baybora Ayrıldı
Katılma Tarihi: 06 eylul 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 547
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
İsra 7. Ayet-i Kerime’deki “el-mescid”
Bu yazıda İsra Suresi 7. Ayet-i Kerime’de “el-mescid”i ve “iki kez vaad” edilen mescid’in yıkılışını tarihsel malzemeyle temellendirmeye çalışacağız. İlk muhatabların “el-Mescid”in neresi olduğunu ve iki vaadi de bildiklerinden bizim kuşkumuz yoktur. Bu nedenle “Hitab” “bilinene işaret etmiş”, detaya girmemiştir.
1. Metnin Muhatabları:
17:4 “Benî İsraile” diye başlamakta ve Bakara Suresindeki anlatımlar gibi İsrail oğullarının tarihine işaret etmektedir. Surenin “Hicretten Önce” indiği söylense de “17:1-40” arasının muhtevası “Hicretten Sonraki” surelerin muhtevasına uygunluk arz etmektedir. 17:1-40’ın muhtevası delil olarak kabul edilirse, surenin bu bölümünün “Hicret Sonrası Medine” ve çevresinde bulunan “Yahudilere” geçmişlerini hatırlatmaktadır. Yine Surenin başında yer alan ayetler Tevrat’taki “on emrin” tefsiri gibidir.
2. 17:4-7. ayet-i Kerimelerin çözümü:
2.a. 17:4
2.a.1. “el-Kitab’taki iki kere fesad”:
Kur’an’ı Kerim “Kitab’ta iki kere” fesad’dan bahsetmektedir. Buradaki “el-Kitab” Tevrat ise “Levililer 26. bölüm” buna benzer şeylere işaret etmektedir (Yine bak. Yasanın Tekrarı, 25:15-68).
“Ama beni dinlemez, bütün bu buyrukları yerine getirmezseniz, cezalandırılacaksınız. Kurallarımı çiğner, ilkelerimden nefret eder, buyruklarıma karşı çıkar, antlaşmamı bozarsanız, sizi şöyle cezalandıracağım: Üzerinize dehşet salacağım. Verem ve sıtma gözlerinizin ferini söndürecek, canınızı kemirecek. Boşa tohum ekeceksiniz, çünkü ürünlerinizi düşmanlarınız yiyecek. Size öfkeyle bakacağım. Düşmanlarınız sizi bozguna uğratacak. Sizden nefret edenler sizi yönetecek. Kovalayan yokken bile kaçacaksınız. Bütün bunlara karşın beni dinlemezseniz, günahlarınıza karşılık cezanızı yedi kat artıracağım. İnatçı gururunuzu kıracağım. Gök demir, yer bakır olacak. Gücünüz tükenecek. Topraklarınız ürün, ağaçlarınız meyve vermeyecek. Eğer karşı çıkmaya devam eder, beni dinlemek istemezseniz, günahlarınıza karşılık cezanızı yedi kat artıracağım. Üzerinize yabanıl hayvanlar göndereceğim. Çocuklarınızı öldürecek, hayvanlarınızı yok edecekler. Sayınız azalacak, yollarınız ıssız kalacak. Bununla da yola gelmez, bana karşı çıkmaya devam ederseniz, ben de size karşı çıkacağım, günahlarınıza karşılık sizi yedi kez cezalandıracağım. Bozduğunuz antlaşmamın öcünü almak için başınıza savaş getireceğim. Kentlerinize çekildiğinizde aranıza salgın hastalık göndereceğim. Düşman eline düşeceksiniz. Ekmeğinizi kestiğim zaman, on kadın ekmeğinizi bir fırında pişirecek. Ekmeğiniz azar azar, tartıyla verilecek. Yiyecek ama doymayacaksınız. Bütün bunlardan sonra yine beni dinlemez, bana karşı çıkarsanız, bu kez ben de öfkeyle size karşı çıkacağım ve günahlarınıza karşılık sizi yedi kat cezalandıracağım. Açlıktan çocuklarınızın etini yiyeceksiniz. Tapınma yerlerinizi yıkacak, buhur sunaklarınızı yok edeceğim. Cesetlerinizi devrilen putların üzerine serecek, sizden nefret edeceğim. Kentlerinizi viraneye çevirecek, tapınaklarınızı yıkacağım. Beni hoşnut etmek için sunduğunuz kokuları duymayacağım. Ülkenizi viran edeceğim, oraya yerleşen düşmanlarınız bile şaşkına dönecek. Sizi öteki ulusların arasına dağıtacak, kılıcımla peşinize düşeceğim. Ülkeniz viran olacak, kentleriniz harabeye dönecek. Siz düşmanlarınızın ülkesinde yaşarken, ülke ıssız kaldığı yıllar boyunca Şabatlar'ın sevincini yaşayacak. Ancak o zaman dinlenip Şabatları'nın tadına varacak. Üzerinde yaşadığınız Şabat yıllarında görmediği rahatı ıssız kaldığı yıllarda görecek. Düşman ülkelerinde sağ kalanlarınızın yüreğine öyle bir korku düşüreceğim ki, rüzgarın sürüklediği yaprakların sesinden bile kaçacaklar. Savaştan kaçarcasına kaçacaklar. Peşlerinde kovalayan olmadığı halde düşecekler. Kovalayan yokken savaştan kaçarcasına birbirlerinin üzerine yıkılacaklar. Düşmanlarınızın karşısında ayakta duramayacaksınız. Öteki ulusların arasında yok olacaksınız. Düşman ülkeler sizi yutacak. Artakalanlarınız gerek kendi, gerekse atalarının suçlarından ötürü düşman ülkelerde eriyip gidecekler. Ama işledikleri suçları, atalarının suçlarını, bana karşı geldiklerini, ihanet ettiklerini itiraf eder -bu yüzden onlara karşı çıkıp kendilerini düşman ülkelerine sürmüştüm- inadı bırakıp alçakgönüllü olur, suçlarının bedelini öderlerse, ben de Yakup'la, İshak'la, İbrahim'le yaptığım antlaşmayı ve onlara söz verdiğim ülkeyi anımsayacağım. Ülke önce ıssız bırakılacak ve ıssız kaldığı sürece Şabatlar'ın tadına varacak. Onlar da işledikleri suçların bedelini ödeyecekler; çünkü ilkelerimi reddettiler, kurallarımdan nefret ettiler. Bütün bunlara karşın, düşman ülkelerindeyken yine de onları reddetmeyecek, onlardan nefret etmeyeceğim. Böylece hepsini yok etmeyecek, kendileriyle yaptığım antlaşmayı bozmayacağım. Çünkü ben onların Tanrısı RAB'bim. Tanrıları olmak için öteki ulusların önünde Mısır'dan çıkardığım atalarıyla yaptığım antlaşmayı onlar için anımsayacağım. RAB benim." RAB'bin Sina Dağı'nda Musa aracılığıyla kendisiyle İsrail halkı arasına koyduğu kurallar, ilkeler, yasalar bunlardır.” (Tevrat, Levililer; 26:14-46 Bkz. Mezmurlar; 106, 34-38, 40, 41, İşaya; 1: 4-5; 21-24, 2: 6, 8, 3: 16-17, 25-26, 8-7: 30: 9-10, 12-14, Yeremya; 2: 5-7, 20, 26-28, 3: 6-9, 5: 1, 7-9, 15-17, 7: 33,34, 15: 2,3, Hezekiel; 22: 3, 6-12, 14-16, Hakimler; 2: 11-13. İncil, Matta; 23: 37,38, 24: 2, Luka; 23: 28-30)
Kur’an’ı Kerim’de ise “ilk mescide girişten” sonrasına “Bakara Suresi 259. Ayet-i kerime’de” işaret etmektedir.
2.a.2. QaDaYnê (qadâ):
“qada (hüküm vermek) sözlükte bir kaç anlamda kullanılır: Birisi emretmek anlamındadır. Yüce Allah'ın: “Rabbin şunları hükmetti (emretti): Kendisinden başkasına ibadet etmeyin” buyruğunda hükmetmek, emir vermek anlamındadır. Bir diğer anlamı yaratmaktır. Yüce Allah'ın: “Böylece onları yedi gök olmak üzere yarattı.” (41:12) Görüldüğü gibi burada “qada” kelimesi, halketti, yarattı, anlamındadır. Bir diğer anlamı hükmetmek, hüküm vermek anlamındadır. Yüce Allah'ın: “İstediğin hükmü ver.” (20:72) Yani, ne hükmedeceksen et, demektir. Yine bu kelime, işi bitirmek anlamındadır. Yüce Allah'ın: “İşte hakkında sorduğunuz iş olup bitmiştir” (12:41) buyruğunda olduğu gibi. Yani bu işiniz (böylece) olup bitmiştir, demektir. Yüce Allah'ın: “Menâsikinizi bitirince” (2:200) buyruğu ile: “Salat bittiğinde” (62:10) buyruğu da böyledir. İrade etmek, dilemek anlamında da kullanılır. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: “Bir işe hükmedince, ona yalnızca ol der, o da oluverir.” (3:47) Ahid anlamında da kullanılır. Yüce Allah'ın: “Biz, Musa'ya o buyruğu vahyettiğimizde sen batı tarafında değildin” (28:44) buyruklarında olduğu gibi.” (Kurtubi, 17:23 Tefsiri).
“Bu ayetteki qadeyna kelimesi ise, "Onlara bunu bildirdik, haber verdik ve vahyettik" manasındadır. Burada ilâ harf-i cerri haber vermeyi ifade eden bir sıladır. Zira qadeyna, bazan da evheyna (vahyettik) manasındadır” (Razî).
(Kelimeyle ilgili bak. 15:66, 28:44, 34:14)
2.a.3. “Kitab’ta İsrail oğullarına hükmettik/vahyettik siz yerde iki kere ifsad edileceksiniz” (17:4)
“İbn Abbas, “Siz... İfsad edileceksiniz” şeklinde, İsa es-Sakafî ise, “Siz fesat bulacaksınız" diye okumuşlardır. Her iki -kıraatin anlamı da birbirine yakındır-: Çünkü ifsad olundukları takdirde kendileri de fesad bulurlar. Fesad'tan kasıt ise Tevrat'ın hükümlerine muhalefet etmektir "Ve muhakkak alabildiğine büyükleneceksiniz." Büyüklük taslayacak, haddi aşacak, azgınlaşacak, ileri gidecek, galip gelecek ve haksızlıklarda bulunacaksınız, demektir..” (Kurtubi 17:4 Tefsiri) Bu yorum yukarıdaki Tevrat metnini açıklar gibidir.
“Ayetteki, “yeryüzünde” kelimesi, “Beyt-i Makdis'te” demektir, “...ve muhakkak büyük bir serkeşlik yapıp kabaracaksınız” ifadesi de, “sizin insanlara haksız yere hükümranlığınız, büyük bir istilâ olacak” demektir. Çünkü her zorba için, “kabardı, büyüdü” denilir.” (Razî)
(MeRReteyni için bak. 9:101,126, 17:4, 28:54, 33:31)
2.b. 17:5
"İşte o ikisinden birincisinin vakti gelince" yani, onların çıkaracakları iki fesattan birincisinin vadesi gelince, "üzerinize çok güçlü kullarımızı gönderdik" buyruğunda kastedilenler;
İsrail oğullarına hükümdar olarak Davud(a.s)’ın krallığından sonra, oğlu Süleyman(a.s) Kral olarak gelir. Davud’(a.s) ve Süleyman(a.s)’ın krallığıyla ilgili hem Tevrat hem de Kur’an’ı Kerim bilgi vermektedir. Özellikle Kral-peygamber Süleyman(a.s)’ın Kur’an’ı Kerim’de; Bakara Suresi 102. ayet, Enbiya Suresi, Neml suresi, Sad Suresi ve Tevrat’ta; 1.Krallar, 2.Krallar, 1.Tarihler 28. Ve 29. Bölüm, 2. Tarihler 1. Ve 9. Bölüm, Süleyman’ın özdeyişleri, ezgilerin ezgisi kitaplarında ismine rastlamak mümkündür. Davud(a.s) Kudüs’ü/Yeruşalayim başkent yapmıştır. Davud(a.s)’ın oğluna vasiyeti bir mabed yapmasıdır. Süleyman(a.s) mabedi Kudüs’te inşa eder. Bu inşa faaliyetine Kur’an’ı Kerim işaret eder, Tevrat’ta ise detaylı bir şekilde anlatılır. Mâbed; Beyt el-Mukaddes, Bet Ha-Mikdaş, Kudüs tapınağı, Süleyman Mabedi, Süleyman Tapınağı ismiyle anılır. Müslümanlar tarafından Kur’an’ı Kerim sonrası Mescid’i Aksa ismiyle bilinir.
Süleyman(a.s) vefatından sonra krallığı ikiye bölünür, Güney Yehuda ve Kuzey İsrail Krallığı. Yehuda Krallığı Yehuda ve Benyamin kabillerinden, İsrail ise geri kalan on kabileden oluşur. Kudüs ve dolayısıyla mabed Yehuda devletinin sınırları içinde kalır. İsrail devletinde alternatif tapınak inşa edilir. İki devlet arasında sık sık savaşlar ve taht kavgaları yaşanır. M.Ö. 725’te İsrail Krallığı Asur Kralı 2.Sargon tarafından yıkılır. M.Ö. 586 yılında Yahuda Krallığı ve mabed yıkılarak, İsrail oğullarının hemen hemen tamamı Babil Kralı Nabukadnezar tarafından Babil’e sürülür. Süleyman(a.s)’dan bu olaya kadar geçen zamana “Birinci Mabed” dönemi ismi verilmektedir. Yine Sürgün; “Birinci Sürgün, ilk Diaspora” ismiyle anılmaktadır. (Bkz. Tevrat, 2Kr.24 ve 25; 2Ta.36.)
2.c. 17:7
Artık diğerinin vakti gelince kederiniz yüzünüzden belli olsun, Mescid'e ilk defa girdikleri gibi girsinler ve üstünlük sağlayıp da ele geçirdikleri her şeyi mahvettikçe etsinler diye.
Pers Kralı Cyrus M.Ö 539 yılında Babil’i alarak İsrail oğullarının tekrar Filistin’e dönmelerine izin verir. Yetmiş sene sonra M.Ö. 520’de 1.Darius’un izniyle Mabed tekrar inşa edilir. M.Ö. 350’de mabed tamamlanır. Altı yüzyıl süren bu sürece “İkinci mabed” dönemi ismi verilir. Mabed, M.S. 70 yılında Romalı Titus tarafından “Ağlama Duvarı, Batı Duvarı” haricinde tamamen yıkılır. İsrail oğulları sürgüne gönderilir “İkinci Diaspora” yaşanır. İnanışa göre mabed, iki defada Yahudi takviminde “Av ayının dokuzu” tarihinde yıkılır. Bugünlerin anısına “Teşa-Beav” orucu tutulur.
3.sonuç: Kur’an’ı Kerim “bilinenlere işaret ederek” geçildiğine “bir misal daha” olması amacıyla, İsra Suresi 4 ve 7. ayeti Kerimelerde, Süleyman(a.s) yaptırdığı Mescid’in/tapınağın “iki kere” yıkılışına ve İsrail oğulları tarihinde “travma”ya yol açan bu “iki olayı” onlara tekrar hatırlatıp ders çıkarmaları gerektiğinin altı çizilmektedir.
Elbette cehd bizden Tevfik O’dan
__________________ Tanrı'ya inanan adam olmak kolay, ve fakat Tanrı'nın inanacağı adam olmak zor!
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
baybora Yazdı:
Abdurrahman abi, 18:21'de "bir mescid" var yukarıdaki yazdıklarınızla uyumlu mu? (kent-tapınak)
Veya 18:21'deki "bir mescid"i siz nasıl anlıyorsunuz?
Buna ilave(7:29,31 ve 9:107,108)
Bunların mabed/tapınak olması daha uygun |
|
|
Değerli Rıdvan kardeşim,
Şimdiye kadar bir çok konuda çok şey yazdık, çizdik... Birinde görüş birliğine varamadık desem yanlış yargıda bulunmuş olmam sanırım. Mescid konusunda da çok şeyler söyendi, söyledim...
7/29, 31'deki "kulli mescid'"in Allah'ın kuralları, hududullah olduğunu söylemiştim. Mevdudi de bu şekliyle anlamış. Ayetlerin siyak ve sibakı da bu anlamı destekliyor.
9/107-108'deki ilk başta kurulan/oluşan mescid, Resulüllah'ın çağrısıyla davetine icabet edenlerin oluşturduğu ilk oluşum, ikincisi de daha sonra münafıkların "zarar vermek için, küfre hizmet için, ve inananların arasına tefrika sokmak için, Allah'ın Resulü'ne, baştan beri /önce savaş açmış olanlara yardım etmek için oluşturduğu, kurduğu bir mescidtir/kuruluıştur/ oluşumdur. Bu ayetlerin de siyak ve sibakı bütün halinde bunu anlatıyor. Allah, Resulü'nün ağzından inanana," bu oluşumun içinde bulunma, asla yer alma" diyor. Ne yazık ki, bu munafık oluşum bir mabet olarak anlaşılmış ve "içinde durma" yı da " içinde namaza durma" şekline çevirmişler ve de bu anlayışı kabul ettirmişler. Her kes gibi siz de yutmuşsunuz! Munafıklar bu mescidi, bu yapıyı münafıklıklarının icabı olarak KALPLERinde oluşturmuşlardı ve bu oluşum sadece kalplerini parçalayacaktı (9/110). Halbuki TAKVA esası üzere kurulmuş olan ilk mescit (ki temelleri Mekke'de atılmıştı) içinde durulmaya / bulunmaya daha layıktı (9/108). Takva üzere kurulmuş olan mescitte temizlenmeyi sevenler/isteyenler vardı. Allah onları seviyor, temizliyordu. İkincisinde ise temizlenmek istemeyen münafıklar bulunuyordu, onlar yapılarını (inançlarını) uçurumun kenarına kurmuşlar ve cehenneme yuvarlanmaya mahkumlar. Allah azılılara hidayet etmeyecektir (9/109).
18/21'deki "mesciden" den de farklı bir şey anlamıyorum. Bir grup "onların üstüne bir bina inşa edin!" diyor, diğer grup da " bir mescid edineceğiz" diyor. Birinci grubun inşa edeceği bir bina ise, ikinci grubun da bir bina ise şayet, aralarında ne fark olabilir ki? İkisi de aynı birer yapıdan öte değiller; biri bina derken diğeri mescit demiş, ikisi de sonuçta bir binadır. Ben aralarınada hiç bir fark göremiyorum. İkisinin de sonuçta yaptığı birer türbedir. Ben ikincilerin; "onlara göre bir yol izleyeceğiz, onların inancına uygun bir hayat tarzı oluşturacağız" dediği düşüncesindeyim.
Muhabbetle.
Not: Aslında yazmamayı düşünmüştüm. Ancak sitede hala sizin gibi değerli dostlar var... !
|