Yazanlarda |
|
cin13 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 ocak 2007 Gönderilenler: 385
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hayrullah41 Yazdı:
Merhaba cin13 ve MErt8,
ikinizin de fizik ile olan ilginizi anlıyorum notlarınızdan. fiziği lise yıllarımdan ben de çok severdim.
Diğer bir çok bilim dalında yapıldığı gibi, fizikte de, EZBERLE, EZBERLEDİĞİNE GÖRE SORULARI YANITLA ve MEZUN ol metodu geçerli.
DÜŞÜNMEK, SORGULAMAK, maalesef ÇOK AMA ÇOK GERİ PLANDA.
Şimdi, fiziğin en temel formülü şudur :
F= m.a
Benim bu denklemden anladığım, bir kütle üzerine KUVVET uygulandığında o kütle HAREKET kazanır.
Mert kardeşim,
Einstein ın formülüne önyargılı yaklaşma. Bence bu formül bazı yeni açılımlara GEBE.
Şöyleki:
E= m.c^2
Formülün %100 doğrulanması üzerinde durmuyorum. Ancak farklı bir açılım getiriyor.
Şunu anlıyorum, bir kütleye, öyle BİR ENERJİ uygulayalım ki, ÇOK HIZLI BİR HAREKET kazansın.
İşte üzerinde durulmasi gereken bu.
Ön şart ile kabul ettiğimiz bir gerçek var. O da yer çekimi ve dünya üzerinde SABİT duran her nesnenin, bu yerçekiminden dolayı, dünya ile AYNI hızda döndüğü. Ancak yer çekimine karşı bir enerji/kuvvet olması durumunda, o nesnenin hareket ettirilmesi kolaylaşır.
Özellikle Süleyman a.S'ın zamanında geçen, tahtın , kendisine Allah tarafından BİR İLİM verilmiş İNSAN tarafından, ÇOK HIZLI bir şekilde yer değiştirilebildiği de GERÇEK BİLGİDİR.
Bu konuda kafa yormanızı tavsiye ederim.
selametle,
|
|
|
Sevgili hayrullah41,
Tavsiyenize uyup bu konuda kafa yoracağım.
Ancak öncelikle:
1. Siz bana ışınlanma konusunda bir soru sormuştunuz. Ben de size "bence", "benim anladığım" gibi öznel, yani bilimle yakından uzaktan ilgisi olmayan ifadeler içermeyen bir yanıt yazdım.
Ben de sizden o konuya tekrar bakmanızı rica edeceğim.
2. Sizin "ön şart olarak kabul ettiğimiz bir gerçek var" dediğiniz şeyi nerden uydurdunuz bilmiyorum.
3. Bir formülün %100 doğrulanması da ne demektir?
Bu denklemin doğruluğundan şüpheniz mi var?
e=mc2 matematiksel bir çıkarımdır. Einstein bir şey keşfedip bu formülü icat etmiş de değildir.
Kinetik enerjinin formülü! enerjinin tanımından gelir. Bir yol boyunca uygulanan kuvvet miktarı: E=f.x
Yolu yani x'i hız x zaman, F'i de m x a yazarsak,
E = v.t.m.a olur. Buradan, E = mv2 olur.
Einstein'ın dehası buradaki "hız" a bir üst sınır getirmesidir. Bu da ışık hızıdır.
4. Gerçek bilgi de nedir?
Dediğiniz gibi düşünmek ve sorgulamak lazım.
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Alim olan Allah en doğrusunu bilir
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bıisim Allah erRahman erRahim
Allah’ın izni ile
Cin13 arkadaşım, yazıma yaptığın eleştiri için, Allah için teşekkür ederim. Beni gaza getirdin. . . İcabında benim yazımı okuyan herkes, her kime ulaştırabildiysem, senin düştüğün yanlışlık olgusuna kapılarak yazının gerisini okumayacaktı. sana yazacağım bu cevabi yazıyı onlarada ileteceğim. Bir kez daha teşekkür ederim.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi: Bilim temelden bir yanlışlık içerisinde sürüklenip gitmektedir. Allah’ın izni ile ben bunu, gerekli olduğunu gördüğüm yerlerde, yaşadığım evrenden örnek ve bilebildiğim fizikten kıstas alarak, kendimce yorumlayarak çözüm bulmaya çalışacağım.
BİR Teorisini sunduğumda benden hem siz hemde bilimadamları formül istediler, veremediğim için formülsüz bir konu ile tekrar karşınızdayım. Bu konu Fiziğin kilometre taşları içinde yer almakta ve BİR Teorisinin getirisi ile cevap bulmaktadır. Bidiğiniz gibi konumuz “Yıldızlarda GIP, Magnetar, SS433, SGR, AXP, Atarcalar, vd... olayları. Bu olayların yıldızlarda nasıl oluştuğunu, başlangıç sebeplerinin aynı olduğunu ve sonuçları”. Yazımda bunların merhale merhale oluşlarını anlatmaya çalıştım.
Cin13 arkadaşım “Oysa, kütleçekim kuvveti gereği her yıldızın merkezinde daha "ağır", yüzeyinde ise daha "hafif" atomlar bulunur.” yorumunu yaptı. Doğrudur. Şu anki fizik bilimi içinde bu yorum doğrudur. Fakat ben bunun yanlış olduğunu günümüzden çok canlı bir örnek ile iddia ediyorum. Örnek ne mi?
Bir zahmet kafanızı bulunduğunuz odanın penceresinden bir dışarı uzatıp gökyüzüne bakın. Tepede pırıl pırıl yanan ve bizi aydınlatan ve ısıtan bir lamba var. G Ü N E Ş. . .
Güneşinde bir yıldız olduğunu kabul ediyorsanız. . .
Aşağıda güneş ile ilgili internetten aldığım bilgiyi aktarıyorum. Daha milyonlarcasını bulabilirsiniz. Burada sayfada çıkmıyor diye resimleri kaldırıyorum. Fazlalık olmasın diye lazım kısmını yazıyorum. Diğer bilgiler adreste var.
============================================================ =========================
Güneş
1- Büyüklük Güneş, güneş sisteminin en uzak ve en büyük yıldızıdır. Dünya’ya uzaklığı yaklaşık 150 milyon kilometre, çapı ise 1.392.000 kilometredir. Bu çap, Yeryüzünün 109 katı, Jüpiter’in de 10 katı kadardır. Gezegenlerin tümü çok güçlü çekimi sayesinde Güneş’in uydusu durumundadır. Kütlesi, Dünya kütlesinden 333.000 kat fazla, Jüpiter’in kütle büyüklüğünün de 1000 katı kadardır. Çok büyük bir kütleye sahiptir ve bu durum kendi ışığını üretmesini sağlar. Bu özellik diğer gezegenlerden farklılığını gösterir.
2- Bileşim Güneş maddesinin % 84’ü Hidrojen, % 6’sı Helyum ve % 0.13’ü de diğer elementlerden (oksijen, karbon ve azot) oluşmaktadır. Astronomide, herhangi bir elementin atom ağırlığı Helyum’dan fazla ise bir metal atom olarak adlandırılır. Ayrıca, Güneş iz gazlara da sahiptir. Bunlar Neon, Sodyum, Magnezyum, Alüminyum, Silikon, Fosfor, Sülfür, Potasyum ve Demir’dir. Eğer yüzde olarak düşünülürse, Güneş’in kütlesinin % 78.5’i Hidrojen, % 19.7’si Helyum, % 0.86’sı Oksijen, % 0.4’ü Karbon, % 0.14’ü Demir ve % 0.54’ü de diğerlerinden oluşmaktadır.
Kaynak: http://www.astronomynotes.com/starsun/s2.htm
============================================================ =========================
Evet arkadaşlar. Belirtilen hangi ağır element güneşin içerisinde ve neresinde var. Daha fazla yoruma gerek varmı?
Dediğim gibi bilim yanlışlar yumağındadır.
Buyrun güneşimizin ilerde ne hal alacağını ve ne olacağını önceki yazımı sonuna kadar özümseyerek okuyun ve öğrenin.
Allah’a emanet olun.
mehmet rende
25.07.2009
…
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bıisim Allah erRahman erRahim
Allah ın izni ile
Allah rızası için
aşağıdaki yazımı azönce bilim adamlarına ve çeşitli kuruluşlara yolladım. bakalım içinde yoğrulduğumuz bilimi kim nasıl savunacak. biraz uzunca oldu ama sanırım akıcı bulacaksınız ve okurken sıkılmayacaksınız.
sizlerinde yorumlarınızı beklerim.
Allah a emanet olun
mehmet rende
. . .
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bıisim Allah erRahman erRahim
Allah ın izni ile
Allah rızası için
Bir Bilen Belirtiyor : Birbirini takip eden BİR Parçacıkları birleşebilerek birlikte hareket ederler. Buna BİR TEORİSİ denir.
Biraz nostalji, biraz fizik veee...
Relativity go out from my life
Bıisim Allah erRahman erRahim
20.07.2009
Allah’ın izni ile
İlk önce yaptığım bu işin neden ve nereden kaynaklandığını, kısaca anlatmak istiyorum:
Ben Fizik Mühendisiyim, 1982 girişliyim ve diplomamı 7 senede aldım. Öğrencilik yıllarımda da Einstein’in teorem ve buluşlarından haz etmiyordum.
Gerek kendi istemem ile kendi branşımda bir işe başvurmayarak çalışmadım ve gerekse hayat şartlarından dolayı 12 yıldır S.Arabistan da işçi olarak çalışmaktayım.
Geçen yıl bugünlerde internette sörf yaparken, Fizik Bilim adamlarının, doğa kanunlarının işleyişinde “Allah’ın zar attığı” söylemi, hele hele “gözü kapalı oynadığı” söylemlerini görmem üzerine: Önce Allah için sonra kendim ve insanoğlu için şu yanlış yolda giden bilimi bir doğru yola sokma zorunluluğu hissetim kendimde, ve gerek internette ve gerekse benim eski ders kitaplarımda araştırmalara başladım.
Benim yaptığım, Allah’ın izni ile, içinde yaşadığım evreni ve bildiğim fiziği, bence ihtiyaç olduğunu hissettiğim yer ve konularda, birbiri ile yoğurarak yanlış olan bilgileri düzeltmek ve eksikleri açığa çıkarmaktır. Yani şu anda doğada ve uzayda gördüklerimi (elime ulaşan bilgileri) kendimce yorumlayarak doğruyu bulmaktır.
Bulduğum ve derlediğim bilgilerimi, çeşitli tarihlerde, gerek Davet başlıkları altında ve gerekse Bir Teorisi başlığında (internette ulaşabileceğiniz Bir Teorisi ile ilgili bilgiler, yakın tarihte, tarafımca, %85 – 90 oranında güncellenmiştir), e-mail aracılığıyla Bilim adamlarına, üniversitelerimize ve çeşitli kurumlara yolladım, Allah’ın izni ile, ilgilenen çıkmadı. Bu yılın başlarında şahsen gittiğim bir Üniversitemizde Hocalar, cevaben benden konu ile ilgili formül istedi. Formüllere aklım ermediğinden orada tıkandım kaldım. Şimdi formüle ihtiyaç görmeyen bir konu ile (GIP, Magnetar, SS433, SGR, AXP, Atarcalar, vd...), bu konunun doğruları, yanlışları ve nasıl oluştuğu ile sonuçlarını anlatmak için tekrar karşınızdayım. Umarım burada da benden formül istemezsiniz...
Yukarıda da değindiğim gibi, internette elime ulaşan bilgileri yorumluyorum. Elime ulaşan bilgilerin doğruluğunu bilemiyorum veya bilgileri tam olarak almamış olabilirim, eksik kalmış olabilir. Bu nedenle sizlerinde benim yapacağım yorumlarıma etki, yardım ve katkılarınızı bekliyorum.
Bir Teorisi, Sizler için, ilk başta duyacaklarınız için yeterli ve akıllıca gelmeyebilir veya benim fazla yükseklerde gezindiğimi düşünebilirsiniz. Ben bu işi Allah’ın izni ile Allah için yapıyorum, hiçbir maddi beklentim yoktur. Siz beni dinlemeye başlarken “ya doğruysa, hele bir dinleyelim bakalım” diye düşünmenizi istiyor ve yardımlarınızı bekliyorum.
Anlatımlarımda cümle düşüklüğü ve tekrar olabilir, bunun için şimdiden özür diliyorum.
Bir atasözü: “Zorunluluklar dehalar yaratır.”
...
...
...
“Doğa denen zırva’da gezintiye hoş geldiniz.” Richard Philip Feynman
"Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insan ahmaklığı, ilkinden o kadar da emin değilim." Albert Einstein
“Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.” Albert Einstein
“Bilimin ilkesi ve neredeyse tanımı şu şekilde verilebilir: Bütün bilgi deneyle kontrol edilir. Deney, bilimsel “doğru”nun tek yargıcıdır. Fakat bilginin kaynağı nedir? Kontrol edilecek yasalar nereden gelir? Deneyin kendisi,ipuçları vererek bu yasaların oluşumuna yardım eder. Ayrıca gerekli olan,bu ipuçlarından büyük genellemeleri yaratacak olan hayal gücüdür. Altta yatan harika, basit fakat tuhaf örneklemelerden çıkarımlar yapmak ve sonra, doğru çıkarımı yapıp yapmadığımızı anlamak için sınamayı tekrar yapabilmek için bu gereklidir. Bu hayal kurma işlemi o kadar zordur ki fizikte ayrı bir çalışma dalı bile vardır: Hayal kuran,yeni yasalar için tahminler yapan ve sonuçlara varan kuramsal fizikçiler vardır;ama bunlar deney yapmazlar;deney yapan,hayal kuran,sonuçlara varan ve tahminler yürüten deneysel fizikçiler vardır.” Richard Philip Feynman
Ben burada Albert Einstein in fikirlerini yani Özel ve Genel Rölativiteyi yargılayacağım. Çok basit fikir farklılıkları ile teorilerini çürütüp çöpe atacağım. Ayrıca :
“İyi bir düşüncenin hangisi olduğuna karar veren bir otorite yoktur. Bir düşüncenin hangisi doğru olup olmadığını bulmak için bir otoriteye gitmeye ihtiyacımız kalmadı. Biz bir otoriteyi okuyabilir ve bir önerisini ele alabiliriz; sonra da onu deneyebilir ve doğru olup olmadığını bulabiliriz. Eğer doğru değilse, "otoriteler" "otoritelerinden" kaybederler.” Richard Philip Feynman
Feynman ın dediği gibi, Einstein in fikirlerini sorgulamadan ve yargılamadan kabullenen tüm Bilim Adamlarına gereken yorumu yukarıda Einstein bizzat kendisi yapmış...
"19.yy'ın son on yılına kadar,doğa yasaları kişiye bağlı olmaktan epeyi uzaktı. Gözlemci ve gözlemlenen birbirinden tümüyle izole (ayrık) durumdaydı. Bilim,gizli bir yerden kuş gözetlemeye benziyordu.
Ya şimdi? Gözlemci deneyin bir parçası. Çünkü gözlemci nasıl bir deney düzenlerse sonucu buna bağlı olarak elde ediyor. Örneğin elektronun parçacık ve dalga özelliklerini gözlemlemek için ayrı ayrı deney düzenlemek gerekir. Kuantum kuramıyla birlikte ölçme sorunu yeni bir özellik kazanmıştır. Başka deyişle bilim adamı kuş gözlemcisi olmaktan çıkmış, doğanın ya da ölçtüğü şeyin bir parçası durumuna gelmiştir. Atomaltı dünya, ölçme sürecine kaçınılmaz bazı sınırlamalar getirmiştir.” John D.Barrow
“Çoğu insan, bilimde bir düşüncenin sahibinin arka planına ya da onun bu fikirleri açıklamasına yol açan güdülere ilgi gösterilmemesini şaşırtıcı bulmaktadır. Dinlersiniz, eğer denemeye değer bir şey, denenebilir bir şey gibi geliyorsa size, o farklı demektir. Ve eğer daha önce gözlenmiş bir şeyle açık olarak çelişmiyorsa, heyecan vericidir ve harcanan zahmetlere değer. Onun ne kadar süreyle bu konuyu incelediğinin ya da niçin sizin kendisini dinlemenizi istediğinin önemi yoktur. Bu anlamda fikrin geldiği yer de herhangi bir farklılık yaratmaz. gerçek kaynak bilinmeden kalır; biz bunu, insan beyninin imajinasyonu (muhayyile,hayal gücü,düş gücü), yaratıcı imajinasyonu olarak adlandırıyoruz. Bilinen, onun sadece bir tür enerji olduğudur.” Richard Philip Feynman
“Şimdi önemli bir noktaya geliyorum. Eski yasalar yanlış olabilir. Bir gözlem nasıl yanlış olabilir? Niçin fizikçiler yasaları sürekli değiştiriyorlar? Yanıt öncelikle şudur ki, yasalar gözlemler değildir. İkincisi, deneyler her zaman doğru değildir. Yasalar tahmin edilmişlerdir, ekstrapole edilmişlerdir. Onlar sadece şimdiye kadar süzgeçten geçmiş olan iyi tahminlerdir. Ancak şimdiki süzgeçlerin delikleri, daha önce kullanılan süzgeçlerin deliklerinden daha küçüktür. Bu nedenle yasa şimdi süzgeçte kalarak yakalanabilir. Yasalar, tahminlerdir ve bilinmeyene extrapole edilmişlerdir. Ne olacağını bilmiyorsanız, bir tahminde bulunursunuz. Richard Philip Feynman
Doğanın yasalarının birer yaklaşıklık olduğunu söylemiştik. Başta “yanlış”ları, sonra “doğru” olanları buluruz. Şimdi bir deney nasıl “yanlış” olabilir? Önce,açıkça görünen yol: Aygıtlarda farkına varmadığımız bir sorun vardır. Fakat bunlar kolayca onarılabilir ve sınanabilir. O zaman böyle küçük şeylere takılmadan bir deneyin sonucu nasıl yanlış olabilir?” Richard Philip Feynman
Einstein in fikirlerindeki ve deneylerindeki tek yanlışlık şudur : Deneylerindeki gözlemciler ya çok aptaldırlar veya bilerek deneyi sonuçlandırmıyorlar.
Bunun sonucunda şöyle bir yorum ortaya çıkıyor :
“I . 5 EINSTEIN’IN POSTÜLATLARI VE ÖZEL RÖLATİVİTE TEORİSİ
Deneysel bütün veriler, hem mekanik hem de elektromanyetizmada kullanılabilecek farklı bir dönüşüm denklem takımı aramamız gerektiğini göstermektedir. Tabi ki bu dönüşümlerde ışığın hızı sabit kalmalıdır.” Özel Rölativite Teorisine Giriş Ders Notları.pdf Prof.Dr.Kubilay KUTLU Atom ve Molekül Fiziği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü © Istanbul, 2002 Sayfa 15
.........................
“Bir vahşinin fotoğraf makinesinin işleyişi karşısında duyduğu şey nedir? Onun akıl yürütmesi büyük olasılıkla şöyle olacaktır: bir sihirli kutu var;bu sihirli kutu da özel bir Tanrıyı, fotoğraf tanrısını içermektedir!
Sonra bizim kimyacıların filojiston kuramını anımsayın. Yanmanın bir birleşme mi yoksa ayrışma mı olduğunu açıklamak için filojiston diye bir madde uydurmuşlardı. Negatif kütleli, görünmez bir “madde”.
Ya fizikçiler? Onlar, sesle ışığı,su dalgasıyla ışığı karıştırdılar ve ışığın yayılması için maddesel bir ortam aradılar. Işığın yayıldığı bir ortam uydurdular;Evreni esir ile doldurdular. Bu uydurma görüşlere yine fizikçiler son verdi!
Bütün bunlar,akıl yürütmelerdi. Akıl yürütmekten vaz mı geçeceğiz? Geçemeyiz ki. Ama aklımızın sınırlı olduğunu bilmeliyiz. Lev Landau şöyle der:“Akıl yürütmemizin oldukça inandırıcı olduğu şüphesiz, fakat bununla yetinmek istemekle,doğa yasalarını sadece akıl yürütme yoluyla bulmaya çalışan (böylece hazırladıkları dünya, gerçek dünyaya pek az benziyordu) bazı ilkçağ filozoflarının yaptıkları hatalara düşeriz. Bir fizik kuramının değeri üzerine en son sözü söylemek hakkı deneye aittir. Bu yüzden ışığın hareket halindeki bir trende yayılma şekli ile ilgili varsayımlarla yetinmeyip bize bilgi vermekten geri kalmayacak olan deneye başvurmalıyız.” Richard Philip Feynman
“Hayal bilimden daha önemlidir, çünkü bilim sınırlıdır.” Albert Einstein
Deneylerdeki yanlışlığı bulmak için, Einstein gibi hayallerimi çalıştırıyor ama onun gibi sınırlandırıp deneyi yarıda kesmiyor ve Feynman ın dediği gibi deneye başvuruyor, devam ettiriyor ve sonuçlandırıyorum. . .
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
❶
“Fakat ortada hala bir sorun var: Örnek olarak bir aracın yere göre 0,9c hızıyla (yani ışık hızının %90’ı) hareket ettiğini düşünelim. Bu aracın hareket doğrultusuyla aynı yönde, yine yere göre c hızıyla ilerleyen bir ışık ışını gönderelim. Bu durumda ışığın araca göre 0,1c hızıyla ilerlemesi beklenir. Buna karşın, yapılan bütün deneyler beklentimizin yanlış olduğunu, ışığın hızının yere göre de, araca göre de aynı c değerine sahip olduğunu söylüyor. Bu oldukça garip bir şey: Işığın peşinden ne kadar hızlı giderseniz gidin, o hala sizden aynı hızla uzaklaşıyor.”
BİLİMveTEKNİK Şubat 2005.pdf Sayfa 41 (http://www.biltek.tubitak.gov.tr/pdf/ozelgorelilik.pdf)
(Antiparantez1: Einstein in teorilerine göre gidiyorsanız, şu anda kullanmış olduğumuz ışığın hızı nın büyüklüğü yanlıştır. Neden mi:
Çünkü1: İçine binipte, ışık hızında giderken ışığın hızını ölçebileceğiniz bir aracınız yok ve olamaz;
Çünkü2: ışık hızına yaklaştıkça zaman yavaşlar ve ışık hızında zaman yoktur, durmuştur, durmuş olan şeyin ilerlemesini nasıl ölçersiniz ki,
Çünkü3: ışık hızına yaklaştıkça metreler kısalır ve ışık hızında uzunluk yoktur, olmayan bir şeyin mesafesini nasıl ölçersiniz ki.
Bana derseniz ki: Biz bunu teori olarak kabul ediyoruz, gerçekte uzayan veya kısalan bir şey yoktur. Biz böyle söyleyerek Fizik bilimi yapıyoruz derseniz. . . Bende size şunu derim: Siz Bilimadamlığı yapmıyorsunuz, siz Nesrin Topkapı lık, Asena lık yapıyorsunuz ve bu işi de çok iyi beceriyorsunuz. . .
Işığın hızını ölçmek için mutlak mesafeler ve dijital saatler kullanmadınız mı. . . O halde aşağıdaki deneyide ve ölçmeleride kabul edeceksiniz. . . )
(Antiparantez2: Bana lütfen Einstein in bulduğu matematiksel formüllerden bahsetmeyin. Çünkü:
0 = 1
0 = 0 + 0 + 0 + 0 + ... 0 = (1 - 1) + (1 - 1) + (1 - 1) + ... 0 = 1 - 1 + 1 - 1 + 1 - 1 + ... 0 = 1 + (-1) + 1 + (-1) + 1 + (-1) + ... 0 = 1 + (-1 + 1) + (-1 + 1) + (-1 + 1) + ... 0 = 1 + 0 + 0 + 0 + ... 0 = 1 ?
(hadi bu eşit/siz/liğin cevabını buldunuz diyelim, peki ya aşağıdaki. . .) ve
Bütün Sayılar Eşittir Paradoksu
a ve b birbirinden farklı herhangi iki tamsayı ve c de bunların farkı olsun:
a-b=c (a-b)(a-b)=c.(a-b)............her iki tarafı (a-b) ile çarptık. a²-2ab+b²=ac-bc............. parantezleri açtık. a²-2ab+b²-ac=-bc............ac yi sol tarafa attık. a²-2ab-ac=-bc-b².............b² yi sağ tarafa attık. a²-ab-ac=ab-bc-b²...........2ab nin birini sağ tarafa geçirdik. a(a-b-c)=b(a-b-c)............a ve b parantezine aldık. a=b...............................(a-b-c) ler sadeleşti. ? ? ?)
Bu bilgilere istinaden bir düşünce deneyi yapalım ve sonlandıralım. Dünyadan 180 milyon km uzaklıkta, saniyede 50.000 km (ışık hızının yaklaşık 1/6 sı) dünyaya doğru yol alan bir uzay gemimiz olsun. Gemi o uzaklıkta, A noktasında iken, gemiden dünyaya bir ışık ışını yollayalım ve hem ışığın hemde geminin dünyaya varış sürelerini basit matematiksel hesaplar ile yapıp kıyaslayalım ve sonuçları yorumlayalım. . .
Işık için ; hızı yaklaşık 300.000 km ise 180 milyon km yi 600 saniyede alır.
Gemi için ; hızı 50.000 km ise 180 milyon km yi 3.600 saniyede alır.
Şimdi karşılaştırma yapalım : Işık bu yolu 10 dakikada, gemi ise 60 dakikada alıyor. Yani ışık dünyaya gemiden 50 dakika önce varıyor. Her ikiside dünyaya varıyor ama değişik zamanlarda. Bu doğrumu ? Doğru. Bildiğimiz basit çarpma bölme hesapları ile bu sonuca ulaştık. Bunlar gerçeklerdir, Einstein in salakça, ahmakça veya aptalca yorumları ve sonuçları değildir. . . (Bu yorumları, dünyanın en büyük fizik bilim adamına, Nobel ödülü almış fizikçisine söyleyemem mi diyorsunuz, hakkım mı yok diyorsunuz; şunu da ekliyorum: Einstein yukarıdaki sözleri ile daha o tarihte insanoğluna küfretmiştir ve bu küfürü siz hala bu zamanda bile kabul ediyorsunuz. . .)
Hemen yukarıdaki yorumu alıp kıyaslama yapalım : /// “Buna karşın, yapılan bütün deneyler beklentimizin yanlış olduğunu, ışığın hızının yere göre de, araca göre de aynı c değerine sahip olduğunu söylüyor. Bu oldukça garip bir şey: **Işığın peşinden ne kadar hızlı giderseniz gidin, o hala sizden aynı hızla uzaklaşıyor.” BİLİMveTEKNİK Şubat 2005.pdf Sayfa 41 \\\ Bu yoruma göre gemi hiçbir zaman dünyaya ulaşamaz, veya ışık dünyaya ulaştıktan sonra ışık özelliğini kaybedeceğinden dolayı, Einstein in tanımı gereği, uzay gemisi dünyaya ışıktan yaklaşık 70 dakika sonra varır. Ama gerçek hesaplar 50 dakika sonra varır diyor. Ben bu sonucu veya yorumu çıkardım.
(((A noktasından hemen 2 sn sonra,
a) A noktasına göre; gemi yüzbin km, ışıkta altıyüzbin km uzağa gitmiş olur.
b) Gemiye göre; gemi yüzbin km, ışıkta gemiden altıyüzbin km ileri gitmiş olur. Yani ışık A noktasından yediyüzbin km uzakta olur. (Işık hızı bütün gözlemcilere ve koordinatlara göre aynı yani gözlemci veya koordinat kabul etmeyip, değişmez ise : Hani ışık hızı limit idi. . .)
Hangisi a) mı b) mi doğru. . . Yoksa ortada bir paradoks mu var. . . Yok, hayır efendim, ortada hiçbir nane yok. Sadece Einstein in saçmalıkları ve bilimin bu yanlışlığı hala kabul etmesi var. Burada yine dansözlüğe kalkılışılacak herhalde. . . Bırakın bunları efendim bırakın. Şöyle aklıbaşında, kıvırmayan, Einstein görelilik teorisine ihtiyaç duymadan aşağıdaki *** yorumunu yapında çeneniz boşuna yorulmasın. . .)))
İşte sizlere, yanlış ** yorumunun doğrusu : *** Sizin hızınız ne olursa olsun, sizden ayrılacak olan ışığın t = 0 daki hızı, c dir, yaklaşık 300.000 km/sn dir. Daha sonra sizin hızınıza göre siz ışığı takip edersiniz. Benim deneydeki gemim de ışığı, saniyede 250.000 km geride kalarak takip etmektedir.
Görülebileceği gibi; gemimin hızı ister ses hızında yavaş, isterse yaklaşık ışık hızında çok hızlı veya herhangi bir hızda olsun, yaptığımız işlemlerin hepsi bildiğimiz normal, basit işlemleridir, beklentilerimizi sağladığı gibi mantıktan şaşmadığı için nizami dir. \ \ \ Var mı Daha Ötesi. . . / / /
Buradan benim yaptığım çıkarım, yani sonuç : Prof.Dr.Kubilay KUTLU nun yukarıda alıntıladığım yorumuna karşılık, bu deneyde ve sonuçlarında hiç de Einstein göreliliğine ihtiyaç yoktur.
Burada bahsedilip te kastedilen “yapılan bütün deneyler” hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadım. Nasıl bir deney yapılmışta garip sonuçlar elde edilmiş, onu çözemedim...
Michelson-Morley Deneyi mi; yapılan bu deneyin amacı ve sonuçları, ışığın herhangi bir özelliğini ortaya çıkarabilecek bir nitelikte değildir veya, bu deneyin bulunması istenen sonuçla ilgili hiçbir alakası yoktur; boş yere yapılmıştır. . .
Müon Parçacıkları mı; daha günümüzde bile atomun ne olduğu, nasıl birşey olduğu tam olarak bilinemez iken, atomdan binlerce kez daha küçük olan müon hakkında yorum yapıp zaman ile ilişkilendiriliyorsunuz. Pes doğrusu. . .
Amerikan Hava Kuvvetleri uçaklarının havalanarak ve sağa-sola doğru giderek, ellerindeki gelişmiş atomik saatlerin, normalden daha yavaş çalışmalarını, zamanın yavaşlaması olarak nitelendirmeleri mi; gülünç. . .
İkizler Paradoksu mu; saçmalığın daniskası. . .
Einstein’ın Makalesi
Bu problemin Einstein’ı uzun süre meşgul ettiğini ve İsviçre Patent Ofisinde çalıştığı sıralarda yakın arkadaşı Michele Besso ile tartıştığını biliyoruz. Çözümü 1905 yılı ilkbaharında buldu. Eğer aracın içindeki saatler daha yavaş işliyorsa, o zaman ışığın araca göre hızının hala c değerine eşit olması mümkündü. Fakat, görelilik ilkesini ihlal etmemek için (minareyi çalan kılıfını hazırlar, misali. . . MR) Einstein, araçtaki gözlemcinin saatlerin gerçekten yavaş işlediğini fark etmemesi gerekir. Bu da ancak çalışma ilkesi ne olursa olsun bütün saatlerin aynı oranda yavaşlamasıyla mümkün olabilir. Örneğin, mekanik veya atomik bütün fiziksel saatlerle beraber, bütün kimyasal saatler (eğer bir mum bir saatte yanıp bitiyorsa, araç içinde de oradaki saatlere göre bir saatte yanıp bitmeli) ve bütün biyolojik saatler aynı oranda yavaşlamalı (hücre bölünmesi için veya gözlemcinin sıkıntıdan patlaması için bir saat gerekiyorsa, araç içinde de bunlar oradaki saatlere göre bir saatte olmalı). Kısacası bütün fiziksel olaylar aynı oranda yavaşlamalı. Ancak bu koşul altında araçtaki gözlemci, saatlerinin yavaşladığını fark edemez ve dolayısıyla aracın hızıyla ilişkilendiremez; yani görelilik ilkesi güvendedir.
Doğal olarak, bu tip devrimsel iddiaları ortaya atmadan önce bunları sağlam temellere oturtmaya ihtiyaç var., bulduğu sonuçları yayımladığı makalede, bütün iddiaların sadece iki temel varsayımdan hareket edilerek elde edilebileceğini gösteriyor. Bunlar:
(1) Görelilik ilkesi sabit hızla hareket eden bütün gözlemciler için geçerlidir ve
(2) ışığın hızı bütün gözlemcilere göre c’dir.
Tüm kuramın böylesine basit iki iddiaya dayandırılması kuramın artılarından biri. Bu nedenle eğer bu iddialara itirazınız yoksa, o zaman özel görelilik kuramına da olamaz.
BİLİMveTEKNİK Şubat 2005.pdf Sayfa 41-42 (http://www.biltek.tubitak.gov.tr/pdf/ozelgorelilik.pdf)
Saçmalık efendim saçmalık. . . Bilim böyle yapılmaz ve kabul edilmez. Efendim, bilim yaptığını farzederek veya düşünerek, gerçekleri, eldeki mutlak verileri veya kanunları değiştirmek için salak, ahmak veya aptal bir gözlemci ile ve deneyler sonuçlandırılmadan, istediğiniz gibi hayali sonuçlar çıkararak ve kaideler koyarak bilim yapıp gerçekleri değiştiremezsiniz. Bunu yapmak veya kabul etmek çok büyük bir yanlışlık olur.
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
❷
“Tren Paradoksu veya Eşzamanlılığın Göreliliği
Görelilik kuramında da birçok paradoks var.
Tren paradoksu bunlardan biri. Bu düşünce deneyinde bir trenin ön ve arka vagonlarının en ucuna iki şaş yerleştirilir. Trenin ortasında, şaşlardan eşit uzaklıkta bir algılayıcı bulunur. Algılayıcının her iki yüzü de ışığa karşı hassastır ve üzerine bir ışık düşüp düşmediğini saptar. Deneyi daha dramatik bir hale getirmek için, algılayıcının bir devreyle birtakım patlayıcılara bağlandığını düşünelim. Eğer algılayıcının sadece bir yüzüne ışık düşerse, düzenek yardımıyla patlayıcılar ateşleniyor ve tren havaya uçuyor. Ama eğer her iki yüzüne aynı anda ışık düşerse, bu defa herhangi bir şey olmuyor; tren sağ salim yoluna devam ediyor. Zifiri karanlıkta her iki flaşı aynı anda patlatıyoruz. Soru şu: Tren havaya uçar mı, uçmaz mı?
Eğer tren sabit bir hızla hareket ediyorsa, bu soruya trendeki bir gözlemci ile dışarıda, yerde sabit duran bir gözlemci farklı cevaplar verir. Önce trendeki gözlemciye göre düşünelim. Buna göre tren yerinde durmaktadır (asıl hareket eden yer ve üzerindeki her şeydir). Flaşlar algılayıcıdan eşit uzaklıkta olduğundan, bilinen sabit hızla hareket eden ışık da eşit mesafeleri eşit sürede kat edecektir. Bu nedenle, flaşlardan aynı anda ortaya çıkan her iki ışık, algılayıcıya aynı anda ulaşır. Patlayıcı ateşlenmez. Tren güvendedir.
Şimdi de olaya, yerde sabit duran bir gözlemcinin bakış açısıyla bakalım. Tren hareket etmektedir ve bu nedenle boyu bir miktar kısalmıştır. Trenin boyunun ne kadar kısalmış olduğundan bağımsız olarak, algılayıcının her iki şaşa uzaklığı eşittir (trenin ön yarısıyla arka yarısı aynı oranda kısaldığı için). Flaşlar patlatıldığında, her iki ışık aynı c hızıyla öne ve arkaya doğru hareket etmeye başlar. Bu süreç içinde tren de bir miktar önde doğru gittiği için, önden gelen ışık algılayıcıya daha önce ulaşır. Patlayıcı ateşlenir ve tren havaya uçar!
İki sonuç arasında bir çelişki olduğu açık.” BİLİMveTEKNİK Şubat 2005.pdf Sayfa 42
Eintein in bu deneyinde trendeki gözlemci, yukarıda da belirttiğim gibi, ya çok aptaldır veya bilerek deneyi sonuçlandırmıyor. Her ne kadar bu yaptığımız düşünce deneyi olsada mantıkla çelişmemeli, gerçekler açıkça ortaya koyulmaya çalışılmalıdır.
Yukarıda “Önce trendeki gözlemciye göre düşünelim. Buna göre tren yerinde durmaktadır” denmekte ve gerçekler gözardı edilmektedir. Gözardı edilen gerçekler nelerdir : Her ne kadar trendeki gözlemciye göre tren yerinde durmakta ise de gerçekte tren hareket etmekte ve ışıkta Einstein’in gözlemcisi gibi aptal, salak olmadığı için, gerçek olaylar olmakta ve flaşlar patlatıldığında, her iki ışık aynı c hızıyla öne ve arkaya doğru hareket etmeye başlamakta, bu süreç içinde tren de bir miktar önde doğru gittiği için, önden gelen ışık algılayıcıya daha önce ulaşmakta, patlayıcı ateşlenmekte ve tren havaya uçmaktadır. Ve trendeki gözlemci, aptallığından dolayı, haberi olmadan “ne şehittir ne de gazi” olmaktadır.
Bilimi mantıklı bir şekilde bilerek yapan, yani trende olan, olayları baştan sona kadar gözlemleyen trendeki gözlemci şehadet getirebilerek ölür ama deney hakkında yaptığı yorum dış gözlemcinin yaptığı yorumla (boy kısalması yorumu hariç) aynıdır.
Yani “iki sonuç arasında bir çelişki olduğu açık”, değil, iki sonuç arasında hiçbir fark yoktur.
Buradan benim yaptığım çıkarım, yani sonuç : Prof.Dr.Kubilay KUTLU nun yukarıda alıntıladığım yorumuna karşılık, bu deneyde de ve sonuçlarında da hiç de Einstein göreliliğine, yine, ihtiyaç yoktur.
❸
“Einstein, birbirlerine göre sabit hızla hareket eden iki gözlemci düşünüyor. Bu gözlemcilerden birisi, belli bir olayın nerede ve ne zaman olduğunu saptamış olsun. Bu durumda bir matematiksel dönüşümle aynı olayın diğer gözlemciye göre yer ve zamanı bunlar cinsinden elde ediliyor. Bu dönüşümün en önemli özelliği zamanın göreli olması. Örneğin iki olay arasında geçen zamanı her iki gözlemci daha farklı buluyor. Bu, Newton’un öne sürdüğü “mutlak zaman” kavramının yıkılması demek. Yani her yerde aynı işleyen, herkes için aynı bir zamandan söz edemiyoruz. Zamandan bahsederken, bunun hangi gözlemcinin saatine göre olduğunu söylemek zorundayız.
Mutlak zaman diye bir şeyin olmaması dışında görelilik kuramı, zamanın olayların gerçekleştiği yerlere de bağlı olduğunu söylüyor. Örneğin, masanızda duran bir mumu belli bir anda yaktınız (A olayı). Bundan tam bir saniye sonra mumun söndüğünü varsayalım (B olayı). Mumun söndüğü anda masadan 10 metre ötede bir saksı kırılsın (C olayı). Size göre A ve B olayları arasındaki süre ile A ve C arasında geçen süre aynıdır (1 saniye). Fakat size göre hareket eden bir başka gözlemci A-B süresi ile A-C süresinin farklı olduğunu görecektir. Kısacası zaman, göreli olmasının dışında, ayrılmaz biçimde olayların konumlarına bağlı. Birçok kişinin uzay ve zamandan beraber bahsetmesinin temel nedeni bu. Ne yazık ki bu ayrıca, görelilik dönüşümü formüllerini kullanmayı bilmeyen birinin bu kuramı anlamakta zorluklarla karşılaşacağı anlamına da geliyor.”
BİLİMveTEKNİK Şubat 2005.pdf Sayfa 42
Şimdi bu mum deneyini bizler tekrar yapalım : Masanızda duran bir mumu belli bir anda yaktınız (A olayı). Bundan tam bir saniye sonra mumun söndüğünü varsayalım (B olayı). Mumun söndüğü anda masadan 10 metre ötede bir saksı kırılsın (C olayı). Size göre A ve B olayları arasındaki süre ile A ve C arasında geçen süre aynıdır (1 saniye). Fakat size göre hareket eden bir başka gözlemci A-B süresi ile A-C süresinin farklı olduğunu görecektir.
A olayı için, (karışıklık yaratmaması için masanın genişliğini mum kalınlığı kadar kabul ediyorum) mum benden yarım metre uzaklıkta ise mum ile benim aramdaki ışığın yol alma zamanı 0.5 metre / 300.000 km/sn = 1,66666666666666666666666666666667 *10‾⁹ sn dir.
C olayı için, kırılan saksı benden 10,5 metre uzaklıkta ise kırılan saksı ile benim aramdaki ışığın yol alma zamanı 10,5 metre / 300.000 km/sn = 3,5 *10‾⁸ sn dir,
Yukarıda, dergide verilen verilere göre bulduğum iki değer birbirine eşit olmalıydı, ama neyse, devenin neresi düz ki, sorunumuz bu değil.
Deneye devam edelim...
“Fakat size göre hareket eden bir başka gözlemci A-B süresi ile A-C süresinin farklı olduğunu görecektir.” deniyor. Gözlemleyip doğruluğunu ispatlayalım.
Başka gözlemcinin bize olan uzaklığı 10 metre olsun.
Başka gözlemcinin A olayı için, mum başka gözlemciden 10,5 metre uzaklıkta ise mum ile başka gözlemci arasındaki ışığın yol alma zamanı 10,5 metre / 300.000 km/sn = 3,5 * 10‾⁸ sn dir,
Başka gözlemcinin C olayı için, kırılan saksı başka gözlemciden 20,5 metre uzaklıkta ise kırılan saksı ile başka gözlemci arasındaki ışığın yol alma zamanı 20,5 metre / 300.000 km/sn = 6,833333333333333333333333333333333 * 10‾⁸sn dir.
Sonuçta, başka gözlemcinin elde ettiği sonuçlar, normal olarak bizimkiler ile uyuşmayacaktır. Yani başka gözlemci, bizim gördüklerimizden, az da olsa, farklı şeyler görecektir. Bu da normal bir sonuçtur. Bunu yorumlayabilmek için bir matematiksel dönüşüme, daha doğrusu Einstein göreliliğine hiç mi hiç ihtiyaç yoktur.
Buradan benim yaptığım çıkarım, yani sonuç : Prof.Dr.Kubilay KUTLU nun yukarıda alıntıladığım yorumuna karşılık, bu deneyde de ve sonuçlarında da hiç de Einstein göreliliğine, yine, yine, yine, ihtiyaç yoktur.
Yukarıdakilerin hepsi çerez idi, aperatif idi. Şimdi asıl yemeğe gelelim:
Einstein, ne kadar usta bir kılıfçı, sahtekar, bir düzenbaz olursa olsun kendisinden yüz küsur yıl sonra ben, Mehmet Rende nin gelipte bu lafları edeceğimi bilemezdi ki. . . Yoksa daha dikkatli olurdu. . .
Şimdi gelişmelere bakalım:
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
❹
“Özel Görelilik - Einstein’ın Mucize Yılı
Galileo ve Einstein bu ilkeyi daha farklı ve ilginç bir şekilde ifade ediyorlar: “Sabit hızla hareket eden bir araçtaki gözlemci, pencereden dışarıya bakmadan, yalnızca aracın içindeki olayları inceleyerek aracın hızını belirleyemez.”
Eğer bu gözlemci, olayları aracın hızını kullanmadan ifade ediyorsa, o halde bu olayların üreteceği bütün olası sonuçlar bu hızdan bağımsız olacaktır.” BİLİMveTEKNİK Şubat 2005.pdf Sayfa 41
Einstein’in Özel ve Genel Görelilik fikirlerinin çıkış noktası, “Sabit hızla hareket eden bir araçtaki gözlemci, pencereden dışarıya bakmadan, yalnızca aracın içindeki olayları inceleyerek aracın hızını belirleyemez.” dir. Peki, ben, kendim, sabit hızla giden bir araçta iken ve pencereden dışarıya bakmadan,yanlızca aracın içerisindeki olayları inceleyerek bindiğim aracın hızını belirler isem ne olacak?
Şimdi yine Einstein’in düşünce deneylerini kullanarak bu en büyük tezini çürütelim. Yani Einstein’i kendi silahı ile vuralım. . . Yine Einstein trenindeyiz veya asansöründeyiz. Aynı mantık ve işlemler bizi aynı sonuca götürecek. Ben treni deneyini kullanıyorum. . . Tren sabit hızlı veya ivmeli farketmez.
( ( (Sabit hızlı ise, deneyi bir kez yapmakla hızımızı belirleyebiliyoruz. . .
İvmeli ise, deneyi bir kez daha tekrarlayarak yani iki kez yaparak ivmemizi hesaplıyoruz. . .) ) )
Yeterince büyük bir trende, elimizdeki normal saat ve metreler ile bu deneyi yapar ve hızımız için yaklaşık bir değer verebiliriz ama Einstein in “kaypaklığına” uyabilmek için, vermiş olduğu sınırları yani “görelilik ilkesini ihlal etmemek için” yeterince küçük bir Einstein treni veya asansörü içerisindeyiz ama elimizdeki ölçüm aletleri, bayağı gelişmiş yani optik okuyuculu metre ve çok özel atomik saatler olsun (mesela yani). . . Hızımın saniyede yarım metre veya ışık hızının yarısının olması önemli değildir. Her halukarda deneyi yapar ve hızımı veya ivmemi bulurum. . .
Bu düşünce deneyinde n sabit sürati ile sağa doğru hareket eden Einstein treninin içindeyim ve hareket edip etmediğimi hissetmiyorum. Ama, merak bu ya, hareket edip etmediğimi öğrenmek ve eğer hareket ediyorsam hangi süratte veya veya ivme ile gittiğimi öğrenmek istiyorum. Elimde aklımdaki deneyi yapabilecek alet ve cihazlar; metre, saat, ayna ve el feneri var.
Elimdeki aynayı trenin tavanına yerleştirdim. Elimdeki feneri tavandaki aynaya doğru yöneltip, açtım ve kapadım. Böylece lambadan aynaya bir sinyal gönderdim. Bu arada lambayı açtığım anda, saat zamanı ölçmeye başlıyor. Şimdiii. . .
a) Tren hareket etmiyorsa; elimdeki lambadan çıkan ışık demeti tavandaki aynadan yansıyacak lambanın olduğu yere gelecek, elimdeki saat ile iki olay arasındaki zaman farkını bulup, ışığın sürati c ise ve basit hesaplar ile bulunduğum Einstein treninin tavan yüksekliğini bulurum (elimdeki metre ile de bunu yapabilirim ama, zevk işte. . .). Deney sonucu: Tren durmaktadır. . .
b) Tren n sabit sürati ile sağa doğru hareket ediyorsa; elimdeki lambadan çıkan ışık demeti, tren sağa doğru hareket ettiğinden, trenin hızına göre, sola doğru belli bir açı ile aynaya yetişecek ve aynı açı ile aynadan yansıyarak benim solumdaki bir yere düşecektir. (Doğru mu. . . Doğru. . . Einstein gibi aptallık veya hin lik edip deneyi yarıda keserek kırın mırın etmiyorum, deneyi yapıyor ve sonlandırıyorum.) Devamında, elimdeki saat ve metre ile gerekli ölçümleri alarak, basit fiziksel ve matematiksel formül ve hesaplamalar ile hızımı hesaplarım. Yapabilir mi yim. . . Yaparım. . . Yaptım da. . . Deney sonucu: Tren n sabit sürati ile ilerlemektedir. . . Durun daha bitmedi. . .
(Einstein treni ile ilgili internet ten bulduğum bilgilerdeki şekillerde ışık, tren yönü ile aynı yönde açı yapıyor, yani tren sağa gidiyorsa ışıkta sağa doğru bir açı yapmakta. . . Bilimi ne de güzel taklit ediyor ve uyguluyoruz. . . Kafayı yormak, beyni çalıştırmak yok, ne gördüysen doğru kabul et. . . Ooooh ne ala. . . Gel keyfim gel. . .)
c) Tren a ivmesi ile hareket ediyorsa; hemen yukarıda yaptığım deneyi bir kez daha tekrarlarım. Devamında, tren hızlanıyorsa, ışığın ayna ile yaptığı açı daha da küçülmüş olacak, yine yapacağım basit hesaplar ile yeni anlık hızımı ve ivmemi bulacağım. . . (Allah Allah, hızı geçtik, ivmeyi bile hesaplayabildim, enteresan doğrusu. . .) Deney sonucu: Tren a ivmesi ile ilerlemektedir. . .
d) Tren in a ivmesi, zaman ile, artıyor veya azalıyorsa; deneyi bir kez daha tekrar ederiz ve bulduğumuz yeni açı ile ve ölçümler ile yavaşladığımızı veya hızlandığımızı ve ivmenin büyüklüğünü ve anlık hızımızı buluruz. . . (Pes yani. . .)
e) Aynı deneyi Einstein asansörü için benzer şekilde yaparsak yine hız ve ivmeyi buluruz. . .
Eeee, şimdi burada Eintein in büyük teorisi “Sabit hızla hareket eden bir araçtaki gözlemci, pencereden dışarıya bakmadan, yalnızca aracın içindeki olayları inceleyerek aracın hızını belirleyemez.” e ne olmuş oldu. . . Ve bu teori ile çıkarımlanan bilimlere, teorilere, tezlere, . . ., ve fikirlere ne oldu. . .
Yorumu sizlere bırakıyorum. . .
Genel Görelilik ve denklik ilkesi için fazladan yorum yapmayacağım. “NewtonYanılmış Olabilirmi”.pdf BilimveTeknik ile “Fizikdeki Beşinci Kuvvet” .pdf BilimveTeknik yazılarını internet ten bulup okursanız, Einstein in teorileri ve Astronomi biliminin çok çürük temeller üzerine oturtulduğunu anlar ve bilimin şu anda bir yanlışlıklar ve saçmalıklar yumağında debelendiğini anlarsınız. Benim teorim olan BİR TEORİSİ nin getiri ve sonuçları Hypercharge ı birebir desteklemekte, uymakta ve uygulamaktadır (Bu yazımın nostalji kısmının devamı.)
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Bilim adamları arasındaki ilişkiler başlangıçta, çoğu insanların arasında olduğu gibi ihtilaflıydı. Örneğin, fiziğin erken günlerinde bu böyleydi. Fakat günümüz fizikçileri arasındaki ilişkiler son derece iyidir. Bir bilimsel argümanı tartışan taraflar arasında gülünecek birçok şey olabilir ve her iki tarafta henüz belirsizlikler bulunabilir. Taraflar, yeni deneyler düşünebilir ve sonuç hakkında bahse tutuşma önerileri getirebilirler. Fizikte o kadar çok sayıda birikmiş gözlem vardır ki, daha önce yapılmış gözlemlerle uyum içinde ama daha önce düşünülmüş tüm fikirlerden farklı olan yeni bir şey ortaya atmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Richard Philip Feynman
İnsanların bilimde imajinasyon olduğuna inanmaması şaşırtıcıdır. Bilimdeki imajinasyon, sanattakinden farklı olan çok ilginç bir imajinasyon türüdür. İmajinasyon yapmaya çalışmadaki büyük zorluk şunlardan kaynaklanır; daha önce hiç görmediğiniz bir şey olacak, daha önce görülmüş, ele alınmış her detayı kapsayacak, o ana kadar düşünülmüş olandan farklı olacak ve daha da ötede; kesin olacak ve herhangi bir muğlaklık içermeyecek. Bu, gerçekten zor bir şeydir. Richard Philip Feynman
Mübarek, ne güzelde BİR Teorisini tanımlıyor ve davet ediyor...
Allah ın izni ile, gelecek, onun da zamanı gelecek, ama sıra ile:
Önce elektrik bilimine biraz düzen verilecek;
sonra astronomi bilimi geliyor;
sonra, merak eder ve dinler iseniz, Allah ın izni ile, güle güle E = m * c² (((Einstein go out from my life))),
ve hoşgeldin BİR Teorisi. . .
(Birbirini takip eden BİR Parçacıkları birleşebilerek birlikte hareket ederler. Buna BİR TEORİSİ denir.)
(evrenin başı (t = 0 dan öncesi), enerji, Big Bang ve t = 0 dan sonrası, +, -, çekirdek, atom, mıknatıs, yerçekimi, gezegen, yıldız, karadelik, SS433, galaksi, ışık, elektrik, ses, dalga-parçacık, radyasyon, lazer, . . . vd . . . ve evrenin sonu; yeni, hepsi, herşey, bildiğiniz ve bilmediğiniz, aklınıza gelip gelmeyen herşey, yeni ve Richard Philip Feynman ın tarifi gibi: daha önce yapılmış gözlemlerle uyum içinde ama daha önce düşünülmüş tüm fikirlerden farklı olan yeni bir şey; daha önce hiç görmediğiniz bir şey olacak, daha önce görülmüş, ele alınmış her detayı kapsayacak, o ana kadar düşünülmüş olandan farklı olacak ve daha da ötede; kesin olacak ve herhangi bir muğlaklık içermeyecek. . .BİR Teorisi)
Sayın Hocalarım: Yorumlarım hiçte zorunuza gitmesin. Allah ın izni olmaksızın hiçbir şey ilerleyemez, doğru gitmez/olmaz. Yanlışlıklar, saçmalıklar yumağında boğulursunuz da haberiniz olmaz. Madem ki şimdi “Allah ın izni” gerçekleşti. . ., güzel bir laf ta vardır: “Bükemediğin eli sıkacaksın” gibi. . . Allah ın izni ile. . . Allah rızası için. . .
“Ama bilimdeki bu ilerleme, bu gelişmeler. . ., nasıl olur. . .” der gibi düşündüğünüzü hissediyor ve “bu yanlışlıklar ve saçmalıklar olmasaydı bilim belkide bu andakinden belki 100 belkide 500 yıl ileride olacaktı, ne biliyorsunuz” demek geldi içimden. . .
NOT: Sayın Zeki Hocam, tarihleri yollayarak beni bütünlemeye çağırıyorsunuz ama, yirmi küsur yıldır ekmeğini yediğiniz bilim, yüz küsur yıldır sınıfta kalmış, haberiniz yok. . .
Bilime katkısı olur dileği ile. . .
Allah a emanet olun. . .
07.03.2010
Mehmet Rende
dingil113@msn.com
www.mehmetrende.com.tr
(0 326 216 57 85 Antakya)
|
Yukarı dön |
|
|
mermus Newbie
Katılma Tarihi: 21 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 30
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Mert8 yazdı
Antiparantez2: Bana lütfen Einstein in bulduğu matematiksel formüllerden bahsetmeyin. Çünkü:
0 = 1
0 = 0 + 0 + 0 + 0 + ... 0 = (1 - 1) + (1 - 1) + (1 - 1) + ... 0 = 1 - 1 + 1 - 1 + 1 - 1 + ... 0 = 1 + (-1) + 1 + (-1) + 1 + (-1) + ... 0 = 1 + (-1 + 1) + (-1 + 1) + (-1 + 1) + ... 0 = 1 + 0 + 0 + 0 + ... 0 = 1 ?
(hadi bu eşit/siz/liğin cevabını buldunuz diyelim, peki ya aşağıdaki. . .) ve
Bütün Sayılar Eşittir Paradoksu
a ve b birbirinden farklı herhangi iki tamsayı ve c de bunların farkı olsun:
a-b=c (a-b)(a-b)=c.(a-b)............her iki tarafı (a-b) ile çarptık. a²-2ab+b²=ac-bc............. parantezleri açtık. a²-2ab+b²-ac=-bc............ac yi sol tarafa attık. a²-2ab-ac=-bc-b².............b² yi sağ tarafa attık. a²-ab-ac=ab-bc-b²...........2ab nin birini sağ tarafa geçirdik. a(a-b-c)=b(a-b-c)............a ve b parantezine aldık. a=b...............................(a-b-c) ler sadeleşti. ? ? ?)
Merhaba sayın mert8
Gerçi son mesaj yazılalı epey bir zaman olmuş ama belki denk gelip de okursunuz düşüncesi ile yazıyorum.
Birinci eşitsizlikte , eşitliğin sağ tarfına 5. satırda, fazladan, nereden geldiği belli olmayan bir tane (+1) eklenmiş . yani sağ tarafta 4 tane (+1) , 3 tane (-1) olduğu için 4-3 =1 haline dönüşmüş.
0=1 gibi yanlış bir durum ortaya çıkmış . 0=0 eşitlğinin bozulmaması için ya o fazladan eklenen bir tane (+1) in silinmesi yada sol tarafa da bir tane (+1) eklenmesi gerekir.
0 = 0 + 0 + 0 + 0 + ... 0 = (1 - 1) + (1 - 1) + (1 - 1) + ... 0 = 1 - 1 + 1 - 1 + 1 - 1 + ... 0 = 1 + (-1) + 1 + (-1) + 1 + (-1) + ... 0 = 1 + (-1 + 1) + (-1 + 1) + (-1 + 1) + ... (kırmızı (1) fazla ) 0 = 1 + 0 + 0 + 0 + ... 0 = 1 ?
İkinci denklemde ise
a ve b birbirinden farklı herhangi iki tamsayı ve c de bunların farkı olsun:
a-b=c (a-b)(a-b)=c.(a-b)............her iki tarafı (a-b) ile çarptık. a²-2ab+b²=ac-bc............. parantezleri açtık. a²-2ab+b²-ac=-bc............ac yi sol tarafa attık. a²-2ab-ac=-bc-b².............b² yi sağ tarafa attık. a²-ab-ac=ab-bc-b²...........2ab nin birini sağ tarafa geçirdik. a(a-b-c)=b(a-b-c)............a ve b parantezine aldık. a=b...............................(a-b-c) ler sadeleşti. ? ? ?)
a-b=c ise a-b-c=0 olur. Çünkü bir çıkartma işleminde çıkan sayı (b) ile fark (c) , çıkartılandan(a) çıkartılırsa sonuç sıfır olur. Örneğin: 5-3=2 ise 5-3-2=0
işlemin son satırında a ve b sıfır parantezine yani (a-b-c) parantezine alınmış yani sıfır ile çarpılmış . kural : herhangi bir sayı sıfır ile çarpılırsa sonuç sıfır olur.
Örneğin: 0x9=0, 0x5=0 gibi
Bu yüzden eşitliğin iki yanındaki sıfırlar başka sayılar gibi sadeleştirilemez. Sıfırlar a ve b yi sıfıra indirgeyeceği için eşitlik bozulmaz. Yani
a0=b0 ise 0=0 olur
sayısal değer vererek örneklersek
a=5 , b=3
5x0=3x0 yada şu şekilde yazalım 0+0+0+0+0=0+0+0
0=0 olur
Bu verdiğiniz 2 örnekte de her şey gayet açık , ortada paradoks yada anlaşılmayacak bir durum yokki! Birinci işlemde sadece eşitliğin sağ tarafına fazladan bir tane +1 eklenerek eşitlik bozulmuş, ikinci işlemde de eşitliğin iki tarafı sıfır parantezine alınıp sıfırların sadeleştirilmesi gibi bir hata yapılmış (matematik kurallarına aykırı olarak). hepsi bu.
Einstein’in Özel ve Genel Görelilik fikirlerinin çıkış noktası, “Sabit hızla hareket eden bir araçtaki gözlemci, pencereden dışarıya bakmadan, yalnızca aracın içindeki olayları inceleyerek aracın hızını belirleyemez.” dir. Peki, ben, kendim, sabit hızla giden bir araçta iken ve pencereden dışarıya bakmadan,yanlızca aracın içerisindeki olayları inceleyerek bindiğim aracın hızını belirler isem ne olacak?
Şimdi yine Einstein’in düşünce deneylerini kullanarak bu en büyük tezini çürütelim. Yani Einstein’i kendi silahı ile vuralım. . . Yine Einstein trenindeyiz veya asansöründeyiz. Aynı mantık ve işlemler bizi aynı sonuca götürecek. Ben treni deneyini kullanıyorum. . . Tren sabit hızlı veya ivmeli farketmez.
Bu düşünce deneyinde n sabit sürati ile sağa doğru hareket eden Einstein treninin içindeyim ve hareket edip etmediğimi hissetmiyorum. Ama, merak bu ya, hareket edip etmediğimi öğrenmek ve eğer hareket ediyorsam hangi süratte veya veya ivme ile gittiğimi öğrenmek istiyorum. Elimde aklımdaki deneyi yapabilecek alet ve cihazlar; metre, saat, ayna ve el feneri var.
Elimdeki aynayı trenin tavanına yerleştirdim. Elimdeki feneri tavandaki aynaya doğru yöneltip, açtım ve kapadım. Böylece lambadan aynaya bir sinyal gönderdim. Bu arada lambayı açtığım anda, saat zamanı ölçmeye başlıyor. Şimdiii. . .
b) Tren n sabit sürati ile sağa doğru hareket ediyorsa; elimdeki lambadan çıkan ışık demeti, tren sağa doğru hareket ettiğinden, trenin hızına göre, sola doğru belli bir açı ile aynaya yetişecek ve aynı açı ile aynadan yansıyarak benim solumdaki bir yere düşecektir. (Doğru mu. . . Doğru. . . Einstein gibi aptallık veya hin lik edip deneyi yarıda keserek kırın mırın etmiyorum, deneyi yapıyor ve sonlandırıyorum.) Devamında, elimdeki saat ve metre ile gerekli ölçümleri alarak, basit fiziksel ve matematiksel formül ve hesaplamalar ile hızımı hesaplarım. Yapabilir mi yim. . . Yaparım. . . Yaptım da. . . Deney sonucu: Tren n sabit sürati ile ilerlemektedir. . . Durun daha bitmedi. . .
(Einstein treni ile ilgili internet ten bulduğum bilgilerdeki şekillerde ışık, tren yönü ile aynı yönde açı yapıyor, yani tren sağa gidiyorsa ışıkta sağa doğru bir açı yapmakta. . . Bilimi ne de güzel taklit ediyor ve uyguluyoruz. . . Kafayı yormak, beyni çalıştırmak yok, ne gördüysen doğru kabul et. . . Ooooh ne ala. . . Gel keyfim gel. . .)
Eeee, şimdi burada Eintein in büyük teorisi “Sabit hızla hareket eden bir araçtaki gözlemci, pencereden dışarıya bakmadan, yalnızca aracın içindeki olayları inceleyerek aracın hızını belirleyemez.” e ne olmuş oldu. . . Ve bu teori ile çıkarımlanan bilimlere, teorilere, tezlere, . . ., ve fikirlere ne oldu. . .
Sayın mert8 bu şekilde deney yaparak, yani pencereden dışarı bakmadan sadece araç içindeki olayları inceleyerek aracın hızını tesbit edebilmeniz mümkün değildir. Nedenini daha basit bir örnekle izah etmeye çalışayım . 600km /saat hızla giden uçakta seyahat ettiğinizi düşünün, ön koltuklardan birinde oturuyorsunuz, elinizde de havaya atıp tuttuğunuz bir lastik top olsun . Sizin mantığınızla düşünürsek topu her havaya atışınızda top oturduğunuz koltuğun arkasında bir yerlere düşmesi gerekir.topun havada bir saniye kaldığını farzedelim. Uçak 600km/saat hızla hareket ettiği için saniyede yaklaşık 2.7 m yol kateder. Bu durmda havaya atmış olduğunuz top 2.7 metre arkanıza düşmesi gerekir.ama bu asla bu şekilde gerçekleşmez topu her atışınızda (90 derece dik attığınızı varsayıyorum) top tekrar elinize düşecektir.Sizin gözleminize göre top dikey yönde hareket edip durur, yatay hız ise sıfırdır. Uçağın dışındaki bir gözlemciye göre ise topun uzayda çizmiş olduğu koordinat, uçağın gidiş yönüne doğru havada parabol çizerek 2.7 metre sonra elinize düşmesi şeklinde algılanır.dışardaki gözlemciye göre topun yatay hızı 2.7 m/sn dir.
Aynen bu örnekte olduğu gibi sizin örneğinizde de tavandaki aynaya dik olarak yolladığınız ışın demeti aynadan yansıyarak solunuza doğru düşmeyecektir .dikey olarak aynaya gidip yine dikey olarak aynadan yansıyarak ışık kaynağına geri dönecektir.Yani ışın demetinin yatay hızı size göre sıfır olacağı için, içinde bulunduğunuz trenin hızını hesap edebilmeniz asla mümkün olmaz. Dışardan bakan bir gözlemciye göre de ışın demeti sağa doğru açı oluşturacaktır( top örneğinde olduğu gibi)ve sağ tarafınızda bir noktaya düşecektir.
Eğer trenin hızını trenin içindeyken ölçmek istiyorsanız deneyde basit bir değişiklik yapmanız gerekir. Aynayı tren dışında sabit bir noktaya koyup feneri o aynaya tutarsanız trenin hızını hesaplayabilirsiniz.
Tabi bu deneyi ışıkla pratik olarak yapabilmeniz çok hassas ölçüm cihazlarına ve çok kontrollü ortamlara sahip olmanızla mümkün olur. Ama verdiğim uçak örneğini fırsat bulursanız çok basit bir şekilde hayata geçirebilirsiniz.
|
Yukarı dön |
|
|
mert8 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 23 nisan 2006 Yer: Saudi Arabia Gönderilenler: 111
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ya Allah
Allah ın izni ile
Allah rızası için
yanılmayan bir Allah
sayın mermus
matematiksel bilgi ve cevap için teşekkür ederim. fakat düşünce deneyimin doğruluğunda ısrar ediyorum. einstein ce düşünmeyi bir kenara bırakıp düz ve basit bir mantık ile düşünürseniz doğruluğumu sizde göreceksiniz.
eğer inat ederseniz basit bir şekil ile size deneyi anlatırım. . .
Allah a emanet olun
mehmet rende
. . .
|
Yukarı dön |
|
|
|
|