Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Bir kardeşimin isteği üzerine bu başlığı açtım. Mustafa İslamoğlu'nun mealinin okuyan kardeşlerimiz görüşlerini paylaşırlarsa mutluluk duyarım.
Esenlk dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 22 mart 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 131
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
slm ,
fena değil desem yılların emeğine acizane bakış açımla saygısızlık etmiş olmam sanırım ,
yaklaşık 42 tefsir okuyarak bizlere suaresini tefsir ve te'vil çalışmalarında sunan , bu birikimlerle gerekçeli meal hazırlayan değerli islamoğlu ,
kanımca herkes gibi sıratı mustakim yolunda süreç yaşamakta ve yenilenmektedir , 5 sene sonra yazacağı gerekçeli meali ile şimdikinin farklı olacağını düşünüyorum ,
daha iyi olmaya doğru ivme kazandırmasına seviniyorum , gayretlerini takdirle karşılıyorum .
__________________
Allah'a karsi yalan uyduran yahut kendisine hak gelmisken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir ? Cehennemde hakikati örtenlere yer mi yok !
Ama bizim ugrumuzda cehd edenleri elbette kendi yollar imiza eristirecegiz. Hiç süphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.
Argo tabirle, karman çorman; her görüşü bir birine karıştırıp harmanlamış dense yeridir. Her görüşü doğrulayan bir gayret gütmüş! O nedenle de her kesimden okuyucu kitlesi bulabilir!
Mesela, salata; salat, namaz, ibadet, destek, din ve diyanet, davet, yaratılış amacına uygun hareket vs. demiş. Daha başka şeyler de demiş! Bazen hepsini aynı anda içeriyor demiş! Örneğin 96/10!daki "sallé" fiili için ; "salata duran, ibadete kalkan, namaz kılan, destek olan, esas duruşunu koruyan" demiş!
Bazen (farkını farkettirmek için mi olsa gerek) kimsenin aklına gelmez tuhaf, mantık dışı çeviriler /yorumlar yapmış! Bir örnek:
5/12: İŞTE onlar arasından her deliğe girecek on iki kişiyi gönderdiğimiz zaman, Allah İsrailoğularından da kesin taahhüd almış ve buyurmuştu ki:...
Güya nakîb'n kök anlamına dayanmış bu anlamı verirken! Halbuki, Allah on iki koldan oluşan İsrailoğullarına on iki başkan tayin ediyor..!
Naqîb Arap lisanında; başkan, lider, reis; müdür, şef; birlik başkanı,; müşavir; yüzbaşı anlamlarında kullanılıyor.
Başkalarında olmayan doğruları da az değildir. Mesela:
48/28'i :" O Elçi'sini doğru yol rehberliği ve hak din ile gödermiştir ki, böylece (hak) Din'i tamamıyla ortaya çıkarıp bildirmiş olsun: İşte(buna) şahit olarak Allah yeter." şekliyle (ufak bir hata dışında ki; "O'na bildirmiş olsun" olmalıydı) doğru çevirmiş. Her kesin yaptığı "...Dinini bütün dinlere üstün /ğalip kılmak için.." şeklindeki tamamen yanlış olan çevirinin yanlışlığını fark etmiş olması takdire şayandır.
Her şeye rağmen ben Mustafa İslamoğlu'nun meal-tafsirini faydalı buluyorum.
Her ne kadar çok emeğin ürünü ise de büyük çapta Muhammed Esed'in Mesaj'ı ile paralellik erzetmektedir. Nerede ise her konuda O'ndan istifade ettiği gözden kaçmamaktadır.
Katılma Tarihi: 06 ekim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 148
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Selam okuyup anlamaya ve yaşamaya çalışana olsun!
Bende M.İslamoğlu'nun gerekçeli meal çalışmasının 900 küsür sayfasını bitirdim ve okumaya devam ediyorum.Hem Zeki'nin, hem de Abdulrahman hocanın dediği gibi onlarca kaynağı analiz ederek kendi dilbilgisi birikimi ölçüsünde çalışmasını yapmış.M.Esed örneğindeki gibi, başka müfessirlerin etkisinde kalması,düşüncelerini onların gözlemleriyle mürekkebe dökmesi,sonuçta onunda 'anladığını' anlatmasıyla eserini meydana getirmiştir.
Farklı görüşleri paylaşması ise(razi,zemahşeri,taberi vb.),her çeşit görüşü taşıyan insanların ilgisini çekmek için yapıldı demek, bana biraz (zan) iddealı bir yorum geldi.
Geleneksel islam görüşünü savunanların bir adım ötesine ayak uzattığı net olarak görülüyor.Sahih olarak gösterilen hadis kaynaklarındaki hadisleri, kendi bilgi birikimi ve kendi gözlemiyle Kuran'la tutarlılıklarını göze alarak 'eleştirel' bir gözle bakmaya çalışmıştır.Nitekim bazı sahih hadisleri bile reddetme yoluna gitmiştir. (ör; 70 kere af meselesi,tevbe suresi)
Salat,zekat vb.kelimelerin farklı yorumlanan görüşlerini okuyucuya anlatmış olmasıda, okuyucunun gözlemlerini daha da genişletmesine neden olmaktadır.Kelimeler üzerindeki Kendi düşündüğünü kalıpsallaştırmadan farklı anlamlarına da yer vermektedir.
Eleştirisiz beşer olmaz.Yorumumu yaptığım bu dar zamanımda ufak bir eleştiri yapmam gerekirse; Nisa Suresi'nin 34. ayetinde geçen son ibarede .....(ille de dövecekseniz) bunlardan sonra dövün.... cümlesinin tevsirinde 'darabe'nin diğer anlamlarının; "ayırın,ısrarcı olun" anlamlarına da geldiğini yazmaktadır.Ayrıca 'Darabe'nin Kuran'da "getirmek,gezmek,mühürlemek,itmek,mahkum etmek" anlamlarında da kullanıldığından bahseder. 'Darabe'd-dehru beynena' örneğinde olduğu gibi arapça'da 'iki şeyi birbirinden ayırmak' anlamında kullanıldığından bahseder.Kuran'da vurmanın tüm türlerinden bahsedildiğini, fakat bunların hiç birinde 'darabe' fiilinin hatta türevlerinin kullanılmadığını açıklar. örnek; "yanağa tokat= sakket (51/29) , yumruk= vekezehu (28/15) , kamçılamak,çırpmak= ehuşşu (20/18), boynunu vurmak= kata'a (69/46).ve peşinden peygamberimizden kadınlara vurulmaması konusunda örnekler vermektedir. Eleştirim= 'Dövün' diye çevirdiği bir kelimeyi, tevsirinde 'dövmek olmamalıya' getiren bir düşünce net bir duruşu sergilemiyor.Dövün demiyorsa, bunu mealinede yansıtmalıydı.
Kaynak olarak arada bir gösterdiği taberi,zemahşeri gibi müfessirlerin kendi tevsir kitaplarında, islami mitooloji olarak isimlendirebileceğimiz görüşleride fark etmiş olmalıdır.Hadislere inanmakla birlikte, geçmiş düşünürlere eleştirel bir gözle bakmış olmasını,eksik olsada bir artı olarak görüyorum.
Bu konuda İstanbul Esenler'de bir arkadaşımın başına gelen bir kıssayı kısacada paylaşmak isterim; Birgün evinden çıktığında,arabasının camına 'Cübbeli bir teşkilat' tarafından bırakılan M.İslamoğlu'nu kafir,münafık,..vs olarak takdim eden broşürlerden bahsetmişti.
Her kitap ve görüş için çok söylenecek şeyler vardır.Kuran'ı Kuran üzerinden tevsir edecek insanların çoğalması dileğiyle................
Mustafa İslamoğlu'nun Gerekçeli meal/tefsir adı altındaki Kur'an çalışmasında, istifade edilebilecek birçok noktayı açıklamasının yanısıra, ciddi manada gelenek anlayışının devam ettiğide aşikar.
Örneğin 1992 yılında başlattığı görüntülü tefsir çalışmasında, Adem kıssasını geleneğin anladığı şekilde anlatırken, daha sonra meal çalışmasına aynı şekilde yansıtmaması kayda değer bir anlayıştır. Belki bu noktada en etkili unsur Muhammed Esed'in 1996 yılında Türkçe'ye çevrilen Mesaj adlı eseridir. Zaten genel hatları ile Muhammed Esed'in Mesaj isimli eserinin değişik bir versiyonu niteliğinde.
Bunun yanısıra başka bir örnek olarak, 87/15 nolu ayet mealinin dipnotunda ise "salat" kavramını sihirli bir kelimeymiş gibi birçok anlam verip, ortaya çıkması muhtemel arızaları peşinen zorlama yorumlarla aşmaya çalışmış.
Kimbilir belkide bulunduğu konum/durum ve daha başka şeyleri kaybetmemek adınada böyle bir duruş sergilemiş olabilir!
Eksik ve yanlışlarını farkedip daha fazla değişebilmesi temennisi ile...
Hakikata gönül açan dürüstlere selam olsun.
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
"Hayat Kitabı Kur'an" Üzerine Sibel Eraslan'ın Mustafa İslamoğlu ile Söyleşisi
Tercümelerdeki anlam kayıplarını nasıl geri kazanacağız!
Niçin "gerekçeli meal" sorusunun da cevabı budur zaten. Çünkü Kur'an çoğu kez bize bir tek mana sunmuyor. Lafızdan, manadan, maksattan, iştikaktan, zamir ve cümle yapısından, ilk kayıt sırasında Arap yazısının noktalama ve harekeleme sistemine sahip olmamasından ve buna binaen ortaya çıkan okuma farklılıklarından kaynaklanan bir sürü alternatif mana var... Eğer bu manalardan birini tercih eder, diğerini atarsanız, siz aslında mana zayi etmiş oluyorsunuz. Siz meal okurundan mana saklamış oluyorsunuz. Sizin buna hakkınız yok. Bunu yapmak manayı zayi etmektir. Mütercimin böyle bir yetkisi yok. Ne yaparsınız! Alternatifli manalardan birini meale taşırsınız, gerisini nota alırsınız ve tercih ettiklerinizin ve etmediklerinizin de gerekçesini izah edersiniz. İşte mealimizin bu kadar not içermesinin nedeni de budur. Bu bağlamda notsuz meal olamaz.
Fakat notlu meal alışkanlığımız da yok. Zannederim Muhammed Esed'e kadar notlu meal yoktu elimizde...
Bir de Hasan Basri Çantay'ı ve kısmen de Ö. Rıza Doğrul'u saymak lazım. Evet yanlış yöntemdi notsuz meal ve pek çok kişi bu sebeple meal okumaktan soğudu. Hatta meallerin zaafını, metnin zaafı zannetmeye başladı. Mütercimlik sorumluluk ister... (Yazı Kaynağı: Yeni Şafak Kitap Eki)
Bu konunun çok önemli olduğunu düşündüğüm ve meal seçimlerinizde etkili unsurların ne olması gerektiği konusunda sizi bilgilendirmek istediğim için bu paylaşımı yapıyorum.
Çeviri konusunda pek de kültürü ve bilgisi olmayan halkımızın, dini ihtiyaçlarına neden günümüzde Y. Nuri'nin mealinden daha fazla karşılık veren bir meal yoktur diye gerçekçi olarak bir düşünelim. Neden mi? Çünkü Türkiye'de sadece Y. Nuri'nin meali, kelimenin birçok anlamını aynı anda meal üzerinde vermektedir. Ama artık bu meal kültürünün daha fazla olgunlaşması şart. Zaten ilginin de ne yönde olduğu açık. Şimdi, Muhammed Esed'i tanıyanlar bana diyebilir ki, onun eserini yok saydın. Hayır, onun eserini yok saymıyorum ama o da yetersiz. Çünkü o meal, çevirinin çevirisidir. Adam Türk değil ki, Pakistan'da uzun bir müddet yaşamış, sanırsam çevirisinin asıl dili de ya ingilizce ya da bulunduğu yörenin dilidir. O nedenle içimizdeki bu değerlerin artması için ve eksik bir kültürün yeniden inşası için lütfen ilgileri bu tarz meallendirmeler üzerine çekelim ve varsa çalışmalarımızı bu yönde olgunlaştıralım. Halkın buna ihtiyacı var.
__________________ Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer. İngiliz Atasözü
Katılma Tarihi: 26 haziran 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Bir cami hocası ile namazın 3 vakit,5 vakit tartışmasını yaptık,hoca arkadaş bu soruyu Mustafa İslamoğlu'na sordu o ise KURAN'DA NAMAZIN 5 VAKİT OLDUĞUNU,DELİNİN İSE;
17 / İSRÂ - 78.AYETTE BELİRTİLDİĞİ ÜZERE
Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden).
1.
ekımı es salâte
: namazı kıl, ikame et
2.
li dulûki
: dönmesi
3.
eş şemsi
: güneş
4.
ilâ gasakı el leyli (gasaka)
: gecenin kararmasına kadar (karardı)
5.
ve kur'âne
: ve Kur'ân-ı Kerim
6.
el fecri
: fecr vakti, günün ilk aydınlanmaya başladığı vakit
7.
inne
: muhakkak
8.
kur'âne
: Kur'ân-ı Kerim
9.
el fecri
: fecr vakti, günün ilk aydınlanmaya başladığı vakit
10.
kâne
: dir, idi, oldu
11.
meşhûden
: şahitli olan, şahit olunan, müşahede edilen
1.
ekımı es salâte
: namazı kıl, ikame et
2.
li dulûki
: dönmesi
3.
eş şemsi
: güneş
4.
ilâ gasakı el leyli (gasaka)
: gecenin kararmasına kadar (karardı)
BU AYETTE GÜNEŞİN DÖNMESİNDEN,GECENİN KARARMASINA KADAR OLAN BAB'A ÖĞLE,İKİNDİ,AKŞAM NAMAZI OLDUĞUNU BEYAN ETTİ
HALBUKİ BURADA NAMAZLARI DEĞİL,NAMAZI KILIN EMRİ VAR
Fizilal-il Kuran
:
Ey Muhammed,
güneşin batmaya yöneldiği andan, gece kararıncaya kadar namaz kıl,
sabahleyin Kur'an okumayı da ihmal etme. Çünkü sabahleyin okunan
Kur'an'ı izleyen (melek)ler vardır.
Gültekin Onan
:
Güneşin
sarkmasından gecenin kararmasına kadar namazı kıl ve fecir (vakti)
Kuran'ı (sabah namazını) da (unutma); işte o, fecir (vakti) Kuran'ı
şahid olunandır. (Çeşitli çeviriler...)
İbni Kesir
:
Güneşin batıya
yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Sabah vakti de. Zira
sabah vakti görülmesi gerekli bir ibadettir.
Muhammed Esed
:
Güneşin doruğu
aşmasından gecenin çöküşüne kadar(ki süre içinde) namazı(nı) gereği
üzere yerine getir; sabah (namazı) okumasını da (tam bir dikkat ve
duyarlık içinde gerçekleştir); çünkü sabah okuması(nda insan) gerçekten
de (ulvi olan her şeye) açıktır.
Şaban Piriş
:
Güneşin batıya
yönelmesinden, gece karanlığı bastırıncaya kadar namazı ve fecr
okumasını da yerine getir. Çünkü fecir Kur’an’ının şahitleri vardır.
Yaşar Nuri Öztürk
:
Güneşin
kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl.
Sabah Kur'an'ını da gözet. Çünkü sabah Kur'an'ı tanıklarca
izlenmektedir.
2 / BAKARA - 238.AYETTE;
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn(kânitîne).
1.
hâfizû
: koruyucu, gözetici olun
2.
alâ
: üzerine
3.
es salavâti
: Namazlara
4.
ve es salâti el vustâ
: ve en efdal, faziletli, en üstün, tavassut
5.
ve kûmû
: ve kalkın kıyam durun
6.
li allâhi
: Allah'a, Allah için
7.
kânitîne
: Allah'ın huzurunda huşû içinde ve
3.es salavâti SÖZÜ NAMAZLARI İLE ÇOĞUL İFADESİNİ İÇERMEKTEDİR
Diyanet İşleri
:
Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
Abdulbaki Gölpınarlı
:
Koruyun namazları, hele orta namazına çok dikkat edin ve Allah'a itaat ederek namaz kılın.
Adem Uğur
:
Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.
Ali Bulaç
:
Namazları ve orta
namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a
gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun.
Ali Fikri Yavuz
:
Farz namazlarının
vakit ve erkânlarını gözeterek edasına devam edin, bilhassa orta
(ikindi) namazına dikkat edin; ve Allah’a itaat ederek namaza durun.
Bekir Sadak
:
Namazlara ve orta namaza devam edin; gonulden boyun egerek Allah icin namaza durun.
Celal Yıldırım
:
Namazlara,
özellikle orta namaza (ya da daha üstün olan namaza) devam edin, onu
gerektiği gibi koruyun ve Allah'a saygı ve korku dolu bir gönül ile el
bağlayıp durun,
Diyanet İşleri (eski)
:
Namazlara ve orta namaza devam edin; gönülden boyun eğerek Allah için namaza durun.
Diyanet Vakfi
:
Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.
Edip Yüksel
:
Namazlara, özellikle orta namaza dikkat edin. Kendinizi tümüyle ALLAH'a vererek namaza durun.
Elmalılı Hamdi Yazır
:
Namazlara dıkkat edin hele orta namaza, ve kalkın Allah için divan durun.
Elmalılı (sadeleştirilmiş)
:
Namazlara, özellikle orta namaza devam edin ve kalkın Allah için divan kurun!
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
:
Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun.
Fizilal-il Kuran
:
Namazlara ve orta namaza devam edin, namaza, Allah 'a gönülden bağlı ve saygılı olarak durun.
Gültekin Onan
:
Namazları ve
(özellikle) orta namazını (ikindi namazı) (üstlerine düşerek, titizlik
göstererek) koruyun ve Tanrı'ya gönülden boyun eğiciler olarak (namaza)
durun.
Hasan Basri Çantay
:
Namazlara ve orta namaza (vakıflarında rükünleri ve şartları ile) devam edin. Allahın (dîvanına) tam huşu' ve taatle durun.
İbni Kesir
:
Namazlara ve orta namaza devam edin. Ve Allah'ın divanına huşu ile durun.
Muhammed Esed
:
Namazlarınıza ve namazı en uygun şekilde ifa etmeye dikkat edin; ve Allah'ın huzurunda içten bir bağlılıkla durun.
Ömer Nasuhi Bilmen
:
Namazlara ve orta namaza devam ediniz. Ve Allah için O'nu zâkirler olarak kıyamda bulununuz.
Şaban Piriş
:
Namazlara ve orta namaza devam edin. Gönülden bağlılık ve saygı ile Allah’ın huzuruna durun.
Suat Yıldırım
:
Namazlara, hele salat-ı vustaya dikkat edin ve kalkıp huşû ile Allah’ın divanında durun.
Süleyman Ateş
:
Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allâh'ın huzûruna durun.
Tefhim-ul Kuran
:
Namazları ve orta
namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a
gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun.
Ümit Şimşek
:
Namazlara, özellikle orta namaza özen gösterin ve Allah huzurunda tam bir saygı ile kıyama durun.
Yaşar Nuri Öztürk
:
Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.
ANLAYANA İŞTE Mustafa İslamoğlu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!???????
kendisi "ila ğasakil leyl" karanlık basana kadar demektir dedi. sonra ya biz yatsı namazının vaktini yanlış kılıyoruz ayette karanlık basınca namaz bitiyor dedi.
veee ekledi "demek ki güneş batınca kızıllık kaybolana kadar akşamı kılmalıyız, son ışık batı ufkunda kaybolana kadar da yatsıyı" şu anda okunan ezan yatsının çıkışıdır, girişi değildir 1400 senedir yanlış yapılıyor dedi. ve hala bu iddiasını sürdürüyor.
apaçık ayeti gördüğü halde "5" saplantısı işte adamı böyle komik duruma düşürüyor maalesef. ( bahse konu video sonradan kaldırılmış )
Not : Geçen hafta bir öğrencisi davet ettiği için yanına misafir olarak kalktık gittik. daha ilk cümlemizde " siz kimsiniz, arapça bilmeyenle konuşmam ben, burnunu çamura sokarım adamım heeeyyyyt dağılın üleeen " şeklindeki "tebliği" ile kalktık ve çıktık .. :)
selam ile.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
Arkadaşım, herkes kendi nasibi kadar dinden bir şeyler anlar ve yaşar. Yeter ki kendi yorumunu dinle eşitlemesin ve karşısındaki insanlarda onun bu yanlış yorumuna dayanarak onun yorum yaptığını bildikleri halde onu kafir ilan etmesin. Birileri bunu yapıyor imasında bulunmak için yazmıyorum bu cümleleri, aklımızda pekişsin diye not ettim. Allah bizim kardeşlik bağlarımızı koparmasın.
__________________ Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer. İngiliz Atasözü
Arkadaşlar ben namazın beş vakit olduğunu düşünüyorum, şöyle ki.
Kuranda bazı meseleler bir bütün halinde bize verilmeyip, ayrı ayrı verilmiş olabiliyor ve kuranı bir bütün halde düşündüğümüzde bu ayrı ayrı verilen mevzuları bizim bir olarak düşünmemiz gerekebiliyor.
Bahsettiğiniz ayetlerde sizin de dediğiniz gibi namaz vakitleri 3 vakit gibi görünüyor fakat bir bütün olarak düşünüldüğünde ve Taha Suresi
130. ayete bakıldığında 5 vakit olduğu aşikar.
Elmalılı mealinden aktarıyorum.
Taha Suresi 130. :O halde onların dediklerine sabret, güneş doğmadan önce ve batmadan önce Rabbini överek tesbih et. Gece saatlerinden bir kısmında ve gündüzün taraflarında da tesbih et ki hoşnutluğa eresin.
Gündüzün iki tarafı denince ben, öğlen ve ikindi olarak anlıyorum ve bu ayette doğruluyor gibi.
Günün iki tarafı denmiş olsaydı sabah ve akşam saatleri olarak düşünülebilirdi ama günün iki tarafı değil gündüzün iki tarafı denmektedir. Bu da bana göre öğle ve ikindi vakitleridir.
__________________ Karanlıkta Dile Getirmekten Çekindiğiniz Hakikat Bir Gün Aydınlıkta İşitilecek, Ve Gizli Mekanlarda Öğrendiğiniz İnancı Bir Gün Çatılardan Haykıracaksınız. ...
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma