Yazanlarda |
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili Hayrulah,
Bakın değerli Dermenbeg aşağıda bir cümle ile bu ayette geçen salattan ne anladığını açıkladı. Sen salat için ne diyorsun? Dermenbeg'in bu görüşüne katılıyor musun? niçin? Katılmıyor musun? Niçin? Ben şahsen katılmıyorum diyemiyorum. Çünkü benim söyleyeceğim başka bir görüşün de bundan daha isabetli olduğuna dair elimde bir kanıtım yoktur. Sabah güne /mesaiye başlıyorsunuz, faal bir hayat ile bağlantıya geçiyorsunuz, akşam yatınca bu mesainiz/bağlantınız( halkla olan ilişkileriniz fiili olarak o gün için son buluyor.. Bir de öğle istirahate çekildiğinizde de bağlantınız inkıtaya uğruyor. Bu üç vakit salatın/bağlantının koptuğu uclar.
Dermanbeg'in cümlesini anladığım şekliyle açmaya çalıştım.
Muhabbetle.
Dermanbeg yazdı:
Evet,müminlerin bir güne ne zaman başlayacaklarına ve nasıl değerlendireceklerine yönelik bir çizelge sunuyor,Yüce Allah nur 58 ayetinde...
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
hasakcay Yazdı:
Merhaba Abdurrahman hocam. Tepkim yazınızı benim belirttiğim bir görüş hakkında yazmanıza rağmen beni yok sayarcasına selamsız sabahsız başlatmanıza idi. Sizi kırmak en son yapacağım şeydir.
Bir çok kez yanıldığınıza dair ifademi geri alıyorum. Özür dilerim.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
|
|
|
Selam değerli hocam,
Bu iletinizi yeni fark ettim. Kastım size saygısızlık etmek değildi ama saygıda kusur ettiğimi hatırlattığınız için teşekkürlerimi iletirken asıl ben sizden özür dilemek durumundayım. Fark edememişim; belki de bu nedenle yazmaya devam etmiyordunuz. Bundan böyle işaret ettiğiniz hususta dikkatli olmaya özen göstereceğim, Allah dilerse.
Sevgi ve saygılarımla.
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Estağfirullah, güzel hocam. Sizi kırdığımdan korkuyordum. Bu iletiniz ilaç gibi geldi. Onun için ayrıca teşekkür ederim.
Bu vesileyle son iki gün içinde bana önemli görünen iki olaydan söz edebilir miyim.
(1)Okul giderlerini karşılayabilmek için New York'ta taksi sürücülüğü yapmakta olan Bangladeş'li Mukul Asadujjaman arabasının arka koltuğunda unutulan çantayı bir sürü zahmete katlandıktan sonra sahibine geri vermeyi başarmış. Çantanın içinde 30 000 (otuzbin) dolar nakit para ve bir miktar mücevher varmış.
İlginç olan şu ki bu dürüst davranışı için kendisine önerilen hiç bir ödülü kabul etmemiş. "Karnım aç olabilir ama gözüm aç değil," demiş.
"I did the honest thing" (Ben dürüst olanı yaptım.)
Bundan da ilginç olan ise Amerikan medyasında onu enayi sayanların çıkması. http://www.arabnews.com/?page=7§ion=0&article=13 1327&d=17&m=1&y=2010
(2)Bir tv kanalındaki evlendirme programında izledim: genç bir hanım kendisine talip olan ideal bir adamı reddetti. Neden? Çünkü adam aylık gelirinin 15 000 (onbeşbin, eski paramızla onbeş milyar) lira olduğunu söylemiş; artı, yaşlı bir kadının yarımşar liraya sattığı simitlerden bir tanesini alıp 20 (yirmi) lira vermiş ve paranın üstünü almamış.
Genç kadın, adamı reddetmesinin neden doğru olduğunu açıklarken "Bana parasıyla dayak atıyor gibi geldi!" dedi. Stüdyoda talip bekleyen başka bir kadın genç kadına çıkıştı: "Bu yaptığın yanlış! O yaşlı bayan simitçiden paranın üstünü ben de olsam almazdım!"
"Kıssadan hisse!" dememe gerek var mı?
Abdurrahman Hocam, yazmaya ihtiyaç duyduğumda yine yazarım Allah isterse. Şimdilik ihtiyaç duymuyorum.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
haktansapmaz Yazdı:
Sevgili Hayrulah,
Bakın değerli Dermenbeg aşağıda bir cümle ile bu ayette geçen salattan ne anladığını açıkladı. Sen salat için ne diyorsun? Dermenbeg'in bu görüşüne katılıyor musun? niçin? Katılmıyor musun? Niçin? Ben şahsen katılmıyorum diyemiyorum. Çünkü benim söyleyeceğim başka bir görüşün de bundan daha isabetli olduğuna dair elimde bir kanıtım yoktur. Sabah güne /mesaiye başlıyorsunuz, faal bir hayat ile bağlantıya geçiyorsunuz, akşam yatınca bu mesainiz/bağlantınız( halkla olan ilişkileriniz fiili olarak o gün için son buluyor.. Bir de öğle istirahate çekildiğinizde de bağlantınız inkıtaya uğruyor. Bu üç vakit salatın/bağlantının koptuğu uclar.
Dermanbeg'in cümlesini anladığım şekliyle açmaya çalıştım.
Muhabbetle.
Dermanbeg yazdı:
Evet,müminlerin bir güne ne zaman başlayacaklarına ve nasıl değerlendireceklerine yönelik bir çizelge sunuyor,Yüce Allah nur 58 ayetinde...
|
|
|
Merhaba Abdurrahman abi,
benim BU AYETTEKİ salat kelimesine yüklediğim anlam sizin yüklediğiniz anlama yakın. aslında belki de aynısı, fakat benim ifade edişim biraz daha farklı.
fecr : sabah (nehar = gündüz)
fecr vakti kanaatimce 45 dakikalık bir zaman dilimini ifade etmez. biz sabah tanımlaması için ne anlıyorsak, fecr tanımlaması da aynısıdır. nehar fecri kapsar....ama fecr gündüzün gece içinden fışkırdığı an ile başlayıp, bitişi YORUMA ve DURUMA göre değişen zaman dilimidir. örneğin sabah dokuzda kalkan biri de, kanaatimce fecr de uyanmıştr...
işa' : akşam (leyl = gece)
işa' vakti de yine kanaatimce öyle 20 dakikalık bir zaman dilimini ifade etmez. bizdeki akşam tanımlaması ile aynıdır şeklinde düşünüyorum. YUSUF suresi 16. ayette, yusuf peygamberi kuyuya bıraktıktan sonra eve döndükleri zaman dilimini GENİŞ bir tanımlada verirken kullanılır. akşam ağlayarak babalarına geldiler.
nur 58. ayette, fecr ve işa' vakitlerinden ziyade fecr den ÖNCEKi ve işa'dan SONRAKİ zaman dilimlerine vurgu var. bu zaman dilimlerinde AYNI ÇATI ALTINDAKİ EV HALKINA, UMUMA AÇIK olmayan odalara girmemeleri, iletişim olması zorunlu durumlarda İZİN istenmesi, HABER verilmesi ve paldur küldür odaya / perde arkasına girilmemesi gerektiği bildirilir.
işte buradaki salattan anladığım, sizin de yukarıda ifade ettiğiniz gibi bağlantı, irtibat ANLAMLARINI içeren BERABERLİK...
yani sabah beraberliğinizden önce ve akşam beraberliğinizden sonra....
yani herkes SABAH-FECR de biraraya gelene kadar, ODALARINDA olanlar MAHREM/ ÖZEL alanlarındadır ve onların bulunduğu özel alanlara, UMUMDA biraraya gelinceye kadar, izin almadan girmek YASAK...
aynı şekilde AKŞAM-İŞA' da biraraya geldikten sonra, ODALARINA çekilenler de özel alanlarına ve özel zamanlarına çekilmişlerdir...izinsiz odanın KAPISI açılamaz....
burada öğlen vaktinde her zaman dinlenme olmayacağı için, ola kı, öğlen vaktinde de dinlenmek için odalara geçildiğinde, yani UMUMDAN uzaklaşıldığındaki vakite dikkat çekilmektedir.
buradaki salat namaz olamaz. çünkü sabah ve akşam namazları belli ZAMAN ARALIKLARINDA kılınabilen namazlardır.
eğer namaza vurgu olsa idi, sabah ve akşam EZANI denirdi...
bu görüşlerm beni bağlar, lütfen okuyanların bu görüşüme göre amel etmemelerini rica ederim.
Alim olan Allah'tır, dilediğine hidayet verecek olan da O'dur...
selam müminleredir...
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
"fecr vakti kanaatimce 45 dakikalık bir zaman dilimini ifade etmez. biz sabah tanımlaması için ne anlıyorsak, fecr tanımlaması da aynısıdır. nehar fecri kapsar....ama fecr gündüzün gece içinden fışkırdığı an ile başlayıp, bitişi YORUMA ve DURUMA göre değişen zaman dilimidir. örneğin sabah dokuzda kalkan biri de, kanaatimce fecr de uyanmıştr..."
Selam Hayrullah,
Eğer Kuran sabah kavramını kullanmasaydı dediğin doğru olabilirdi.Dolayısıyla fecr sabahtan ayrı bir vakittir.Hatta bu arada duha vaktide vardır.İşa yani akşamda öyledir.Onunda sonrası leyl/gecedir.
Genel çizgileri itibarıyla nur 58 de ki salat bu olmasına rağmen tabiattaki canlıların salatından anlıyoruz ki sürekli teyakkuz hali insan içinde geçerlidir.Yani Fecirden önce veya işadan sonra gereklilik olduğunda salat'a devam edilecektir.Askerlikteki ictima ve nöbet hali de uygun bir örnektir.Selamlar..
|
Yukarı dön |
|
|
arciden Groupie
Katılma Tarihi: 26 haziran 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BU VAKİT AYETLERİNİ LÜTFEN İNCELEYİNİZ!!!
76 / İNSÂN (DEHR) - 26 Ve minel leyli fescud lehu ve sebbihhu leylen tavîlâ(tavîlen).
1. ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında 2. fe uscud : artık secde et 3. lehu : ona 4. ve sebbih-hu : ve onu tespih et 5. leylen : gece 6. tavîlen : uzun
39 / ZUMER - 9 Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırete ve yercû rahmete rabbih(rabbihî), kul hel yestevîllezîne ya�lemûne vellezîne lâ ya�lemûn(ya�lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb(elbâbi).
1. em : yoksa, veya 2. men : kimse, kişi 3. huve : o 4. kânitun : kanitun olan (saygıyla Allah'ın huzurunda duran) 5. ânâe : vakit, saat 6. el leyli : gece 7. sâciden : secde eden 8. ve kâimen : ve kıyamda duran, ayakta duran 9. yahzeru : sakınır, çekinir, korkar 10. el âhirete : ahiret 11. ve yercû : ve diler 12. rahmete : rahmet 13. rabbi-hi : onun Rabbi 14. kul : de, söyle 15. hel : mı 16. yestevî : müsavi olur, eşit olur 17. ellezîne : kimseler, onlar 18. ya'lemûne : biliyorlar, bilirler 19. ve ellezîne : ve kimseler 20. lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler 21. innemâ : ancak, sadece, ama 22. yetezekkeru : tezekkür ederler 23. ulû el elbâbi : ulûl'elbab, daimî zikir sahiplerİ
28 / KASAS - 71
Kul e reeytum in cealallâhu aleykumul leyle sermeden ilâ yevmil kıyâmeti men ilâhun gayrullâhi ye�tîkum bi dıyâ�(dıyâin), e fe lâ tesme�ûn(tesme�ûne).
1. kul : de 2. e reeytum : gördünüz mü 3. in : eğer 4. cealallâhu (ceale allâhu) : Allah kıldı (yaptı) 5. aleykum : sizin üzerinize 6. el leyle : gece 7. sermeden : sürekli, uzun süre, sonsuz 8. ilâ yevmi el kıyâmeti : kıyâmet gününe kadar 9. men : kim 10. ilâhun : ilâh 11. gayrullâhi (gayru allâhi) : Allah'tan başka 12. ye'tî-kum bi : size getirir, getirecek 13. dıyâin : ışık, aydınlık 14. e : mi 15. fe lâ tesme'ûne : hâlâ işitmiyorsunuz, işitmeyeceksiniz
6 / EN'ÂM - 60
Ve huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve ya�lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb�asukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâ(musemmen), summe ileyhi merci�ukum summe yunebbiukum bimâ kuntum ta�melûn(ta�melûne).
1. ve huve : ve O 2. ellezî : o ki 3. yeteveffâ-kum : sizi vefat ettirir 4. bi el leyli : geceleyin 5. ve ya'lemu : ve bilir 6. mâ cerahtum : kazandığınız şeyler 7. bi en nehâri : gündüzleyin 8. summe : sonra 9. yeb'asu-kum : sizi beas eder, diriltir, gönderir 10. fî hi : onun içinde 11. li yukdâ : olması için, takdir edilenin tamamlanması için 12. ecelun : bir zaman, ömür 13. musemmâ : isimlendirilmiş, belirlenmiş 14. summe : sonra 15. ileyhi : ona 16. merciu'-kum : sizin merciiniz, dönüş yeriniz, dönüşünüz 17. summe : sonra 18. yunebbiu-kum : size haber verecek 19. bi-mâ : o şeyi 20. kuntum : siz ...oldunuz 21. ta'melûne : yapıyorsunuz .
naziat suresi 29. Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.
Ve agtaşe leylehâ ve ahrece duhâhâ.
1. ve agtaşe : ve kararttı, karanlıklaştırdı 2. leyle-hâ : onun gecesi 3. ve ahrece : ve çıkardı 4. duhâ-hâ : onun duhasını, kuşluk vaktini, aydınlığını (gündüzü)
lokman suresi 29. Görmedin mi Allah geceyi gündüze sokuyor gündüzü de geceye sokuyor.
nebe suresi 10. Geceyi bir örtü yaptık.
şems suresi 3. onu açıp ortaya çıkardığında gündüze, 4. onu sardığında geceye,
enam suresi 76. Üzerini gece kaplayınca bir yıldız gördü: "Bu imiş Rabbim!" dedi. Batıverince de: "Ben böyle batanları sevmem." dedi. 96. Tan attırıp sabahı çıkaran O'dur. Geceyi dinlenme zamanı, güneş ile ayı da vakit ölçüsü yapmıştır. İşte bu, o güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir. yasin suresi 37. Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü soyarız (çekip alırız), bir de bakarlar ki, karanlığa dalmışlar.
ARAF SURESİ 54. Gerçekte Rabbiniz gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan sonra Arş üzerinde hükümran olan Allah'tır, geceyi gündüze bürür;
NEML SURESİ 86. Onlar, içinde istirahat etsinler diye geceyi, göz açmaları için gündüzü yarattığımızı görmediler mi? Kesinlikte bunda iman edecek bir topluluk için birçok ibretler vardır.
FURKAN SURESİ 47. Size geceyi geygi (örtü), uykuyu dinlenme, gündüzü de yeni bir hayat kılan O'dur.
1. ve huve : ve o 2. ellezî : o ki 3. ceale : kıldı, yaptı 4. lekum : sizin için, size 5. el leyle : gece 6. libâsen : elbise, örtü 7. ve en nevme : ve uyku 8. subâten : dinlenme 9. ve ceale : ve kıldı, yaptı 10. en nehâre : gündüz 11. nuşûren : yayılma
FURKAN SURESİ 62. Yine O, düşünmek veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirdi. MÜMİN SURESİ 61. Allah O'durki, içinde dinlerlesiniz diye sizin için geceyi yarattı, göz açıcı olarak da gündüzü! Doğrusu Allah, insanlara karşı bir lütuf sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
İSRA SURESİ 12. Oysa Biz geceyi, ve gündüzü iki delil yaptık; sonra gece delilini silip gündüz delilin! gösterici yaptık ki, Rabbinizden lütuf ve ihsan isteğinde bulunasınız; bir de yılların sayışım ve hesabım bilesiniz. Artık herşeyi ayrıntılı olarak anlattık.
İSRA SURESİ 78. Güneşin kaymasından, gecenin kararmasına kadar namazı güzel kıl; bir de kıraatıyle seçkin olan sabah namazını; çünkü sabah Kur'an'ı gerçekten şahitlidir.
LEYL SURESİ 1. Andolsun bürürken o geceye, 2. açıldığı zaman o gündüze,
HAC SURESİ 61. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Ve Allah herşeyi işiten ve herşeyi görendir.
CASİYE SURESİ 5. Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten rızık (kaynağı yağmuru) indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgarları çevirmesinde (yönlendirmesinde) aklı olan bir kavim için bir çok deliller vardır.
İNŞİKAK - 17 Ve geceye ve örttüğü (barındırdığı) şeylere
Vel leyli ve mâ vesak(vesaka).
1. ve el leyli : ve geceye 2. ve mâ : ve şeylere 3. vesaka : derleyip topladı, kapladı, örttü, barındırdı
Duha 93 1. Andolsun kuşluk vaktine Ved duhâ. a. ve : andolsun b. ed duhâ : kuşluk vaktine
2. ve dindiği zaman o geceye ki, Vel leyli izâ secâ. a. ve el leyli : ve gece b. izâ : olduğu zaman c. secâ : zifiri karanlık çöktü (gecenin karanlığının en derin, en sessiz zamanı) KURANDA SABAH--AKŞAM: ------------------------------------------------- TAHA 130. O halde onların dediklerine sabret, güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gece saatlerinde de gündüzün uçlarında da tesbih et ki, hoşnutluğa eresin.
1. fasbir (fe ısbir) : artık sabret 2. alâ : üzerine, ...e 3. mâ yekûlûne : onların söyledikleri şey(ler) 4. ve sebbih : ve tesbih et 5. bi hamdi : hamd ile 6. rabbi-ke : senin Rabbin 7. kable : önce 8. tulûı eş şemsi & amp; nbsp; : güneşin tulû edişi, doğuşu 9. ve kable : ve önce 10. gurûbi-hâ : onun gurub edişi, batışı 11. ve min ânâi : ve vakitlerden, saatlerden 12. el leyli : gece 13. fe : artık, böylece 14. sebbih : tesbih et 15. ve etrâfen nehâri : ve gündüz zamanı, gün boyunca, günün etrafında 16. lealleke : umulur ki, böylece 17. terdâ : rızaya ulaşırsın
74 / MUDDESSİR - 34
Ves subhı izâ esfer(esfere).
1. ve es subhi : ve sabaha andolsun 2. izâ esfere : ağarmaya başladığı zaman
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve ışıklanıp doğarken güne. Adem Uğur : Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, Ali Bulaç : Ağardığı zaman sabaha, Ali Fikri Yavuz : Ağardığı sıra o sabah hakkı için, Diyanet Vakfi : Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, Edip Yüksel : Ağardığı vakit sabaha, Elmalılı Hamdi Yazır : Ve açtığı sıra o sabaha kasem olsun ki Elmalılı (sadeleştirilmiş) : açtığı sıra o sabaha andolsun ki, Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve açtığı sıra o sabaha. Fizilal-il Kuran : Söken şafağa. Gültekin Onan : Ağardığı zaman sabaha, Hasan Basri Çantay : ağardığı dem sabaha ki, İbni Kesir : Ağardığında sabaha, Muhammed Esed : ve ağaran sabahı! Ömer Nasuhi Bilmen : (34-35) Ve açtığı vakit o sabaha. Şüphe yok ki, o (cehennem) elbette büyüklerin biridir. Şaban Piriş : Aydınlanan sabaha.. Suat Yıldırım : Ağardığı dem sabaha kasem edip şahit tutarım ki. Süleyman Ateş : Ağaran sabaha, Tefhim-ul Kuran : Ağardığı zaman sabaha, Ümit Şimşek : Ve ağardığında sabaha. Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun sabaha, ağarıp ışıdığında,
kehf suresi 28. Sabah akşam Rablerine rızasını dileyerek dua eden kimselerle beraber nefsince sabret! Sen dünya hayatinin süsünü arzu ederek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, Bizi anmaktan gafil kıldığımız, keyfinin ardına düşmüş ve işi aşırılık olmuş kimseye uyma!
furkan suresi 5. Yine dediler ki: "Bu eskilerin masallarıdır, onları yazdırtmış da akşam sabah onlar kendisine okunuyor."
Âl-i İmrân 41 Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alamet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alamet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et. Âl-i İmrân 72 Ehl-i kitaptan bir gurup şöyle dedi: "Müminlere indirilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşamleyin inkar edin. Belki onlar (böylece dinlerinden) dönerler.
En�âm 52 Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın
A�râf 205 (Mekkî 39) Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.
Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).
1. vezkur (ve uzkur): ve zikret 2. rabbe-ke : Rabbini 3. fî nefsi-ke : kendi kendine, nefsinde 4. tedarruan : yalvararak 5. ve hîfeten : ve korkarak, ürpererek 6. ve dûne el cehri : ve sesli olmayarak (açıkça olmayarak) 7. min el kavli : sözden 8. bi el guduvvi : sabahleyin 9. ve el âsâli : ve akşamları (ikindi, akşam arası zaman) 10. ve lâ tekun : ve sen olma 11. min el gâfilîne : gâfillerden, gaflete düşenlerden
Yûsuf 16 (Mekkî 53) Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.
Ve câû ebâhum işâen yebkûn(yebkûne).
1. ve câû : ve geldiler 2. ebâ-hum : (onların) babaları 3. işâen : yatsı vakti 4. yebkûne : ağlıyorlar
Ra�d 15 (Mekkî 96) Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.
Ve lillâhi yescudu men fis semâvâti vel ardı tav�an ve kerhen ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl(âsâli).
1. ve lillâhi (li allâhi) : ve Allah'a 2. yescudu : secde eder 3. men fî es semâvâti : semalarda olanlar 4. ve el ardı : ve yeryüzü 5. tav'an : isteyerek 6. ve kerhen : ve istemeyerek 7. ve zilâlu-hum : ve onların gölgeleri 8. bi el guduvvi : sabahleyin, sabah 9. ve el âsâli : ve akşamleyin, akşam
Nahl 6 (Mekkî 70) Sizin için onlardan ayrıca akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken bir güzellik (bir zevk) vardır.
Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn(tesrehûne).
1. ve lekum : ve sizin için 2. fî-hâ : içinde, onlarda vardır 3. cemâlun : güzellik 4. hîne : o zaman, olduğu zaman 5. turîhûne : (hayvanları) akşamleyin otlaktan döndürüyorsunuz 6. ve hîne : ve o zaman, olduğu zaman 7. tesrehûne : (hayvanları) otlatmaya çıkarıyorsunuz
Meryem 11 (Mekkî 44) Bunun üzerine Zekeriyya, mabetten kavminin karşısına çıkarak onlara: "Sabah akşam tesbihte bulunun" diye işaret verdi. * Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
1. fe : böylece, bundan sonra 2. harece : çıktı 3. alâ : a 4. kavmi-hî : onun kavmi, kavmine 5. min el mihrâbi : mihraptan 6. fe : böylece 7. evhâ : vahyetti (konuşmadan, iç sesiyle duyurdu) 8. ileyhim : onlara 9. en sebbihû : tesbih etmeleri 10. bukreten : sabahleyin 11. ve aşiyyen : ve akşamleyin
Meryem 62 (Mekkî 44) Orada boş söz değil, hoş söz duyarlar. Ve orada, sabah-akşam kendilerine ait rızıkları vardır. Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
1. lâ yesmeûne : işitmezler 2. fî-hâ : orada 3. lagven : boş söz 4. illâ : ancak, sadece 5. selâmen : selâm 6. ve lehum : ve onlar için, onlara, onların vardır 7. rızku-hum : onların rızıkları 8. fîhâ : orada 9. bukreten : sabah, sabahleyin 10. ve aşiyyen : ve akşam, akşamleyin
Nûr 36 (Medenî 102) (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;
Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl(âsâli).
1. fî : (içinde) vardır 2. buyûtin : evler 3. ezinallâhu (ezine allâhu) : Allah izin verdi 4. en turfea : yükseltilmesine, yüceltilmesine 5. ve yuzkere : ve zikredilir 6. fîhesmuhu (fîhâ ismu-hu) : orada onun ismi 7. yusebbihu : tesbih eder 8. lehu : onu 9. fîhâ : orada, onun içinde 10. bi : ile, de (dahi) 11. el guduvvi : sabah 12. ve el âsâli : ve akşam
RUM 17 Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin). Fe subhânallâhi hîne tumsûne ve hîne tusbıhûn(tusbıhûne).
1. fe : artık, öyleyse 2. subhâne : tenzih et, münezzeh kıl (o sübhandır de), tesbih et 3. allâhi : Allah 4. hîne : o vakit, o zaman 5. tumsûne : akşam vaktine girdiniz 6. ve hîne : ve o vakit, o zaman 7. tusbıhûne : sabahladınız, sabah vaktine girdiniz
Rûm 18 (Mekkî 84) 17,18. Haydi siz, akşama ulaştığınızda sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı tesbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur. * Ve lehul hamdu fîs semâvâti vel ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhırûn(tuzhırûne).
1. ve lehu : ve ona aittir 2. el hamdu : hamd 3. fî : içinde 4. es semâvâti : semalar, gökler 5. ve el ardı : ve arz, yer 6. ve aşiyyen : ve gündüzün sonu, ikindi vakti 7. ve hîne : ve o vakit, o zaman 8. tuzhırûne : öğle vaktine girdiniz
Ahzâb 42 (Medenî 90) Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin. *
Ve sebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. ve sebbihû-hu : ve onu tesbih edin 2. bukreten : sabah 3. ve asîlen : ve akşam
Sebe� 12 (Mekkî 58) Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgarı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.
Ve li suleymâner rîha guduvvuhâ şehrun ve revâhuhâ şehr(şehrun), ve eselnâ lehu aynel kıtr(kıtri), ve minel cinni men ya�melu beyne yedeyhi bi izni rabbih(rabbihî), ve men yezıg minhum an emrinâ nuzıkhu min azâbis saîr(saîri).
1. ve : ve 2. li : için, ... e ait 3. suleymâne : Süleyman 4. er rîha : rüzgâr 5. guduvvu-hâ : onun sabah gidişi 6. şehrun : bir ay 7. ve revâhu-hâ : ve onun akşam dönüşü 8. şehrun : bir ay 9. ve eselnâ : ve akıttık 10. lehu : ona 11. ayne : pınar, kaynak 12. el kıtri : erimiş bakır madeni 13. ve min el cinni : ve cinlerden 14. men : kim, kimse 15. ya'melu : yapar 16. beyne yedeyhi : elleri arasında, elinin altında, önünde 17. bi izni : izni ile 18. rabbi-hî : onun Rabbi 19. ve men : ve kim 20. yezıg : çıkar, sapar 21. min-hum : onlardan 22. an emri-nâ : emrimizden 23. nuzık-hu : ona tattırırız 24. min : den 25. azâbi : azap 26. es saîri : alevli ateş, cehennem ateşi
Sâd 18 (Mekkî 38) Biz, dağları onun emrine vermiştik.Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.
İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).
1. innâ : muhakkak biz 2. sahharnâ : biz musahhar kıldık, emre amade kıldık 3. el cibâle : dağlar 4. mea-hu : onunla beraber 5. yusebbıhne : tesbih ediyorlar 6. bi el aşiyyi : akşamları 7. ve el işrâkı : ve işrak vakti, güneşin ışımaya başladığı zaman
Sâd 31 (Mekkî 38) Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.
İz urıda aleyhi bil aşiyyis sâfinâtul ciyâd(ciyâdu).
1. iz : o zaman 2. urıda : sunuldu 3. aleyhi : ona 4. bi el aşiyyi : akşam vakti 5. es sâfinâtu : safinler, sufûn duran atlar (sufûn duruş; bir ayağını tırnağı üzerine kaldırıp, diğer üç ayağı üzerinde duran koşmaya hazır hayvan) 6. el ciyâdu : iyi cins, güzel koşan atlar
MU'MİN - 46 "Kıyamet koptuğu zaman Firavun ve ailesini azabın en şiddetlisine sokun denilir ve onlar sabah akşam ateşe arzolunurlar.
En nâru yu�radûne aleyhâ guduvven ve aşiyyâ(aşiyyen) ve yevme tekûmus sâah(sâatu), edhılû âle firavne eşeddel azâb(azâbi).
1. en nâru : ateş 2. yu'radûne : arz olunurlar 3. aleyhâ : ona, onun üzerine 4. guduvven : sabah 5. ve aşiyyen : ve akşam 6. ve yevme : ve gün 7. tekûmu : ikame olur, vuku bulur 8. es sâatu : saat, vakit 9. edhılû : dahil edin, sokun 10. âle firavne : firavunun ailesi 11. eşedde el azâbi : azabın (en) şiddetlisi Mü�min 55 (Mekkî 60) (Resulüm!) Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Rabbini hamd ile tesbih et. *
Fasbir inne va�dallâhi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkâr(ibkâri).
1. fasbir (fe ısbir) : öyleyse sabret 2. inne : muhakkak ki 3. va'de allâhi : Allah'ın vaadi 4. hakkun : haktır 5. vestagfir (ve istagfir) : ve mağfiret dile 6. li : için 7. zenbi-ke : senin günahın 8. ve : ve 9. sebbih : tesbih et 10. bi hamdi : hamd ile 11. rabbi-ke : senin Rabbin 12. bi el aşiyyi : akşamleyin 13. ve el ibkâri : ve bâkir zaman, sabah
KAF - 39 Öyleyse sen, onların dediklerine karşılık sabret ve Rabbini güneşin doğuşundan önce ve batışından önce hamd ile tesbih et.
Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike kable tulûış şemsi ve kablel gurûb(gurûbi).
1. fasbir (fe ısbir) : artık, öyleyse sabret 2. alâ : ... e 3. mâ yekûlûne : söyledikleri şey(ler), söylediklerine 4. ve sebbih : ve tesbih et 5. bi hamdi : hamd ile 6. rabbi-ke : Rabbini 7. kable : önce 8. tulûı : tulu etme, (güneşin) doğuşu 9. eş şemsi : güneş 10. ve kable : ve önce 11. el gurûbi : gurub, (güneşin) batışı
Fetih 9 (Medenî 111) Ta ki (ey müminler!) Allah'a ve Resulüne iman edesiniz, Resulüne yardım edesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam Allah'ı tesbih edesiniz.
Li tu�minû billâhi ve resûlihî ve tuazzirûhu ve tuvakkırûh(tuvakkırûhu), ve tusebbihûhu bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. li : için, diye 2. tû'minû : îmân edin 3. bi allâhi : Allah'a 4. ve : ve 5. resûli-hi : onun resûlü 6. ve : ve 7. tuazzirû-hu : ona hürmet edin 8. ve : ve 9. tuvakkırû-hu : ona tazim edin, onu saygıyla yüceltin 10. ve : ve 11. tusebbihû-hu : onu tespih edin 12. bukreten : sabah 13. ve : ve 14. asîlen : akşam
İnsan 25 (Medenî 98) Sabah akşam Rabbinin ismini yadet.
Vezkurisme rabbike bukreten ve asîlâ(asîlen).
1. ve uzkur : ve zikret 2. isme : isim 3. rabbi-ke : senin Rabbin, Rabbinin 4. bukreten : sabah 5. ve asîlen : ve akşam
Nâzi�ât 46 (Mekkî 81) Kıyamet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.
Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
1. keenne-hum : sanki onlar ..... gibi 2. yevme : gün 3. yerevne-hâ : onu görecekler 4. lem yelbesû : kalmadılar, kalmamışlar 5. illâ : den başka 6. aşiyyeten : akşam 7. ev : veya 8. duhâ-hâ : onun (günün) kuşluk vakti
NÂZİÂT - 46 Kiyameti gordukleri gun dunyada ancak bir aksam yahut bir kusluk vakti kadar kalmis olduklarini sanirlar.*
Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.
1. keenne-hum : sanki onlar ..... gibi 2. yevme : gün 3. yerevne-hâ : onu görecekler 4. lem yelbesû : kalmadılar, kalmamışlar 5. illâ : den başka 6. aşiyyeten : akşam 7. ev : veya 8. duhâ-hâ : onun (günün) kuşluk vakti
İNŞİKAK - 16 فَلَا أُقْسِمُ بِالشَّف 14;قِ Fe lâ uksimu biş şefak(şefakı).
Diyanet İşleri (eski) : Akşamın alaca karanlığına and olsun; Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Süleyman Ateş : Yoo, and içerim; akşamın alaca karanlığına, Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Abdulbaki Gölpınarlı : Andolsun gün battıktan sonraki kızıllığa. Bekir Sadak : Aksamin alaca karanligina and olsun; Edip Yüksel : Andolsun akşamın kızıllığına, Fe lâ uksimu biş şefak(şefakı).
1. fe lâ : artık, bundan sonra hayır 2. uksimu : kasem ederim, yemin ederim 3. bi eş şefakı : şafak vaktine FECR FECR - 1 Vel fecr(fecri).
1. ve : andolsun 2. el fecri : fecir, tan yerinin ağarma zamanı, güneşin doğma anı
Edip Yüksel : Andolsun tan vaktine, Elmalılı Hamdi Yazır : Kasem olsun ki fecre Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Andolsun şafağa. Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Andolsun fecre. Fizilal-il Kuran : Andolsun tanyerinin ağarmasına! Gültekin Onan : Fecre andolsun, Hasan Basri Çantay : Andolsun fecre, İbni Kesir : Andolsun fecre, Muhammed Esed : Şafağı düşün Ömer Nasuhi Bilmen : Andolsun fecr'e. Şaban Piriş : Andolsun Fecre.. Suat Yıldırım : Fecre, Süleyman Ateş : Andolsun fecre (tan yeri ağarmasına), Tefhim-ul Kuran : Fecre andolsun, Ümit Şimşek : And olsun fecre, Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun tan yerinin ağırma vaktine,
91 - Şems 1-2-3-4.AYETLER:
Veş şemsi ve duhâhâ. 1. Andolsun güneşe ve parıltısına,
a. ve : andolsun b. eş şemsi : güneş c. ve : ve d. duhâ-hâ : onun duha vaktine ------------------------------------------------------------ ----------------------- Vel kameri izâ telâhâ.
2. ona uyduğunda aya,
a. ve : ve b. el kameri : ay c. izâ : olduğu zaman d. telâ-hâ : ona tâbî oldu, onu takip etti ------------------------------------------------------------ -------------------------------- Ven nehâri izâ cellâhâ.
3. onu açıp ortaya çıkardığında gündüze,
a. ve : ve b. en nehâri : gündüz c. izâ : olduğu zaman d. cellâ-hâ : onu açığa çıkardı, izhar etti ------------------------------------------------------------ ------------------------------------- Vel leyli izâ yagşâhâ.
4. onu sardığında geceye,
a. ve : ve b. el leyli : gece c. izâ : olduğu zaman d. yagşâ-hâ : onu kapladı, sardı ------------------------------------------------------------ --
nebe suresi 10. Geceyi bir örtü yaptık.
şems suresi 3. onu açıp ortaya çıkardığında gündüze, 4. onu sardığında geceye a. ve : ve b. el leyli : gece c. izâ : olduğu zaman d. yagşâ-hâ : onu kapladı, sardı
yasin suresi 37. Gece de onlara bir delildir. Ondan gündüzü soyarız (çekip alırız), bir de bakarlar ki, karanlığa dalmışlar.
FURKAN SURESİ 47. Size geceyi geygi (örtü), uykuyu dinlenme, gündüzü de yeni bir hayat kılan O'dur. 62. Yine O, düşünmek veya şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirdi.
LEYL SURESİ 1. Andolsun bürürken o geceye, 2. açıldığı zaman o gündüze,
HAC SURESİ 61. Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Ve Allah herşeyi işiten ve herşeyi görendir.
İNŞİKAK - 17 Ve geceye ve örttüğü (barındırdığı) şeylere
AKŞAM GÜNDÜZÜN BİR PARÇASIDIR,GECE KARANLIĞI İLE GELİR
sabah ve akşam gündüzün bir parçasıdır işte akşam vakti: İNŞİKAK - 16 فَلَا أُقْسِمُ بِالشَّف 14;قِ Fe lâ uksimu biş şefak(şefakı).
Diyanet İşleri (eski) : Akşamın alaca karanlığına and olsun; Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Süleyman Ateş &a mp;n bsp; : Yoo, and içerim; akşamın alaca karanlığına, Fizilal-il Kuran : Akşamın alaca karanlığına, Abdulbaki Gölpınarlı : Andolsun gün battıktan sonraki kızıllığa. Bekir Sadak : Aksamin alaca karanligina and olsun; Edip Yüksel : Andolsun akşamın kızıllığına, Fe lâ uksimu biş şefak(şefakı).
1. fe lâ : artık, bundan sonra hayır 2. uksimu : kasem ederim, yemin ederim 3. bi eş şefakı : şafak vaktine
işte fecr,güneşin ilk ışıkları ile gün başlıyor:
FECR FECR - 1 Vel fecr(fecri).
1. ve : andolsun 2. el fecri : fecir, tan yerinin ağarma zamanı, güneşin doğma anı
Edip Yüksel : Andolsun tan vaktine, Elmalılı Hamdi Yazır : Kasem olsun ki fecre Fizilal-il Kuran : Andolsun tanyerinin ağarmasına! Gültekin Onan : Fecre andolsun, Hasan Basri Çantay : Andolsun fecre, İbni Kesir : Andolsun fecre, Ömer Nasuhi Bilmen : Andolsun fecr'e. Şaban Piriş : Andolsun Fecre.. Suat Yıldırım : Fecre, Süleyman Ateş : Andolsun fecre (tan yeri ağarmasına), Tefhim-ul Kuran : Fecre andolsun, Ümit Şimşek : And olsun fecre, Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun tan yerinin ağırma vaktine,
akşamın alacakaranlığı şefak(şafak TÜRKÇE) sabahın alacakaranlığı ise fecr(tanyeri,ilk ışıklar)
HUD SURESİ 114.AYET 1. ve ekımı es salâte : ve namazı kıl, ikame et 2. tarafeyin : iki tarafında 3. nehâri : gündüz 4. ve zulefen : ve gecenin ilk saatleri
adı yani yatsı vakti(arapça ismi işae) 24 / NÛR - 58.ayette geçiyor 12. salâti : namaz 13. el fecri : fecr, sabah 14. ve hîne : ve o vakit, o zaman 15. tedaûne : çıkarırsınız 16. siyâbe-kum : elbiseniz 17. min ez zahîrati : öğle 18. ve min ba'di & amp; nbsp; : ve sonra 19. salâti : namaz 20. el ışâi : yatsı
Yûsuf 16 (Mekkî 53) yatsı vakti ağlayarak babalarına geldiler. Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve yatsı vakti, ağlayarak babalarına geldiler. Ömer Nasuhi Bilmen : Ve babalarına yatsı vakti ağlar oldukları halde geldiler.
Ve câû ebâhum işâen yebkûn(yebkûne).
1. ve câû : ve geldiler 2. ebâ-hum : (onların) babaları 3. işâen : yatsı vakti 4. yebkûne : ağlıyorlar
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Gündüzün başlangıcına sabah , sabahın ilk işıklarına da fecr denir. Karanlık sabahın aydınlığıyla yarıldığı/ayrıldığı için buna fecr denmiş.
|
Yukarı dön |
|
|
arciden Groupie
Katılma Tarihi: 26 haziran 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 66
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
haktansapmaz Yazdı:
Gündüzün başlangıcına sabah , sabahın ilk işıklarına da fecr denir. Karanlık sabahın aydınlığıyla yarıldığı/ayrıldığı için buna fecr denmiş. |
|
|
haktansapmaz kardeşim,size aynen katılıyorum
|
Yukarı dön |
|
|
hasakcay Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008 Gönderilenler: 1236
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba. "Gündüzün iki ucu"nda namaz kıl; "gecenin zülüfleri"nde (11:114), اقم الصلاة طرفي النهار وزلفا من الليل. GÜNDÜZÜN İKİ UCU gün doğumu ve gün batımı olup boyutsuz birer noktadır; o hade vakten uzunluğu değil sayıyı belirtirler: bir günde iki tane farz namazı var.
Vaktin uzunluk boyutunu dile getiren ifade gecenin zülüfleridir (زلفا من الليل). Onların sınırlarını ise الخيط الفجر ve غسق الليل çizer.
Gecenin kararmaya başlaması (İsrâ 78): غسق الليل
Fecrin ak ipini kara ipinden seçmeniz (bakara 187): يتبين لكم الخيط الابيض من الخيط الاسود من الفجر
GECE ak ipi kara ipten seçemediğiniz anda kararmaya başlar: gasaki'l-leyl. O andan "gece yarısı"na kadar olan zaman gecenin KENDİSİDİR.
Gün batımından o ana ilerleyen zaman dilimi: gecenin akşam zülüfü.
GÜN "fecr"in ak ipini kara ipinden seçtiğiniz anda ağarmaya başlar. O andan gece yarısına kadar olan zaman gecenin KENDİSİDİR.
O andan gün doğumuna inen zaman dilimi: gecenin sabah zülüfü.
Buna göre sabah namazının vakti fecrin ak ipini kara ipinden seçtiğiniz anda başlar; gün doğumunda sona erer.
Güneş doğduktan sonra farz namazı yok çünkü öyle bir namazın vakti kuşlukta mı sona erer, günün ortasında mı ya da daha geç mi... belli değil. Sonu olmayan vakit belirsizdir ve belirsiz vaktin "vakten belirli namaz"ı olmaz. Oysa Allah namazın inananlar üzerine MEVKÛTA yani VAKTEN BELİRLENEREK yazıldığını bildiriyor (Nisâ 103).
Akşam namazının vakti ise gün batımında başlar; "gasaki'l-leyl"de sona erer yani ak ipi kara ipten seçemediğiniz anda.
Güneş batmadan önce de farz namazı yok çünkü öyle bir namazın vakti ikindide mi başlar, gün ortasında mı, daha erken mi... belli değil. Başı olmayan vakit belirsizdir; belirsiz vaktin "vakten belirli namaz"ı olmaz.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________ hasanakcay.net
allahindini.net
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Enfal-35. Onların o evdeki salat'ı/namazı; ıslık çalmak, el çırpmak/engel olmaktan başka bir şey değildir. O halde, inkâr etmekte olduğunuz için tadın azabı."
Sevgili Akçay!
Demek müslümanlar fecir de ve işa da ikişer rekat namaz kılarken kafirlerde tam o saatlerde işi gücü bırakıp "el çırpıp,ıslık çalıyorlar"dı...!Bu tablo sana da tuhaf gelmiyor mu?
Selamlar..
|
Yukarı dön |
|
|
|
|