Yazanlarda |
|
Hamiyet Newbie
Katılma Tarihi: 21 agustos 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 18
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sünnet ve hadisin kısa tarifi
Sünnet nedir?
Sünnet, lügat olarak "tabiat, huy, yaratılış, tutulan yol, hal, tavır, gidişat,
çığır, kanun, emir, hüküm, yüz, yüzün görünen yeri" gibi manalara gelir.
(1) Kur'an'da bu kelime çoğulu olan "sünen" tar zında 13 yerde
kullanılmıştır.(2) Sünnet kelimesi, lügat manası iti barıyla çeşitli
hadislerde de kullanılmıştır.
Sünnet, Resulullah’ın Kur'an dışında kalan söz, hareket ve gö rüp de ses
çıkarmadığı şeylerdir. (2)
Hadis alimleri bu tarife, Resulullah’ın peygamberliğinden önce söz, fiil ve
tasvip ettiği şeyleri de dahil ederler.(4)
Kelamcılar da sünneti bid'atın karşılığı olarak tarif ederler. Sünnetin
çeşitleri vardır. Bunlar:
Sünnet-i hüda: Sünnet-i seniyyenin en mühimleridir. Bunlar İslamın birer
alameti, şeairi olarak bilinir. Sünnet-i hüdaya cema atla namaz kılmak ve
ezan gibi sünnetler misal olarak verilebilir. Bunlar bütün Müslümanların
hukuku hükmündedir.
Sünnet-i hüdâ, bir yönüyle farz-ı kifayeye benzer. Bir cemiyette, sevabı
işleyene ait olmak üzere bir veya bir kaç kişinin yapmasıyla bütün cemiyet
istifade eder. Terki halinde de herkes mesul olur. Mesela bir yerde hiç
ezan okunmazsa herkes mesul olur.
Sünnet-i müekkede: Peygamberimizin (a.s.m.) devamlı yap tığı, çok az
terk ettiği işlerdir. Sabah, öğle ve akşam namazları nın sünnetleriyle, yatsı
namazının son sünneti gibi. Sünnet-i müekkedeye ayrıca sünnet-i revatib
de denilir.
Sünnet-i gayr-i müekkede: Peygamberimizin (a.s.m.) iba det maksadıyla
bazen yaptığı, bazen da terk ettiği sünnetlerdir.Yatsı namazının ilk
sünneti gibi. Bunlara, müstehap veya mendub da denir.
Sünnet-i zevaid : Bu, sünnet-i gayr-i müekkede kısmındandır. Bu
sünnetin çoğu örf ve adete girer. Aynı zamanda bunlar bi rer görgü
kaidesidir. Resulullah’ın konuşması, yatması, kalkma sı, gülmesi, yemesi,
içmesi ve insan olması hasebiyle yaptığı bü tün normal işler, bu guruba
girer. Bir kimse günlük yaşayışında, Resulullah’ı örnek alırsa, o normal
hareketi dahi ibadet hükmüne geçer.
Sünnet-i ayn: Mükellef olan Müslümanların her birisinin yapması sünnet
olan ibadetlerdir, dişleri temizlemek, Cuma gün leri boy abdesti almak,
namazların sonunda teşbihleri yapmak ve dua etmek gibi.
Sünnet-i kifaye: Bazı Müslümanların yapmasıyla, diğer Müslümanların
üzerinden mesuliyetin kalktığı sünnetlerdir. Ramazan'ın son on gününde
itikafa girmek gibi. Bir yerde bir kişi de itikafa girse, orada bulunan
herkesten mesuliyet kalkar. Fakat hiç kimse itikafa girmese, oranın
halkının tamamı mesul olur.
Sünnet-i kifayenin sevabı sadece işleyene aittir. Terk edenle rin bu
sevapta hissesi olmaz.
Hadis kelimesinin tanımı
Hadis, lügat ta, "sonradan olan, yeni, haber" gibi manalara ge lir. Terim
olarak ise, hadiscilere göre, Resulullah’ın; söz fiil, ve halleridir. Fıkıh
usulcülerine göre de, peygamberimizin, söz ve fiilleridir.
Bu kelime, çeşitli türevleriyle Kur'an'da 34 yerde geçer. An cak hiçbir
yerde terim manası kast edilmez. Bununla beraber, Resulullah’ın (s.a.v.)
sözlerinde hadis ifadesine rastlanır.
Sünnet ve hadisi birbiri yerine eş anlamda kullananlar olduğu gibi, sünneti
hadisten daha kapsamlı görenler veya hadisi daha genel, sünneti daha
özel olarak görenler de(5) vardır.
Başta dört halife olmak üzere Sahabîlerin, Tabiînin ve sonraki alimlerin
yolları da kitaplarda "sünnet" olarak yer almaktadır. Aslında
Peygamberimize ait olan sünnet ile, diğerlerinin sözleri ni yollarını ifade
eden sünnetin ayırt edilmesi şarttır.
Gerek bu konu üzerinde, gerekse sünnet ve hadis tabirleri üzerinde
neşret meyi düşündüğümüz Sünneti Doğru Anlamak isimli eserimizde,
genişçe duracağımızdan, burada bu kadarla yetiniyoruz.
Fitne ilk olarak ne zaman başladı?
Peygamberimiz, sünnetin inkar edileceğini bildirdi
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmuştu: "Bana Kur'an ve
bir o kadarı daha [sünnet] verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış
birisi, 'Size Kur'an yeter; onda neyi helal bulursanız, onu kabul ediniz.
Onda neyi haram bulur sanız, onu da haram biliniz' diyecek. Şunu iyi
biliniz ki, Allah Resulünün haram kıldığı da Allah'ın haram kıldığı
gibidir."6
Bunla beraber resululullah hayatta iken böyle bir inkara rastlamıyoruz..
Sahabe döneminde başladı
İslam tarihinde, sistemli olarak olmasa da, sünnete karşı olma düşüncesi,
erken devirde, daha Sahabîler hayatta iken başladı. Sahabîlerden İmran
bin Husayn'ın (r.a.) başından geçen şu olay, bunun bir delilidir:
İmran bin Husayn (r.a.), hadisler ışığında şefaati anlatmıştı. Oradakilerden
bir tanesi şöyle dedi:
"Ey Ebu Nuceyd! Siz bizlere hadisler anlatıyorsunuz. Ama biz bunlarla ilgili
Kur'an'da bir asıl bulamıyoruz."
Hz. İmran, adamın bu sorusuna çok kızdı. Sonrasında aralarında şu
konuşma geçti:
"Sen Kur'an okudun mu?"
"Evet."
"Peki Kur'an'ın hiçbir yerinde yatsı namazının farzının dört, , akşamınkinin
üç, sabahınkinin iki, öğleyle ikindinin de dört rekat " olduğuna rastladın
mı?"
"Hayır."
"Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de
Resulullahtan (s.a.v.) öğrenmedik mi?
Peki Kur'an'da kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu
kadar paraya ya şu kadar zekat düştüğüne rastladın mı?" "Hayır."
"Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de
Resulullah’tan (s.a.v.) öğrenmedik mi?
Yine Kur'an'da, 'Kabe'yi tavaf etsinler'7 ayetini okudunuz mu? Peki orada
'Ka be'yi yedi defa tavaf edin, makamın arkasında iki rekat namaz kılın'
diye bir ifadeye rastladınız mı? Aynı şekilde Allah Resu lünün buyurduğu
şu hususlar Kur'an'da var mı?
'Zekat tahsilda rının kendisi bir yerde konaklayıp birini zekat mallarının
bulun duğu yerlere göndermesi, zekat memurunun uzak bir yerde ko
naklayıp zekatın yanına getirilmesini emretmesi, kız kardeşleri değişerek
mehirsiz evlenmek İslam'da yoktur.'8 Aynı şekilde Allah'ın Kur'an'ında
şöyle buyurduğunu duymadınız mı? 'Resul size neyi verdiyse onu alın,
size neyi yasakladıysa ondan da kaçı nın.'9 Sizin bilginizin olmadığı,
Resulullah’tan öğrendiğiniz daha başka şeyler de var."
Bunun üzerine adam, "Beni ihya ettiğin gibi, Allah da seni ih ya etsin" diye,
Hz. İmran'a dua da bulunmuştur.10
Sünneti inkar manasıyla olmamakla birlikte, Sahabîler döne minde
başkalarının da, dinî hükümlerin sanki sadece Kur'an'dan ibaret olduğunu
sandıklarını görüyoruz. Şu iki hadise bunun için güzel bir örnektir:
Halid bin Üseyd, Abdullah bin Ömer'e (r.a.) şöyle demişti: "Biz Kur'an'da,
normal zamanlarda kılınacak namazı ve korku namazını buluyoruz, ama
sefer namazını bulamıyoruz?"
İbni Ömer (r.a.) şu karşılığı verdi:
"Ey kardeşimin oğlu! Biz hiçbir şey bilmezken Allah bize Muhammed'i
gönderdi. Biz ancak ondan gördüğümüz şeyleri yapıyoruz. Namazın
yolculukta kısaltılması da onun koymuş ol duğu bir sünnettir."11
Bir defasında Abdullah bin Mes'ud (r.a.), "Allah dövme ya pana ve
yaptırana, güzelleşmek için yüz ve kaslardaki tüyleri yol durup Allah'ın
yarattığını değiştirene ve bunu yapana lanet et sin" dedi.
Bu sözler kendisine ulaştığında Ümmü Ya'kub isimli bir ka dın hemen
onun yanına geldi ve "Ey Ebu Abdurrahman, "Senin böyle söylediğini
işittim. Bunun aslı nedir?" dedi. Sonra arala rında şu konuşma geçti:
"Resulullahın lanet ettiklerine ben niçin lanet etmeyeyim, hem bunlar Kur'
an'da da var."
"Mushaf 'in hepsini okudum; fakat bu senin söylediklerini bu lamadım."
"İyice okumuş olsaydın bulurdun. Zira Allah Teala, 'Pey gamber size neyi
verdi ise onu alın, neyi yasaklarsa ondan da sa kının,'12 buyurmadı mı?"
"Ben şu anda senin hanımlarının da bunları yaptıklarını tah min
ediyorum."
"Git, bak."
Kadın gitti, baktı, geldi ve onlarda böyle şeyler görmediğini söyledi. İbni
Mes'ud (r.a.) şöyle dedi: "Şayet eşim böyle olsaydı, , onunla bir arada
bulunmaz, ayrılırdık."13
Tabiîn döneminde sünnet inkarı
Bu tutum Tabiîn döneminde de sürdü. Muttarif bin Abdul lah'a biri "Bize
hadis anlatıp durmayın, sadece Kur'an'da olan lardan bahsedin" demişti.
Muttarif ona şu cevabı verdi:
"Vallahi biz hadisleri Kur'an'ın yerine anlatmıyoruz. Aksine hadisleri
anlatmaktaki maksadımız , Kur'an'ı bizden daha iyi bi lenin sözlerini
anlatmaktır."14
Tabiînin fakihlerinden Eyyub es-Sahtiyânî (66-131/ v. 748), "Bize
Kur'an'dan haber ver" diyenler hakkında şöyle demiştir:
"Bir kimseye bir sünnet aktardığında, 'Bunu bırak. Sen bize Kur'an'dan
haber ver' derse, bil ki o sapıtmıştır."15
İmam-ı A'zam, kendisine hadis okuduğu bir Kufeli'nin, "Bize hadis
okuma" demesi üzerine "eğer sünnet olmasaydı, hiçbirimiz Kur'an'ı
anlamazdık"16 karşılığını vermesi, o devirde sünnet in karını gösteren bir
başka belgedir.
Bir defasında Abdurrahman bin Yezid (ö. 153) elbise ile ihra ma giren
birisini ikaz etmişti. Adam, "Bana, elbisemi çıkartmam gerektiğine dair,
Kur'an'dan bir ayet getir" cevabını verdi.
Abdurrahman, ""Peygamber size ne emretmişse alın, neyi yasaklamışsa
ondan da kaçının"17 ayetini okudu.18
Sünnete önem verilmemesinin bir başka şekli, başkalarının sözlerinin
Resulullahın sözünün önüne geçmesiydi. Bir defasın da Abdullah ibni
Mes'ud (r.a.) bir mesele anlatmıştı. Dinleyenler "Ebu Bekir ve Ömer şöyle
diyor" dediler. Buna kızan Abdullah (r.a.) şöyle dedi:
"Allah'ın sizi yere geçirmesinden korkmuyor musunuz? Ben size
'Resulullah şöyle buyurdu' diyorum. Siz bana, 'Ebu Bekir, Ömer şöyle
diyor' diyorsunuz."19
Sistemli olarak Hicrî2. yüzyılda çıktı
İnkar fitnesi, sistemli olarak ilk önce Hicrî 2. yüzyılda ortaya çıktı. Bunu ilk
başlatanlar da Haricîler ve Mu'tezile idi.20
Haricîler ve sünnet inkarı
Bazıları, Haricîlerin sünneti toptan reddettiğini söyleseler de, görüşlerini
delillendirmek için Hz. Ali'nin, Hz. Abdullah bin Abbas'ı Haricîlere
gönderirken ona:
"Onlara Kur'an'dan delil getirme, onlarla sünnetten delil getirerek tartış"
dediği, yine ken disinin onlarla sünnetten delil getirerek tartıştığı, bir
grup Haricî'nin Habbab bin Eret'in (r.a.), oğlu Abdullah'a, "Bize baba nın,
Hz. Peygamberden (s.a.v.) işittiği bir hadis rivayet et ki, on dan istifade
edelim" dedikleri rivayetlerine yer verilir. Haricî lerin bir grup olarak Hz.
Ali ve hemen sonraki devirlerde sünneti reddetmedikleri doğrudur.
Onların bu görüşe sapmaları, Hicrî 2. yüzyılda, başlamıştır. Bunun sebebi
de kendilerine karşı müca dele verenlerin sünnetten getirdikleri delil
karşısında çaresiz kal maları ve Hakem olayına karışanların, bunu kabul
edenlerin kafir olduklarına, dolayısıyla rivayet ettikleri hadislerin kabul
edilmeyeceğine inanmalarından kaynaklanır.
İmam Şafiî (Ö.204/819) el-Ümm isimli eserinde Cimau'l-İlim ismiyle bir
bölüm açarak "Haberleri tamamen reddeden grubun sözlerini anlatma
babı" ismiyle özel bir bab ayırmıştır. Burada "Kendi mezheplerince ilim
mensuplarından sayılan onlardan biri bana dedi ki:" dedikten sonra onun
sözlerini nakletmiş, ona bir takım deliller getirmiştir. Her ne kadar burada
sünneti reddeden lerin kimlikleri üzerinde durulmaz ise de, İmam Şafiî'nin
çağda şı olan Abdurrahman bin Mehdi, bunların Haricîler olduğunu söyler.
21
Kaynaklar:
1. İbni Manzur, Lisanu’l-Arab, 13:225-227.
2. Bkz. Enfâl Sûresi, 38; Hicr, 13; Ahzab Sûresi, İsrâ Sûresi, 7; Âl-i İmran
Sûresi, 137.
3. Eş-Şatibi, el-muvafakât, 4:3; Tercümede 4:1
4. Tâhir el-Cezâiri, Tevcihü’n-Nazar, 1:40 Ebu Zehv, el-Hadis Ve’l
Muhaddisûn s. 10.
5. Suphi Salih, Hadis İlimleri Ve Hadis Istılahları, s 3-5.
6. Ebû Davud, Sünnet: 5.
7. Hac Sûresi, 29.
8. Ebu Dâvud, Zekât: 9, Cihad, 63; Tirmizi, Nikah: 29 Nesâî, Nikah: 60;
Müsned, 2:59.
9. Haşr Sûresi, 29
10. Beyhaki, Delailü’n Nübüvve, 1:25; Abdurrezzak, el-Musannef, 11:255;
Bağdadi, el-Kifaye. S.12
11. İbn-i Mace, İkametü’s-Salat: 73 (1066); Nesai, Taksiru’s-Salat: 1;
Beyhaki, Sünen, 3:136 (5383) (on iki kaynakta kısmen).
12. Haşr Sûresi, 7.
13. Buhâri, büyü: 25, Tâlak: 51; Müslim, Libas: 119; Ebû Davud, Teraccül:
5.
14. İbni Abdilberr, Câmi’ beyanü’l-İmi ve fazluhu, 2.1193 (2349); Salih
Tuğ, Zuheyr bin Harp ve Kitabu’l-İlm isimli eseri, s. 125, no:97
15. Hilyetü’l-Evliya, 3:3; Suyuti, Miftahu’l Cenne fi’l-İhticac bi’s-sünne
(Sünnetin İslâmdaki Yeri) s. 114
16. Kâsimî, Kavaüdu’t-Tahdis, s. 307.
17.Haşir Suresi, 7.
18. Havli, Miftahü’s-Sünne, s. 11; İbn Berr, Câmi, 2.1183 (2338)
19. İbn Hazm, el-İhkâm, 1:148.
20. Hariciler ve Mu’tezile hakkında mezhepler nasıl ortaya çıktı? İsimli
eserimize bakabilirsiniz.
21. Muhammed Ebû Zehra, İmam Şafîî, s. 211
|
Yukarı dön |
|
|
okun Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 agustos 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 101
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Hamiyet,
Bunlara defalarca cevap verildi ve yine de cevap veririz. Ancak mesele başka. Sizin gibi ehli sünnet geleneğinde ısrar edip de bizi dini bozmakla suçlayan birine de dediğim gibi; her yeni gelene ayrı servis yapacak durumumuz yok. Eğer incelemiş olsaydınız bunlara cevap verildiğini görürdünüz. O zaman karşı çıktığınız bir konu varsa onu getirirdiniz. Biz de onun üzerinden konuşurduk.
Ama tabi bu sizin kendinize ait bir aklınız varsa olabilir. Yoksa hocalarınızdan öğrendiklerinizi buraya "copy-paste" yapacaksanız burası saçmalıklarla dolar. Size anlatılan bu yalanları biz de zamanında çok dinledik. Ama ne zaman önyargısız Kuran okuduk, o zaman gerçeği gördük.
Şimdi benim merak ettiğim şu:
Siz canlı mısınız? Yoksa size ezberletilenleri aktaran bir makine misiniz? Yoksa biz bir duvara mı konuşuyoruz? Canlı olduğunuza dair bir işaret verin ki kiminle muhatap olduğumuzu bilelim.
Saygılarımla
|
Yukarı dön |
|
|
Hamiyet Newbie
Katılma Tarihi: 21 agustos 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 18
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
ben hakikatleri dile getirmek pahasına her yolu denerim. benim ve benim
gibi düşünen kardeşlerimizden neden rahatsız oluyorsunuz anlamıyorum.
kuranda yine 'onlar müminlere karşı mütevazi, kafirlere karşı
mağrurlardır' buyurur rabbimiz. ama görüyorumki siz herdüşünceye ve
fikre hakikatin aynasına karşı çıkıyor ve sert üslup içine giriyorsunuz.
saçmalık diye nitelendirdiğiniz hakikatlerdir. önyargısız kuran okumak ta
nasıl oluyor bilmiyorum. zira bende öyle bir hasletle hiç yaklaşmamıştım
kurana. şeytanın bir aldatması veya sağdan yaklaşması olmasın. kendi
fetvanızı kendiniz mi veriyorsunuz. yani siz ve sizin gibi düşünenler
müçtehid, alim, mütefessir olabilecek kıvama geldiğinizimi
zannediyorsunuz.
dikkat edin inkarı resulullahı aşırı indirgemecilikle yaşıyorsunuz. ve hala
muttakilerden olduğunuzu savunmayın lütfen. ayetler üzerinde
gönlünüzce eğlenmeyi rabbimiz hoş karşılamaz asla... siz kolay dini
seçiyorsunuz. arzularınıza göre bir din. halbuki yine kuranda rabbimiz;
'biz, senden önceki toplumlara da mesajlarımızı gönderdik (ey
peygamber), ve onları sıkıntı ve zorluklara uğrattık ki tevazu ile boyun
eğsinler.' enam 33
vesselam
|
Yukarı dön |
|
|
toprak-su Newbie
Katılma Tarihi: 31 mayis 2007 Gönderilenler: 23
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar
Hadis ve sünnetlerin doğru olup olmadığını anlayabilmenin tek yöntemi bunları Kur'an-ı Kerim'e çek ettirmektir. ÇÜnkü hiçbirimiz tüm hadislerin elimizde olduğunu iddia edemez, ki hepsinin elimize ulaşmaması söz konusu olduğu içinde hadissiz din anlayışının yanlışlığını.
Eğer hadissiz ve sünnetsiz din anlaşılamaz ve yaşanamaz ise
Çünkü onun her söylediğini ve yaptığını kayıd altına tutan kimse olmamıştır. Allah ki borçların yazılmasını ayetlerinde bize unutmamız ve yanılmamız için bildirmişken temel konuların anlaşılmasında asılı teşkil eden bir konuyu neden bizzat elçisine yazdırtmamıştır. Hadissiz ve sunnetsiz dinin anlaşılaması borç meselesinden daha önemsiz bir konumudur?
(BAKARA suresi 282. ayet)
Diyanet Çevirisi |
Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, (her şeyi olduğu gibi dosdoğru) yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin (hepsini tam yazdırsın). Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. (Bu işleme) şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman (gelmekten) kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. |
|
Yukarı dön |
|
|
paradigma Newbie
Katılma Tarihi: 29 agustos 2006 Gönderilenler: 32
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"Kur'an'da bu kelime çoğulu olan "sünen" tar zında 13 yerde kullanılmıştır"
diyorsunuz. Acaba Kuran'da bu kelime hangi anlamda kullanılıyor, onu da biliyor musunuz?
Kuran'da geçen sünnetin muhattabı Allah mı yoksa resul mu?
"Sünnetin çeşitleri vardır."
Evet, bir sürü çeşit sünnetten bahsetmişsiniz. Ama ne yazık ki bir tanesi bile Kuran'da geçen sünneti ifade etmiyor. Hepsini söylediniz ama bir onu unuttunuz herhalde.
"Bunla beraber resululullah hayatta iken böyle bir inkara rastlamıyoruz.."
Böyle birşey mümkün olamazdı tabii ki çünkü Resulun sözleri ve davranışlarına direkt olarak tanık olunabiliyordu.
İşte sizin anlayamadığınız nokta burası. Karşı olunan, resulun davranışları ve sözleri değil, onun adına uydurulmuş, ne dinle ne kitapla ne de resulle alakası olmayan sözler ve davranışlar.
Siz acaba bütün hadislerin sahih olduğuna emin misiniz. Ben inanıyorum ki siz de bazı hadislerin sahih olmadığını kabul ediyorsunuzdur.
Peki bunun ölçüsü ne?
Siz en güvenilir bulduğunuz bir hadis için bile şunu söyleyebilir misiniz: Bu söz kesinlikle, %100 peygambere aittir.
Bundan emin olmanız mümkün değil, çünkü Allah Kuran'ın korunacağını vaadettiği halde hadisler için böyle bir vaatte bulunmamıştır.
"Peki Kur'an'ın hiçbir yerinde yatsı namazının farzının dört, , akşamınkinin üç, sabahınkinin iki, öğleyle ikindinin de dört rekat " olduğuna rastladın mı?
Kur'an'da kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya ya şu kadar zekat düştüğüne rastladın mı"
Eğer, sonradan uydurulmuş, hurafe şeyleri Kuran'da ararsanız bulamazsınız sonra da Kuran'ın eksik olduğunu iddia edersiniz.
Peki, Kuran'da bu konular hakkında bilgi yok mu? Var tabii ki..
Gerçekten arayan için, gerçekten bunun derdinde olan için...
selamlar...
|
Yukarı dön |
|
|
okun Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 agustos 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 101
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Hamiyet,
Sert üslup diyorsunuz ama aslinda tahrik edici bir üslup deseniz daha doğru olurdu. Maksadım kendinize ait düşüncelerle foruma katılmanız için sizi tahrik etmekti. Öyle ya, alimlerinizden benimle ilgili yorum bulacak değildiniz ya! Yoksa sizin gibi birini kırmayı asla düşünmem. Alıntılara gerekirse cevap veririz o başka. Nihayet kendi fikirlerinizi duyduğuma sevindim.
Ancak önce yöntem üzerinde anlaşalım: Alıntı yaptıklarınızla oturup tartışmamıza imkan yok. Sizin yaklaşımınız "bunlar en iyisini bilirler, benim bunlar üzerinde söz söyleme hakkım yok" şeklindeyse size ulaşmanın da bir yolu yok. Çünkü siz alim sandığınız insanlara doğrudan teslimiyetle işi kolay yönden halletmeye çalışmışsınız demektir ki umarım böyle değildir.
Sanırım alıntılarınızdan birisi Mustafa İslamoğlu'na ait idi. Mustafa İslamoğlu değerli bir araştırmacıdır (Alim demedim). O da aslında ehli sünnetin içine düştüğü şirki kısmen biliyor ve kendisine sorulduğunda ima yollu birşeyler söylemeye çalışıyor. Ancak düşünün ki adam Kuran'ın abdestsiz okunabileceğini söyleyebilmek için bile kırk takla atıyor. Bu da içinde bulunduğu topluluğun ne kadar müsamahasız olduğunu gösterir. Madem ki Alim dediğiniz bir kısım insanları takip ediyorsunuz o halde satır aralarını okumayı da ihmal etmeyin. Mesela Mustafa İslamoğlu'nun şefaat ile ilgili görüşlerine de bir göz atın isterseniz.
Cevap vereceğim. Ama alıntılara değil, doğrudan size. Sanmayın ki onlara cevap veremem. Ama beni duymayacak insanları muhatap alamam.
Kuran'ı anlamak için müctehid, alim, müfessir... mi olmak gerekiyor? Halbuki Kuran kendisini "apaçık bir kitap" olarak tanımlıyor. Peygamberi aşırı mı indiriyoruz? Hayır bunu Kuran yapıyor. İlgili ayetleri araştırın görün. Şikayetçiyseniz bize söylemeyin Allah'a söyleyin de o indirgemesin. Biz peygamberi aynen Allah'ın bize tanıttığı gibi tanıyoruz. Başkalarının "habibullah", "alemlerin efendisi" şeklindeki saçmalıklarını kabul etmediğimiz için onu indirgemiş mi oluyoruz? Bilakis asıl yerine koymuş oluyoruz. Biz zaten Kuran'a tevazu ile boyun eğiyoruz. Ama şeyhlere, hoca efendilere boyun eğmiyoruz. Bir insanın Allah ile birlikte başka bir efendisi olamaz. Allah bunu kabul etmez. Herkesi tek başına ve aracısız istiyor. Ya Allah'ı seçersiniz ya da başkasını.
Peygambere gelince, yaşamayınca doğal olarak devlet başkanlığı benzeri olan görevi sona ermiştir. Ona yaşadığı zaman itaat etmekle sonradan onu taklit etmek çok farklı şeyler. Unutmayın ki o zamanlar Kuran'ı taşıyacak bir medeniyetin temelleri atılıyordu.
Sizden küçük bir ricam olacak; lütfen eğer alıntı yaparsanız kimden aldığınızı belirtiniz ve lütfen kendi fikirlerinizle ilgili bir renk de veriniz. Yoksa ben de aynen bu "alimin" düşündüğü gibi düşünüyorumla bu işin içinden çıkamayız.
Saygılarımla.
Not: Biz ayetlerle eğlenmiyoruz. Bilakis bu yaptığımız iş hiç eğlenceli değil. İnsanlar sık sık gelip anlamadan, okumadan hakaretler ediyor, ajanlıkla, dini bozmakla... suçluyor. Ama sizin gibilere her zaman yerimiz var. Yeter ki kendinize ait fikirleriniz olsun.
|
Yukarı dön |
|
|
okun Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 agustos 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 101
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Hamiyet,
İlk cevabım için sizden özür dilerim. Ama bu gerekliydi. Derin uykuda olan bir insanı ninni söyleyerek uyandıramazsınız. Bazen sarsmanız, yüzüne su çarpmanız hatta tokat atmanız gerekebilir. Sadece sizden size ait olan bir ses almaya çalışıyordum. Yine olsa yine yaparım. Nihayet kendi cümlelerinizle konuşmaya başlamanıza sevindim.
Herkese özel servis yapamayacağımızı söylemiştim. Ancak yine de sana özel olarak yazıyorum. Çünkü ehli sünnetin fedakar kadınlarına sempatim var. Bilhassa başörtüsü sebebiyle sıkıntılara katlanmış olanlara. İnşallah kalbinizi ve aklınızı sonuna kadar açarak okursunuz. Böylece emeğim boşa gitmemiş olur.
Daha önceki yazında bizim kolaya kaçtığımızı söylemişsin ve Kuran'dan bir ayet örnek vermişsin.
ENAM 42 (Muhammed Esed)
Biz, senden önceki toplumlara da mesajlarımızı gönderdik (ey Peygamber,) ve onları sıkıntı ve zorluklara uğrattık ki tevazu ile boyun eğsinler.
ENAM 42 (Ali Bulaç)
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.
ENAM 42 (Diyanet Vakfı)
Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
Hangi çeviriye bakarsan bak, göreceksin ki Allah bu insanları boş bir imtihana sokmuyor. Boyun eğmeleri ve kendine yaklaşmaları için onları sıkıntıya sokuyor. Evet, Allah insanların kendine sadakatini de dener. Ancak yüzyıllar boyu nesilleri aşağılanmanın altında tutarak yapmaz bunu. Demek ki o zaman ehli sünnetin hala Allah'a boyun eğmediği ortaya çıkıyor! Açık değil mi Hamiyet?
Hayır, hayır. Biz kolaya kaçmıyoruz. Eğer bilseydin işimizin çok zor olduğunu anlardın. Diğerlerini bilmem ama şahsen dinimi sadece Allah'a has kılarak temizlemek için çok emek verdim. Şimdi de güzellikler üretebilmek için ve doğru yolu bulmak isteyenleri birleştirebilmek için büyük çaba harcıyorum. Bunun için nelere katlandığımı kimse bilemez, zaten bilmesi de gerekmez; Allah bana yeter.
Ehli sünnet topluluğu başörtüsü sorununda iyi bir sınav vermedi. Durumu olduğundan fazla abarttılar. Kendi beceremediklerini daha yeni buluğa ermiş başörtülü kızlardan beklediler. Onları asker gibi öne sürdüler. Bir de aman vazgeçmesinler diye durumu kendi inançlarındakinden bile daha fazla abarttılar. İşi öyle bir duruma getirdiler ki "dünya mı ahiret mi", "Allah'ın emri mi, insanın emri mi"... Çarpıtmanın bu kadarı! O yaşta kız ne anlasın... Bu Kuran nedir? Kendini öğüt kitabı olarak tanımlamıyor mu? Asıl konusu nedir? Üzerinde önemle durduğu şey nedir? Sadece o zamanki yaşamla ilgili sosyal bir düzenlemeyi bu denli abartarak genç kızları harcayanlar bunun hesabını nasıl vereceklerini şimdiden düşünsünler. Başörtüsünü yasaklayanlar zaten cehennemlik, onların ne olduğunu söylemeye bile gerek yok. Ama dinin temel direği gibi sunanlara ne demeli? Aslında sadece kendi beceriksizliklerini örtüyorlar.
Size başörtüsüyle ilgili bu denli methiye düzenlere bakın, kendileri ne yapıyorlar? Bana topluluk olarak yaptıkları bir iyi şey söyleyebilir misin? Geleceğe yönelik bunlardan bir umudun var mı? Yüzyılardır söylerler "Kuran ve sünnete" dönüş diye; hala dönemediler mi? Hem onların ayrılmaz ikilisi olan "Kuran ve sünnet" ikilisine Kuran'da bir tek vurgu var mı?
Hiç düşündün mü Hamiyet? Allah beni neden yarattı diye düşündün mü? Benden ne istiyor diye düşündün mü? Kulluk ama nasıl? Allah'ın senin ehli sünnetin askeri olmana ihtiyacı var mı? Şu dünyada bir milyardan fazla müslüman var, bu kadar insan nasıl hiçbir şey fark ettirmiyor diye düşündün mü? Sana Allah'ın seni niçin yarattığıyla ilgili en önemli ipucunu söyleyeyim mi; hayallerin. Bilhassa çocukluk hayallerin. Allah Kuran'da neden hikayeler anlatıp durmuş? Neden Süleyman'ın hikayesi, neden Zülkarneyn, ve bilhassa neden Yusuf? Yusuf'un hikayesi nasıl başlıyor? Hatırla bakalım. Bir rüya ile. Peki nasıl bitiyor? O rüyanın gerçekleşmesi ile. O rüya ona Allah'ın gösterdiği bir rüya olmakla kalmıyor, o rüyayı kendi rüyası haline de getirip onun peşinde koşuyor. İşte kendinle ilgili bütün soruların cevabını çocukluk hayallerinde bulabilirsin.
Hocaların hayallerinle ilgili ne diyorlar? Seni kendi askerleri yaparken sordular mı sana senin hayallerin ne diye? Ne olmak istiyorsun, dünyaya nasıl bir güzellik katmayı düşünüyorsun diye sordular mı? Hayır, hiç sanmıyorum. Bu kızların başına gelenlere gerçekten üzüldüklerine de inanmıyorum. Sadece kızıyorlar, zayıf olmayı içlerine sindiremiyorlar. Nasıl olsa onlara göre sizin ödülünüz cennet. Sizin hayalleriniz onların umurunda mı?
Hocalarını boşver ve Allah'a dön. Hayallerine ve dünyadaki amacına bir bak ve Kuran'la yolunu bul. Biliyorum, her türlü değişiklik insana zor gelir. Ancak ne içinde bulunduğun topluluktan kopacaksın, ne de ibadet tarzını vs. değiştireceksin. Sadece tek kaynağın Kuran olacak ve Allah'a bilmediğin şeyleri yakıştırmayacaksın. Bilmediğin şeylerin ardında düşmeyeceksin. Çevrendekiler Allah hakkında bilmeden atıp tuttukları zaman da (peygambere "habibullah", "kainatın efendisi" demek gibi) onları uyaracaksın. Ve en önemlisi Allah'ın senden ne istediğini kendi hayallerinde ve becerilerinde bulacaksın; başkalarının sana dikte etmesiyle değil. Ehli sünnet tuvalete bile nasıl gidileceğiyle ilgili talimatlar uydurmuş. Ehli sünnetin kadınlara değer vermediği bir gerçektir. Ehli sünnet "alimlerine" göre kadın kocasından izin almadan evden dahi çıkamaz. Bakma sen Mustafa İslamoğlu'dan yaptığın alıntılara. Sor bakalım ona "ben sünniyim" diyecek mi? Bir de sor bakalım şu hadislerle ilgili yazıda peygamberin haram koyabileceğine dair iddiaya ne diyecek.
Önce hadisleri savunanların sıkça kullandığı şu ayeti bir inceleyelim:
Haşr 7 (Diyanet Çevirisi)
Allah’ ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.
Çok açık değil mi? Devletin yönetimiyle ilgili, mal dağıtımıyla ilgili bir husustan başka birşey değil. Bu, Allah'ın devlet yönetimine tanıdığı bir haktır. Şimdi bunun haram helal ya da din hükümleriyle ne ilgisi var? Genel hüküm koyarken Kuran ayetlerinde ancak araya başka ayetler girmesiyle bağlam genişletilir. Buna bir örnek vereyim:
ENAM (Ali Bulaç ın tercümesi)
(35) Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, onlara bir ayet getirmek için yerde bir tünel açmaya veya göğe bir merdiven dayamaya gücün yetiyorsa (yap). Eğer Allah dileseydi, onların tümünü hidayet üzere toplardı. Öyleyse sakın cahillerden olma. (36) Ancak dinleyenler icabet eder. Ölüleri (ise,) onları da Allah diriltir. Sonra O'na döndürülürler. (37) "Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?" dediler. De ki: Şüphesiz Allah, ayet indirmeye güç yetirendir." Ama onların çoğu bilmezler. (38) Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.
Son ayetteki "Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık" hükmüne bakınız. 35'inci ayet ile birlikte düşünüldüğünde anlamı açıktır. Burada Allah Kitab'ı indirmekteki maksadının herkesi hidayete erdirmek olmadığını açıklıyor. Bu maksada göre Kitap'ta bir eksik yoktur. Oysa Peygamber herkes hidayete ersin istiyor. Bu maksada göre bakıldığında ise Kitap yeterli değil. O zaman çaresizliğe düşüyor. Allah'da onu uyarıyor: "sakın cahillerden olma". Bunu neden söylüyor? Nasıl bir cahillik bu cahillik? Kitabı yetersiz görmek gibi bir cahillik. 38'inci ayet buna bir cevaptır. Ancak Kitabın yeterliliği açısından bağlamı genişletecek bir söz araya giriyor: "Yeryüzünde hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın". Neden böyle bir söz araya giriyor? Çünkü bütün bu ümmetlerin devamlılığını, ihtiyaçlarını karşılayan Allah'tır. İnsanların da ihtiyacı bu Kitap ile tamamlanacaktır. İşte bu yüzden bu hüküm geneldir ve geçerlidir. Yani:
"Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık"
Demekle Allah, Kitap dışında bir din kaynağı arayanlara da peygambere yapmış olduğu uyarının aynısını yapıyor. Biz bu yorumları tamamen önyargısız ve Allah'ın söylediğini anlama kaygısıyla yapıyoruz. Alim ya da müctehid dediklerinize bir bakın. Ben kasıtlı olarak yanlış tercüme yapanları bile gördüm. Bile bile Allah'ın söylediğinin tersini söyleyenleri. Şimdi bunlara nasıl güveneceksiniz?
Peygamberin izinden gitmek Allah'ın sevgisini kazanmanın yoludur. Peki nedir bu Peygamberin yolu? Kuran'dır. Hiç şüphesiz Kuran'dır. Eğer Allah, peygamberin başka bir örnekliğini almamızı isteseydi onu da Kuran'a eklerdi. Ama Allah diyor ki "Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık". Kuran'ın hadis olmadan anlaşılamayacağını söyleyenler açıkça yalan söylüyor ve Allah'a iftira ediyor. Siz neden onların bu şirkine ortak olacaksınız? Bakın, Peygamberin kıldığı gibi namaz kılayım derseniz ve yaparsanız bunun bir sakıncası yoktur. Ama bunu bir din hükmü haline getirir ve Kuran'da olmayanları insanlara dayatırsanız o zaman yanlış yaparsınız. Eğer Kuran bir şeyin ayrıntılarını anlatmamışsa bizi o ayrıntılarda serbest bırakmış demektir. Eğer Kuran'da birşey yoksa o zaman bunu başka kaynaklardan aramanın anlamı yok; çünkü o şey Kuran'a girmediyse o konuda ya serbestiz ya da aklımızı kullanıp uygun bir yol tutacağız demektir.
Dediğim gibi, size yaşantınızı ya da dostlarını değiştirin demiyorum; diyorum ki şirkten kaçının ve dostlarınızı da şirk konusunda uyarın. Çünkü ehli sünnetin en büyük baş belası bu şirktir. Ehli sünnetin askeri olmayın; Allah'ın askeri olun ve insanları şirke karşı uyarın. Unutmayın, Allah'ın huzuruna yalnız çıkacaksınız; yanınızda ne alimleriniz, ne eşiniz, ne dostlarınız, ne de Peygamber olmayacaktır! İnanmıyorsanız Kuran'a bakın.
vesselam
|
Yukarı dön |
|
|
Alperen Admin Group
Katılma Tarihi: 09 nisan 2005 Gönderilenler: 2974
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hamiyet Yazdı:
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde şöyle buyurmuştu: "Bana Kur'an ve
bir o kadarı daha [sünnet] verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi, 'Size Kur'an yeter; onda neyi helal bulursanız, onu kabul ediniz. Onda
neyi haram bulur sanız, onu da haram biliniz' diyecek. Şunu iyi biliniz ki, Allah Resulünün haram kıldığı da
Allah'ın haram kıldığı gibidir." 6. Ebû Davud, Sünnet: 5. |
|
|
Selam
Hamiyet
Bir hadis
de ben yazayım:
“İleride bazı kişiler çıkacak ve recm cezasını
Kuran’da bulmuyoruz diye recmi inkar edeceklerdir. İşte bu kişiler okun yaydan
çıktığı gibi dinden çıkacaklardır. Eğer halkın “Ömer Kuran’a ilave ediyor.”
demesinden korkmasam bu recm ayetini Kuran’a yazardım.”( Buhari 93:21, Müslim Hudud
8:1431, Ebu Davut 41:1)
Bu hadis
bir gösterge. Bu adamların nasıl bir zihniyete sahip olduklarını ortaya koyan
bir gösterge.
Recm
haktır diyenler aslında Kur’an eksiktir
demektedirler. Allah’ı ayetlerini keçiye kaptırmakla suçluyorlar,
Muhammed’in ağzından yalan uyduruyorlar, Ömer’i korkaklıkla suçluyorlar. Bu da
yetmiyor “Kur’anda yok bu” diyenlere şantaj yapıyorlar.
Bu
şantajlar boş. Bu oranda bir faciaya imza atanların başka bir konuda “ilerde
Kur’ancılar çıkacak, iblis onlar” demeleri boş.
Minareyi
çalan kılıfını uydurur. Allah+Muhammed ortaklığı bir ŞİRKet dini tesis eden
güruh elbette bu tip lafları peygambere söyletecektir.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir
hadislerinde şöyle buyurmuştu: "Bana Kur'an ve bir o kadarı daha [sünnet]
verildi.
Bu doğru değil.
Hikmet Kur’anın ta kendisidir. Hikmet ne sünnettir, hadislerdir ne de tarikat
öğretisidir. Son Peygambere verilen ve bizi bağlayan tek kutsal kitap Kur’andır.
Yakında karnı tok, koltuğuna
yaslanmış birisi, 'Size Kur'an yeter;
onda neyi helal bulursanız, onu kabul ediniz. Onda neyi haram bulur sanız, onu
da haram biliniz' diyecek.
Bunu
karnı aç yani tuzu kuru olmayan birisinin söylemesi neyi değiştirirdi ki? Yanlış yanlıştır.
Evet ben
de aynen hadiste suçlananlar gibi söylüyorum. Bize Kur’an yeter, onda neyi helal
(serbest) bulursak alırız, neyi haram (yasak) bulursak sakınırız.
Hangi
dinin kafiri oldum şimdi? Kur’andaki Dinin mi, uydurulan dinin mi?
Şunu iyi biliniz ki, Allah Resulünün haram kıldığı da
Allah'ın haram kıldığı gibidir."
Bu din
Allah+Muhammed’in dini değil yalnız Allah’ın dinidir.
Mehmet
Akif hadisçileri ne güzel özetlemiş: Nebiye atf ile binlerce herze uydurdun. Yıktın da dini mübini yeni bir din
kurdun.
Okumanızı
tavsiye ederim: kurandakidin.net
__________________ Yunus 105. Şu da emredildi: "Yüzünü dine bir hanîf olarak çevir. Sakın müşriklerden olma!"
|
Yukarı dön |
|
|
muvahhit Ayrıldı
Katılma Tarihi: 24 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 669
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam Hamiyet kardeşim Hakka suresinin 43 ve 48.ayetlerini okurmusun bakalım ne söylüyor;
43. Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o.
44. Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
45. Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık.
46. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
47. Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.
48. Gerçek şu ki o, sakınanlar için tam bir uyarıcı ve düşündürücüdür.
elçinin sözleri Kur'an'dan başka neydi?Hayatı zaten Kuran değilmiydi? Bu ayetlerde Kur'an hakkında Allah tarafından biz kullara bir bilgilendirme vardır.Burada der ki;Âlemlerin Rabbi'nden bir indiriştir o. Kuran'ı geri plana atma ve diğer hiziplerin ardına düşülmesi hakkında da der ki;44. Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
45. Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık.
46. Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
47. Sizin hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.
Şimdi eğer elçi Kur'an'da olmayan bir sözü Kur'an'danmış gibi söyleseydi başına gelecek felaketler bu yukarda yazılan ayetler ve daha fazlası olacaktı.Soruyorum Kur'an'da olmamasına rağmen birçok söz ve uygulamanın elçi tarafından söylendiği ve yapıldığına inanıp Kur'an için Kur'an dışı yaşamanın cezası ne ola?Okun ve Alperen kardeşlerim gayet güzel uyarılarda bulunmuşlar,dileğim ön yargısız artık yaklaşman Eğer ki,hayır ben dinimi sünnet ve hadislerden öğrendim gittiğim yolda hata yok diyorsan bu aşağıda yazan ayete bir bak.
48. Gerçek şu ki o, sakınanlar için tam bir uyarıcı ve düşündürücüdür.
Burada yüce Allah diyor ki;Eğer benim razı olduğum bir hayatı yaşamak istersen;sana bu Kur'an tek başına yeter.Çünkü bu Kur'an TAM BİR UYARICI VE DÜŞÜNDÜRÜCÜR.Allahın bu açık ayetlerini kendimce anlatmaya çalıştım.Allah affetsin.
__________________ Herkes kendi ameliyle Allah’ın huzuruna gider
|
Yukarı dön |
|
|
YuSuFMiSaLi Groupie
Katılma Tarihi: 15 subat 2007 Gönderilenler: 52
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Hamiyet Merahaba ;
Bilmiyorum bu yazıyı okurmusunuz ama size bir kaç soru sormak istiyorum ;
Sizce belirleyici olan kaynak nedir ?
1- Değiştirilmesi mümkün olmayan Kuran
2- Değiştirilme olasılığı yüksek olan El yazımı kitaplar ve rivayetler
Bana göre belirleyici olan Kurandır.Ben okuduklarımı elimden geldiğince Kuran süzgecinden geçirmeye çalışır ve doğruya bu şekilde ulaşma çabasının gösteririm.Bu rivayet edilen bir söz yada hareket-davranış olsun farketmez.Ya size göre nedir ?
Kuran bize şu mesajı vermektedir " Vahye uy ".Bu ilahi hitap peygamberi muhattap aldığı gibi bizleride muhatap almaktadır.
Rasulun ağzından Kuranda manası olmayacak bir söz çıkabilirmi ? Yada Rasul Kuranda örnek olmayacak bir davranışta bulunabilirmi ?
Bana göre çıkarılamaz ve bulunamaz.Size göre cevap nedir ?
Herkez Kuran diyor fakat Kuran çoğu kesim tarafından ikinci plana atılmaktadır.Deliller Kurana uymayacak ve manası bulunmayacak rivayetlerle sunulmaktadır.Hani kuran belirleyici idi ? Hani Kuran uyulması gereken vahiy kitabıydı ?
Muhammed a.s ın ölümünden 200 yada kimine göre 300 sene sonra yazılmaya başlanmış rivayetlerin 1200 seneden beridir bize değiştirilmeden ulaştığını neye göre belirleyeceksiniz ? Sizce bunun Kuran ile belirlenmesi en doğru olan değilmidir ?
Gördüğünüz gibi soru soruyu getiriyor.Eğerki okursanız bunları cevaplandırmanızı rica ediyorum.
Saygılar..!
__________________ WwW.TeBLiG.NeT
|
Yukarı dön |
|
|
|
|