Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Sevgili kardeşim, cilbab konusunda verdiğin detaylı bilgilerden dolayı teşekkür ederim. Fakat ben tatmin olmadım.
Cilbab konusundaki ayeti ele alışın ve sonrasında boşlukları hem de olmayan siyer bilgileriyle doldurup meseleyi sunuşun bana tuhaf geldi. Neden olmayan siyer bilgileri diyorum? Çünkü arada o kadar çok şey anlatıyorsun ki ben bunları ayetlerde bulamadım. Bu bulamadığım şeyleri siyerde de bulamadım.
Örneğin ilgili ayetin (Ahzap 59) nazil olduğu dönemde Müslümanların bir devlete sahip olmadıkları bilgisine nereden sahibiz? Müslüman toplumun koruması altındakilerin kendilerine ÖZEL BİR KIYAFET giydiği bilgisine nereden sahibiz? Henüz İslam Toplumunun koruması altında olmayan kadınların da o kıyafeti giymediğini nereden biliyoruz? Hatta müslüman olmayan hür kadınların da cilbab giymediğini nereden biliyoruz? Bu kıyafetin bir yöresel giysi olmadığı bilgisi hangi kaynakta mevcut? Bu konuda (senin izahına uygun olarak) neden en ufak bir siyer bilgisi (hadis değil) bile yok? Kafayı siyer bilgisine fazlasıyla takmış değilim ama senin de boşlukları nasıl doldurduğunu merak etmekteyim.
Bir kadının inananların kadını olabilmesi ve bu şekilde müslüman toplumun koruması altına girebilmesi için neden bir inanan erkekle evlenmesi gereksin? Bu sana da tuhaf gelmiyor mu? Bir müslüman kadının cilbab giyebilmesi için mutlaka birisiyle evlenmesi mi gerekli yani? Ya evlenmek istemiyorsa? Ya ihtiyar ve kimsenin himayesine de girmek istemiyorsa? İnananların kadınları onların karıları olabileceği gibi hısımları da olabilir, akrabaları da. Hatta inanan toplumun kadınları, "müminlerin kadın kesimi" demek daha doğru olacaktır. Evet bence uygun tanım bu: "İnananların kadınları" mümin kesimin kadın kısmıdır. Ve daha değinemediğim senin tarafından sunulmuş olan ekstra bilgiler. Açıkçası bana göre senin bu konudaki (Cilbab) izahın birçok açık noktalar içermekte.
Ben Ahzap 59 ile Mümtehine 10 ve Ahzap 50 arasında direkt bir alaka göremiyorum. Fakat sen şöyle demişsin:
60:10 var. 33:50 var. Bu iki ayet birlikte okununca anlaşılıyor ki kendileri kafirlerin kadınları olduğu halde İslam devletine kaçıp gelen inanan kadınlar cilbab giymeyecek. Müminlerle evlenipinananların kadınları konumuna girinceye kadar. (Hasan Akçay)
Şimdi ayetlere bakalım:
Mümtehine 10. Ey iman sahipleri! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiklerinde onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir ya! Eğer onların mümin hanımlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere döndürmeyin. Ne bu mümin kadınlar o kâfirlere helaldir ne de o kâfirler bunlara helaldir. Bu kadınlar için harcadıklarını o kâfirlere geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde, bu kadınları nikâhlamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Kâfirlerin iffet ve nikâhlarına yapışmayın. Kâfirlere gitmeyi yeğleyen kadınlar için harcadıklarınızı onlardan geri isteyin; onlar da size gelen mümin kadınlar için harcadıklarını geri istesinler. Bu, Allah'ın hepinize buyruğudur. Aranızda hüküm veriyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
Ahzap 50. Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
Sevgili Hasan bu ayetlerin neresinde kimlerin neden cilbab giyemeyecekleri yazıyor? Tanınma konusunu inananların inanmış kadınlarının toplum tarafından bilinmesi olarak alsak bile yolumuz bu ayetlere çıkmaz, çıkamaz.
Beni inatçı ve belki de dikkafalı olarak görebilirsin ama ben hala Cilbabı, dış giysiyi Aklı başında kadınların giyeceği Yöresel Sokak Kıyafeti olarak kabul ediyorum.
Hem bak ilgili ayete öncesi ve sonrasındaki ayetlerle birlikte bakarsak meselenin "iffetli bilinme" olgusuyla direkt alakalı olduğunu görürüz.
Ahzap 58. Mümin erkeklerle mümin kadınları, yapmadıkları bir şeyden dolayı rahatsız edenler, bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
Ahzap 59. Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.
Ahzap 60. İkiyüzlüler, kalplerinde maraz bulunanlar, şehirde çirkin haberler yayanlar, bu yaptıklarına son vermezlerse, seni onların üzerine gitmeye elbette teşvik edeceğiz. Bundan sonra onlar, orada senin yakınında, çok az kalabilirler.
Not: Haddi aştım ve birilerini kırdım. Bundan dolayı özür diliyorum. Amacımın asla insanları rencide etmek olmadığının bilinmesini isterim.
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Bu iletinizde dile getirdiğiniz kuşkuları ayrıca ele alacağım. Allah isterse. Şmdi konuya bir de şu açıdan bakmanızı istiyorum:
"Cilba"ı mahalli giysiler diye allayıp pullamak suretiyle tesettür yapıp çıkıyor ve sonuçta kadınları tesettür zindanına tıkıyorsunuz.
İyi de tesettürü erkeklere niye dayatmıyorsunuz? BakınYüceAllah erkek görüntüsünün kadınları tahrik ettiğini Yusuf sûresinde anlatıyor:
Ve şehirde bir takım kadınlar, "Falan kişizadenin karısı genç kölesinin gönlünü çelmeye kalkmış!" diye dedikodu etmeye başladılar. "Yüreğini paralayana bir tutkuya kapılmış kadın; yolunu şaşırmış."
Kişizadenin karısı bu kötü konuşmaları duyunca güzel bir yemek hazırlayıp kadınları evine çağırdı ve ellerine birer bıçak tutuşturdu. Sonra Yusuf’a "Çık önlerine!" dedi. Kadınlar onun yakışıklı görüntüsü karşısında kendilerini kaybettiler ve ellerini doğradılar ... (Ayet no 30-31)
Bu kadar. Kadınlar yakışıklı erkeklerden o kadar etkilenir ki nerdeyse büyülenirler ve meyve niyetine ellerini doğrarlar.
Eğer bir kimse yakışıklı ya da güzel olduğu için karşı cinsi etkiler diye tesettür zindanına girmeliyse erkekler neden tesettüre girmiyor?
Allah’ın hükmü odur ki suçu kim işlerse cezayı o çeker. Yani hür için hür, köle için köle, kadın için kadın – el hürrü bil hürri ve’l abdü bil abdi ve’l ünsé bi’l ünsé (2:178).
Hür bir insan zina işlerse ceza olarak kendisine yüz celde vurulur, kölesine değil (24:2). Bir adam iffetli bir kadına iftira ederse ceza olarak kendisine seksen celde vurulur, karısına ya da kızına değil (24:4).
Şimdi lütfen düşünün. Kadınlar meyve yerine ellerini doğrayacak kadar erkeklerden etkileniyor ama kendilerini tutuyorlar. Erkeklere sarkıntılık etmiyorlar. Ne güzel.
Erkekler ne yapıyor? Kadınlara hemen sarkıntılık edecek kadar nefislerine uyuyorlar. Fütursuzca taciz suçu işliyorlar.
Taciz suçunuişyene kim? Erkekler. Ceza olarak tesettür zindanına atılan kim? Kadınlar....
Yargıçların Yargıcı bunu onaylar mı? "Benim kadın için kadın, erkek için erkek diyen Kuran’ımı niye inkar ettiniz?" demez mi?
Cilbab onu giyen kadını namuslu olarak mı tanıtır ya da yalnızca belli bir grubun mensubu olarak mı?
Tesettür tartışmaları bu noktada takılıp kalıyor. "Başörtüsü Allah'ın emri değil!" diyen bazı kimseleri bu noktada hafakanlar basıyor.
Çünkü samimiler mi, ikili mi oynuyorlar burada ortaya çıkacak.
Hem "Nur 31'de başörtüsü yok!" diyeceksin hem de Ahzab "59'daki cilbab tesettür olup onu giyenleri namuslu kadınlar olarak tanıtır!" diyecesin.
Samimiyetsizliğin ta kendisiı bu.
Çünkü cilbab başörtülü bir dış giysidir; başörtüsünün üzerine giyilir. Yani "Cilbab tesettür olup farzdır," diyen aynı zamanda "Başörtüsü farzdır," diyor:
Cilbab:Himar (yazma, eşarp) üzerine örtünülen bir giysidir ki Türkçede çarşaf dediğimiz bu giysiye Araplar abâye derler. Abâye baştan aşağıya salınan, iç giysiyi önden ve arkadan kapatan bir örtüdür. (Süleyman Ateş, Ahzab 59 tefsiri)
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım:
Siz hiç çarşaflı ama başı açık bir mümine gördünüz mü? Sinan cilbabı yöresel giysi diye tanıtıyor. Siz hiç yöresel giysiler içinde ama başı açık bir kadın gördünüz mü?
Evet baştaki soruyu bir daha soralım: Cilbab onu giyen kadını namuslu olarak mı tanıtır ya da yalnızca belli bir grubun mensubu olarak mı?
Ve cevabımızda doğruyu söyliyelim.
Yüce Allah Ahzab 59'da diyor ki: "Nisâi'l müminîn yani inananların kadınları cilbablarını sıkıca giysinler."
İnanların kadınları: belli bir grup kadın. Ve Yüce Allah ayetinde o grubu bir güzel tarif etmiş: Peygamber'in eşleri, kızları ve (öteki) inananların kadınları. Hz Peygamber de müminîn yani inananlardan olduğuna göre kısaca inananların kadınları. Yüce Allah boşuna konuşmaz; o halde bunu bi "not edelim".
Evet, inananların kadınları cilbablarını sıkıca giyecekler. Sonra diyor ki: Tanınmaları için ve taciz edilmemeleri için uygun olan budur.
İşte bu. Cilbab, "inananların kadınları"nı tanıtacak. Namuslu kadınlar olarak mı tanıtacak? Hiçbir yerde ipucu yok.
"İnananların kadınları"na mensup olarak mı tanıtacak? Ayetin başında ipucu var.
Şimdi bir de yaşamdaki gerçeğe bakalım:
Mescid-i Haram'da eşimin sırtında ayyıldızlı cilbabı var. O cilbab Suudi polise eşimi namuslu bir kadın olarak mı tanıttı, Türkiye Cumhuriyeti'ne mensup bir kadın olarak mı?
Sahilde yürürken başörtülü, pardesülü bir sürü kız görüyorum. Erkek arkadaşlarıyla el ele ve bazan yanak yanağa. Cilbab onları namuslu kızlar olarak mı tanıtıyor, başörtülü hanımlar grubunun mensupları olarak mı?
Bayan subayların üniforması onları namuslu kadınlar olarak mı tanıtır, Silahlı Kuvvetlerinin mensupları olarak mı?
Ben dobra dobra konuşan biriyim. İşte bu gerçeği de hep söyledim; söylerim:
Cilbab onu giyenleri belli bir grupun mensupları olarak tanıtır; namuslu kadınlar olarak değil. Cilbab, tesettür mesettür değil.
Bunu dobra dobra söylediğim için çok yerde kötü insanım ben. Ama olsun. Yüce Rabbim beni bu anlamda kötü insan olmaktan ayırmasın.
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Siz hiç çarşaflı ama başı açık bir mümine gördünüz mü? Sinan cilbabı yöresel giysi diye tanıtıyor. Siz hiç yöresel giysiler içinde ama başı açık bir kadın gördünüz mü?(H.Akcay)
Abi ben böyle bir görüsü ortaya attigimi hatirlamiyorum. Bir önceki sayfada Alperen'in söyledikleriyle ilgili olmali. Isim karisikligi oldu herhalde.
Bu arada anlayisiniza siginarak sunada mutlaka dikkat cekeyim, "Benim üzerime vardilar yazilarimi sildiler bir Alperen arka cikti" gibi söylemlerin iyiden iyiye süzgecten gecirilerek yazilmasini dilerim. Sonra birileri kalkiyor bir yanlisin üzerinden Forumun genelini kendi aklinca yargilayarak iftiralara yelteniyor.
Hasan Akcayla geldiginden beri kimsenin bir alip veremedigi olmamistir, animsadigim kadariyla Hanif'le aralarinda anlasmazlik olmustu, Hanif gitmeden önce kendi yazilarinin bir kismini da kökten sildi. Ortada varsa bir kusur, bu Hanif'in kusuru, Forum'da kimse örgütlenip tek kisiyi kiskaca alip yildirma faaliyetinde bulunmamistir, nede yazilarini silmistir.
Lütfen yazilarimiza biraz daha özen gösterelim, sonra birileri peydahlanip bu tür durumlari malzeme olarak kullaniyor.
...Sinan cilbabı yöresel giysi diye tanıtıyor. Siz hiç yöresel giysiler içinde ama başı açık bir kadın gördünüz mü?(H.Akcay)
Sinan: Abi, ben böyle bir görüsü ortaya attigimi hatirlamiyorum. Bir önceki sayfada Alperen'in söyledikleriyle ilgili olmali. Isim karisikligi oldu herhalde.
Evet. Bir isim karışıklığı olmuş. Zaten bir önceki yazımdan bu kolayca anlaşılıyor: Sinan cilbabı yöresel giysi diye tanıtıyor. Siz hiç yöresel giysiler içinde ama başı açık bir kadın gördünüz mü?
***
Hanif gitmeden önce kendi yazilarinin bir kismini da kökten sildi. Ortada varsa bir kusur, bu Hanif'in kusuru, Forum'da kimse örgütlenip tek kisiyi kiskaca alip yildirma faaliyetinde bulunmamistir, nede yazilarini silmistir.
Sinan'cığım, işte ben de bunu söylemedim; yani örgütlenip beni yıldırma faaliyetinde bulunduğunuzu.
***
Lütfen yazilarimiza biraz daha özen gösterelim,
Keşke sen de benim yazılarıma biraz daha özen gösterip isim karışıklığını iyi niyete yorsaydın.
***
sonra birileri peydahlanip bu tür durumlari malzeme olarak kullaniyor.
Anlıyorum.
Benim "birilerini hafakanlar basıyor" derken asıl kastettiğim, kendisini İslam reformcusu diye tanımlayan ünlü bir yazardı. Yaklaşık bir aydır onun sitesine giremiyorum.
Gıybetten kurtulmak için bu kadarla yetinmek zorundayım.
Sevgili Alperen,... "Cilbab"ı mahalli giysiler diye allayıp pullamak suretiyle tesettür yapıp çıkıyor ve sonuçta kadınları tesettür zindanına tıkıyorsunuz.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
Selam Hasan
Sevgili kardeşim, Kadınlarımızın ve kızlarımızın tesettür zindanına tıkılmasına ben de şiddetle karşıyım. Bu hususta laf edenlerden farklı düşüncelere sahip olduğumu yazılarımda ortaya koymaya çalıştım. Şimdi neden birileriyle aynı çuvala konuverdiğimi de merak etmekteyim. Yada epey alınganım. Veya fikirlerimi doğru-düzgün aktaramamışım.
Mahalli Giysilerden kastım tabiki pardesü, çarşaf, peçe falan değildi. Kişinin toplumunda kadınlar dışarıda ne giyiyorsa oydu. Bir kadın Türk Toplumunda dışarıda ne giyerse ona "kötü kadın" gözüyle bakılmaz? İşte örfün değişmesiyle değişime uğrayabilecek Yöresel Sokak Kıyafetinden kastım buydu.
O günkü Arap toplumunda yöresel sokak kıyafeti cilbab olabilir. Cilbab'ın adının geçmesi o kıyafeti genelgeçer kılmaz. Araçlar değil amaçlar önemli. Haliyle bugünkü Türk toplumunda bir başka kıyafet dış-kıyafet olabilir. Örfün şekillendirdiği bu konuda tabiki tek-bir kıyafet "dinin emrettiği kıyafet" olarak sunulamaz, dayatılamaz. Örneğin 60 yıl önceki örfümüzün şekillendirdiği kıyafet de genelgeçer sokak kıyafeti sayılamaz. Bu konuda hangi kıyafeti kim, nasıl dayatabilir?
Ayette "kendilerine cinsel anlamda sataşmaları (incitilmeleri) önleme adına kadınların dış-kıyafet giymelerine bir işaret yok" diyorsun ama aynı ayette bu kıyafeti giyen kadınların aynı zamanda müslüman toplumun koruması altındakiler olduğu da senin yorumun. Ben ayette bunu göremiyorum. Siyerde de bunu göremiyorum. Hem ilgili ayetin öncesine ve sonrasına bakılırsa "iftira" ve "çirkin haberlerin yayılması" tehlikesinden bahsedildiği görülür. Anahtar kavramlar "iftira", "çirkin haber", "incitilme", "tanınma". İşte bu dört terim birbiriyle ve dış kıyafetle ilintili. (Ahzab 58,59,60)
Bu kıyafetin sadece inananların inanan kadınlarına hasredildiğini de ne ayette ne de siyerde göremiyorum. Neden öznenin onlar olması konuyu onlarla kısıtlı kılsın? Pekala bu kıyafeti müşrik ama hür olan kadınlar da giyiyor olabilir. Yani bu kıyafet orada bir dinin değil, bir toplumun korumasındakilerin değil, bir toplumsal sınıfın yani toplum içindeki bir katmanın kıyafeti olabilir. Öyle olmadığına dair ne gibi bir delil var? Delil sunma adına ortaya konulan diğer ayetler sadece böyle bir kurgu içinde anlamlı, aralar yan bilgilerle doldurulursa...
Hem bu kıyafet o gün kadınların "müslüman toplumuna" dahil olduğunun bir göstergesi ise o zaman bugün de müslüman kadınların kendilerini belli edecek bir üniforma giymeleri gerekir. Yani senin tezin de sonuçta bir şekilde müslümanlığını kıyafetle ortaya koyma anlayışına varıyor. O halde sana soruyorum, bu ayeti bugün örneğin Bursa'da yaşayan müslüman kadınlar nasıl uygulayacak?
Dış kıyafet tabiki tek başına iffetli olmanın bir göstergesi değildir ama iç kıyafetle sokağa fırlayan bir kadına da iyi gözle bakılmaz haliyle. Ben ilgili ayetin senin sunduğun kadar detay içerdiğini sanmıyorum. Açıkçası bu ayette sadece incitilmeme adına bilinme bunun için de dış kıyafetsiz sokağa çıkmama konusu var bana göre.
Fakat tabiki görüşlerine saygılıyım. Bu husustaki fikirlerim bunlar. Sürekli aynı şeyleri tekrarlayıp senin ve okurların sabrını zorlamak istemediğimden ötürü Cilbab konusunda bundan sonra sadece yazılanları okuma kararı aldığımı belirtmek isterim.
Saygılar
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Almanya Gönderilenler: 333
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam.
Hasan Abi, benim elestirdigim ile senin örnek getirdigin, halilin senin söylediklerine dayanarak orada burada attigi iftira gercegini degistirmiyor. Ben sadece iyi niyetimle dikkat edelim istedim, varsa kusurum af ola.
*
Cilbab konusunda önceleri okdugum bir yorum vardi, bilmiyorum Edip Yüksel'in yorumumu Süleyman Atesin mi, ki, o zamanlar disarida pek rahat giyinen kadinlar varmis idi(bugünde öylesi var), rahat giyinip tesvike davetiye cikarani haliyle rahatsiz edecekler. Ayetin emri, diger kadinlar gibi degiliz imasinda Cilbabin üzerine alinmasini sart kosmakla araya belirgin bir mesafe konmakta. Mesele müslüman bayanlarin bir nevi standart üniforma tarzinda kimligini belirtmesi degil, digerlerinden kendini ayirt ettirecek sekilde giyinip mesafe koymasidir.
Digerleri kimdir, tesvik edip davetiye cikaranlar, ötekileri ise bundan mesafe alanlar.
Alperen:...müslüman olmayan hür kadınların da cilbab giymediğini nereden biliyoruz? (Cevap verdim buna: giyerlerse iş tacizcilerin uyanıklığına kalmıştır. Ancak taciz edilen kadın inananların kadını çıkarsa yani sahipli ise tacizciler hesaba çekilir. Tacizciler bunu biliyor HA). Bu kıyafetin bir yöresel giysi olmadığı bilgisi hangi kaynakta mevcut? (Cilbabı giyecek olan nisâi’l müminîn ayetin başında sayılıp dökülmüş. Yani onların inananların kadınları olduğu hakkında Kur’anî kanıt var. Peki,onların belli yörelerdeki kadınlar olduğunu gösteren kanıtnerde? Biraz da siz kanıt gösterseniz? Ayrıca, "başörtülü yöresel giysi Allah’ın emri" ise "başörtüsü Allah’ın emri" neden değil? HA)
Sevgili Alperen ve Ahzab 59’daki tanınmaları ifadesine Edip Yüksel’in eklediği namuslu kadınlar olarakifadesine değinen Sinan kardeşim, siz de benim sorularımı görüp kâle alın ki aramızda iletişim olsun. Örneğin şu sorulara cevap verin:
Eğer bir kimse yakışıklı ya da güzel olduğu için karşı cinsi etkiler diye Alperen’inincitilmeye namüsait görüntü dediği "tesettür"e girecekse erkekler tesettüreneden girmiyor? Erkekler kendilerini namuslu erkekler olarak tanıtma ihtiyacını neden duymuyor?
Mescid-i Haram'da eşimin sırtında ayyıldızlı cilbab vardı. O cilbab Suudi polise eşimi namuslu bir kadın olarak mı tanıttı, Türkiye Cumhuriyeti'ne mensup bir kadın olarak mı?
Sahilde yürürken başörtülü, pardesülü bir sürü kız görüyorum. Erkek arkadaşlarıyla el ele, yanak yanağa, hattâ bazan dudak dudağa. Cilbab onları namuslu kızlar olarak mı tanıtıyor, başörtülü hanımlar grubunun mensupları olarak mı?
Bayan subayların üniforması onları namuslu kadınlar olarak mı tanıtır, Silahlı Kuvvetlerinin mensupları olarak mı?
Taciz suçunu işleyenler erkek. Ceza olarak tesettür zindanına tıkılanlar kadın... Yargıçların Yargıcı bunu onaylar mı? "Benim kadın için kadın, erkek için erkek diyen Kuran’ımı niye inkar ettiniz?" demez mi?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma