Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Sayın IIVVII, evrimleşmenin geçersizliğine dair binlerce örnek vermek mümkün. Örneğin elektrikli balık ne gerek vardı da elektrik üretme ihtiyacı duydu? Ve bir canlının binlerce volt değerinde elektrik üretebilmesi ve zarar görmeden vücudunda taşıyabilmesi ve hatta suyun içinde olduğu halde kendi zarar görmeden avını çarpabilmesi ne muhteşem bir tasarım olduğunu gösteriyor. Yüzde yüz verimle ışık üreten bir böcek bunu, nokta kadar beyniyle nasıl başarabilir? Ve dediğin gibi, Adem le İsa nın yaratılışı benzerdir. İkisi de üreme faliyeti olmadan maddeye gelen emirle direkt oluşuvermişlerdir.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Al-i İmran suresi 59. ayette dikkat çeken bir ifade var:Allah nezdinde- indallah. Şu halde bir de beşerin nezdi var. İnsan nezdinde olan İsa'ya ilahlık verilmesi. Allah nezdinde ve gerçek olan tanımları ise,ikisi de topraktandır.''Ol'' dendi,oldular.,diye basitleştirilir. Ve herhalde şu denmek istenir:''Ey ehli kitap, hem anasız hem babasız olan Adem'e ilahlık vermezken,yalnızca babasız doğan İsa'ya ilahlık veriyorsunuz?'' diye zanlarına uyanlara:''Aslolan benim katımdakidir.'' diye bir azar. Ve 60. ayette de ''ilahlık yalandır,itibar etme.Aslolan ilimdir.'' denir Peygambere.
Bir pislik birikintisinde nasil kurtlar bocekler olusur
kendiliginden ? denizin icini bilmiyorum oradada boyle
durumlar varmi. Demek istedigim sey yaratilma aslinda
gozumuzun onunde. Bir et parcasini gunesin altina koyun ve
bekleyin bakalim oradan hangi hayvanlar cikacak. Peki evrim
bunun neresinde ? Etten bocek cikiyorda uygun sartlar
olustugunda topraktan insan neden cikmasin. Ve tuhaf olan
taraf bu neye gore olusuyor. Bir pislik icinden nasil
oluyorda kanatli bir bocek turuyebiliyor.
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Fazıl kardeşim, bu konuyu bir benzetme ile anlatmaya çalışayım. Bir bilgisayar programcısı bazen programda değişiklik yapmak ister. Ama değişiklik yetkisi sadece onda olduğundan, hangi kodu,satırı veya komutu değiştireceğini o bilir. Sonra tuşlara dokunur ve komutu girer. Bu değişiklik bazen kalıcı bazen de geçici olabilir. Allah ın alemlerdeki emri de buna benzer şekildedir. Ancak emrin etkisi meleklerin maddeye nüfuz etmesi veya enejinin yoğunlaştırılması şeklinde de olabilir. Bunlar mümkündür ve zaten kaos teorisini bozan bu maddesel cazibe sayesinde ahenk bulmuşuzdur. Maddeye bir arada durma emrini veren Allah, bir minik hücredeki molekülleri de kolayca yönetir. Aksi halde Meryem e giden melek emri nasıl yerine getirmiş olabilir? Eğer derseniz ki maddeye uzaktan nasıl emredilir veya etki edilir? O halde derim ki teknolojik aletlere bir bakın. Wireless, wi-fi, gsm teknikleriyle insanoğlu bile dokunmadan uzaktan kontrol sağlıyor.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Bir pislik birikintisinde nasil kurtlar bocekler olusur kendiliginden ? denizin icini bilmiyorum oradada boyle durumlar varmi. Demek istedigim sey yaratilma aslinda gozumuzun onunde. Bir et parcasini gunesin altina koyun ve bekleyin bakalim oradan hangi hayvanlar cikacak. Peki evrim bunun neresinde ? Etten bocek cikiyorda uygun sartlar olustugunda topraktan insan neden cikmasin. Ve tuhaf olan taraf bu neye gore olusuyor. Bir pislik icinden nasil oluyorda kanatli bir bocek turuyebiliyor.
Ette bulunan mikro organizmalarla etin kimyası değişir ve bu değişim larvalar için uygun duruma gelir. Sonrasında hali hazırda hangi böceğin larvası uygun ve bırakılmışsa o ortaya çıkar. Dikkat edersek burada yoktan ortaya bir çıkış değil yine vardan bir çıkış gerçekleşmektedir.
Evrim bunun neresinde diye sorulmuş.. bu çıkış bile evrimi kısmen anlatıyor, fark şu, ısı ısıkla ilk canlılığı ortaya çıkaran yapı hariç.
Salt et değil, kuluçka sürecini sağlayacak her ortam kurtlanır böceklenir. Şifa kaynağı denen bal bile kurtlanmakta güve larvalarına kuluçka görevi sağlamaktadır. Bu varoluş, bir yokun varlığı değil, bir varlığın evrelerle ortaya çıkışıdır.
Topraktan herşey çıkıyor, öyleyse insan neden çıkmasın?
O zaman, işin ehilleri toprağa döllenmiş yumurta ve hatta bir embriyo gömüp izlesinler bakalım çıkan birşeyler var mı? Elbet olmayacak. Çünkü dünyanın başından sonuna yaradılış süreci ve Rabbın tarzı değişim göstermemiştir. Dinazoruda ve kanatlılarınıda aynı yöntemle yaratan Allah, bu sistem için bu programı uygun görmüştür. Sevgilerimle
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Fazıl kardeşim, sanırım, evrimin bir program olduğunu ve Allah tarfından yazılıp kontrollü bir sürece tabi tutulduğunu düşünüyorsun. Ve insan dahil her canlının bibirinden türediğini iddia ediyorsun, değil mi? Öyle ise bunu bir örnekle açıklığa kavuşturalım. Misal bir basketbolcuyu ele alalım. Bu kişi çocukluğundan, ileri yaşına kadar basketbol oynasın. Sonra onun çocuğu da basketbolcu olsun. Böylece binlerce nesil sonraki fert kanatlı mı doğacak dersin? Yada çekirge gibi kanatlı ve bacakları gelişmiş bükümlü mü olacak? Ben se diyorum ki; evet yaratılış kontrollü bir programdır ancak, canlılar birbirinden türeyemez. Dna tür geçişine izin vermeyen bir yapıdadır. Aksi halde bugün yaşayan bu mükemel özelliklere sahip canlılar olamazdı. Etrafta kusurlu, eciş bücüş, evrilme aşamalarında binlerce tür olmalıydı. Bilimsel gerçek işte budur. Mantığın gereği de budur. İyice düşünün derim. Selamlar.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
ete hangi uygun larva bırakılmışsa, o larva uygun ortam
ile kendini gösterecektir. Sinek larvasını koyup ondan
sivrisinek çıkmasını ummak doğru olmasa gerek.
Ayrım şurada; koşulları farklı benzer iki güvenin
yumurtaları yer değiştirilirse ne olur?
Daha ılıman iklim güvesiyle, sıcak iklim güvesinde bir
değişim mümkün olur mu?
Elbette olacaktır, lakin bu değişimi kısa zaman içinde
gözlemlemek pek mümkün olmasa gerek. Orman güvesi ile
savana güvesi yer değiştirildiğinde, uzun değişim süreci
sonunda her iki türünde ortamlarına uyum sağlayacak
yapıya ulaştıkları elbette görülecektir.
Bir koca kelebeğin, askeri kamuflaj renklerine bürünmesi
onun ancak öyle bir çevreden kaynaklı olabileceğini
düşündürür. Onu çok yakından incelemiş ve tüm renklerin
ve çizimin tıpatıp askeri kamuflajı andırdığını
görmüştüm.
Sibirya kurdunun her canlı gibi kodları vardır ve siz o
hayvanı bu memlekette salarsanız, yine uzun zaman içinde
onların o koyundan sık tüylerinin yok olduğuna şahit
olursunuz elbette bu uzun yıllar alabilir.
Bunun nedeni, canlıların tümünde var olan genetiğin ve
dizilimin şartlara uyum sağlama çabası ve yeteneğidir.
Beyaz ırkı afrikanın ortasına bıraktığınızda, onların da
genetiği elbet çok uzun yıllar içinde değişecektir. Bu
uzun yıllar öyle kısa değil belki binlerce yıllarla ifade
edilebilir. Bu zenciler içinde geçerli olsa gerek.
Şuna benziyor, büyüttüğünüz çocuğun gelişimi, anı anına
gözünüz önünde olsa bile onun gerçekten değiştiğine siz
değil onu ilk ve son haliyle görenler şahit
olmaktadırlar. Elbet sizde farkında olursunuz lakin
sürece tanıklığınız, bu değişimi size çok yavaş olarak
sunacaktır.
Ağır işlerle meşgul olanlarla, kalemle çalışan bireylerde
bile farklılık göze çarpar. Kas yapıları neredeyse
birbirinin katıdır. Bu değişim şunu anlatır; insan bedeni
diğer canlılar gibi etkiye tepki vermektedir. Aynı güçsüz
adamı ağır işe koştuğunuzda onun kasları da haliyle
tepki verecek ve gelişme gösterecektir. Bu, şartlara
uyumun gereğidir.
Gözümüzle gördüğümüz şu tüm canlılık ve çeşitleri aslında
bizlere, neredeyse üzerinde var olduğumuz şu dünyanın
hikayesini anlatır. Anakaranın kıtalara bölünmesiyle,
etkenler değişmiş ve varlıklarda o etkenlerin
doğrultusunda gelişim göstermişlerdir, gelişemeyenler yok
olmuşlardır.
Soru şu; İnsanın kanatları çıkıp, kuş gibi uçar mı?
İnsanın yapısı diğerlerinden ana nokta ile ayrılır, o
nokta, insanın doğaya değil, doğayı kendine uydurma
özelliğidir. İnsan uçmak istediğinde kollarını sallamaz
ama uçmasını sağlayacak mekanizma üzerinde düşünür.
Üşüdüğünde postlanmayı beklemez, gider ısınma üzerine
düşünür ve uygular. Sünger avcıları su altında bir
insanın kalabileceğinden daha fazla kalabilir ama tüple
dalan biri saatlerce kalabilmektedir. Yalnız bir nokta
var, sünger avcısının tüm imkandan yoksun hal ile, suya
dalması demek onun istendiğinde doğaya da uyum
sağlayacağına örnek olabilir. Çünkü onun ciğerleri ve
dolaşımı sıradan insanlara göre çok daha güçlü olmalıdır.
Aynı şekilde, sıradan psikoloji sahibi insanla, kan ve
vahşetin ortasında gelişen insanın, olaya verecekleri
tepki bir olmayacaktır. Etkenler, salt fiziki değil soyut
üzerinde de değişime sebep olur.
Dna tür geçişine izin vermez demiştiniz. Yaşamın ilk
başlangıcıyla kodlar yazılmış ama aynı kodlar kendi
içlerinde değişim gösterecek yapıda düzenlenmişlerdir.
Geçişine izin vermez dediğiniz dna, diğerleriyle
neredeyse yüzde 99 benzerlik arzetmektedir. Bu ilk
başlangıçta, tüm varlığın aynılığını anlatır belki ve
sonrasında ilahi müdahale ile, birileri suda birileri
karada hayat bulmuşlardır. İnsan denen canlının ilk
oluşumuna baktığınızda aynı hücrelerden bazılarının gözü,
bazılarının kanı bazılarının kulakları ve elleri
oluşturduğuna şahit oluruz. Canlılığın ilk ortaya çıkış
serüveni de bunun benzeri olsa gerek. Kim bilir...
Katılma Tarihi: 25 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 156
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Canlılardaki boy, irilik, renk, tüyler gibi basit uyumsal değişimler dna nın sınırlı olarak izin verdiği varyasyonlardır. Varyasyonların başka bir türe geçit vermediği ortada. Dna benzerlikleri kanıt olamaz. Benzerlik şartların gerektirdiği bir durumdur ki, canlılar arasında bir uyum söz konusu olabilsin. Uzaktan aynı gibi görünen her bir kar tanesi aslında çok farklı kristal yapıdadır. Benzerdirler ama birbirinden türemezler. Hepsi sudan oluşur.
Evrim varsa halen devam ediyor olmalıydı. Değişimin binlerce yıl gerektirmesi farketmez, binlerce yıldır gördüğümüz canlıların çoğu milyonlarca yıldır yaşıyor zaten. Bunların en azından bir kısmında sıçrama, farklı türe dönüşüm veya yeni organlar gibi değişiklikler görmeliydik. Bazı yavrular annesinden farklı tür olarak doğmalıydı. Değil mi? Oysa benim gördüğüm, canlı cansız her şey mükemmel. Ne eksikleri ne fazlaları var.
__________________ Artık sadece kainat kitabını okuyorum. Daima Rabbime teşekkür ederek.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma