Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam Ali aksoy,
Mümkünse evrim konusundaki sohbetimize devam etmek isterim. Biliyorum
ki öğrenecek çok şey var ve gerçeğe ulaşmada bu sohbetler faydalıdır.
Gerekirse her iddiayı tek tek irdeleyelim. Çünkü pek çok
kafa karıştıran sahte deliller var.
Bel fıtığı normal şartlarda olan bir şey değil. Vücudumuza aşırı
yüklenmekten kaynaklanıyor. Bir de doğal yaşamdan kopmak, şehir hayatının
rahtlığıyla vücudumuzu çalıştırmayıp kas ve iskelet sisteminin zayıf düşmesi
nedeniyledir. Genellikle doktorlar bel fıtığı olan kişilere bol egzersizle kas
ve kemikleri geliştirmeyi tavsiye ediyorlar.
Balıklar ve kara hayvanları dahil insanda da göğüs kafesi
sadece akciğerleri ve kalbi korur. Karın kısmı hiç birinde kemikli değildir.
Zaten olamaz da. Eğer karnımız kemik kafesli olsaydı, kadınlar hamile kalınca
kemikler kırılır, veya çok yemek yiyince mide ve bağırsaklarda sıkışma olurdu.
Hayatı yumuşak bir karınla karşılamamız dezavantaj değildir. Düşünün bir,
dörtayaklı hayvanlar hayatı kafalarıyla karşılıyor. Bu daha zor değil mi?
İnsan embriyosunda solungaç olan çizimleri Alman biyolog
Haeckel in esri. Embriyoları birbirine benzetmek için çizim hileleri yapmış. İnsan
embriyosundaki solungaca benzeyen kanalların, gerçekte insanın orta kulak
kanalının, paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıcı olan kanallar
olduğu anlaşılmış. Balık ve insan embriyoları arasındaki tek benzerlik ikisinde
de baş ve ona bağlı omurgadır.
Dna da izin verilen hatalar evrime yol açtığı söylenen
mutasyonlara neden olmaz. Zaten hücre içinde hataları düzelten bir yapı var. Bu
nedenle hatalar başka canlıların oluşmasına neden olacak kadar ileriye geçemez.
Hatalardan mutasyonlar oluşuyor iddiası ispat edilememiş bir iddiadır. Aksi
halde hataen oluşmuş eciş bücüş binlerce yaratık fosili bulunmalıydı. Veya
köpekle atçiftleşip başka canlılar
meydana gelebilmeliydi.
Plastik yiyen bakteri konusunu araştırdım. Plastikler uzun
zincirli moleküller olduğundan her bakteri parçalayamıyormuş. Ancak bazı
bakteri türlerinin plastik üretip bunu hücrelerinde enerji için depoladığı
keşfedilmiş. Hatta bu bakterilerin kullandığı plastik yapıcıenzim E.coli bakterisine nakledilince o da
plastik üretmeye başlamış. Şu an doğada çabuk dönüşen naylon poşetler bu
plastiklerle üretiliyor. Yani biz plastiği bulmadan milyonlarca yıl önce
plastik üreten bakteriler zaten varmış. Bir de mantarlar, plastik de dahil her
şeyi parçalayan enzimler üretebiliyor.
İki ayaklılık konusu çok ilginçtir. Evrimcilere göre
insanların atası pençesi ve yırtıcı dişleri olmadığından avcılardan
korunabilmek için ağaçlarda yaşıyor ve meyvelerle besleniyordu. Yere düşen
meyveler için yere indiğini varsayalım. Peki neden tekrar ağaca dönmedi?
Hadi diyelim yerdeki şeylerin de tadına bakmak istedi, bu
durumda doğada dört ayaklılığın denge ve hızlı koşma gibi avantajları olduğu
halde iki ayak üzerinde durmaya çalışmasını neyle açıklayacağız? Bunun tek bir
açıklaması olabilir; İnsan akıllı olduğu, alet ve silah kullandığı için her
canlının avcısıdır. Bu durumda dört ayaktansa iki el daha büyük avantajdır.
Yani insan için iki ayaklı olabilmenin ön koşulu akıllı olmaktır.
Bir önemli konu da vücudu kıllı bir kürke sahip olmayan tek
sıcak kanlı kara canlısı oluşumuz. Elbise ye muhtacız. Oysa hiçbir hayvan
elbise giymek zorunda değil. Vücudu saran kürk çok önemli bir avantajken neden
insan tüy döktü? Kuran buna cennet elbisesini yasak meyveden yiyince kaybetti
olarak ifade ediyor. Evrimciler nasıl açıklıyor?
Evrimin
bilimsel açmazları için ne dersiniz?
Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl ortaya çıktığını
asla açıklayamamaktadır. Darwin'in basit bir su haznesi sandığı tek bir canlı
hücresinin bile, rastlantılar ve doğal süreçlerle oluşması imkansız olan
kusursuz bir yaratılışa sahip olduğu günümüzde görülmüştür.
Teorinin öne sürdüğü "evrim mekanizmaları"nın, gerçekte
evrimleştirici bir etkiye sahip olduğunu gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.
Mutasyonlar canlıları sadece tahrip eder, doğal seleksiyon ise yeni organlar ve
özellikler oluşturmasına neden olmaz.
Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya
koymaktadır. Canlı türleri Darwin'in iddia ettiği gibi çok sayıda "ara
form"un arka arkaya gelmesiyle değil, bir anda ve kursuzsuz yapılarıyla
yeryüzünde ortaya çıkmışlardır.
Kuran ı bir kenara bırakırsan bu söylediklerine benzer onlarca tahmin yürütmek
mümkün. Ancak Kuran çok fazla seçenek bırakmaz. Yani evet Allah bir şeye ol
deyince o da oluverir. Ama Kuran da ifade edilen bitki ve hayvanları yeryüzüne
yayması hadisesi, Kambiryan devrindeki canlıların bir anda ortaya çıkıp her
yerde görülmeye başlamasını anlatıyor gibi.
Evrim; kendiliğinden, tesadüfen veya hataen meydana gelen ve geri dönüşü
olmayan değişimlerdir.
Oysa tohumun ağaca, tırtılın kelebeğe dönüşmesi sürekli döngüler şeklinde
tekrar eder. Bu nedenle evrim değildir.
Evrim nasıl Allah a olan hayranlığını artıyor? Adamlar bu kelime üzerinden
bilimsel ateizm propagandası yapıyorlar. Kelime olarak Türkçe olabilir ancak
artık evrim kelimesi, canlıların yaratmayla değil tesadüfen kendiliğinden
meydana gelişini ve gelişim dönemlerini ifade eden bir özel isim olmuş durumda.
Ali Bey, anladığım kadarıyla bir teistsin, yani Tanrıya inanıyorsun ama kutsal
kitaplar ve vahiy konusundaki düşünceni öğrenebilir miyim?
Selametle.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Oysa tohumun ağaca, tırtılın kelebeğe dönüşmesi sürekli
döngüler şeklinde tekrar eder. Bu nedenle evrim değildir.
Cümleniz beni gülümsetti doğrusu.. hani ordan, gel sen
birde bunu kelebeğe sor diyesim geldi.. hani kelebek
açısından..
ama şu cümleniz hoşuma gitti.. ''Mümkünse evrim
konusundaki sohbetimize devam etmek isterim. Biliyorum ki
öğrenecek çok şey var ve gerçeğe ulaşmada bu sohbetler
faydalıdır.''
Süreçle beraber evrilmeyen ve evrilmeyecek olan yoktur!
bak bize, nasıl ihtiyarladık.. artık hücreler kendini
yenilerken zorlanıyor ve etkileri yavaş hareketle kendini
gösteriyor.. evvelden 40 metreye hoplardım halepteyken
ama şimdi 9 metreden fazla olmuyor.. yine halepteyken..
ve şu teist sualleri!
anlayışınıza fazla güvenmeyiniz..
Sevgili ve değerli Kütüphaneci, varsayalım sorunuzun
cevabı tam istediğiniz gibi.. ne olacak bundan sonrası?
nefsinize, zaten ayağı da kaymışmış ve işte bu neden ile
bende doğru yoldaymışımmışmış mı dedirteceksiniz.. bu mu?
pire için yorgan yakıyorsunuz..
bir kelimenin, öbürleri için anlamını mimliyor ve esas
öğrenmeniz gereken yerine, siz mimlediğiniz üzere
gidiyorsunuz..
evrim, tesadüfen'i ifade ederken siz için, biz içinse bir
süreci ifade eder durur..
Allahın ol emri ile kambiryanı ifade etmişsiniz lakin,
olmamış eksik kalmış.. sevgiler
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Fazıl kardeşim, niyet okumaya çalışmıyorum. Açık yüreklilikle, Aliaksoy un düşüncelerini merak ettiğim için sordum. Neden derseniz, Aliaksoy bazan Kuran ı savunan cümleler sarfediyor, bazan da Kurana ters fikirler savunuyor. Sanki çift kişilikmiş gibi. Acaba ben mi tam anlayamadım diye bazı sorular soruyorum, bu kez de net cevap vermek yerine yuvarlak cümlelerle geçiştiriyor. Beni muhatap alıp cevap yazmayacaksa o halde ben de o nu yok sayabilirim. İnşallah niyetimin kötü olmadığı anlaşılmıştır.
Evrim konusuna gelince, tekrar yazıyorum ki, benim eleştirdiğim ateistlerin bilimsel literatüre soktukları evrim teorisidir. Yoksa varlık alemindeki devreler, aşamalar olarak karşımıza çıkan evreler değildir. İkisini birbirine karıştırmayalım. Kaldı ki ervim teorisinin temelinde tesadüf vardır ve bunu ben değil ateistler söylemektedir.
SÜREÇ kelimesi benim için de geçerlidir. Ancak bazı ateist basın ve bilim dünyası insanları baskı altına alarak ısrarla evrim teorisini kabul ettirmeye çalışıyorlar. Bu baskı nedeniyle bazı teistler (Tanrıya ve yaradılışa inanan) canlıların kör tesadüfler ve hatalı eşleşmeler yüzünden insana kadar evrimleştiğini düşünür oldu. Bu arada (haşa) Tanrı da sözde hiç müdahale etmeden sadece ne olcağını seyrediyor!
Birde uslup konusuna değinmek istiyorum. Lütfen niyetimi tam öğrenmeden yıkıcı ifadeler kullanmayın. Bir de yazdıklarıma OLMAMIŞ, EKSİK v.s. dedikten sonra sizce doğrusu neyse onu da yazarsanız acizane ben de belki bir şeyler öğrenirim.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Bir de yazdıklarıma OLMAMIŞ, EKSİK
v.s. dedikten sonra sizce doğrusu neyse onu da yazarsanız
acizane ben de belki bir şeyler öğrenirim.
Katılıyorum.
Fazıl Bey, sayın kutuphaneciye "anlayışınıza fazla
guvenmeyin" demişsiniz de neden olduğunu söylememişsiniz.
Ben buradan tabularınıza dayanarak haraket ettiğinizi
goruyorum.
Evrimciler şu soruya nasıl cevap verecekler; canlılar
doğal seçilimle evriliyorsa, soyut duygular nereden
geldi? Görmeye, duymaya, koklamaya, aşık olmaya, nefret
etmeye neden ihtiyac duyduk? Bunlar nasıl oluştu ?
Selamlar,
Tanrı, artık kendisi gibi düşünebilen
hareket edebilen ve anlayan bir varlığı yaratmak
istediğinde, bu istek rütbeliler için hiçte tesadüf
olmadı çünkü onlar böyle bir isteğin olacağını artık
düşünmüyorlardı.
Sebebi ise insanın, yaşamış ve geçmişte
kalmış ve onlar açısından başarısızlıkla sonuçlanmış bir
enkazdan ibaretliğiydi.
Tesadüf iki yönlü. İlki,
istenenin, istendiği zamanlarda ortaya çıkışı..
ve sonu,
istemenin akıla getirilmediği zamanlarda, varoluşun
ortaya çıkışı.
İlk için, arananın hiç akıla getirilmedik
şeyden bulunuşu,
sonu için, arananın aranma sürecine
girmeden bulunuşu.
İnsan yaratma isteği, rütbeliler için
arananın aranma sürecine girmeden bulunuşuydu.
Evvel olan tecrübelerle onlar, bir daha asla bir insan
yaratılmayacağı zannına kuvvetle sarılmış kimselerdi. İlk
paragrafta ki tesadüf, bunu anlatır.
İnsanın varlığı elbette insansı olanın bedeniyle mümkün
olmalı çünkü o yaratış, bir taşıma bir seçilim bir evreye
nihayet verecek idi.
Öyleyse ilk şuurlunun evveli, ilk şuurludan milyon yıl
evvelde var olsa, o idrak vasfından uzaklığı hasebiyle
adem değil, sadece diğer varlıklardan bir türdür. Biz
tümüne eşya diyebiliriz.
İnsanın atası da diyebileceğimiz ademsilerin, mevcut
şartlarla değişim göstermeleri kaçınılmazdır.
Canlılar, eşyaya tabi
olurken, adem eşyayı kendine tabi hale getirme çabasıyla
meşguldür. Vahşiliğin içinde bir o derece vahşi,
uysallığın içinde bir o derece uysallık mecburidir.
Yüksek meyvelere erişim için çaba sarf edenle, alçak
meyvelere çaba sarf eden bir değildir ve sıcak, soğuk,
kolay ve zorun aşılması, yeter güdü ve akılla mümkündür.
Güdü verilerek hayatta kalması sağlanan insansının,
sadece şuur verilerek hayatta kalması istenmemiştir,
ondan istenen yön, tek kelime ile ibrahimi yani adem
tavrıyla hayatta kalabilmesidir.
Özlem içinde beklenip durulan cennet, Tanrının adem
vasfını kazananlardan elini çekmesidir.
Şuura kavuşan, artık insansı değil bir ademdir. Şuuru
olmayan ise eşya ve kullanmayan ise, üzerinde suç taşıyan
bir sanıktır. Kısaca varoluşumuz ilahi irade, Isı ışık su
balçık fizik kimya biyoloji ve
bilmekten ve belki anlamaktan hep yoksun olacağımız yapı
taşlarının bir süreciyle mümkündür.
İdrak edenlerin bir zaman sonra bu geriye dönüşü
araştırma istekleri yargılanamaz, kimlik ne olursa olsun.
Yaratılış gerçeğini, bu geri dönüşle, mümkün olduğunca
bile takipten sonra,
bir tesadüfe bağlamak ve aynı anda bu
bağlantıyı, tanrıyı redde kullanmak, yapanın
sorumluluğundadır. Bizi bağlamaz.
Malı öyle bir seviş seviyorsunuz ki yığmacasına!..."
(Fecr 89/20)
De ki: RABB'imin rahmet hazinesine eğer siz sahib
olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız.
İnsanoğlu da pek eli sıkıdır (cimridir) ." (İsrâ 17/100)
Tinsel tarafa ait ayetler..
İnsan psikolojisi nereden gelmiştir?
İnsanın hamuru salt maddi değildir. İnsana geçiş sağlayan
insansının hamuru elbette sadece maddidir ve onda tinseli
bulamazsınız. Şuur adını verdiğimiz kavramın gözle
görünür elle tutulur bir yanı da yoktur aynen eşyanın
aslına vakıf olamadığımız gibi. Biz şuurun varlığını veya
yokluğunu iş ve oluşlarla kavrarız. İlahi istek, insan
yaratacağım dediğinde aslında onun maddi yönünden çok
soyut yönlerine atıfta bulunmuştur ve hatta rütbeliler ne
demişlerdi? Kan dökecek bozgun çıkaracak soysuzu mu
yaratacaksın? Eylem, kan dökenin elleri ve kılıcı değil,
onun tinsel tarafıyla başlar.
İnsanı bir kaos haliyle yaratan ilahi, onun en güzel
şekilde yaratıldığını söyler yani onun güzelliği, ona
verilmiş olan somut-soyut, iyi-kötü kavramlarını içinde
barındırmasıdır. İşte bu nedenle insan kaostan
yaratılmıştır. Hamuru kaostur.
Bu cendere içinde insanın aldığı emir, zafer emridir ve
yine bu cendere içinde ilk düşmanını alt eden, öncelikle
kendinin galibi ve sonrasında alt ettiği kendi
parçasının, diğerlerinde de var olan yansımasını ortadan
kaldırma ya da çabalar şekilde bir ömür tüketmesidir.
canlılar doğal evrilirken ruhsal yönün kaynağı veya
sebebi ne? Ben kendi fikrimce açıkladım ancak insanın bir
ilahi olmadan yaratılmasının mümkün olmadığını düşündüğüm
için, ateist evrim düşüncesinde, soyutun nereden
kaynaklandığı sorusunun da muhatabı olmadığımı sanıyorum.
ve Nietzsche.. ''fiziken gelişimini tamamlamış
olanın neden ruhsal olarak hayvan kaldığını anlamıyorum.
Öyleyse eksik olanı ben tamam edeyim'' diyerek insanın
tarifini yapmıştır ve ''ahlakın soy kütüğü'' kitabında bu
çelişkiyi incelemiş, kendince çözümler sunmuştur.
Sorunuzun cevaplarını olur ki onda bulursunuz.
Saygılarımla..
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Fazıl Bey, kusura bakmayın ama felsefeye dalarak konuyu çok dağıtıyorsunuz. Düşüncelerinizi kısa ve öz beyan etseniz daha iyi olurdu.
Bu tüm verdiğiniz eşek misallerini tabiki üzerime almıyorum. Ama yine de bir konuda uyarayım. Fikirlerinizi Allah kelamı Kuran la bir ayarda tutarcasına, kabule yanaşmayanları eşeklikle itham etmeniz hiç yakışık almamış.
Ademin ilk yaratılışında meleklerin itirazının sebebi; insan derken Allah
ın neyi kastettiğini bilmeleriydi. Tabi onlara söylenen kelime Arapça
insan kelimesi değil, insanı ifade eden meleklerin anladığı şeydi. Yani
adem daha önce yaratılıp tecrübe edilip (haşa) başarısız olunmuş bir
proje değildir.
Alemlerin farklı önceliklere göre, ardı ardına yaratılması, yüce Allah ın bunu altı gün olarak ifade edişi, aslında tasarlama veya evre ihtiyacından kaynaklanmaz. İnsanı yaratmadan önce, bir arz ve etrafında bir sema ve semada yıldızlar birbirinin yartılışının üzerine kurulur. Yani dışı olmayan bir şeye iç hazırlanamaz.
Tarihsel ve zamansal sıralama ihtiyacı, insanın zaman ve mekanı kavrayabilmesi için gereklidir, Allah ın böyle bir ihtiyacı yoktur. Bu iki kavram dan başka birde gerçeklik kavramı vardır ki aslında bizim şu tartışmalarımızın özünü oluşturmaktadır.
Adem insansı canlılardan türemiş değildir. Adem ilk yaratıldığı günden beri insandır. Eşi de ondan yaratılmıştır. Türeme olsaydı eşi zaten var olmalıydı ki, her ikisine aynı anda bilinç verilsin. Böyle bir şey söz konusu değildir.
Bilinç insana sonradan verilmiş olamaz ilk yaratılışında olmak zorundadır. Bilinçsiz bir insanı ( zeka özürlü ) doğaya bırakın yaşama şansı yoktur. Asla avlanamadığı gibi her yırtıcı hayvana yem olur.
İnsanın özünde kötülük yoktur. Saf iyi ve doğru olarak doğar. Kötülükleri yanıltılması sayesinde yapar. En önemli işi yanılgılarından kurtulmak olmalıdır.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Öncelikle cevap vermem gereken nokta:
şöyle söylediniz, Yani adem daha önce yaratılıp tecrübe
edilip (haşa) başarısız olunmuş bir proje değildir.
Ancak ben, sizin bu söyleminiz yönünde fikir beyan
etmedim. Şöyle söylemiştim,
''Sebebi ise insanın, yaşamış ve geçmişte
kalmış ve onlar açısından başarısızlıkla sonuçlanmış bir
enkazdan ibaretliğiydi.'' Onlar açısından.. onlar kim?
rütbeliler.. Allah değil.
ve diğer cevap vermem gereken nokta,
Bu tüm verdiğiniz eşek misallerini tabiki üzerime
almıyorum. Ama yine de bir konuda uyarayım. Fikirlerinizi
Allah kelamı Kuran la bir ayarda tutarcasına, kabule
yanaşmayanları eşeklikle itham etmeniz hiç yakışık
almamış.
Sevgili Kütüphaneci, estağfirullah inan kimseyi eşek
olarak nitelendirmem..
Felsefe nedir?
hemen kısaca bakalım,
"Felsefe yapmak ölmeyi öğrenmektir."
Karl JASPERS
"Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir."
SOKRATES
"Doğruyu bulma yolunda, düşünsel (İdealist) bir
çalışmadır."
PLATON
"İlkeler ya da ilk nedenler bilimidir felsefe."
ARİSTOTELES
"Mutlu bir yaşam sağlamak için, tutarlı eylemsel bir
sistemdir."
EPİKUROS
"Felsefe tanrıyı bilmektir ve gerçek felsefeyle, gerçek
din özdeştir."
AUGUSTİNUS
"İnanılanı anlamaya çalışmaktır."
ANSELMUS
"İnanılanın inanılmaya değer olup olmadığını
araştırmaktır."
ABAELARDUS
"Tanrıdır konusu, tanrının tanıtlanmasıdır."
A. THOMAS
"Eleştiridir."
CAMPENELLA
"Deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerinde
düşünmektir."
F. BACON
"Felsefe yapmak doğru düşünmektir."
T. HOBBES
"Felsefe bir bilimdir ve geometrik yöntemi metafiziğe
uygulamak gerekir, felsefeyi kesin bir bilim yapmak
için."
DESCARTES
Sonuç olarak;
Felsefe Yaşamdır...
yani sevgili Kütüphaneci, kısa ve öz yazamıyorum çünkü o
zaman ifade edemem..
Gelişim için ''zaman'' olgusunu biz burada bu dünyada
yaşadık yaşıyoruz.. bize eşyanın gelişimi böyle öğretildi
ve evet yaradan elbette zaman ve mekana ihtiyaç duymadan
dilediğini ortaya koyar, biz bunu şu an için anlamaktan
uzağız, benzerlerini sadece illüzyon ile görüyoruz.. Adem
insansı değil en başta ademdi ve bilinçsizin yaşaması
mümkün değildir dediniz, oysa ben güdü demiştim.. güdü
ile hayatta kalırlar ve hatta genleri değişim gösterir,
kutup ayısı neden beyazdır ve neden ağaçlar ısıyı
hissetmedikçe çiçek açmazlar?
Ya bu adam sagdan soldan iki uc kelime ogrenmis burda demogoji yapiyor. Bos bos konusma Fazil Bey hakaretten ziyade bilgilerin kanitin
ispatin yoksa kendini komik yere dusurme dikkate alinmiyorsun. Kendi kendine hikayeler yaziyorsunki kaynagini nereden alirsin bilmem ve
hicte umurumda degil asilsiz ispatsiz denildiginde de yaygarayi kopariyorsun. Simdi birkac filozoftan alakasiz birseyler paylas alakasiz
yerlerden baska birseyler daha soyle ne kadar bilgilisin ne kadar cok kitap okudun goster bizlere bravo helal sana. Kafanin dikine
gitmeye devam et yuru bravo yollar senin.
Sayin kutuphaneci, Evrim hakkinda cesitli seyler okudum duydum celiskide kaldim ikisinede hak verdim kisa zaman oncesine kadar evrilmis
olabilecegimize daha yatkin oldum ama sizinde soylediginiz bazi seyler sayesinde bu dusuncenin yanlis oldugunu dusunmeye basladim suan.
Cunku cevabi net verilemeyen sorular var. Evrimlesiyor isek Dunyada katrilyarlarca tur olmaliydi su zamana kadar. Ve yaratiklar nasil
ucar oldu ? Insan ucmak icin kac milyon sene kollarini asagi yukari sallayacak ? Bu kanat olusmasi icin yeterli bir hareket midir ? Ari
neden programlanmis gibi hic bal yapmaktan vazgecmez ihtiyaci olmadigi halde ? Bu tip seyler dogal secilim
kuraliyla celisiyor. Neden dusunebilen tek varlik insandir ? Soyut duygular dogal secilimle nasil olusabilir ?
Ve buyuk soru; Hz Isa Kuran tabiri ile nasil Hz. adem gibi yaratilinabilir ?
Butun mahlukat ile fiziksel anlamda ayni sey oldugumuzu kabul ediyorum. Fakar onlardan turedigimize yeterli delil yok kanisindayim.
Şöyle bir geriye döndüğümde ben bana gülüyorum,
ve hatta vay eşşek herif dediğimde oluyor..
aklıma geldi de, biri daha demişti bunu bana..
''bilmezler sadece aşırırlar ve ne aşırdıklarından
habersizdirler ve şimdi bir kelime sorsan apışıp
kalırlar.. ve işte bunlar böyle adamlardır diye.. demek
onlar epey ileride. Öyleyse teşekkür etmeliler ödül
olarak kendilerine.
belki haklılar bilmem.. haklısındır belki bunu da
bilemem.
neyse, İsa nasıl adem gibi yaratılır?
İsa Allahın kelimesidir, bu isanın dıştan insan lakin
içten Rabbani bir dünyanın adamı olduğunu anlatır belki.
Basiret, hikmet adalet her ne soylu kavram varsa ona
sahip ve gözleri de bir o derece keskindir. Elçi Muhammed
her zaman Allahın kelimesi değildir lakin kelimesi
vahiydir. İsanın sözleri vahiy niteliğindedir.. O,
kitabın canlı kanlı hale getirilmiş bir şekli olmalı.
Yani Hakkın razı olduğu sözü her söyleyen değil, söz
vahiydir.
Ademin babası insansıdır ve insansı, şuurdan yoksun olan
ve güdüleriyle hayatta kalan bir varlıktır, şuurdan
yoksun oluşu o insansıyı Ademin babası yapmamaktadır.
Bunu daha evvel geçen sayfalarda dile getirmiştim.
İki veya daha fazla seçenek var.. ilki, isa Meryeme gelen
bireyin oğludur veya meryem, kendi kendini döller bir
yaradılışla yaratılmış olabilir.. ikiden fazlasını şu an
için bilemiyorum.
Ademin yaratılışı için insanın yaratılışına bakmalı.
Sperm yumurta başarı ve ilk pıhtı. Rahimde belli belirsiz
bir varlık, bazen bir kertenkeleye bazen bir diğerine
benzerken bir zaman sonra artık esas formla kendini
gösteriyor.. doğuyor, refleksleri var, hemen anne
memesine yöneliyor çok uyuyor ve bir vakit sonra
gezinmeye başlıyor.. duyduğu sözleri ve karşılıklarını
öğreniyor ve nihayet gülen öfkelenen tatlı huysuz bir
zeka ile karşınıza dikiliyor..
peki bu nasıl oluyor?
Beynin ve tüm yapının genlerini kusursuz almasıyla.
Tüm fonksiyonların merkezi konumunda olan beyin, zekanın
şuurun bizdeki kaynağı. Beyinde sorun varsa fonksiyonlar
düzgün çalışmıyor, hafızaya almıyor anlamıyor yardımsız
yaşamını idame ettiremiyor ve bir nevi et yığınına
dönüşüyor.
Kusursuz fonksiyonlarla gözlerini yaşama açan birey, bu
sefer içine doğduğu toplumun zekası seviyesine kadar
çıkıyor ve karmaşayı çözmek isterse, işte o noktadan
itibaren o yığından uzaklaşıyor ve hatta dışlanıyor..
İsanın içinde bulunduğu durum, süper üst bir zeka ile var
olması olsa gerek. Gördüğünü anlamakla kalmayıp bizzat
niteliğini niceliğini yaşayan bir zeka ki, onun bu hali
eşyaya kayıtsızlığı kabul etmiyor.
Dağıtıyorum yine kusura kalmayınız, toparlarsak eğer
adem isa ve diğer tüm varlığın varlık sahnesine inişleri,
aynı olmasa bile aynı kapıya çıkar formdadır. Meryemin
hamileliği ve isanın doğurulmuş olmasına dikkat. İsa
dilenirse bir ot gibi bir yarıktan çıkıp gelebilirdi. Ama
öyle olmamış. İsa'da bir varlığın karnında gelişmiş
beslenmiş ve nihayet süt emmiştir. İsanın durumu ademin
durumudur gibi haberini, ademin durumu isanın durumu
gibidire çevirebiliriz.. tek farkla.. isa herkes gibi
özel ancak süper üst bir zeka ile yaratılmıştır.
Anladıklarım bu ve sadece şimdilik bir iddia o kadar.
Saygılarımla.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma