HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Alıntılar, Makaleler
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Alıntılar, Makaleler
Konu Konu: DOĞRUYU SÖYLEYENİ .. Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

Araplar nefret kültüründen vazgeçmeli

Araplar nefret kültüründen vazgeçmeli
Sünni ve Şiilerin mezarlarını bile ayırıyoruz, gayrimüslimleri tebrik etmeyi, Anneler Günü'nü ve müziği haram kılıyoruz, çocuklarımıza nefret aşılıyoruz. Arap dünyası değişmezse gençlerimizin üretken olması imkânsız

ZİYA EL MUSEVİ (Arşivi)

Arap ve İslam dünyasının sorunu, kendilerini daima melek gibi, Batılı halkları da şeytan gibi görmelerinde saklı. Evlatlarımıza uzun yıllar boyunca şovenizmi ve mezhep ayrımcılığını öğrettik. İşte şimdi dünyayı nasıl patlatmaya başladıklarını ve insanları nasıl korkuttuklarını gözlemliyoruz.
Dünyanın materyalizm nedeniyle rezilliğin ve çöküşün bataklığına düştüğünü, kendimizinse masum olduğumuzu düşündük. Faşist ve partizan bir çılgınlık yüzünden tanrılar dahil dünyadaki her şeyi bölüştük.

Birçok Arap ülkesinde mezhep temelli, Sünnilerle Şiileri ayıran mezarlıklar kurduk; Sünniler ölülerini Sünni mezarlığına, Şiiler Şii mezarlığına defnediyor. Sonra da, bu iki mezhebin üyelerinin, yapmacık toplantılarda birlik ve yakınlaşmadan söz ettiğini görürsünüz. Birlik, bir aksesuardan ibaret hale geldi.  Bugün Irak'ta yaşananlar bunun kanıtı.

Mezarları üzerinde bile bölünmüş bir ümmet medeniyet üretme veya başka alanlarda üretken olma imkânı bulabilir mi? Bütün bunlardan sonra, televizyona çıkıp 'İslami uyanış'la övünüyorlar. Hangi uyanıştan söz ediyorsunuz? Uyanış, bilgi, hüner ve üretimle gelmedikçe ve ekonomik açıdan topluma yansımadıkça uyanış sayılmaz. Bugün uyanış, teknolojinin geliştiği, halkların birlikte yaşayabildiği Singapur, Çin, Malezya, Britanya ve Fransa'da gerçekleşiyor.

Her şeyden düşman sorumlu!

İran'ın devrimci hükümeti başını askeri bir çukura gömdü ve sanki hayat sadece askeri güçten ibaretmiş gibi bilim ve teknolojiye dair bütün gelişmeleri dondurdu. Batı'da tek bir aydının görüşleri nedeniyle hapse atıldığını duymadık. Arap dünyasındaysa cellatlar ulusal kahramana dönüşüyor.

Hayatımızı komplo teorileriyle geçiriyoruz. Böylece düşmana inanılmaz bir güç veriyoruz. Bu teorilere göre, kullandığımız kahve fincanını bile düşman belirliyor, Arap dünyasında boşanma oranının artıp evliliklerin azalmasının arkasında da bu düşman var; komplo teorileri yenilgilerimizi meşrulaştırıyor, bütün yenilgilerin haklı gerekçeleri var. Her şey komplo yüzünden! Ortada bir komplo olduğunu varsayarsak, dünyada insanın insana kurduğu komplodan daha kötüsü var mı?

Gençlerimize düşmanlık aşılandı. Ümmeti namazda havaya uçurmaya bile gülerek gidiyorlar. Bundan daha büyük vahşet olabilir mi? Ölüm kültürü, çocuklarımıza her sabah içirdiğimiz süt haline geldi. Dini, içinden çıkması imkânsız dar sokaklara ve çelik kabinlere tıkadık.

Her şeyi gençlerimizin zihninde haram kıldık. Gösterimdeki bir belgesel olsa bile sinemaya gitmek haram. Ulusal bile olsa müzik haram. Anneler Günü haram. Müslüman olmayan birini tebrik etmek haram. Dünyanın yuvarlaklığından dem vurmak haram. Kadının araba kullanması haram. Müslüman olmayana selam vermek haram. Peki bu bitkin gençler için geriye ne bıraktınız?

Nefret o kadar içimize işlemiş ki, Allah'la ilişkimize bile yansımış.

Çocuklarımıza korku üzerine kurulu bir eğitim veriyor ve 'sabah sütünü iç ki Allah seni cezalandırmasın' diyoruz. Oysa 'sabah sütünü iç ki Allah seni sevsin' de diyebiliriz. İslam'ı çocuklarımızın gözünde anlaşılmaz sözlere dönüştürdük.

Din adamları ikiyüzlü davranıyor

Bu husumet 1400 yıldır sürüyor. Tarihle barışılmadıkça, medeniyet tarihin yangın tehdidi altında kalacak. Ateşe verilmiş bir dönemde yaşıyoruz. Şiiler geçmişin, Sünniler de geleceğin düğümünden korkuyor.

Müslümanlar zihinlerinden teokratik devlet hurafesini atmadıkça temizlenemezler. Müslümanlar, Batılı ülkelerde birçok İslam ülkesine göre daha özgür bir biçimde dini inançlarını ifade ediyor. Hiçbir Batılı ülkede, bir Sünni'nin cami inşa etmesinin veya Şii'nin matem düzenlemesinin engellendiğini duydunuz mu?

Din devleti dünyevi işleri küçük görür ama, din adamları mevki için savaşıyor. Çocukları en iyi Batılı üniversitelerde okur, yoksulların çocuklarıysa Felluce gibi kentlerde onları bombalar. Hastalanan fakirlere sabırlı olmalarını söylerler. Kendileri hastalanınca, kafirlerin inşa
ettiği havaalanına gitmek üzere kâfirlerin aracına biner ve kafir tarafından tedavi edilmek için Britanya veya Almanya'daki kâfir hastanesine giderler. Değişime muhtaç olan Arap dünyasındaki şizofrenik durum bu.

Kültürümüzü ve bazı yanlış kavramlarımızı değiştirmedikçe çağı yakalayamayız. Yaşam karşısında ölüm bombasını kucaklayan bir gencin medeniyet üretmesi mümkün değil.

(İran'da Arapça yayımlanan Vifak gazetesi, 26 Mayıs 2007)(Radikal)



__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 
iblissavar
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 06 subat 2007
Gönderilenler: 363
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı iblissavar

                 Güzel bir gün gibi ümit

   Serince bir rüzgarın tül perdeleri kıpırdattığı berrak bir ilkyaz sabahı.

Bütün sabahlar gibi aydınlık vaatlerle dolu.

Boris Vian'ın Cezayir savaşı sırasında yazdığı o ünlü "asker kaçağı" şarkısını dinliyorum.

İlk kez beş yaşındayken duymuştum.

Mouloudji söylüyordu.

Babam Fransa'dan getirmişti.

Sözlerini anlamamıştım ama müziğini çok sevmiştim.

Yirmili yaşlarımda Reggiani'nin sesinden dinlemiştim.

Şimdi çalan da onun söylediği.

Fransızlar, kendilerini savaşın heyecanına kaptırdıkları, Fransız askerleriyle polislerinin Cezayirlileri işkencelerle kırıp geçirdikleri, iki tarafta da "vatanseverlik" duygularının alabildiğine coştuğu o günlerde Vian şarkısıyla savaşa karşı çıkmıştı.

"Size sayın başkanım

Yazdığım bu mektup

Belki de okursunuz

Birazcık vakit bulup"

Böyle başlıyordu şarkı.

Şarkı yüz binlerce sattıktan sonra yasaklanmıştı.

Savaş sırasında savaşa karşı çıkan bir şarkı istemiyordu yöneticiler, kahramanlık türküleri, marşlar istiyorlardı.

Fransa'yı, Fransızları, yöneticileri öven, genç çocukları kahramanlık adına ölmeye kışkırtan şarkılardı onların sevdikleri.

Vian gibi bir "hainin" söylediklerini sevmemişlerdi.

"Askerlik kağıtlarım

Demin geçti elime

Çarşambaymış son günüm

Gitmek için cepheye"

Vian, askere çağrılan genç bir çocuğun ağzından konuşuyordu.

Reggiani, bu şarkının girişine, savaş meydanını anlatan bir şiir de eklemişti.

Şimdi ben o şarkıyı dinliyordum.

Tül perdelerin rüzgarla kıpırdadığı bir yaz sabahı.

Ümitlerin azaldığı, karanlığın arttığı bir ülkedeyim.

Acı ve öfke diğer duyguları bastırıyor.

Ve, işte tam da böyle bir zamanda Reggiani'nin sesinden ulaşıyor bana Boris Vian.

Bir ümit gibi.

Ümidin bittiği yerde çoğalıyor ümit.

Şairler varsa, şarkılar varsa, ümit de var.

Cezayir savaşı çoktan bitti, savaşı yönetenler çoktan öldüler, öldürdükleriyle birlikteler şimdi.

Hepsi geçti.

Geriye bu şarkı kaldı.

Her zaman karşı çıkanlar olacak, her zaman gerçeği söyleyenler, her zaman savaşın anlamsızlığını anlayanlar olacak, onların sesi kuşaklardan kuşaklara akacak.

Ümide ihtiyaç olduğunda...

En zor zamanlarda duyulacak onların sesleri.

Bu karanlık, bu dağdağalı günlerde bir bebek girdi hayatıma.

Kırmızı ipekten bir kumaş gibi kırışık yüzü, şiş gözleri, uzun parmaklı minik elleriyle getirdiklerinde garip bir acı ve isimsiz, bilmediğim, damarlarınıza bir ilaç zerkettiklerinde hissettiğiniz o baş dönmesiyle karışık sıcaklığı andıran tuhaf bir duygu hissettim.

Parmağımı uzattığımda tuttu.

Çok çaresizdi.

Nerede doğduğunu, kim olduğunu, neler yaşayacağını bilmiyordu.

Yüzünü buruşturuyor ve soluk almaya çalışıyordu.

Kimseye düşman değildi ve bir düşmanı yoktu.

Ona düşmanlıklar öğreteceklerini düşündüm.

Öfkeler ve çaresizlikler...

Onu alıp kaçırmak istedim.

Ama nereye?

Zaten hissettiğim acının nedeni de buydu, bir bebek yaşayacaklarından nasıl kurtarılır, nasıl kurtarılır bu insanların önyargılı düşmanlıklarından, başka yerlerde doğan bebeklere düşman olmaktan nasıl kurtarılır?

O, biraz büyüdüğünde ona Vian'ın şarkısını dinleteceğim.

"Ama sayın başkanım

Bunu yapmak istemem

Zavallı insanları

Vurmak için doğmadım ben"

Bu küçük şey, bu zorlukla soluk alan bebek, uzun parmaklarıyla parmağıma tutunan torunum, kırmızı ipekten bir kumaş gibi kırışık yüzü ve şiş gözleriyle henüz ikimizin de bilmediği duygular yaratan bu çaresiz, "zavallı insanları vurmak için" doğmadı.

Onlara bir düşmanlığı yok.

Sadece nefes almak ve süt emmek istiyor.

Kendine uzanan parmakları tutuyor.

Ayakları minicik.

Onun bizim yaşadığımızdan daha farklı bir hayatı olacağını düşündüm.

Büyük bölümünü benim izleyemeyeceğim hayatı, bizimkine benzemeyecek.

Bu, bende ümitler yaratıyor.

Yaşadıklarımıza dayanma gücü veriyor.

Acılar yaşıyoruz, daha da yaşayacağız belki ama bu doğan bebekler, bunları çekmeyecekler, onlar düşman olmayacaklar birilerine, bayrakların, sınırların, toprakların kutsallığı karşılığında çocukların, gençlerin kurban edildiği bir hayatın zavallı esirleri olarak büyümeyecekler.

Yaşarsam, ona Vian'ın şarkısını dinleteceğim.

Eğer bu badireleri atlatamazsak, eğer o bir şarkıyı dinleyecek çağa geldiğinde ben buralarda olamazsam, eminim bu yazıyı hatırlayan biri ona bu şarkıyı dinletecek, onu ilk gördüğünde, aynı annesini ilk kez gördüğünde olduğu gibi bilmediği bir duyguyla, tuhaf, sıcak bir baş dönmesiyle sarsılan dedesinin ona vasiyeti gibi.

"Ama sayın başkanım

Bunu yapmak istemem

Zavallı insanları

Vurmak için doğmadım ben"

Ama bizi sarmalayan bütün bu karanlığa karşın umutluyum.

Onlar iyi yaşayacaklar.

Bir ümit gibi bu bebek.

Şunu öğrenecek, hepimiz geçeceğiz bu hayattan, o da geçecek, geriye şiirler kalacak, kalabalıkların önyargılarına, ezberlenmiş düşmanlıklarına aldırmayan şiirler, çocukların ölümüne karşı çıkan şiirler.

Bu bebek, kimseyi öldürmek için doğmadı, hiçbir bebek bunun için doğmaz zaten, yaşamak için doğarlar onlar, mümkünse yaşatmak için.

Henüz daha adını bile bilmeyen bu kırmızı ipek parçası, bir gün büyüdüğünde, bir gün okumayı öğrendiğinde, kendisine dedesinin yazdığı bir mektubu okuyacak:

"Kimseye ırkından, dininden, düşüncelerinden dolayı düşman olma kızım, savaşlara göndermek isterlerse kaç, savaşacaksan savaşlara karşı savaş, zorbalardan yana olma kızım, ezilenleri, çaresizleri, güçsüzleri, bebekleri koru, yapayalnız da kalsan doğru bildiklerini söyle, sen bir toprağın parçası değilsin, sen bütün dünyanın parçasısın, dünyanın neresinde doğarlarsa doğsunlar seninle birlikte doğan bütün bebekler senin arkadaşların, onlar düşmanın değil, onların da senin gibi minik elleri var, onlar da senin gibi yüzlerini buruşturuyorlar, onları sev kızım."

Ama asıl bana ümit veren, bütün bu satırların, onun bunları anlayacağı yaşa geldiğinde anlamsızlaşacak olma ihtimali.

Onun, dedesinin neden bahsettiğini bile anlamaması, "neden başka yerlerde, başka topraklarda, başka ırktan, başka dinden doğanlara düşman olayım ki" diye sorması.

Bunu umut ediyorum.

Rüzgar perdeleri kımıldatıyor.

Reggiani'yi dinliyorum.

Vian'ın sözlerini.

Ona hain demişlerdi, "hain" diyenler yok oldular, yazdığı şarkı kaldı geriye.

Bu küçük bebeğin, Vian'ı "hainlikle" suçlayanlardan olacağına, Vian gibi "hainlikle" suçlanan biri olmasını dilerim.

Ona bu şarkıyı dinleteceğim.

Herkes savaşı, düşmanlığı alkışlarken bile onun karşı çıkabilmesini istiyorum.

Kalabalıklardan, suçlamalardan, damgalardan korkmamasını...

Bağıracaksa, "korkutmak" için değil "korkmayın" diye bağırmasını.

Şimdi ise o sadece biraz süt için bağırıyor bütün bebekler gibi.

Uzun parmaklı elleriyle parmağımı tutuyor.

Güçsüz, çaresiz.

Babamın, daha çok genç bir yazarken yazdığı ilk piyesi bir doğum sahnesiyle bitiyordu ve piyesin kahramanı "bir mahkum daha doğdu," diyordu.

Bu küçük bebeğin bir "mahkum" olarak doğmadığını ümit ediyorum.

Onu şarkıların, şiirlerin, kitapların "mahkumiyetten" kurtaracağını düşünüyorum.

Güzel bir ilkyaz sabahı.

Serince, temiz bir rüzgar esiyor.

Ümidin bitmeye yaklaştığı yerde bile ümitli olmayı öğütlüyor bu aydınlık sabah bana.

Onun sözünü tutuyorum.

Ümitliyim.

Bütün bunlar geçecek.

Bu karanlık dağılacak.

Bu bebekler, bambaşka bir hayatı yaşayacaklar.

Kimsenin kimseyi öldürmediği, kimsenin kimseye düşman olmadığı, zorbaların iktidarları için bütün bir ülkeyi yakamadıkları bir hayatı.

Uzun parmaklı küçük elleri var.

Kırmızı ipekten bir kumaş gibi buruşuk bir yüzü.

Ayakları avuçlarımda kayboluyor.

Bebekler doğduğu sürece ümit vardır, hiç bitmez.

Daha adını bile bilmiyor ama benim cesaretimi ve ümidimi arttırıyor.

Eğer yaşarsam ona Vian'ın şarkısını dinleteceğim.

"Ama sayın başkanım

Bunu yapmak istemem

Zavallı insanları

Vurmak için doğmadım ben"

Eğer ben dinletemezsem, bu yazıyı okuyan biri dinletecek.

Ve diyecek ki ona:

"Senin deden ümidini hiç kaybetmedi..."

"Sen de kaybetme." ( Ahmet Altan)



__________________
ŞEYTANDAN VE ONUN EVLİYASINDAN KAÇINMANIN EN İYİ YOLU,ŞEYTANA KÜLAHINI TERS GİYDİRMEKTİR!
Yukarı dön Göster iblissavar's Profil Diğer Mesajlarını Ara: iblissavar
 

Eğer Bu Konuya Cevap Yazmak İstiyorsanız İlk Önce giriş
Eğer Kayıtlı Bir Kullanıcı Değilseniz İlk Önce Kayıt Olmalısınız

  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats