Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam,
Sevgili Hasan, yönelttiğin sorular “senin tarafından” bakılınca gayet anlamlı ve mutlaka cevaplandırılması gereken tipte. Fakat konu farklı düzlemde ele alınınca yani meseleye bu taraftan bakılınca durum farklılık arzediyor.
Sen iddia etmektesin ki; inananların inanan kadınlarına –sadece onlara- özgü bir kıyafet var. İsmi de Cilbab. Bu kıyafeti onlardan ancak müminlerle evli olanlar giyebilir. Zira koşullar gereği himayede olmanın yolu bu. Evli olmayanlar da mutlaka o müminlerle evlenmelidir ki bu Müslüman Toplumun korumasında olduklarını simgeleyen kıyafeti giyebilsinler. Demek ki bu kıyafet önceden olmayan ama sonradan sırf himayede oluşu simgeleme adına İCAD EDİLMİŞ özel bir kıyafet.
Bu bana anlamsız geliyor.
Birincisi, Ahzap 59’da “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına…” ifadesinden “müminlerin karılarına” anlamını çıkarman bana göre yanlış. “Müminlerin kadınları” ifadesi neden her yaştan bayanı kapsıyor olmasın? Dikkatlice okursak cümlenin ilk kısmında “eşlerine+kızlarına” ifadesi var ama ikinci kısmında bunun özetle söylenmiş hali olan “kadınlarına=bayanlarına” ifadesi var. Yani “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin eşlerine ve kızlarına…” yerine “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına…” denmiş.
İkincisi, neden Müslüman Topluluğun himayesinde olmak için tüm bayanlar mümin erkeklerle evlenmek zorunda olsun? Her bayan kimsesiz ve çaresiz değil ya. Bir bayan köklü ve soylu bir aileye mensupsa yani arkası varsa ve evlenmek de istemiyorsa onun Müslüman Toplumdan olduğunu simgeleyen bir kıyafeti(!) giymesini kim neden engellesin? Ya genç kızlar ne olacak? Onlarda mı himayeye girmek için birileriyle nikahlanmak zorunda?
Üçüncüsü, bu kıyafet kadının Müslüman Toplumun Himayesinde olduğunu simgeliyorsa, “arkası olmayan” erkeklerin de aynı himayede olduğunu gösteren yada göstermeyen ne gibi bir simge vardı? Konu simge ise eğer.
Dördüncüsü, bu kıyafetin giyildiği ortamda kimlerin Müslüman ve “arkası sağlam” olduğu yöre halkı tarafından bilinmiyor muydu? Kaç bin insanın yaşadığı bir kentten söz ediyoruz? Ama ilgili ayetin öncesinde ve sonrasında ne deniliyor? Çirkin Söz yayıcılardan ve Kötü Haber üreticilerden neden bahsediliyor? Demek ki meselenin öznesi Mümin kadınlar değil, onlara iftira etmek ve böylece onları incitmek için fırsat kollayan serseri erkekler.
Beşincisi, Müslümanların kadınları onlar Devletleşince bu ÖZEL kıyafeti hala giymeye devam ettiler mi? Ettilerse neden? Etmedilerse, o kıyafeti yani üniformayı sonradan gerek kalmadığından ötürü çıkardıklarına dair ne gibi bir delil var?
Altıncısı, yedincisi, sekizincisi….
Sözün özü, yorumuna saygılıyım ama benim aklıma yatmadı. Bunu sana muhalefet etmek için de yazmıyorum sadece düşüncemi belirtiyorum. Ve diyorum ki; demek ki böyle iki farklı yorum yapılabiliyormuş.
Peki, onların belli yörelerdeki kadınlar olduğunu gösteren kanıt nerde? Biraz da siz kanıt gösterseniz? (Hasan AKÇAY)
Ayetten anlaşılanın, o kıyafetin sadece ve yalnızca inananların inanan kadınlarına -Müslüman Toplumun himayesinde olduklarını göstermesi adına- has kılınan bir ÖZEL kıyafet, bir ÜNİFORMA olduğunu iddia etmediğimden ötürü delil getirmem de gerekmiyor. Çünkü ilgili ayetten ben o kıyafetin sadece bir “dış kıyafet” olduğunu, bu dış kıyafetin de onu giyeni toplumun gözünde ne Müslüman Toplumun himayesinde gösterdiğini ve nede hatta Müslüman olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. O sadece bir dış kıyafet ve giyeni o gün için tacizlerden muhafaza eden bir korunma aracı. Yani Cilbab İslami yada İslamdışı bir kıyafet değil. Zira bağlam “dindarlık” yada “Himayede olmaklık” değil.
Ayrıca, "başörtülü yöresel giysi Allah’ın emri" ise "başörtüsü Allah’ın emri" neden değil? (Hasan AKÇAY)
Başörtülü yöresel giysi, Allah’ın emri değil. Kıyafetten dolayı incitilmenin mevzubahis olduğu bir ortamda dış kıyafetin de giyilmesi Allah’ın emri. Yani bir koşul yada özel durum var. Birileri kadınların kıyafetinden dolayı onları taciz ediyor ve çirkin haberler üretiyor ise... İşte bu istisnai duruma binaen Müslüman kadınlar önlemlerini alıyor.
Aynen Nur 31’deki durum gibi. Müslüman kadınlar diğer “hür” kadınlar gibi geleneklerinden ve iklimlerinden dolayı başlarını örtüyorlardı (hava sıcak, istersen örtme) ama müşrik kadınlardan farklı olarak onlardan bir de zinetlerinin örtülmesi isteniyordu. Ayette emredilen şey başların değil zinetlerin(?) örtülmesiydi. Nasıl ki o günkü kadınların zinetlerini -kuvvetle ihtimal- başlarındaki örtüleriyle örtmesi başörtüsünü Allah’ın emri kılmıyor bunun gibi onların başörtülü dış kıyafetleri de ümmetin tüm kadınlarına has giyilmesi farz bir kıyafet olmuyor. Ya ılıman bir iklimin yıl boyu hükümran olduğu bir memlekette zuhur etseydi son Peygamber? Kılık kıyafete, şekle şemaile takılmanın anlamsızlığı aşikar. (Lafım genel, Hasan Kardeşime değil. Onun böyle bir takıntı içinde olmadığı ve olmayacağı aşikar. Konunun akışı içinde ediyorum bu lafları)
O günkü Arap toplumunun yöresel “sokak kıyafeti” başörtülü bir giysi olabilir. Bu o toplumun örfü ve coğrafyasıyla alakalıdır. Allah örneğin bugünkü Alman toplumuna aynı şartlar geçerli olsaydı ve bu şartlara binaen seslenecek olsaydı yine de “Cilbab giyin” der miydi? Aslolan nedir? Araçlar mı yoksa amaçlar mı? Meselenin özüyle mi ilgilenmek gerek yoksa şekliyle mi?
Ayetin muhatabının o günkü mümin kadınlar oluşu nasıl ki konuyu sadece onlara has kılmıyor, özel bir durum için giydikleri yada giymeleri gereken kıyafetler de bu açıdan genelgeçer olmuyor. Çünkü kıyafetleri zaten kendi örflerinden kaynaklanıyor. Zaten meseleyi böyle yanlış algılayan da şükür ki çok az. Yoksa ortalık karaçarşaflı(!) Müslüman bayanlarla dolardı.
Bence Allah’ın kadınlara yanlış anlaşılmalara müsait giysi giymeme emri hele de “özel durumlar” varsa yine geçerli. Bu onların kendilerini serseri erkeklerden ve iftiralarından korumaları için gerekli. Burada suç tabiki kadınlarda değil erkeklerde. Fakat suçun erkeklerde olmasının bilinmesi ne kadınları erkeklerin tasallutundan kurtarıyor ve nede erkeklere akıllanmaları için bundan dolayı bir müeyyide getiriyor. Olan yine kadına oluyor. Toplumların yapısı böyle, realite bu. Kadın sürekli eziliyor. O halde erkek de iffetli olacak, kadın da. Fakat kadın aynı zamanda incitilmeme adına biraz daha dikkatli olacak. Ben Ahzap 59’dan bunu anlıyorum. Yanlış anlıyor da olabilirim.
Tekraren, dış kıyafet derken haliyle 1400 sene önceki Arap toplumunun örfünden ve ikliminden kaynaklanan kıyafeti kastetmiyorum tabiki. Türk anane ve geleneklerine zıt olmayan, sokaklarda giyildiğinde “anormal” karşılanmayan, yani sağduyulu toplumumuzun “değişik manalar” çıkarmadığı kıyafetleri kastediyorum. Haliyle bu kıyafet başörtüsüz ama vücud hatlarını belli etmeyen şık bir kıyafet olabilir.
Hasan kardeşimi kastetmiyorum tabiki, genel anlamda söylüyorum. Yöresel kıyafet denilince nedense benimde aklıma ilk etapta genel kabul görmüş güncel kıyafetLER değil de örneğin halk oyunlarında giyilen kıyafetler yada birilerinin sembolikleştirdiği kıyafetler geliyor. Demek ki kendim için de başka bir terim kullanmalıydım.
Saygılar
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|