Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün aleyküm! Kur’an dostu Hasan Akçay kardeşim!
Bir yanlışımı daha doğrusu eksiğimi gideriyorum. Vakıa 56 diye belirtip( Resmi sıralamadaki yeriydi.) ayet numarasını belirtmemişim,belirtiyorum.
56 Vakıa suresi âyet 22, 23:
“İri parlak gözlü (eş)ler ,
Korunmuş inciler misali.”
56 Vakıa suresi âyet 35-37:
“Ve biz onları özenli bir işleyişle işledik.
Sonra onlar hiç dokunulmamış yaptık.
Eşlerine düşkün ve hepsi bir yaşta.”
Sevgili Kardeşim!
Yanıtında:“Ayette söylenen bana bundan farklı gibi geliyor. Çünkü fî zalike ifadesi var; bu durumda demek. Yani boşanan kadının gebe olması durumunda.
(Kadınların,) rahimlerinde Allah’ın yarattığını saklaması helal değildir.
Kocaları barışmak isterlerse onları geri almaya bu durumda daha haklıdırlar.
Kocanın ayrıcalıklı olması eşinin gebe olması durumunda söz konusudur ancak. Yaniayette erkeğin kadından genelde daha üstün olduğu söylenmiyor; eşinin gebe olması özelinde onu geri almaya daha bir haklı olacağı söyleniyor” diyorsun. Erkeklerin kadınlardan daha üstün olduğu söyleniyor demedim ki.
Yine:“Nisa 57:
Müminler orada temiz eşlere sahip olacak -lehüm fîhâ ezvac ün mutahharetün
Bir önceki iletinde sen açıkladın. Mümin kelime olarak erildir ama insan olarak dişil anlama da gelir. Yani cennette her şey gibi eşler de temiz olacak. Kadınların kocaları temiz olacak; erkeklerin karıları. Doğal değil mi?”Diyorsun. Tabiî ki. Farklı bir şey düşünmüyorum.
Tur 20 ile ilgili aşağıdaki tahlilini de takdir ile karşılıyorum
“Tûr 20:
Dizi dizi koltuklara yaslanacaklar.
Mütteki’îne alâ sururin masfûfetin
Ve Biz onları tertemiz pınarlarlabir araya getireceğiz.
Ve zevvecna hüm bi-hûrin aynin
ZEVVECNA, fiildir; eşleriz demek; yani bir araya getiririz. Ayette asla hurilerden söz edilmiyor. Buradaki hûr, senin bir önceki yazında açıkladığın üzere, havariler ile aynı kökten geliyor. Havarilerin ak giysileri sağlıklı ve temiz olmayı temsil eder. AYNİN ise su gözleri yani pınarlar demek. O halde ayetteki HÛRİN AYNİN, tertemiz pınarlar anlamına geliyor.Ayetin siyak ve sibakı zaten bunu gösterir.”
Evet“AYN” ın su gözleri ve pınar anlamları da vardır.Kur’an’ da iki kullanım da vardır.
Örneğin: 3:13, 5:45, 5:83, 7:116, 7:179, 7:195, 8:44, 11:31, 12:84, 15:88, 18:28, 20:40, 76:6 vb… ayetlerinde göz anlamı kullanılırken;
2:60, 7:160, 15:45, 26:57, 55:50, 55:66, 76:18 ….ayetlerde de pınarlar anlamı kullanılır.Bu durumda sizin de belirttiğiniz gibi Hurun aynun: “tertemiz pınarlar”/ berrak pınarlar olur.
Evet ayetin siyak ve sibakı düşünüldüğünde; yiyecek ve içeceğin yanında iman edenlere verilecek saf pınarların anlatılıyor olması da düşünülebilir.
Yukarıdaki Vakıa suresinin belirttiğim ayetlerinde de benzer yoruma gidilebilir.
Bütün bunlarla birlikte bu güzellikleri paylaşmamıza vesile olan ise Alperen Kardeşimizin “HURİ” sorusuydu. Biz bu Huri kelimesinin meal ve tefsirlerde çarpıtıldığını belirterek bu sözün geçtiği ayetlere dikkat çekip: Bu iki sözcük beraber “Hûrun ıynün” gibi kullanıldığında anlam, “iri parlak gözlüler anlamında olur ki, orada verilen eşleri nitelediğinden “iri parlak gözlü eşler” anlamı kazanır. Tefsir ve meallerde “iri parlak gözlü hûriler” ifadeleri yanlıştır. Böyle anlam verildiğinde sıfatlar kişileştirilmiş olur. “İri parlak gözlüler” denince “hûr” sözcüğünü lafızdan yok etmek gerekir.Bu günkü yanlış inancın kaynağı da budur. Bu yanlış anlayış, yani Hûr ve ıyn sözcüklerinin dişi olarak algılanması eski tefsircilerin hatalarıdır. Eldeki bilgi ve belgelere göre de ilk hata Hasan Basrî ile başlamıştır. Arkadan da yüzlerce yalan ve tutarsız rivayet ile bu fikir desteklenmiştir. Diye belirtmiştik.
Sonuç:
Allah'a inanıp Kuran'ı rehber edinenlerden "Huri"lerin varlığına inananları Kuran'ı iyice okuyup düşünmeye davet ediyorum.
"Şehit"lere ve “inananlara” 72 huri verilecek sözü Allah'tan gelemez. Bu görüşü destekleyenler ve başkalarına aşılayanlar Allah'ın huzuruna çıkacaklarını unutmasınlar.
Allah’a emanet ol Hasan Kardeşim. İlminden sürekli yararlanmak dileğiyle.
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün aleyküm! İman kardeşim!
Allah cümlemizden razı olsun.Duan niye kabul olmasın ki;
Allah:
A'raf 55,56 da "Rabbinize boyun bükerek, gizlice/ürpererek yakarın. O haddi aşanları/azmışları sevmez.
Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın.Ürpererek ve ümit ederek dua edin O'na.Hiç kuşkusuz, Allah'ın rahmeti güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.
A'raf 180' de "En güzel isimler Allah'ındır; O'na onlarla dua edin.
O'nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın.Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir." buyuruyor.
"Şüphesiz Allah ve melekleri Resulu destekliyorlar./ona yardım ediyorlar/onun için gereğini yapıyorlar.Ey mü'minler! Siz de ona destek olun ona yardım edin/onun için gerekeni yapın ve onun güvenliğini tam bir güvenlikle sağlayınız."
Değerli Kardeşim İman!
Sizlerin de aynı duyguları paylaştığınızı düşünüyorum.
Rabbimizin salatı, yardımı ve desteği sadece peygamber efendimize değil müminlere de.
Not:Ayetlerin Arapça metinleri copy/paste tekniği ile buraya alınırken sitenin yapısından kaynaklanın bir kodlama hatası oluştu ve ayetlerin kelime araları bazı ilgisiz rakamlarla bölündü.Bunları göz önüne alarak okumanızı rica ederim.
Nisa Suresi'ni Anlama Çabası
Sizi nefs-i vahidden yaratan,o tek nefsten onun zevcesini de yaratan,ve bu ikisinden birçok erkekler ve kadınları yaratıp yayan Rabbinizden sakının.Bu şekilde sizi bir akrabalık bağı ile birbirinize bağlamış,bu bağı koparmaktan sakının.Bu 1. ayet "bağ" ile birbirimize bağlı kılındığımızı,ve bu bağı yaratanın Rabbimiz olduğunu bize söylüyor ve bize "tenasül"den bir bahis açıyor.Yani bu ayet bu ortaya koyduğu giriş ile bize,yani akrabalık bağı ile biribirimize fıtraten bağlı olan biz beni Ademe,insan neslinin devamlılığı sürecinde evlenme-doğum ve ölüm vakıalarıyla beraber nasıl bir hukukla çerçeveleneceğini işaret ediyor.
2.ayet;yetimlere mallarını verin,helali harama değişmeyin,yetimlerin mallarını kendi malınıza katarak,temiz olan malınızı pisleştirmeyin,bu büyük günahı işlemeyin diyor.Burada bize bir hak kavramı veriyor:"yetim hakkı",ve bunun yanısıra temiz/helal yeme/kazanmayı emrediyor,yapacağımız her haksızlığın temiz kazancımızı pisleştireceğini söylüyor.
3.ayet;tenasülün hukuki çerçevesi çizilmeye başlanırken,yani nikah ile ilgili adalet-i mahzanın en öncelikli olan(yetimler)dan başlayarak sırasıyla hak ve ödevler ihdas ediliyor.Öncelikle bir önceki ayette(2.) bize "yetim hakkı" hususundaki hassasiyeti emreden Rabbimiz,evlilik kurulabilecek-nikah ahdi gerçekleştirilebilecek kadınlar arasında da ilk "yetim kızlar"ı zikrederek,yetim hakkının gözetilmesi hususundaki Rabbimizin hassasiyetini bize yineliyor.Yetim bir kızla evlenecek isen adaletli olacaksın;eğer bu adaleti temin etmede özgüvenin yoksa o takdirde yetim kız almayacaksın.O halde yetim kızlar dışında kalan diğer helal kadınlardan 2,3 en çok 4 olmak üzere evlenebilme ruhsatını veriyor ve fakat hemen bu ruhsatı da,o birden fazla olan eşler arasında "adaletli olmak" emriyle sınırlandırıyor(tahdid ediyor).Eğer o eşler arasında da adaletli olamayacak isen o zaman tek eş ile yetineceksin,veya cariyelerinle yetineceksin diyor.
müteakip ayetlerde evlilik akdinin gerçekleştirilmesi ile ilgili mehir,v.s şartları;evlilik akabinde doğan ilişkiler çerçevesinde miras hukuku tanzim edildikten sonra 22. ayetten itibaren kendisiyle evlenilemeyecek kadınlar zikrediliyor.23.te tafsilatlı bir şekilde kendisiyle nikah ahdi gerçekleştirilemeyecek kadınlar sayıldıktan sonra 24. ayet,23.te kendisiyle nikah yapılması haram kılınmış kadınlara "ve" bağlacıyla bağlanarak bunlara
Kod:
" وَالْمُح 18;صَنَاتُ مِنَ النِّسَا 69; "
(muhsenat kelimesi arapçada"kendisini zinadan korumuş kadın"demektir)kadınlar(nisa)dan kendilerini zinadan korumuş olanlarının arasından evli olanlar da ekleniyor;ve
Kod:
"إِلاَّ مَا مَلَكَتْ أَيْمَان 15;كُمْ "
"illa" ile bu kendini zinadan korumuş kadınlardan,"sahip olunan köle kadınlar"istisna tutuluyor.22,23 ve 24 te sayılan kadınların dışında kalan
Kod:
مُّحْصِن 16;ينَ غَيْرَ مُسَافِح 16;ينَ
olarak,yani zinadan kaçınan iffetli kadınların iffetli erkeklere helal kılındığı söyleniyor.
25.ayette
Kod:
" الْمُحْص 14;نَاتِ الْمُؤْم 16;نَاتِ "
ile yani kendini zinadan korumuş hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyenin,mümin cariyelerle evlendirilmesi buyuruluyor.Ve ayetin devamında ,yani gücü yetmeyenleri mümin cariyelerle evlendirin öğüdünü verdikten sonra,şimdi evlenecek olan o erkeğe o mümin cariyeleri zinadan kaçınan ve gizli dost edinmeyen iffetli kadınlar olmaları halinde,sahiplerinin iznini alarak ve mehirlerini de güzellikle vererek nikahlamasını emrediyor.Burada cariye ile evlenme izninin çerçevesi çiziliyor.Bu iznin "günaha girme korkusu içinde bulunanları" kapsadığı belirtiliyor;amma bu izni kullanmayıp sabretmenin ise daha hayırlı olduğu zikrediliyor.Yani 25. ayet günaha girme korkusu içinde bulunan ve hür mümin bir kadınla evlenmeye gücü yetmeyen bir erkeğin bir cariye ile,o cariyenin mümin ve iffetli olması şartıyla evlenebileceğini bildiriyor ve böyle gücü yetmeyen kimselerin gücü yerinde olanlarca evlendirilmesini öğütlüyor.Ayrıca ayetin devamında,bu cariyelerle evlenildiği vakit,nikah altında bulunan bu cariyenin zina yapması halinde hür kadınlara tatbik edilen cezanın yarısı kadar bir ceza verilebileceğini bildirmek suretiyle;bize cariye(hür iradesi elinde bulunmayan)ile hür kadın (iradesini özgürce elinde tutan) arasındaki hukuki fark hatırlatılarak,cariye ile evlenmekten sabretmenin daha hayırlı olduğu,ve böylece de hür kadınla evlenmenin cariye ile evlenmeye tercihen üstünlüğü ortaya konuyor.
Kod:
وَالْمُح 18;صَنَاتُ
Kod:
فَانكِحُ
Kod:
ً أَن يَنكِح
Nisa-24 ten
Kod:
وَالْمُح 18;صَنَاتُ مِنَ النِّسَا 69;
kadınlardan kendini zinadan korumuş bulunan evli olanlar
Kod:
إِلاَّ مَا مَلَكَتْ أَيْمَان 15;كُم
istisna getiriyor- sahip olduğunuz cariyeler müstesna
: “zinadan kendini korumuş hür kadın” la evlenmeye (buradaki
Kod:
وْلاً أَن يَنكِح
yani evlenmeye gücü yetmeyen o erkek/3.tekil kişi) gücü yetmeyenler için sahip olunan cariyelerden mümin olanlar (ile evlendirin- öğüt tarzında zımnen ifade ediliyor,ve fakat burada fiil olarak evlendirin fiili kullanılmıyor,yani buradaki
Kod:
“يَنكِح”
evlendirin demek değil,3.tekile çekilmiş nikahlanmak-evlenmek fiili ve
yetimler arasında nikahladığınız-evlendiğiniz vakit(ve devamında -adaletli olamayacağınız çekinceniz varsa….) anlamında.
3.ayetteki nikahlanmak fiili 2. çoğula çekimlenmiş,25.ayette 3.tekile çekimlenmiş.Fark bundan ibaret.Sizin teklif ettiğiniz gibi “fenkehu” farz edersek bu sefer 1.tekile çekmiş olmaktan başkaca bir anlam zenginliği katamıyoruz,hem görüldüğü üzere anlam yeterince zengin,ekstra zorlama uğraşılara gerek bırakmayacak kadar açık.
Görüldüğü gibi hiçbir surette hiçbir yerde çelişki yok.
Elbette günümüzde çok eşlilik uygun değildir, fakat çok eşlilik haram demek hüküm vermek olur . Ayetlerin hiçbirinde de çok eşlilik yapmayın haramdır , günahtır gibi bir ibare , bir hüküm yok, ancak bir ayette de bakıyorsunuz tek eş daha hayırlıdır sizin için diyor
Bu bağlamda, dinsel konularda hüküm koyucu Allah olduğuna göre, çok eşlilik yasaktır diyemeyiz, ancak bu demek değil ki 4 kadınla evlen...
Elbette doğru değildir, ancak yetimleri koruma amaçlı evlenilmese bile himaye altına alınıp, maddi destek sğlanabilir
Fakat ayetleri çarpıtan uydurma İslama inanan zihniyet, bunu suistimal edip, bir sürü eş alıp harem kuruyorlar ! ve adilce davranmıyorlar eşlerine. Bu bağlamda elbette tek eşlilik daha hayırlıdır
Ama dediğim gibi hüküm koyma yetkisi Allahın. Haram- günah-yasak dememişse bunu en doğru şekilde uygulamak gerekir gerektiği duurmda
forumu bastan sona okudum dost 1 ın alıntı yaptığı bır yazıdada açıklandığı gibi çok eşlilik ozaman ki şartlarda yetimlerinin kadınlarını yanı bakan annelerını ve dolayısıyla yetımlerı hımaye altına almak ve carıyelerıde yanı köle kadınları nıkaha gecırerek özgurluk vermek ve süregelen ilişkiyi akıde,sözleşmeye bağlama amaclı yapılan kadın ve yetım haklarına yönelık sosyal bir kampanyadır,ancak devlet izniyle karar verılirse yapılabilir ferdi kararla olmaz,burda peygamberımız devlet baskanı unvanıyla sosyal kampanyayı baslatmıştır,ve uygulamanın amacında toplumsal duyarlılık ,hımaye vardır,keyfi değildir.müşrıklerle yapılan savaşlar sonucunda mağdur olan yetımlerın kadınlarını yanı onlara bakan annelerını adaletlı davranamam dıye nıkahlamak istemeyenede en azından carıyelerınden birini akıde bagla ona özgur bır kadın gıbı haklar ver denmıstır.hercey acık ve net...
Çok eşllik vıcdanen yanlıştır adem ve havvadan bu yana bu böyle olmalıdır,Hz Adem,Hz,Zekeriya,Hz İbrahim,Hz Nuh,Hz Ali,tek eşlidir.Zarurı şartı devlet belırler, nefsi arzularına uyan zınaya kulp arayan fert degıl,zina hastalıktır,tutulanı 4 kadında kesmez,nıkah ahdine göre hastalıktada karısına sırtçevırmeyeceğini yemin eden erkek nasıl kısır dıye yuzçevirir yada cınsellık azaldı bitti dıye?
Ayrıca ıslam ,arap toplumunda hakolduktan sonra eskıden yapılan evlılıklere mustesna tutmuş yenı sayfa acmıştır. Carıyelık gibi uygulamalar artık zaten olamaz islam öncesıdır,ayete göre bunlarda nıkah altına alınmalıdır.kısaca çok eşlilik şu an ki şartlarda yapılamaz,eger ılla hımaye edılecekse yetım ve dullara maddı destek çıkılır kardeş aile gıbı...
Yetimler konusunda adaleti koruyamayacağınızdan korkarsanız, sizin için temiz kılınan kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Eğer bu durumda adaleti gözetemeyeceğinizden korkarsanız, bir tek kadınla yahut yeminlerinizin/sağ ellerinizin sahip olduklarıyla yetinin. İşte bu, haksızlığa sapmamanız için en uygun yoldur.
Senden kadınlar hakkında fetva soruyorlar. De ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor." Yazılmış hakları olanı kendilerine vermeyip de kendileriyle nikâhlanmak istediğiniz kadınların yetimleri hakkında, ezilip horlanan çocuklar hakkında, yetimler için adaleti yerine getirmeniz hakkında. Kitap'ta olup da yüzünüze karşı okunan şeyler var. Hayır olarak yaptığınız her şeyi Allah, hakkıyla bilmektedir.
Ayetteki “ مثنىmesna”, “ ثلاثsülase” ve “ رباعrüba” sözcükleri üleştirme sayı sıfatları olup, anlamları; “ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder” demektir. Dolayısıyla bu ifade ile; “bölüşürken topluluktan, ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder kadını nikâhlayacaksınız” denmek istenmiştir. Yoksa bu ifade kesinlikle “ikinci kadını nikâhlayabilirsiniz, üçüncü kadını nikâhlayabilirsiniz, dördüncü kadını nikâhlayabilirsiniz” demek değildir.
Buradaki anlamı aşağıdaki şekilde açıklamak mümkündür:
“Ey insanlar! (Surenin başındaki hitap sadece Müslümanlara değil, tüm insanlaradır. Yani topluma, kamuya, kamu yönetiminedir.)
Toplumdaki yetimlere karşı adalet korunamamışsa, yetimler mağdur durumda iseler; toplanacaksınız ve yetimlere bakmakla mükellef olan kadınları, onların özelliklerini ve kendi özelliklerinizi dikkate alarak, ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder nikâhlamak üzere bir kampanya düzenleyeceksiniz. Böylece yetimler üvey çocuklarınız, yetimlere bakmakla mükellef kadınlar da eşleriniz olacak. Bu işlem sonucunda, yetimler ile onlara bakmakla mükellef kadınlar akrabalarınız durumuna gelecek, siz de onlara artık akrabalık hak ve hukukunu uygulayacaksınız.”
Piyasadaki meal ve tefsirlerde (!) ise, yapılan eklentilere rağmen ifadelerde görülen anlam bozuklukları ve cümle düşüklükleri, bu yazarların ayeti anlayamadıklarını göstermektedir. Ayrıca, bu meal ve tefsir sahiplerinin, ayetin gerçek anlamını kavrayamadıklarını ortaya koyan bir diğer husus da, ayetteki “NİKÂHLAYINIZ” emri hakkında vucup ifade etmeyip nedb ifade ettiğini ileri sürmeleridir. Yani, onlara göre ayet güya, Müslümanlara iki kadınla, üç kadınla, dört kadınla evlenmeyi mecbur kılmazmış da, “ister evlenin ister evlenmeyin, serbestsiniz” anlamında bir keyfîlik ifade etmekteymiş. Ama isteyen, ikinci, üçüncü, dördüncü kadını nikâhlayabilirmiş.
Halbuki yukarıda gösterdiğimiz gibi, ayetin dörde kadar evlenebilmekle hiç ilgisi yoktur. Ayet, olağanüstü hâllerde (yetimlerin mağduriyetleri korkusu oluştuğu şartlarda) başvurulması gereken bir kampanyadan bahsetmekte ve insanları (evli olsun, bekâr olsun), bu kampanyaya katılmaya mecbur etmektedir.
Şayet o takdirde de adaleti gözetemeyeceğinizden korktuysanız, yetim kadınlarından bir tanesini nikâhlayın. Ya da sahibi bulunduğunuz cariyenizi nikâhlayın.
Yani; “YETİMLERİN KADINLARININ ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder paylaşılması sonucunda, eşler arasında yeme içme, barınma, evlilik ilişkileri bakımlarından adaletli davranamayacaksanız, bir tane yetim kadınını nikâhlayacaksanız ya da hürriyeti olmayan cariyenizi (kadın kölenizi) nikâhlayacaksınız.”
Görüldüğü gibi bu sosyal kampanyadan kaçmak yoktur. Olağanüstü hâllerde yapılacak olan bu kampanyaya herkes mutlaka katılacak, toplumdaki sorunun çözümüne katkıda bulunacaktır.
Piyasadaki meal ve tefsirlerde (!) ise “Bir tane ile yetinin” şeklinde, ayetin kelime ve harfleriyle hiç mi hiç ilgisi olmayan bir ifade uydurulmuştur. Ayette “YETİNİN” diye bir yüklem yoktur, ayetteki yüklem; “NİKÂHLAYINIZ”dır.
Bu konuda süleyman ateş de mantıklı bir açıklama yapmış görünüyor
Çok eş almak ne emir ne ibadet ne de fazilettir
Soru: Pek çok din bilgini, ikinci eş alabilmek için birinci eşin müsaadesinin olması gerekir diyor. Halbuki okuduğum kitaplarının hiç birinde Peygamberimizin evlenmek için eski eşlerinden izin aldığına dair bir kayıt yok. Her ne kadar Kuran, bir eşle iktifa edin diyorsa da asr-ı saadette buna uyan hiçbir sahabiye kitaplarda rastlamadım. Eğer onlar çok eşliliği Peygamber’e uymak için tercih ettilerse bu bizler için de geçerli değil mi? Dört nikâhlı eş, sayısız cariye, zinanın cezası yüz değnek. Bugün çok eş yok, cariye yok, ceza yine yüz değnek. Bunda bir haksızlık yok mu?
(Mehmet Nafiz Özdemir)
Cevap: “İkinci eş alabilmek için birinci eşin iznini almak gerekir” diyen bir din alimi bilmiyorum. Sizin din alimi dediğiniz kimler acaba? Din, insanların sözleriyle değil, kitap ve sünnetten delille olur. Bütün sahabilerin çok evlliliği doğru değildir. Hiç evlenmeyen sahabiler olduğu gibi tek eşle yetinen sahabiler de vardır. Birkaç eş alabilmek için biraz mal varlığı gerekir. Ebuzer bir tek eşle yetinmiştir. Hz. Ali de Hz. Fatıma ölünceye dek tek eşle yetinmiştir. Kardeşim bu zamanda tek kadını geçindirmek öyle kolay değil.
Ama eskiden hayat sadeydi. Şimdi şartlar değişti. Nice kimse tanırım ki çok eşliliğe heveslenip bir eş daha almış ancak sonunda ailede huzur diye bir şey kalmamış ve eşlerinden birinden ayrılmıştır. Çok eş almak ne emirdir, ne ibadet, ne de fazilet. Sen eğer biriyle mutlu bir aile kurarsan ondan iyisi yok. Hiç macerayı düşünme. Zina cezasını belirleyen insanlar değil, Kuran’dır. Nur Suresi’nin ikinci ayetinde zina eden kadın ve erkeğe yüz sopa vurulması emredilmektedir. Bu ayetin hükmünü kaldırma yetkimiz yok. Ama din sınırlayıcı değildir. İnsanın ihtiyacı varsa karşılıklı rızayla evlenir.
Savas1 ve Suleyman atese çokeşlılik sebest konusunda katılmıyorum,bu şartı fert degıl devlet belırler sosyal bır kampanyadır,peygamberımız bunu devlet baskanı unvanıyla yapmıştır,kişilerın keyfı nefsı uygulaması değildir,sorun yıne gelenekçı tefsırdır.EGER ÇOKEŞLİLİK ONAY ALSAYDI BUTUN KADINLAR IÇIK SERBESTLIK VERILIR YETIMLERIN KADINLARINDAN YANI ONLARA BAKAN ANNELERINDEN BAHSEDILMEZDİ AYETIN BAŞINDA...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma