Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Değerli arkadaşlarım yazdıklarınıza genel olarak cevap vermek istiyorum. Hanif olmak kişilere has bir özellik olmayıp, kurana onun verdiği emirlere uymakla olur. Rabbim her konuda nice örnekler verdim ki anlayasınız diyor da, hac konusunda birçok detaylar veriyorsa, bizlere düşen onun olup olmadığını tartışmak değil, yanlış uygulamaları, hurafeleri temizlemek olmalıdır. Beşeri aklımızla apaçık bir emri irdelemek ve gidilmesi ziyaret edilmesi gereken yer hakkında putlara iman etmekten farksız türü sözler söylemek, benim Hanif anlayışıma asla uymaz. Ben bana gönderilen rehbere bakarım onun apaçık sözleri ve emirleri hakkında yorumlar yapmak yerine, neden bu emri vermiş onu anlamaya çalışırım. Kuranda gücü yetenin ziyaret edilmesini istediği Mescidi Haram da yapılması gerekenleri öğrenir, yanlışları hurafeleri içinden elimdeki rehbere bakarak temizlerim. Kuranın hiçbir yerinde kabeye el yüz sürmek ve onu putlaştırmak yoktur. Yapılması gereken Allah ı hep birlikte anmak onu tespih etmek ve ona rükû edip secde etmektir. Bunu sayıyla değil kalpten yüreğimle, içten yaparım. Orada ne şeytan taşlama nede Hacerül Esvet taşına el yüz sürme asla yoktur. İşte bunlar putlara tapanların alışkanlıklarıdır. Bizlere düşen bunları ayıklamaktır. Ben birçok sitede kuranda asla bahsedilmeyen onca hükümlerin dinimizde yeri olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Dikkat edin burada Hac konusunda apaçık emirler varken, bunun da putlara tapmak türünden tartışmasını yapıyoruz. Yorum sizlerin, herkese saygım var, çünkü herkesin elinde rehber var. Saygılarımla Halukgta
Kabe'nin şu andaki yapısı küpten çok dikdörtgen hattâ yamuk prizmaya benziyor. Ama aslında Kabe'nin içinde bir bölüm olan "hateem"in onarım esnasında her nasılsa dışarda bırakıldığı göz önüne alınırsa özgün yapının küpe zerre kadar benzemediği bir gerçek. O yüzden kübik yapının neyi temsil ettiği sorusu bence geçersiz.
İSLAM ve DİĞERLERİ adlı çalışmam yaklaşık 6-7 aydır devam ediyor. ara çıktısını sitede ( www.temizfikir.com ) yayınlamıştım biliyorsun. ve o günden bu yana çok daha çarpıcı ayetlere ( gerek vahiyden, gerekse hayatın içinden ) ulaştım elhamdülillah. yazı dizisinin genişletilmişini yakında yayınlayacağım inşaAllah.
Orada şunu apaçık görmüştük. Tüm kavimlere peygamberler sürekli gönderilmiş ve tek getirdikleri ed-din yani Allah'a teslim olmak dini olduğunu görmüştük. İnsanların ise peygamberlerden kısa bir süre sonra, EN ÜSTTEKİ HERŞEYİ YARATIP YÖNETTİKLERİNE İMAN ETTİKLERİ O TEK TANRI İNANCINI ASLA KAYBETMEDİKLERİ, ama kuşaklar içerisinde dini parçalayıp, O TEK TANRININ İSMİNİN ALTINA bir çok isimler eklemişler. ( peygamberler, melekler, salih kişiler, krallar ve hanedanları, liderler v.b. ) ve yeni inançlar yaşam tarzları ( Millet ) türetmişler. ( Bakara 213, Al-i İmran 19, Rum 32, Hud 118-119, Müminun 52-34 v.d. )
Bu tesbih akıp gitmiş. M.Ö. 2000'lerde Rabbim, dünyanın Mezopotamya bölgesindeki halkların içinde İbrahim'i çıkarmış ve bundan itibaren Vahyi taşıma görevini İbrahim ve O'nun soyuna vermiş.
Birinci Kolun, Filistin bölgesine yerleştirdiği İshak ve Yakub'un soyundan devam eden ve İsa'da noktalanan hikayesi malum.
İkinci kol, İsmail ve Mekke bölgesi. İsmail de o bölge halklarına peygamber olarak ölene kadar tebliğini tamamlamış. ( Meryem 54 )
Şimdi, İsmail ile Muhammed peygamberlerin arasında yaklaşık 2500 yıl var ve bu arada o bölgeye bir daha peygamber gelmemiş.
"Ataları uyarılmamış, kendileri de bu yüzden GAFİL kalmış bir kavmi uyarmak için gönderildin" der Yasin 6.
GAFİL hiç bir şey bilmeyen demek değildir. ona CAHİL denir. GAFİL vurdumduymaz, duyarlılığını kaybetmiş demektir.
Biliyoruz ki, Mekke'de 2500 yıl içerisinde oluşan KUREYŞLİ kimliği, İbrahim ve İsmail'in temellerini yükselttiği EL-BEYT ( İslam ve o bölgedeki şiarı olan MEKKE-KABE )'in 2500 yıllık bu süreçte tahrifi ve tahribi ile oluşturulmuş bir din ( KIBLE ) anlayışı ile yaşamaktaydılar.
Kureyş Suresi, Allah ile Mekkelilerin bu 2500 yıllık hikayesinin çok kısa bir özetini verir. TİN Suresinde de "HAZEL BELED EL EMİN" der.
Kendilerini, İbrahim ve İsmail'in torunları, Kabe'nin koruyucusu Allah'ın seçkin kulları olarak görüyorlardı ve 2500 yıl boyunca MEKKE tüm HİCAZ bölgesi için GEREK DİNİ GEREK TİCARİ GEREK SİYASİ olarak bir çekim merkezi olmuştu. Hac, bu konuda İbrahim'den beri devam eden anlamını yitirmiş, daha çok TİCARİ ve SİYASİ bir kimliğe büründürülmüştü. Ünlü Kuzey ve Güney Yemen kitabelerinde, Roma ve Fars yazıtlarında da MEKKE'nin bu tarihi rolü açıkça görülmektedir.
Yani, bugün BİZANS istanbul denen yerde hiç olmadı, URARTULAR, HİTİLER Anadolu'da hiç yaşamadı demek ne kadar gerçekçi ise, İBRAHİM ve İSMAİL'in Mekke'de olmadığı, orada İslam'ı tebliğ etmediği de o kadar gerçektir. Herşey yalanlanabilir ama Vahiy ve Hayat yalanlanamaz.
Kuran vahyi ve Hz. Peygamberin hayatı da açıkça, bu topraklarda tahrif edilen ed-din in aslına döndürülmesi savaşını anlatmaktadır. Bununla beraber Bakara, Maide, Tevbe ve Hac surelerinde, Haccın da tahrif ve tahrib edilmiş anlamı ve şeklini yeniden İMAR VE TASHİH ederek yeni UMMETUN VASETUN'un menasiki olarak devam ettirir. Zaten Rabbimi Hac suresi 34. ayette her ümmete bir MENSEK kıldığını anlatır.
Hacca geldiklerinde, Cahiliye döneminde hep yaptıkları gibi SAFA ve MERVE'de SA'Y yapmaktan korkan müminler Hz. Peygambere bunu sormuş olmalılar ki ayette " Şüphesiz, 'Safa' ile 'Merve' Allah'ın şiarlarındandır. Böylece kim Evi hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. Kim de gönülden bir hayır yaparsa (karşılığını alır). Şüphesiz Allah, şükrün karşılığını verendir, bilendir." Bakara 158, demiştir.
Yani Metehan abi, bu olay bu tesbihten koparılarak anlaşılamaz. İbrahim ve İsmail'in MEKKE de olmadılar dersen şu soruyla karşılaşırsın PEKİ NEREDEYDİLER? ve bu soruya vereceğin her cevaba EN AZ MEKKE ve KABE kadar, sağlam, malum, meşhur kanıtlar getirmen gerekir ki, gerek doğulu gerek batılı binlerce arkeolog, din tarihçisi, v.b. insanlar böyle bir şey ne duymuşlar, ne görmüşler ne de en ufak bir imada bulunmuşlardır. dedim ya bu HİTİTLER Fransa'da yaşadılar demek gibidir.
Benim seninle hemfikir olduğum nokta, her ümmetin düştüğü hataya düşerek dinlerini parça parça edip mezhepleşenler ve ed-dini tahrif ve tahrib edenlerin kulaklarımıza üflediklerine ve Vahye muhalif yorumlarına sırtımızı dönmek ve Allah'ın bize veridği akıl-fıtrat-vicdan-tecrübeler ve tabii ki Vahiy imkanları ile imtihanımızı başrmaya çalışmak. ayıklamak, tashih etmek ve dosdoğru bir şekilde yaşamak bununla şahitliği yapmak.
devam edelim inş.
selam ve muhabbetle.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
Ben Ayetleri Red eden bir tavır içinde değilim,öncelikle kalınca bunun altını çizmek istiyorum.
Haccı inkar edenlerden değilim.Ancak "vekaleten Hac" saçmalığına kadar gelmiş bu Hurafelere isyan ediyorum.
Gönlüm bazı şeylere kafa sallayıp-Ben Allaha yöneleyim,onlarda bildiği yoldan gitsin-demeye Razı olmuyor.
Evet değerli Dost Ebukerem,ben şu an gerçektende İbrahimin Arabistan çöllerine uğramadığını isbatlayacak
durumda değilim.Arabların isbatını kabul etmiyorum.
Ayetlerin bir tanesinde bile o işareti görmüyorum.
İbrahimin gelip İsmaili ziyaret ettiğini ve gelinini beğenmeyip gittiğini ve ismailin onu iade edip yenisini aldığını
anlatan SAÇMA Hadis ve Rivayetleri okumadıysanız,onları buraya aktarıp,size eziyet etmeyeceğim.
Hz.Ömerin HacerulEsved taşına hitaben yaptığı SAÇMA konuşmayı da Hadis olarak hatırlatmak gerekir mi bilmiyorum.Güya
Muhammed yüzünü sürüp öpmeseymiş onu Put diye kırarmış....
Herkes dilediğine,dilediği kadar inanmakta özgür.En azından bazı şeyleri sorgulayabilmek dahi
bir umut ışığı.
Ben izin verirseniz kendi Hacc anlayışımı anlatayım:
Herşeyden önce bu anlayışımı sorgularken üzerinde çalıştığım:
KUR'AN da ÇEVRE BİLİNCİ ve AV YASAĞI başlıklı bir Çalışmam vesile oldu.
Yakında ayrı bir Konu başlığı altında tüm Dostların görüş ve önerilerine sunacağım inşaAllah.
Bize Emredilen Haccı bugün en iyi şekilde uygulayanlar Hristiyan Misyonerlerdir.
Evet yanlış okumadınız...Haccın özü ED-DİNi başkalarına anlatmak ve onları İSLAMa ısındırmak.
Akılların da şüpheler varsa,Tartışma ve Konferanslar vasıtası ile bunları gidermek,
Gönüllerini ısındırmak ve DOSDOĞRU YOLA Davet etmek! Onların Yurtlarına döndüklerin de MÜSLİMAN lar hakkında İYİ ve
GÜZEL şeyler anlatması ÇOK Önemlidir.
EMİR budur!
Yukarıda ki sözlerim öylesine edilmiş laflar değil.
Bu sadece sözle değil genel anlamda hal ve hareketlerle yapılır.Bugün Dünyada ki İSLAMAFOBİ neyin göstergesi?
Hep onları suçluyoruz ama Bizim sorumluluğumuz yok mu?
Kafirler giremez dediğiniz "Kutsal Topraklar"da Kendiniz ve Allah Rızası için ne yapıyorsunuz?
Arap Muhafızlardan aşağılanma ve hatta Havlu Coplar yiyip,eziyet çekip ,eziyet edip,biraz ağlayıp-rahatlayıp
Tüm günahlardan temizlenip(Ganj)gelmiyormuyuz?
Misal,bugün Mekkede toplanan topluluk KUDÜS te Gövde gösterisi yapsa? 5 milyonluk Yahudi Devleti ne hisseder di?
Flistinli kardeşlerinize birer HEDİYE götürmeyi istemezmiydiniz?
Orada Omuz omuza Lebbeyk Allahümme lebbeyk diye yeri göğü inletseydik neler olurdu? Düşünün bir...
Kan akıtabilirmiydi Yahudiler? Kalbleri yerinden fırlayacak gibi olmazmıydı?
Yine de ılımlıları ile ..Hristiyanlar ile...ve Her Görüşten insana SAVAŞ Karşıtı olduğumuzu anlatırdık...
ZULME karşı omuz omuza...Rabbimizin EMRETTİĞİ gib...Oraya Ekonomik DESTEK olurduk...Yeniden İmar eder..
Yaraları sarardık...İSLAM olurduk.
Benim ki bir HAM hayal...Siz Arap çöllerine gitmeye devam edin...
Ama şunu iddia ediyorum:Bugün Resul yaşasaydı...ilan ederdi HACC bu yıl Kudüste yapılacak diye...
Belki On milyonlar akın ederdi oraya...Hayat dururdu...KIYAM ederdi ümmet.Çiçekler açardı Filistinde.
Arkasında Çöp yığınları bırakan kitleler değil..SEVGİ,DOSTLUK ve GÜZELLİKLER bırakanlar mümindir.
Allah Gönüllerin künhünü bilen değilmi dir?
sevgiler...
__________________ Demek ki,gerçekten zorlukla beraber kolaylık da vardır,ŞERH-5
İbrahim ve İsmail'in Mekke'de yaşamalarına inanmıyorum diyorsan yapabilecek bir şey kalmıyor ki abi. 2500 yıllık tarih, kalıntılar, yaşanan hayat, Kuran'ın yüzlerce ayeti, Roma, Fars, Yemen kayıtları bunu sana isbat edemiyorsa benim yapabileceğim bir şey yok.
Sadece şunu iddia edebilirim, annen diye bildiğin kişi senin annen değildi abi, seni kandırdılar. DNA testi yaptırsanda biliyorsun doğruluk ihtimali % 99,1. geride hala bir % 0,9 luk pay var ve doğru olan o abi. ama sen bilirsin ki o senin anneciğindi.
Eğer bir iddia için hayatı yalanlamayı göze alabilirse insan bunu da başarabilir, tüm dünya biraraya toplansa ona HİTİT'LERİN Fransa'da yaşamadığını ispat edemez o istemedikçe. her söze bir bahane bulur ve haklı olur. ( Bu duruma burada ve gerçek hayatta senin de yüzlerce kez şahit olduğuna eminim, bir kişiye yüzlerce ayet okuyorsun, hayatın içinden, akli fıtri vicdani yüzlerce deliller sunuyorsun ve dönüp sana sadece bir kelime söylüyor ve sen yıkılıyorsun )
Seni bu bakış açısına zorlayanın ne olduğunu net anlıyorum, uydurulmuş ve katıp karıştırılmış atalar dinine duyduğun öfke ve güvensizlik. haklısın da. ama dediğim gibi, deliller ne hadis ne rivayetler bu konuda, delil hayatın ta kendisi. ( o yaşanan hayat ile birebir örtüşen, önceki yazılarda bahsettiğim yüzlerce Kuran ayetini de görmezden gelinince artık bu konuda ben daha fazla bir şey diyemem ki ) akıp giden hayatı kimse yalanlayamaz ki abi, dilediği kadar dili ile inanmıyorum desin, İstanbul oracıkta öyle durmakta ve Bizanslıların orada yaşadığı bir gerçek, oysa ne gördük ne beraberdik onlarla.
Bak ne güzel söylüyor yüreğin, Haccın derin anlamını ve fonksiyonunu. Orası ümmetun vaseten'in yıllık kongresi abi. daha doğrusu ÖYLEYDİ ve ÖYLE OLMALI. bize verilmiş semboller şiarlar SÜRDÜRÜLEBLİRLİĞİMİZ için gerekli.
mesela sasha arkadaş yazmış " Allah her yerde değilmi, anlık olurmu, taşı Allah ne yapsın, Allah'ın bunlara ihtiyacı yok ki" diye. evet ben de bunu söylüyorum hep işte : ALLAH'IN HİÇ BİR ŞEYE İHTİYACI YOKTUR, O ĞANİYY ÜL ANİL ALEMİN dir, yani alemlerden müstağnidir. BİZİM İHTİYACIMIZ VAR, İNSANIN VE UMMETUN VASETEN'İN. ( bunun psikolojik ve sosyolojik bilimsel bir analizi yapılmadan tam anlaşılmayacak bu mesele ). Allah imtihan olmuyor, biz oluyoruz ve araçlar ve imkanlar İMTİHAN OLANLARA LAZIMDIR ve ONLAR İÇİNDİR.
Allah'ın şiarları ve sembolleri BİZİM İÇİNDİR. Din, bireysel ve toplumsal olarak CANLI DİRİ YAŞANMASI GEREKEN BİR ŞEYDİR, Labaratuar ya da akademik ortamların analiz konusu değildir. CANLI DİRİ YAŞANAN ŞEY İNSANA VE TOPLUMA BİREBİR UYUMLU OLMALI, yoksa mistikleşir ya da çadır kumpanyalarının skeç konusu olur.
Hac, Allah'ın ummeten vaseten'e verdiği büyük bir imkandır, ama ortada o FAZİLETLİ TOPLULUK kalmayınca o da bir işe yaramıyor sadece ritüele dönüşüveriyor işte. İslam'ın menasiklerini AYİN'den ayıran da budur zaten. Tevbe suresinin başında anlatılan ve müşrikler için çıkan MANİFESTO-ULTİMATOM, Haccın gerçek mahiyetini anlatması öğretmesi açısından oldukça çarpıcı bir örnektir. ( ki aynısı senin yüreğinden şu anki zalimler için de çıkmaktadır, eğer senin gibi düşünen, Allah'a teslim olmuş bir FAZİLETLİ TOPLULUK orada HACC YAPIYOR OLSA İDİ, kesinlikle bu ve benzeri manifestolar her yıl çıkardı. )
Daha öncede demiştim, teslim olmuşlar toplumunun genişleyen halkalar şeklinde ( tam katılımcı ) dinamik siyasetinin motor araçlarından birisi de CUMA TOPLANTILARIDIR. o da özünü kaybedip forma indirgendiğinden yani Emeviler dönemi itibarı ile Bizans devlet ve siyaset modeline geçildiğinden anlamını yitirmiştir.
Hac da Cuma salatı da ve tahrif edilmiş diğer tüm somut aksiyonlarda, kendilerini asli fonksiyonunda kullanacak kuşaklara belki kavuşabilir ileride, Allah dilerse ( Rad 11 ). Bize düşen onlara kadar ayıklanmış ve tashih edilmiş bu HAK ANLAMI ulaştırmak üzere çabalamak ve aktararak bu damarın kurumamasını sağlama cihadı vermektir şu an diye düşünüyorum. Belki zirve bize uzaktır ama ona çıkılacak birer sağlam merdiven basamağı olmak da bir şereftir.
selam ve muhabbetle.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
İbrahim ve İsmail'in Mekke'de yaşamalarına inanmıyorum diyorsan yapabilecek bir şey kalmıyor ki abi. 2500 yıllık tarih,
kalıntılar, yaşanan hayat, Kuran'ın yüzlerce ayeti, Roma, Fars, Yemen kayıtları bunu sana isbat edemiyorsa benim
yapabileceğim bir şey yok.
Sadece şunu iddia edebilirim, annen diye bildiğin kişi senin annen değildi abi, seni kandırdılar. DNA testi yaptırsanda
biliyorsun doğruluk ihtimali % 99,1. geride hala bir % 0,9 luk pay var ve doğru olan o abi. ama sen bilirsin ki o senin
anneciğindi.
Eğer bir iddia için hayatı yalanlamayı göze alabilirse insan bunu da başarabilir, tüm dünya biraraya toplansa ona
HİTİT'LERİN Fransa'da yaşamadığını ispat edemez o istemedikçe. her söze bir bahane bulur ve haklı olur. ( Bu duruma
burada ve gerçek hayatta senin de yüzlerce kez şahit olduğuna eminim, bir kişiye yüzlerce ayet okuyorsun, hayatın
içinden, akli fıtri vicdani yüzlerce deliller sunuyorsun ve dönüp sana sadece bir kelime söylüyor ve sen yıkılıyorsun )
Seni bu bakış açısına zorlayanın ne olduğunu net anlıyorum, uydurulmuş ve katıp karıştırılmış atalar dinine duyduğun öfke
ve güvensizlik. haklısın da. ama dediğim gibi, deliller ne hadis ne rivayetler bu konuda, delil hayatın ta kendisi. ( o
yaşanan hayat ile birebir örtüşen, önceki yazılarda bahsettiğim yüzlerce Kuran ayetini de görmezden gelinince artık bu
konuda ben daha fazla bir şey diyemem ki ) akıp giden hayatı kimse yalanlayamaz ki abi, dilediği kadar dili ile
inanmıyorum desin, İstanbul oracıkta öyle durmakta ve Bizanslıların orada yaşadığı bir gerçek, oysa ne gördük ne
beraberdik onlarla.
Bak ne güzel söylüyor yüreğin, Haccın derin anlamını ve fonksiyonunu. Orası ümmetun vaseten'in yıllık kongresi abi. daha
doğrusu ÖYLEYDİ ve ÖYLE OLMALI. bize verilmiş semboller şiarlar SÜRDÜRÜLEBLİRLİĞİMİZ için gerekli.
mesela sasha arkadaş yazmış " Allah her yerde değilmi, anlık olurmu, taşı Allah ne yapsın, Allah'ın bunlara ihtiyacı yok
ki" diye. evet ben de bunu söylüyorum hep işte : ALLAH'IN HİÇ BİR ŞEYE İHTİYACI YOKTUR, O ĞANİYY ÜL ANİL ALEMİN dir, yani
alemlerden müstağnidir. BİZİM İHTİYACIMIZ VAR, İNSANIN VE UMMETUN VASETEN'İN. ( bunun psikolojik ve sosyolojik
bilimsel bir analizi yapılmadan tam anlaşılmayacak bu mesele ). Allah imtihan olmuyor, biz oluyoruz ve araçlar ve
imkanlar İMTİHAN OLANLARA LAZIMDIR ve ONLAR İÇİNDİR.
Allah'ın şiarları ve sembolleri BİZİM İÇİNDİR. Din, bireysel ve toplumsal olarak CANLI DİRİ YAŞANMASI GEREKEN BİR ŞEYDİR,
Labaratuar ya da akademik ortamların analiz konusu değildir. CANLI DİRİ YAŞANAN ŞEY İNSANA VE TOPLUMA BİREBİR UYUMLU
OLMALI, yoksa mistikleşir ya da çadır kumpanyalarının skeç konusu olur.
Hac, Allah'ın ummeten vaseten'e verdiği büyük bir imkandır, ama ortada o FAZİLETLİ TOPLULUK kalmayınca o da bir işe
yaramıyor sadece ritüele dönüşüveriyor işte. İslam'ın menasiklerini AYİN'den ayıran da budur zaten. Tevbe suresinin
başında anlatılan ve müşrikler için çıkan MANİFESTO-ULTİMATOM, Haccın gerçek mahiyetini anlatması öğretmesi açısından
oldukça çarpıcı bir örnektir. ( ki aynısı senin yüreğinden şu anki zalimler için de çıkmaktadır, eğer senin gibi
düşünen, Allah'a teslim olmuş bir FAZİLETLİ TOPLULUK orada HACC YAPIYOR OLSA İDİ, kesinlikle bu ve benzeri manifestolar
her yıl çıkardı. ) Daha öncede demiştim, teslim olmuşlar toplumunun genişleyen halkalar şeklinde ( tam katılımcı ) dinamik siyasetinin motor
araçlarından birisi de CUMA TOPLANTILARIDIR. o da özünü kaybedip forma indirgendiğinden yani Emeviler dönemi itibarı ile
Bizans devlet ve siyaset modeline geçildiğinden anlamını yitirmiştir.
Hac da Cuma salatı da ve tahrif edilmiş diğer tüm somut aksiyonlarda, kendilerini asli fonksiyonunda kullanacak kuşaklara
belki kavuşabilir ileride, Allah dilerse ( Rad 11 ). Bize düşen onlara kadar ayıklanmış ve tashih edilmiş bu HAK ANLAMI
ulaştırmak üzere çabalamak ve aktararak bu damarın kurumamasını sağlama cihadı vermektir şu an diye düşünüyorum. Belki
zirve bize uzaktır ama ona çıkılacak birer sağlam merdiven basamağı olmak da bir şereftir.
selam ve muhabbetle.
selam dost ebukerem,benden sana güzel dilekler ulaşır, Yakındır akla karanın seçileceği
gün.Neredeyse söyleyesim geliyor... O gün çıkacak meydana,tüm sırlar,örtülen ve gizlenenler...O gün göreceğiz DNA testlerinin
gerçek sonuçlarını... ve anlaycağız ki %99.1 ler fayda vermezmiş...İhtimaller sadece birer ihtimalmiş... Analar emzikte
yavrularını terkeder o gün...Babalar bile meğer farklıymış....%0.9 azınlığın gittiği yolmuş... Gitmiyorum CUMA
Hutbelerine...Sahte Sistemin Propagandalarına...Camilerine Allahın adının yanına asılmış Levhalarına... Pis kokan çoraplarına...
Birbirinin yüzüne dahi bakmadan Namaz kılanların arasına.... Ayakkabıları çalınmasın diye terlikle geliyorlar... Yazık ki ne
yazık... Çalanıda,çaldıranıda yetiştiren aynı hocalar...maaşlı hocalar...grev hakkı istiyorlarmış... Allahın Lokavt uygulayacağı
günler yakın. Baki kalan dostluk sevgili ebukerem.Görüşler farklı olabilir.Rabbimiz bir. Ben inandığım yoldan daha iyisini görene
dek ayrılmam... Hac konusunda yaptığım araştırmalar henüz olgunluğa erişmedi ama şimdilik fikrim,Hz İbrahimin mekkeye ayak
basmadığı yönünde. Bu kanıya varmam da en büyük etken KABE ve İBRAHİM kelimelerinin kesinlikle birarada zikredilmemesi. BEYT in
KIBLE çalışmanla benzerlik taşıdığını ve SİSTEM anlamına geldiğini sende biliyorsun. Daha öncede bahsettiğim gibi bu konuya
girmem daha çok , AV HAYVANLARI ile ilgili KUR'AN HÜKUMLERİni ARAŞTIRIRKEN başladı. Allahın Haram aylarında hayvan avlayanlar
avladıkları hayvanın muadili bir çiftlik hayvanını fakire fukaraya dağıtmak bu işin adil olabilmesi içinde iki kişi hayvanın ayak
bileği kalınlığına göre karar verecek Hac tabiki var aksini inkar Yaradanını inkardır.Amma velakin günümüz şeklindeki hac kim ne
dersin Kuranda yoktur.Hac tüm insanlığa çağrıdır senede 4 defa yapılması gereklidir.Tartışmadır dine adam kazandırma eylemidir.
Maide 5/94 Ey inananlar! Allah sizi, ellerinizin ve silahlarınızın erişeceği av türünden bir şeyle mutlaka deneyecektir ki,
gözün fark edemediği alanlarda O'ndan kim korkuyor belli olsun. Bundan sonra azıp sınırı çiğneyen için korkunç bir azap olacaktır.
Maide 5/95- Ey inananlar, yasaklı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, onun cezası ayak bileği
olgunlaşmış öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut bir karşılıktır ki, ya
o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır ki yaptığı suçun cezasını çeksin. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat
kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah damia gâliptir, intikam sahibidir.
Maide 5/96 - Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı ise, avlanma yasağı olduğu müddetçe
size yasaktır. Huzurunda toplanacağınız Allah'tan korkun.
Maide 5/97 - Allah, av yasağı sistemini, yasak ayı ,(doğadaki yabani) hediyeleri, (ve bunların üremesini sağlayan) yöneticileri,tüm
insanlar için bir dayanak kıldı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve Allah'ın herşeyi hakkıyle bilici olduğunu
sizin de bilmeniz içindir.
32:3 Ama onlar, (o hakkı inkar edenler,) "Onu (Muhammed)uydurdu!" diyorlar.
Asla! O, Rabbinden gelen bir hakikat olup senden önce hiçbir uyarıcı ile karşılaşmamış olan (bu) halkı doğru
yola gelsinler diye uyarabilmen içindir.
28:46 Evet, Biz (Musa'ya) seslendiğimiz zaman sen Sina Dağı'nın yamacında değildin;
fakat (sen de, öteki elçiler gibi,) senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarasın diye Rabbinden bir rahmet aracı
olarak (gönderildin) ki böylece belki (geçmişte olup bitenleri) düşünür (de Bizi) anarlar.
34:44 Oysa (ey Muhammed,) Biz onlara ne başvuracakları vahiyler göndermişizdir, ne de senden önce bir uyarıcı. 36:6 ataları uyarılmamış
ve bu nedenle kendileri (doğru ile eğrinin ne olduğundan) habersiz kalmış bulunan insanları uyarasın diye (sana indirilmiş olanın)
(sayesinde).
5:19 Ey Ehli Kitâb! Hiçbir peygamberin gelmediği uzun bir aradan sonra, size (hakikati) bildiren bu Elçimiz gönderildi ki
"Bize ne bir müjdeci, ne de uyarıcı gelmedi" demeyesiniz: işte size bir müjdeci ve uyarıcı geldi, çünkü Allah dilediğini yapmaya
kâdirdir.
İşte bu ayetlere göre İbrahim mekkeye gitmemiştir.
Kabeyi peygamberin niye yıkmadığını soranlarada Allahın verdiği cevap olarak bu ayet :
6:108 Onların Allahtan başka yalvarıp sığındıkları (varlıklar)a sövmeyin ki onlar da kin ve cehaletten dolayı
Allaha sövmesinler: zira Biz her topluma kendi yaptıklarını güzel gösterdik. (Ama) zaman geldiğinde onlar Rablerine
döneceklerdir: O zaman Allah onlara bütün yaptıklarını (en doğru şekilde) anlatacaktır. yapılan çağrının kabeye değil peygambere
olduğunun ayeti.
22:27 Bunun içindir ki, bütün insanları hacca çağır: yaya olarak ve hızlı yürüyen her (türlü) binek üstünde,
(dünyanın) en uzak köşelerinden sana gelsinler ve hactaki kabeye kesilen kurban
6:136 ONLAR, Allahın yarattığı tarlalar ile hayvanların mahsullerinden Ona bir pay ayırırlar ve "Bu Allaha aittir!" derler; yahut
(haksız şekilde), "Ve bu (da), eminiz ki,Allahın uluhiyetinde pay sahibi olan varlıklar içindir!" diye iddia ederler.
Ama zihinlerinde Allaha ortak saydıkları varlıklar için ayırdıkları şey, (onları) Allaha yakınlaştırmaz, Allah için ayırdıkları da
(onları ancak) Allahın uluhiyetine ortak koştukları o varlıklara yakınlaştırır. Gerçekten de ne kötüdür onların yanılgıları!
5/90- İnananlar, sarhoş edici maddeler,kumar, kutsal taş ve türbeler, şans oyunları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan sakının ki
kurtulasınız.
05:97 Allah HARAM SİSTEMİNİN ONURUNU, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için ayakta durur kıldı.
Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini, Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.
5.97 Allah (AV İÇİN HAYVANLARIN) AYAK BİLEĞİNİ SİSTEMİN YASAĞI, yasak ayı, hediyeleri ve otoriteleri insanlar için
bir DAYANAK [kıyamen linnas> yapmıştır. Böylece, Allah'ın göklerde olanı da yerde olanı da bildiğini,
Allah'ın her şeyi bilici olduğunu siz de bilesiniz.
5:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası MALLARDAN onun dengidir. YÜKSEK
MEVKİ / ŞANA VARACAK bir hediye olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin. Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan
ibaret bir kefârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin sonucunu tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir.
Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır. 2. Bu ayette de kabe ayak bileği olarak
kullanılmış. Beleğa : varmak, ulaşmak; olgunlaşmak; (bir miktar) tutmak, kadar etmek
05:95 Ey iman edenler! YASAKLI iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse cezası HAYVANLARDAN / MALLARDAN onun
dengidir, HEDİYENİN AYAK BİLEĞİ OLGUNLUĞUNA [baliğal ka'beti> içinizden adalet sahibi iki kişi hükmetsin... Bu teoriye göre
yasak av mevsiminde avlanan kişinin öldürdüğü hayvanın değeri ayak bileğinin olgunluğundan biçilecek ve kişiye buna göre bir ceza
verilecektir ya da bu kişi fakirleri doyuracak o da olmazsa oruç tutarak kefaretini ödeyecektir. Sevgiler.....
__________________ Demek ki,gerçekten zorlukla beraber kolaylık da vardır,ŞERH-5
haccı dünyadaki iyilerin biraraya gelip kötülükleri engellemek için neler yapabiliriz diye tanışıp konuşup biraraya gelmesi olarak görürsek...
bu sene sen benim yerime gidip oradaki iyilerin salatı doğrultmak için yani doğruluğu yiyliği hakim kılıp kötülüğü engellemek için için yaptıklarını yöntemlerini tavsiyelerini kararlarını öğren gel diye bir iyi adama yani müslümana vakelet vermesi uygundur...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Iyilik ve kotuluklerin halihazirda devam ettigini dusunursek ki yaratilis sonlanmis degil, hala devam ediyor, insanlarin biraraya gelmek icin bugunku bildik anlamda hac'ca gitmesinin ve toplanti yapmasinin bir anlami yoktur.
Salat her sekilde dogrultulur istenildigi takdirde, bunun icin bildik anlamda ekstra bir yere gitmek ihtiyaci gerekmez.
Dusuncemiz vekaleti ille de hacca uygulamaksa, gidemeyecek denli hasta bir(ornegin kalp hastasi) insanin, saglikli bir insana ustunlugu yoktur, salat bakimindan..
Hac eyleminde, yeni bir vahiy vs. gelmediginden, varolan hukumlerin degistirilme luksu de olmadigindan gelisimde asama kaydececek bir eylem olarak dusunulemez.
Burada da adil olmayan bir durum cikar karsimiza.. Oysa Allah'in hicbir isinde bir adiliyetsiz durum soz konusu degildir.
__________________ sana iyi görünen bir başkasının kötüsüyse ona "gerçek" değil “düşün” denir. gerçekler değişmez ama düşün değişkendir.
ben camilere gitmem, bahsettiğin ve daha fazlası sebeplerle. sünni ve şiiyim diyenlerle AYRI "dinden" kabul ettiğimi de
bilirsin kendimi.
Hac konusunda ne dediğimi tam anlatamadığımı düşünüyorum. Dönüp yazdıklarımı tekrar okuyacağım.
neyse hayırlısı inş
selam ve muhabbetle.
Selam değerli kardeşim ebukerem,
Biliyorum ki gitmiyorsun.O yüzden "Temizfikirli"kalıyorsun.O yüzden seviyorum ya seni.
Hac konusunda ne demek istediğini gayet iyi anladım.Asıl sorun şu ki;ben derdimi anlatamadım:)
Anlatamayışımın sebebi de henüz kendimde bir hükümvermiş değilim...dedim ya bende bir araştırma içindeyim..
Fazla ilgilenilmemiş,önemsenmemiş bir konuyu araştırıyorum...
Konum şu:"Kur'an da Çevre ve Yaban hayvanları"
ve bu konu ister istemez maide suresi ve hac suresi üzerinde yoğunlaşıyor...o nedenle balıklama daldım bu başlığa...
Daldan dala atlamış gibi olacağım,biliyorum ama;
Ayıptır söylemesi/yazması,geçen gün Hamsi balığı alıyordum Balıkçıdan...Balıklar çok ilginç,bazıları irice ama bazılarıda serçe
parmağı kadar dahi yoklar...Yani yavrular..
Vazgeçtim almayacağım dedim balıkçıya...Abi neden ..taze bunlar dedi
-Gelecek yıl Hamsi bulamayacaksınız dedim...Eliniz boş döneceksiniz,denizden
-Abi ağzını hayra aç...Geybı nereden biliyorsun
-Bunu bilmek için Gayba ihtiyaç yok..Akıl var Mantık var
-???
-Balıkçı kardeş dedim,bunlar yavru diğer irilerde yumurtlama evresinde..yani hamile...
Bu demektir ki bir nesli yok ediyorsun.3 kuruş kısa vadeli çıkarınız için hem Zulüm hemde gelecek Rızkını
yok ediyorsun.
-Abi dedi biz avlamasak başkası avlayacak...
Dedim Allah korkusu olan yapmaz,Allah doğrulara başka kapılar açar...
Değerli Ebukerem kardeşim,konuyu bağlayacağım nokta AV Yasağı...
Allah İlkbaharda avlanmayı yasaklamış...Yavrularına bakmakla yükümlü Hayvanların SALATını engellemeyin demiş.
Bu SEBT kadar ve daha da önemli bir yasadır.
Buna kaç Müsliman riayet ediyor? İşte bunda da İnsan için bir İMTİHAN var.
"Sebt günü balıklar ayaklarının dibine kadar yaklaşırdı.Diğer günler onlardan kaçarlardı."
Şimdi bana söylermisiniz...Hacca giderken kim AV hayvanları ile imtihan oluyor?
O ayetleri tekrar gözden geçirelim.Hacc ile AV Yasağının mantıklı bağlantısını nasıl kuruyoruz?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma