Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
evrendeki karanlık madde denilen şeye cinn denilebilirmi...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Bazı "cin" kavramları "soyut" durumumuzla ilgili, kadim toplumlar bunları bu günkü anlamda ifade etmiyorlardı.
Sağ taraftaki "beyaz" sol taraftaki "kırmızı ve siyah" renklerle betimleniyordu.
Şems suresinde "takva" ve "fucur" simgesel olmayan anlatımdır.
Bazen "şahıslaştırarak anlatım" Kur'an'ı Kerim'in uslublarındandır,
misal 8:48'de şeytan şahıslasmış ve Mekke'den gelen orduyla konuşmuş yardım edeceği vaadinde bulunmuştur.
kaf suresinde de benzer bir durum söz konusudur.
şu ana kadar yazdıklarımı özetlersem;
1. Cin kavramı "insanlar içinda kulanılan bir kavramdır" cin, ahkaf ve Süleyman(a.s)'ın bağlamlarında geçen Cin kavramını böyle anlıyorum.
2. "İns ve Cin" bir bütün, tüm varlıklar
3. Yaradılış hamurumuzda olan "Cin" kavramı
"Neden başka kelimemi yoktu?" sorusuna ben cevab verebilecek durumda değilim. Kur'an'ı Kerim'i anlamaya çalışan biri olarak görebildiklerimi, anladıklarımı yaşayıp, paylaşıyorum.
devamedelim inşAllah
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Merhabalar. Cinin ateşin dumansızından yaratılmış olması ne demektir?
Selam Dostlar,
Rahman 14-15:
İnsanı, pişirilmiş çamur gibi kuru bir balçıktan yarattı.
Cini de ateşin dumansızından yarattı.
Hicr 26-27:
Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık.
Cinne gelince onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık.
Bu ayetler farklı meallerde birbirlerine yakın anlamlarda farklı şekillerde çevrilmiş. Rahman 14 ve Hicr 26 bedenin yaratılışını anlatıyor, Rahman 15 ve Hicr 27'deki "cin" ise ona hayat veren canı işaret ediyor. Vücudun enerjisi dumansız bir yanma, dumansız zehirli bir ateş'ten elde edilmiyor mu ? Hücrelerde besinlerin yanması ile enerji elde ediliyor, zehirli atıklar ortaya çıkıyor. Enerji canlılık kazandırıyor.
Ne dersiniz ?
Muhabbetle.
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
Çok teşekkür ederim Baybora kardeşim. Devamını beklerim.
Bir sorum var(Sayın Muhliskul, Haktansapmaz, İbrahimim, bilgisi olan herkesten cevap bekliyorum)
Kuran ayetlerindeki kelimeler, Allah'ın seçtiği ve Peygamber tarafından aynen aktarılan kelimeler midir?
Yoksa, vahye bağlı kalarak, Peygamber kendi seçtiği kelimeleri mi kullanmıştır?
Ya da kelimelere dökülürken Allah'ın müdahalesi hangi seviyedeydi?
Vahy geldikten sonra, Peygamber bunu kelimelere dökerken Allah'ın müdahalesi varsa Peygamber her an vahy mi alıyordu?
__________________ Dinin bakış açısına göre,tüm bu fantastik harikulade evren,tüm bu karmakarışık şeyler, ancak, Tanrı’nın, insanların iyi ve kötü için çabasını gözlediği bir sahnedir.. Bu sahne,bu oyun için çok büyük!
İnsanın yaradılışı ile ilgili betimlemeleri en iyi anlamanın yolu "çömlek" nasıl yapılır, seramik nasıl yapılır bunu bilmektir. (Kadim toplumlar bunları bilir)
Toprak-su karışımı "bir çamur" elde edilir, belli şekil verildikten sonra fırınlara konup belli bir sıcaklıkta pişirilir.
Kur'an'ı Kerim'de insanın yaradılışı "bir çömlek" yapılışı gibi anlatılmaktadır.
Nefes/ruh, üflenir ve insan yaşayan can olur. (tevratta Adımın burnuna nefeş/s üflenir)
Birde "dört asıl" yani Toprak,Su, Ateş, Hava (temel yapı taşları) bunlara iki şey daha eklenir "ağaç" ve "demir". Ağaç canlılığı, Demir metalleri simgeler. (Bunlar yine kadim toplumların anlayışlarıdır).
devam edelim inşAllah
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Katılma Tarihi: 17 ekim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 506
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selamlar,
Sevgili
cin13 kardeşim “Kuran ayetlerindeki kelimeler, Allah'ın seçtiği ve Peygamber
tarafından aynen aktarılan kelimeler midir? Yoksa vahye bağlı kalarak,
Peygamber kendi seçtiği kelimeleri mi kullanmıştır? Ya da kelimelere
dökülürken Allah'ın müdahalesi hangi seviyedeydi?”sorduğunuz bu soru her beynin ortaya koyacağı bir
soru değil ve bu soruya cevapta o oranda kolay olmayacaktır…
Allah’ın
kullarıyla iletişim kurması için bir takım araçlara (akıl, işitme, ses,
harfler-kelimeler vb…) ihtiyaç vardır. Aşkın olandan beşere uzanan vahiy
zincirinin halkalarından biri de resullerdir…
Resulleri
vahyin insana ulaşması için iradeli bir araç olduğunu düşündüğümüzde sözün
Allah’a mı yoksa resule mi ait olduğu ayrımına nasıl gidebiliriz!?
Mana
Allah’a lâfız Muhammed’e aittir demiş olsak, bu sefer de şu soru çıkar
karşımıza, bu lafızda sözcük seçimi ve dizimi kime aittir!?
Konuya
ışık tutması düşüncesiyle İlhami GÜLER’İN bir pasajını paylaşmak istiyorum;
Kur’ân
Allah’ın fiil sıfatlarından olan irade ve kelâm sıfatının ürünüdür. Yani ezeli
değildir, yaratılmıştır.
Mutlak olan Allah rölatif olan varlıkla ilişkiye
girdiği zaman, çıkan ürün rölatiftir, mutlak değildir. Çünkü, Kur’ân’ı
oluşturan dil (Arapça), Hz. Muhammed (insan) ve Arap toplumu rölatiftir.
Vahiy
ilişkisi bir zamanda (7.yüzyıl) ve bir mekanda (Arap yarımadası) vuku
bulmuştur. Kur’ân, Lahûtî (ilahi) olduğu kadar nasûtîdir(insanidir). Allah
insan aklı ve insan diliyle insana hitap etmiştir. Vahiy ile insan aklı
arasında mahiyet farkı değil, derece farkı vardır.
Vahyin fikri muhtevası Arap
kültürünün ve Arap zihin dünyasının içindedir. Tevrattan, İncilden dini fikirler
içerdiği gibi, Arap cahiliye döneminin doğru fikir ve fillerini de içerir.
Başta Hz. Ömer olmak üzere Hz. Muhammed ve arkadaşlarının doğru görüp
uyguladıkları fikir ve fiiller vahiy tarafından onanır. (Muvafakat-ı Ömer).
Bundan dolayı Musa Carullah, bazı farzların temelinin sünnet olduğunu savunur.
Bu bakış açısına göre vahyin bir dudağı gökte, bir dudağı da yerdedir. Yukarı
aşağıyı belirler, aşağı da yukarıyı.
Kur’ân sadece gökten inmemiştir, aynı
zamanda yerden bitmiştir. Yerle gök arasında diyalektik bir ilişki söz
konusudur. Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya insanın hakkı insana verilmiştir.(Esbab-ı
Nuzul, Nesih-Mensuh, Mekki-Medeni.) Allah, Araplara hitap etmiştir. Arapça ile
bütün insanlığa hitap etmemiştir.
O günkü iletişim imkânlarını ve yabancı dil
bilme oranını göz önünde tutarsak bu son derece doğaldır.Aksi, abes olurdu. Allah dini Arap
olmayanlara yayma sorumluluğunu (şahidlik.2/143) Araplara yüklemiştir. (Prof. Dr. İlhami GÜLER özgürlükçü teoloji
yazıları Ankara Okulu yayınları Nisan 2004 sayfa 38,39)
Selam
ve dua ile.
__________________ Ey inananlar, Allah'tan korkarsanız O size iyi ile kötüyü ayırdedici bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allâh büyük lutuf sâhibidir
vahy heralde hiç bir zaman tam olarak anlayamıyacağımız anlasakta tam olarak ifade edmeyeceğimiz bir konu olarak kalacak...
sadece inanacağız...
anlamak yok çocuğum
anlar gibi olmak var...
bayram da tahta ata binmek var...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Bence doğru yoldasın. Eksik bilgiyle hüküm vermektense, yeterli delilleri elde edinceye kadar beklemek en doğru tavırdır. Eksik bilgiyle verilecek hüküm çoğu zaman işleri daha da zorlaştırır, karmaşıklaştırır. Bazen tüm deliller ortada olduğu halde göremeyiz, ancak insan beyni müthiş bir makinedir, ona engel olmaz isek, yeterli veri var ise doğru bilgiye çoğu zaman kendisi de ulaşabilir, resim bir anda tamamlanabilir. Dolan bardak son damlayla taşabilir, nicelik niteliğe dönüşür. Sadece sabırla iğneyle kuyu kazmaya devam :)
Matematik, fizik gibi modellenebilen, denenebilen bilimler dışında çoğu zaman, eldeki verileri değerlendirerek, tüme varım yöntemiyle bir sonuca ulaşmaya çalıştığımızda yanılgı ihtimali veya vardığımız sonuç doğru olmasına rağmen bu konuda karşı iddialara cevap veremediğimiz, delillendiremediğimiz sorular herzaman olacaktır. Bu noktada doğrunun ne olduğuna karar vermekte önemli olan vicdani kanaat oluşmasıdır. Tereddüt varsa doğru entellektüel tavır hükmü ertelemek olmalıdır.
Biraz felsefi oldu, inşallah başını ağrıtmadım.
Muhabbetle.
__________________ O, odur ki, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye kulu üzerine, gerçeği apaçık gösteren ayetler indiriyor. Allah size karşı gerçekten çok şefkatli, çok merhametlidir.
"Peyamberi tecrübe" bizim tarafımızdan tecrübe edil(e)mediği için,
Bu tecrübenin sonucu ortaya çıkmış ürünler/kitablarla yetinmek zorundayız. Bu noktada elimizdeki kitabın işaretleriyle tecrübe edemediğimiz bir şeyi anlamaya çalışıyoruz.
Tüm peyamberler(a.s) bulundukları toplumun dilini kullanırlar, dil ise kültürden ve toplumun değer yargılarında, dünya ya bakışlarından bağımsız değildir. Çünkü dil zaten uzlaşımdır.
Kur'an'ı Kerim'le aramızdaki tarihi ve dilsel mesafe kapatıldıkça anlayışımızın berraklaştığını tecrübe edebiliriz.
Buradan, orayı anlamak biraz emek istiyor.
Suruşla ilgili, yayınlandığı sitede iki-üç makale yazdım. Ben "Kelamı muhammedi" yerine "Lisanı Muhammedi" tercih ederim.
selam ve dua ile,
rıdvan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma