HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: KURAN’DA NAMAZ/SALAT Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
öğrenci98
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 21 kasim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 432
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı öğrenci98

Sayın Elmuh;

Bakınız yıllardan beri beni hayrete düşüren ve Kur'an ın çok çok orjinal bir kitap olduğunun belgelerinden birine ilişkin bir örnek vereyim.

Örneğin; "fil kitabi" ifadesi 11 ayette geçmekte olup hiçbir yerde Kur'an dan başka farklı anlam ihtiva ettiğini göremeyiz! Bunlar: 2/159, 176; 6/38; 17/4, 58; 19/16, 41, 51, 54, 56; 33/6.

İlaveten; "fi kitabin" ifadesi ise 10 ayette geçmekte olup hiçbir yerde Ümmül Kitap/Ana Kitap dan başka farklı anlam ihtiva etmez. Bunlar:6/59; 10/61; 11/6; 20/52; 22/70; 27/75; 34/3; 35/11; 56/78; 57/22.

Neticede bir tek "lam" harfi ne denli önem arzediyor. Hal böyleyken terar edeyim aynı formatta geçen hiçbir kelime başka anlama gelmez. Doğrusu işin akli ve mantıklı olanıda budur. Bir bakıma Kur'an ın korunma usullerinden biride belki budur.

Muhabbetle... 



__________________
Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
Yukarı dön Göster öğrenci98's Profil Diğer Mesajlarını Ara: öğrenci98
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

öğrenci98 Yazdı:

Amma bir kelimenin format olarak aynı şekilde geçipte farklı anlamlara gelebileceği iddiası ise tamamen işin yokuşa sürülmesidir.

Elma her yerde elmadır, hiçbir zaman armut olmaz. Mecazi kullanırsınız ayrı, deyimsel kullanırsınız ayrı ama elma elmadır. Sizin mantığınızla hareket edecek olursak kelimelerin tamamının sayısız anlamları olduğunu iddia ederizki esasen işte o zaman mantığa aykırı olur.

Bu konuyu anlamak için biraz dilbilim okumanızda fayda görüyorum, başta da belirttiğim gibi konu uzun. İşin yokuşa sürülmesi iddianıza ise sadece insaf diyebilirim. "Format" ile neyi kastettiğinizi tam anlamadım ama aşağıdaki alıntıladığım yazıda aynı "formatta" bir kullanım mı söz konusu edilmektedir ? Yoksa, sizin deyiminizle, yazar işi yokuşa mı sürmektedir ?

 Kim ne derse desin "ikame" fiilinin nesnesi olarak gelen her salat ya namazdır yada değildir. Eğer buralarda salat namazdır diyorlarsa biz de ikamenin birlikte geçtiği diğer nesnelerin nasıl kılınacağını sormaya devam edeceğiz.

Muhabbetle.



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Sayın Elmuh, ikame kökünden mazi, muzari, emir kiplerine meful olarak gelen es-salat'ların hangilerinin namaz hangilerinin başka anlamlara geldiğini tasnif eder misin? Ondan sonra devam edelim inşaallah.

Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Sayın haktansapmaz,

Arapça gramer bilginizin iyi olduğu anlaşılıyor. Ancak araplar içinde de, meal yazarları içinde de arapça gramer bilgileri iyi olanlar çok. Onları toptan önyargılı ilan edip, kendimizi önyargısız ilan etmemiz en büyük önyargı. Gramer ve kelime bilgisinin tek başına anlam oluşturmaya yetmeyeceğini anlamın bağlamı ile oluşacağını anlatmaya çalıştım.

İstemiş olduğunuz gibi bir çalışmam yok. Ancak bu sitede bu konuda salat konusunda yazılarım var. Alıntıladığım ayetler var. Örneğin bu başlıktaki ilk yazım, üstelik alıntı yaparken çokta seçici davranmamıştım. Oralarda bir hata varsa buyrun siz eleştirin. Tabii gerekçeleri ile. Anlamın nasıl oluştuğunu açıklayarak. Benimle aynı şekilde anlamamış olduğunuz ayetler olabilir. Bu doğaldır ama mantıklı, nesnel gerekçeleri olmalıdır.

Muhabbetle.



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

elmuh Yazdı:

KURAN'DA NAMAZ

Namazın anlamı Musa’ya olan hitapta açıkça belirtilmiş:

Taha 14

Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana ibadet/kulluk et; beni anmak için namaz kıl.

Müslümanlara Allahtan yardım istemenin en güzel kapısı açılmış:

Bakara 45:

Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağırdır.

Bakara 153

Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir.

Kitap ehli salatı biliyordu, hatta müşriklerin bile kendine göre bir salat’ı vardı. Salat daha önceki resullere de emredilmişti. Kuran ayetleri inmeye başladığında, o toplum, farklı bir içerikle de anlamış olsa, salat kelimesinin ne ifade etmiş olduğunu kavram olarak anlayabiliyordu. Daha önceki Resullerden bozulmuş olsa bile onlara kalan bir miras vardı. Allah, indirdiği ayetler ile, inananlar için, salat sözcüğüne yeni bir anlam kazandırmıştır veya bir başka ifadeyle, daha önceki Resullere emredilen salat’ın gerçek anlamını geri vermiştir.

Hatırlayalım İbrahim Beyt’in duvarlarını yükseltirken ne diyordu:

Bakara 127, 128

İbrahim, İsmail'le birlikte Evin sütunlarını yükselttiğinde "Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin";

"Rabbimiz, ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş (müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."

İbrahimin istemiş olduğu bilgi (menasik: ibadet yöntemleri) kendisine verildi mi dersiniz ? Şüphesiz yukarıdaki ayetlerden bunun verildiği anlamı çıkmakta. Biz yine de, bu sorunun daha detaylı bir cevabı için, başka ayetlere de bakalım:

Bakara 125

Hani Evi insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kılmıştık. "İbrahim'in makamını namaz yeri edinin", İbrahim ve İsmail'e de, "Evimi, tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin" diye ahid verdik.

Hac 26

Bir zamanlar İbrahim için, o evin yerini, şöyle diyerek hazırlamıştık: Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi; tavaf edenler, kıyamda duranlar, rükû, secde edenler için temizle.

Yukarıdaki ayetlerin de işaret etmiş olduğu gibi, İbrahim ve İsmaile ne yapacağı, nasıl ibadet edileceği açıkça belirtilmiş. Bu ayetlerde de açıkça görüldüğü gibi, İbrahimin makamı, beyt, namaz yeri olarak bildirilmekte. Orada neler yapıldığı da aynı ayetlerde bildirilmekte, orada “ibadete çekilenler, kıyam, rüku, secde edenler” bulunmakta.

Bakın İbrahim çocuklarını puta tapanlardan uzaklaştırıp Beyt yakınına, verimsiz bir vadiye yerleştirdiğinde, nasıl yalvarıyor Rabbimize:

İbrahim 37

"Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki, namazı kılsınlar, ey Rabbimiz! Sen de insanlardan bazı gönülleri, onlardan hoşlanır yap. Çeşitli meyvelerle onları rızıklandır ki, şükredebilsinler!"

İbrahim 40

"Rabbim! Beni, namazı özenle yerine getiren bir insan yap. Soyumdan bir kısmını da. Rabbimiz, duamı kabul et!"

Dikkat ettiniz mi, İbrahim peygamberin duası ne kadar anlamlı ? Allah ile iletişimlerine, Allahı anışlarına, ibadetlerine vesile olması için çocuklarını putlarda uzaklaştırıp beyt’in yakınına yerleştiriyor, onlar namaz kılacaklar, yakaracaklar, Allahtan yardım isteyecekler, Allah onları o çorak arazide nimetlendirecek, onlar da şükredecekler.

Ve izini sürelim namazın Kuranda, Resul Muhammed’in devrine kadar:

Meryem 54-55

Kitap'ta İsmail'i de an. Çünkü o, vaadinde sadıktı; bir resuldü, bir peygamberdi.

Halkına namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.

Hud 87

Dediler ki: "Ey Şuayb! Namazın mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi yahut mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi? Esasında sen; gerçekten yumuşak huylu, olgun bir insansın."

Yunus 87

Biz de Musa ve kardeşine: Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın ve evlerinizi kıble yapın, namazlarınızı kılın. Müminleri müjdele! diye vahyettik.

Maide 12

Andolsun, Allah İsrailoğullarından kesin söz (misak) almıştı. Onlardan oniki güvenilir- gözetleyici göndermiştik. Ve Allah onlara: "Gerçekten ben sizinle birlikteyim. Eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup desteklerseniz ve Allah'a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır."

Meryem 31

"Beni, bulunduğum her yerde kutsal ve bereketli kıldı. Yaşadığım sürece bana namazı, zekâtı önerdi."

Kevser 2

Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve nahret.

Taha 132

Ehline (ümmetine) namazı emret ve onda kararlı davran. Biz senden rızık istemiyoruz, biz sana rızık veriyoruz. Sonuç da takvanındır.

Enfal 35

Onların o evdeki namazı; ıslık çalmak, el çırpmaktan başka bir şey değildir. O halde, inkâr etmekte olduğunuz için tadın azabı.

Lokmanın oğluna tavsiyesi:

Lokman 17

Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.

Görüldüğü gibi namaz bir anda ortaya çıkmış bir ibadet değildi, salat kelimesi ilk defa telaffuz edilmiyordu.

Salat denildiğinde, tanrıya yönelik, özel zaman ayrılmış, kulun tanrıya yakarmasını, tanrının rızasını kazanmak için yaptığı eylemleri anlatan, ritüelleri olan bir kavram olarak anlaşılabiliyordu. Değişik dinlerde farklı da uygulansa, hepsinin adı salat idi.

Bugün nasıl birisine, “Otobüse bin Ankara’ya git” dediğinizde, O kişi size otobüs nedir diye sormuyor ise, onun karşılığında kafasında bir kavram var ise, salat ayetleri indiğinde de kimse “salat nedir ki” diye sormamıştır. Bu kavramı, özel zaman ayırarak, özel bir biçimde, özel bir çabayla Allah’a ibadet etmek olarak anlamışlardır. Allahın kendilerine öğrettiği ibadetler (Bakara 239) ile Allaha yönelmişlerdir.

Kuran’da salat/namaz için bugün pek çok yerde bulabileceğimiz Resimli Namaz Hocaları gibi bir salat tarifi bulunmadığı muhakkak. Rekat sayıları, okunacak duaların, ayetlerin kurallaştırılması kaç defa secde edileceği gibi kavramlar Kuran’da yer almamaktadır. Allah sadece salat istemiştir, kendi öğrettiği gibi ibadet etmemizi istemiştir. Farklı durumlar için farklı salat imkanları tanımıştır.

Bugün bir kısım iddia sahipleri dürbüne tersinden bakıyor. Bugün kılınan namazda kıyam, rüku, secde hareketleri olmasından hareketle böyle bir salatın olamayacağını, çünkü böyle bir tarifin Kuran’da olmadığını iddia ediyorlar. Allahın namaz emrinin pratiğe geçirilmesinin detayları Kuran’da belirtilmiş iken, Allah daha fazlasını anlatmalıydı diyorlar.

Aslında dilleri varmasa da aradıkları şey “resimli namaz hocası” dır. Kuran’dan bir namaz örneği oluşturmayı kavrayamamışlardır. Oysa Kuran salat konusunda sınırları belirtmiştir. Ancak “ne aradığını bilmeyen bulduğunun farkına varamaz”  sözü bir kez daha gerçekliğini ispatlamıştır. Onlar Kuran’da olmayan bir salat aradıklarından bulamayacakları da kesin. Oysa ibadet ile ilgili ayetlere bakılsa, salat edilirken hangi ibadetlerin uygulanabilir olduğunu kavramak için alim olmak gerekmiyor. Allah salat istedi, başta Resul olmak üzere inananlar Allahın koyduğu sınırlarla, verdiği örneklerle, anlamış oldukları ile salat ettiler. Namaz inkarcılarının istediği, hadi bu fotoğrafı  Kuran’da gösterin demekten başka bir şey değil. Oysa düşünmeleri ve asıl sormaları gereken soru “bu kıldığımız namaz Kuran’daki ibadet anlayışına uyuyor mu ?” olması gerekmez miydi ?

Ancak Kıyam, Rüku, Secde’yi sadece düşünsel bir eylem olarak ele almaları ve buna karşılık namazda bedensel ifadeleri görmek akıllarının önünü tıkamaya yetmiştir. Allahın rituele mi ihtiyacı var, secde cahilliktir gibi iddiaları gerçekleri görmelerine engel olmuştur. Evet Allahın bu bedensel ifadelere ihtiyacı yoktur. Buradaki bedensel ifadelere ihtiyacı olan insandır. Bu bedensel ifadeler inancı ve imanı kuvvetlendirmekte artı bir faktördür. Bedensel ifadelerin bir anlamının olması, ayetlerde geçtikleri yerleri bu anlamla ifadelendirmek elbette ki, ayetin içeriğine de bağlı olarak, çoğunlukla bir anlam çelişkisi yaratmayacaktır, ancak bu onları sırf anlam olarak anlamayı gerektirmez, bunlar anlamları olan rituel’lerdir. Tarihsel süreç içinde anlamları bedensel ifadelerden doğmuş olan kavramlardır. İnsanlar iletişimlerinde sadece seslerini değil, beden dillerini de kullanmaya ihtiyaç duyarlar. Konuşma diline ek olarak beden dili, insanlara hem karşı tarafa kendilerini daha iyi ifade etme imkanını verir hem de anlattıkları konuya daha iyi yoğunlaşma, adapte olma imkanı sağlar. Bu anlamda insanlar ibadetlerinde bu dili de kullanmışlardır.

Rabbimiz bize nasıl ibadet edeceğimizi Kuran’da pek çok yerde belirtiyor. Huşu ile namaz kılma, Kıyam, Rüku, Secde, ortak koşmadan Allaha ibadet etme, Allahı zikretme, tesbih etme, yüceltme, Kuran okuma …

İsra 110-111

De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında bir yol benimse.

Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et.

Fatiha 5

Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden dileriz.

Mü’minun 2

Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır;

Araf 170

Kitaba sımsıkı sarılanlar ve namazı kılanlar, şüphesiz biz salih olanların ecrini kaybetmeyiz.

Araf 205-206

Rabbini, içinden, yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam an, gâfillerden olma!

Rabbinin yanında olanlar, büyüklük taslayıp O'na kulluktan geri kalmazlar, O'nu tesbih ederler ve O'na secde ederler.

A’la 1

Rabbinin yüce adını tesbih et

A’la 14-15

Doğrusu, mutluluğa ermiştir zekât veren

Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan.

Hac 35

Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.

Hacc 77

Ey inananlar, rükû' edin, secde edin, Rabbinize ibâdet edin, hayır işleyin ki umduğunuza eresiniz.

Fussilet 37

Gece ve gündüz, güneş ve ay O'nun âyetlerindendir. Eğer Allah'a ibadet etmek istiyorsanız, güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin.

Ankebut 45

Sana Kitap'tan vahyedileni oku, namazı kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah, yaptıklarınızı bilir.

Kehf 110

De ki: "Ben de sizin gibi bir insanım; Tanrınızın bir tek Tanrı olduğu bana vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı arzu ediyorsa iyi iş yapsın ve Rabbine (yaptığı) ibâdete hiç kimseyi ortak etmesin."

Enbiya 19

Göklerde ve yerde kimler varsa O'na aittir. O'nun huzurunda bulunanlar, O'na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar.

Zümer 2

Şüphesiz, sana bu Kitabı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet et.

Zümer 9

Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır."

Ve daha pek çok ayet, Rabbimize nasıl ibadet etmemiz gerektiğini, sınırları açıklıyor.

Allah Resulü Muhammed dönemine gelelim, Rabbimiz kitap ehli’nden haber veriyor:

Nisa 160-162

Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kişiyi Allah'ın yolundan alıkoymaları nedeniyle (önceleri) kendilerine helal kılınmış güzel şeyleri onlara haram kıldık.

Ondan nehyedildikleri halde faiz almaları ve insanların mallarını haksız yere yemeleri nedeniyle. Onlardan kafir olanlara pek acıklı bir azab hazırlamışızdır.

Ancak onlardan ilimde derinleşenler ile mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte bunlar, Biz bunlara büyük bir ecir vereceğiz.

Ali Imran 113-114

Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.

Allaha inanırlar, Ahıret gününe inanırlar, ma'rufu emrederler, münkerden nehyederler, hayırlara koşuşurlar ve işte bunlar salihîndendirler

Kitap ehli’nin ibadetinden bahsedilirken, hiç dikkat ettiniz mi, onların bir kısmının bugün bile kılmış oldukları namaz tarif ediliyor. Ayakta duruyorlar, Allahın ayetlerini okuyorlar ve secdeye kapanıyorlar. Bilmiyorum bu ayetlerde rüku olmadığına dikkat ettiniz mi ?

Bakın, Rabbimiz Meryem’e ibadetini hangi ifadeyi kullanarak öğretmişti:

Ali Imran 43

Yâ Meryem, Rabbine divan dur, secdeye kapan, rükû edenlerle rükû et demişti.

Ve bakın Rabbimiz Kitap ehli’nden ne istiyor:

Bakara 41-42-43-44:

Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.

Batılı hakka karıştırmayın, bile bile gerçeği gizlemeyin

Namazı kılın, zekâtı verin; rükû edenlerle birlikte rükû edin.

Siz Kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz

Allah onlardan rüku edenlerle rüku etmelerini istiyor, Kimdir rüku edenler ?

Anlaşılması zor değil, hani beyt’te kıyam, rüku, secde edenler, onlara uyanlar var ya,  işte rüku edenler onlar. İbrahim’in milletine uyanlar…

Bakara 135

“Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız” dediler. De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.

Ali İmran 95

De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Hanif olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi."

Ve bakalım, hiç olmazsa birkaç ayete, Allah inananlara ne dedi:

Maide55

Sizin veliniz, ancak Allâh, Elçisi ve namazlarını kılan, zekâtlarını veren, rükû'a varan mü'minlerdir.

Enam 72

Ve "Namazı kılın, O'ndan sakının!" diye emrolunduk. Huzurunda haşrolunacağınız O'dur.

Taha 14

Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.

Enam92

İşte bu (Kur'an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını koruyanlardır.

Bakara 277

İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı kılanlar ve zekatı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

Araf 170

Kitaba sımsıkı sarılanlar ve namazı kılanlar, şüphesiz biz salih olanların ecrini kaybetmeyiz.

Enfal 3

Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

Tevbe 71

Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah'a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.

Rad 22

Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.

Fatır 18-19

Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır gelen, onu taşımaya çağırsa bile, kendisinden hiçbir şey yüklenilmez. Akraba bile olsa... Sen ancak Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Arınıp temizlenen, kendi benliği için arınıp temizlenir. Dönüş Allah'adır.

Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler.

Mearic 22-23-24-25-32-34

Namaz kılanlar hariç.

Bunlar, namazlarında süreklidirler.

Bunların mallarında belirli bir hak vardır:

İsteyene ve mahrûm olana.

Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar.

Namazlarını (titizlikle) koruyanlardır.

Mü’minun 9

Onlar, namazlarını da koruyanlardır.

Rabbimiz bize hatırlatıyor cehennemdekilerin durumunu,

Müdessir 43

Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler.

Kıyamet 31

Fakat o, ne doğrulamış ne de namaz kılmıştı.

Evet, onlar namaz kılanlardan değil… kendilerine inen vahye inanıp, namaz ibadetini yerine getirmemişlerdir. Oysa, Rabbimizin istediği gibi, onun öğrettiği ibadetin niteliğine uygun olarak salat etselerdi/namaz kılsalardı, namazlarını korumuş olsalardı, namaz kötülüklerden koruyucu idi.

Ankebut 45

Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek muhakkak en büyük (ibadet)tir. Allah, yaptıklarınızı bilir.

Allahın istemiş olduğu gibi sürekli kılınan namaz, sürekli Allah’a bedensel ve düşünsel yöneliş, sürekli olarak bizleri bir gözetleyenin olduğunu hatırlamak, ister istemez O’nun tüm emirlerini de hatırlamamız için çağrışım yapacak, bilinç ve bilinçaltımıza yansıyacak ve davranışlarımıza etkide bulunacaktır. Benim düşüncem odur ki, namaz ibadetinin temelinde bu yaklaşımın olması nedeniyle, namaz’ın kazası emredilmemiştir. Kılınamayan namazların sonradan tekrar kılınması istenilmemiştir. Allah’ı anan, zaten son kıldığı namazının kalitesi oranınca Allah’ı anmıştır. Önemli olan namazı korumaktır, yani Allah’ın istemiş olduğu peryotlarda tekrarlayarak namaza devam etmek, Allahı anmaktır.

Hud 87

Dediler ki: "Ey Şuayb! Namazın mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi yahut mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi? Esasında sen; gerçekten yumuşak huylu, olgun bir insansın."

Müşrikler Şuayb’ın namaz kılmasını görüyorlar, dikkatlerini çekiyor, ona kinayeli bir dille sesleniyorlar. Şuayb’ın kendileriyle uzlaşmamasını Şuaybın inancına bağlıyorlar ve bunu Şuaybın bu inancın göstergesi olan namazı üzerinden ifade ediyorlar. Niye dikkatlerini çekmişti? Ritueli olmayan içten bir inanıştan mı ibaretti, yoksa bir ritueli varmıydı ?

Rabbimiz namaza nasıl hazırlanmamız gerektiğini de öğretmiştir,

Nisa 43

Ey iman edenler! Sarhoşken/aklınız karışıkken/zihniniz bulanıkken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de –yolculuk yapanlar dışında- gusledinceye kadar, namaza yaklaşmayınız. Ve eğer hasta iseniz veya yolcuysanız, ya da biriniz tuvaletten gelmişse veya kadınlarla birbirinize dokunmuşsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız, o zaman, temiz bir toprakla teyemmüm ediniz: ellerinizi, yüzleriniz ve kollarınıza sürün. Kuşkusuz, Allah, aklayandır, bağışlayandır.

Maide 6

Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve her iki ayak bileğine (topuğa) kadar ayaklarınızı da (yıkayın.) Eğer cünüpseniz temizlenin (gusül edin); eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.

Bu ayetlerden gördüğümüz gibi namaza başlarken zihnimizin açık olması isteniliyor, yapacağımız ibadete hazırlık olarak abdest, gusül ve teyemmüm tarif ediliyor. Benim görüşüm burada amaç fiziksel bir temizlik değil, namaza hazırlık olarak yapılan bu ritueller ile zihnin namaza hazırlanmasıdır. Namaz kılmak için hazırlık yapıyorsunuz, bu hazırlığın anlamını biliyorsunuz. Zihniniz namaza yöneliyor… Bu nedenle her namaza kalkıldığında bu hazırlık yapılmalıdır. Böylelikle namazımızın kalitesi daha yüksek olacak, temizlenip, arınmamıza, Rabbimizin nimetlerini hak etmemize daha fazla katkıda bulunacak. Tabii ki Rabbimizin umduğunu boşa çıkarmayacak, bize bu namazı kılma imkanını sağladığı için şükredeceğiz. Tıpkı Maide 6 nın sonunda belirtildiği gibi.

Rabbimiz namazın ne zaman kılınması gerektiğini, kaç vakit kılınması gerektiğini de belirtmiştir

Nisa 103

…..  Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.

Rabbimiz namazın müminlere vakti belirlenmiş bir farz olduğunu bildiriyor.

Hud 114

Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl! Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür.

Bu ayetle Rabbimiz zorunlu tuttuğu gündelik namazları da belirtmiş olmaktadır. Gündüzün iki tarafında, gecenin alaca karanlık dediğimiz zamanlarında namaz kılmamız istenilmiş. Gündüzün bir tarafındaki alacakaranlık zamanı güneş doğmadan, tam karanlıktan gündüze geçiş süreci yani sabah namazı zamanıdır. Gündüzün diğer tarafı ve alacakaranlık olan zaman ise güneşin battığı zaman ile havanın tamamen kararması arasındaki süre yani akşam namazı saatleridir. Her iki vakit’te tam belirlenmiş bir anı değil belirli bir süreyi göstermektedir. Dolayısıyla alacakaranlık olarak açıkladığım zülef kelimesi için, çoğuldur en az üçtür itirazlarına kulak vermiyorum.

Kuran’ı dikkatle incelersek Allah bu emri verdikten sonra başka hiçbir yerde gündelik, vakti belirlenmiş başka bir namaz emretmemiştir. En başta da söylemiş olduğum gibi, Kuran kolayca anlaşılabilecek bir kitap olarak indirilmiştir. Dolayısıyla bulmaca çözerek farz namazların sayısını artırmayı makul bir yöntem olarak görmüyorum.

Hud 114’te belirlenmiş olan bu namazlardan, bir başka vesileyle Nur 58 de de isimleriyle bahsedilir.

Nur 58

Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç durumda izin istesinler: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, akşam namazından sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.

Yine İsra 78’de bu iki namaza atıfta bulunuyor.

Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur'an'ını da gözet. Çünkü sabah Kur'an'ı şahid olunandır.

Kuran da tüm müminlere farz kılınmış, vakti tayin edilmiş, bu iki namaz dışında gündelik namaz yoktur.

Bazı okurlar, buraya kadar, eminim “ya Bakara-238/239 ne demektedir” diye sormuşlardır.

Bakara 238-239

Namazları ve vusta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.

Eğer korkarsanız, yaya veya binekte iken kılın. Güvenliğe girdiğinizde ise, yine Allah'ı, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi zikredin.

Namazda tam bir saygıyla Allahın huzurunda kıyam var. Tam bir saygıyla Allahın huzurunda nasıl durulabilir anlamak zor olmasa gerek, burada da bir şekilsellik yok mu?

“es salat ül vüsta” ya gelince, öncelikle burada geçen vusta ifadesinin herhangi bir zaman ifadesi olduğunu düşünmüyorum. Kuran’da zaman ile ilgili ifadeler o zamanki zaman belirtme yöntemlerine uygun olarak ya güneş ya da ay’a bağlı olarak bildirilmektedir.

Burada söylenilene biraz daha yakından dikkatle bakalım. Ayet ilk önce en temel emri iletiyor. Namazları korumamız isteniliyor. Vusta salat’ın korunmasını istiyor.

Bir sonraki ayet (239) namazların nasıl korunacağını, ve vusta salatı tarif ediyor. Vusta salat, zorda kalsan da bırakmaktansa, hiç kılmamaktansa daha basitleştirilmiş, iki uç noktanın arasında, orta çözüm olarak önerilen namaz. Yaya veya binit üzerinde kılınan namaz. Şüphesiz bu durumda namaz normal durumlardaki gibi kılınamayacaktır. Allahı zikretmek için, gerektiği gibi konsantre olamayacağınız gibi, gerekli rituelleri de tam olarak yerine getiremeyeceksiniz. Benim görüşümce, hiçbir yerde açıklanmadığını düşündüğümüz “es salat ül vüsta”  Bakara-239’da bahsedilmiş olan namazdır. Allah eksik söz söylememiştir. Aslında Elmalılı Tefsir’inde bu yaklaşımla ilgili ipuçları var ancak beş vakit farz namazı çıkarma gayretleri nedeniyle olsa gerek pek dikkate alınmamış.

Bakara 238-239’a birlikte bakınca namazlar (salavat) kelimesinin günlük namazda en az üç vakti belirttiği iddiası da çürümüş oluyor. Açıktır ki bir günde kılınan namazlar değil, farklı durumlarda, zamanlarda kılınan tüm namazlar kastedilmektedir. Hatta farz edilmediği halde kılınan namazlar da dahil edilebilir.

Tehlike altında iken kılınmış olan, kısaltılmış, eksiltilmiş, olan namaz dahi bu isimle anılabilir. Korku halindeki namaz olarak tanımlanmıştır.

Nisa 101-102-103

Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır.

İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır.

Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.

Bu ayetlerden anladığımız kadarı ile namaz korku durumunda kısaltılabiliyor. Ancak bu kısaltmanın, Allah Resul’u tarafından ne şekilde uygulandığını, bu ayetlerden çok açık bir şekilde anlamamız mümkün değil. Ancak kısaltılan bu namazın sonunun secde ile bittiğini anlayabiliyoruz. Muhtemelen süre olarak kısaltılan bir namaz olmalı ki, Nisa-103 te bu namazda ki kısaltmadan, tedirginlikten kaynaklanan eksiklikleri daha sonra namazda olmasak ta gidermemiz için yol gösteriliyor, Allahı namaz dışında da, ayakta, oturarak, yan yatmışken anmamız isteniliyor. Sükunet halinde iken de namazı tam bir biçimde kılmamız isteniliyor.

İsra 110

De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman' diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur." Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında (orta) bir yol benimse.

Rabbimiz onların, kıldıkları namaz ile, rüku ve secde ile resmediyor.

Fetih 29

Muhammed, Allah'ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok merhametlidirler. Sen onları rükû eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah'tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri/izi vardır. Bu onların Tevrat'taki nitelikleri. İncil'deki nitelikleri de şöyle: Tıpkı bir ekin ki filizini çıkarmış, o filizi kuvvetlendirmiş. Filiz kalınlaştı, gövdesi üzerine dikildi. Ziraatçıları da imrendirir/hayran bırakır bu ekin. Allah böyle yapar ki, onlar sayesinde, inkâr edenleri öfkelendirsin. Allah onlardan iman edip hayra ve barışa yönelik işlen yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.

Şüphesiz Rabbimizin vakitli olarak kılmamızı emrettiği sabah ve akşam namazının dışında da Müslümanlar namaz kılmışlardır. Örneğin Cumua suresiden gündüz kılınan namazı görebiliyoruz.

Cumua 9-10-11

Ey inananlar! Cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alışverişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.

Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz.

Bir ticaret yahut oyun, eğlence görür görmez, dağılıp ona yöneldiler de seni ayaküstü bıraktılar. Onlara de ki: "Allah katında bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır! Ve Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır."

Bu ayetlerle Cumua günü kılınmakta olan bir namazın, Allah Resulüne ve onun görevine karşı takınılan tavrın neticesinde, bir uyarı ile resmileştirilmesini, kayıt altına alındığını görüyoruz.

İslam aleminde Teheccüd Namazı olarak anılan bir ibadet, Kuran’da İsra 79’da sadece Allah Resulüne öneriliyor. Ancak bu ibadeti güzel bulan Müslümanlar, kendileri mecbur tutulmasalar da bu namazı kılmayı güzel bir ibadet olarak devam ettirmekteler.

İsra 78

Güneşin sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl, fecir vakti Kur'an'ı, şahid olunandır.

İsra 79

Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, teheccüd et - o Kur'an'la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur.

Buraya kadar Kuran’daki namazı ayetler izdüşümünde anlatmaya çalıştık. Yazıyı çok fazla uzatmamak adına tüm ilgili ayetleri almadım. Halen namaz nasıl kılınacak peki diyerek “Resimli Namaz Hocası”  arayacak var mı bilmiyorum.

Yukarıdaki yazı boyuncada görmüş olduğunuz gibi rekat sayılarından hiç bahsetmedim. Çünkü Kuran’da böyle bir tarif yok. Buraya kadar Namaz ibadetinin mantığını anlamış isek neden rekat sayısının anlamı olmadığını da anlamış olmalıyız. Namazı rekatlara ayırarak kılarsınız veya ayırmadan kılarsınız Allah için fark edeceğini düşünmüyorum. Önemli olan namazın kalitesidir. Ancak bu demek değildir ki bugün İslam alemince kılınan klasik namaz şekli açıdan hatalıdır. Tam tersi, şekli açıdan Kuran’daki namaza uygundur. Özünün de Kuran’a uygun olması durumunda bence hiçbir sorun yoktur.

Namazdan bu kadar bahsedip, mescid’lerden hiç bahsetmemek olmaz. Bir iki kelimeyle ona da değinelim. Mescidlerin ibadet yerleri olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak tuzak mescidlerine dikkat edelim. Allah Resulünü uyarmıştı. Ancak aşağıdaki ayetlerden almamız gereken dersler halen geçerli.  Uyarıya kulak verelim. Uyanık olalım ve unutmayalım ki Kuran ayetlerinin mızraklara geçirilmesi ile aşağıdaki ayetlerin inişi arasında, aradaki 14 yüzyıllık süre ile kıyaslarsak, çok bir süre geçmemişti…

Tevbe 107-110

Zarar vermek, inkârı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir.

Sen bunun (böyle bir mescidin) içinde hiç bir zaman durma. Daha ilk gününden takva temeli üzerine kurulan mescid, senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever.

Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.

Onların kalbleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalblerinde bir şüphe olarak sürüp gidecektir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Evet, bizi gitmiş olduğumuz doğru yoldan saptırmak isteyenlerin, hayır için çabaladıklarını söyleseler de, kafakol ilişkilerine, sevimli, dindar görünme çabalarına kanmayalım. Onların bizi saptırmak için kurdukları mescidlere dikkat edelim. Allahın hayırlı olarak gösterdiği mescid, bizim için daha uygundur.

Rabbimize kulak verelim.

Zümer 18

Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler, işte onlar Allahın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir ve işte onlardır o  temiz akıllılar (ulul elbab).

 

Bu yazı 15/12/2008 Tarihinde güncellenmiştir - elmuh

Sayın Elmuh,

Alıntıladığın ayetlerde geçen bütün salatları namaz olarak manalandırdığının farkındasın herhalde! Ayrıca yazının daha fazla uzamaması için diğerlerini de almadığını söylüyorsun. Demek ki dediğim gibi, salatın geçtiği her ayetteki salat namazdır. Yani senin kullandığın dil ile benim kullandığım dil aynı dil. Ben de senin aksine bu ayetlerin hiç birinde salat namaz anlamına değildir diyorum.

Dayanak yaptığın hiç bir ayette namaz yok. Anlaşılan o ki, salatı zekatı, rukuyu, secdeyi anlamamışsın. Kaimini/akifini, rukkaan ve succedeni hiç anlamamışsın.  Bunlar namazın birer duruşu olsaydı namazın arkasından tekraren zikredilmezlerdi.

Taha 14'le başladığın ayet Musa'nın hangi namazını anlatıyor? Burada ve her ayette salatın vahye bağlılığı ifade ettiği çok açık değil mi? Ayetlerin bitiş bölümlerine dikkat edin salatın din/ iman olduğunu buna bağlılık olduğunu göreceksiniz inşaallah.

İbrahim'in, İsmail'in, Musa'nın, İsa'nın namazı nasıldı, nerede namazları anlatılmış? Müşriklerin namazından bir namaz kılınış şeklini nasın çıkartabiliyorsunuz? Orada onların Allah'ın Elçisine ve mesajına , davetine karşı takındıkları tutumdur oların salatı. Salat izlemedir. Müşrikler de işte öyle protesto ederek, engellemeye çelışarak izliyorlar Allah'ın Elçisini ve dinini.

Sözü daha fazla uzatmaya gerek görmüyorum, bu konuda şimdiye kadar çok söz yazıldı, söylendi.

Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

 Sayın Elmuh,

Alıntıladığın ayetlerin tümünde geçen salat kelimelerinin hepsini namaz olarak manalandırmışsın. Ayrıca daha fazla uzatmamak için alıntılamadığını söylediğin diğer ayetlerdeki salatları da namaz olarak anladığın anlaşılıyor. Anlayacağın benim kullandığım dili sen de kullanmışsın! Ben diyorum ki, bu ayetlerde geçen her salat namaz değildir. Sen de diyorsun ki hepsi namazdır. Yani sen alıntılayıp eleştirdiğin sözümü bu uzun yazında doğrulamış olduğunun farkında değilsin.

İddiana dayanak yaptığın ayetlerin hiç birinde namazın esamesi bulunmuyor. Başa aldığın Taha 14 ayeti Musa'nın hangi vakitli namazından söz ediyor? Musanın görevi vahiy alır almaz namaz kılmak mıydı? Yoksa aldığı vahiyi/talimatı izlemek miydi?

İbrahim'in, İsmail'in, Eyyub'un, Musa'nın, İsa'nın salatı kıldığınız namaz mıydı? Bu hangi ayet veya ayetlerde anlatılıyor? Müşriklerin salatından nasıl bu kıldığınız namaza ulaşıyorsunuz? Salat Elç'yi Elç'nin getirdiği mesajı izlemektir. Müşrikler de onu izliyor. Ama nasıl; protesto ederek, engellemeye çabalayarak izliyorlar. Onların salatı da bu. Müminin salkatı ise ona ianıp kendini ona doğrutmak.

Anlaşılan o ki, sen salatı, zekatı anlamamışsın. Rukuu, secdeyi, Kaimin/akifini ve rukkean succedeni hiç anlamamışsın. Bunlar namazın birer rüknü olsaydı namazdan sonra da tekrarları abes kaçardı. Çoğu zaman bunlar namazsız olarak tekrarlanıyor.  Bunlar imanı, boyun eğmişliği, teslimiyeti, itaatı anlatıyor. "Ruku edenlerle beraber ruku edin'" in anlamı inanalarla beraber siz de iman edin, onlarla birlikte olun demektir. Yada kimi ayetlerde ruku salat ve zekatın halini ifade ediyor. Ruku halinde salatı ikame edip zekatı sağlayın! Yani inanarak, tam bir teslimiyetle...

Kısa kısa geçiyorum . Yoksa her bir ayet için söylenecek çok şey var. Daha önce bunların bir kısmı söylendi.

Mescitlerden söz etmeden olmaz diyorsunuz. Mescitleri namaz kılma yerleri olarak algılıyosunuz. Bununla da sanıyorum kastınız özel mabetlerdir. Halbuki bu anlamda bütün kainat mescittir. Nitekim siz  namazlarınızı sadaca bu özel mabetlerde kılmıyorsunuz sanırım!

Aslında mesacid bildiğiniz yapıtların olmadığını, olamayacağını anlamanız gerekir. Mesacidullah iman ve kabul mekanları olan Allah'ın sığabildiği müminlerin kalbleridir. Buraya başkalarının davet edilmesini uygun bulmuyor yüce Rab. Yoksa "Mescitler Allah'ındır, başka hiç bir kimseyi davet etmeyin!" sözünün bir anlamı olmaz. 

Munafıkların oluşturduğu (inşa ettiği denmiyor) o zararlı mescit ise, Münafıkların, inananların içerisinde oluşturduğu nifak oluşumdur. Allah her inanana "bu mescitte/ bu oluşumun içinde asla yer alma/ içinde durma (kıyam etme)" diyor. Bu mescidin içinde namaz kılma da ne demek? Hani mescitlerin hepsi Allah'ındı!

Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Kusura bakmayın tekrar oldu. Ben ilkini yazdıktan sonra gönderemediğimi sanıp yeniden yazıp ikinciyi gönderince birincisinin de yayılandığını fark ettim. Biricisinden farklılıklar içerdiği için ikisinin de kalmasını uygun gördüm.

Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Sayın haktansapmaz,

Ben nesnel olalım dedim siz kanaatinizi belirtmişsiniz. Kanaatinizi delil olarak sunuyorsunuz. Söz daha önceden belirtmiş olduğum gibi şimdiden rüku ve secde'ye dayandı bile. Sözü uzatmaya gerek duymamanızı anlayışla karşılıyorum.

Benim anlamadığımı iddia etmişsiniz. Fikrinize saygı duyarım. Bence de siz Arapça ve gramer bilgisi ötesinde bir anlayış geliştirememişsiniz. Şekilsel ve vakitsel ifadelere atıf yapan onca ayeti bağlamından kopararak keyfi yorumlara gidiyorsunuz. İnsan bir makine değil, zihninden geçen bedenine yansır, bedeninde olan zihnine.

Namazların veya şekilsel salatın nerede anlatıldığını sormuşsunuz. Bilinen ve uygulanan bir fenomenin detayından bahsedilmemesi o fenomenin olmadığı anlamına mı gelir. Eksik anlatım anlamına mı gelir ?

Anlaşılabilirlik açısından bir örnek vereyim, ben oğluma "oğlum, şu 100 doları al bozdur, çarşıya çıkalım" desem, ifadem eksikmidir. Oğlum doları bozdurmanın ne anlama geldiğini pekala bilir ve benim ifademde bir eksiklik yoktur. Eğer muhattap toplum bir anlam çıkarabilmiş ve bunu uygulamış ise bu hitap eksik değildir.

"Kaimini/akifini, rukkaan ve succedeni hiç anlamamışsın.  Bunlar namazın birer duruşu olsaydı namazın arkasından tekraren zikredilmezlerdi." demişsiniz. Bende soruyorum neden ? Böyle bir anlatım kuralı mı var ?  O zaman, bu kelimeler niçin salatın arkasından geçiyor. Bunun bir anlatım üslubu, vurgulama, övgü amacı taşıdığını niçin düşünemiyorsunuz.

Kitapta bizim kafamızdaki şablona uygun şekilsel bir salatın anlatılmaması da onun olmadığı anlamına gelmez. Ancak bu şekilsel salatın izlerini Kuran'da görüyoruz ve bunu açıkladık. Bunu kabul eder ya da etmezsiniz bu sizin akli ve vicdani tavrınıza bağlıdır.

Salat pek çok ayette dinin simgesi olarak anlatılmış bu doğrudur. Kuranın anlatım üslubu gözönüne alınırsa bunda şaşılacak bir yan yoktur. Örneğin "salatı ikame edenler, zekat verenler, salih amellerde bulunanlar" mealindeki pek çok ayet müslümanlara işaret etmek amacıyla kullanılmıştır. "Ay yıldızlı bayrak altında toplananlar" dediğimde nasıl onların içinde mühendis, doktor, işçiler, politikacılar bulunduğunu yadsımıyorsam, bu tür bir hitap tarzı da Müslümanların diğer özelliklerini yadsımaz. Namaz kılmak, günün diğer vakitlerinde Allahı düşünmeden hareket etmeyi gerektiren bir eylem değildir. Bu şekildeki karşı eleştiriler hiçbir nesnel temele dayanmaz.

İsa'nın "Bana ömrümce salatı emretti" mealindeki sözleri, her dakika namaz nasıl kılınır diyerek eleştirilemez. Çünkü kasıt bu simge üzerinden ömür boyu Allahın emirleri doğrultusunda yaşamaktır. " Dedem 5 vakit namazındaydı" dediğimde anlatmak istediğim dedemin dindarlığıdır. Aynı şeyi İsa anlatınca neden şaşırıyoruz.

Salat sadece kişi için İnsan-Allah boyutunda olmakla beraber, toplumsal açıdan dindarlığın göstergesi olarak algılanmaktadır. Bugün bile bu şekildedir bunu inkar edebilirmiyiz.

Kelimelere ve gramer bilgilerine sığınarak Kuran'ı anlama çabası, takdire değer olmakla birlikte yeterli değildir. Kelimelerin ve gramerin üstünde ihmal edilmemesi gereken, dilbilim, sosyal bilimler, psikoloji, tarih vb alanları da dikkate almak gerekir. İnsanların iletişimi sadece bir gramer yapısı üzerinden kelimeler ile olmamaktadır. Kelimeler ve gramer anlamı kodlamak için kullanılır. Oysa kodun çözüldüğü tarafta anlamı tamamlayan çok daha farklı unsurlar vardır.

Kuran bir hitabet olarak inmiştir. Muhammed kitap bastırıp dağıtan bir matbaacı değildi. Ayetleri çevresindekilere okuyordu. Anlatımında sadece kelimeler değil, mimikleri, ses tonu, beden dili vardı, anlatımın dayandığı bir ortam vardı, ortada bir mücadele vardı, ikna etmek için kullanılan bir üslup vardı. Bu üslubu ve etkenleri doğru anlamadıkça, vahyi içinde bulunulan koşulların diyalektiğinde anlamadıkça, kullanılan sembolleri doğru değerlendirmedikçe, sağlam bir muhakeme usulüne sahip olmadıkça, sadece kafamız daha fazla karışır hepsi bu.

Aynı dili konuşmadığımız doğru. Sizin ifadenizle, Size sabah ve akşam (Nur 58) iyi izlemeler ve vahye bağlılık dilersem yanlış anlamazsınız umarım.

Muhabbetle.



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Elmuh yazdı:

Anlaşılabilirlik açısından bir örnek vereyim, ben oğluma "oğlum, şu 100 doları al bozdur, çarşıya çıkalım" desem, ifadem eksikmidir. Oğlum doları bozdurmanın ne anlama geldiğini pekala bilir ve benim ifademde bir eksiklik yoktur. Eğer muhattap toplum bir anlam çıkarabilmiş ve bunu uygulamış ise bu hitap eksik değildir.

Sen oğluna "şu 100 doları götür bir kısmını harca" desen, oğlun da 99. 9'unu harcasa yannlış mı yapar? Hani namazı kısaltmakta bir sakınca yoktu ya! Halbu ki orada sefere Peygamber başlarında olmadan çıkan birliğin salatta  bulunma imkanlarının olmadığından söz ediliyor. (Nisa 101). 103. ayetin sonunda ise sefer hali kalkınca salatı ikameye devam edin deniyor. Namazı kısaltmak da ne demek oluyor. Namazı tarif etmemiş Allah namazı kısaltın der mi? "Entaqsuru minessalat" namazdan geri düşmek, uzak kalmaktır. Yoksa 102. ayette "Sen aralarında olursan salatı iki grup halinde icra et"in ne anlamı olabilir? Uzunluğu verilmemiş bir nesneyi nasıl ve ne kadarını kısaltacaksınız?

Bunları söylerken elbette ki dil bilgisi bana yardımcı oluyor. Ancak sandığın gibi anlamak için sadeca dil bilgisi yetmiyor. Bunları söylemek için, bu doğru anlayışa varmak için Kuran'nın kendi kendini tefsir ettiğini doğru anlamakla da alakalıdır. 

Elmuh yazdı:

İsa'nın "Bana ömrümce salatı emretti" mealindeki sözleri, her dakika namaz nasıl kılınır diyerek eleştirilemez. Çünkü kasıt bu simge üzerinden ömür boyu Allahın emirleri doğrultusunda yaşamaktır. " Dedem 5 vakit namazındaydı" dediğimde anlatmak istediğim dedemin dindarlığıdır. Aynı şeyi İsa anlatınca neden şaşırıyoruz.

İsa'nın görevi Salat ve Zekattan ibarettir. Salat ve Zekat dinin tümüdür. Bu ayetten ancak bu anlaşılabilir. İnsanlara Allah'ın Dinini öğreterek onların arınmalarını sağlamak. Nitekim "bulunduğum her yerde beni mubarek yaptı" derken beni faydalı kıldı, beni bir muallim yaptı demektir bunun anlamı da.

Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Selam Haktansapmaz,

Dikkat etmişseniz namazın nasıl kısaltıldığı/eksiltildiği konusunda fazla bir yorum yapmadım. Orada bir uygulama var ve o uygulamayı dikkate alan bir tavsiye var. Sonuç olarak zaman alan bir ibadet ve savaş halinde dikkatin düşman üzeinden ayrılmaması gereken bir durum var. Orada ister vakit olarak kısaltılsın ister rekat olarak bu endişeye yönelik bir çözüm sunulmuş. Namazı kılan ortamı bilen, bu tavsiyeden rahatlıkla bir anlam çıkartır ve uygular. Benim bu tür namazlar hakkında kanaatim, bu namazın Bakara 238-239'da da anlatılan vusta-namazı olduğudur. Ben bunu nasıl kısaltırım demek sadece bahane üretmeye yönelik bir sorgulama olur. Resim net biliniyor ise, cevap ta biliniyordur. Bu konudaki görüşlerim ilk iletimde var.

Salat kelimesi kulanıldığında muhattap toplum bunu ibadet olarak anlıyor ise ve ibadetin kasdını biliyor ise, ki durum budur, bu kelimenin her iki anlamı da çağrıştırması doğaldır. Ne salat şekilsel ibadetin reddidir, ne de Allaha yönelişin. Salat denildiğinde zihinde her iki anlamı da çağırması doğaldır ve bu sizin elinizde olan bir şey değildir. İki anlam birbirini dışlamaz. Duruma, bağlamına, göre biri, diğeri ya da iki anlam birden çıkabilir.

Ben asıl Nur 58'e değinmenizi beklerdim. Sabah ve Akşam mı dine uymamız gerekiyor, diğer zamanlar "yaşasın kötülük" mü diyeceğiz. Orada anlatılan sabah ve akşam salatları nedir ?

Muhabbetle.

 



__________________
O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 

<< Önceki Sayfa 128 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats