varlıklara
dair kalıntılar var.
- Öyleyse insan insan olmadan önce neye
benziyordu?
Başka bir türden mi bu hale geldik, yoksa
türün kendi içerisinde bir evrimi sonucunda mı bu hale geldik, o konuda ben çok
net konuşamıyorum. Her halükârda insan olma, organlarımızın olması, bir
kurbağanın, bir atın, bir sineğin sinek haline gelmesi, bir evrim sonucunda
olduğu gibi, biz de canlı olduğumuz için onlarla aynı kategorideyiz. Bir
kurbağanın kurbağa oluşuna geliş süreciyle insanın insan olma noktasına geliş
süreci aynıdır. Canlıların son hallerini almaları sırasında bir evrim
geçirdikleri kanaatindeyim ben. Kuran'da bir ayet var, diyor ki, "İnsan
kendinden söz edilir bir hale gelinceye kadar aradan uzun bir zaman
geçti." İnsan suresinin ilk ayetidir bu. O sürenin geçmesi neyi ifade
ediyor? Tanrı orayı boş tutup da uzun bir boşluk döneminden sonra mı insanı
birden ortaya çıkardı? Çok anlamsız bir şey. Tanrı'nın bir anda kendi
iradesiyle, mesela " ol " demesiyle bir şeyin anında olması. Bu ayeti
aslında biz yanlış yorumluyoruz. Bir ayet var, "Biz bir şeyi istediğimiz
zaman ona "ol" deriz, o da olur" Yasin suresinde bir ayettir. Bu
ayet, Kelam geleneğinde şöyle yorumlanır: Allah bir anda insanın olmasını
istedi. Yoktan bir anda insan ortaya çıktı. Oysa bunu şöyle yorumlamak da
mümkün: Tanrı bir şeyin olmasını istediği anda o olmaya başlar.
"Yekûn" fiili oluşum ifade eder. Oluşmayı başlamayı ifade eder.
Kainat oluşu ifade eden bir şey. Bir şeyin bir anda olmasını ifade eden bir şey
değil. Süreci ifade ediyor, dolayısıyla evrimleşerek bir noktaya gelme süreci.
- Geleneksel İslam inancı bunları
tartışmıyor ama...
Doğru, belli bir kesim tartışmıyor. Onlara
göre, inanç olarak, akide olarak, şudur: Allah bir anda yaratmıştır. Evreni
yaratmıştır, daha sonra da bunların içerisinde, dünya varlığı içerisinde bu
gördüğümüz hayvanları ve insanları yaratmayı istemiştir. Onları yaratmıştır, bu
çok fazla tartışılmaz. Tanrı bunu söylüyorsa, buna inanırsın ya da inanmazsın.
Müslüman'a düşen inanmaktır. Ama ben diyorum ki, "Bir insanın Tanrı'nın
yaratma işinin nasıl olduğunu son derece masum ve naif bir şekilde sorma ve
bunun üzerine düşünce üretme hakkı vardır." Bu sorgulamayı Tanrı'ya karşı
çıkmak gibi olumsuz yorumlamak doğru değil.
----
Haber: Okan Konuralp
Fotoğraf: Bülent Ercan
http://www.tempodergisi.com.tr/toplum_politika/03636/ - 35k
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
|