Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam..
araya dalmış gibi oluyorum kusuruma bakmayın ama birkaç soru...
İniş sırasına göre ilk sure Alak olma olasılığı nekadardır yani kesin midir? eğer öyleyse Allahla peygamberin ilk tanışma anını bu surenin ilk sekiz ayeti karşılar mı yada bu surede "tam olarak" anlatılmış denilebilir mi ? Alak ilk sure değilse salatın ilk bahsi geçtiği sure hangisidir, öncesinde veya sonrasında içeriğine, uygulanışına ve kapsadığı hareketlerin anlamlarına veya hikmetlerine dair bilgiler nerededir, peygamberin ilk tepkileri orada nasıl anlatılmıştır veya anlatılmış mıdır, anlatılmamışsa önemsiz mi görülmüştür ?
E reeytellezî yenhâ. Abden izâ sallâ. (Alak/9,10)
buradaki engellenen salat nedir..eğer salat namaz ise ve ilk sure alak ise ve bunlar 9 ve 10. ayetler ise peygambere bu hitap neden edilmiştir, bu ifadeye göre namazın ne olduğunu zaten biliyor olması gerekmez mi, bilmiyorsa namazın ne olduğunun açıklanmasını istemiş olması gerekmez mi, değil ise hakkında bilgisi olmayan birşeyle kendisine örnek verilmesi mantıklı mıdır...bahsi geçen salat, namaz ise öncesinde namazı biliyor hatta kılıyor olma olasılığı doğmaz mı, biliyor veya kılıyor ise o namazı nereden öğrendi ?
(şura/52)....mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu... (ve duha/7) Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
öncesinden haberdar ise bilgileri eskiye dayalı ise bu ifadeler peygambere hitaben değil mi, yada buralarda anlatılmak istenenler nedir ?
devamındaki 11,12 ve 13.ayetler salatla bağlantılı mıdır, muhatapları kimdir ?
"....daha önce de bıktırıcı boyutta müteaddit defalar zikredildiği üzere, tekraren söylemek zorundayım ki namaz, salat'ın bir şubesidir...kıyam-rüku ve sücud'un anlamlarından biri de budur...kulluğun ve ibdadetin bedensel ifadelerinden yalnızca BİRidir...örneğin :Hacc suresi 26'da aynı ayet içerisinde hem kıyam, hem rüku ve hem de sücud' emredilmektedir : dolayısıyla kıyamlı salatlardan BİRi olan namazın inkarı mümkün değildir....."
aslında kısa - öz anlatılmış.katılıyorum.
bazılarınız,salata her anlamı verdi.sanki arapça tek kelimeden oluşuyormuş gibi,bütün herşeyi salat ın içine sıkıştırdı.birtek namaz hariç.nefislerine ağır gelen birşeyden kaçmak içindir belkide.ALLAH bilir.
kur'an kendinden önceki herşeyi yok etmek,silmek,yıkmak için inmedi.kimi uygulamaları tamamen sildi,yıkdı,yok etti.kimi uygulamaları ise orjinaline getirdi.olması gerekene getirdi.
ozamanki cahiliye toplumunda namaz vardı.hac da vardı.yasak aylarda vardı.ama orjinalinden uzaklaşmışdı.bidatlar ile hurafeler ile amacından sapmışdı.ama kavram olarak vardı.bilinen birşeydi.namaz,hac,yasak aylar cahiliye toplumunun bulduğu şeyler değil,onların zaman içinde dejenere ettiği,amacından ve olması gerekenden uzaklaştırdığı uygulamalardı.ismail aleyhisselamdan gelen uygulamalardı.
kimileri,efendim namaz cahiliye toplumundada vardı....gibi basit ve akıldan uzak oyunlarla namazı salatın dışında bir kavrammış gibi göstermeye çalışmaları tam bir komedidir.dinden zerre kadar anlamadıklarını gösterir.kur'an ile bazı kavramlar orjinaline döndürülmüşdür.miktarları ayrıcana belirlenmiş olabilir.çünki bunlar cahiliye adetleri değildir.cehaletin yozlaştırdığı,amacından ve yörüngesinden saptırdığı temel uygulamalardı.
kur'an ,tamamıyla cahiliye uygulaması olan,tamamıyla cahiliye toplumunu sembolize eden,tamamıyla cahiliye icadı ve uydurması olan şeyleri ise tamamen yıkmış,silmişdir.
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
... kıyam edenler, rükû edenler, secde edenler ... vel kâimîne ver rukkais sucûd. hacc 26 namazı tarif eden bir ayet mi, namaz kılanlar yerine ayrı ayrı ifadeler kullanılarak bunların namazın bölümleri olduğu mu açıklanmış ?
Ve kâne ye’muru ehlehu bis salâti vez zekâti ve kâne inde rabbihî mardıyyâ (meryem/55) Ve o ehline/çevresine zikre uymayı ve arınmayı emrederdi. Ve o Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti
..ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd ...Ve Biz İbrâhîm ile İsmâîl'e, "Beytimi, dolaşanlar, ibâdete kapananlar ve secde edenler, rükû edenler için temiz tutun" diye ahit almıştık.(bakara/125)
İsmail aleyhisselam ile ilgili salat ,secde ve rüku geçen ayetler bunlar. İsmail aleyhisselamdan gelen uygulamaların orjinaline döndürüldüğü Kur'an da nasıl ifade edilmiş, nasıl açıklanmış, hangi surelerde hangi ayetlerde ? Kur'an da orjinali bozulmuş kavramlar nerelerde, ne şekilde detaylandırılmış, tarif edilmiş, açıklaması ne şekilde yapılmış, sureler ve ayetler ?
" (şura/52)....mâ kunte tedrî mel kitâbu ve lel îmânu... (ve duha/7) Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
Peygamber aleyhisselam orjinali bozulmuş olan öncesinden haberdar ise bilgileri eskiye dayalı ise bu ifadeler nedir, yada buralarda anlatılmak istenenler nedir ? "
bulalım, bilelim ve en doğru şekilde uygulayalım..
Ve kâne ye’muru ehlehu bis salâti vez zekâti ve kâne inde rabbihî mardıyyâ (meryem/55) Ve o ehline/çevresine zikre uymayı ve arınmayı emrederdi. Ve o Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti
..ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûd ...Ve Biz İbrâhîm ile İsmâîl'e, "Beytimi, dolaşanlar, ibâdete kapananlar ve secde edenler, rükû edenler için temiz tutun" diye ahit almıştık.(bakara/125)
"Ve ehline/çevresine zikre uymayı ve arınmayı emrederdi."
Sevgili Fers, ferasetinle hoş geldin!
Hac 26'daki "Qâimîn" ve Bakara 125'teki "Âkifîn" eş anlamlı. Qâimîne (bi-lbeyt) / Âkifîne (bi-lbeyt): (Beyt'te/Mekke'de) ikamet edenler/edecek olanlar" diye anlıyorum.
ozamanki cahiliye toplumunda namaz vardı.hac da vardı.yasak aylarda vardı.ama orjinalinden uzaklaşmışdı.bidatlar ile hurafeler ile amacından sapmışdı.ama kavram olarak vardı.bilinen birşeydi.namaz,hac,yasak aylar cahiliye toplumunun bulduğu şeyler değil,onların zaman içinde dejenere ettiği,amacından ve olması gerekenden uzaklaştırdığı uygulamalardı.ismail aleyhisselamdan gelen uygulamalardı.
kimileri,efendim namaz cahiliye toplumundada vardı....gibi basit ve akıldan uzak oyunlarla namazı salatın dışında bir kavrammış gibi göstermeye çalışmaları tam bir komedidir.dinden zerre kadar anlamadıklarını gösterir.kur'an ile bazı kavramlar orjinaline döndürülmüşdür.miktarları ayrıcana belirlenmiş olabilir.çünki bunlar cahiliye adetleri değildir.cehaletin yozlaştırdığı,amacından ve yörüngesinden saptırdığı temel uygulamalardı. kur'an ,tamamıyla cahiliye uygulaması olan,tamamıyla cahiliye toplumunu sembolize eden,tamamıyla cahiliye icadı ve uydurması olan şeyleri ise tamamen yıkmış,silmişdir.
:) hocam karar ver hangisi.. varimiydi yokimiydi?
Ne kadar çabalanırsa çabalansın, ne vahiyden ne Elçi Muhammed'den şekilsel namazı bulup çıkaramazsınız.. Elçi Muhammed ve dönemi hakkında en yakın çevre komşularından bile bir bilgiye ulaşmanız pek olası değil.. secdeyi, şekilsel namaza kurban edip, haccı artık turistik geziye çevirip, orucu artık yememe ve içmeme ritüeline dönüştürüp, mescitleri taş bloklara çevirip, seslenişi arapçaya eşitleyip, bu vakti o devir dinine boğmanın adı islam mı hocam?
Katılma Tarihi: 29 nisan 2011 Yer: Turkiye Gönderilenler: 188
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
hoşbulduk haktansapmaz teşekkürler..
..ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucû ozaman bu ayetteki durumu: güvenli, emniyetli bir mekanda ikamet edecek olan boyun eğenler, teslim olup itaat edenlere, bir araya gelip toplanacaklara karşı gösterilecek sıcak, temiz, arınmış bir karşılama diyebilir miyiz ?
Peki orjinalliği yitirilmiş olan İsmail peygamberin namazı nerede ?
Salat, rüku ve secde hakkında ben de bir iki şey söyleyebilir miyim? Ama daha önce Sayı Av.İlhami Çetin'in 'Adalet ve Rahmet' adlı sitesinden (her ne kadar izin alamamışsak da pübliye ettiğinden ve adını andığımızdan dolayı bizi af edeceğini düşünerek) bir alıntıyı görüşlerinize sunmak isterim.
'Müslüman kişi ilimden başka yol gösteren edinmez.O, ilimden beslenir ve ilmin en gerçeğinin de orijinal vahiyde olduğunu bilir.Yaşamı Nebi'nin yaşamına rastlamışsa, O'nun vahiy yorumuna katılır ve ve onun yaşamını benimser. Resul ölmüş veya kendisi O'nun zamanından sonra dünyaya gelmişse, artık kimseye uymaz. Bu nedenle imama-mimama uymaz,çünkü suç ve ceza ile mükafat şahsidir ve imam Resul olmadığından söylediği de vahiy değildir.
Bireyler ümmet toplumu oluşturduklarında, işler aralarında ''şura'' iledir.Şura ise işlerin kimseye havale edilmediği, asaleten yapıldığı, müteahhit tayin edilmediği, kimsenin zimmetine girilmediği yürütülme demektir.Şura ortaklaşa yönetimdir; katılımcı demokrasinin en ileri derecesidir,elbirliği ile yönetimdir.O halde imamın namaz kıldırma haddi olamaz.Peşinde saf tutulması abestir.Sürü olmak ,peşinde piramit oluşturmak,iradesini teslim etmektir.Toplu namaz kılma ve kıldırma İslam'a aykırıdır.Metot dahi aykırıdır;çünkü işler havale edilemez;herkes (İsterseniz her koyun kendi bacağından asılır) işi kendi yaptığından buna ''asalet-asaleten'' denilir.
Son vahiy gelmişken,bu vahiy kendisini tatmin etmediğinden ve bu vahiyden daha imtiyazlı durıma geçmek isteyip imtiyazlı bilgi arayanlar ''hayra konma'' ve bununla içten guru duyma yolunu özleyenlerdir.bu toplumlar her alanda ferdiyetçiliği ve gemisini kurtaran kaptan mizacı taşırlar ve aralarında bu yüzden Şura-müşavere yoktur.Hak dinde ''sıla-ı rahim'' olan toplumculuğu terk etmişlerdir.
''Allah aşkı'' ve onunla buluşmak diye yeni ve ayinsel bir sistem icat etmişlerdir.Sanki ''salat'' vuslat olarak yetmezmiş gibi,şah damarından daha yakın değilmiş gibi,uyduruk bir huzura çıkma,bir buluşup sarmaş dolaş olma zan ve serap yolu 'namaz'ı icat ederek Allah'a dinini ve O'nun ibadette vuslatını,O'na öğretmeye kalkmışlardır.Oysa bu felsefe bilmezlerin ''panteist'' bir zannıdır.
Allah ile birleşme mümkün değildir.bizim ahırette yaratılışımız bile ''benzer'' olacaktır diye tekrar eder Kur'an.Allah'tan parça koparak oluşmadı ki insan,O'na eklemlensin.Allah ilmiyle yaratmış ve ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.Düşünmezler ki onu yapan ''mühendis'' onu doğurmamış ilmiyle meydana getirmiştir.Allah'la buluşmak söz,öğreti ve iddiası öteki yahudilerin Yakup Peygamber'i Allah'la güreştirmeleri kadar fahiş bir hatadır.Değil sarmaş dolaş olmak ,Allah insanlara doğrudan hitap etmez,''perde'' arkasından hitap eder.Vahiy yoluyla ilişkidedir kişi peygamber dahi olsa.(Dağdaki Musa'yı düşünün.)
Namaz Acamce'den ''na-maz''dır.'Maz' bireyciliktir. 'Na-maz' liberal olmayan,yani 'Kollektivist' demektir.Maz sözlükte 'mare' kelimesinden sonra gelir ve 'iyali için uzak seferler yapan ve zahire biriktiren' insan demektir. 'Na' olumsuz eki ile 'Maz' ın ifade ettiği de liberal sosyo ekonomi politiğin reddidir.
İkamet benim için mescid el haram sosyo ekonomik oluşum içinde yer almak ve o düzeni korumak yönünde sebat ve devamlılık ifade etmektedir.Oluşumunda karşı çıkanlara karşı koymak da vardır.Yani o sistemein militanı olmak.Secde buna gönülden katılıp sözüne sadık kalmak ve bu bunu yaparken de boynunda halkalar varmış gibi burnu havalarda olmamak yani ruku.
İslam’daki namaz ibadetinin cahiliye döneminde Araplar tarafından bilinen ve Kâbe’ de yapıla gelen bir ibadet sekli olduğunu rivayetlerden anlıyoruz. Kur’an’da da “es-salat” seklinde marife bir kelime olarak zikredilmesi bunu ortaya koyuyor.
Namazın Hz. İbrahim’den beri devam ettiğini vakitli olmasa da Arapların bir sekilde namaz kıldığı rivayet edilir. Kâbe ve çevresine Mescid’i - Haram denilmesi, mescidin de secde edilen yer anlamına gelmesi burada secdeli namaz kılındığının kanıtı olarak gösterilebilir. Müsriklerin kendilerine göre birtakım hareketlerle namaz kıldıklarını Kur’an bize haber vermektedir.
“ onların Kâbe’de ki namazları sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan baska bir sey değildir, inkârınıza karsılık olarak azabı tadın” (Enfal, 8/ 35)
Bu ayetin nüzul sebebini Vahidi İbn Ömer’den söyle rivayet eder ; “ Müsrikler Kâbe’yi tavaf ederler,
ellerini çırparlar, ıslık çalarlar ve yanakları yere koyarlardı, derken bu ayet nazil oldu”.
(el-Vahidi, 1997: 193)
Cahiliye dönemi Araplarının bu sekil namazları yanı sıra o dönemde Hanif olarak tarif edilen inançlı insanlarında namaz kıldıkları rivayet edilmektedir. (Soysaldı 1997: 30)
İzutsu bu beyitte geçen salât kelimesini söyle yorumlar; “Cahiliye döneminde bilinen bu maddi “salât” İslam ın “salât”ından baskadır. Fakat sekil ve yapı aynıdır.
Aradaki tek fark ise orada kıble, mukaddes Kâbe yerine Đran imparatorudur ve Allah’a tapınma yerine krala tapınma vardır. ( İzutsu, 1975: 141)
Yine Lisanu’l-arab da söyle denir; “salât” dua manasınadır. Bir hadisi serifte Hz.peygamber söyle der; “sizden biriniz yemeğe çağrıldığınızda ona icabet etsin. Eğer oruçlu değilse yesin, oruçlu ise dua etsin” sonra “salât, yemek veren için bereket ve hayırdır” (İbni Manzur, 1968: XVI, 465) dedi.
“Salvanu” kelimesi hakkında Cevali bu kelimenin İbrani dilinde Yahudi kilisesi manasına geldiğini aslının “saluta” olduğunu söyler. (es- Suyuti, 1987: I, 372)
Maxime Rodinson’un doğu Hıristiyanlarının kendi ibadetlerine “salat” dediklerini, İslam da ki namazında doğu Hıristiyanlarının bu ayinlerinden esinlenerek tanzim edildiğini iddia eder. M Rodinson namaz ibadetinin Hıristiyanlıkta emredildiğini ve doğu Hıristiyanlarının bunu uyguladıklarını haber vermektedir. (Rodinson, 1994: 86)
A.J. Wensinck de “Salat” kelimesinin daha önceki dillerde de mevcut olduğunu söylemekte ve namazla Yahudi ve Hıristiyanların dini ayinleri arasındaki benzerliklerle ilgili tespitlerde bulunmaktadır. Wensinck’in kaydettiğine göre Aramice salota kelimesinin istikakı çok açıktır, kökü olan “salle” Arami dilinde katlamak, bükmek manasına gelir. Salota bir mastar ismidir. “katlamak” v.b.fiillere delalet eder. Çesitli Arami lehçelerinde namaz gibi ayin seklindeki dua manasında kullanılmıstır. Hiç
olmazsa Süryani dilinde genellikle Ba’uta denilen ferdi ve serbest dua manasına
gelebilir(Ates, 1996: 50)
Cahiliye Araplarında abdest, gusül, namaz ve oruç var idi. Özellikle kutsal kabul edilen zemzem suyu ile abdest ve gusül önemli ibadetlerden sayılırdı. Namazın bazılarında kıyam, bazılarında rüku, sücud, bazılarında da kuud var idi. Allah’a hitaben namazda bazı sözler dahi söylenirdi. (Ahmed Mithat 1329: 167) Bu geleneğin İbrahimi dinden kaldığını söyleyebiliriz.
Cahiliye döneminde Cuma ile ilgili bazı uygulamalar göze çarpmaktadır. Bu dönemde, Ka’b b. Lüey b. Galib b.Fihr b. Malik’in Kureys’i Cuma günü toplayıp, içinde birde hutbe kısmı bulunan haftalık bir ibadet icra ettiğini görmekteyiz. O dönemde bu ibadete “Yevm’l-Arube”, (Araplık Günü), yahut “Ma’ruzat” (Açıklama ) Günü adı verilmekteydi. Ka’b’ın bu güne “Cum’a” adını verdiği akledilmektedir.
İbnu’l- Cevzi, Ka’b’ın okuduğu bu hutbelerden bazı kısımları nakletmistir.
(Hamidullah, 1966: I, 134; (Ates, 1996: 63)
Alusi’nin tarihçi İbni Siri’den naklettiğine göre; Cuma namazı ile ilgili gelismeler söyle olmustur: Hicretten önce Cuma namazının farz olduğunu bildiren ayetler henüz inmemisti, buna rağmen Medineli Müslümanlar kendi aralarında toplanarak söyle bir karara vardılar. “Yahudiler ile Hıristiyanlar haftada bir gün toplanıyorlar. Bizlerde kendimize bir gün ayırarak toplanalım ve Allah’ı topluca zikredelim, sükredelim.
Cumartesi günü Yahudilerin, Pazar günü Hıristiyanların günüdür. Arube gününü ise biz kendimiz için toplanma günü yapalım” Medineliler Cuma günün arube günü diyorlardı.
Medineli Müslümanlar yukarıdaki kararı aldıktan sonra Esad b. Zürare’nin evinde toplandılar. Esad burada toplanan cemaate iki rekat namaz kıldırdı ve birde konusma yaptı. Toplandıkları o güne Cuma adını verdiler(Yavuz, 1986: 14).
Cuma namazının farz olduğunu bildiren ayet peygamberimizin Medine’ye hicretinden sonra inmistir(Yazır, 1935: VI, 4977)
__________________ De ki: «Ey ehl-i kitap! Tevrat'ı ve İncil'i ve size Rabbiniz tarafından indirilmiş olanı ikame edinceye kadar hiçbir şey üzerinde değilsinizdir.» ALLAH HERŞEYİN EN DOĞRUSUNU BİLİR.
İslam�daki namaz ibadetinin cahiliye döneminde Araplar tarafından bilinen ve Kâbe� de yapıla gelen bir ibadet sekli olduğunu rivayetlerden anlıyoruz. Kur�an�da da �es-salat� seklinde marife bir kelime olarak zikredilmesi bunu ortaya koyuyor.
Namazın Hz. İbrahim�den beri devam ettiğini vakitli olmasa da Arapların bir sekilde namaz kıldığı rivayet edilir. Kâbe ve çevresine Mescid�i - Haram denilmesi, mescidin de secde edilen yer anlamına gelmesi burada secdeli namaz kılındığının kanıtı olarak gösterilebilir. Müsriklerin kendilerine göre birtakım hareketlerle namaz kıldıklarını Kur�an bize haber vermektedir.
� onların Kâbe�de ki namazları sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan baska bir sey değildir, inkârınıza karsılık olarak azabı tadın� (Enfal, 8/ 35)
Bu ayetin nüzul sebebini Vahidi İbn Ömer�den söyle rivayet eder ; � Müsrikler Kâbe�yi tavaf ederler,
ellerini çırparlar, ıslık çalarlar ve yanakları yere koyarlardı, derken bu ayet nazil oldu�.
(el-Vahidi, 1997: 193)
Cahiliye dönemi Araplarının bu sekil namazları yanı sıra o dönemde Hanif olarak tarif edilen inançlı insanlarında namaz kıldıkları rivayet edilmektedir. (Soysaldı 1997: 30)
İzutsu bu beyitte geçen salât kelimesini söyle yorumlar; �Cahiliye döneminde bilinen bu maddi �salât� İslam ın �salât�ından baskadır. Fakat sekil ve yapı aynıdır.
Aradaki tek fark ise orada kıble, mukaddes Kâbe yerine Đran imparatorudur ve Allah�a tapınma yerine krala tapınma vardır. ( İzutsu, 1975: 141)
Yine Lisanu�l-arab da söyle denir; �salât� dua manasınadır. Bir hadisi serifte Hz.peygamber söyle der; �sizden biriniz yemeğe çağrıldığınızda ona icabet etsin. Eğer oruçlu değilse yesin, oruçlu ise dua etsin� sonra �salât, yemek veren için bereket ve hayırdır� (İbni Manzur, 1968: XVI, 465) dedi.
�Salvanu� kelimesi hakkında Cevali bu kelimenin İbrani dilinde Yahudi kilisesi manasına geldiğini aslının �saluta� olduğunu söyler. (es- Suyuti, 1987: I, 372)
Maxime Rodinson�un doğu Hıristiyanlarının kendi ibadetlerine �salat� dediklerini, İslam da ki namazında doğu Hıristiyanlarının bu ayinlerinden esinlenerek tanzim edildiğini iddia eder. M Rodinson namaz ibadetinin Hıristiyanlıkta emredildiğini ve doğu Hıristiyanlarının bunu uyguladıklarını haber vermektedir. (Rodinson, 1994: 86)
A.J. Wensinck de �Salat� kelimesinin daha önceki dillerde de mevcut olduğunu söylemekte ve namazla Yahudi ve Hıristiyanların dini ayinleri arasındaki benzerliklerle ilgili tespitlerde bulunmaktadır. Wensinck�in kaydettiğine göre Aramice salota kelimesinin istikakı çok açıktır, kökü olan �salle� Arami dilinde katlamak, bükmek manasına gelir. Salota bir mastar ismidir. �katlamak� v.b.fiillere delalet eder. Çesitli Arami lehçelerinde namaz gibi ayin seklindeki dua manasında kullanılmıstır. Hiç
olmazsa Süryani dilinde genellikle Ba�uta denilen ferdi ve serbest dua manasına
gelebilir(Ates, 1996: 50)
Cahiliye Araplarında abdest, gusül, namaz ve oruç var idi. Özellikle kutsal kabul edilen zemzem suyu ile abdest ve gusül önemli ibadetlerden sayılırdı. Namazın bazılarında kıyam, bazılarında rüku, sücud, bazılarında da kuud var idi. Allah�a hitaben namazda bazı sözler dahi söylenirdi. (Ahmed Mithat 1329: 167) Bu geleneğin İbrahimi dinden kaldığını söyleyebiliriz.
Cahiliye döneminde Cuma ile ilgili bazı uygulamalar göze çarpmaktadır. Bu dönemde, Ka�b b. Lüey b. Galib b.Fihr b. Malik�in Kureys�i Cuma günü toplayıp, içinde birde hutbe kısmı bulunan haftalık bir ibadet icra ettiğini görmekteyiz. O dönemde bu ibadete �Yevm�l-Arube�, (Araplık Günü), yahut �Ma�ruzat� (Açıklama ) Günü adı verilmekteydi. Ka�b�ın bu güne �Cum�a� adını verdiği akledilmektedir.
İbnu�l- Cevzi, Ka�b�ın okuduğu bu hutbelerden bazı kısımları nakletmistir.
(Hamidullah, 1966: I, 134; (Ates, 1996: 63)
Alusi�nin tarihçi İbni Siri�den naklettiğine göre; Cuma namazı ile ilgili gelismeler söyle olmustur: Hicretten önce Cuma namazının farz olduğunu bildiren ayetler henüz inmemisti, buna rağmen Medineli Müslümanlar kendi aralarında toplanarak söyle bir karara vardılar. �Yahudiler ile Hıristiyanlar haftada bir gün toplanıyorlar. Bizlerde kendimize bir gün ayırarak toplanalım ve Allah�ı topluca zikredelim, sükredelim.
Cumartesi günü Yahudilerin, Pazar günü Hıristiyanların günüdür. Arube gününü ise biz kendimiz için toplanma günü yapalım� Medineliler Cuma günün arube günü diyorlardı.
Medineli Müslümanlar yukarıdaki kararı aldıktan sonra Esad b. Zürare�nin evinde toplandılar. Esad burada toplanan cemaate iki rekat namaz kıldırdı ve birde konusma yaptı. Toplandıkları o güne Cuma adını verdiler(Yavuz, 1986: 14).
Cuma namazının farz olduğunu bildiren ayet peygamberimizin Medine�ye hicretinden sonra inmistir(Yazır, 1935: VI, 4977)
Beni bu saçmalıklardan ve çelişkili bilgi kirliliğinden arındırdığı için Allah'a hamdediyorum.
Şuncağız bir yazıda bile birbirini tutmaz ne zırvalıklar var.
Dileyen bunun içinde bin ömür geçirsin.
İçeriğindeki birbiriyle çelişkili mevzuları cevap vermeye değer bulmadığım için değinmeyeceğim.
Esen kalın.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Salat, rüku ve secde hakkında ben de bir iki şey söyleyebilir miyim? Ama daha önce Sayı Av.İlhami Çetin'in 'Adalet ve Rahmet' adlı sitesinden (her ne kadar izin alamamışsak da pübliye ettiğinden ve adını andığımızdan dolayı bizi af edeceğini düşünerek) bir alıntıyı görüşlerinize sunmak isterim.
'Müslüman kişi ilimden başka yol gösteren edinmez.O, ilimden beslenir ve ilmin en gerçeğinin de orijinal vahiyde olduğunu bilir.Yaşamı Nebi'nin yaşamına rastlamışsa, O'nun vahiy yorumuna katılır ve ve onun yaşamını benimser. Resul ölmüş veya kendisi O'nun zamanından sonra dünyaya gelmişse, artık kimseye uymaz. Bu nedenle imama-mimama uymaz,çünkü suç ve ceza ile mükafat şahsidir ve imam Resul olmadığından söylediği de vahiy değildir.
Bireyler ümmet toplumu oluşturduklarında, işler aralarında ''şura'' iledir.Şura ise işlerin kimseye havale edilmediği, asaleten yapıldığı, müteahhit tayin edilmediği, kimsenin zimmetine girilmediği yürütülme demektir.Şura ortaklaşa yönetimdir; katılımcı demokrasinin en ileri derecesidir,elbirliği ile yönetimdir.O halde imamın namaz kıldırma haddi olamaz.Peşinde saf tutulması abestir.Sürü olmak ,peşinde piramit oluşturmak,iradesini teslim etmektir.Toplu namaz kılma ve kıldırma İslam'a aykırıdır.Metot dahi aykırıdır;çünkü işler havale edilemez;herkes (İsterseniz her koyun kendi bacağından asılır) işi kendi yaptığından buna ''asalet-asaleten'' denilir.
Son vahiy gelmişken,bu vahiy kendisini tatmin etmediğinden ve bu vahiyden daha imtiyazlı durıma geçmek isteyip imtiyazlı bilgi arayanlar ''hayra konma'' ve bununla içten guru duyma yolunu özleyenlerdir.bu toplumlar her alanda ferdiyetçiliği ve gemisini kurtaran kaptan mizacı taşırlar ve aralarında bu yüzden Şura-müşavere yoktur.Hak dinde ''sıla-ı rahim'' olan toplumculuğu terk etmişlerdir.
''Allah aşkı'' ve onunla buluşmak diye yeni ve ayinsel bir sistem icat etmişlerdir.Sanki ''salat'' vuslat olarak yetmezmiş gibi,şah damarından daha yakın değilmiş gibi,uyduruk bir huzura çıkma,bir buluşup sarmaş dolaş olma zan ve serap yolu 'namaz'ı icat ederek Allah'a dinini ve O'nun ibadette vuslatını,O'na öğretmeye kalkmışlardır.Oysa bu felsefe bilmezlerin ''panteist'' bir zannıdır.
Allah ile birleşme mümkün değildir.bizim ahırette yaratılışımız bile ''benzer'' olacaktır diye tekrar eder Kur'an.Allah'tan parça koparak oluşmadı ki insan,O'na eklemlensin.Allah ilmiyle yaratmış ve ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.Düşünmezler ki onu yapan ''mühendis'' onu doğurmamış ilmiyle meydana getirmiştir.Allah'la buluşmak söz,öğreti ve iddiası öteki yahudilerin Yakup Peygamber'i Allah'la güreştirmeleri kadar fahiş bir hatadır.Değil sarmaş dolaş olmak ,Allah insanlara doğrudan hitap etmez,''perde'' arkasından hitap eder.Vahiy yoluyla ilişkidedir kişi peygamber dahi olsa.(Dağdaki Musa'yı düşünün.)
Namaz Acamce'den ''na-maz''dır.'Maz' bireyciliktir. 'Na-maz' liberal olmayan,yani 'Kollektivist' demektir.Maz sözlükte 'mare' kelimesinden sonra gelir ve 'iyali için uzak seferler yapan ve zahire biriktiren' insan demektir. 'Na' olumsuz eki ile 'Maz' ın ifade ettiği de liberal sosyo ekonomi politiğin reddidir.
İkamet benim için mescid el haram sosyo ekonomik oluşum içinde yer almak ve o düzeni korumak yönünde sebat ve devamlılık ifade etmektedir.Oluşumunda karşı çıkanlara karşı koymak da vardır.Yani o sistemein militanı olmak.Secde buna gönülden katılıp sözüne sadık kalmak ve bu bunu yaparken de boynunda halkalar varmış gibi burnu havalarda olmamak yani ruku.
Saygılarımla. Galip Yetkin.
Selam,
Av. İlhami Çetin'in yazdıklarını çok değerli ve ilgi çekici görüyorum. Kişisel sitesini de inceliyorum. Çok aydınlatıcı, ufuk açıcı görüşleri var.
Paylaşım için teşekkür ederim.
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma