Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Türkçemiz öyle; tanınıp incitilmemeleri ifadesi "tanınmamaları ve incitilmemeleri" anlamına da geliyor. Yani herkes öyle anlayabilir. Ben dahil. Açıklığa kavuşturup doğru anlamama yardım ettiğin için teşekkür ederim.
Tesettürcülerin şu iddialarıcilbab ayeti ile onun öncesi ve sonrası bakımından sizce geçerli midir?
İddia 1:Cilbab, kadınların alımlı yerlerini kapattığı için erkeklerin tahrik edilmesini önler ve kadınları cinsel tacizden korur.
İddia 2:Kadınlar eğer alımlı yerlerini açıkta bırakmak suretiyle erkekleri tahrik ederlersecinsel tacizi hak ederler.
İddia 3:Cilbab onu giyenleri namuslu kadınlar olarak tanıtır.
İddia 4:Cariyelerin cilbab giymesi yasaktır.
Cilbab ayetinin öncesi:Allah’ı ve O’nun Elçisini incitenlere Allah dünyada ve ahrette lanet etti ve burunlarını sürtecek bir ceza hazırladı (57). İnanan erkekleri ve inanan kadınları hak etmedikleri halde incitenler apaçık bir iftiraya ve günaha batıyor (58).
Cilbab ayet:Ey Peygamber! Karılarına, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle, cilbablarını sıkıca giysinler. Onların tanınması için ve incitilmemesi için uygun olan budur. Allah esirger ve bağışlar (59)
Sonrası:Münafıklar, kalplerinde çürük bulunanlar ve şehirde yalan haber yayanlar eğer fesadı bırakmazlarsa seni üzerlerine salarız; çevrende çok az kalabilirler (60). Kovulurlar ve rastlandıkları her yerde yakalanıp öldürülürler (61)
Katılma Tarihi: 07 subat 2006 Yer: United States Gönderilenler: 7
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamlar herkese,
Cilbab ile ilgili bir grubun yukarda koydukalari iddialar icin, Allah'in ayetlerinden anladigim kadariyla yorumlarim su sekilde:
iddia-1: Hayir, Cilbab Ahzab suresinde belirtildigi sekilde erkeklerin tahrik edilmemesi amacina karsi degil, bahsi gecen hanimlarin guvenligi icin onerilmistir, sozkonusu hanimlar bu sekilde taninsin ve inciltilmesinler diye. kaldi ki bu hanimlari illaki erkelerin incitmesi diye de bir sey sozkonusu degil ki, incitecek grubtaki insanlarin cinsiyeti bildirilmemis. o zamanin inanmayan / farkli inanan kadinlari da mumin hanimlari tanimadan incitebilir, bu inanmayan (incitebilecek olan) kadinlar, mumin hanimlar cilbabsiz diye onlardan takrik mi olacaklar ? tahrik olup da mi onlari incitecekler diye de bir soru sorabiliriz o zaman.
iddia-2 : Hayir, bu sekilde iddia insanlik onuruna karsi ve erkekleri cinsel yonden aciz gosterebilecek bir yorumdur bence
erkegin bakislarini yere indirmesi ile ilgili ayet hep unutuluyor nedense. kadin tahrik edici sekilde giyinmis bile olsa sen erkek olarak uzerine duseni yap. Kafani baska yere cevir / karsindaki kadina insan gibi bak.
hadi diyelim ki bu hanim senin bir sekilde cinsel duygularini uyandiriyor, senin iraden yok mu ? illaki seytanin sana olan vesvelerini dinleyip ona uymak zorunda misin ? Her ne kadar erkek, dogasi geregi cinsel yonden kadina gore daha kolay tahrik olabilecek bir yapiya dahi sahip olsa, her insanin bir iradesi, kendi nefsine soz gecirebilme kuvveti vardir. Allah'in sana verdigi bu iradeyi kullan. boyle bir sey aklina gelse seytanin vesevelerinden hemen Allah'a sigin.
hele ki kadini sirf bu sekilde giyindi diye taciz etmek, taciz etme hakkini kendinde gormek! Tam anlamiyla hayvanlik, insanlik disi toplumsal bir suc. Kadinin alimli yerleri acik diye onu suclayacagina once onu cinsel durtulerini uyandiran bir materyal gibi goren nefsine suc bul, cuvaldizi biraz da kendine batir artik.
iddia-3 : Hayir, ayetler cilbabi giyenleri illaki namuslu diye tanitmiyor ve bana gore kimsenin namusu uzerine orttugu giysi ve o giysinin yuzolcumu ile olculemez. namuslu / iffetli olmak takva giysisi ile - Allah'tan korkup yanlis bir sey yapmamaya samimi sekilde inanip uygulamaya calismakla - olur. kara carsaflar giyip ne haltlar yiyen insanlar var su dunyada...
iddia-4. Gene hayir. fakat soz acilmisken cariyenin Kuran'daki belirtildigi sekliyle tam anlaminin ne olmasi gerektigi hakkinda bilgi / yorum eksikligim olabilir. Cariyenin anlami konusunda bilgi verebilir misiniz? veya bu konuda Kuran'a dayali aciklama getirildiyse onun gectigi link de olur lutfen.
Cariyeyi Kuran'dan benim anladigim genel sekliyle kole veya eskiden kole olan kadin hizmetciler olarak biliyordum. Peygamberimizin yasadigi toplumda da bir kolelik sistemi vardi, Ancak yuce rabbimiz insanlara yol gosterici kitabiyla da bunu yikmak icin - kolelerin azad edilmesi icin - ayetler / aciklamalar getirmistir. Cariye benim anladigim kadariyle: halen kole durumuda olan veya bir zamanlar kole olan ve azad edilen ve onu kole edenin hizmetinde gonullu olarak kalan kadin hizmetcidir, yanlisim varsa lutfen duzeltin.
Ancak anlami ne olursa olsun yine de Allah'in ayeti acik; Peygamber esleri ve kizlari ile diger mumin kadinlara - Allah'a inanan teslim olmus hanimlara - yonelik bir ayet, cariye / hizmetli (veya kole) kadin ayrimi yapilmamis. Cariyelik bir kadinin mumin olmasina engel mi ki?
(Cariyeden) soz acilmisken cariyenin Kuran'daki belirtildigi sekliyle tam anlaminin ne olmasi gerektigi hakkinda bilgi / yorum eksikligim olabilir. Cariyenin anlami konusunda bilgi verebilir misiniz?
Cariye kula kul olan kadın demek. İslam bunu bir çırpıda kaldırmıştır. Örneğin Fatiha suresinde inanırlara, "(Allah'ım!) Biz Sana kulluk ederiz!" dedirterek. Müslümanlar bunu farz namazlarının her rekatında söylerler. Yani günde 17 (onyedi) kez.
Günde en az 17 (onyedi) kez ağızlarıyla ikrar kalpleriyle tasdik ederler ki hiçbir insan kul sahibi olamaz. Yalnızca Allah kul sahibi olabilir. O da varoluşsal açıdan.
Bu ilahî hükme inat kul sahibi olanlar birer "firavun"dur:
Firavunveçevresi Musa ve Harun hakkında şöyle dediler: bunların halkı bizim kulumuzolup dururken... -ve kavmühâ lenââbidûn... (23:47)
Sevgili Brian,
23:47'de görüldüğü üzere "erkek kul"un Arapçası abidûn. Bir de ibad var. Bu iki kelime "abd"in çoğulu.
2:221'de anılıp cariye anlamına gelen "emet"in (2:221) çoğulu ile erkek kul yani köle anlamına gelen "abd"in çoğulu ilginç bir şekilde 24:32'de geçiyor:
Ve iyi ahlaklı köleleriniz ile cariyeleriniz dahil, bekarlarınızı evlendirin -Ve enkihu'l eyame minküm ve's salihîne min ibâdiküm ve imâiküm.
İlginç. Çünkü 24:32 bir tasfiye ayeti. Kula kulluğun vahyen sona erdirilmesinden önce edinilmiş olan köle ve cariyelerin, evlendirilmek suretiyle, özgür bırakılmasını emrediyor.
Bu kadar. Artık kulun kul edinmesi dinen yasaktır; kulların mevcut kulları ise onları evlendirmek gibi yöntemlerle tasfiye edilecektir.
Peki. Nasıl oluyor da tesettürcüler, sanki cariyelik hâlâ devam ediyormuş gibi, "cariyeler"den söz edip cilbab giymenin onlara yasak olduğunu öne sürebiliyor?
Şu rivayete bakın:
Cariyelerin, hür kadın sanılmamaları için, cilbab giymesi yasaktır. (İbn Kesir, Tefsîr: 3/519)
Kur'an'a kesinlikle aykırı bir rivayet bu; o halde koskoca bir yalan. Uy-du-rul-muş. Kula kulluk yok ki cariye denen kullara cilbab yasak olsun!
Kuran çeviri ve yorumlarında bu gerçek, hin oğlu hince gözardı edilir ve Kuran'ın başka bir ifadesi cariye diye çarpıtılır:ma meleket eyman/üküm, ühüm, ühünne.
Ma meleket eyman,ant içip alınanlar demek. Bu ifade mevcut meallerde ellerinizin altında bulunan (köleler ve cariyeler) diye çarpıtlıır.
Çarpıtıldığı şurdan da belli ki "köleleriniz"in ve "cariyeleriniz"in Arapça Kuran'daki karşılığı, 24:32'de görüldüğü üzere, ibadiküm ve imâiküm kelimeleridir; ma meleket eymanüküm değil.
"Ma meleket eyman"ın iki sınıf insan olduğu anlaşılıyor:
-ant içilip (özel bir nikahla) eş alınan kadınlar (23:5-6; 33:50, 52; 70:29-30)
-ant içilip bakımı üstlenilen erkek ve kız çocuklar yani bizim kültürümüzde besleme denenler (4:3, 24, 25, 24:32, 33; 33:55...)
Bu bakımı üstlenilen çocuklar kesinlikle ailedendir. Örneğin bakımı üstlenilen kızlara ailenin özkızları gibi davranılır. Sözde ulemanın öne sürdüğünün aksine onlarla cinsel ilişki evlenilmedikçe yasaktır.
Düşünün.
Hz Peygamber'in ailesinde de var onlar: (peygamber eşlerinin) bakımını üstlendikleri - ma meleket eymanühünne (33:55).
Hz Peygamber eşlerinin bakımını üstlendiği o "kızları"yla cinsel ilişkide bulunur muydu? Düşüncesi bile iğrenç. Böyle bir iftirayı o güzel ahlaklı peygambere ve onun eşlerine nasıl reva görürsünüz?
Ve Hz Peygamber eşlerince bakımı üstlenilen o "kızları"na cilbab giymeyi yasak edecek te münafık tayfalar tarafından cinsel tacize uğramalarına göz yumacak?!
(Cariyeden) soz acilmisken cariyenin Kuran'daki belirtildigi sekliyle tam anlaminin ne olmasi gerektigi hakkinda bilgi / yorum eksikligim olabilir. Cariyenin anlami konusunda bilgi verebilir misiniz?
Cariye kula kul olan kadın demek. İslam bunu bir çırpıda kaldırmıştır. Örneğin Fatiha suresinde inanırlara, "(Allah'ım!) Biz Sana kulluk ederiz!" dedirterek. Müslümanlar bunu farz namazlarının her rekatında söylerler. Yani günde 17 (onyedi) kez.
Günde en az 17 (onyedi) kez ağızlarıyla ikrar kalpleriyle tasdik ederler ki hiçbir insan kul sahibi olamaz. Yalnızca Allah kul sahibi olabilir. O da varoluşsal açıdan. .........
uhh bunlar 17 kezde okusalar gene okuduklarini kaside gibi okuduklarindan fark etmez. Dirileri uyaran Yasin suresini OLULERE okuyanlardan baska ne beklersin. Brian ile aranizda giden tartsmadan cok faydalaniyoruz.
__________________ Müslümanim diye hic utanmiyorum.... Mevsim Bahar..Ben artık özgur bir müslümanım. Bir elimde KURAN, Bir elimde bahar çiçekleri ve arkamda 1400 yıllık hurafe, hadis, mezhep ve şeyhlerın enkazı.
Katılma Tarihi: 31 mart 2005 Yer: Germany Gönderilenler: 380
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam
Şirk,Kuranın temel konusudur.Bütün peygamberleirn gönderilmelerinin asıl amacıda budur zaten kurana göre.Dolayısıylada müslümanlar olarakta, bizlerin gündeminden kıyamete kadar asla düşmeyecektir.
Şirk tanımlamasını hakaret olarak gündeme oturtmak,şeytanın en büyük oyunlarından biridir.En yakın akrabalarımız bile olsalar birileri bunun gündemde tutulmasından hoşlanmıyorlar diye, eğer şirki gündemimizden kovmaya çalışırsak, şeytana en büyük iyiliği yapmış oluruz.
Şirk nitelemesini hakaret olarak algılama saplantısında olanlara ,bunun aslında bir uyarı olduğunun anlatmamız ve altını ısrarla çizmemiz gerekiyor.
Bizlerin elbetteki ne bir müslümana nede bir müşriğe ahirette ki derecen şudur diye bir saptama yapma yetkimiz yok.Konu zaten buda değil. Bunu belirleyecek olan sadece Yüce Allahtır.
Katılma Tarihi: 07 subat 2006 Yer: United States Gönderilenler: 7
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
merhabalar,
Sevgili Hasan Abim veya kardesim, (yasini bilemedigim icin boyle yazdim)
Cariye konusunda Kuran'a dayali olarak yaptigin aydinlatici aciklamalar icin cok tesekkur ederim, sayenizde kafamda anlami tam oturmamis bir kelime de anlasilmis oldu. Cariyenin kadin kole gibi bir anlam tasiyabilecegini Kuran'daki ayetlere bagli olarak (Kuran'in meallerini okumaya basladiktan sonra) sezimlemistim ancak kesin olarak anlamindan emin degildim. aciklaman icin tekrar tesekkurler.)
Kuran'in meallerini okumaya baslamadan onceki yillarda cariyenin anlamini, halk icindeki anlami ve okudugum bazi tarih yayinlari ile, sadece bazi Osmanli Padisahlarinin haremindeki kadinlar olarak bilirdim.
(Padisahin beyendigi bazi kadinlarin da, kadinin rizasi olmadan, zorla hareme alindiklarini bazi tarihi kaynaklar yazar, bir nevi kadinin kolelestirilmesi aslinda). Tek esliligi savunan ve kolelik duzeninden nefret eden birisi olarak da, Allah'in kesin olarak yasakladigi koleligi, cariye edinen Osmanli padisahlarinin halen nasil devam ettirdiklerini anlayamamis ve hep karsi olmusumdur. Cariyeli Osmanli padisahlarinin yaptiklari bu igrencligi hele bir de
" Islam halifesi ?" unvani altinda, Islam dinini kullanarak yaptiklarinda, bazi istirmarci molla / seyhulislam adindaki densizlerin de buna onay verdiklerini dusundukce nefretim daha da artiyor.
Halifelik hakkinda bilgi eksikligim olabilir. Lutfen asagida getirecegim aciklamada bir yanlislik varsa Kuran'a bagli olarak duzeltip dogrusunu bildirebilir misiniz.
Halife tarih kaynaklarina bagli olarak bildigim kadariyla sadece devlet / ulus baskani / yoneticisi olan ve halkin cogunluk secimi ile yonetime gelen kisi demek olmali. bozguncu emeviler tarafindan bu tabir saltanat kisvesi ile babadan ogula gecen yanliz devlet baskani degil ayni zamanda Islam dinin de baskani anlaminda padisah / kral / imparatorlari icin kullandiklari genel bir unvan haline gelmis diye biliyorum. Bir de Osmanli zamaninda Yavuz Selim gitmis Araplardan bu unvani zorla almis. Nedir bu rezillik anlayamiyorum, tam bir traji-komik olay. Omer, Ebu Bekir, Ali, Osman... Peygamberimizden sonra halifelik / devlet baskanligini yapmis insanlar. Onlarin doneminde halife dendigi zaman o ulkenin / toplumun yoneticisi olarak mi bilinirdi yoksa Osmanli Padisahlarininki gibi her istedigini yapabilme yetkisine sahip, Islam Dininin baskani / Allah vekili olarak mi bilinirdi? Halifeligin gercek anlami ne olmali?
Laf lafi aciyor, simdi sizden gene bir ricam olacak, Kuran'da halife diye bir tabir gecer mi? gecerse bunun anlami Kuran'a bagli olarak nedir? Peygamerimiz zamaninda bu tabir kimler icin ve ne amacla kullanilmistir. Lutfen bilgilendirebilir misiniz?. Bilmeden yanlis bir sey soylemek ve yanlis bildigim birsey varsa boyle devam ettirmek istemiyorum.
bu farkli bir baslik oldugu icin eger halifelik bu sitede zaten tartisiliyor ise, bu tartismanin gectigi konu baslik / linki de bildirebilirsiniz.
Hanif'e de sirk konusundaki tespitleri / bilgilendirmleri icin ayrica tesekkurler. Allah hepimizi seytanin / cinlerin / insanlarin sirk'e itebilecek olan vesevelerinden korusun.
Papatya'nin dedigi gibi bilgilerinizden faydalaniyoruz, ve daha cok faydalanacagiz insallah.
selamlar,
" Su bir gercektir ki, Allah kendisine sirk / ortak kosulmasini affetmez, onun disinda kalani da diledigi kisi icin affeder. Allah'a sirk kosan, gercekten buyuk bir gunak islemis olur " Nisa-48
Sevgili Brian, halifelik konusundaki görüşümü daha önce bir yazıda açıklama çalışmıştım. Senin soruna cevaben buraya aktarıyorum.
beşerîşeriat dini ve nebevî demokrasi
Demokrasiyi reddeden birisi bana öfkeyle sordu: "Hz. Ebu Bakr parlamenter demokrasi yasalarina uygun sekilde mi secilmisti?"
Elbette. Hz Ebubekir BEYAT yöntemiyle seçildi. Bir oy verme yöntemi olan BEYAT, on onbeş bin nüfuslu ülkelerdeki "doğrudan demokrasi"lerde kullanılılır. 70 küsur miyon nüfuslu Türkiye’mizdeki gibi "temsilî demokrasi"lerde ise onun yerini seçim sandıkları alır.
HALK kendi iradesini "beyat"ta tokalaşarak, "sandıklı seçim"de ise oy kullanarak belirtir. Her ikisi de Kur’anîdir.
Kur’anî olmayan ise halkın bir bölümü"nü DAVAR yerine koyup gütmek üzere (2:104) seçimlerden dışlamaktır. "Beşerî şeriat"ı din edinen münafık diktacılar işte bunu öneriyor. Örneğin Hayrettin Karaman,
"Danışılanlar, seçenler, denetleyenler, değiştirenler her biri halife olan müminlerdir," diyerek.
Ve böylece kendi diktacı hevasınca mümin sayılmayan vatandaşların egemenlik hakkını gasbediyorlar. Kuranî olmayan işte bu hevadır.
*
Kur’anî olmayan başka bir şey de aslında yalnızca idarî yetkilere sahip sıradan bir devlet başkanı olan "halife"nin ruhanî yetkilerle donatılmasıdır.
Nemrutça, Firavunca bir fesattır bu. Zira Nemrut ve Firavun, sünnetullah gereği, hükümdar olmuşlardı. Ama hükümdarlık kesmedi onları. İlah olmaya da yeltendiler.
Allah tarafından hükümdar yapılıp ta Rabbi hakkında İbrahim’le tartışan o kimseyi bilmez misin? İbrahim, "Rabbim can verir can alır," deyince o, "Ben decan verir can alırım!" dedi." (2:258)
Firavun’a gelince, o da rablik tasladı; halkını toplayıp bağırdı: "Ben sizin yüce rabbinizim!" (79:24).
Hem idarî hem ruhanî yetkileri böylesine kendisinde toplanan bir insan, firavunlaşıp zalimleşiyor. Onun için Kur’anî İslamda idarî ve ruhanî yetkiler bir birinden ayrılmıştır.
Hz Ebubekir’in, "Kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki Muhammed öldü!" demesi onun bu ayrımın bilincinde olduğunu gösterir. Öyle ya, ilahlar ölmez.
*
Kaldı ki Hz Muhammed bile, Allah’ın elçisi olduğu halde, yalnızca elçilik ederken Allah’ın temsilcisiydi. Yalnızca o anda Muhammed’e itaat Allah’a itaattı. Ama hükümdarlık ederken yalnızca hükümdardı. O anda halk ona itaat etmek zorunda olmadığı gibi tam aksine Muhammed, halkı dinleyip halkın demokratik bir şekilde verdiği kararlara uymak zorundaydı.
Halk dinin dışında kalan genel kabuller yani siyaset alanında Peygamber’e itiraz edebiliyordu. 60:12 ve 48:10 bunu gösterir:
İnanan kadınlar gelip genel kabullerin dışında sana uyacaklarına dair sözleşmek isterse onlarla sözleş (60:12). Aslında Allah'a sözleşiyor onlar. Ellerinin üstündeki, Allah'ın elidir (48:10).
Örneğin:
Hendek Savaşı başlamak üzereyken Medine’nin Gatafan kabilesi müşrikleri destekliyordu. Hz Muhammed müşrik kabileler arasındaki birliği bozmak için Gatafan kabilesine Medine yakınlarındaki bazı hurma bahçelerini vermeyi düşündü.
Bunu arkadaşlarına açınca "Bu, Allah’ın emri mi senin önerin mi?" diye sordular: "Benim önerim," dedi. Bunun üzerine aralarında görüştüler ve Muhammed’in önerisini reddettiler. Hz Muhammed verilen karara uydu.
İşte nebevî demokrasi budur.
*
Şimdi düşünün: Hz Muhammed son peygamberdi (33:40). Onun ölümünden sonra peygamber yok artık. Olmayan peygamberin halifesi olur mu?
Peygamberlik makamı yok. Olmayan makamın mukimi olur mu?
O halde halife denen adam aslında tıpkı öteki krallar gibi sıradan bir yöneticidir. Tek farkı, kendisinde ilahî yetkiler vehmedip firavunlaşarak amansız bir zalim olmuştur, o kadar.
"Osmanlı sultanları kendilerini Zillullahi fil Ard, Allah'ın yeryüzündeki gölgeleri olarak tanımlayarak cahilce ve firavunca bir iddiada bulundular..." (Edip Yüksel)
Kanıt için Osmanlı halifelerini hatırlayın. Tıpkı Nemrut ve Firavun gibi amansız birer zalimdi onlar. İktidarlarını gûya ölümsüz kılabilmek uğruna özoğullarını katlettiler.
O devleti kurduran Yüce Allah ve aynı zamanda devlet başkanı olan peygamber ciddiyetsizlik zaafından arınmıştır.
Cilbab onu giyen kadınları cinsel tacize namüsait görüntüye sokacak bir tesettür aracı değil, subayların üniforması gibi bir tanıtma aracıdır.
Bayan subayların cilbabı olan üniforma nasıl onları Silahlı Kuvvetlere mensup olarak tanıtırsa inananların kadınları tarafından giyilen cilbab da onları nisâi’l-müminîn yani inananların kadınları olarak tanıtır.
Bayan subaylar ve inananların kadınları hiçbir zaman incitilmeyi hak etmezler. Üniformalı yani cilbablı olsalar da olmasalar da.
Tesettürcüler ve tacizciler bunu böyle bileler Ve "Cilbabsız ve üniformasız kadınlar tacizi hak ediyor!" demeyi bırakalar.
Katılma Tarihi: 07 subat 2006 Yer: United States Gönderilenler: 7
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Hasan,
klavyene saglik, Allah'in bu konu ile ilgili Kuran'daki sozleri uzerinde kadina her turlu zorlugu / istismari / tacizi din kisvesi adi altinda mubah goren yobaz ve tesetturcu takimi da, atalar dininin uzerlerindeki etkilerini bir kenara birakip, derin derin dusun(ebil)seler keske...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma