savasen Uzman Uye
Katılma Tarihi: 24 eylul 2005 Yer: Turkiye Gönderilenler: 331
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Yazan: Mehmet Ali Baltasi
Gayb-Sehadet Bilgi Çerçevesi
*Kur'an'da, insan için geçerli olan su hakikat apaçik ortaya konmaktadir: "gayb" ve "sehadet". Bunlardan "sehadet" kavrami insanin görebildigi, dokunabildigi, tecrübe edebildigi, tanimlayabildigi ve dolayisiyla bilgi, beceri ve etkinlik kazandigi sahayi içine almaktadir. "Gayb" ise sehadetin disinda, yani insanin gözlemleriyle tecrübeleriyle, bilgi ve etkinlikleriyle ulasabildigi sinirlarin ötesidir. Ancak bu ikisinin kesistigi ya da birbiri içine girdigi bir alan daha vardir. Bir baska deyisle daha önce kendisi için "gayb" olan, belli bir gelisme süreci içinde insana "gayb" olmaktan çikar ve "sehadet" alanina girer."
Yukaridaki diyagramatik anlatimda, daire sehadet alanini, nokta nokta çizgiler tanimlanamayan, gözlemlenemeyen ve tecrübe edilemeyen "gayb"i, düz çizgiler ise sehadet ile gaybin, kesistigi alanlari ve dolayisiyla gayb olmaktan çikarak sehadet alani içine giren ve tanimlanabilen bilgi, tecrübe ve etkinlikleri sembolize etmektedir. Hiç kuskusuz bu olgu insanlarin kullandigi diger iletisim araçlari veya biçimleriyle de anlatabilirdi. Nitekim insanlar herkesin bütünüyle ihata edemeyecegi muazzam sular, daglar, nehirler agaçlar ve daha nice canlilarla dolu bir "küre-i arzi", düz bir kagida, ufak bir kitabin yapraklari içine resmederek sigdirilabiliyorlar. Bunu yaparken çesitli tonlardaki renkleri, çesitli karakterlerdeki çizgileri en genel anlamiyla "isaretleri" kullaniyorlar. Bir baska anlatim biçimi ise asli. gerçegi ancak yolu yapanlar taralindan bilinebilen bir karayolunda seyreden insanlar için yolun çesitli durumlarini "haber veren" "uyaran" çesitli "sembollerin" bir baska deyisle "trafik levhalarinin" kullanilmasidir.
*Bu durumda hiçbir kisi haritaya veya trafik levhalarina bakarak gerçekte "kure-i arzin," alani bir kaç dm2 olan, düz bir kagit parçasi oldugunu, ya da virajin gerçekte üçgen bir tabela içinde, bir kaç cm eninde ve uzunlugunda bir yay oldugunu aklina bile getirmemektedir. Böylece insan, tabela veya harita ile sembollestirilen isarete ya da uyariya uyarak tedbirini almakta, bilemedigi tanimlayamadigi bir vakia hakkinda "ilm" sahibi olmaktadir. Ancak bu iletisimde çok önemli hayati önemi olan bir nokta vardir ki o da, iletisimde kullanilan "isaretler", "semboller", "uyarilar" v.b. arasindaki uyum, tutarlilik ve tekrardir. Bir baska deyisle tehlike ya da durmak anlaminda kullanilagelen "kirmizinin" yerine, baska bir de yesilin kullanildigini düsünelim, bir uyumsuzluk ve tutarsizligin doguracagi sonuçlar çok vahim ve korkunç olacaktir.
*Yukarda verilen ve resmetmeye dayanan iki örnekten baska insanlarin evrensel bir iletisim araci da "dil" ve onun tabii sonucu olan "yazi"dir. "Dil" araciligi ile diger insanlara-çagdas olsun gelecek kusaklar olsun- vakia/vakialar, gerçek/gerçekler hakkinda bilgi vermek istedigimiz zaman onlarla ortak olan uyumlu, tutarli kelimeleri, isimlendirmeleri, sifatlari, tasvirleri, örnekleri vb, kullanmaktayiz. Bu baglamda ilahi iradenin insanlara tebligi için "insanlarin kullandigi, onlarin anlayabildigi, "lisan", dolayisiyla o lisanin anlatim, iletisim teknikleri, yöntemleri ve biçimleri seçilmistir (14/4). Bu durum yeri geldikçe, "her örnegin verildigini, (30/58), en güzel anlatimin kullanildigi (12/3), uyumlu tekrarlardan olustugu (39/23), mecaz ve benzetmelerin kullanildigi (3/7, 39/23) hatirlatilir.
*Ancak, Kur'an'daki anlatimda, Allah'in uluhiyyeti, ahiret, risalet ve insanin hidayeti ana temalar oldugu için, bir takim Kur'an'a özgü özellikler bulunmasi tabiidir. Özellikle bu durum, muhteva ve muhtevanin tutarli bir anlam örgüsü içinde, çeliskiye düsmeden anlatilmasinda essiz bir sekilde ortaya çikar. Konuyla ilgili örneklemelere geçmeden önce, yazimizin basinda ortaya konulan "gayb" ve "sehadet" tanimlamalarini hatirlamakta, ve bu tanimlar kapsaminda ana temalari adlandirmakta yarar var.
*Gayb'in ana konulari olarak Allah ve O'nun Zati (36/11, 52/39-41, 43/15-20) Vahy (81/24, 53/1-18) saat veya ahiret (7/187), insanin mukadderati (7/188), 19/78). va'd (72/26), öncekilere ait gaybi haberler (3/44)[1] gelmektedir. "Sehadetin" ana konulari olarak insanin hidayeti ile ilgili olan bildigimiz, tecrübe ile sabit olan, uyguladigimiz her konu: helal-haram, miras, namaz, oruç, cihad. vb., sayilabilir.[2] Bu ikisinin kesistigi alandaki konulari sayarken bizim daha önceki bilgi ve deneyimlerimiz isiginda gayb olmaktan çikabilecek tarihi arastirmaalr, fiziki konulari vb. bir kenara koyarak, özellikle bizim hidayetimizi ilgilendiren vahy ve ahiret olayini hatirlatacagiz. Çünkü Allah ve O'nun zati bizim için hakikaten GAYB'dir. Diger yandan "vahy" -Allah'in diledigi sekilde- zaman zaman insanin "sehadet" yani taniklik ve gözlem alaninda tecelli ederek Hz. Resulullah'ta (s) hitama ermistir. Ahiret, ise her insan ölümden sonra diriltilecek ve Allah'a döndürülecektir, böylece insan bu vakiaya tanik olacaktir.
*Teknik bir kolaylik saglamak için yukarda yapilan bu tasniften sonra su soruyu ortaya koyabiliriz: Insanin hidayeti ile ilgili ve onun bilgi ve beceri kapasitesi içinde, GAYB ve SEHADET'in "Ilm"i nasil beyan edilmektedir? Bu beyanata karsi insanin tutumu ve bakisi nasil oldu ya da olmali? Bu sorularin cevabi yazinin baslangicindaki örneklemelerde yatmaktadir. En genel deyimle biz iletisini ve anlatimda hangi yöntem ve teknikleri kullaniyorsak Kur'an'da onlar ve benzerleri kullanilmakta. Ancak Kur'an'daki en önemli ana fikir olan "TEVHID" ile çeliskiye düsmeden, fakat TEVHID'i Allah'in istedigi gibi anlamayi ve kavramayi saglayacak sekilde yapilmakta.
*Allahu Teala, bize kendisini, kainattaki rahmetinin eserleri (30/50), fiilleri (3/40) ile anlatirken bizim kullandigimiz lisani dolayisiyle kelimeleri kullanmakta. Örnegin Biz insanlar hükmedebiliyoruz, malik olabiliyoruz. Biliyoruz, kudretimiz var, önceden olmayan nesneleri ortaya çikartan kisiye yaratici, yapici v.b. diyoruz. Kur'an'da, Allah'in eserleri, yaptiklari anlatilirken, Allah için de hakim, malik, bilici, kadir, yaratici gibi sifatlar kullanilmakta. Ama bu yapilirken Ihlas suresinde O'na hiçbir seyin denk olamayacagi, Sura suresinde O'nun hiçbir benzeri olmadigi (42/11), En'am suresinde hiç bir beseri görüsün Onu idrak ve ihata edemeyecegi (6/103), Meryem suresinde O'nun ismiyle bir zikredilebilecek kimsenin olamayacagi (18/65) ve en genelde en güzel isimlerin, sifatlarin O'nun oldugu hatirlatilir. Ancak ve ancak Allah-u Teala'nin kendisi için kullanilan ve geçerli olan bu ilkeler, sifatlar (isimler) baglaminda örnekledigi zaman da geçerlidir. "Yaraticilik" veya "yaratma" konusundaki beyanatlarin, yukaridaki ilkelerle uyumunu, tutarliligini ve yeri geldikçe tekrarini görmek güzel bir örnek olabilir.
*Allah-u Teala, her seyin (13/16), ve bilmediklerimizin (16/7), Yaraticisidir. O diledigini yaratandir (40/49, 26/68), O, tüm eksikliklerden uzak en güzel en mükemmel yaraticidir (23/14, 37/125), O'ndan baska (35/3) ve O'nun gibi (16/17) yaratici yoktur. Bizler için GAYB olan Zatinin (21/49) Yaraticiligi böyle anlatilirken, müsriklerin Allah gibi yarattiklarini ileri sürdükleri bir takim güçleri -liderler, bilim adamlari vb. olabilir- ve bu güçlerin yaratma eylemlerini Allah'in yaraticiligina benzettikleri haber verilmektedir. (13/16, 2/258). Böyle bir benzetmenin -esitlemenin- karsilastirmanin katiyyen mümkün olamayacagi açiktir.
-De ki "O herseyin yaraticisidir" (13/16)
-...onu siz mi yaratiyorsunuz yoksa Biz mi yaraticiyiz (55/59)
-Yaratan hiç yaratmayan gibi midir (16/17).
-Ey insanlar size bir örnek veriliyor. Ona kulak verin: Allah'tan baska dua ettikleriniz bir araya toplansalar bir sinek bile yaratamazlar... (22/72).
*Gerçekten Kur'an'da Allah'in zati ile ilgili bir konunun, insanlarin bildigi ve anladigi kelime ve kavramlar kullanilarak, insan idrakine çeliskisiz bir sekilde indirgenebilmesi, O'nun ilahi özelligini göstermektedir. Uluhiyyet ile ilgili GAYB hakkinda insanoglunun neler düsündügünü, tartismalari, kisir döngüleri bir hatirlayalim, diger yandan Kur'an'daki sade, açik, uyumlu ve çeliskisiz beyanatlari ele alalim. Ikisinin karsilastirilabilmesi, ya da aralarinda benzerlikler kurulabilmesi mümkün degildir. Ama kalplerinde hastalik olanlar, bu kelimelerle anlatilan fiillerin, sifatlarin asli gerçegine veya nihai sonucuna ulasmak isteyeceklerdir. Örnegin "Allah'in açikça kendisini göstermesini" istemektedirler (4/153). Bu bir anlamda ayetlerin tevilini istemektir.
*Insanin bildigi, gördügü, tecrübe ettigi kavram ve kelimelerle Uluhiyyet anlatilabilmektedir. Ancak bu yapilirken, insanin uluhiyyet konusunda hataya, çeliskiye ve sapikliga düsmemesi için "Allah" için kullanilan isimlerin, fiillerin sadece ve sadece O'na özgü oldugu, hiçbir sekilde baska biriyle veya olguyla karsilastirilamayacagi, emsal gösterilemeyecegi vurgulanmaktadir. Bu, gerçekten, insanoglunun anlayabilecegi, gündelik hayatinda her an kullandigi, yabancisi olmadigi bir anlatim yöntemidir. Hem GAYB'i bir konu beserin kullandigi yöntemle anlatiliyor hem de böylesine spekülatif tartismali bir sahada TEVHID'e dayali bir iman, bir görüs saglaniyor. Böyle bir basariyi gerçekten insanin sinirli bilgisi, tecrübeleri saglayabilir miydi?
*Ayni basariyi ve açikligi GAYB'in diger konulari islenirken de görmek mümkün. Örnegin "Ahiret" veya "Saat" ile ilgili beyanatlari hemen hatirlayabiliriz. Gerçekten "ahiret" bizler için "gayb''tir. Mahiyetini lam anlamiyla bilemiyoruz: Ne zaman olacak? Neler olacak? Sonuç nedir? Hesap nasildir? Bu ve buna benzer sorularin cevaplarini deneyemiyoruz, olaylara sahit olamiyoruz. Herkes bir sey söylüyor. (51/8) söylediklerinin dogru veya yanlisligina dair bir hüccet getirebilmesi de mümkün degil. (68/39).
*Böyle bir konu ancak bizim bildiklerimize, müsahede ettiklerimize dayanarak birtakim benzetmelerle, örneklemelerle, tasvirlerle anlatilabilir, yazinimizin basinda verdigimiz harita ve trafik levhasi örneginde oldugu gibi. Kur'an'da da bu yol seçilmekledir.
*Gerçekten "Ahiret" dünya ve göklerin bambaska bir dünyaya ve aleme tebdil edilecegi (14/47-48), her türlü beseri bilgi ve tecrübelerin ötesinde (20/105-107), Vakia'dir, Hâkka'dir. Bu Vakia'daki yeniden yaratilisa, bizim yaratilisimiz emsal gösterilmekte (17/99), Tekvir ve Abese surelerinde oldugu gibi "O günün" panigi, korkunçlugu, dehseti, dünyadaki dehsetli, korkunç olaylarla kiyaslanmakta, dünyadaki bir tufan, bir azab esas alinarak Ahiret azabi buna benzetilmekte, hatta daha büyük, daha korkunç oldugu vurgulanmakta (68/33), cennet örneklemeleri (13/35) Allah'in bize bu dünyada verdigi nimetler hatirlatilarak, Ahiret nimetlerinin bunlara "benzedigi" (mütesabih) (2/25) ama bunlarin da ötesinde Allah'tan baska kimsenin bilmedigi bir müjde olarak tanimlanmaktadir. (32/17). Bunlar yapilirken hedeften yani Allah'in rizasini kazanmaktan ve O'nun gazabindan kaçinmaktan sapilmiyor. Bütünlük, mübalagaya girmeden çeliskisiz, uyumlu tekrarlarla saglaniyor. Bu noktada, ahiret, bizim müsahade alanimiza girecek Vakia oldugu için Uluhiyyetle ilgili anlatimlarin muhtevasindan farkli olarak benzetmeler, örneklemeler, tasvirler kullanilmaktadir. Çünkü Allah'in vahdaniyyetine aykiri bir durum yoktur bu anlatim yöntemlerinde.
*Insanin böyle bir GAYB olgusunu tanimlayamayacagi, ihata edemeyecegi (çünkü bilgi ve müsehade sinirlarinin ötesinde) için "Nedir Hakka? Kim bildirebilir sana nedir Hâkkâ?" (68/1-2), "Kim bildirebilir sana nedir Hutame? (104/5)", gibi sorular yöneltilmektedir. Gerçekten insan bu sorularin cevaplarini kendi bilgi, beceri ve deneyimlerine dayanarak verebilecek güçle olsaydi Kur'an'in bir benzerini onaya çikartabilirdi. Bu aczimizden dolayi bizler mücessemci ve materyalist bir anlayisla GAYB'i tanimlayabilecegimiz bir baska deyisle nihai hakikatini, veya asli sonucunu ortaya çikartabilecegimiz inanci içine girersek, büyük bir hataya düseriz. Nitekim bu hataya düsenler hiç de az degildir.
*Va'dedilen azabin hemen ortaya çikmasini istemek (72/24-26). sürekli olarak saatin zamanini sormak (79/42-44) veya Kur'an'da bir "yaratilis" benzetmesi yapilirken (2/259) hemen bu benzetmeyi mücessemlestirerek tarihte böyle bir sehir ve adam bulmaya çalismak, sadece birkaç örnektir. Bu tutumlar, bizim için GAYB olan bir konunun, bizim idraklerimize indirgeyebilmek için tutulan yöntemlere (en genel anlamiyla mecazi anlatimlar veya mütesabihat olarak tanimliyoruz) takilarak, onlarin asli gerçegine ulasmak, sonucunu elde etmeye çabalamaktir. Bu durum "te'vil" olarak tanimlaniyor.[3] Sonuçta keyfi yorumlar, karmasikliklar çikmaktadir. Halbuki Allah'tan baska hiç bir kimse bu tür anlatimlarin nihai manasini veya gerçegini ya da hakikatini bilemez.
------------------------------------------------------------ -------------------- DIPNOTLAR
[1] Abdurrahman el-Cevzi, Nuzhe el-uyun el-nevazir
[2] Taberi, Tefsir'ul Kebir, c.3, s. 118
[3] Gerçekten te'vil, Kur'an'da "sonuç", (4/59), asli gerçek veya sonuç (7/53) anlaminda kullanilmaktadir. Taberi bu kelime ile ilgili olarak Suddi'den "sonuç(lar)" anlami aktariyor. Ayni durum Ebu Ubeyde; (Mecaz'ul-Qur'an) tarafindan da teyit ediliyor.
Kalem Dergisi, Temmuz 1988, sayi:7, s.10-11
|