Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam
DİKEY RESUL =İSTILAHİ ANLAMDAKİ VAHİY ALAN NEBİ RESULDUR.Kİ BU MUHAMMEDLE SON BULMUŞTUR.
YATAY RESUL= VAHİY ALMADIĞI HALDE VAHİY ALDIĞINI VEYA KURANI ALLAHIN MURAD ETTİĞİ ŞEKİLDE ALLAH TARAFINDAN SEÇİLEREK ANLATTIĞINI İDDİA EDEN Kİ BÖYLECE KURANI KENDİ TEKELİNE ALAN YALANCI RESULLER DEMEKTİR..BUNLARDA DEVAM EDECEKTİR
HA BİRDE LUGAVİ RESUL VAR= DEVLET BAŞKANLARININ KENDİ MESAJLARINI ULAŞTIRILMASI GEREKEN ŞAHISLARA ULAŞTIRANLAR(RESULLER) .BU RESULLER KONUSUNDA BİR PROBLEM YOK.Kİ KONUMUZDA BU DEĞİL
Rasul ve nebi, Kur'an’daki kullanımı açısından aynı anlamda olan iki kelime olmasına rağmen, terim olarak tanımlarken müfessirlerin büyük bir kısmı ikisinin farklı anlamlara geldiği görüşünü benimsemişlerdir. Bu iki kavramın, kök anlamlarını ele almak ve Kura'n-ı Kerim’de o mefhumların nasıl geçtiğine bakmak konunun anlaşılmasında faydalı olacaktır.
ﻝ-ﺲ-ﺮ kök harflerinden türeyen rasul sözlükte gönderilen rahat yaşayan kimse, sakinlik, sabitlik, kendisini gönderenin haberlerini takip edip o haberlere önem veren kimse, bazen de taşıyıcı kimsenin sözü anlamındadır. Rasulün aslı ‘risl’dir ve gitmek, şeytanların inkârcılar üzerine tasallut kurmasına izin vermek manasındadır. Çoğulu rusul olarak ifade edilir. Rusuldenildiğinde bazen melek bazen de insan elçiler kastedilir.Aynı kökten gelen irsal fiili iradesi olmayan varlıklar için (nimetler) kullanıldığı gibi iradesi olan insanoğlu için de kullanılmaktadır. Yine şeytanların kâfirleri saptırmak üzere yaptıkları etkinliklere izin verilmesi anlamında da bu fiiil kullanılır. İrsal fiili imsak (tutmak) fiilinin zıt anlamlısıdır.
ﻥ-ﺐ-ﻭ kök harflerinden türeyen nebi ise, haber getiren, derecesi yüksek veya yol gösteren kimse anlamına gelir. Bu isim her üç anlamıyla da peygamberler için kullanılır. Nebe fiili ise kendisiyle ilmin ya da zannı galibin ortaya çıktığı faydalı ve büyük haberdir. Mesaj, yerden yüksek oluş –ki peygamberler de diğer insanlardan üstündür- bir yerden bir yere gitmek açık yol, gizli ses ve ilim anlamına gelir. Bu bilgilerden yola çıkarak nebi, makamı yüksek ve insanlara Allah’tan insanlar için önemi büyük ve ilim hasıl eden haberler getiren kişidir diyebiliriz.
Kura'n-ı Kerim, nebi ve rasul kavramlarını, küfür ve şirk kavramlarını kullanırken olduğu gibi çoğu zaman eş anlamlı olarak kullanmaktadır: “Biz hangi ülkeye bir nebi gönderdiysek (irsal), ora halkını, (bize) yalvarıp yakarsınlar diye mutlaka yoksulluk ve darlıkla sıkmışızdır.”[1]Bu âyette rasul ile aynı kökten gelen irsal fiili nebi için kullanılmaktadır. Allah’ın nebileri sayarken “..Davud’a da Zebur’u verdik.”[2] demesi, Kitap verilmediği halde Hz. İsmail’in, Kitap verildiği halde Hz. Musa’nın hem nebi hem de rasul olarak takdim edilmesi[3] her iki kavramın da birbirinin yerine kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca Kur'an, “İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere nebiler gönderdi ve beraberlerinde hak ile ilgili Kitap indirdi.”[4] diyerek nebilere de Kitap verildiğini ifade etmektedir. Hz. Musa ile Hz. İsa arasında gönderilmiş olan peygamberler için Kur'an bazen rasulün çoğulu olan rusul[5] bazen de nebinin çoğulu olan nebiyyin ve enbiya[6] kelimelerini kullanır. Allah, peygamberlerin birini diğerine farklı konuda kıldığını ifade ederken de bir âyette nebinin çoğulunu kullanırken,[7] başka bir âyette rasulün çoğul formunu[8] kullanmaktadır. Mutezile de rasul ve nebinin arasında fark görmez.
Görüldüğü gibi nebi ve rasul arasında bir fark olduğunu söylemenin sağlam temelleri yoktur. Nebi ve rasul Kur'an’da aynı anlamda kullanılan iki kelimedir. Fark olduğunu söyleyenler de farkın sınırlarını net olarak çizememektedirler.
21/04/2005 Memleket gazetesi Murat kayacan dan alıntı
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
Katılma Tarihi: 04 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 128
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam
Ve unutma ki Allah, nebilerdenmîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.
Bu misakta Muhammed Nebi’nin bulunduğunu Ahzab suresi 7.ayette belirtiyor.
Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh'tan, İbrahimden, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;
Burada misakın tarafları kimler.
1-Allah
2-nebiler
3-tüm insanlar
Allah nebilere size kitaptan ve hikmetten nasip verdim diyor sonra tüm insanlara sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde(ayrıca resulun tanımıda yapılmış oluyor) ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz,Kabul ettiniz ve ağır yükümlülüğü üzerinize aldınız mı diyor,İnsanlar da Kabul ettik diye cevap veriyor.Sonra Allah nebileri Onlara şahit tutuyor bu kabul ettik cevabına;O halde tanık olun sizinle beraber ben de tanık olanlardanım diyor..Böylelikle misak gerçekleşmiş oluyor.
O halde tüm insanlık bu misakı yerine getirmeli Bu misaka Muhammed Resul de dahil olduğuna göre ( Ahzab 7) Onunda elindekini doğrulayan resul geldiğinde herkesin bu misakı hatırlayıp yardım ve destek sözüne uymaları gerekir.
Selam
__________________ (Bu) Kitab'ın indirilmesi, aziz ve hakim olan Allahtandır.Şüphesiz, sana bu Kitab'ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na(KİTABA) halis kılarak Allah'a kulluk et.zümer-1-2
Allah nebilere size kitaptan ve hikmetten nasip verdim diyor sonra tüm insanlara sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde(ayrıca resulun tanımıda yapılmış oluyor) ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz,Kabul ettiniz ve ağır yükümlülüğü üzerinize aldınız mı diyor,İnsanlar da Kabul ettik diye cevap veriyor.Sonra Allah nebileri Onlara şahit tutuyor bu kabul ettik cevabına;O halde tanık olun sizinle beraber ben de tanık olanlardanım diyor..Böylelikle misak gerçekleşmiş oluyor.
O halde tüm insanlık bu misakı yerine getirmeli Bu misaka Muhammed Resul de dahil olduğuna göre ( Ahzab 7) Onunda elindekini doğrulayan resul geldiğinde herkesin bu misakı hatırlayıp yardım ve destek sözüne uymaları gerekir.
Selam
Selam Rasih,
Ahzab 7'de sözü edilen misak ile Ali Imran 81 de bahsedilen misak ın aynı misak olduğunu ileriye sürmek için hiç bir mantıksal neden olmadığı gibi ayetler bağlamından koparılmadan dikkatle incelenirse her iki misakın içeriğinin farklı olduğu anlaşılmaktadır. Her iki ayette de misak kelimesinin geçmesi her ikisinin de aynı anlama gelmesi demek değildir. Tıpkı "Ben Tolga ile anlaşma yaptım" ve "Ben Rasim ile anlaşma yaptım" dediğimde bu iki anlaşmanın da aynı olmasının anlaşılması gerekmediği gibi.
Biraz daha yakından bakarsak:
Ahzab 7-8:
Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
Ki Allah, özüyle sözü bir olanlardan doğruluklarını sorsun. Küfre batmışlara ise korkunç bir azap hazırlamıştır.
Ahzab 7'de alınan sözün kapsamında, görüldüğü gibi, nebilerin kendinden sonraki elçileri desteklemesi gibi bir sonuç çıkarmak için hiç bir geçerli neden yoktur. Ahzab 8'e bakarsak bu Resullük görevine yönelik genel bir söz alıştır. Allahın vahyini insanlara ulaştırma göreviyle ilgilidir.
Ali Imran 81 ise kitap ehline hitap etmektedir,
Ve unutma ki Allah, nebilerdenmîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.
Burada Adem'in cennetten çıkarılmasıyla başlayan süreçte Allah insanlara yol gösterici olarak elçi ve kitaplar göndermiştir. Elçilerin henüz dünyaya gelmeden bir yerde toplanıp onlardan söz alınması gibi mistik bir anlayışı yaratılış kanunları ile bağdaştıramıyacağımıza göre buradaki hitap ta kitap ehline olduğuna göre burada bahsedilen nebiler içinde Muhammed yoktur. Ancak onların getirdiğini doğrulayan bir Resul olarak Muhammed gelmiştir ve itaat edilmesi istenilen Resul odur.
Burada şöyle bir itiraz yükselebilir " elçi kendisi ile aynı dönemde yaşamayan bir resulü nasıl desteklesin". Oysa anlaşılması gereken bu değildir. Resuller inananların önderidir. Dolayısı ile aldıkları emri sonraki kuşaklara iletmek üzere ümmetlerine tebliğ etmekle görevlidir. Dolayısıyla bu görev o resulün ümmetine de ait olan bir görevdir.Vahiy bu bildirimi kendi üslubu içinde yapmaktadır.
Bu bakış açısıyla bakıldığında, hem ayetlere mistik bir anlam yüklenemeyeceği hem de bir resul beklentisine, varlığına bu ayetlerin delil olamayacağı açıktır.
Muhabbetle.
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Katılma Tarihi: 04 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 128
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
elmuh Yazdı:
Selam Rasih,
Ahzab 7'de sözü edilen misak ile Ali Imran 81 de bahsedilen misak ın aynı misak olduğunu ileriye sürmek için hiç bir mantıksal neden olmadığı gibi ayetler bağlamından koparılmadan dikkatle incelenirse her iki misakın içeriğinin farklı olduğu anlaşılmaktadır. Her iki ayette de misak kelimesinin geçmesi her ikisinin de aynı anlama gelmesi demek değildir. Tıpkı "Ben Tolga ile anlaşma yaptım" ve "Ben Rasim ile anlaşma yaptım" dediğimde bu iki anlaşmanın da aynı olmasının anlaşılması gerekmediği gibi.
Biraz daha yakından bakarsak:
Ahzab 7-8:
Hani biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuh'tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
Ki Allah, özüyle sözü bir olanlardan doğruluklarını sorsun. Küfre batmışlara ise korkunç bir azap hazırlamıştır.
Ahzab 7'de alınan sözün kapsamında, görüldüğü gibi, nebilerin kendinden sonraki elçileri desteklemesi gibi bir sonuç çıkarmak için hiç bir geçerli neden yoktur. Ahzab 8'e bakarsak bu Resullük görevine yönelik genel bir söz alıştır. Allahın vahyini insanlara ulaştırma göreviyle ilgilidir.
Ali Imran 81 ise kitap ehline hitap etmektedir,
Ve unutma ki Allah, nebilerdenmîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.
Burada Adem'in cennetten çıkarılmasıyla başlayan süreçte Allah insanlara yol gösterici olarak elçi ve kitaplar göndermiştir. Elçilerin henüz dünyaya gelmeden bir yerde toplanıp onlardan söz alınması gibi mistik bir anlayışı yaratılış kanunları ile bağdaştıramıyacağımıza göre buradaki hitap ta kitap ehline olduğuna göre burada bahsedilen nebiler içinde Muhammed yoktur. Ancak onların getirdiğini doğrulayan bir Resul olarak Muhammed gelmiştir ve itaat edilmesi istenilen Resul odur.
Burada şöyle bir itiraz yükselebilir " elçi kendisi ile aynı dönemde yaşamayan bir resulü nasıl desteklesin". Oysa anlaşılması gereken bu değildir. Resuller inananların önderidir. Dolayısı ile aldıkları emri sonraki kuşaklara iletmek üzere ümmetlerine tebliğ etmekle görevlidir. Dolayısıyla bu görev o resulün ümmetine de ait olan bir görevdir.Vahiy bu bildirimi kendi üslubu içinde yapmaktadır.
Bu bakış açısıyla bakıldığında, hem ayetlere mistik bir anlam yüklenemeyeceği hem de bir resul beklentisine, varlığına bu ayetlerin delil olamayacağı açıktır.
Muhabbetle.
[/QUOTE]
Selam Elmuh
ALİ İMRAN-81-Ve unutma ki Allah, nebilerden mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.
82-Tüm bunlardan sonra yüz çevirenler, sapıkların ta kendileridir
AHZAB-7-Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de, Nûh'tan, İbrahim'den, Mûsa'dan, Meryem oğlu İsa'dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;
8-Ki Allah, doğrulayanlardan doğruluklarını sorsun. Küfre batmışlara ise korkunç bir azap hazırlamıştır
Bu iki suredeki iki ayetede baktığımızda tamamen bir paralellik arzettiği açıkça görülür.Ali İmran da 82.ayet bu söze rağmen bu misaka rağmen yüz çevirenlerin sapıkların ta kendileri olduğunu söylüyor.Ahzabta ise aynı doğrultuda Allahın misakı doğrulayanlardan doğruluklarını soracağını kafirlere ise korkunç bir azap hazırladığını söylüyor.Bu ayetlerde tamamen bir paralellik olduğu gibi Ali İmran 81 deki misakta Muhammedin Olmadığına dair hiçbir delil yoktur.Kuranda ayetler birbirini destekleyen ve açıklayan ayetler vardır.Ahzab 7 ile Ali İmran 81 birbirlerini açıklayanayetlerdir..Burada sizin mantıksal çıkarımınız gibi ayrı ayrı misaklardan söz edilmesi mümkün değildir.Bunu Ben Rasim le ben Tolgayla anlaşma yaptığımda bu iki anlaşmanın aynı olmasının anlaşılmaması gerektiği gibi bir mantık yürütmek buradaki ayet bütünlüğüne aykırıdır.Ayrıca Ahzap 7 de nebilerin kendisinden sonra gelecek elçiyi desteklemesi gibi bir sonuç çıkarmadım.Zaten nebilerin kendisinden sonra gelecek elçiyi desteklemesi diye bir durum olamaz ve ahzab 7 de böyle bir ibare yok,Ahzab 7 misakın kimlerden alındığını açıklıyor.
Seninde söylediğin gibi o ortam içinde desteklenmesi gereken Muhammed Nebi dir.Çünkü O da kendinden öncekini doğrulayan bir resul ve aynı zamanda kendine Kitap verilmiş bir Nebidir.Fakat Muhammedden de misak alındığına göre Onun da elindekini doğrulayan bir resul gelmesi gerekir.
Şimdi söylediğiniz elçilerin bir yerde toplanıp söz alınması gibi mistik bir anlayış yaratılış kanunlarına ters diyorsunuz peki o halde;
Araf 172-Hani, Rabbin, âdemoğullarından, bellerinden zürriyetlerini alıp onları öz benliklerine şahit tutarak sormuştu: "Rabbiniz değil miyim?" Onlar: "Rabbimizsin, buna tanıklık ederiz." demişlerdi. Kıyamet günü, "Biz bundan habersizdik" demeyesiniz..
Bunu biz ne zaman yaptık siz hatırlıyor musunuz ?böyle durumların keyfiyetini Allah bilir.Biz sadece Allahın ayetine iman ederiz.Şimdi bu durum yaratılış kurallarına ne kadar uyuyor bu durumu mistik bir anlayış olarak açıklamak ne kadar doğru!?Aynı doğrultuda Allah bütün insanları nebileri de şahit tutarak bir misakı gerçekleştiremez mi…
Selam üzerinize olsun…
__________________ (Bu) Kitab'ın indirilmesi, aziz ve hakim olan Allahtandır.Şüphesiz, sana bu Kitab'ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na(KİTABA) halis kılarak Allah'a kulluk et.zümer-1-2
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 201
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam
Araf 172 de fıtratı konuşturarak teşbihi bir dillendirmedir 30/30
buda insanoğlunun genlerine yerleştirilmiştir.İnsanın nefside bunun tanığıdır
__________________ ALLAH'IN EVRENSEL HAK DİNİ = Aklı doğru modda kullanarak yaratıcının bizde yarattığı yaratma yetisini işleterek yapımızdakileri sistematize edip ,kendimizle ve doğayla uyumlu bir yaşam sürmektir
Ahzab 7-8 ile Ali Imran 81-82 nin nasıl "tamamen bir paralellik" içinde olduğunu anlayamadım. Kuranda birbirini destekleyen ayetler olması otomatik olarak bu ayetlerinde, içlerinde misak kelimesi geçmesi nedeniyle birbirini desteklediği anlamını çıkartmamıza gerekçe yapılamaz. Hatta çoğu zaman aynı amaca yönelik cümlelerde bile farklı yan bilgiler olması normaldir ve yan cümleciklerdeki bilgilerin birbirinin aynı olması gerekmez.
Siz misakı noterlik belgesi gibi mi düşünüyorsunuz, algılıyorsunuz ? Anlaşma denildiğinde insan zihninde bugünkü ortamda buna benzer bir algı oluşması normaldir. Oysa bu algı yanıltıcıdır.
Allah resullerine görev verdiğinde ve resulleri de bu görevi üstlendiğnde bu anlaşma yapılmış demektir. Ahzab 7-8 bana göre bunu ifade etmektedir.
Ali Imran 81 ise kitap ehlinin, son resule, karşılarındaki resule, itaat etmelerini amaçlayan bir mesaj içermektedir. Bu durumda şüphesiz ki nebiler olarak bahsedilenler daha öncekilerdir.
Araf 172 ise hatırlatıcı ve muhliskul kardeşlerimin de belirtmiş olduğu gibi bir benzetmedir, tiyatral bir anlatımdır. İnsana yaratılışında Rabbine inanma yeteneğinin, aklın verilmiş olduğunu ifade etmektedir. Sen, bir tohum halinde iken, potansiyel olarak barındırmış olduğun yetenekten başka hangi mesajı almış olabilirsin ki...
Muhabbetle.
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Katılma Tarihi: 04 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 128
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selam
tiyatral anlatım olduğuna katılmıyorum şahitliğin yapıldığı Allahında sizinle beraber ben de şahidim dediği ve sorumluluğu yüklenenlerin de sorumluluğu üzerine aldık dediği bir anlatımın tiyatral olmasından ziyade ve Muhammed Nebi toplumuyla ve ehlikitapla ilgili mesajından ziyade bugün için ne anlattığı bizim için önemli.Misak anlatımı ister tiyatral olsun ister olmasın Muhammed nebidende alındığına göre hadi Ahzab 7yi de aynı bağlamda düşünmeyelim diyelim ki bence aynı bağlamdadır ,Ali İmran 81 de misakın diğer nebilerden de alındığına göre Muhammed ne nebi olduğuna göre mutlaka ondan da alınmıştır.Onunda elindekini doğrulayan bir resulün günümüz itibariyle düşünüldüğünde artık gelmeyeceğini söylemenin dayanağı yoktur.Bu mesajın sadece o anki topluma olduğunu söylemek Kuranı tarihe gömüp öncekilerin masalları durumuna düşürmek olur.
selam
__________________ (Bu) Kitab'ın indirilmesi, aziz ve hakim olan Allahtandır.Şüphesiz, sana bu Kitab'ı hak ile indirdik; öyleyse sen de dini yalnızca O'na(KİTABA) halis kılarak Allah'a kulluk et.zümer-1-2
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma