Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Allah’ın razı olduğu peygamberlere “gayb”i bildirmesi:
Hakkı YILMAZ (www.istekuran.com)
Rabbimiz bazı gayb haberlerini, seçtiği ve kendilerinden razı
olduğu elçilere bildireceğini bu ayetlerden başka ayetlerde de bildirilmiştir:
Âl-i Imran; 179:
Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırt edinceye kadar müminleri, sizin
kendisi üzerinde bulunduğunuz şey üzerinde (durumda) bırakacak değildir. Allah
sizleri gayb üzerine muttali kılacak da değildir. Velâkin Allah, elçilerinden
dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah’a ve elçisine iman edin. Eğer iman
eder ve takvalı davranırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır.
Yusuf; 86:
& nbsp;
Dedi ki: “Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah’a arz ederim. Ve
sizin bilmediğiniz şeyleri Allah’tan biliyorum.
Yüce Allah, gayb haberlerini elçilerine -tıpkı Medine’de geçen
konuşmaları bu surede peygamberimize vahyettiği gibi- vahyederek bildirir ve bu
haberler, elçilerin daha önce bilmediği haberlerdir. Elçiler de görevleri
gereği, kendilerine vahyedilen haberleri Allah’ın mesajı olarak insanlığa
iletirler. Bunun böyle olduğunu gösteren Kur’an’da daha birçok ayet vardır:
Âl-i Imran; 44:
Bunlar (Imran
ailesi, Meryem ve Zekeriyya ile ilgili anlatılanlar), gayb haberlerindendir.
Bunları sana vahyediyoruz. Çünkü onlardan hangisi Meryem’i sorumluluğuna alacak
diye kalemlerini atarlarken (kur’a çekerlerken) sen yanlarında değildin. Onlar
çekişirlerken de sen yanlarında değildin.
Hud; 49:
& nbsp;
Bunlar (Nuh ile ilgili anlatılanlar), sana vahyettiğimiz gayb
haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordunuz. Şu hâlde
sabret. Şüphesiz akıbet, takvalı davrananlarındır.
Yusuf; 102:
İşte bunlar (Yusuf ile ilgili anlatılanlar) sana vahyettiğimiz gayb
haberlerindendir. Onlar işlerine birlikte karar verip tuzak kurarlarken sen
yanlarında değildin.
Kasas; 44–46:
Biz Musa’ya o emri yerine getirttiğimizde, sen batı tarafında değildin. Sen
tanıklardan da değildin.
Ancak Biz birçok nesiller inşa ettik de onların üzerine ömürler uzayıp geçti.
Ve sen Medyen içinde yaşayıp da ayetlerimizi onlardan okuyarak öğrenmiş
değilsin. Ancak gönderen Biziz.
Seslendiğimiz zaman da sen Tur’un yanında değildin. Ancak Rabbinden bir rahmet
olmak üzere senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman
için. Umulur ki, öğüt alıp düşünürler diye.
Âl-i Imran:
49: & nbsp; Ve onu
İsrailoğullarına bir elçi yapacak: “Şu bir gerçek ki, ben size Rabbinizden bir
mucize getirdim. Ben, çamurdan kuş görünümünde bir şey yapar, ona üflerim de
Allah’ın izniyle o kuş oluverir. Ben, körü ve abraşı iyileştirir, ölüleri
Allah’ın izniyle diriltirim. Evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi
size haber veririm. Eğer inananlarsanız bunda sizin için kesinlikle bir mucize
vardır. Tevrat’tan önümde bulunanı doğrulayıcıyım. Size yasaklanmış olanların
bir kısmını serbest edeceğim. Rabbinizden bir mucize de getirdim size. Artık
Allah’a takvalı davranın ve bana itaat edin.”
Allah’ın Kur’an’daki bu açıklamalarına rağmen bazı müşrik
ahmaklar, peygamberimizin “gayb”i bildiğine dair kitaplar yazmışlar, bazıları
da yazılan kitaplardan derlemeler yapmışlardır. Ama yukarıdaki ayetlerle de
sabittir ki, Kur’an’da bildirilenler haricinde peygamberimize izafe edilen
“gayb”i bilme haberlerinin tümü yalan ve uydurmadır. Allah’ın mesajında yer alan bunca ayete rağmen hâlâ
peygamberimizin gaybi bildiğini iddia eden ve bu asılsız iddiaya inanan
insanlar, bize göre ya Kur’an okumamışlardır veya okudukları hâlde yukarıdaki
ayetlere itibar etmemektedirler. Ama böyle de olsa bu insanlar, Allah’ın
bahşettiği ve insan olma ayrıcalığının yegâne göstergesi olan akıllarını biraz
işletseler ve sadece aşağıdaki basit akıl yürütmeleri yapsalar, yine de
Allah’ın cehennem vaadine muhatap olmaktan kurtulabilirler:- Tarih ve siyer kitapları yanında, “sahih” denilen hadis
kitaplarında da genişçe yer verildiği gibi peygamberimiz, hem Mekke’de hem de
Medine’de istihbaratçı casuslar kullanmıştır. Eğer peygamberimiz “GAYB”İ
BİLSEYDİ, BU YÖNTEME GEREK DUYMAZ, “gayb”i bildiği için durumu kendine göre
değerlendirirdi. - Yine tüm “sahih” hadis kitaplarında belirtildiği gibi
peygamberimiz, mahkemelerde baktığı davalarda her iki tarafın da davalarını
ispat edebilmeleri için mutlaka tanıklar getirmelerini istemiştir. Eğer
peygamberimiz “GAYB”İ BİLSEYDİ, TANIK BEYANINA GEREK DUYMAZ, “gayb”i bildiği
için hükmünü ona göre verir geçerdi.- İslâm tarihinde çok önemli bir yer tutan ve başta kendisi olmak
üzere tüm Müslümanları tedirgin eden İFK olayında peygamberimiz, “gayb”i
bilmediğinden çok üzülmüş, endişelenmiş ve eşi Ayşe’yi babasının evine
göndermiştir. Ta ki, vahy gelip de Ayşe’nin suçsuzluğu, ona iftira edildiği
açıklığa kavuşuncaya kadar. Eğer peygamberimiz “GAYB”İ BİLSEYDİ, BUNLARA HİÇ
LÜZUM KALMAZ, bu olayın bir iftiradan ibaret olduğunu söyler, hem kendisi hem
de Müslümanlar üzülmezlerdi. Ama Allah, yukarıda görüldüğü gibi, razı
olduğu peygamberine “gayb”i (Ayşe’nin suçsuzluğunu) bildirmiş ve peygamberimiz
de Ayşe’nin suçsuzluğunu vahy ile öğrenmiştir. - Mescid-i Dırar olayında da peygamberimiz münafıkların bu
mescidi ne amaçla yaptıklarını bilemediğinden (“GAYB”İ BİLMEDİĞİNDEN),
olayı hoş görmüştür. Ama münafıkların kötü amaçlı oldukları ve oranın bir fesat
yuvası olduğu kendisine Allah tarafından vahy ile bildirmiştir. (Tövbe; 107,
108)- Tahrim suresinden öğrendiğimize göre peygamberimiz,
eşlerinin kendisine kurdukları entrikaları bilmediğinden (“GAYB”İ
BİLMEDİĞİNDEN), olay kendisine Allah tarafından vahy ile bildirmiştir. - Peygamberimiz, muhatap olduğu insanların, doğru sözlü mü,
yalancı mı, mümin mi, münafık mı olduklarını bilmediğinden (“GAYB”İ
BİLMEDİĞİNDEN), bu konular yine kendisine Allah tarafından vahy ile
bildirilmiştir. (Tövbe; 101)
Kur’an okumayan, Kur’an’a itibar etmeyen ve yukarıdakilere benzer
akıl yürütmeleri de yapmayan bu insanlar ne gariptir ki, çok itibar ettikleri
hadisler arasında yer alan ve peygamberimizin bizzat kendi ağzı ile “GAYB”İ
BİLMEDİĞİNİ söylediği şu hadise de itibar etmemişlerdir:
Sahih-i Buhari, Kitab-ı Mağazi rivayet no 49
“....... Muavviz kızı Rubeyyi şöyle demiştir: ‘Ben gelin olduğum
günün kuşluk vaktinde Peygamber benim evlenme törenime geldi. Ve senin
oturduğun gibi benim döşeğim üzerine oturdu. O sırada bir takım kızlar def
çalıp Bedir’de şehit olan babalarını övüyorlardı. Bu kızlardan birisi:
-İÇİMİZDE BİR PEYGAMBER VARDIR Kİ, O, YARIN NE OLACAĞINI BİLİR.
dedi.
Bunun üzerine Peygamber:
- “ÖYLE SÖYLEME, söylemekte olduğun şeyleri söyle!”
buyurdu.
Bütün bunlar göstermektedir ki, eğer akıl özürlü değiller ise,
peygamberimizin “gayb”i bildiğini iddia eden ve bu iddiaya inanan insanların bu
davranışları, peygamberimizi ilâhlaştırmak suretiyle sadece Allah’a ait olan
dini yozlaştırma çabasından başka bir şey değildir.
Ayet grubundaki; “Çünkü O, Rabblerinin gönderdiklerini gereği gibi
tebliğ ettiklerini bilsin diye onun önünden ve ardından (her tarafından)
gözetleyiciler salar. O, onların yanında olan her şeyi kuşatmıştır. Her
şeyi de sayısı ile saymıştır.” ifadesiyle, Allah’ın emir ve vahyleri kuşattığı,
O’nun ilminin dışında bir şeyin olmadığı açıklanmıştır. Bu husus, En’âm
suresinde daha ayrıntılı olarak verilmiştir:
En’âm;
59: & nbsp;
Ve gaybin anahtarları yalnızca O’nun katındadır. O’ndan başka hiç kimse onları
bilmez. Karada ve denizde olanları da bilir O. O bilmeksizin bir
yaprak dahi düşmez. Yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru hiçbir şey
yoktur ki apaçık bir kitapta bulunmasın.
Allah’ın vahyini ve elçisini koruduğu hususu ise, farklı
zamanlarda farklı ifadelerle tekrarlanmıştır:
Hicr;
9:
Hiç kuşkusuz Biz, o ZİKİRİ Biz indirdik Biz. Ve mutlaka Biz onun için
koruyucularız.
Maide;
67: & nbsp;
Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun
verdiği elçilik görevini iletmemiş (yerine getirmemiş) olursun. Allah da
seni insanlardan koruyacaktır. Allah kesinlikle, küfre batmış topluluğa
doğru yolu göstermez. Hakkah; 44–47: Eğer o
(elçi; Muhammed) bazı sözleri bizim sözlerimiz olarak ortaya sürseydi,Kesinlikle ondan sağ elini koparırdık (tüm gücünü alırdık). Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. Sizin hiç biriniz ona siper de olamazdınız.
Hacc;
52: Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o bir şey
arzuladığı zaman, şeytan onun arzusuna bir şeyler atmış olmasın. Bunun üzerine
Allah şeytanın attığı şeyleri şüpheyi giderir. Sonra da Allah,
ayetlerini tahkim eder (güçlendirir). Ve Allah Alim’dir (her şeyi en iyi
bilendir), Hakim’dir (yasalar koyan, güçlendirendir).
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|