Yazanlarda |
|
bulenttttttt Yasaklı
Katılma Tarihi: 29 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 115
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Arkadaşlar bildiğiniz üzere haber türk ekranlarında balçiçek pamirin sunduğu "söz sende" adlı bir program var. Orada 27 ocak 2009 tarihinde Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Akdemir, diyanetin bir kurum olduğunu, halbuki dinin kurumsallaşmaması gerektiğini, çünkü dinin Allah ile kul arasındaki değerler bütünü olduğunu ifade etti. Bu o kadar doğru ki diyecek söz bulamadım ve sizinle paylaşmaya karar verdim. İnşallah bu gerçekler iki üç nesil sonra çok daha yayılacak ve diyanetin içi boşaltılıp bir din kurumu olmaktan çok Kuran insanı yatiştiren Laik değerlere sahip bir yer olacak; Feytullah Gülen ya da Timurtaş Uçar gibilerin dergahı değil...
__________________ bulenttttttt
|
Yukarı dön |
|
|
gondolcu Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 haziran 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 450
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
bulenttttttt Yazdı:
Arkadaşlar bildiğiniz üzere haber türk ekranlarında balçiçek pamirin sunduğu "söz sende" adlı bir program var. Orada 27 ocak 2009 tarihinde Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Akdemir, diyanetin bir kurum olduğunu, halbuki dinin kurumsallaşmaması gerektiğini, çünkü dinin Allah ile kul arasındaki değerler bütünü olduğunu ifade etti. Bu o kadar doğru ki diyecek söz bulamadım ve sizinle paylaşmaya karar verdim. İnşallah bu gerçekler iki üç nesil sonra çok daha yayılacak ve diyanetin içi boşaltılıp bir din kurumu olmaktan çok Kuran insanı yatiştiren Laik değerlere sahip bir yer olacak; Feytullah Gülen ya da Timurtaş Uçar gibilerin dergahı değil... |
|
|
okyonus ötesinde yaşayan adam bu oluşuma izin verecekmi?
__________________ saygılarımla
Aaydın
|
Yukarı dön |
|
|
bulenttttttt Yasaklı
Katılma Tarihi: 29 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 115
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Allah Atatürk gibi bir Kuran İslamcısını nasip ettiyse o adam ve benzerlerinin de yok oluşunu nasi edecek demektir.
__________________ bulenttttttt
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın arkadaşlar,
Diyanet gerekli bir kurumdur.
Ama siyasi baskıya açık bir kurumdur.
Seçmen baskısı, oy kaygısı nedeniyle, bağlı bulunduğu başbakanlığın baskısındadır.
Her konuda çok kolay yorum yapamaz.
Organ bağışı konusunda en doğru, en çağdaş yorumu yapabilir. Bu konuda bazı ters görüşlü, tarikatlar hocalar olabiliyor. Ama hiç biri bu konuda siyasi baskı kuramazda olamazda. Çünkü Diyanetin bu konuda kararı hem doğru, hem insancıldır. Bir de Allah göstermesin,insanın başına gelme durumu olabilir, organ bağışına karşı bir insan olabilirsin de, Allah sana veya bir yakınına tedavisi organ bağışı olan bir dert verebilir.
Ama aynı rahatlık türbanda, faiz de yok. X hoca tarikatı başbakana, partiye baskı yapar.Başbakanda Diyanet işlerine baskı yapabilir. Ne oldu, halk siyasete baskı yaptı, siyaset halka baskı yaptı.
Ayrıca diyanetin başındakiler, yönetimindekiler çok bilinçli, yüksek düzeyde din eğitimi almış kişilerdir. Kur'anı da bilir. Hadisi de bilir. Bu konularda akademik unvanları vardır.
Çok güleryüzlü, çok bilgili , insana dini sevdiren hocaları da vardır.
Artık nasılsa kadroya girmiş, belki eski kafa adamı sinirlendiren hocaları da vardır.
Biz beğenelim, beğenmiyelim. Diyanet gibi bir yapıya ihtiyaç vardır.
Diyanetin en büyük görevi, dini insanlara sevdirmektir.
En büyük işi din hizmetini insanlara en iyi şekilde verilebilmesidir.
Bu yapının daha gelişmesi, daha özgürleşmesi, daha rahat hareket edebilmesi gerekir.
Bu yapının insan kaynaklarında bilinçli Kur'an kültürü almış, cami hocalarına ihtiyaç var. Yani Hafızlığın aşılması gerekiyor.
Diyanet bir Şeyhülislamlık değil,
Bir şeriyye ve Evkaf bakanlığı değil,
Bir papalık, patrikhane benzeri kurum değil.
Hepsinin görevlerinden bir parça alan kurum ve çok lazım bir kurum.
İnsanların yapıcı veya yıkıcı eleştirileri olabilir.
Farklı örgütlenmeler, istenebilir , önerilebilir. İşin içine din hizmeti verilen başka mezhep ve dinlerin de karışması, din hizmeti açısından farklı anlayışlar önerilebilir.
Ama şu günün şartlarında kolay kolay kaldırılamaz. Diyanet kalksın işi tarikatlara bırakalım, Laik devlette diyanet gibi kurumlar olmaz derseniz. Bu teoride tartışılan bir durumdur. Fransa örneği vardır. Fransa Katolik kilisesini ayırmış ve dini konularda ne yaparsan yap, ben laikim demiştir.
Türkiyede ve diğer islam ülkelerinde kilise tarzı bir örgütlenme olmamıştır. Hep şeyhülislamlık, şeriyye ve evkaf vekaleti türü örgütlenmelerle yürütüldüğü için Cumhuriyette buna benzer bir yapı kurmanız gerekir. Bu yapıyı kurmazsanız din, tarikatların elinde kalır. Onların da durumu malum. Anında Afganistana döneriz. Maazallah.
Fransa tipi bir laiklik uygulaması MFÖ nün bir şarkısında dediği gibi,
Teori dersen zehir gibi,
Pratik dersen sallanmakta gibi bir durum olur.
Dini, bilgi ve hassasiyeti bizim gibi olmayan hukuk, siyasal hocaları var. Ama onlar bile belki kendi özel hayatlarında Diyanet İşleri ile alakaları yok, ama toplum yönetimine gelince hiç biri bu kurumun gerekliliğini gözardı edememektedir.
Herkese selamlar.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
medeni0002 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 kasim 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 936
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kıymetli arkadaşlar,Osmanlıdan sonra kurulmuş yeni rejimi kuranlar bir karara varmışlardı,sistem tamamen dinden arınmalıydı,fakat bir problem vardı,o da halk.Halk ne olacaktı,bu din tamamen ortadan kaldırılma girişimine maruz kaldığı zaman halk buna toptan öfkelenipte ayaklanırsa ve o rejim yanlılarını tarumar ederse ne olacaktı?,işte sorun burdaydı,işte bunun çözümü de bulunmuştu.Hem kendi can emniyetleri için hemde bir makyajda bulunmak amacıyla yöntem belirlenmişti.Sistem dinden soyutlanmaya hemen gitmeyecek bu aşama aşama yapılacaktı,yani alıştıra alıştıra yapılacaktı hemde fazla tepki almayalım diye camiler açık tutulacaktı,namaz gibi oruç gibi şahsi ibadetler serbest bırakılacaktı,camilerdeki rejim aleyhine faaliyetlerin olmaması içinde camiler başıboş bırakılmayacak onu kontrol ve idare etmek amacıyla da Diyanet Riyaseti kurulacaktı ve böylede yapıldı zaten.
Gelelim Dinin asıl yapısına,İslam dinini eski alimlerde ve sünni alimlerde dahil olmak üzere genel olarak şöyle tanımlarlar.İslam,Kaynağı Kur'an olan,ve müslüman ahali tarafından uygulanan içinde siyasi,iktisadi,ibadet,ahlaki,ukubat ve muamelat kısımlarınında bulunduğu bir inanç sistemidir''.diye tarif etmişlerdir.pekala osmanlıdan sonra kurulmuş bu sistem,ne yapmış oluyor?
Kısacası islamı budamış oluyor,sadece ibadet kısmını halka serbest bırakmış(onuda kontrollü olması şartıyla)geriye kalan müessselerini kendisi zaptetmiş oluyor.Yani siyaset,iktisat,ceza hukuku gibi bütün yapıları halkın elinden almış onlar adına onların inanmadığı bir sistemi onlara dayatmış oldu.Pekala bu dayatma sistem sağlıklı yürüyebildi mi?tabiki yürüyemedi,ilk tokadı 1950 seçimlerinde halktan yediler ve tamamen iktidardan uzaklaştırıldılar.Rabbim sanki onların başına gelecek felaketi asırlar önce haber vermişti ama alan kim?
Bakara85:''Kitabın bir kısmına inanıp,bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan ğafil değildir.''buyurulmuştur.
iktidardan uzaklaştırılmışlardı ancak sistem aynı sistemdi,sistem o kadar derinlemesine nüfuz etmiştiki bu derinlik derin devlete 2000li yıllardaki ergenekon terör örgütüne kadar geldi,zaten şükürler olsun onlarda yakalananlarda tek tek şimdi hesap vermektedirler.Halk düşmanlığı yaptıkları gün yüzü gibi açığa çıkmıştır.
O yüzden Diyanet Riyaseti de çok temiz amaçlarla kurulmuş bir riyasetti diyemiyoruz zaten dine hizmet yönü Kur'ana göre bile sakat olan bir kurumun getirileri de sakat olacaktı.Şimdiye kadar binlerce ve dairelerine,bürokratlarına,personeline milyonlarca belki trilyonlarca lira para harcandı bu kadar paranın karşılığı nedir,yani halk bundan neler kazandı?.Belki namaz kılan insanların sayısı 3 bin ise 4 bine çıkmıştır,manasını bilmeden okuduğu Kur'anı bilenlerin sayısı 3bin ise belki 4bine çıkartılmıştır,oruç tutan insanların sayısı eskiden 3bin ise belki diyanetin gayretleriyle 4 bine çıkartılmıştır.Soruyorum şimdi bu çok büyük bir gelişme midir?Yani bu kadar trilyonları başka konulara harcansa örneğin işsizliğin önlenmesi için sanayileşme alanına aktarılmış olsaydı belki şu anda işsizimiz bile kalmazdı,pekala bu durumda bazı insanlar diyecektir,manevi şeyler parayla ölçülmez diyecektir.
Pekala o namaz kılanların,oruç tutanların,kur'an okuyanlarınların(arapçasını) sayısının artması sayesinde ne oldu?maneviyatımız gerçekten daha da iyileşti mi?ülkede işlenen cinayetlerin oranında gittikçe bir düşüşe mi sebep oldu?ülkede gittikçe artan hırsızlıkların düşüşüne mi sebep oldu?hangi ahlaki iyiliklerin artmasına vesile oldu?bence bu gibi haksızlıklar,adaletsizlikler,yalancılıklar,rüşvetçilik,ahlak sızlıklarda gittikçe artış oldu.
Yani anlayacağınız şekilsel ibadetler ve onun kurumu ne islam adına nede halk adına çok fazla iyiliği olmamış,götürüsü getirisinden fazla kurumlar arasında tarihteki yerini almaya devam ediyor.Ama bu hep böyle gitmeyecektir.Zamanla halk aldatıldığını anlayacak ve sistemi tamamen değiştirip onuda tarihin derinliklerine diğer derincilerin yanına gönderecektir. selamlar,sevgiler.
__________________ medeniyet
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam sana sevgili Medeni,
Sizden rica etsem yazılarınızı kısa paragraflar halinde yazabilirmisiniz..çok katılımcı birisiniz ama yazdıklarınız gözümü yoruyor ve çoğu kez okumadan geçmek zorunda kalıyorum..Muhabbetle..
|
Yukarı dön |
|
|
medeni0002 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 kasim 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 936
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kıymetli Dermanbeg kardeş,ben bir yazıyı gerçekten okumak istersem,yazının küçük veya büyüklüğü veya parağrafının uzunluğu bana mani olamaz,niye mi?çünkü yazıyı font boyutları kısmından büyültürüm yine okurum.yeterki okumak isteği olsun bende.selamlar,sevgiler.
__________________ medeniyet
|
Yukarı dön |
|
|
Saffet Metin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 07 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 672
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Medeni yazdı:
Kıymetli
arkadaşlar,Osmanlıdan sonra kurulmuş yeni rejimi kuranlar bir karara
varmışlardı,sistem tamamen dinden arınmalıydı,fakat bir problem vardı,o da
halk.Halk ne olacaktı,bu din tamamen ortadan kaldırılma girişimine maruz
kaldığı zaman halk buna toptan öfkelenipte ayaklanırsa ve o rejim yanlılarını
tarumar ederse ne olacaktı?,işte sorun burdaydı,işte bunun çözümü de
bulunmuştu.Hem kendi can emniyetleri için hemde bir makyajda bulunmak amacıyla
yöntem belirlenmişti.Sistem dinden soyutlanmaya hemen gitmeyecek bu aşama aşama
yapılacaktı,yani alıştıra alıştıra yapılacaktı hemde fazla tepki almayalım diye
camiler açık tutulacaktı,namaz gibi oruç gibi şahsi ibadetler serbest
bırakılacaktı,camilerdeki rejim aleyhine faaliyetlerin olmaması içinde camiler
başıboş bırakılmayacak onu kontrol ve idare etmek amacıyla da Diyanet Riyaseti
kurulacaktı ve böylede yapıldı zaten.
Sayın medeni Diyanet işleri , Osmanlının Şeyhülislamlığının
Meşihat dairesinin bire bir kopyasıdır. Osmanlı döneminde dinin, din
adamlarının, camilerin yönetimi nasıl yapılıyorsa bu aynen Cumhuriyette de
böyledir. Yani Cumhuriyet bu konuda en ufak bir değişiklik yapmamıştır.
Cumhuriyet önceden şeyhülislamlığa , sonra şeriyye ve evkaf vekaletine bağlı
vakıfları , vakıflar genel müdürlüğü yaparak, meşihatı da diyanet işleri
reisliği yaparak başbakanlığa bağlamıştır, o kadar.
Gelelim Dinin asıl yapısına,İslam dinini
eski alimlerde ve sünni alimlerde dahil olmak üzere genel olarak şöyle
tanımlarlar.İslam,Kaynağı Kur'an olan,ve müslüman ahali tarafından uygulanan
içinde siyasi,iktisadi,ibadet,ahlaki,ukubat ve muamelat kısımlarınında
bulunduğu bir inanç sistemidir''.diye tarif etmişlerdir.pekala osmanlıdan sonra
kurulmuş bu sistem,ne yapmış oluyor?
Burada yanılıyorsunuz sayın medeni, o sistem Osmanlıdan
sonra kurulmadı. O sistem Tanzimat la kuruldu.
Ayrıca dinin kaynağı için sadece Kur�an değil. Kur�an ve
Hadisler deseniz daha doğru olur. O zamanın, hatta şimdinin din alimlerinin
çoğu Hadisi de Kur�an la eşdeğer tuttuğundan, o zamanın aydınlarına, din veya dinler diyelim o zamanın aydınlarına
çok akla uygun bir düşünce gelmiyordu. Aslında problem buydu. 19. yüzyıl
aydınlarının ki bunlar Auguste Comte ın positivizm felsefesine inanırlar. Bu
hemen hemen dünyada bütün aydınlar için geçerlidir. Büyük çoğunluğu
pozitivisttir. Tanrıyı kabul eder. Allahla sorunları yoktur. Ama Vahyi kabul
etmezler. Neden çünkü senin vahiy dediğin O zamanın Osmanlısında mızraklı
ilmihal kültürüdür. Kur�an çevirisi 1926 dan evvel yoktur. Hatta hadis
çevirileri de yoktur.( Türkiyede 1984 lerde tamamlandı) . Din kültürü
ilmihal kültürüdür. Hatta çoğu kişi ilmihal bile okumadığından, hocasından,
şeyhinden sorup öğrendiği sözel bir kültürdür. İnsanlar bilinçsiz cahil olduğu için
kışkırtmalara açık yobaz bir kültürdür. Bugün Türkiyede deseniz ki ben dinin
kaynaklarını Türkçe incelemek istiyorum. Kuran çevirileri, hadis çevirileri
hazırdır. Ama 1920 lerde böyle bir şey
işi din alimi olan kimseler için bile mümkün değildi.
Onun için o zamanın aydınlarını suçlamıyorum. O insanlar
devletin ekonomik, sosyal ve askeri alanda geri kalmasına, hatta yıkılmasına
karşı bir çözüm bulmak için ellerinden
geleni yaptılar. O zamanki dini düşünceyi ve uygulamayı devletin geri kalmasına
yol açmış bir problem olarak gördüler. Bu zaten dünyada da böyleydi. Yakınçağ
dediğimiz çağın, temel felsefesi
dinlerin yerine insan aklının ön plana getirilmesi. Dünyada hakim düşünce bu.
1770 lerden beri. Zaten yakınçağ bu.
Vahyin yerine akıl. Tabii vahiy Yahudilere göre tevrat, Hristiyanlara göre
tevrat ve incil , biz müslümanlara göre Kur�an + Hadis . Şimdi ben Aklı tevrat,
incil ve Hadis in önüne koyuyorum , onların bir sürü hurafe, çelişki içerdiğini
hem görüyor, hem inanıyorum. Ama Kur�an başka. Kur�an islamı geleneksel
islamdan çok başka. Şimdi 1920 lerdeki
pozitivist bir insanın islam dinini
hurafelerle dolu görmesi ,
Filozof Ernest Renan ın dediği gibi İslamiyet terakkiye
engeldir önermesine katılması gayet normal.
Kısacası islamı budamış
oluyor,sadece ibadet kısmını halka serbest bırakmış(onuda kontrollü olması
şartıyla)geriye kalan müessselerini kendisi zaptetmiş oluyor.Yani
siyaset,iktisat,ceza hukuku gibi bütün yapıları halkın elinden almış onlar
adına onların inanmadığı bir sistemi onlara dayatmış oldu.Pekala bu dayatma
sistem sağlıklı yürüyebildi mi?tabiki yürüyemedi,ilk tokadı 1950 seçimlerinde
halktan yediler ve tamamen iktidardan uzaklaştırıldılar.Rabbim sanki onların
başına gelecek felaketi asırlar önce haber vermişti ama alan kim?.
Alakası yok. 1790 larda bütün Avrupada dini hukuk sistemlerinden
vaz geçildi. Onun yerine önce medeni yasalar (ilki ve en ünlüsü Fransız Medeni
Kanunu Code Civil veya Napoleon yamanında yapıldığı için Code Napoleon ) yapıldı. Sonra Ceza, ticaret kanunları
yapıldı. Bu olay Osmanlıda Tanzimat la
başladı. Cumhuriyetle değil. Bir mecburiyetten. Dünyanın gidişine uyma
zorunluluğundan. Zamanın en güçlü devleti İngilterenin baskısından. Tanzimattan
beri Osmanlıda faiz de serbesttir. Cezalandırma Kur�ana göre değil, Belçikadan
alınma ceza kanununa göredir. Hırsızlık ta el kesme, zinada recm falan
kaldırılmıştır. Medeni kanunlar dışında bütün kanunlar batıdan alınmıştır.
Medeni kanun Halkın tepkisinden çekinildiğinden Fransadan alınmamış, onun yerine islam hukukuna uygun
mecelle adıyla Ahmet cevdet paşaya yaptırılmıştır. 1950 deki seçim yenilgisinin bu dayatma ile
ilgisi yoktu. Eğer CHP, kalkıp ezanı Türkçeye çevirmek gibi bir gaflete düşmeye
idi, halkın teveccühünden düşmezdi. Yaptığı tek yanlış budur.
Bakara85:''Kitabın bir kısmına
inanıp,bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak
dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar
uğratılırlar.
Allah yaptıklarınızdan ğafil değildir.''buyurulmuştur.
Siz bu kapsama hadis
uydurarak, onları Kur�ana eşdeğer tutarak
(Hatta ondan da öne koyarak, Kur�anı Hadise neshettirerek) , dini
İslamiyetten hadisiyyete çevirenleri de dahil ediyormusunuz. Bugün bile öyle
kitaplar var ki, herhangi bir konuda bol bol hadislerden örneklerle hüküm
veriyor. Konuyla ilgili bir tane bile
ayet göstermiyor hatta gösteremiyorlar.
İnsanların dinden uzaklaşmasında sorumlu olanlar insanların
önüne indirilen değil uydurulan dini koyanlardadır. Bu uydurulan din = Vahiy
derseniz biraz aklı olan kimse inanmaz, ben almıyayım alana da mani olmayayım
der.
iktidardan uzaklaştırılmışlardı ancak
sistem aynı sistemdi,sistem o kadar derinlemesine nüfuz etmiştiki bu derinlik
derin devlete 2000li yıllardaki ergenekon terör örgütüne kadar geldi,zaten
şükürler olsun onlarda yakalananlarda tek tek şimdi hesap vermektedirler.Halk
düşmanlığı yaptıkları gün yüzü gibi açığa çıkmıştır.
CHP nin iktidardan seçimle uzaklaştırılması, yerine DP,AP,ANAP, AKP gibi sağ partilerin gelmesi sistemi
değiştirmemiştir. Çünkü sorun Geç kalmış Kapitalizm di. CHP hiç değilse dürüsttü. Halk dalkavukluğu
yapmadı. Doğru bildiğini uygulamaya
çalıştı. Halka rağmen halk için çalıştı. Yaptığı tek yanlış ezanı Türkçe
okutmak oldu. Hay okutmaz olaydı. İnsanları namaza çağıran bir araç Arapça olsa ne olur, Türkçe olsa ne olur.
İngilizce, Almanca, Rusça veya Latince olsa ne olur. Ama o zamanın insanları
için ezan da vahiy cümlesinden dini bir kutsal algılandığından, Türkçe
okunması, dine karşı bir saldırı gibi algılanmıştır. Bugün bile aynı şey
yapılsa tepkinin aynı, hatta da şiddetli olacağından eminim.
O zamanki CHP çok şeyler yaptı. Devlet bugün Ekonomik
gelişmişlikte 17. sıradaysa, o zaman yapılan işlerin oluşturduğu devletin
temeli sayesindedir. Sosyal gelişmişlikte 60 larda olması da biraz ekonomiye öncelik verilerek, köylülüğe
taviz verilmesidir. Onun için kadınların, çocukların göstergeleri Afrika seviyelerindedir ve
Türkiyeye yakışmamaktadır.
O yüzden Diyanet
Riyaseti de çok temiz amaçlarla kurulmuş bir riyasetti diyemiyoruz zaten dine
hizmet yönü Kur'ana göre bile sakat olan bir kurumun getirileri de sakat olacaktı.Şimdiye
kadar binlerce ve dairelerine,bürokratlarına,personeline milyonlarca belki
trilyonlarca lira para harcandı bu kadar paranın karşılığı nedir,yani halk
bundan neler kazandı?.Belki namaz kılan insanların sayısı 3 bin ise 4 bine
çıkmıştır,manasını bilmeden okuduğu Kur'anı bilenlerin sayısı 3bin ise belki
4bine çıkartılmıştır,oruç tutan insanların sayısı eskiden 3bin ise belki
diyanetin gayretleriyle 4 bine çıkartılmıştır.Soruyorum şimdi bu çok büyük bir
gelişme midir?Yani bu kadar trilyonları başka konulara harcansa örneğin
işsizliğin önlenmesi için sanayileşme alanına aktarılmış olsaydı belki şu anda
işsizimiz bile kalmazdı,pekala bu durumda bazı insanlar diyecektir,manevi
şeyler parayla ölçülmez diyecektir.
Pekala o namaz kılanların,oruç tutanların,kur'an okuyanlarınların(arapçasını)
sayısının artması sayesinde ne oldu?maneviyatımız gerçekten daha da iyileşti
mi?ülkede işlenen cinayetlerin oranında gittikçe bir düşüşe mi sebep
oldu?ülkede gittikçe artan hırsızlıkların düşüşüne mi sebep oldu?hangi ahlaki
iyiliklerin artmasına vesile oldu?bence bu gibi
haksızlıklar,adaletsizlikler,yalancılıklar,rüşvetçilik ,ahlak sızlıklarda
gittikçe artış oldu.
Yani anlayacağınız şekilsel ibadetler ve onun kurumu ne islam adına nede halk
adına çok fazla iyiliği olmamış,götürüsü getirisinden fazla kurumlar arasında
tarihteki yerini almaya devam ediyor.Ama bu hep böyle gitmeyecektir.Zamanla
halk aldatıldığını anlayacak ve sistemi tamamen değiştirip onuda tarihin
derinliklerine diğer derincilerin yanına gönderecektir.
selamlar,sevgiler.
Sayın medeni , din zaten Türkiyede Osmanlı zamanından beri öyle uygulanıyordu. Bunun Cumhuriyetle falan
alakası yok. Sizde sanki Cumhuriyet dönemi ile ilgili yanlış algılamalar var. Türkiyede
din hiçbir zaman güzel ahlak olarak, Kur�an hükümleri olarak algılanmadı ki.
Takke, seccade, sakal, Türban, içki karşıtlığı, kadına baskı, modernite
düşmanlığı gibi hep sembollerle
algılandı. Hala da öyle. Öyle olmasının
sebebi sosyolojiktir. Türkiye nufusunun % 75 i şehirlerde oturmakta ,yeni yeni.Bunların yarısı daha 20 sene evvel köylerinde
oturuydu. Yani lümpenler. Onlar köy
sosyolojisini aşamadılar. Aşiretler var, Töreler var, Gecekondu mahalleleri
var, mahalle baskıları var, cemaatler, tarikatlar var. Bu yapılar hep sembol
dinciliği ile halkı etkilemekte.
Diyanet işleri 1990 larda Mehmet Nuri Yılmaz zamanının da
daha aktifti. Abant, Tarabya
toplantıları yapılıyor. Bir çok konuda din adamları ve akademisyenler
bir araya getirilip bir çok konuda ortak kararlar alınıyor. Camilerde, hutbelerde
ilk defa, halka Kur�an meali okunmasının sevap olduğu gibi şeyler söyleniyordu.
O zaman görevini yapıyordu, yapmaya çalışıyordu. Tabii yapılacak çok şeyler vardı
ama güzel bir başlangıçtı. Hükümetler
serbest bıraksa , Diyanet çok şey yapacak. Ama AKP döneminde bir duraklama
olduğunu düşünüyorum. Diyaneti daha geleneksele çektiler.
Maalesef bizim halkımızın
Cübbeli Ahmet hoca, Mustafa Karataş, Nihat Hatipoğlu hoca gibi din adamlarına daha fazla rağbet
ettiği, onun anlattığı çoğu tevrat kaynaklı hadis hurafeleri din diye dinlediği
bir gerçektir. Din konusunda yapılacak
şeyler bir organizasyon işidir. Diyanet işlerinin kaldırılması, dinin başıboş
bırakılmasıdır. Bu Siyaseten çok tehlikelidir. Anında Afganistana döneriz. Yunan
işgalinden beterdir, bilesiniz. Bunu ne
osmanlı yapmış, ne de Cumhuriyet yapacaktır. Mümkün değildir böyle bir şey. Türkiyede en büyük sorunlardan birinin
geleneksel din anlayışı olduğu açıktır. Bununla ilgili gerekli çalışmaları da
ancak Diyanet gibi büyük bir organize güç başarır. Bunun için Teşkilat daki
personel yapısının büyük çapta ilahiyat mezunu kişilerden oluşması, din
hizmetinin niteliğini ve etkinliğini olumlu etkileyecektir.
__________________ Allah Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır.
|
Yukarı dön |
|
|
medeni0002 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 15 kasim 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 936
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
(Mavi yazılar senin)
Burada yanılıyorsunuz sayın medeni, o sistem
Osmanlıdan sonra kurulmadı. O sistem Tanzimat la kuruldu. Ayrıca
dinin kaynağı için sadece Kur'an değil. Kur'an ve Hadisler
deseniz daha doğru olur. O zamanın, hatta şimdinin din alimlerinin çoğu
Hadisi de Kur'an la eşdeğer tuttuğundan, o zamanın aydınlarına,
din veya dinler diyelim o zamanın aydınlarına çok akla uygun bir düşünce
gelmiyordu. Aslında problem buydu. 19. yüzyıl aydınlarının ki bunlar Auguste
Comte ın positivizm felsefesine inanırlar. Bu hemen hemen dünyada bütün
aydınlar için geçerlidir. Büyük çoğunluğu pozitivisttir. Tanrıyı kabul eder.
Allahla sorunları yoktur. Ama Vahyi kabul etmezler. Neden çünkü senin vahiy
dediğin O zamanın Osmanlısında mızraklı ilmihal kültürüdür. Kur'an çevirisi
1926 dan evvel yoktur. Hatta hadis çevirileri de yoktur.( Türkiyede 1984 lerde
tamamlandı) . Din kültürü ilmihal kültürüdür. Hatta çoğu kişi
ilmihal bile okumadığından, hocasından, şeyhinden sorup öğrendiği sözel bir
kültürdür. İnsanlar bilinçsiz cahil olduğu için kışkırtmalara açık yobaz
bir kültürdür. Bugün Türkiyede deseniz ki ben dinin kaynaklarını Türkçe
incelemek istiyorum. Kuran çevirileri, hadis çevirileri hazırdır. Ama 1920
lerde böyle bir şey işi din alimi olan kimseler için bile mümkün değildi.
Kıymetli Saffet Metin
kardeşim,siz burada diyorsunuzki,dine karşı tanzimatın başlattığı şeyi
cumhuriyet sadece devam ettirdi diyorsunuz,pekala halkın vekilleri olan bu
yönetim yapacağı devrimleri halka sorma lutfunda niye bulunmadıki,veya alimlere
niye sormadıki?örneğin elmalılıya bir tefsir hususunda talimatlar yazıp tefsir
yazmasına sebep olmuş,alimleri asıp kesmek yerine onlara şöyle bir soru
sorabilirdi veya şöyle bir teklifte bulunabilirdi,biz bir dinsel reform yapmak
istiyoruz,ülkenin kalkınmasını istiyoruz,fakat dinin içindeki hurafelerin bu
gelişmeye mani olduğuna inanıyoruz,siz araştırın ve dinin içine sızmış,ülkenin
zararına olan,maddi ve manevi refah ve ilerlemelerimize mani olacak bütün
hurafeleri tespit edip şunlar şunlar zararlı şunlar şunlar faydalı diye bir
ayıklama yapın,bizde bu eserleri hükümet kaynaklarıyla bastırıp çoğaltalım
halka gerekirse ücretsiz dağıtıp halkı aydınlatalım diyebilirlerdi,hem bu
sayede gereksiz isyanlar ve ayaklanmalarda olmamış olurdu.Halk huzur içinde
işine gücüne bakardı,türkçe ezanlara karşı da bu kadar gereksiz tepkilerde
bulunmazlardı,ama amaç bu olmayınca tabiki hurafelere de prim verilmiş oldu,bu
hurafeler gittikçe artış gösterdi.işte bunun sonucundada o hurafecilerin
tepkileri seçimlerde onları iktidardan uzaklaştırmış oldu.yani sanki eştikleri
kuyuya kendileri düşmüş oldu,ha bana sorarsanız ben bu duruma tabiki
üzülüyorum,isterdimki hurafelerin temzilenme işi ciddiyetle takip
edilmeliydi.bu ciddiyetsizliğin zararlarını hala bu nesiller çekmektedir.
Bakara85:''Kitabın bir kısmına inanıp,bir kısmını
inkar mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil
olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar.
Allah yaptıklarınızdan ğafil değildir.''buyurulmuştur.
Sayın medeni , din zaten Türkiyede Osmanlı
zamanından beri öyle uygulanıyordu. Bunun Cumhuriyetle falan alakası yok.
Sizde sanki Cumhuriyet dönemi ile ilgili yanlış algılamalar var. Türkiyede din
hiçbir zaman güzel ahlak olarak, Kur'an hükümleri olarak algılanmadı ki. Takke,
seccade, sakal, Türban, içki karşıtlığı, kadına baskı, modernite düşmanlığı
gibi hep sembollerle algılandı. Hala da öyle. Öyle olmasının sebebi
sosyolojiktir. Türkiye nufusunun % 75 i şehirlerde oturmakta ,yeni
yeni.Bunların yarısı daha 20 sene evvel köylerinde oturuydu. Yani
lümpenler. Onlar köy sosyolojisini aşamadılar. Aşiretler var, Töreler
var, Gecekondu mahalleleri var, mahalle baskıları var, cemaatler, tarikatlar
var. Bu yapılar hep sembol dinciliği ile halkı etkilemekt
Bu cümlelerin çok mantıklı.
Diyanet işleri 1990 larda Mehmet Nuri Yılmaz
zamanının da daha aktifti. Abant, Tarabya toplantıları yapılıyor. Bir çok
konuda din adamları ve akademisyenler bir araya getirilip bir çok konuda ortak
kararlar alınıyor. Camilerde, hutbelerde ilk defa, halka Kur'an meali
okunmasının sevap olduğu gibi şeyler söyleniyordu. O zaman görevini yapıyordu,
yapmaya çalışıyordu. Tabii yapılacak çok şeyler vardı ama güzel bir
başlangıçtı. Hükümetler serbest bıraksa , Diyanet çok şey yapacak.
Ama AKP döneminde bir duraklama olduğunu düşünüyorum. Diyaneti daha geleneksele
çektiler.
Aslında
sizde bazen çelişkiye düşüyorsunuz,çünkü hem ancak bu reformlar böyle diyanet
gibi büyük bir organzasyonla yapılabileceğini söylüyorsunuz,hemde bu cılız
reformları sadece nuri yılmaz zamanında biraz olduğunu
söylüyorsunuz.reformculukta sizde samimi iseniz bizim onlara karşı
eleştirimizin nesini niye eleştiriyorsunuz?eğer bu reformlar bir kişinin
insafına kaldıysa asırlarca beklememiz mi gerekecek?yoksa tek tek,halk halk bu
işi hiçbir kuruma havale etmeden Hanifçi din kardeşlerim mi üstlenecek,bence
diyaneti beklerseniz daha çok beklersiniz,Hanifçiler bu reformları on sene önce
başlattı bile,şimdi halk aşamasındalar zamanla kurumsal aşamaya da
gelecekler.buna inanıyorum.o zaman bunları diyanetten beklediğiniz için bu
tenkitlerinizden dolayı utanacaksınız.
Maalesef bizim halkımızın Cübbeli Ahmet hoca,
Mustafa Karataş, Nihat Hatipoğlu hoca gibi din adamlarına daha fazla
rağbet ettiği, onun anlattığı çoğu tevrat kaynaklı hadis hurafeleri din diye
dinlediği bir gerçektir. Din konusunda yapılacak şeyler bir organizasyon
işidir. Diyanet işlerinin kaldırılması, dinin başıboş bırakılmasıdır. Bu
Siyaseten çok tehlikelidir. Anında Afganistana döneriz. Yunan işgalinden
beterdir, bilesiniz. Bunu ne osmanlı yapmış, ne de Cumhuriyet yapacaktır.
Mümkün değildir böyle bir şey. Türkiyede en büyük sorunlardan birinin
geleneksel din anlayışı olduğu açıktır. Bununla ilgili gerekli çalışmaları da
ancak Diyanet gibi büyük bir organize güç başarır. Bunun için Teşkilat daki
personel yapısının büyük çapta ilahiyat mezunu kişilerden oluşması, din
hizmetinin niteliğini ve etkinliğini olumlu etkileyecektir.
Kıymetli Saffet Metin kardeşim,isterseniz diyanetteki
tüm imamhatiplileri atıp yerine hep ilahiyatçıları koyun yine değişen bir şey
olmayacaktır.çünkü sistem aynı sistem.o sistemden beslenen bir yapı var.onuda
diyanetin içinden belkide yüzyıl sonra çıkacak bir iki nuri yılmazla
yapacaksanız boşa beklersiniz.Bu reformları yine hanif kardeşlerim
yapacaktır.başladılar bile.Başlamak bitirmenin yarısıdır.Allah tüm hanif
kardeşlerime yardım etsin
selamlar,sevgiler.
__________________ medeniyet
|
Yukarı dön |
|
|
|
|