Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 27 ekim 2005 Yer: Bosnia Hercegovina Gönderilenler: 30
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Dost1 yazmış:
"Alemlerin Rabbi olan Allah’ıma salat ederken Peygamber Efendimize dua edebilecek miyim, edemiyecek miyim? Lütfen siz düşünün.
Salatda /namazda dua ederken, duada sözünü ettiğin kişiyi mi anmış oluyorsun “ Allah’a mı yakarmış” oluyorsunuz? Lütfen düşünün."
Aleykümselam Dost1.İşte bütün mesele burada değilmi?Rabbimiz peygamberler arasında ayrım yapmamızı yasaklıyor iken,biz kalkmışız sadece Allah için yapmamız gereken ibadette bile son peygamberimize torpil geçiyoruz.Niye öbür peygamberler değil de sadece son peygamber?Öbürlerinin haşa ne günahı varda,varsa yoksa Hz Muhammed?
Benim cevabım Hz Muhammedin bir kült,bir idol haline getirildiği ve hanif bir müslümanın,Kuranda bir sürü dua varken,bunu okumaktan kaçınıp şirke bulaşmaması şeklindedir vesselam.
__________________ Allah'tan başkasına ibadet yapmamak için bize ayrıntılı olarak açıklanan Kur'ana gönül verenlere selam olsun.
“Ayrıca sana özgü olarak gecenin bir kısmında da Kur’an okumak üzere uyan!Rabbinin, seni Makam-ı Mahmud’a / övülmüş bir makama ulaştırması umulur.”
diye müjdelenmiştir.
Bunun için dua ediyoruz.
Tevbe128’de:
“Lekad ceaküm resulun min enfusiküm:Andolsun içinizden size öyle bir elçi geldi ki
Azizün aleyhi ma anittum: sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir.
harisun aleyküm: size düşkündür
bil mü’minine Raufun Rahimun:Mü’minlere ise şefkatli, merhametlidir.
diyeanılmıştır.
Bizler için şefkatli ve merhametli olan Peygamber Efendimize bunun için dua ediyoruz.
Yazısını;
“Allah'tan başkasına ibadet yapmamak için bize ayrıntılı olarak açıklanan Kur'ana gönül verenlere selam olsun.” diye bitiren Kur’an’a gönül veren bir kişidir.
Kur’an’a gönül veren biri olarak; “biz kalkmışız sadece Allah için yapmamız gereken ibadette bile son peygamberimize torpil geçiyoruz.” diye
kullandığınız ifadeleri lüfen gözden geçiriniz.
İbadet yalnız Allah için yapılır. Allah için yapılmayanın adı da ”ibadet” değil “şirktir”.
Elhamdülillah salatlarımızda:
Fatiha’yı.
5/ FATİHA (Açış) SURESİ
Rahman ve Rahîm Allah adına.
1- Rahman Rahîm Allah adına…
2 - 4- Hamd/övgü, âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahîm, Din Günü`nün sahibi Allah`adır.
5 - Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım isteriz.
6 - 7 - Bizi, üzerlerine gazap dökülmüşlerin ve şaşkınlığa saplanmışların yolunun dışındaki, kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan dosdoğru giden yola ilet!
İhlası ,
22/ İHLÂS (İçtenlik) SURESİ
Rahman ve Rahîm Allah adına.
1- De ki: “O, bir tek olan Allah`tır,
2- Samed olan Allah`tır,
3- doğurmamış ve doğurulmamıştır.
4- Ve hiçbir şey O`na; sadece O`na denk olmamıştır.”
Ve diğerlerini de bilinçle okuyoruz.
Ağzımızdan çıkanı kulağımız da gönlümüz de duyuyor.
İbadet, şirk, tevhid, sıratı müstakim sözcükleri ile ilgili düşüncelerimi sunuyorum.
Arapça bir sözcük olan “ ibadet”, mastardır. Sözlük anlamı; kulluk yapmak, kölelik etmek, kayıtsız şartsız teslim olmak, itaat etmek ve boyun eğmek demektir.
İnsanların belirli kişilere, güçlere, ideolojilere, otoritelere gösterdikleri mutlak itaat ve tamamen teslimiyet bu kapsamdadır. Bunun örneğini Kur`an, Müminun suresinin 45-47. ayetlerinde anlatılan Firavun ile İsrail oğulları ilişkisinde vermiştir.
Dinî açıdan ise ibadet; kulun sahibine/yaratanına karşı, sahibi/yaratanı tarafından verilen görevleri kayıtsız şartsız kabullenip yerine getirmesi demektir. Gerçekte de Allah bir talimatname (Kur`an) ile kullarına bir takım görevler bildirmiş ve bu görevlerin dünyada, kayıtsız şartsız bir itaat ve teslimiyet içinde yapılmasını istemiştir. Seçtiği peygamber de usta bir öğretmen gibi verilen görevleri önce kendisi uygulamış, sonra diğer kullara göstermiş ve öğretmiştir.
İşte ibadet/kulluk yapmak; yukarıda bahsedilen görevlerin kullar tarafından yerine getirilmesidir. Bir başka ifade ile ibadet; Allah`ın hoşnut ve razı olduğu bütün eylem ve davranışlarda bulunmak suretiyle Allah`a gösterilen saygı ve hürmetin en yüksek derecesinin sergilendiği bir tutumdur.
Ancak, ibadet kelimesi dilimize Türkçe bir karşılık verilmeden aynen alındığı için, geniş halk kesimleri anlamını tam olarak bilmedikleri bu kavramdan, yine anlam ve içeriğini bilmedikleri üç-beş tane davranışı anlar olmuşlardır. Oysa ibadet, “İslâm`ın şartı beştir” gibi belirli davranışlarla sınırlı değildir. Allah`a ibadet etmek; insanın her adımında, her hareketinde, her sözünde, O`nun koyduğu kurallara uymak, O`nun hükümlerini yerine getirmek ve O`nun gösterdiği yoldan yürümek demektir.
Yalnızca O`ndan;
- yardım istemek,
- korkmak,
- başkasını veli edinmemek,
- başka koruyucu, kollayıcı kabul etmemek
Ve yalnızca O`na;
- dayanmak,
- güvenmek,
- sığınmak,
Allah`a ibadetin boyutlarını oluşturur.
İbadetin sadece Allah`a yapılacağı ise Kur`an`da tekrar tekrar vurgulanmış, peygamber bile olsa Allah`tan başkasına yapılacak ibadetin şirk olacağı açıkça belirtilmiştir.
Şirk:
Şirk, sözlükte; mülk ve saltanatta ortaklık demektir. Dinî açıdan ise; Allah`ın yetki ve imtiyazlarından, zatî ve sübutî sıfatlarından, en güzel isim ve sıfatları arasında yer alan sıfat ve tasarruflarından birinin ya da bir kaçının, Allah`tan başka somut ya da soyut herhangi bir şeye yakıştırılması, verilmesi ya da uyarlanmasıdır.
Bu inanç ve eylemde bulunana “müşrik” denir. Müşrik; sadece tanrı ikidir, üçtür vs. diyen değildir. Allah`a inanıp da bu inançla birlikte yedek ve yardımcı bir takım ilâhları da kabul edenler de müşriktir.
Tevhid:
ا Tevhidin sözlük anlamı; “birleme” demektir. Dinî açıdan da “Kelime-i Tevhit”de (lâ ilâhe illâllah) ifade bulduğu şekliyle; önce tüm ilâhları reddedip, sonra ilâh olarak sadece Allah`ı kabul etmektir. Pek tabiî ki bu kabul yalnızca bir söz halinde kalmamalı, tüm düşünce ve eylemlerde de kendini göstermelidir.
Kelime-i Tevhit`in yapısına dikkat edilirse, önce tüm ilâhların reddedilmesi gerekmektedir. Bunu yapabilmek için ise, insanın neyi reddedeceğini bilmesi, yani yapay ilâhları ve ilâh yerine konulanları iyi tanıması gerekir. Ancak bu yapıldıktan sonradır ki, ilâh olarak sadece Allah`ın kabulü yapılacaktır. Allah`ın tek ilâh olarak kabul edilmesi ise Allah`ı tanımadan sadece “kabul ettim” demekle mümkün olmaz. Bunun için Allah`ın zatî, sübutî sıfatlarının ve güzel isimlerinin Kur`an`dan tanınması ve bunlara inanılması lâzımdır.
Aksi takdirde;
- sahte ilâhlar belirlenip tanınmazsa, reddedilmesi mümkün olmaz ve
- Allah gerektiği gibi tanınmazsa, tevhit inancı korunamaz.
Tevhit kelimesi Kur`an`da geçmez. Buna karşılık tevhit inancı çeşitli yönleriyle pek çok ayette dile getirilir. Özellikle Mekke`de inen ayetler, tam olarak kavranması amacıyla tevhit inancı üzerinde yoğunlaşır. Kur`an, tevhit inancını Allah`ın zatı, tekliği, sıfatları, evren ve insanla ilişkileri açılarından çeşitli boyutlarıyla ortaya koyar.
Sırat-ı müstekim:
Bu tamlama Kur`an ayetleri ışığında değerlendirilirse; “Allah`ın yolu”, “Hak yol”, “Allah`ın kitabı”, “İslâm dini”, “İslâm milleti” anlamları ortaya çıkar. Zaten en güzel tarif de bu surede verilmiştir: “Üzerlerine gazap dökülmüşlerin ve şaşkınlığa saplanmışların yolunun dışındaki, kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan dosdoğru giden yol”
Sırat-ı Müstekım ile ilgili şu ayetlere göz atabilirsiniz: Âl-i Imran; 51, En`am; 126, 153, Hıcr; 41, Nahl; 76, Meryem; 36, Ya Sin; 61 ve Zuhruf; 64.
İbadet,şirk, tevhid, sıratı müstakim sözcükleri ile ilgili düşünceleri böyle olan biri hakkında dilediğiniz gibi düşünüp yargılayabilirsiniz.
Rabbim; bağlısı olduğumuz Kur’an’ı iyi okuyup anlamayı ve amel etmeyi cümlemize nasip eylesin.
Ben hala sözümün arkasındayım ve gönül verdiğim kitabı da doğru anladığıma inanıyorum.Bana yazdığın/alıntıladığın tanımlar ise maalesef kuşatıcı olmamış.İbni teymiyye ve Mevdudinin görüşleriyle paralellik arzden bu tanımlar pek de yaşanan hayatla ve ayetlerle örtüşmüyor.Örneğin şirkle ilgili olarak yaptığın tanım Kurani değildir.
Kuranın şirk tanımı ilahi olanla beşeri olan birbirine karıştırmak olarak belirlenebilir.Örneğin bir insan Allaha yalvarır gibi,ölü ve diri insanlara yalvarır ve onları özel olarak zikrederse bu şirktir.Allahın beni anmak için salat et dediği namazımda hem Allahı,hem de yaratılmış varlıkları zikredersem bu şirktir.Allahın onları övmesiyle,benim övmemi eğer bir tutarsam bu bile insanı şirke götürür.Çünkü ayrımı yalnızca Allah yapar,bana ayrım yapma derse,buna uymam gerekir vesselam.
Rabbim cümlemizi şirkin her türlüsünden korusun.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm! Abdullah 63 veya Abdullah 16 Kardeşim!
“Bana yazdığın/alıntıladığın tanımlar ise maalesef kuşatıcı olmamış.İbni teymiyye ve Mevdudinin görüşleriyle paralellik arzden bu tanımlar pek de yaşanan hayatla ve ayetlerle örtüşmüyor..”
Diyorsunuz.
Şirk ile ilgili tanımlar :Ragıp el Isfahani;el-Müfredat
Prof. Suat Yıldırım; Kur’an’da Uluhiyet’ tendir.
Örneğin şirkle ilgili olarak yaptığın tanım Kurani değildir
Kuranın şirk tanımı ilahi olanla beşeri olan birbirine karıştırmak olarak belirlenebilir.Örneğin bir insan Allaha yalvarır gibi,ölü ve diri insanlara yalvarır ve onları özel olarak zikrederse bu şirktir.Allahın beni anmak için salat et dediği namazımda hem Allahı,hem de yaratılmış varlıkları zikredersem bu şirktir.
Diyorsunuz.
Değerli Kardeşim!
Kur’an’i dediğiniz şirk tanımınızla; bir önceki iletimde de olan:
“Şirk, sözlükte; mülk ve saltanatta ortaklık demektir. Dinî açıdan ise; Allah`ın yetki ve imtiyazlarından, zatî ve sübutî sıfatlarından, en güzel isim ve sıfatları arasında yer alan sıfat ve tasarruflarından birinin ya da bir kaçının, Allah`tan başka somut ya da soyut herhangi bir şeye yakıştırılması, verilmesi ya da uyarlanmasıdır.
Bu inanç ve eylemde bulunana “müşrik” denir. Müşrik; sadece tanrı ikidir, üçtür vs. diyen değildir. Allah`a inanıp da bu inançla birlikte yedek ve yardımcı bir takım ilâhları da kabul edenler de müşriktir.”
şirk tanımının arasındaki farkı idrakinize ve vicdanınıza bırakıyorum.
İbrahim Peygamberimizin:"Rabbic'alnî mugîm'es-salati ve min zurriyyetî. Rabbena ve tegabbel duaî. Rabbeneğfirlî ve li-valideyye ve lil-muminîne yevme yegûm'ul-hisab."
“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelen salih kimseleri, namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul eyle! Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde, beni, anamı, babamı, ve bütün müminleri affet!”
Duasındaki “..anamı, babamı, ve bütün müminleri affet!” derken şirk mi işlediğini;yoksa yaradanına mı yakardığını ;
Süleyman Peygamberimizin: "Rabbi evzi'nî en eşkura ni'metikelletî en'amte aleyye ve alâ valideyye ve na'mele salihen terzahu ve edhilnî birahmetike fî ibadik'es-salihîn."
“Ey Rabbim! Bana, ana ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat.”
Duasındaki “…Bana, ana ve babama verdiğin nimete şükretmemi…” derken şirk mi işlediğini, yoksa yaradanına mı yakardığını anlayacağız?
Bu soruların yanıtını herkesin vicdanına bırakıyorum..
Allah`a ibadet etmek;
insanın her adımında,
her hareketinde,
her sözünde,
O`nun koyduğu kurallara uymak,
O`nun hükümlerini yerine getirmek
O`nun gösterdiği yoldan yürümek demektir.
Yalnızca:
O`ndan;
- yardım istemek,
- korkmak,
- başkasını veli edinmemek,
- başka koruyucu, kollayıcı kabul etmemek
Ve yalnızca O`na;
- dayanmak,
- güvenmek,
- sığınmak,
Allah`a ibadetin boyutlarını oluşturur.
Alemle rin Rabbi olan Allah’ım Tebliğini de Mübelliğini de tanıyanlardan eylesin bizleri İnşallah.
Alıntı yaptığın şahıslardan Suat Yıldırım denen kişi ilmine güvenilmeyen birisidir,diğerinin ise kelimelere verdiği anlamlar Kuranla birebir örtüşmüyor,niye bunları delil olarak gösteriyor da doğrudan ayetleri kanıt olarak göstermiyorsun?
Daha da önemlisi konu burada Allahümme-Salli barik gibi şirk içeren duaları okumak iken sen kalkmış bana başka şeyler söylüyorsun?Dolayısıyla sorumun cevaplarını vermemişsin.
Şirk tanımıyla ilgili yapığın ilaveler kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.Şimdi ben Allah için kıldığım namaza son nebiyi katıyorsam, o zaman diğer nebileri niye katmayayım.?
Sizin yaptığınız resmen resül ayrımcılığı olup aslında bu tür dualarınızla Yüce Allahı kızdırmaktan başka birşey de yapmıyorsunuz.Yani Rabbim benim elçilerim arasında ayrım yapmayın diyor,siz kalkmış sadece Allah için olan namazda son elçiyi kayırması için dua ediyorsunuz?Bunun en azından ahlakiliği sorgulanmalı değilmi?
Önceki iletinde ise son resülü sevmekten ziyade onu ikonlaştırıcı ifadeler gördüğümü belirtmeden geçemeyeceğim.Resüller arasında ayrım yapmam diyorsun ama alltaki ifadelerin resmen ayrımcılık kokuyor.Yazıyı çok alıntıyla boğman da yersiz.Bu alıntılarla maksadınız zatı alinizin ne kadar engin bilgiye sahip olduğu duygusu uyandırmak değildir herhalde?
Elhasılı kelam,sapla samanı karıştırıp kelime oyunları yapmayın lütfen.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm ! Abdullah 16 Kardeşim!
Abdullah 16 yazdı
Alıntı yaptığın şahıslardan Suat Yıldırım denen kişi ilmine güvenilmeyen birisidir,diğerinin ise kelimelere verdiği anlamlar Kuranla birebir örtüşmüyor,niye bunları delil olarak gösteriyor da doğrudan ayetleri kanıt olarak göstermiyorsun.
Kur’an dilinin ölümsüz bilgini olarak düşünüp kabul ettiğim “Ragıp el Isfahani” ile ilgili söylediklerinizi, ilmine ve irfanına güvendiğiniz yakın dostlarınızla bir tartışın isterseniz.
Kur’an’da türevleriyle birlikte 150 civarında geçen ayetlerden “şirk” kelimesinin geçtiği ayetler:
(LOKMAN suresi 13. ayet)
Okunuş
Ve iz kale lukmanü libnihi ve hüve yeizuhu ya büneyye la tüşrik billah inneş şirke le zulmün aziym
Y.N. Öztürk
Hani, Lukman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: "Oğulcuğum, Allah'a ortak koşma! Çünkü Allah'a ortak koşmak, gerçekten büyük bir zulümdür."
(SEBE' suresi 22. ayet)
Okunuş
Kulid'ullezine zeamtüm min dunillah la yemlikune miskale zerratin fis semavati ve la fil erdi ve ma lehüm fihima min şirkiv ve ma lehu minhüm min zahir
Y.N. Öztürk
De ki: "Allah dışındaki o bir şey sandıklarınızı çağırın/onlara yalvarın! Ama onlar, göklerde de yerde de zerre kadar bir şeye sahip olamazlar. O göklerde ve yerde onların ortaklığı da yoktur. Ve O'nun onlardan bir destekçisi de yoktur."
(FATIR suresi 14. ayet)
Okunuş
İn ted'uhüm la yesmeu düaeküm ve lev semiu mestecabu leküm ve yevmel kiyameti yekfürune bi şirkiküm ve la yünebbiüke mislü habir
Y.N. Öztürk
Onlara çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar da size cevap veremezler. Kıyamet günü de sizin onları ortak koştuğunuzu inkâr ederler. Hiç kimse sana, Habîr olan Allah'ın verdiği gibi haber veremez.
(FATIR suresi 40. ayet)
Okunuş
Kul eraeytüm şürakaekümüllezine ted'une min dunillah eruni maza haleku minel erdi em lehüm şirkün fis semavat em ateynahüm kitaben fehüm ala beyyinetim minh bel iy yeidüz zalimune ba'duhüm ba'dan illa ğurura
Y.N. Öztürk
De ki: "Allah'ın berisinden yakardığınız şu ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana topaktan neyi yarattı onlar!" Yoksa göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa onlara bir kitap verdik de kendileri o kitaptan bir kanıt üzerinde midirler? Hayır, zalimler birbirlerine aldanıştan/aldatıştan başka hiçbir şey vaat etmezler.
(AHKAF suresi 4. ayet)
Okunuş
Kul eraeytüm ma ted'une min dunillahi eruni maza haleku minel erdi em lehüm şirkün fis semavat ituni bi kitabim min kabli haza ev esaratim min ilmin in küntüm sadikiyn
Y.N. Öztürk
De ki: "Allah dışında yakarmakta olduklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana, yerden neyi yarattılar onlar? Yoksa göklerde bir ortaklıkları mı var? Eğer doğru sözlü kişiler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı getirin bana!"
Dır. Buradaki ifadeler ile iletilerimde belirttiğim;
“Şirk, sözlükte; mülk ve saltanatta ortaklık demektir. Dinî açıdan ise; Allah`ın yetki ve imtiyazlarından, zatî ve sübutî sıfatlarından, en güzel isim ve sıfatları arasında yer alan sıfat ve tasarruflarından birinin ya da bir kaçının, Allah`tan başka somut ya da soyut herhangi bir şeye yakıştırılması, verilmesi ya da uyarlanmasıdır.”
ifadeler arasında ne tür bir tezat görülüyor ? Doğrusu anlayabilmiş değilim.
Abdullah 16 yazdı:
Şirk tanımıyla ilgili yapığın ilaveler kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.Şimdi ben Allah için kıldığım namaza son nebiyi katıyorsam, o zaman diğer nebileri niye katmayayım.?
Şirk ile ilgili kafa karıştırmaktan başka işe yaramayanları bu sitedeki tüm iletilerim dahil gösterirseniz hem bizi bilgilendirmiş hem de mutlu etmiş olursunuz.
Dualarınıza istediğiniz nebileri katabilirsiniz. Buna ambargo koymak da kimsenin haddine değildir.
Allah’ın yüceliği karşısında kulun, aczini itiraf ederek, sevgi ve tazim duyguları içinde lütuf ve yardım dilemesi”olan duânın ana hedefi; insanın Allah’a halini arzetmesi ve O’na niyazda bulunmasıdır ki bu, Allah ile kendine inanan kul arasında bir diyalogu ve yakın ilgiyi ortaya koyar. İşte bundan dolayı duâya “münâcât” (Allah ile gizliden ve ruhsal konuşma) adı da verilmiştir.
Dua yaratan ile yaratılan arasındaki bir olaydır. Nasıl olması gerektiği ile ilgili detaylar da Kur’an’da verilmiştir.
Kanaatım;
Kur’an’a gönül veren biri olarak gördüğüm Zati Alinizin de bunları en iyi şekilde bildiğinizdir.
Dua ile ilgili olarak yeterli bilgi edinebilmek amacıyla aşağıda belirtilen ayetlerin bu formu ziyaret eden kardeşlerimizce okunmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Daha da önemlisi konu burada Allahümme-Salli barik gibi şirk içeren duaları okumak iken sen kalkmış bana başka şeyler söylüyorsun?Dolayısıyla sorumun cevaplarını vermemişsin.
Bu konu ile ilgili yazdığım iletimin ilgili paragrafları şöyle idi.
Salli ve Barik duaları (Ayrılış Duaları):
Bu dualar, genellikle salâvat-ı şerife adıyla bilinmektedir. Salâvat kavramı da maalesef yozlaştırılmış, dinî mecrasından çıkarılmış bir kavramdır. “Salâvat”;“destek olmak, yardım etmek, teslimde güvenlik sağlamak” demektir.
Bu dualarda;
“Allahümme salli ve sellim alâ muhammedin ve alâ âl-i Muhammed. Kemâ salleyte ve sellemte alâ İbrahim ve alâ âl-i İbrahim. İnneke hamidün mecidün” yani,
“Ey Allahım! Muhammed’e ve çevresindekilere yardım et, destek ol. Onların güvenliklerini sağla! Tıpkı İbrahim ve yakınlarına destek olduğun, yardım ettiğin ve güvenliklerini sağladığın gibi. Şüphesiz sen, Hamid ve Mecid’sin” denmektedir.
Görüldüğü üzere, bu dua ile namazlarda Yüce Rabbimizden yapılan son istek, insanın kendisine değil, dini yayan peygambere ve onun yardımcılarına yönelik olup Allah’tan, vereceği destek, edeceği yardımla onların güvenliklerinin sağlanması ve dinin yücelmesi, yayılması dilenmektedir.
Oysa peygamberimiz ve yakınları bugün aramızda yoklar. Şu hâlde dualarımız onların misyonunu yürütenler için yapılmalıdır.
Meselâ:
“Allahümme salli ve sellim alâ evliyâike ve ensârik. ve alellezîne yücâhidüne fî sebîlik. Kemâ salleyte ve sellemte alâ muhammedin ve alâ âl-i muhammed.Ve kemâ salleyte ve sellemte alâ ibrâhîm ve alâ âl-i ibrâhîm. İnneke hamîdün mecîd” yani,
“Ey Allahım! Yakınlarına, yardımcılarına (dinin yayılması için gayret eden müttekilere) ve senin yolunda çırpınanlara, çaba harcayanlara yardım et, destek ol, onların güvenliğini sağla. Tıpkı Muhammed ve yakınlarına, İbrahim ve yakınlarına yardım ettiğin, destek olduğun ve güvenliklerini sağladığın gibi. Şüphesiz sen Hamid’sin, Mecid’sin.”
Tiyerili kardeşimizin sorusuna ışık olabilir mi düşüncesiyle yapılan bir çalışma bizi nerelere getirdi.
Dua bir tercih olayıdır. Dileyen dilediği şekilde yapar. Kimsenin duasına ambargo konulamaz.Allah ile kulu arasına kimse giremez. Kimse de cennet ve cehennem müfettişliği yapamaz.
Abdullah16 yazdı
Sizin yaptığınız resmen resül ayrımcılığı olup aslında bu tür dualarınızla Yüce Allahı kızdırmaktan başka birşey de yapmıyorsunuz.
Bunu nasıl yazabildiğinize şaşıyorum.
Cenabı Allah Tevbe 24 de:
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kızkardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz/menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah’tan, Resulunden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinciye kadar bekleyin. Allah yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.”
Diyor.
Değerli Kardeşim!
Rabbımin emrine uyuyorum.
Dünya alem duysun ve Rabbim olan Allah da şahit olsun ki:
O’nun Nebisi ve Resulu olan Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa’yı ve Ehli Beytini çok seviyorum.
Bunlara olan sevgiyi de ibadet olarak algılıyorum.
Rabbime yakarışlarımda onlar için de niyaz ediyorum.
Yazılarımı alıntıya boğmamın (sizin tabirinizle) nedeni bu formu okuyanların sağlıklı bir değerlendirme yapabilmeleri içindir.
Kur’an’ı Kerim’in Mekke’de nazil olmuş ayetleri arasında yer alan Musa kıssasını (Kehf 60-80) okuyan bir insanınne kadar bilgili ve alim kişi olursa olsun, asla her şeyi bilemeyeceği ve muhakkak önünde öğreneceği daha çok şeyin kalacağını bilmemesi mümkün mü?
Bizim derdimiz sizin ifadenizle –alıntı yaptım diye yine kızacaksınız- “Bu alıntılarla maksadınız zatı alinizin ne kadar engin bilgiye sahip olduğu duygusu uyandırmak” falan değil. Rabbımizin Hacc 78 deki “..Ve Allah yolunda ona yaraşır bir gayretle didinin .”emrine uymaktır.
Tek gayem Rıza-i ilahiyi talep etmek eciri de sadece Alemlerin Rabbi olan Allah’ımdan ummaktır.
“Elhasılı kelam,sapla samanı karıştırıp kelime oyunları yapmayın lütfen.”
Elhamdülillah ! Biz , sapla samanı karıştırmamaya gayret ediyoruz.
Unutmayın değerli kardeşim!
Kusursuzluk sadece Allah’a mahsustur.
Kur’an’a gönül verdiğini söyleyen bir kişi olarak yazdığınız yazılarınızda biraz daha özen göstermenizdileğiyle.Sevgiyle kalın.
Temelde sizinle anlaşamadığımız nokta şu;ben dini yaşama noktasında yalnızca Rabbimin kitabının yeterli olduğuna inanıyor,bunun yanına konulacak her türlü ilavenin Onun otoritesine ortaklık olduğunu ve dolayısıyla şirk olan bir davranış olduğunu,bu nedenle rabbimin otoritesine hiçbir kulunu ortak kılmamayı temel ilke edindiğimi ilan ediyorum.
Siz ise,yazılarınızdan anlaşıldığı şekliyle Kuran esas olmakla birlikte son peygamberinin sahih olduğuna inandığınız sünneti de işin içine katıyorsunuz.
Şimdi bu durum senin açıdan büyük çelişki ve özellikle yaptığın şirk tanımı açısından çok büyük çelişki değilmi?Bu sitede son elçinin putlaştırılmasıyla ilgili bir sürü yazı yazıldı.Ama siz bunların hiçbirisini kaale almadan,kendi eteğinizdeki taşları döküyor,varolan geleneksel anlayışı iyice sorgulamadan,salatta dahil yaptıkları herşeye bir kılıf uyduruyorsunuz.
Bu açıdan sizinle tartışmamızın meşru zemini yoktur.Üstelik salli-barik dualarını meşrulaştırmak için kırk türlü yorum yapıyorsun.Bu yorumlarla uğraşacağına adam gibi kendi dilinden Allaha durumunu arzetsen "ya rabbi bana ve sana şirk koşmadan iman etmeye çalışan bütün kullarına yardımcı ol,destek ol."desen kıyametmi kopar?diline kıranmı gelir,yoksa Rabbim "sen cennet dili olmayan(!)bir dilden bana dua ettin,o yüzden kabul etmemmi "der?
Dostum biliyorum ezber bozmak ve önyargıları kırmak,atomu parçalamaktan zordur.gel şu önyargılarını kır,Kuranın tekbaşına yeterliliğine inan,ondan sonra atalardan gelen ağır yük ve zincirlerin faydadan çok zarar verdiğine adın gibi inanacak ve kendini kuş gibi hafiflemiş hissedeceksin ve kıyamette bizi yalnızca kitabından sorguya çekecek olan rabbimize bol bol teşekkür edeceksin vesselam.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Katılma Tarihi: 28 haziran 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamün Aleyküm! Abdullah 16 Kardeşim!
Abdullah 16 yazdı:
Temelde sizinle anlaşamadığımız nokta şu;ben dini yaşama noktasında yalnızca Rabbimin kitabının yeterli olduğuna inanıyor,bunun yanına konulacak her türlü ilavenin Onun otoritesine ortaklık olduğunu ve dolayısıyla şirk olan bir davranış olduğunu,bu nedenle rabbimin otoritesine hiçbir kulunu ortak kılmamayı temel ilke edindiğimi ilan ediyorum.
Siz ise,yazılarınızdan anlaşıldığı şekliyle Kuran esas olmakla birlikte son peygamberinin sahih olduğuna inandığınız sünneti de işin içine katıyorsunuz.
Rabb’in otoritesine hiçbir kul ortak kılınamaz. Kılana da Müslüman denilemez. Edindiğiniz bu ilke, hepimizin her müslümanım diyenin ilkesi olmalıdır zaten.
Dinin tek kaynağı vardır. O da Kur’an’dır. Peygamber de Kur’an’daki dini yaşamıştır. Onun dine ilave yapması, çıkarması ve dine bir ilke koyması söz konusu değildir.
Bununla birlikte Rasülüllah Efendimizin de Kur’an’da’ki dini yaşarken söylediği, davrandığı güzel şeyler bulunursa vebilinirse niye benimsenmesin ki?
Müslüman kimse her söze kulak vermek ve en güzel olanı benimsemekle yükümlü değil mi?
Zümer suresinin 18. ayetini lütfen okuyunuz.
“Onlar ki, sözü dinler de en güzeline uyarlar. İşte bunlardır, Allah’ın kılavuzladıkları; işte bunlardır, akıl ve gönül sahipleri.”
Güzel söz kimden olursa olsun; ister Rasulüllah’tan, ister sahabeden, ister Buda’dan, ister Konfüçyüs’ten, ister Marks’tan, ister Lenin’den, ister Necip fazıl’dan, ister Mehmed Akif’ten ister Nazım’dan…..
Evet değerlikardeşim!
Biz rivayetlere de değer veririz. Ancak; Kur’an’dan aldığımız emirlerdoğrultusundatüm rivayetlere karşı da ihtiyatlı oluruz. Çünkü Kur’an’dan biliyoruz ki Rasülüllah’ın çevresinde bulunanlardan bir kısmı münafık idi.
Rasülüllah Efendimiz de bunların kimler olduğunu bilmiyor idi.
Tevbe 101:
“Çevrenizdeki Bedevi Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmışolanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları . İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler.”
Biz de bilmiyoruz. Ancak; yine Kur’an’dan biliyoruz ki bunlardan bir kısmı “süslü sözler” uydurmuşlardır ve dinin yozlaşmasına gayret göstermişlerdir.
En’am 112, 113 ve 121
“İşte böyle, biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. Bırak onları, düzdükleri iftiralarla baş başa kalsınlar.”
“Ki ahirete inanmayanların gönülleri ona ısınsın, ondan hoşlansınlar, elde ettikleri şeylere sahip olmaya devam etsinler.”
“… şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için gizlice telkinde bulunurlar. Onlara boyun eğerseniz siz de müşriklerden oldunuz demektir.”
Rivayetlerin (hadis) derlemelerinin başladığı günden150- 200 sene geriye yönelik yapıldığını ve bunun yapılmasının sonucunda dane kadar sağlıklı bilgi alınabileceğinin insanlarca mutlaka düşünülmesi gerektiğini, La reybe fih olan Kur’an’ın süzgecinden geçmeyen hiçbir rivayetin inanç konusunu olamayacağını 1965 yılından bu güne kadar söyleyen ve ölünceye kadar söylemeye devam edecek olan Allah’ın aciz bir kuluyum.
Elhamdülillah! Rasülüllah Efendimiz’in Kur’an’da tanıtılan kimliğini, kişiliğini örnek alıyorum. Tıpkı İbrahim PeygamberimiziKur’an’daki yönleriyle örnek aldığım gibi.
Ahzab 21:
“Andolsun Allah resülünde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzu edenlerle Allah’ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.”
Mümtehine 4, 6:
“İbrahim’le beraberinde olanlarla sizin için çok güzel bir örnek vardır.Hani onlar toplumlarına şöyle demişlerdi:”Biz sizden de Allah dışındaki kulluk ettiklerinizden de uzağız. Sizi tanımıyoruz.. Sizinle bizim aramızda, siz Allah’a, yalnız Allah’a inanıncaya kadar, sürekli düşmanlık ve nefret olacaktır.” Ancak İbrahim babasına şöyledemişti:”Senin için hep af dileyeceğim ama Allah’tan sana gelecek şeyi geri çevirme gücüm yoktur.Ey Rabbimiz! Yalnız sana güveniyoruz, yalnız sana yöneliyoruz..Dönüş yalnız sanadır.”
“Andolsun onlarda sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzu edenlere çok güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şunu bilsin ki, Allah, sınırsız zengindir; tüm övgülerin sahibidir.”
Ah! O günlerdeyanında olsaydım da adım adım izleseydim Allah’ın Resulünü! Böyle bir şey olamayacağına göreelimde Kur’an , dilimde Kur’an gönlümde Kur’an . Kur’an’dan öğreniyorum O’nu. Resullük ve Nebilik görevini yüklenip bu alemden ayrıldığı son ana kadar yaptığı ve bağlılarından da yapmalarını istediği tek şeyin de KUR’AN’a uymak ve KUR’AN’ı yaşamak olduğunu biliyorum.
Allah Resulünün beşer ve nebiniteliklerinin olduğunun gözardı edilmemesi gerektiğini; O’nun, din adına bağlayıcı nitelikteki söz ve fiillerinin; nebi olarak söylediği söz ve fiiller olduğunu, bunun da çerçevesinin Kur’an tarafından çizildiğini biliyor ve inanıyorum. İnancım doğrultusunda amel ediyorum.
Abdullah 16 yazdı:
Şimdi bu durum senin açıdan büyük çelişki ve özellikle yaptığın şirk tanımı açısından çok büyük çelişki değilmi?Bu sitede son elçinin putlaştırılmasıyla ilgili bir sürü yazı yazıldı.Ama siz bunların hiçbirisini kaale almadan,kendi eteğinizdeki taşları döküyor,varolan geleneksel anlayışı iyice sorgulamadan,salatta dahil yaptıkları herşeye bir kılıf uyduruyorsunuz.
Bu açıdan sizinle tartışmamızın meşru zemini yoktur.Üstelik salli-barik dualarını meşrulaştırmak için kırk türlü yorum yapıyorsun.Bu yorumlarla uğraşacağına adam gibi kendi dilinden Allaha durumunu arzetsen "ya rabbi bana ve sana şirk koşmadan iman etmeye çalışan bütün kullarına yardımcı ol,destek ol."desen kıyametmi kopar?diline kıranmı gelir,yoksa Rabbim "sen cennet dili olmayan(!)bir dilden bana dua ettin,o yüzden kabul etmemmi "der?
“Etekteki taşları dökmek, kılıf uydurmak, kırk türlü yorum yapmak,adam gibi olmak, diline kıran girmek cennet dili olmak..”
Bu nasıl bir hitap tarzı, nasıl bir ön yargı böyle. Sanki beyniniz söyleyeceklerinize odaklanmış ne sorularınıza verdiğim yanıtları okuyor ne de neler sorduğuma bakıyorsunuz.
Abdi aciz: Kanaatım;Kur’an’a gönül veren biri olarak gördüğüm Zati Alinizin de bunları en iyi şekilde bildiğinizdir.
Dua ile ilgili olarak yeterli bilgi edinebilmek amacıyla aşağıda belirtilen ayetlerin bu formu ziyaret eden kardeşlerimizceokunmasının yararlı olacağını düşünüyorum.
Dua Yalnız Allah’a yapılır: Şuara213; Kasas 88 ; Rad 14; A’raf 194,195; Nahl 20 ; Nisa 117; Hacc 12,13
Diyorum. Siz bana “diline kıranmı gelir” diye dua etme dersi veriyorsunuz.
Abdi aciz: Cenabı Allah Tevbe 24 de:
“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kızkardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz/menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah’tan, Resulunden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinciye kadar bekleyin. Allah yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.”
Abdi aciz; hiçbir yazımda Arapçacennet dilidir duaların bu dilde yapılmasıgerekir diye bir şey söylemiyorum. Siz,” Rabbim "sen cennet dili olmayan(!)bir dilden bana dua ettin,o yüzden kabul etmemmi "der?” diyorsunuz.
Abdi aciz;Salli ve Barik duaları için “…Oysa peygamberimiz ve yakınları bugün aramızda yoklar. Şu hâlde dualarımız onların misyonunu yürütenler için yapılmalıdır.” Diyorum. Siz, “Bu yorumlarla uğraşacağına adam gibi kendi dilinden Allaha durumunu arzetsen "ya rabbi bana ve sana şirk koşmadan iman etmeye çalışan bütün kullarına yardımcı ol,destek ol."desen kıyametmi kopar?diline kıranmı gelir” diyorsunuz. Kur’an Dostusunuz.İnsanlara Kur’an’ı tanıtmaya çalışıyorsunuz.Ve Böyle bir hitap, böyle bir üslup?
Değerli kardeşim!
Bu sitede bu formlara katılmamın nedeni;farklı bakış açılarını öğrenmek, farklı yorumları anlamak, kendi bakış açılarımı sunmak ve bildiklerimi paylaşmak.
Hiç, ama hiçbir kimseye; “Arkadaşlar bakın! Benim dediğim doğrudur. Benim söylediklerimin dışındakiler yanlıştır.Benim dediğim gibi yapmazsanız Allah’ı kızdırırsınız.” gibi dayatma yapmak niyetinde değilim.
Alemlerin Rabbi olan Allah’ım Peygamber Efendimizin şahsında tüm insanlığa şöyle seslendiği :
Tahrim1:”Ey Peygamber! Allah’ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun? Allah Gafur’dur, Rahim’dir.
Maide 99:” Resule düşen, tebliğden başka bir şey değildir. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.”
Nur 54:” De ki “ Allah’a da itaat edin, resule de. Eğer yüz çevirirseniz/yüz çevirirlerse, onun görevi ona yükletilen, sizin göreviniz de size yükletilendir. Eğer ona itaat ederseniz yolu bulursunuz. Resule düşen, açık bir tebliğden başkası değildir.”
Şura 48: “Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana düşen, tebliğden başkası değildir…
halde bizler ne düşünebiliriz?
Allah’ın dinini tebliğ eden bütün nebi ve resullerin dini sunuş biçimleri nasıl? Bizlerin nasıl olmalı?
Sunuş biçimlerinin ““Etekteki taşları dökmek, kılıf uydurmak, kırk türlü yorum yapmak,adam gibi olmak, diline kıran girmek, cennet dili olmak…”böyle olmadığı kanısındayım.
Değerli Kardeşim!
Bu yazıyı, önceki yazılarımda da olduğugibi öğrenmek ve bilgilerimi paylaşmak niyeti ile yazıyorum. Amacım asla kavga değil. “Buaçıdan sizinle tartışmamızın meşru zemini yoktur.” Diyorsunuz ya. Meşru ortamlar düşüncelerin serbestçe paylaşıldığı ortamlardır. Düşüncelerin dayatıldığı ortamlar ise gayri meşru ortamlardır.
Bu siteyi düşüncelerin paylaşılmasına meşru bir zemin hazırlayan site olarak gördüğümden dolayı dabu meşru zeminde hem öğrenmeye hem de düşüncelerimi paylaşmaya devam edeceğim. Düşüncelerinizi paylaşıp paylaşmamak size kalmış. Saygı duyarım.
Site ile ilgili “meşru zemin” düşüncemyanlışsa, istirham ediyorum site yönetimine, tüm yazılarım silinsin.
ALLAH’A EMANET OLUNUZ.
Hucurat12: “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın… “
"Rivayetlerin (hadis) derlemelerinin başladığı günden150- 200 sene geriye yönelik yapıldığını ve bunun yapılmasının sonucunda dane kadar sağlıklı bilgi alınabileceğinin insanlarca mutlaka düşünülmesi gerektiğini, La reybe fih olan Kur’an’ın süzgecinden geçmeyen hiçbir rivayetin inanç konusunu olamayacağını 1965 yılından bu güne kadar söyleyen ve ölünceye kadar söylemeye devam edecek olan Allah’ın aciz bir kuluyum."
Bu güzel sözüne rağmen maalesef salli-barik zırvalarına getirdiğin özgün(!)yorumdan dolayı yukarıda yazdığın diğer söz ve yazıların benim açımdan sana bakışımı değiştirtmedi.Üstelik sana yaptığım espriyi de kavrayamamışsın.
Ayrıca ben burda kendi adıma konuşuyor ve seninle tartışmada ortak kabullerimizin pek olmadığını söylüyorum.Bağlamından kopartarak yazdığım cümleleri eleştirmen ise senin sahih(!)dediğin sünnete bağlılığın ile alakalı birşey olsa gerek.
Buraya yazdığın kadar sünnet ile ilgili asılan yazılarında olduğu yerlere yazarsan,senin doğruluğuna inandığın bazı şeyleri yeniden sorgulayacağını düşünüyorum vesselam.
__________________ ''Eğer biz bu Kur'anı bir dağın üzerine indirseydik,kesinlikle onun,Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün..''Haşr:21
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma