Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
GENİŞİM EVRESİNDEN SONRA OLUŞAN DÜZEN
İçinde yaşadığımız evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce hacimsiz bir enerji zerresinin genişimiyle ortaya çıktığı ve zaman içinde şimdiki şeklini aldığı bilim dünyasının onayladığı bir gerçektir.
Uzay boşluğu, galaksiler, gezegenler, Güneş, Dünya, kısaca evreni oluşturan tüm gök cisimleri evrenin genişleme evresi adı verilen bu süreç sonucunda meydana gelmiştir.
Genişim evresi bir patlamaya benzetilir. Eğer bir patlama ise beklenmesi gereken, patlamanın ardından maddenin atomlar ya da atom altı parçacıklar halinde uzay boşluğunda rast gele dağılması olacaktır. Fakat öyle olmamış, tam aksine, son derece sistemli ve düzenli gelişen bir süreç sonunda hayranlıkla gözlemlediğimiz bu evren ortaya çıkmıştır.
Patlama sonucu rast gele, sağa sola düzensiz dağılması gereken maddelerin belirli ve geçerli kanunların izin verdiği ölçülerde ve düzenlerde evrenin belirli noktalarında birikip galaksileri, yıldızları ve yıldız sistemlerini oluşturması; aralarında değişmez kurallarla ilişkiler kurması ve sistemli bir düzen oluşturması bilim adamlarının benzetmesiyle bir buğday ambarına atılan el bombasının, buğdayları toplayıp, düzenli balyalara sarıp üst üste istiflemesi kadar hatta bundan çok daha zor, çok daha olağanüstü bir durumdur.
Big Bang teorisine uzun yıllar karşı çıkmış olan Prof. Fred Hoyle, bu durum karşısında duyduğu şaşkınlığı şöyle ifade eder:
-Big Bang teorisi evrenin tek ve büyük bir patlama ile başladığını kabul eder. Ama bildiğimiz gibi patlamalar maddeyi dağıtır ve düzensizleştirirler. Oysa Big Bang çok gizemli bir biçimde bunun tam aksi bir etki meydana getirmiştir. Maddeyi birbiriyle birleşecek ve galaksileri oluşturacak hale getirmiştir.
Elbette ki evrenin tüm maddesini içeren böyle muazzam bir patlamadan sonra bu derece hassas dengeler üzerine kurulu bir sistemin ve düzenin oluşması ancak mucize tanımıyla açıklanabilir.
Astrofizikçi Alan Sandage da bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:
-Böyle bir düzenin kaostan gelmiş olduğunu oldukça imkânsız buluyorum. Tanrı'nın varlığı benim için bir sırdır, fakat varlık mucizesinin de tek açıklamasıdır.
Bilim adamlarının da ifade ettiği gibi, bir patlama ile birlikte atomların en uygun şekillerde bir araya gelmeleri, sonsuz düzenlilikteki evreni, evrenin içindeki milyarlarca yıldız barındıran milyarlarca galaksiyi, trilyonlarca gök cisimleri arasındaki hiçbir aksaklık barındırmayan dengeyi oluşturması büyük bir mucizeler dizisidir. Mucizeler dizisidir çünkü oluşum bir mucizeyle başlar, mucizelerle devam eder ve mucizelerle sona erer.
Evrenin başlangıcındaki bu muhteşem denge, ünlü Science dergisindeki bir makalede ise şöyle ifade edilir:
-Eğer evrenin yoğunluğu bir parça daha fazla olsaydı, o zaman Einstein'ın genel görecelik kuramına göre evren, atomik parçacıkların birbirini çekme kuvvetleri dolayısıyla bir türlü genişleyemeyecek ve tekrar küçülerek bir noktacığa dönüşecekti.
Eğer yoğunluk başlangıçta bir parça daha az olsaydı, o zaman evren son hızla genişleyecek, fakat bu takdirde atomik parçacıklar birbirini çekip yakalayamayacak ve yıldızlarla galaksiler hiçbir zaman oluşamayacaktı. Doğaldır ki biz de olmayacaktık.
Yapılan hesaplara göre, evrenimizin başlangıçtaki gerçek yoğunluğu ile ötesinde oluşması imkânı bulunmayan kritik yoğunluğu arasındaki fark, yüzde birin bir kuvatrilyonundan azdır. Bu, bir kalemi sivri ucu üzerinde bir milyar yıl sonra da durabilecek biçimde yerleştirmeye benzer... Üstelik, evren genişledikçe, bu denge daha da hassaslaşmaktadır.
Yukarıya kısaca aldığımız kanıt ve görüşler tersinim teorisinin başlangıcın bir patlama olmadığı planlanıp düzenlenmiş bir genişim evresi olduğu görüşünü doğrular.
__________________ tersinim teorisi
|