Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bir Misyonerin Türkiye Anıları :) > > >8 Temmuz > > >İşte Türkiye'deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla > >havaalanından kalacağımız eve giderken hayli uyarıcı bilgiler aldım; > >"Hemen başlama, biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir > >millettir" > >filan diye bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim. Bir dakika bile zayi > >edilmemeli; > >görev kutsal, görev ağır. > > > > >9 Temmuz > > >Tommy'nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile. > >Adam parkta öylece oturuyordu. > >Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek saatlerce dinlerken > >ruhumun göklere değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden simitçi, sonradan o > >adamın sağır olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu ama olur öyle > >şeyler. > > > > >11 Temmuz > > >Üçüncü gün; Tommy hâlâ "erken henüz" diye ısrar ediyor. > >Mânâsız bir ısrar bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki burada. > >Çorap almaya inmiştim semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve dönerken > >artık benim altılı çelik tencere takımım vardı. > >Önemli değil, tencere gerekli bir araç nasıl olsa. Tencereci arkadaşa > >müjdeyi tebliğ ettim. > >"Ayıpsın abi, Hazreti İsâ' ya can fedâ." dedi, ben ağladım. > >Söz verdi, pazar toplantılarına gelecek; hatta bana bir adres bile verdi. > >O adrese gidersem bir sürü insanı misyona katabilirmişim. > > > > >21 Temmuz > > >Tommy hâlâ "gitme, bak karışmam" diyor; işte bu aşırı > >ihtiyatkârlık yüzünden buralarda İsa'nın mesajı yeterince bilinmiyor zaten. > > > >Gittim; şehrin kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın altıncı > >katına çıktım. İçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar, > >mobilyasız bir > >salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular. Tam lâfa başlarken biri > >parmağıyla > >"sus" işareti yaptı. İçeriden yaşlıca bir adam çıkıp salona gelince herkes > >gibi ben de > >ayağa kalktım. Sonra adam konuşmaya, bir nevi vaaz vermeye başladı. şöyle > > > >bir dinledim; eh fena şeyler değil. Toplantıdan sonra herkes birbirine > >sarıldı, > >yeniden çay ikram edildi. Burayı sevdim, yarın da geleceğim. > > > > >2 Ağustos > > >Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları > >misyona kazandırayım dedim. Tam "İsa" demiştim ki, ihtiyar vaiz > >"İsa dedin de aklıma geldi." deyip çok tatlı bir bahis açtı. > >Öyle güzel anlatıyor ki başladım ağlamaya. Zor teselli ettiler; sonra > >ortaya sofra geldi. Yemek yedik. Kuşbaşılı pilav nefisti; hele cacık! > > > > >12 Ağustos > > >Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. "Nereden buldun" > >diye sıkıştırıyor. "Dükkanın birinden aldım." dedim. Tesbih bana iyi > >geliyor, meditasyon yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam? > > > > > >6 Eylül > > >Bugün hep birlikte camiye gittik. "Bakayım" dedim burada neler > >yapıyorlar, nasıl ibadet ediyorlar. Mecit diye bir temiz yüzlü arkadaşım > >var cemaatten. > >Bana abdest almayı öğretti caminin avlusunda. Tuvaletleri pek temiz değil > >ama > >abdest çok güzel bir olay. Fırsatını kolluyorum; bunların hepsini Protestan > >etmezsem > >bana da Mahmut demesinler! > > > > >16 Eylül > > >"Nereden çıktı bu Mahmut?!" diye çıldırdı Tommy. "Kod adım." dedim. > >Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. şimdilik sesimi > >çıkarmıyor, > >toplantılara muntazaman devam ediyorum; ezan okununca "Hadi camiye gidelim > >Mahmut" > >diyorlar, gidiyorum. "Neler okuyorsunuz fısır fısır?" diye sordum. > >Öğrettiler. Fatiha çok > >güzel bir sûre. Tommy'e de öğretmeliyim. > > > > >1 Ekim > > >Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. "Seni kandırıyorlar,Müslüman > >yapacaklar enayi." > >diye çıkıştı. İtiraz ettim, "Ben bunların içyüzünü öğrenmeye çalışıyorum > >Pastör Tommy." dedim. > >"Sırlarını öğrendiğim an, bunları sürü halinde önüme katıp Sarayburnu' ndan > >denize sokup cümlesini > >birden çatır çatır vaftiz etmezsem bana da Mahmut demesinler." dedim. "Çık > >dışarı aptal." > >diye kovdu beni. Misyondan gelen aylığımı da kesti. Vermezse vermesin, > >cemaatteki arkadaşlar > >aralarında para toplayıp verdiler. Geceyi ucuz bir otelde geçirdim. Bugün > >Mecit'in evine taşınıyorum. > >Az kaldı az.. Dayan oğlum Mahmut! > > > > >6 Kasım > > >Mecit benim için istihareye yatmış; "Yeşil gördüm Mahmut." dedi, "Nurlar > >içindeydin, > >hidâyet nasip oldu sana ne mutlu." dedi. Tabii aldırış etmiyorum, fakat > >hoşuma gitmedi de değil. > > > > >9 Kasım > > >Bugünlerde cemaate İngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını > >topluca edâ ettikten > >sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum. Kuşlukla öğle arasında tefsir > >dersleri yapıyoruz. > >Beni artık iyice kendilerinden zannediyorlar. > > > > >21 Kasım > > >Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit'in > >teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün. Nikâhımızı Saadettin Hoca > >kıydı sağ olsun. > >Sünnet dediğin ise sinek ısırığı gibi bir şey zaten, çabucak geçti. Bu > >sabah yolda Tommy > >ile karşılaştık. "Kiliseye yazdım, seni defterden sildiler." dedi. > >Güldüm, hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. Benim din değiştirdiğimi > >sanıyor gerzek. > > > >Halbuki ben... > > > > >28 Kasım > > >Ne kadar üzgünüm. Mecit, "Nasip değilmiş, seneye gidersin" diyor. > >Hac kayıtları kapanmışmış. İstesem ecnebi pasaportumla Mısır üzerinden > >vize alır > >giderim, ama ben olayı içeriden, herkesle bütün mü'minlerle birlikte > >yaşamak istiyorum > >oysaki. > > > > >19 Aralık > > >Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda. > >Yav bu Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam fakat ne bileyim çok modern bir > >duruşu var gibi sanki; > >hani, "İslâm'ı en iyi ben bilirim" şeklinde bir dayılanma. > >Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay sonra > >çıkıyor: > >"İslâm'ın selefî boyutlarına dinamik bakışlar". > >Yayıncım, "fiyatı iki lira yaparsak üç yüz bin satarız." diyor. > > > > > >"HAMD OLSUN"
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma