Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kur�an, domuz etinin yasaklanmasını hep �leş, kan, domuz eti (lahme
hınzır) ve Allah�tan başkası için kesilenler� ile birlikte zikreder.
Geçtiği 4 yerde de böyledir (Maide; 3, En�am; 145, Nahl; 115, Bakara;
173). Bir yerde de şöyle der: �De ki: �Allah katında bunlardan daha
şiddetli bir cezayı hak edenleri size haber vereyim mi? Onlar Allah�ın
lanetlediği, gazap ettiği, kendilerini maymunlar ve domuzlar yaptığı
kimselerle, tağuta tapanlardır. Böyle doğru yoldan sapıp gitmiş
olanları çok berbat bir yer bekliyor.� (Maide: 60)
Buradaki �maymun ve domuz yapmak� ifadesi erken dönem (h. 1. yy)
.müfessirlerinden Mücahid�e göre semboliktir. Yani �domuz gibi
şehvetleriyle maymun iştahlılık yapan, heva ve heveslerinin,
kuruntularının, arzularının kölesi olan kimseler� demektir.
Yine Kur�an domuz eti yasağını gerekçelendirir: En�am 145�de ��
domuz eti ki o pisliktir� (lahme hınzır feinnehu ricsun). Müddessir
5�de peygambere pislikten uzak durması istenir: �Pislikten uzak dur�
(ve�rıcse fa�hcur). Şu halde �rics�(pislik) Kur�an
kavramsallaştırmasına göre yalan, putlara tapmak, zarar vermek, fuhuş,
sözünde durmamak vb. gayr-i ahlaki davranışlardır.
Malum Kur�an insanoğlunun yeryüzünde �kan döküp� fesat
çıkaracağından bahseder. Leş, kan, domuz eti ve Allah�tan başka
kesilenlerin daima birlikte zikredilmesi bununla ilgilidir.
Demek ki bu insanoğlunun ölü (insan) eti yeyip, kanını içme (ki
mecnunlar, cinciler ve şamanlar gizli güçlere vakıf olabilmek için kan
içerdi) ve at, eşek, koyun, inek, boğa kurbanlarının (ki bunlar bir
zamanlar insan topluluklarıydı) sona erdirilmesine yöneliktir. İnsan
topluluğu olmaktan çıkıp, sembolik totemlere dönüşünce, onları kurban
etmek insanları kurban etmekmiş gibi oldu. İnsan kanı durdu fakat
hayvan kanı akmaya devam etti.
Burada amaç hep kan döküp fesat çıkarmaya (cinayet, kan, kıyım) mani olmaktır.
İnsanoğlunun en temel üç güvenliği vardır: can (ırz), mal ve kamu
gevenliği� Bunlar yüzyıllar boyu hiç değişmemiştir. �Şeriat� (yasa)
dediğimiz ilk dini emir ve yasakların esas amacı bu güvenliği sağlamaya
yöneliktir. Bugünkü �temel hukuk� (can, mal, ırz, kamu güvenliği) ile
aynı şeydir.
Sümer-Akkad metinlerinden, Tevrat ve Kur�an�a kadar hep bu temayı
görürüz. Dini metinler bunu �ağaca yaklaşmamak�, �sudan içmemek�,
�deveye dokunmamak�, �domuz eti yememek�, �inek kesmek� gibi kendi
öznel dilleriyle ifade ederler:
Ağaç�a (giş�e, kiş�e; kişiye, şahsa) dokunma, sınırlarını çiğneme;
öldürme, kan dökme, insanı öldürüp etini yeme, saldırma, tecavüz etme�
Su�dan (mülkten, maldan, servetten) kana kana içme (servet içinde
yüzme!). Kim ondan kana kana içerse (savaşı/ mücadeleyi mal mülk
sevdasına dökerse) benden değildir. Azı müstesna (nafaka miktarı,
ihtiyaç miktarı, geçimlik hariç)�
Deve�ye (topluluğun ortak mülküne, kamu malına, herkese ait olana,
kimsesize, sahibi herkes olana) dokunma, onları talan etme, zimmetine
geçirmeye kalkma�
İneği (Firavun totemini (bakara), her tür putçuluğu , totemciliği) kes, onlardan uzaklaş, özgürleş�
İşte bu çerçevede �domuz� pisliğin sembolü olarak görüldüğü için,
Kur�an bu kadim dini muhayyile sürdürmüş ve her türden ahlaki pislik
insanoğluna yasaklanmıştır.
İnsanoğlu adam öldürme, tecavüz ve zinadan sakınmalı (ağaca
yaklaşmamalı), komşusu açken servet içinde yüzmemeli (sudan içmemeli),
kamu malına, sahipsiz ve kimsesize dokunmamalı (deveyi kesmemeli),
putlardan ve totemlerden özgürleşmeli (ineği/bakarayı kesmeli) ve domuz
etinden (zarar vermekten, ahlaki pislikler içinde yaşamaktan) uzak
durmalıdır!
Yahudi ferisileri, her türden ahlaki pislik içinde yüzdükleri,
halkın parasını haksızca karınlarına doldurdukları halde şekli olarak
domuz eti yememeyi dayattıkları için Hz. İsa şöyle dedi: �İnsanı ağzına
giren değil, ağzından çıkan kirletir!� Pavlos da bunu �Demek bizi
ağzımızdan giren değil; çıkan pisletir, o halde domuz eti caizdir� diye
anladı. Böylece Hristıyanlıkta domuz eti caiz oldu.
Kur�an ise, domuz eti yasağının geçtiği yukarıdaki dört yerde de
yasaklamakla birlikte ayetin sonunda muhakkak �Mecbur kalırsanız başka,
o zaman yiyebilirsiniz� istisnasını koyar. Bu da gösterir ki domuz
etini yasaklamaktan maksat sağlık sorunu filan değildir. Domuzun
lanetli hayvan oluşu hiç değildir. Nitekim son yapılan araştırmalarda
özellikle yaban domuzlarının ormanların yenilenmesi ve sürdürülmesine
büyük faydaları olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü domuzlar orman ağaçları
altındaki yapraklar arasında bulunan bitkisel ve hayvansal gıdaları
bulup yemek için burnu ile toprağı karıştırırlar. Bu esnada bitki
artıkları arasındaki tohumlar toprağın uygun ortamlarına taşınır ve
çimlenirler. Bu da ormanda belli bir zaman sürecinde ağaçlar
yaşlanırken, yeni fidanlarda arkadan gelerek ormanın gençleşmesini
sağlar. Yani domuzların da doğal denge içinde bir yeri vardır. Boşu
boşuna ve sırf pislik, lanetlik olsun diye yaratılmış değillerdir.
Allah�ın her yarattığında bir hikmet yok muydu?
Ancak tarihi süreç içinde Avrasya�dan Afrika�ya kadar insanlar
doğada var olan kötülük güçlerini, zararlı ruhları, pislik ve şer saçan
her lanetli şeyi �domuz� ile sembolleştirdikleri için, ayrıca
domuzların fiziki tipleri, yaşadıkları yer, kokuları, yedikleri,
çamurda debelenmeleri vs. bir tür �pislik (rics) figürü� olarak
algılanmalarına sebep olmuştur. Domuz eti yememek, işte bu nedenle pis
ve kötü olana karşı uyanıklık ve uzak durma tavrı olarak halkların
muhayyilesinde yer etmiştir.
Kur�an işte bu muhayyileye hitap ediyor ve domuz eti yememe ve ondan
uzak durma yasağını sürdürüyor. Burada ne önceki Yahudi hahamlarının,
ne de sonraki Hristiyan rahiplerinin hatasını tekrarlamamak gerekir.
Domuz eti haramdır, evet fakat bu zinhar eti yenmez, lanetli bir totem
hayvan olduğu anlamına gelmez. Mecbur kalınca yenebilir. Demek ki asıl
maksat �et� değildir. Aynı zamanda �pisliğe� (ricse) yani gayri ahlaki
olana karşı uyanıklığı sürdürme anlamında işe yarayan �etini yeme
yasağını� iptal etme anlamına da gelmez.
Şu halde Yahudiliğe kayana �İnsanı ağzına giren değil, ağzından
çıkan kirletir�, Hristiyanlığa kayana da �Pisliklerden uzak dur, yeme�
demek gerekir.
Keza Yahudilerde domuzla beraber deve etinin, Yezidilerde balık eti,
marul ve kurufasulyenin, Alevilerde tavşan etinin, Türklerde domuz
etinin haram oluşu vs. bunların hiç biri sağlık sorunu, ağız tadı veya
mutfak zevki sebebiyle değildir. Temsil ettiği olumlu veya olumsuz
anlam sebebiyledir. Geçmiş çağların süregelen bilinçaltıyla ilgilidir.
Kur�an eti yenmeyecek hayvan olarak sadece domuzun adını anar. Sonra
Allah�ın adı anılmadan kesilenlerden bahseder ve genel olarak iyi ve
temiz olanların helal, kötü ve pis olanların haram olduğunu söyler.
Başkaca bir isim zikretmez.
�Allah�ın adı anılmadan kesilenler� ifadesi de leş, kan ve domuz
etinin devamı mahiyetinde anlamak icap eder. Çünkü dördü hep beraber
zikrediliyor: Leş (ölü) eti yememek, hem insan kurbanı hem hayvan
leşleri yeme vahşiliğine karşı çıkmak içindir. Gıybetin (arkadan
konuşmanın) ölü eti yemeye benzetilmesi bundan olmalıdır� Yine kan
(hayat, ruh geçsin diye) içme de haramdır� Yine domuzun sembolik
anlamda tüm �öteki� pisliklerin; yalan, ırza tecavüz, saldırı ve her
türden kötülüğün haram oluşu demek olur. Velev ki bunlar düşman kavmin
insanları (domuz sürüleri!) de olsa� Aynı şekilde Allah�ı hiçe sayarak
birbirini kesen, doğrayan hiç bir kanlı eylem caiz değildir. Bunların
hepsi; leş, kan, domuz eti, Allah�ın ismine rağmen (izni, varlığı hiçe
sayılarak) kesmek, doğramak, yeryüzünde kan döküp fesat çıkarmak
demektir.
Kanımca bu tür yasakların mihveri hep �kan döküp fesat çıkarmamak�
etrafında dönmektedir. Kur�an�ın insanın davranışlarına yönelik
yasaklarını hep bu ilke çerçevesinde anlamak icap eder.
Aksi halde Yahudilerdeki �koşer� gibi bir �helal gıda� paranoyası
üretilir. Hayvan eti yerken Tanrı�nın adı anılmış mı, anılmamış mı,
domuz eti mi değil mi diye kılı kırk yaran ve fakat gözünü kırpmadan
şehre girip 1500 insanı çoluk çocuk demeden öldüren, geride insan
leşleri bırakan, kan döküp fesat çıkaran yamyam tipler türer� İnsanlık
bir adım ileri gidemez.
Adam, insan (etini) gözünü kırpmadan doğruyor, kesiyor, öldürüyor,
sonra lokantada oturup Allah�ın adı anılarak kesilmiş hayvan eti olup
olmadığını soruyor. Burnu pisliğin (cinayetin, hırsızlığın, yalanın,
dolanın, üçkağıdın, sahtekarlığın) içinde, pis diye zinhar domuz eti
yemem diyor. Hz. İsa�nın dediği gibi ağzından her türlü pislik çıkıyor,
o ağzından girenin pis olup olmadığında�
Bu yasakların ruhunu iyi anlamak gerekir. Kur�an�ın esas mihverini
hiç kaybetmemek gerekir. Aksi halde ayrıntı vadilerinde debelenir
dururuz.
Bakınız, insanoğlu uygarlaşmaya insan kurbanı, leş yeme, kan içme
(yamyamlık), ensest (aile içi zina), fuhuş, yiyecek ve içecekle ilgili
yasaklar (tabular) ile başlamıştır. Ev hayatı (beyt) onun için
yüceltilmiş, Müslümanlara �Ka�be� yapılmıştır. �Adem� insanlığa bunları
getiren, bu yasaklara uyarak (kendini tutarak) yaşayan insana denir.
Bunlar ne demek iyi düşünün� Tarih boyunca dini metinler ve onların
reformcu devamı olarak Kur�an�ın esas amacı bunu sağlamaktı. Aksi halde
insan hayatının neye döneceğini bir düşünün�(Ayrıca bkz. �Üç terim:
Beyt, Şeriat ve Oruç� başlıklı makale).
***
Sonuç olarak �derin din� konusunda İslam Tanrı�nın �tekliği,
ezeliliği ve ebediliği� konusunda derin dinle örtüşmektedir. Fakat uzak
Tengri (göklerde oturan Tanrı), Tengri�nin oğlu, Şamanlık ve Atalar
kültü konusunda ayrışmaktadır. Kurbanın ve domuzun tümden şekilciliğe
dökülüp totemleşmesine ve hiçbir sembolik manasının kalmamasına itirazı
vardır. Özellikle kurbanın kitlesel bir hayvan öldürme ayinine
dönüşmesine ve bayramın teke, koyun, dana, et ve inek boğazlama
şölenine dönüşmesine şiddetle itirazı vardır.( Daha doğrusu benim
anladığım İslam itiraz etmektedir). İnsanın biyolojik olarak hayvan
etine ihtiyacı olması (ki bu normaldir) başka, bunu
törenselleştirmek/dinselleştirmek başkadır. Yine Kur�an hayvan (domuz)
figürü üzerinden de olsa her türden somut (maddi) ve soyut (manevi)
pisliklerden uzak durmayı ifade eden kadim muhayyileyi benimsemekte ve
sürdürmekte, evet, ama bu ne et sağlığı sorunu, ne de mutfak kültürü
meselesidir. Allah Müslümanlara damak zevki öğretiyor değildir. Mesele
başkadır, bunu görmeliyiz.
Anlaşılmış olmalı ki ayrıştığı ve itiraz ettiği konularda İslam
�derin dini� dönüştürebilmiş değildir. Bilakis derin din İslam�ı yazı
boyunca anlatmaya çalıştığımız şekilde 5 temel kalıbı içine dökerek
yeniden yapılandırmış ve biçim vermiştir (bozmuştur!). İslam�ın kendine
özgü emir ve yasaklarının fazla rağbet görmeyip, derin din ile
örtüştüğü veya o kalıp içine girdiği yerlerin rağbet görüyor olması
bundandır.
Ritüllerin (kurban, namaz, oruç, hac, cenaze, ezan, ölü gömme,
bayram, kandil) gerçek hayat dinindeki yeri % 10 bile değildir. Bu,
dinler dünyasında en aza indirgenmiş ritüeli (nusuk) olan din manasına
da gelir. Oysa Türkiye�de derin din söz konusu % 10�u dinin tamamı
sayıyor.
İşte İslam�ın derin dine esas itirazı buradadır. Gerçek hayat dini
olarak kendini vazeden diri bir din, bu ölü kalıplara sokulmayı kabul
edemez. Kur�an�dan az bir şey anlayan herkesin buna itiraz etmesi
gerekir.
Aksi halde ne olur?
Gerçek hayatta Allah�a fersah fersah uzakta yaşar yurdum insanı,
fakat bayramda her yanı kan gölüne çevirerek Allah�a yakınlaşacağını
zanneder.
Gerçek hayatta her türden (ahlaki) pisliğin içinde yaşar yurdum insanı, fakat domuz etini zinhar yemez.
Çünkü dini görünüm ve davranışlarını yönlendiren temel saik yaşayan,
diri, dipdiri din (vahiy) değil; ölmüş, donmuş derin dindir, hala�
Demek ki Türklerin İslamlaşma süreci bitmemiştir.
ihsan eliaçık...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|