HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an'da İnanç Konuları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu Konu: KURAN’DA NAMAZ/SALAT Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

haktansapmaz Yazdı:

(Mavi yazılar bana ait)

Özel hareket 3 – secde: Secdeden sonra arkanıza geçsinler ki onların henüz namaz kılmamış olan bir sonraki bölüğü gelip seninle kılabilsin (4:102).

Nisa 102’deki şekilsel namazla ilgili buyruklar burada sona eriyor. Çünkü konu, “kısa tutulan namaz”dır; kıyam ve secdeden sonra arkaya geçilecek. Namaz bitmiştir. Her halde bu yüzden, anlatımda RÜKU kelimesi geçmiyor.

Mehaba değerli kardeşim Hasan Akçay,

“Feizé secedû felyekûnû min verâikum” : “Onlar boyun eğip ikna olunca, berinizde olsunlar!”

Kuran’da secdenin, ruku’nun önüne geçtiği de vardır. “Yé Meryemu UQNİTÎ lirabbiki VESCUDÎ VERKEÎ mearrâkiîn.” : Meryem! Mutî’ ol; boyun eğenlerle beraber (Allah’ın emrine) tam bir teslimiyetle  boyun eğ!”

Ruku ve secde emrinin aynı ayette ard arda gelmiş olmaları, bunların farklı eylemleri ifade ettiği anlamına gelmez. İkincisi birincisini pekiştirmek üzere aynı anlamı ifade ederler. Bunu şu ayette daha net görebiliyoruz:

“Yé eyyuhellezîne émenû! İRKEÛ VESCUDÛ VE’BUDÛ rabbekum VEF’ALÛ El-XAYRA!” :”Ey inanmış olanlar! Rabbinize BOYUN EĞİN, TESLİM OLUN, KULLUK EDİN ve / yani HAYRI İŞLEYİN!”

Görüldüğü üzere bu ayetteki dört emrin dördü de bir biriyle müteradif olarak aynı eylemi ifade ediyorlar. Ruku’ ve secde, Rabb’e (Rabb’in emrine) boyun eğmektir. Bu da Raabb’e kulluğun ta kendisidir. Bunların açılımı da HAYR’I yapmaktır.

1-       Ruku’: Rabb’e boyun bükmek (iman ve teslimiyet).

2-       Secde:     <<       <<        <<     (           <<              ).

3-       İbâdet:      <<  kulluk (emre itaat).

4-       Hayr’ı yapmak.

Sonuç: Ruku - secde = Kulluk = El-Hayr’i yapmak.

Ama pek çok ayette “secde”nin önünde  rüku var:

RÜKÛ edip secdeye varanlar (2:125)

RÜKÛ ve secde edin! (22:77)
RÜKÛ ve secde ettiklerini görürsün. (48:29)

2/125: “Beyt’imi  ( Dini yapımı) tavaf edenlere, (ona) tutku ile bağlananlara, tam bir teslimiyet ile (ona) teslim olanlara / boyun eğenlere tertemiz tutun /Şirkten hiçbir şeyin ona bulaşmasına izin vermeyin!”

Burada taifin, âkifin, (diğer bir ayette kâimin – 22/26) ve rukkean sücceden, bir birini pekiştiren ifadelerdir. Her biri inananın teslimiyetini, sadakatini, bağlılığını, müteradif olarak ifade ediyor.

48/29: “…Terâhum rukkean succeden yebteğûne fadlen minellâhi ve rıdvéné.” :“Onları (devamlı) itaatkâr/ tam bir teslimiyetle Allah’tan azık; iyilik, ihsan, lutuf  ve razılık talep eder halde görürsün.”

Görüldüğü gibi ruku’–secde hali gerçek inananların ayrılmaz sıfatıdır.Mü’minin başlıca vasfıdır. Mü’minler Rab’lerine devamlı olarak sâcidler, râki’ler, âbidler. Secde iman ile, sâcid de mü’min ile eş anlamlıdır.

26/219: “Ve teqallubeke fissécidîn” : “Ve Allah, senin sacidler (inananlar arsında dolaştığını (gidip geldiğini ) görüyor.”

Kaldı ki namaz bir teslimiyet anıdır; tarihte insan teslim olurken hep ellerini kaldırmış, hükümdarının önünde saygıyla ayakta durup eğilmiş ve yere kapanmıştır. Teslimiyet anında bu özel hareketler hep yapıla gelmiştir; bilinir.

Hükümdarlar bir zaman ve mekanla sınırlı olduklarından, kulları onların huzurunda/ önünde bulunurken onlara saygı ile eğilmişler, huzurlarından çıkınca artık hükümdarlar onları göremiyor. Allah Bir hükümdara benzemediğinden, her zaman ve mekanda huzurda olduğundan, kullarının O’na her zaman ve zeminde saygı göstermeleri zorunludur.  Saygıları günün birkaç anı ile sınırlı değildir.

   

Elbet sıraları da bilinir. Namaz KIYAM ile başlar (Nisâ 102). Bunun ardından doğal olarak rüku, onun da ardından secde gelecektir. İşleyen akıl, secdeden rükûya ve oradan kıyama geçişi onaylamaz.

 Soru: İzahınızda secdenin çene üzerine yapılması gereğini göremedim. Bu ayeti ne şekilde tevil ediyorsunuz?

Cevap: İsrâ 107. Daha önce ilim verilenler, kendilerine Kuran okununca çenelerinin üstüne  kapanırlar -YAHIRRÛNE li’l ezkâni  succedé.

SECDE kelimesinin HARRE fiiliyle kullanılması (yahırrûne succedé) yere kapaklanmayı dile getirdiği için İsrâ 107’deki bu ifade “secde”nin ve dolayısıyla namazın şekilsel olduğunu gösterir, tıpkı İKAME ile birlikte söylenen SALÂT gibi.

Örneğin, Sebe 14: Süleyman’ın cesedi yıkılınca (fe lemma harre) cinler durumu farkettiler. Secde 15:  Ayetlerimize inananlar onlara okununca  secdeye varanlardır (harru  succeden). A’raf 143: Musa bayılıp düştü (harre).

XARRA SÂCİDEN / XARRÛ SUCCEDEN/ ZORUNLU TESLİMİYET:

17/107: “ De ki : buna (Kutan’a) inanın yada inanmayın! Şunu bilin ki, sizden önce ilim (anlayış) verilmiş olanlar, kendilerine (Kuran) okununca derhal itaat ile çeneleri üstü kapanırlardı (çeneleri önlerine düşerdi).”

Xarra’nin anlamı, Yukardan/ yüksekten aşağıya düşmektir. Ve bu düşüş zorunlu bir düşüştür. Buna kimse karşı koyamaz. Buna Kuran’dan birkaç örnek verelim:

7/143: Fe lemmé tecellé rabbuhû lilcebeli cealehû deké ve xarra musé saiqa : Rabbi dağa görününce onu yerle dümdüz etti ve Musa derhal baygın düştü.

16/26: …Fe etellâhu bunyénehum minelqavéıdi fe xarra aleyhimusseqfu min fevqihim…: Allah onların binalarının temellerinden geliverdi de tavan derhal üzerlerine çöküverdi…

34/14: Fe lemmé qadayné aleyhilmevte mé dellehum alé mevtihi illé débbetuıerdi te’kulu minsétehû fe lemmé xarra tebeyyenetilcinnu en lev kénû ye’lemûnelğaybe mé lebisû filazébilmuhîn. :Biz ölümüne hükmedince/ canını alınca, Davud'ölümünü onlara, değneğini kemiren bir kemirgen fark ettirdi. Düşünce, anlaşıldı ki, cinler ğaybi bilselerdi bu rezil edici azabın içinde yaşamazlardı.

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Succeden (sécidler), xarrû - yexirrûne ile birlikte geçtiği her ayette hemen zorunlu ve kesin teslimiyeti/ imanı ifade eder.

25/63-64: “Ve ibédurrahméni ellezîne yemşûne alelerdi hevnen ve izéxâtabehumulcéhilûne qâlû selémé. Vellezîne yebitûne lirabbihim succeden ve qiyémé: Rahmanın kulları, yerde mütevâzî /basit bir hayat yaşayan kimselerdir. Kendini bilmezler (aptallar) onlarla konuştuklarında, “(onları muhatap almazlar) selâm deyip geçerler. Ve onlar o kimselerdir ki, rablerine taat ve kıyam halinde gecelerler.”

“Vellezîne yebîtûne lirabbihim SUCCEDEN VE QİYÂM” ifadesi, 73. ayetteki “Vellezîne izé zukkirû biéyéti rabbihim LEM YEXİRRÛ ALEYH SUMMEN VE UMYÂN”: Onlar ki, kendlerine rablerinin ayetleri öğretildiğinde, bunların üstüne onlar, kör ve sağır yatmazlar.” ifadesiyle örtüşüyor. İkincisi birincisini tefsir ediyor. Xarra, secde ile birlikte oluınca, anlamı “yere kapanmak” olmadığının bir delili de şu ayet olsa gerek:

38/24: “… ve zanne dévûdu ennemé fetennéhu festeğfera rabbehû ve xarra râkian ve enéb.” : …Ve Davut, bizim kendisini sınadığımızı anladı, rabbinden bağışlanma dileyip derhal boyun eğdi ve O’na yöneldi.”

Ayetlerde görüldüğü üzere secde ve ruku’, xarra ile beraber, yalanlamanın, itaatsızlığın, isyanın, baş kaldırmanın zıddı; Rabb’e imanı,  teslimiyeti, taati ve baş eğmeyi ifade ediyor.

“İnnemé yu’minu biéyétiné ellezîne izé zukkirû bihé xarrû succeden ve sebbihû bihamdi rabbihim ve hum lé yestekbirûn.”: Ayetlerimize inanalar ancak o kimselerdir ki, kendilerine bunlar öğretilince, derhal boyun eğip küçümsemeden rablerinin buyruğunu yerine getirirler.”

Muhabbetle. 

Merhaba kardeşim. Açıklamalarınızı okudum. Emek harcayıp yazdığınız için Allah sizden razı olsun. Tekrar ve daha dikkatle okumak için "belgelerim"e aldım.

 

Şimdilik şunu söyliyeyim:

 

İkna edici bulamadım. Çünkü kelimelerin öncelik verilmesi gereken lafzî anlamlarını göz ardı edip arkadan gelmesi gereken yoruma bağlı anlamlarına dayanıyor. Atları arabaya koşmak yerine arabayı atların önüne koymak gibi bir iş.

 

Ayrıca istisnalar kuralı bozmaz ilkesini kâle almamışsınız. Oysa daha nesnel olmakta yarar var. İş istisnalara kalırsa onlara da istisnalar bulunabilir.

 

Sonra daha ayrıntılı bir cevap vermeye çalışacağım, Allah isterse.

 

Bu arada, siz salâtın inananların üzerine vatken yazılmış olması ve savaş ortamında kısaltılabilmesi konusundaki görüşünüzü açıklar mısınız. Lütfen.

 

Bu konudaki iletiler her halde gözünüzden kaçtı: "Benim salattan eksiltme gibi bir anlayışım yoktur." demiştiniz.

 

Cevabım:

 

Anlaşılan, aklımızdaki salâtlar farklı. Benim aklımdaki salât gecenin gündüzün iki ucuna sarkan zülüflerinde kılınır ve “…düşmanın fitnesinden korkuyorsanız kısaltmanız günah değildir,” icazetine uyularak kısa tutulur.

 

Sevgi ile,

Hasan Akçay



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
muvahhit
Ayrıldı
Ayrıldı


Katılma Tarihi: 24 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 669
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı muvahhit

Saffet Metin Yazdı:

Merhaba arkadaşlar,

Sağol muhsin kardeşim. Teşekkür ederim.

Sayın Hayrullah41,

Ben toplumu iyi tanıyorum. Toplum un yanında kendimi de iyi tanıyorum. İnsanların sıkıntılarını biliyorum.

Yobaz olduğum günler de oldu. Dine Allaha inanmadığım günler de oldu. Tarikata girdiğim de oldu. İncil tevrat okuduğum araştırdığım günlerde oldu. Kütübü sittenin kitaplarını okuduğum, inandığım günler de. Hep arayış içinde oldum. Hep araştırdım.

En sonunda bir Kur'an müslümanlığında karar kıldım. 2003 ten beri de çok istikrarlı bir şekilde bu yolda devam ediyorum.

Yazımda eleştirdiğiniz namaz vakti, rekat sayısı, tesettür vb. konular ilgili  başlıklar altında incelendi, tartışıldı. Benim fikirlerim ortakarar, makul fikirler kaldı inanın.

Ben kolaylaştırın, zorlaştırmayın ilkesine inanırım.

Maalesef din zorlaştırılıyor. İnsanlar dinden kaçıyor veya erteliyor.

Bunun vebali kimindir.

Bu doğru bir yaklaşımmıdır.

Ayrıca bu insanları dinden kaçıran veya erteletenlerin yaklaşımları Kur'ana uygunmudur. Bunlar din adına doğruyu mu yapmaktadır.

Dini konuda tek yol bumudur. ?

Hiç düşündünüz mü.

Şimdi dinle ilgilenen bir bayana ben dersem ki, arkadaş tesettüre girmezsen olmaz. Namazın kabul olmaz. Bu işi ya tam yap ya da hiç yapma. O da bana inanıp dini emekliliğe ertelese bunun günahı kimindir.

Veya içki kullanan bir erkeğe, alkolik değil, arada bir rakı içiyor. Üstelik karısıyla birlikte. Şimdi bu adamla din hakkında konuştuğumda diyor ki, ya inşallah bırakacam, bu işi dört dörtlük yapıcam. Ben dedim ki , sen bir başla, bu günah, o sevap. Kar zarar gibi. Sonuçta kar zararı silecek, bir gün daha rahat bırakacaksın. Ama adam bildiği gibi devam etti. Hala bırakacak. Hala ibadet edecek.

Aradan neredeyse on yıla yakın zaman geçti. Adam ibadete başlamadı. Eskisi gibi içmemesine rağmen. Tabii yaşlandı, hastalandı falan. İbadete hiç başlayamadı.  

Bırakın  bu mişnacı yahudi kafasını, bu feodal arap kafasını.Yahudileri, hristiyanları, arapları  daha önce çok anlattığım için tekrara düşmek istemiyorum. İnanın dine çok zarar veriyor o kafa.

Benim anlayışım:  din ilaçtır. Günah hastalıktır. Hastalıkla,ilaç yanyana olur. Çoğunlukla ilaç hastalığı yener,  eğer doğru ilaçsa ve hasta doğru kullanmışsa. Onun için yallah ile Allah olur. Sonuçta bilinçliysen ilaç hastalığı, Allah şeytanı yener. Bu kadar, basit yani.

Sağlıklı bir vahiy  bilgisi çok önemlidir. Hele ki, Kur'anı böyle hatim, mukabele kitabı olmaktan kurtarmak için elimden geleni yapıyorum. Her bilinçli müslüman, böyle Kutlu doğum haftaları ile uğraşacağına özellikle meal okuma ayları falan düzenlesinler. İnsanların vahiyden haberi olsun. Bir çok insan kulaktan dolma duyduğu hurafeye bu Kur'an da var diye inanıyor.

Sayın Hayrullah41 , Allahın kitabının da reklama ihtiyacı var. Özellikle Türkiyenin okumuş, elit kesimi ondan bi haber. Muhafazakar dindar kesimi daha bir bi haber. Onlar sevap bankacılığı için anlamadan arapçasını okur. Elit kesim de bizim geri kalmamıza sebeb olmuş İslam dininin kitabı diye bakar. İlgilenmez. Hatta korkar. Amanın laiklik gidiyor diye.

Daha 1520 yılının Martin Luther in protestanlarının seviyesinde bile değiliz. Onlar milli dillerinde incil okuyordu. Biz, Orta çağ katolikleri gibi davranıyoruz. Onlar incil sadece Latince olur der. Her şeyi papazdan öğrenir.

Biz 2009 Türkiyesindeyiz. Dini anlayışta neredeyiz. Yorumunu size bırakıyorum.

Herkese selamlar.

 

 



Merhaba,

''Allahın kitabının da reklama ihtiyacı var.''

Bu cümle şu haliyle hem konsantre ve hemde  bana göre ''yılın cümlesi''.Bu yazının tamamına ve bu cümleye aynen katılıyorum.
Ve kısa bir ek,
İçki içen adamın dine yönelmesinin önünde,o kişinin zaaflarının etkisi olsada bir nebze aslında engel tamamen bu zaaflar değildir.
Esas engel O kişi için ''ÖTEKİLER''in ne düşüneceği kaygısıdır.


__________________
Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
Yukarı dön Göster muvahhit's Profil Diğer Mesajlarını Ara: muvahhit
 
ertugruldi
Katilimci Uye
Katilimci Uye


Katılma Tarihi: 26 ekim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 52
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ertugruldi

facebook sitesinde karşılaştığım bir güya Hanif Müslüman
salat'ın bağlılık, secdenin de kabul etmek olduğunu
söylüyordu ve dolayısıyla da Kuran'da namazın olmadığını
savunuyordu...
bir söz vardır: cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla
döşenmiştir diye....eğer bu kişi/ler iyi niyetliyse
umalım ki doğru yola gelsinler, yok kötü niyetliyseler
şeytani bir komployla karşı karşıyayız demektir...

bir kere Nisa 102'de gayet açık peygamberin namaz
kıldırmasından ve mümüinlerin secdesinden söz
ediliyor...acaba RAB burada peygamberin 'bağlılık'
yaptırdığından ve müminlerin de 'kabul ettiklerini'
buyuruyor? Eğer bu kastediliyorsa bu bağlılık nasıl icra
ediliyor ve kabul etme nasıl icra ediliyor? bunu iddia
edenler bunu açıklayabilirler mi? Kuran ayetinde somut
eylemlerden söz ediliyor, soyut kavramlardan
değil...ciddi olalım...

siz Arapça filologları olabilirsiniz, ama öyleyse
bilmeniz gerekir ki salat sözcüğü aynı zamanda dua
anlamına da gelmektedir....

secde ise güneşe tapanlardan Hıristiyanlara kadar tüm
dinlerde vardır...eğer Google'da 'prostartion in
religions' diye bir araştırma yaparsanız, Budizmde,
Hinduizm'de, Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta secdenin var
olduğunu görürsünüz...tüm bu dinler en kutsallarına olan
sevgi ve saygılarını secdeye kapanarak gösterirler...biz
Müslümanlar ise Yaradanımız ALLAH'ımıza en yakın
olduğumuz secde anında sevgi ve saygımızı gösteririz....

İslam dini ALLAH'tan çok kimseyi sevmemeyi
gerektirir...bazıları henüz bu ruh ve bilinç düzeyine
gelmemiş olsalar gerek, ki O'na secde etmemenin
kılıflarını Kuran'da arıyorlar...böylelerinin
kendilerine Müslüman, hem de Hanif Müslüman sıfatını
tanımaları gerçekten çok acı....
Yukarı dön Göster ertugruldi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ertugruldi
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Amel defterinin buradaki gibi düzeltilemeyeceği o çetin günün azabından, alemlerin Rabbi olan Allah'a sığınırım.

Alim olan Allah EN doğrusunu bilir.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

Merhaba Abdurrahman kardeşim.  Diyorsunuz ki:

 

Nisâ 102. ayetten, Allah Resulünün içlerinde bulunması halinde salatın söz konusu olduğunu görüyoruz. 1o1’i, 1o2 ile birlikte düşündüğümüzde 1o1’de sözü edilen, salat, kısaltılacak namaz olmadığını, aksine salatla (Resul’ün salatıyla) bağlantının kesildiğini anlıyoruz. Buradaki salatın namaz olduğunu kabul etsek dahi, Resul’ün içlerinde bulunmaması halinde namazı nasıl kılacakları/nasıl kısaltacakları anlatılmamış olduğunu görüyoruz.  

 

 

Âl-i İmran 121: Hani sen muminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için evinden ayrılmıştın

 

Buradaki sen Allah’ın elçisidir. Ama yalnızca o değil cephedeki her komutan o işi yapar yani evinden ayrılır ve askerlerine savaş düzeni aldırır. 4:102’deki sen de öyle. Muminlere (1 kıyam + 1 secde)lik o namazı kıldıran komutan Allah’ın elçisidir. Tamam. Ama kısa tutulan o namazın imamlığını cephedeki her komutan yapar ya da "tabur imamı"na yaptırır.  

 

CEPHE ölüm kalım yeridir. Orada eğitim alınmaz, can alınır: boyunlar vurulur (47:4). Allah’ın elçisi orada eğitmenlik filan etmemiş, kelle koltukta savaşmış ve savaşçılığın mükemmel bir örneğini sergilemiştir.

 

Ahzab 21: Lekad kâne lekum fî resûlillahi usvetun hasaneh…

 

Savaş belgesellerinde her halde gözünüze çarpmıştır; çatışmadan önce askerler  iki şey yaparlar: (1)güzel bir yemek yerler, (2)topluca namaz kılarlar. Yemek ne kadar ihtiyaçsa namaz o kadar ihtiyaçtır.

 

Namazı ordunun kadrolu tabur imamı kıldırır ve Allah’ın şu sözlerini okur: Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin. Hayır! Diridir onlar ama siz ayırdında değilsiniz (2:54).

 

Savaşırken can vermek şehid olmaktır. Askerler buna inanır. Aslında İslamın gerçekliğine askerlerin, can pahasına ŞAHİD olmasıdır bu.  Âl-i İmrân 140: Allah bu sayede iman edenleri bilecek ve sizden şehidler (ŞAHİDLER) edinecektir.

 

Atatürk o ruh halini, mealen, şöyle anlatır (Çanakkale Atatürk heykelinin kaidesindeki bir yazı):

 

Sırası gelenler gözlerini kırpmadan ileri atılıyordu. Bekleyenlerin bazısı namaz kılıyor, bazısı Kuran okuyor, Kuran bilmeyenler ezan okuyordu. Ve sıra kendilerine gelir gelmez gözlerini kırpmadan ileri atılıyorlardı. Bir dakika sonra öleceklerini bile bile.

 

Cephedeki namaz eğitim etkinliği değildir sevgili Abdurrahman; İslamın gerçekliğine tanıklık etmek üzere Allah’ı anmak için eda edilen bir ibadettir.      

 

Eğitimin yeri CEPHE GERİSİDİR (Tevbe 122): İnananların hepsi birden sefere çıkacağına dinî bilgide derinleşmek üzere her kesimden bir grubun GERİDE KALMASI ve toplumlarını, onlar döndüklerinde, uyarması gerekmez mi? Belki korunurlar diye?

 

Sevgi ile,

Hasan Akçay



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
Saffet Metin
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 ekim 2008
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 672
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Saffet Metin

Sayın hayrullah41,

Bakın Kur'an ın okunup, anlaşılmaya ihtiyacı var. Bu konunun reklamının yapılmasına ihtiyaç var.

Yoksa her evde bir tane okunmayan, ramazanda hatim, mukabele amaçlı kullanılan bir nüshası mevcut. Satışa  ihtiyacı yok.

insanların hidayeti bizim sorumluluğumuz. Nasıl okullarda çocuklara çevre duyarlılığı öğretiyor. Aman etrafa çöp dökme. Denize çöp atma. Suları toprağı, havayı kirletme gibi. Elbetteki bir birey tek başına bundan sorumlu değil. Ama bireylerin toplam duyarlılığı sonuçta o sorunun çözümü. Bu bir çok konuda geçerli. Din de niye olmasın.

Ayrıca biz bu sorumluluğu yerine getirmezsek, dışarda onları kapacak misyonerler var. Adam hz. isaya inanan kurtulacak diyor. Allahın oğlu İsa (Haşa)  insanlığı kurtarmak için Haç ta eziyetle öldürüldü. Paskalyada mezarından göğe uçtu. Kıyamette gene gelecek. Ona inan yeter, öyle içki içme, tesettüre gir, sağa bakma, sola bakma gibi kendini kasmana, hayatın canına okumana da gerek yok.Hz. İsa, Saint Paul, Aya Nikola, Rahibe Theresa (kilise azizleri)  seni Allaha affettirmek (şefaat) için sırada bekliyor.  Allahı anmak için bol bol incil oku. Sen ömründe Kur'anı okudunmu. Okudan da anladınmı. Yok.

Anladınız mı tehlikenin büyüklüğünü. Anladınız mı bilinçli vahiy bilgisinin gerekliğini. Anladınız mı dinde güçleştirme değil, kolaylaştırma gerektiğini. Ayrıca yukarı paragraftaki inanca benzer bir şeyler bir yerlerden duydum da şimdi hatırlamıyorum nereden ????

Cuma namazında gördüğüm bir çok kişi var. Bunlar özel hayatlarında az da olsa içki kullanıyor. Şimdi ben bunlara diyebilirmiyim ki, yaptığınız boş. Allah ibadetini kabul etmez. Falan. Dersem doğru olur mu.? Hadi dedim, adam dedi ki ya haklısın, madem olmuyor namazı bırakıyorum, içkiye devam dese. Kaş yaparken göz çıkarsak. Bunun vebali kime. ?Doğrumudur yani.? Şimdi ben dini mi korumuş olurum?  Allahı haşa aldatılmaktan falan mı korumuş olurum ?

Yoksa cumaya falan gitmeyen böyle bir adama, gel cumayı ihmal etme.içkiye kafayı takma. İnşallah Allah hidayet eder bırakırsın. Çünkü iyi bir hareket on katı mükafat, kötü bir hareket misli ile  ceza alır. Bu kur'anın hükmüdür. Allahın kullarına rahmetidir. Allah kullarını bağışlamak istemektedir.

Şimdi ben adama bir kötülük puanı alıyorsun, gel on puanda iyilik  bonus al demem mi yanlış oluyor. Ayrıca içkinin günah olmadığını söyleyen olmadı. Adam günah işliyor diye onu Allahın rahmetinden nasıl uzak tutarız ki. Biraz Kur'an bilen bir insan sizin dediğinizi savunmaz.

Onun için bu eski kafa yanlış yapmaktadır.  

Benim bu anlattıklarım yanlış sa, Mevlana ne olursan ol gel dediği için zırıl zırıl yanlıştır. Mevlana deyince olur, ama sen dersen olmaz diyorsan o başka.

Herkese selamlar.

 

 

 

 

 

 



__________________
Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
Yukarı dön Göster Saffet Metin's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Saffet Metin
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

KURAN’DA NAMAZ VAKİTLERİ:

Hasan Akçay Yazdı:

“Bu arada, siz salâtın inananların üzerine vatken yazılmış olması ve savaş ortamında kısaltılabilmesi konusundaki görüşünüzü açıklar mısınız. Lütfen.

Bu konudaki iletiler her halde gözünüzden kaçtı: "Benim salattan eksiltme gibi bir anlayışım yoktur." demiştiniz.

Cevabım:

Anlaşılan, aklımızdaki salâtlar farklı. Benim aklımdaki salât gecenin gündüzün iki ucuna sarkan zülüflerinde kılınır ve “…düşmanın fitnesinden korkuyorsanız kısaltmanız günah değildir,” icazetine uyularak kısa tutulur.”

 

Merhaba değerli kardeşim Hasan Akçay,

İnnessaléte kénet alel-mu’minîne kitében mevqûte” cümlesini ben şöyle anlıyorum:

“Salat (ki burada Resulün inananlarına uyguladığı Kuran dersidir), inananlara (terk edilmeye, ihmale, savsaklanmaya gelmeyen) kuvvetli bir görevdir.

Kitében mevqûté= Farzen mefrûzâ, kitében mektûbé: Mutlak, güçlü bir farz/görev.

Şayet Kuran namazların günlük saatlerini belirlemiş olsaydı ve bunların, ilk ve en yetkili uygulayıcısı olan Resul uygulamış/ uygulatmış olsaydı, kesinlikle kısa yada uzun vadede ne kılınış şekli ne de 2-3-5 gibi vakit sayısı tartışma konusu olmazdı. Kuran namazın kılınışını ve günlük vakitlerini ihtilafa yer vermeyecek kadar net ifadelerle belirler ve uygulama da buna göre bize kadar gelirdi. Nitekim mezhepler oluştuktan sonra her mezhebin uygulamaları günümüze kadar değişmeden gelmiştir.

Sizin çelişkiniz, namazların vakitlerini Kuran’dan saptamaya çalışmanızdır. Doğru olan, bu konuda mevcut uygulamaları (5 vakti) kabul etmenizdir. Asım’ın dediği gibi, yoksa bunun içinden çıkamazsınız. Namazı savunanlar olarak bu sitede sizler namazların vakitleri ve sayıları konusunda en az üçe ayrılmış durumdasınız.

Vahiy, bir eylemin sadece başlangıç zamanını  belirlemekle kalmamalı, o eylemin ne kadar süreceğini de belirlemeli. Bakın! “Ve eqîmussaléte li dulûkişşemsi ilé ğaseqilleyl…”: Dulukişşemsten ğasequlleyle kadar namaz kılın!” gibi. Bu, “bu süre içerisinde istediğiniz kadar uzun yada kısa kılın” anlamına gelmez ki! Şâri’ Allah, namazların vakitlerinin girişine bu kadar önem vermişken, nasıl, ne şekilde ve ne kadar yeterli olacağını kişinin keyfine bırakmış olması size ne kadar mantıklı gelebilir?! Onun için şayet namaz ferdi bir eylemse, bunun vaktini de kendi durumuna uygun ferdin kendisi ayarlar. Yok toplumsalsa, vakitlerini yetkililer veya katılımcılar ayarlarlar.

Kuran’da vahiy ile belirlenen vakitlerin hiç birisi somut bir vakti ifade etmiyor. Mesela; ğuduvven ve aşiyyé / bukraten ve esîlé…: SABAH AKŞAM; hîne tumsûne ve hîne tusbihûne: Akşamladığınzda sabahladığınızda; qable tulûışşemsi ve qablelğurûb: Güneşin doğumundan önce ve batışından önce…; Tarafeyinnehér: Günün iki ucunda; Ve etrâfennehâr: Günün uçlarında (saatlerinde); Ve énéelleyl: Gece vakitlerinde (gece saatlerinde); Ve zülefen minelleyl: Gecenin bölümlerinde (saatlerinde)…Bunların hiç birisi, günün yada gecenin Allah tarafından sınırlandırılmış belli bir saatini kast etmiyor. “Feq’raû mé teyessera minel-Qurén: Kuran’ı imkanınız/ gücünüz elverdiği oranda okuyunuz!”. Yarın sizi bekleyen başka uğraşlarınız, sizi engelleyecek başka zorunlu nedenler olacak, bu gün imkanınız varken çok okuyunuz,! Dikkate değer bir husus da; bu ifadelerin içinde yer aldığı bütün sureler Mekkî  surelerdir.

Nisâ 101’deki “namazı kısaltmanız…” olarak çevrilmiş “ olan “en teqsurû minessaléti” den ne anladığıma gelirsek:

Şu bir gerçek ki, QASURA-YEQSURU dolayısıyla, “EN TEQSURÛ” fiili geçişsizdir. Ve geçişsiz olan bir fiil, MİN cer harfi ile de geçişli olmaz. Bu fiilin geçişlileri QASSARA-YUQASSİRU ve EQSARA- YUQSİRU’dur.

QASURA fiilinin manası: Kısa kalmak, kısa olmak, küçük kalmak… “Kısaltmak, küçültmek” değildir. O nedenle, “EN TEQSURÛ minessaléti” ifâdesinin karşılığı (salat namazsa şayet); “Namazdan / namaza kısa kalmanız, namazdan geri kalmanız/ geri düşmeniz, namaza küçük kalmanız, namazı terk etmeniz…” dir. Nitekim qasr/qusûr’un bir anlamı da “tembellik”tir.

Sefere çıkacak olan sahabe, salatla/ Resulün salatı ile; öğreteceği yeni vahiylerle bağlantısı kesildiğinden, üzülüyor olacaklar ki, “sefere çıkmanız halinde salattan geri kalmanızın size bir vebali söz konusu değildir, seferi durum  (olağan üstü hal) kalkınca salata devam edersiniz!” denmektedir.

Değerli kardeşim, ikna olup olmamanız benim ikna ve ispat etme gücümle alakalı değildir. Bu tamamen sizin kendi görüş, bakış ve inanışınızla ilgili bir husustur da. Nitekim bugüne kadar müzakere ettiğimiz hiçbir konuda sizi ikna edebildiğimi hatırlamıyorum. Aslında Kuran’ın uzunluğunu, ebatlarını vermediği namazın kısaltılmasından söz edilmişliğinin garipsenecek bir durum olması gerektiğini bir an bakışınızdan sıyrılıp düşünşeniz!

Muhabbetle. 

Not: Bu iletimi forma asarkan son iltinizi gördüm. Okuyacağım Allah izin vrirse. Bu iletimin o iletinle bir ilişkisinin olmadığını belitmek istedim.      

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Sevgili kardeşim, bana/ görüşlerime değer verip kararlılıkla cevap veriyor oluşunuzdan dolayı size teşekkür ediyorum. Ben de aynı şekilde size ve görüşlerinize değer veriyor ve yazdıklarımıın bir çoğu tekrar da olsa, sizinle müzakereye devam etmede yarar görüyorum.

Nisa 101-103'te söz konusu sefer, bir cephe savaşı değildir. Bu sefer bir duyum üzere yapılmış olan bir seferdir. Duyumun doğruluğunu tespit için yapılmıştır. Salatın/ namazın cephede çarpışma esnasında icrası istenmiş olamaz. Kaldı ki, hiç bir akıllı komutan hiç bir şekilde bir grup askerinin canları pahasına çarpışma esnasında güçlerini ikiye bölüp onlara namaz kıldırmaz. Bunu yapması saçmalıktan başka bir şey olamaz. Namaz nasıl olur da Cihattan daha önemli olabiliyor! Namaz nasıl oluyor da ekmek ve su kadar ihtiyaç olabiliyor! Bu sözleri sizden okumuş olmam beni şaşırttı, hayrete düşürdü dorusu.

Muhabbetle.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 
hasakcay
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasakcay

Merhaba Abdurrahman kardeşim. Verdiğiniz şu örnekler günün 24 saatinde yapılan tesbih ile ilgili olduğu halde siz bunları vakitleri Kuran’da belirtilmiş olan namazın vatken belirsiz olduğu şeklindeki iddianıza kanıt diye kullanıyorsunz:

 

ğuduvven ve aşiyyé/bukraten ve esîlé…: SABAH AKŞAM; hîne tumsûne ve hîne tusbihûne: Akşamladığınzda sabahladığınızda; qable tulûışşemsi ve qablelğurûb: Güneşin doğumundan önce ve batışından önce…

 

Benim kaygım, bu minval üzere devam edersek konu dağılacak; müzakere, içinden çıkılmaz hale gelecek.

 

İsterseniz burada keselim.

 

Sevgi ile,

Hasan Akçay



__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
Yukarı dön Göster hasakcay's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasakcay
 
Guests
Guest Group
Guest Group


Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı Guests

Merhaba Hasan Akçay kardeşim,

Teşekkür ederim.

Yukarı dön Göster Guests's Profil Diğer Mesajlarını Ara: Guests
 

<< Önceki Sayfa 128 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats