Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 16 mart 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 171
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Özkök’ün başlattığı, Belge ve Selçuk’un sürdürdüğü 51. Ayet
tartışmasını NTVMSNBC ilahiyatçılara sordu. Diyanet yetkilisi “O ayet
savaş döneminde indi” derken, Prof. Bilgin, “Şu anda bu ayetin ortaya
çıkması doğru değil” dedi.
Basında “51. Ayet” tartışması, Hürriyet
Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün yazısıyla başladı. Özkök,
İstanbul Eminönü’ndeki Zeynep Sultan Camii’nin imamı tarafından camiye
Maide Suresi 51. Ayet’in asılması haberini yazıişleri toplantısında
tartıştıklarını ve yayınlamama kararı aldığını söylüyordu.
ÖZKÖK: AYETİ TARTIŞMAYIZ Özkök, yazı işlerinde iki saat süren tartışmadan sonra, yayınlamaktan vazgeçtiği haberi köşesine taşıyıp şöyle dedi:
“Elbette
Kuran’da yazılı bir ayeti tartışmayız. Ama o ayetin cami kapısına iyi
niyetle asıldığına inanmıyorum. Hele hele Malatya’da olduğu gibi, bu
ayeti, o günün konteksinden çıkarıp, yanlış yorumlayacak eli kanlı
caniler sokaklarda dolaşırken... Ayrıca haberi de bir meslek içtihadı
olabilecek şekilde tartışmamızın yararlı olacağını düşünüyorum.”
BELGE: TARTIŞMAZSAK SONSUZA KADAR SÜRER Murat
Belge ise, bugün Radikal’de “Özkök, yazısında, bu bir ‘ayet’ olduğu
için onun hakkında bir şey söylememeyi tercih ettiklerini söylüyor.
Şimdi bu ilginç bir nokta” diyerek kendi tavrını şöyle açıkladı:
“Bu
tavır, ‘Ayet olduğu için onu tartışmadık’ tavrı değil, onun tam
karşıtı. ‘Ayetin ve her şeyin tartışıldığı ortam’ diyorum. Öylesini
gerçekleştiremiyorsak ne olacağını söyleyeyim. Şimdiki ikili durum
sonsuza kadar devam edecektir. Falanca ayetin cami kapısına asılmasını
-diyelim, Diyanet yoluyla- engelledin... Sonra? Ayet işte orada,
duruyor. Kapıya asamayan gereğinde eliyle çoğaltıp dağıtır. Derken ayet
Malatya’daki mümin çocukların eline geçer... Seküler kesimin malûm
sakızları var (bunlar ille yanlış olduğu için değil, bir sonuç vermeden
çiğnendiği için ‘sakız’ kelimesini tercih ediyorum): “İslam’da içtihat
kapısı kapandı” vb. Benim açımdan ‘Gazalî/İbn Rüşd’ tartışması hâlâ
güncel. O halde buyurun buraya geçelim. ‘İçtihat kapısı’nı
açalım (o aslında hiçbir zaman gerçekten kapanmadı ve kapanamaz, çünkü
‘zaman’ diye bir etken var). Ama bunu hep birden, laikler de birlikte
olmak üzere yapalım. ”
SELÇUK: ATATÜRK DEVRİMİNİ ANLAYACAKLAR İlhan Selçuk ise, aynı konuyu tartıştığı Cumhuriyet’teki köşesinde şöyle yazdı: “... Kuranıkerim’i içselleştirmek için okumak gerek... Bu
köşede bir süreden beri başlatılan fikir eyleminin özü budur!..
Kuranıkerim’i okuyan aklı başında yurttaş, Atatürk devriminin
kaçınılmaz gereğini duyumsayacak ve anlayacaktır... İslamcılar
yurttaşlarımızı hurafelerle ve aslı astarı bulunmayan, sonradan
uydurulmuş sözde hadislerle aldatmaya çalışıyorlar.. Yurttaş, Kuranıkerim’i okumalı!.. İslam’da aracı papazlara yer yok!..”
MAİDE SURESİ 51. AYET NE DİYOR? “Ey
iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların
bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse
şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete,
doğru yola iletmez”.
Köşe yazarlarının tartıştığı konuya
ilişkin, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı İzzet Er ve İlahiyatçı Prof.
Dr. Beyza Bilgin NTVMSNBC’ye şunları söylediler:
İzzet Er (Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı):
AYET BAĞLAMINDAN KOPTUĞU İÇİN YANLIŞ ANLAŞILIYOR İmamlarımıza
yanlış algılamalara meydan vermeyen, herkesin rahat anlayabileceği
ayetleri koymaları hususunda tavsiye niteliğinde yazılarımız var.
Arkadaş meali verdiği zaman bu detaylara girmediği için yanlış anlama
meydana gelmiş oldu. Yoksa konuyu ele alan herkesin, müspet veya menfi
herkesin, ayete karşı saygısı vardır. Muhabire “Biz bunu doğru
bulmadık” derken, bu durum meale tam yansıtılamıyor, demek istedik.
Biraz daha yanlış anlamayı önleyici bir tavır sergilense daha iyi olur
tarzında, doğru bulmadığımı söyledim. Bazı gazetelerde “Ayeti doğru
bulmadım” diye yazıyor. Böyle bir şeyi ben söyleyemem. Bağlamından
koptuğu, bağlamı da bilinmediği için, yanlış anlaşmalar meydana
geliyor. Yoksa bizim dinimizde Allah’ın kulu olarak zaten her insanla
dostluk kurulabilir; savaş hali olmadığı zaman. Bu ayette savaş
halinden sözedilmektedir. Dolayısıyla her olayı kendi bağlamında
değerlendirmek icap eder. Muhabir arkadaşlarımız tefsire bir baksalardı
sanırım bu tür tartışmalar da çıkmayacaktı.
51. AYET SAVAŞ ORTAMINDA ‘İKAZ’ İÇİN İNMİŞTİ Peygamberimiz
Medine’ye geldiği zaman orada Ensar denen hem Medineli Müslümanlar, hem
de inanmamış olan Araplar (Müşrikleri), ve orada yaşayan gayrimüslim
insanlarla bir kardeşlik anlaşması yapmıştı. “Medine Sözleşmesi” denen
bir sözleşme vardır. Medine Sözleşmesi’nde Medineli Yahudiler bile
vardı ve böyle bir sözleşmeyle birbirlerine bağlanmışlardı. Bu, Maide
Suresi’nin inmesinden önceki dönemde olmuştu.
51. ayette ise
Peygamberimizin müşriklerle savaşlarından bahsedilir ve o esnada
Yahudilerle savaşları vardır. Ayet o münasebetle inmiştir ve o günkü
Yahudiler müşriklere Müslümanların durumları hakkında bilgi
sızdırmaktadırlar. Ayet, her sırrınızı açmayın, anlamında, bir şeyi
ikaz mahiyetinde inmiştir. Bu görülemediği için de sırf sözlere dikkat
ettiğinizde yanlış anlaşılma oluyor. Normal zamanlarda, savaş hali
dışında, İslam insanoğlunun herkesle, Allahın yaratığı varlıklar olması
nedeniyle herkesle, Yunus Emre’nin, “Yaratanı severim, yaratandan
ötürü” sözündeki gibi, beşeri ilişkiler kurmak, dostluklar kurmak,
geliştirmek konusunda engelleyici değildir. Böyle bir ayet de yoktur. Prof. Dr. Beyza Bilgin:
ŞU ANDA BU AYETİN ORTAYA ÇIKMASI DOĞRU DEĞİL Bu
ayete gelinceye kadar, dostlukla ilgili, iyi geçinmeyle ilgili,
yardımlaşmayla ilgili ayetler asılabilirdi oraya. Bir de şu anda bizim
neye ihtiyacımız var, dostlukları pekiştirmeye mi, yoksa birbirimize
karşı düşmanca tavırlar kazanmaya mı? Şu anda önümde televizyon açık,
TBMM’de yapılan grup konuşmalarını izliyorum. Ne kadar farklı
konuşmalar yapılıyor. Konuşanların bazıları hemen çarpışalım, bazıları
diyaloğa girelim, belki barışı sağlayabiliriz diyenler var. O zaman da
öyleydi. Ama “Kuran bütün zamanların kitabı olduğu için bu ayet, bugün
de geçerlidir” diyenler, acaba onu hangi açıdan şu anda ortaya
çıkarıyorlar ona bakmak lazım.
Bence şu anda bu ayetin ortaya
çıkartılması doğru değildir. Bizim içimizde yüzyıllardır beraber
yaşadığımız Yahudiler ve Hristiyanlar vardır. Onlarla dost olmayıp da
ne yapacağız? Ama kendi içimizde de kendimizin düşmanları yok mudur?
Dostunu düşmanını insan bilmelidir. Bunun Hristiyan olmakla, Yahudi
olmakla artık alakası yoktur.
KURAN’DAN KRİTİK ZAMAN AYETLERİ ÇIKARILMADI Ne
zaman yurtdışına gitsem bana da sorulan bir soru bu, özellikle de
Hristiyanlar tarafından. Herkesin kitabında, “Onların hepsini öldürün,
hepsiyle savaşın, onlar sizin dostunuz değildir” yazar. Bu Tevrat’ta da
vardır, İncil’in bazı bölümlerinde vardır, Kur’an da da vardır. Bunlar
kritik zamanların ayetleridir. Ama bunlar kritik zamanların ayetleri
diye daha sonra Kur’an’dan çıkarılmamıştır. Diyelim ki Yahudiler,
Müslümanları ele vermişlerdir zor zamanda. Müslümanların içinden de
bazen böyle şeyleri yapanlar çıkmıştır. Dostları, akrabalarını korumak,
onların saklanmalarını sağlamak için. Casusluk gibi bir şey bu, önceden
haber vermek, bildirmek... Şüphesiz o zamanda da Hristiyanlar ve
Yahudilerle de dost olanlar vardı. İyi komşuluk, beraber yaşama, aynı
mekanı paylaşma, tıpkı bugün de olduğu gibi.
TARİHİ BİR AYET OLARAK ELE ALINMASI LAZIM Bu
ayetin tarihi bir ayet olarak ele alınması lazım. O zaman için bu olay
çok önemliydi. Evet Yahudilerle, Hristiyanlarla o zaman da dost olanlar
vardı; onlarla dostluğunuzu kesin anlamında değil, ama onların
dostluğunu devam ettirirken Müslümanlara zarar verecek davranışlarda
bulunmayın, demektir. Tartışma kelimesi, belki ayetin ilahi olup
olmaması şüphesini getireceği için uygun olmayabilir. Ama ayetin indiği
olay nedir, hangi olay üzerine bu ayet indirilmiştir, bunun bilinmesi
gerekir. Olay, o zaman savaş halinde olunması. Tarihi bir ayet.
Katılma Tarihi: 20 ekim 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 262
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhaba rehber02;
Yine 12 den vurmuşsun konuyu vesselam:)
İzin verirsen ben örneklendirebilirmiyim söylediklerini (verdin kabul ederek örneklendiriyorum)
Diyelim ki benim hristiyan bir arkadaşım var, onun evindeyiz ve namaz vakti. Namaz kılacağımı söyledim, bana abdest alabileceğim yeri gösterdi, evde seccadesi yok ama en temiz örtüsünü verdi seccade olarak kullanabileceğim ve ben onun yanında namazımı eda ettim. Üstüne üstlük niye namaz kıldığımı sordu ve bunu da konuştuk onunla.
Ve yine diyelim ki: Akrabalarımdayım gelenekci ve mezhepci zihniyetli. Çorabımı çıkaramamışım üstünden mesh etmişim, tırnaklarımda ojem var, kılmışım namazımı. Sonra bana demiş ki, senin namazın kabul olmaz.Ve akabinde bir sürü hadis saçmalıklarını atmış ortaya, elime almışım kuranı bak ayet burda bunu yazıyor demişim, sen nasıl peygamberin sünnetini terk edersin diye bağırmış avazı çıktığı kadar.
Şimdi soruyorum, bunlardan hangisi benim dostum ve senin de bu konuda değindiğin, hangisi beni inancımdan dolayı ipe götürmemiş, hangisi insani ölçüler içinde özgür bırakmış ve hangisi insanın insana göstermesi gereken saygıyı göstermiş.
Allah senden razı olsun, hepiniz Allaha emanet olasınız...
__________________ benim namazım, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm bütün alemlerin rabbi olan ALLAH içindir.
Men edilen evliyalıktır....Yani o kimselere sırrınızı, içinizi, mahreminizi açmayın anlamında....
Ayrıca Sahip, Sadık ve vb kavramlar var..
Evliyalığın dışında insanlara adeletli davranmak sadiklik sahiplik refiklik yapmak iyilik etmek iyi komşuluk etmek candan davranmak hatta o kadar ki yahu bu adam ne candan ne dost bir arkadaş diyecek kadar iyi davranmak esastır...
Akasi takdirde yahu bunun dini doğru bir din olsa önce kendisini adam eder demezler mi bize?
İnsanlara ister yahaudi ister hristiyan ister kafir olsun iyi davranmazsak müslümanlar nereden neşet edecek...
Hz Ömer en büyük kafirlerden değilmiydi hakeza Halit bin velid....
Kıymetli dostlar,selamlar. küfür ehli hakkında kullanılan veli kelimesi yönetici edinmeyin anlamındadır.Bu gibi ayetlerden de anlıyoruzki müminlerin ülül emrlerinin mümin olma zorunluluğu vardır.yani ehli küfürden birisi müminlere emir veremez ve amir olamaz.olduğunu iddia etmesi batıldır,geçersizdir.müminler ehli küfürün emir ve talimatlarına uymazlar. şayet arkadaş veya dostluk anlaşılırsa bu yanlış algılamalara da götürür.şöyleki osman1 adlı yorumcu arkadaşımın verdiği örnekteki gibi senin inançlarına saygılı davranan gayri müslim birine dost olmamamız gerekir diye kaba ve haşin davranırsak ona nasıl yaklaşacağız,ona yaklaşmayınca haliyle dinimizi ona tanıtma imkanımız ortadan kalkmış olacaktır.gizli sırlarımızı savaş ortamında vermekte elbette doğru olmaz.ancak barış ortamında samimiyetimizi ve dürüstlüğümüzü her halükarda onlara göstermeliyizki dinimizi onlara sevdirmiş olalım. aliimran159:''Allah'ın rahmetinden dolayı,sen onlara karşı yumuşak davrandın.Eğer kaba ve katı kalbli olsaydın,şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.''buyurulmuştur. selamlar,sevgiler.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma