Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar.
Bu ayet çevirileri ve yorumları Muhammed Esed'den.
16/48:Öyleyse, [hakkı inkar edenler] Allah'ın yarattığı nesneleri görmüyorlar mı? Onların gölgeleri, [Allah'ın iradesine] bütünüyle boyun eğerek bir sağa bir sola dönüp Allah için saygı ve tazimle [nasıl] yere kapanmaktadırlar.
Yorum:
Sonraki ayette hayvanlardan ve meleklerden ayrıca söz edildiği gözönünde bulundurulursa, burada, "şeyler" ya da "nesneler" tabiri, öyle anlaşılıyor ki, cansız şeyleri ve belki bitki türünden canlıları işaret etmektedir.
Lafzen, "ve mutlak şekilde tâbi olarak" yahut "teslim olarak". "Boyun eğme" (secde) terimi burada, açıktır ki, yaratılmış canlı cansız her şeyin Allah'a karşı ya da Allah'ın koyduğu doğal yasalara karşı fıtrî, içsel boyun-eğmişliğini dile getiren sembolik bir tabirdir.
16/49: Ayrıca göklerde ve yerde olan her şey-bütün canlılar/hayvanlar ve melekler(bkz. yorum) kendilerini büyüklük duygusuna kaptırmadan Allah için saygı ve tazimle yere kapanmaktadırlar.
Yorum:
Yani, en aşağı türlerden en yüksek yaratıklara kadar bütün varlıklar. Dâbbe terimi, kendi kendine hareket edebilen ve bir bedeni ya da gövdesi olan canlılar için kullanılır; dolayısıyla fiziksel bir bedeni olmayan ve "melek" diye adlandırılan fizik ötesi varlıkları kapsamaz, hatta onlarla bir karşıtlık belirtir (Râzî)
13/15:Göklerde ve yerde var olan her şey ve herkes isteyerek yahut zorunlu olarak Allah'ın önünde eğilmektedirler; onların gölgeleri de sabah akşam bunu yapmaktadır.
Yorum:
Yescud ("yere kapanır" yahut "yere kapanırlar") ifadesi, Zemahşerî'ye göre, yaratıkların Allah'ın iradesine, yani O'nun kendi bünyelerinde ve içinde yer aldıkları çevrede, âlemde geçerli kıldığı tabii ilke ve yasalara mutlak manada bağlı olduklarını dile getiren mecazî bir ifadedir.
Müfessirlerin çoğuna göre, Allah'a gönüllü ve isteyerek (yani, bilinçli olarak) baş eğenler melekler ve müminlerdir; hakkı inkar edenlere gelince, bunlar O'na baş eğmeye "istekli" olmasalar da, bir yaratık olarak bağlı oldukları fiziksel ve toplumsal ilke ve yasalar bakımından, farkında olmadan Allah'ın iradesine boyun eğmek zorundadırlar.
Öte yandan, ayetin devamındaki "gölgeler" atfı da gözönünde bulundurulacak olursa, ayette geçen men ilgi zamirinin bu anlam örgüsü içinde sadece akıl sahibi varlıklarla değil, fakat canlı cansız bütün öteki fiziksel varlıklarla da, yani "göklerde ve yerde var olan her şeyle ve herkesle" alakalı olduğu, ister istemez anlaşılacaktır.
Yorum:
Yani, herhangi bir fiziksel nesneden düşen gölgenin güneşin dünyaya göre aldığı duruma bağlı olarak değiştiği bilinmektedir; imdi, dünyanın güneş etrafında dönmesi, evrendeki diğer bütün olaylar gibi, sadece Allah'ın yaratıcı iradesinin bir sonucu olduğuna göre gölgelerin sabah ve akşam uzayıp öğlen vakti kısalması onların da Allah'a bağlı olduklarının görünür ifadesidir.
22/18:[EY İNSANOĞLU,] göklerde ve yerde var olan her şeyin, -güneşin, ayın, yıldızların, dağların, ağaçların ve hayvanların- Allah'ın (kudret ve yüceliği) önünde yere kapandığını görmüyor musun?Ve insanlardan bir nicesi [Allah'a bilinçli olarak baş eğmektedir]; ama niceleri de [O'na karşı geldikleri için öte dünyada] kaçınılmaz biçimde azabı hak edecekler; ve Allah'ın [Kıyamet Günü'nde] alçalttığı kimseyi de onurlandırabilecek kimse yoktur; çünkü, Allah dilediği her şeyi mutlaka yapar.
Yorum:
Secde teriminin bu anlamı için bkz. 13:15, 16:48-49 ve ilgili notlar. Men zamiri için bu anlam örgüsü içinde benimsediğimiz "var olan her şey" ifadesi 13:15 hk. 33. notta açıklanmaktadır.
Zemahşerî ve Râzî'ye göre, "bilinç" şartına dikkat çeken bu açıklayıcı ilave önceki isim cümlesinin öznesiyle (mübtedâ) bağlantılı olan dolaylı olarak îma edilen bir yüklem (haber) durumundadır; burada belirtilmek istenen husus, evrende var olan her şeyin/herkesin isteyerek ya da zorunlu olarak Allah'ın kudret ve yüceliği önünde secde etmesine rağmen (karş. 13:15), insanların hepsinin bu eylemi bilinçli olarak yapmadığı hususudur.
Lafzen, "oysa birçokları için [öte dünyada] azap kaçınılmaz olacak" (hakka aleyhi); yani hayattayken yapıp-ettiklerinin bir sonucu ya da ürünü olarak; yoksa, terimin günlük dildeki anlamıyla keyfî bir "cezalandırma" olarak değil.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|