Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Merhaba,bu başlığı açmaktaki amacım,başlıktan da belli
olduğu gibi sorgulamadır,Kuranda var olduğu söylenen tüm
ritüelleri bu başlık altında ele alalım,katılımlarınızı
beklerim.
Adına abdest ve teyemmüm denen ritüel...cünüplükten
temizlenme ritüeli,kabe etrafında tavaf ritüeli,oruç
ritüeli(oruç bir ritüel midir?......)Kurban,vs
İnsana göre Alemlerin Yaratıcısı olup hiçbir şeye ihtiyacı
olmayan Allah,insana yaratıp düzenlediği o bir aylık zaman
zarfında açlığı susuzluğu emrediyor,lakin bir yerde de Ben
ruhbanlığı emretmedim diyor.
Peki,
Kurana göre alemlerin yaratıcısı olup hiçbir şeye ihtiyacı
olmayan Allah,insana yaratıp düzenlediği o bir aylık zaman
zarfı için açlığı ve susuzluğu emrediyor mu?
İnsana göre Kuranda geçen, yanlışlıkla inanan öldürme
karşılıklarından birisi, 2 ay ardı ardına oruçtur.
Peki,
Kurana göre burada anlatılan nedir?
adam zıhar yaptı ve yine 2 ay oruç..
Kuranda anılan Oruç kavramı Kuranca tam olarak neyi
anlatmaktadır?
Saçı kurban yerine ulaşıncaya kadar kesme,sonra kes..
burada saçtan kasıt emin olmak ve bu bağlamda takipçisi
olmak mıdır?
ve eskilerin rüya yorumu gibi, bir sıkıntı hali midir?
Allahın emrinin yerine geldiğinden emin olana kadar
takibinizi sürdürün ve artık emin olduğunuzda işte o
zaman bu takip sıkıntısından kurtulmuş olursunuz... mu?
HACCE-YEHİCCU-HACC: (tartışarak delil
ile) yenmek, susturmak, ikna etmek, inandırmak; Kast
etmek, ziyaret etmek; (an) vazgeçmek, el çekmek; Yarayı
sonda etmek...
UMRE, AMERA- YA’MURU (veya ) Ya’miru-AMR, UMR ; çok
yaşamak;ikamet edilmek, (evde, şehirde) insan yaşamak,
mamur olmak, bayındır yapmak (..de) yaşamak, (bir yere)
yerleşmek; bina etmek, doldurmak, dikmek, restore etmek;
bilgilenmek.
Kuran’da hac ve umre, insanları eğitmek bilgilendirmek
amaçlı olarak kampa almaktır diye düşünüyorum.
Müminler,İslam devletinin tebaası bilgilendirilmek üzere
genel bir eğitime tabi tutulmaktadır. Şayet büyük küçük
diye, hac ikiye ayrılıyorsa ve küçüğüne de umre
deniyorsa, Umre, zamanında çeşitli sebeplerle genel olan,
adına Hac denilen eğitime , katılamamış olanların, diğer
bir deyişle ikmale kalanların katıldığı eğitim olsa
gerek. .
Hac ve Umre’nin manalarından hareketle bunlara eğitim
demek yanlış olmayacak düşüncesindeyim. Bu faaliyetler
gündüzün sürdürülürken öyle anlaşılıyor ki,
katılımcıların rutin davranışlarının bazısına
kısıtlamalar da getirilmiştir.
Zamanla bu manadaki hac ve umre daha sonraları Mekke’de
bazı mekanların törenle ziyaretine dönüşmüş olması
kuvvetle muhtemeldir. Herkesin belki her yıl veya gerek
görüldüğünde periyotlar halinde bu eğitime tabi
tutulmaları gerekirken ömürde bir kereye mahsus bir farz
haline getirilmiştir. Amacından uzaklaştırılmış olan hac
da umre de anlamsız, amaçsız, faydasız, bir kesime
müstesna, kazançsız çok pahalı turistik ama farz/mecburi
bir ibadete dönüştürülmüştür. Bu amacından saptırılmış
olan ziyaretler birilerini ihya ederken birilerinin de
Ahiret umutlarını sömürmekten başka neye yarıyor? Ne
hazindir ki bunlar Allah adına yapılıyor. Allah meğer
insanların geleneklerini çok önemsiyor. Onun için
gelenekleri kendisine yapılan tapınışlar biliyor. Değerli
Hasan Akçay’ın sorduğum soruya verdiği şu cevaba bakın:
"Başınızı tıraş etmeyin"in anlamı ne? Neden başınızı
tıraş etmeyeceksiniz? Veya niçin başınızı tıraş
edeceksiniz? Bunun bir şeyleri kanıtlamak için evlere
arkadan girmek gibi (Bakara 189) bir gelenek olduğu
anlaşılıyor. Hacılar saç tıraşı olmakla İŞLEM TAMAM demiş
oluyor. Yani bir tür kanıt. Allah evlere arkadan girmeyi
anlamsız ama saç kestirmeyi işlevsel buluyor.
İşte hep lafzi mana esastır deyip mecazı, kinayeyi devre
dışı bırakınca o güzelim mana, o etkili ifade
sıradanlaşıyor, asıl verilmek istenen mesaj
buharlaşıveriyor. Arka kapıdan girmenin, art niyetli,
kötü maksatlı yaklaşımdan, kinaye olduğunu anlamamışsak,
bunun Arapların bir geleneği olduğunu, Allah’ın da
gelenekçi olduğuna hükmederiz. Araplar evlerine hem kapı
yapacaklar hem de evlere arkadan girecekler, olur şey
değil! Arkadan duvardan nasıl giriyorlarsa! Başın tıraşı,
başın eziyetini niçin “baş belası”, başındaki sorunlar”
gibi mecaz olabileceğini düşünmüyor, düşündürtmüyoruz?
Lafzi çeviri dışındaki çevirileri şirk olarak
değerlendiriyoruz. Marufa da örf / gelenek diyoruz.
Allah’ın kitabı /mesajı gelenekler kitabı oluyor.
Şunu ifade edeyim ki ben Aidid safar’ın çevirisine
katılmıyorum. Öyle sanıldığı gibi lafzi çeviri falan
değildir. En az diğerleri kadar yorumdur. Bir kökten çok
farklı anlamlarda çeşitli isim ve fiiller türetmişler
Araplar. Hedy’i hüda’ya, hüda’yı hedy’e çevirirsek
Kuran’ı asıl o zaman kuşa yada çorbaya çevirmiş oluruz.
Hüda rehberdir ama hedy sunudur, sunulan kesilip yenecek
hayvandır. Bunu Kitab’ın ilgili ayetlerinden anlamak o
kadar da zor değildir. 04/9/2008.
Öncelikle konuyu buraya taşımak istedim çünkü konu
kilitlenmiş.Şimdide Hasan bey ne demiş ona bakalım,
Hasan Akçay Yazdı:
Hasan Akçay
Alıntı:
Haccı da umreyi de tamamalyın. Eğer
engellenirseniz kolayınıza gelen kurban yeterlidir.
Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.
İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı
bulunanlar oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban
keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca
kadar umreden yararlanmak isteyenler, kolayına gelen
kurbanı kessin. Bunu bulamayanlar oruç tutsun. Üç günü
hacda, yedi günü döndüğünüzde tam on gündür bu. Bu,
ailesi Mescdi-i Haram’da oturmayan kişiler içindir.
Allah’tan korkun ve bilin ki Allah’ın azabı
şiddetlidir.(Y N Öztürk)
1-Haccı ve umrayı Allah için tamamlayın. Ne demek? HAC
Arafat’ta tövbe edip uyanmak, o uyanış için Meş’ari’l-
Harâm’da teşekkürde bulunmak (2:198) ve Kâbe’yi tavaf
etmekle (22:29, 3:97) tamam oluyor.
Nasıl başlayıp nasıl tamamlayacaksınız? Kuran'dan lutfen!
Hactaki etkinliklerin sırası:
Arafat’ta bilinçleniş
Fe izâ afedtum min arafâtin fezkurullahe ınde’l meş’ari’l
harâm. Fezkurûhum kema hedékum Ve in kuntum min kablihî
lemine’d dâllîn (2:198)
Meş’ari’l-Harâm’da şükür
fezkurullahe ınde’l meş’ari’l harâm (2:198)
Summe efâdu min haysu efâde’n nâsu… (2:199)
Hayvan bağışı
Lekum fîha menafiu ilé ecelin musemmen; summe mahilluhé
ile’l beyti’l-atîk (22:33).
Vezkuru ‘smellahi aleyhé… fekulû minhé ve et’ımû… (22:36,
22:28)
Özetle etkinlikler Arafat’ta tövbe ile başlar, Kâbe’yi
tavaf ile sona erer (2:198, 3:97, 22:29).
UMRE, "hacca kadar umreden yararlanmak isteyenler"
ifadesinden anlaşıldığı üzere, hac etkinliklerinin
kısaltılmış bir uygulamasıdır; örneğin yalnızca Kâbe’yi
tavaf… ve hacdan önce istenirse yapılır,
2-Eğer engellenirseniz... Ne demek? Neyden
engelleniyorsunuz? Nasıl engelleniyorsunuz? Arafat’a,
Meş’ari’l Harâm’a, Kâbe’ye gitmekten engellenirseniz
demek. Örneğin savaş gibi bir nedenle. Suudi Arabistan
bir ara İran ile savaş yoğunluğunda bir kriz yaşadı;
İran’a hac vizesi vermedi.
Diyelim ki engellendiniz, hadi esir köle azad etmek orda
dursun… Muvahhid arkadaşımız, bu alıntıladığı çevirinin
Y N Öztürk’e ait olduğunu söylüyor ama anılan çeviride
kolayınıza gelen kurban yeterlidir ifadesi var; esir,
köle azad etme yok.
KURBAN ise Arapça metindeki "hedy"nin yorumlanarak
tercüme edilmesiyle elde edilmiş. Bu yorum doğrudur ama
bir çeviri hatasıdır.
Doğrusu: HEDY madem rehberlik ile ilgilidir (2:185, 5:95)
bana göre o anlama gelecek şekilde tercüme edilmeli.
Yorum hakkı ondan sonra doğar.
"Hedy"nin Beyti’l-Atîk’e hayvan adamak olduğu ise Hac 30-
37’den anlaşılıyor. Örneğin Hac 33’te söylenen şu: O
hayvanlarda (Hac 30) belli bir süreye kadar size yararlar
var; sonra varacakları yer "Beyti’l-Atîk"tir.
Kabe'ye kubanlık hayvan yada başka bir şeyi
bağışlayanı... Hac 36’da "Onlardan yiyin ve yoksulun
isteyenini, istemiyenini doyurun!" deniyor. Bağışların
"Beyti’l-Atîk'e varması"ndan kastın yoksullar olduğu
belli. Hayvanların bedeli ya da eti yoksullara
yollanıyor.
Duydunuz mu şimdiye dek? Duyduk ve yaptık, övgü Allah’a.
*
3-"Kolayınıza gelen"den ne anlıyorsun? Bu kolayınıza
gelen şeyi Kabe'ye nasıl bağışlıyorsunuz? "Size malen
kolay gelen"i anlıyorum. Örneğin koyun, koç, dana… Ya da
bağış hükmüne araç değil amaç açısından uyulacaksa 300
YTL, 500 YTL 3000 YTL. Cüzdanınıza hangisi uyarsa.
4-Bağış kendi yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş
etmeyin. Bağışın ulaşacağı yer neresidir? Kabe' midir?
Hayır! Yoksullar neredeyse bağışın varacağı yer orasıdır
(Hac 36).
Yerine ulaşıp ulaşmadığını nasıl bileceksiniz? Hayvanın
bedelini yetkili bankaya yatırıp dekontu alıyorsunuz. O
sayede bilirsiniz. Benim elime dekont bayramın birinci
günü saat 08 gibi geçti.
"Başınızı tıraş etmeyin"in anlamı ne? Neden başınızı
tıraş etmeyeceksiniz? Veya niçin başınızı tıraş
edeceksiniz? Bunun bir şeyleri kanıtlamak için evlere
arkadan girmek gibi (Bakara 189) bir gelenek olduğu
anlaşılıyor. Hacılar saç tıraşı olmakla İŞLEM TAMAM demiş
oluyor. Yani bir tür kanıt. Allah evlere arkadan girmeyi
anlamsız ama saç kestirmeyi işlevsel buluyor.
Kısaltacak mısınız, tümden tıraş mı edeceksiniz?
Kısaltacaksınız. Anlattıklarım çatık kaşlı olmaktan
kurtulsun diye söyliyeyim: Hacca gittiğim yıl saçımı
inadına uzatmıştım. Beni traş etmeye gönüllü olan oda
arkadaşlarıma postayı koydum. Halil Hocam, "Sen bana
güven!" dedi. İki üç santimcik bir şey kesti.
Kadınlar da başlarını tıraş edecek mi? Elbette. Ayet
bütün hacılara sesleniyor. Kadın erkek ayırımı yok.
5-"İçinizden hasta olan yada başından rahatsızlığı
bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban
keserek/ Allah'a yakınlık için Kabe'ye bir şey
bağışlayarak fidye yoluna gitsin." (Koyu renkte olanın
ayette karşılığı yoktur.)
Koyu rekte olan ifade konusunda haklısınız. Kim
uydurduysa bunu "kurban"ın yakınlaşma anlamına gelmesinin
istismarıyla sonuçlanan bir iş yapmış. Oysa hacda hayvan
bağışı başka evde uyduruk kurban farziyeti başka.
Hastalık ile başından rahatsızlık farklı şeyler midir?
Bence evet. Örneğin bilincin kapalı olması ve kellik...
aynı mı?
Hasta olan neden fidye veriyor? Neden sağlam olan
vermiyor? "Sağlam"dan kasıt kişinin örneğin kesilecek
saçının bulunması ve tıraşa gücü yetecek kadar sağlığının
yerinde olmasıdır her halde. O, saçını kestirecek; fidye
vermesine gerek yok.
Kabe'ye bağışlayacağına Somuncu Baba'ya bağışlasa olmaz
mı )):? (1)Kâbe’ye bağışın aslında yoksullara bağış
olduğunu 22:36’da Allah açıklıyor. (2)Somuncu baba kim?
*
6-"Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak
isteyen, esir veya köle azatlamak, Kabe'ye kurbanlık
hayvan veya başka bir şey sunmak türünden kolayına gelen
bir bağışta bulunsun!" (Koyu renkte olanın arapça
karşılığı yok). Evet.
"Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak"
cümlesinden hiç bir şey anlayamadım! Ne demek istediğini
anlatır mısın?
Önemli olan, yararlanmak isteyen denmesi. Yani hakkında
mızmızlık edilecek kadar önemli değil; istemeyen o
icazeti kullanmaz. "Umre"yi BİRİNCİ SORUYU cevaplarken
tanıtmaya çalıştım.
İkide bir Kabe'ye ne diye bir şeyler sunuyorsunuz?
SUNUYORSUNUZ? Lütfen! Yok öyle bir şey. Kâbe (Beyti’l-
Atîk) bağışlanan hayvanların varacağı mahaldir (2:196 ve
22:33). Akla ilkin elbet o mahal gelir; ilkin o mahaldeki
yoksulların doyurulması gelir. Dilin işlevi bu. Sonra
işleyen akıl onu bütün dünyaya yayar.
7-Bunu bulamayan oruç tutsun: Bu, üç gün hacda, yedi günü
döndüğünüzde, tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da
oturmayan kişi içindir.
Bu cümleden de bir şey anlamış değilim. Neden oruç
tutuyor? Açların halinden anlasın diye. Bağışlayacak
hayvanı olmayan kişi açları doyuramıyor; bari empati
yapsın diye.
Oruç maddi fidyenin yerini tutar mı? Nasıl? Özür dilerim,
ben sizin kadar mızmızlık etmekten yana değil, Allah ne
derse o demekten yanayım. Allah tutar diyorsa tutar.
Neden ailesi Mescid-i Haram'da oturmayana bu külfet(ler)
yükleniyor da, orada oturana bir fidye gerekmiyor?
Sanıyorum asıl konu, oruç. ÜÇ GÜN hac mahallinde artı
YEDİ GÜN dönünce düzenlemesi orda oturanlar için geçerli
olamaz çünkü onların dönüp gideceği yer yok.
Mescid-Haram'da oturmayan siz dünya müslümanları bu
istenileni hiç yerine getirdiniz mi? Yerine getiren
olmuştur her halde. Bilemeyiz ki.
Bildiğim kadarıyla, Mescid-i Haram'ı Kabe biliyorsunuz,
Mescid-i Haram'da oturanla oturmayan da ne oluyor? Bu
ayırım niçin yapılıyor? Bunu ORUÇ DÜZENLEMESİ bakımından
açıklamaya çalıştım. Yedi sekiz satır yukarda.
Sorular için ve araya girmeme izin verdiğiniz için
teşekkür ederim.
Öncelikle konuyu buraya taşımak istedim çünkü konu kilitlenmiş. Şimdide Hasan bey ne demiş ona bakalım,
Hasan Akçay Yazdı:
Hasan Akçay
Alıntı:
Haccı da umreyi de tamamalyın. Eğer engellenirseniz kolayınıza gelen kurban yeterlidir. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan yahut başından rahatsızlığı bulunanlar oruç tutarak, sadaka vererek veya kurban keserek fidye yoluna gitsin. Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyenler, kolayına gelen kurbanı kessin. Bunu bulamayanlar oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde tam on gündür bu. Bu, ailesi Mescdi-i Haram’da oturmayan kişiler içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki Allah’ın azabı şiddetlidir.(Y N Öztürk)
(Sorular haktansapmaz'a ait. H A)
1-Haccı ve umrayı Allah için tamamlayın. Ne demek? HAC Arafat’ta tövbe edip uyanmak, o uyanış için Meş’ari’l- Harâm’da teşekkürde bulunmak (2:198) ve Kâbe’yi tavaf etmekle (22:29, 3:97) tamam oluyor.
Nasıl başlayıp nasıl tamamlayacaksınız? Kuran'dan lutfen! Hactaki etkinliklerin sırası:
Arafat’ta bilinçleniş Fe izâ afedtum min arafâtin fezkurullahe ınde’l meş’ari’l harâm. Fezkurûhum kema hedékum Ve in kuntum min kablihî lemine’d dâllîn (2:198)
Meş’ari’l-Harâm’da şükür fezkurullahe ınde’l meş’ari’l harâm (2:198) Summe efâdu min haysu efâde’n nâsu… (2:199)
Hayvan bağışı Lekum fîha menafiu ilé ecelin musemmen; summe mahilluhé ile’l beyti’l-atîk (22:33). Vezkuru ‘smellahi aleyhé… fekulû minhé ve et’ımû… (22:36, 22:28)
Özetle etkinlikler Arafat’ta tövbe ile başlar, Kâbe’yi tavaf ile sona erer (2:198, 3:97, 22:29).
UMRE, "hacca kadar umreden yararlanmak isteyenler" ifadesinden anlaşıldığı üzere, hac etkinliklerinin kısaltılmış bir uygulamasıdır; örneğin yalnızca Kâbe’yi tavaf… ve hacdan önce istenirse yapılır,
2-Eğer engellenirseniz... Ne demek? Neyden engelleniyorsunuz? Nasıl engelleniyorsunuz? Arafat’a, Meş’ari’l Harâm’a, Kâbe’ye gitmekten engellenirseniz demek. Örneğin savaş gibi bir nedenle. Suudi Arabistan bir ara İran ile savaş yoğunluğunda bir kriz yaşadı; İran’a hac vizesi vermedi.
Diyelim ki engellendiniz, hadi esir köle azad etmek orda dursun… Muvahhid arkadaşımız, bu alıntıladığı çevirinin Y N Öztürk’e ait olduğunu söylüyor ama (Y N Özürk'e ait bendeki) çeviride kolayınıza gelen kurban yeterlidir ifadesi var; esir, köle azad etmek yok.
KURBAN ise Arapça metindeki "hedy"nin yorumlanarak tercüme edilmesiyle elde edilmiş. Bu yorum (yorum olarak) doğrudur ama bir çeviri hatasıdır.
Doğrusu: HEDY madem rehberlik ile ilgilidir (2:185, 5:95) bana göre o anlama gelecek şekilde tercüme edilmeli. Yorum hakkı ondan sonra doğar.
"Hedy"nin Beyti’l-Atîk’e hayvan adamak olduğu ise Hac 30- 37’den anlaşılıyor. Örneğin Hac 33’te söylenen şu: O hayvanlarda (Hac 30) belli bir süreye kadar size yararlar var; sonra varacakları yer "Beyti’l-Atîk"tir.
Kabe'ye kubanlık hayvan yada başka bir şeyi bağışlayanı... Hac 36’da "Onlardan yiyin ve yoksulun isteyenini, istemiyenini doyurun!" deniyor. Bağışların "Beyti’l-Atîk'e varması"ndan kastın yoksullar olduğu belli. Hayvanların bedeli ya da eti yoksullara yollanıyor.
Duydunuz mu şimdiye dek? Duyduk ve yaptık, övgü Allah’a.
*
3-"Kolayınıza gelen"den ne anlıyorsun? Bu kolayınıza gelen şeyi Kabe'ye nasıl bağışlıyorsunuz? "Size malen kolay gelen"i anlıyorum. Örneğin koyun, koç, dana… Ya da bağış hükmüne araç değil amaç açısından uyulacaksa 300 YTL, 500 YTL 3000 YTL. Cüzdanınıza hangisi uyarsa.
4-Bağış kendi yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Bağışın ulaşacağı yer neresidir? Kabe' midir? Hayır! Yoksullar neredeyse bağışın varacağı yer orasıdır (Hac 36).
Yerine ulaşıp ulaşmadığını nasıl bileceksiniz? Hayvanın bedelini yetkili bankaya yatırıp dekontu alıyorsunuz. O sayede bilirsiniz. Benim elime dekont bayramın birinci günü saat 08 gibi geçti.
"Başınızı tıraş etmeyin"in anlamı ne? Neden başınızı tıraş etmeyeceksiniz? Veya niçin başınızı tıraş edeceksiniz? Bunun bir şeyleri kanıtlamak için evlere arkadan girmek gibi (Bakara 189) bir gelenek olduğu anlaşılıyor. Hacılar saç tıraşı olmakla İŞLEM TAMAM demiş oluyor. Yani bir tür kanıt. Allah evlere arkadan girmeyi anlamsız ama saç kestirmeyi işlevsel buluyor.
Kısaltacak mısınız, tümden tıraş mı edeceksiniz? Kısaltacaksınız. Anlattıklarım çatık kaşlı olmaktan kurtulsun diye söyliyeyim: Hacca gittiğim yıl saçımı inadına uzatmıştım. Beni traş etmeye gönüllü olan oda arkadaşlarıma ("Saçıma dokunanı yakarım!" diye) postayı koydum. Halil Hocam, "Sen bana güven!" dedi. İki üç santimcik bir şey kesti.
Kadınlar da başlarını tıraş edecek mi? Elbette. Ayet bütün hacılara sesleniyor. Kadın erkek ayırımı yok.
5-"İçinizden hasta olan yada başından rahatsızlığı bulunan oruç tutarak yahut sadaka vererek veya kurban keserek/ Allah'a yakınlık için Kabe'ye bir şey bağışlayarak fidye yoluna gitsin." (Koyu renkte olanın ayette karşılığı yoktur.)
Koyu rekte olan ifade konusunda haklısınız. Kim uydurduysa bunu, "kurban"ın yakınlaşma anlamına gelmesinin istismarıyla sonuçlanan bir iş yapmış. Oysa hacda hayvan bağışı başkadır evde uyduruk kurban farziyeti başka.
Hastalık ile başından rahatsızlık farklı şeyler midir? Bence evet. Örneğin bilincin kapalı olması ve kellik... aynı mı?
Hasta olan neden fidye veriyor? Neden sağlam olan vermiyor? "Sağlam"dan kasıt kişinin örneğin kesilecek saçının bulunması ve tıraşa gücü yetecek kadar sağlığının yerinde olmasıdır her halde. O, saçını kestirecek; fidye vermesine gerek yok.
Kabe'ye bağışlayacağına Somuncu Baba'ya bağışlasa olmaz mı )):? (1)Kâbe’ye bağışın aslında yoksullara bağış olduğunu 22:36’da Allah açıklıyor. (2)Somuncu baba kim?
*
6-"Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak isteyen, esir veya köle azatlamak, Kabe'ye kurbanlık hayvan veya başka bir şey sunmak türünden kolayına gelen bir bağışta bulunsun!" (Koyu renkte olanın arapça karşılığı yok).
Evet.
"Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak" cümlesinden hiç bir şey anlayamadım! Ne demek istediğini anlatır mısın? Önemli olan, yararlanmak isteyen denmesi. Yani hakkında mızmızlık edilecek kadar önemli değil; istemeyen o icazeti kullanmaz. Umreyi BİRİNCİ SORUYU cevaplarken tanıtmaya çalıştım.
İkide bir Kabe'ye ne diye bir şeyler sunuyorsunuz? SUNUYORSUNUZ? Lütfen! Yok öyle bir şey. Kâbe (Beyti’l- Atîk) bağışlanan hayvanların varacağı mahaldir (2:196 ve 22:33). Akla ilkin elbet o mahal gelir; ilkin o mahaldeki yoksulların doyurulması gelir. Dilin işlevi (yani lafzen söylenen, H A) bu. Sonra, işleyen akıl onu bütün dünyaya yayar.
7-Bunu bulamayan oruç tutsun: Bu, üç gün hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi içindir.
Bu cümleden de bir şey anlamış değilim. Neden oruç tutuyor? Açların halinden anlasın diye. Bağışlayacak hayvanı olmayan kişi açları doyuramıyor; bari empati yapsın diye.
Oruç maddi fidyenin yerini tutar mı? Nasıl? Özür dilerim, ben sizin kadar mızmızlık etmekten yana değil, Allah ne derse o demekten yanayım. Allah tutar diyorsa tutar.
Neden ailesi Mescid-i Haram'da oturmayana bu külfet(ler) yükleniyor da, orada oturana bir fidye gerekmiyor? Sanıyorum asıl konu, oruçtur. ÜÇ GÜN hac mahallinde artı YEDİ GÜN dönünce düzenlemesi orda oturanlar için geçerli olamaz çünkü onların dönüp gideceği yer yok.
Mescid-Haram'da oturmayan siz dünya müslümanları bu istenileni hiç yerine getirdiniz mi? Yerine getiren olmuştur her halde. Bilemeyiz ki.
Bildiğim kadarıyla, Mescid-i Haram'ı Kabe biliyorsunuz, Mescid-i Haram'da oturanla oturmayan da ne oluyor? Bu ayırım niçin yapılıyor? (Yanlış biliyorsunuz. Mescid-i Harâm başkadır Kabe başka ama bu zannî bilgiyi şimdilik bir yana bırakalım... H A) Bunu ORUÇ DÜZENLEMESİ bakımından açıklamaya çalıştım. Yedi sekiz satır yukarda.
Sorular için ve araya girmeme izin verdiğiniz için teşekkür ederim.
Sevgiyle,
Hasan Akçay
Merhaba prangasız kardeşim. Alıntıladığınız bu soru-cevap iletisinde "hacc"ın anlamı yalnızca mevcut "uygulama"ya indirgenmiş. Oysa kelimemiz birden çok anlama geliyor.
Psa 81:3 Yeni ayda, dolunayda BİZE AİT ŞÖLEN için üfle boruyu!
BİZE AİT ŞÖLEN = hagg haSukut. Görüldüğü üzere 81:3’te hagg var. Anlamı: şölen, festival.
Yani HAC Araplara Yahudilerden geçmiş. Ama yalnızca lafız olarak değil aynı zamanda toplumsal bir etkinlik olarak. Mekke'liler o LÂDİNÎ "hac"cı alış verişin ve eğlencenin bir arada yapıldığı halk pazarı olarak yaşamış, katılımı artırmak içinse örneğin hayvan kesip halka bedava yemek vermişler.
Hacca gidenlere şimdi de bedava sofralar kuruluyor, azık paketleri dağıtılıyor. Sanki o günlerden bugünlere ulaşan bir gelenek.
O büyük pazar İbrahim nebinin ailesi ve halkı için zaten ekmek parası kazanmanın tek yoludur. Çünkü Mekke susuz, ekime el verişsiz bir vadiye kurulmuştur (14:37).
Mekke’liler kışın ve ilk baharda (şitâi ve's sayf) Hindistan'a, Suriye'ye... yaptıkları yolculuklarda uygun fiyata aldıkları malları yaz ve son bahar süresince açık olan Mekke pazarında kârına satıp ekmek paralarını kazanıyor (Kureyş sûresi).
Ve festival eğlencelerinden deve yarışı
Zamanımızın Arabistan’ındaki Janadria festivali "ticarî hacc"a örnek gösterilebilir.
*
Sözü edilen "hacc"ın ticarî mi ya da dinî mi olduğu önemli.
TİCARÎ HAC 27:28'de geçiyor: bana sekiz hac hizmet etmene karşılık - en te'curenî semaniye hicac, انتاجرنيثمانيحجج ...
Yani genç Musa, sekiz hac süresince o zatın koyunlarını güdüp bağ bahçe işlerine bakacak; et, süt, peynir, yün, meyva üretecek ve onları Medyen "hac"cına götürüp satacak. Açık ve net. Anılan HAC tarım ve ticarettir; ibadet değil.
Kuran'ın mevcut meallerine göre SEMANİYE HİCAC sekiz "yıl"dır. Oysa Medyen’deki "hac"cın yılda kaç kez kurulduğuna göre değişir o süre. Doğru çevirinin her halde, "bana sekiz festival hizmet etmene karşılık..." olması gerekir.
Mekke'ye ait geleneksel ticarî hac "dört yasaklar"ın her birinin ilk on gününde kuruluyordu. Bir yılda dört ticarî hac.
Ama bunların ilkinde oruç tutulduğu için (2:185) dinî hac söz konusu değildi. Dolayısıyla dinî hac için bir yılda üç seçenek vardı.
Kavurucu dolunay (2)
Çoğunluğun görüşüne göre RAMAZAN "ramaz"dan alınmıştır. RAMAZ güneşin hararetinin şiddetinden taşların son derece kızmasıdır ki, böyle pek kızgın yere RAMDÂ denir. Bu bakımdan RAMAZAN "ramda"dan YANMAK mânâsına RAMİDA fiilinin masdarıdır. Yani kızgın yerde yalın ayak yürümekle yanmak demektir. (Hak Dini Kur’an Dili, Bakara 185).
Geri kalan üç dolunayın her birindeki ilk on gün HAC vaktidir; yasak ayların ilki olan ŞeHRu ramazân ise oruç vakti. O dolunayda hac yapılamaz. Yoksa "Hacda hayvan bağışlamıyanınız on gün oruç tutsun!" diyen Allah’ın buyruğu hükümden düşer (2:196).
Mekke’nin geleneksel "hac"cı da ticaret ve eğlenceyi bir arada sunan bir festivaldi. Ne kadar çok alıcı-satıcıyı çekerse o kadar iyiydi. Hacca gelenlere o yüzden Mekke'li zenginler bedava et, süt dağıtıp onları yine gelmeye özendirdiler.
Safa ve Merve kelimelerinin anlamları o yüzden önemli. Klasik sözlüklere göre SAFA, bol süt veren koyun ve deve anlamına geliyor. MERVE ise "üstünde hayvan kesilen kaya"dır (3).
Safa ve Merve’nin bu anlamları göz önüne alınıp Bakara 158, Hac 36 ile birlikte okunduğunda festivale gelenlerin oralara uğrayıp bedava et, süt almalarının caiz kılındığı anlaşılıyor:
Sütü bol olan hayvan ve üzerinde hayvan kesilen kaya Allah’ın işaretleridir. Evi üstlenen ya da canlı tutanın onların arasında dolaşması günah değildir. İnne's safa ve'l mervete min şe'âir ellah. Fe men hacce'l beyte ev i'temare fe lâ cünâhe aleyhi en yettavvafe bihima...
O anda ticarî hac ile dinî hac bir arada yapılmaktadır. Sonra Allah "ticarî hac"cı yasaklar (4) ve "dinî hac"cı farz kılar.
Kuran ayetlerine göre geleneksel Mekke haccından dinî hacca geçişi ayrıca anlatmaya çalışayım, Allah isterse.
(2)Haziranın 22’sinden sonraki 30 gün içinde beliren dolunay. Bakara 185: O dolunaya tanık olanınız oruç tutsun – fe men şehide minkumu’ş şehre fe’l yesumh, فمنشهدمنكمالشهرفليصمه
(4)Tevbe 28: İnananlar! Ortak koşanlar pisliktir; onlar, onların bu yılından sonra, Mescidi'l-Harâm'a yaklaşmasınlar...
Onların bu yılından sonra, بعدعامهمهذا... Ortak koşanların Mescidi'l-Harâm bölgesindeki son yılı demek bu. Bu yıl dahil, daha önce ticarî hac için orda bulundular, tamam. Ama bundan sonra bulunamazlar. Yasak!
Yasak edilen, aslında "ticarî hac"dır. Çünkü ortak koşan alıcılar ve satıcılar ticarî hac bölgesine artık giremiyecek. Alıcıları, satıcıları yasaklanan pazar, kapanır.
*
"Hacc"ın bir tür KONFERANS olduğunu öne sürenler ise kelimemizin TARTIŞMA anlamına da gelmesinden yola çıkıyorlar ama bence yanılıyorlar.
Çünkü KONFERANS iletişim amaçlı derstir ya da dostça yerine getirilen fikir alış verişi. Oysa "elif"li HÂC (حاج), düşmanca inatlaşmayı dile getiriyor.
Kelimelerin listesi aşağıda. Bu kelimeleri tıklayın ve önünüze konan ayetleri lütfen okuyun. O zaman "حاج"ın doğru anlamını göreceksiniz Allah isterse.
Örnek olarak ilk kelime olan "etuhâccûnena - اتحاجونن"yı ben tıklayayım. Bakara 139.
De ki: "Allah bizim de rabbimiz sizin de. Siz hâlâ O'nun aleyhinde bizimle inatlaşıyormusunuz?" (Kul e tehâccûnena fî'llâhi ve huve rabbuna ve rabbukum - قلاتحاجوننافياللهوهوربناوربكم).
Ayetin devamı açık ve net. O insanlara KONFERANS şeklinde ders vermek ya da onlarla iletişim kurmak mümkün değil: Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size! (ve lena e'mâluna ve lekum e'mâlukum - ولنااعمالناولكماعمالكم)...
hac,hac ritüelleri ve oruç ile alakalı fikirlerimi söylemek isterim.
Haccın sadece İbrahim peygamberle sınırlı olmadığını ve her peygamberin insanları kendine davet ettiğine inanıyorum,lakin her paygamber bu davete bir şölen ve alış veriş payıda katmış mıdır onu bilemiyorum..
safa ve merve tepeleri,saç kesilmesi ve hatta kabeyi tavafın doğru anlaşılmadığını düşünüyorum..ana fikrim şu;İslam akıl ve mantık dinidir ve bu dine göre ritüellerin olması düşünülemez,
saç kısaltmak için misal;saç benim nazarımda sıkıntı halidir,endişe ve emin olamama halidir,genel anlamda rüyanızda saçınızın uzadığını gördüğünüzde halk arasında bile bu sıkıntıya yorumlanmaktadır..
kendilerinden umut kesilmiş olan kimselerin ticari faaliyetlerine hac bölgesinde ve yakınında ambargo uygulanmasının mantığını anlamıyorum,olsa olsa onların dinletilere dinlemek için değil fitne çıkarmak için gelecekleri endişesi ağır basmış olabilir..
oruç için ise düşüncem şu:Ramazan ayında ve kavurucu sıcakta insanların yememeleri ve içmemeleri Hak nazarında neyin ispatıdır.kaldı ki,afrikadaki aç insanlar bu anlamda oruç tutanlardan bin kere daha fazla aç susuz kalmaktadırlar..orucun aç kalmakla alakalı olduğunu düşünmüyorum,çünkü o zamanın insanları Hak için ispat edilmesi gereken ne ise onu yeterince ispatlamışlardır ve açıkçası herkes ramazan geldi diye sevinirken ben hiç sevinmem,koca 30 gün aç susuz çalış..ve oruç gerçekten yememe ve içmeme vs ise onuda o zamanın insanlarına has olduğunu düşünüyorum..
ve az evvel kabenin içine baktım,hiçbirşey yok..her yer mermer ortada bir iki direk ama dinin direği görünürde yok..bana göre eğer gerçekten hayır adına bu şekilde hac yapılacak yada yaptırılacaksa bu arabistanın mekke şehrinde olmamalı onun yerine kuru ve verimsiz vadilerde bu yapılmalıdır ki insanlara gerçekten bir fayda sağlasın ve hatta her yıl bu yerler onarıldıkça değiştirilsin ve kuru verimsiz alanlarda yaşayanlara yardım gerçekten ulaşsın..çünkü arabın artık hac gelirine falan ihtiyacı yakın ve uzaktan bile yok..selamlar
Bakara/44.İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap'ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
Ornegin hz musa ile kavmi arasinda gecen buzagidan vazgecirme bahsi ogretimi bir ornek hac kissasidir diye dusunuyorum.buzagiyi (materyelizim ile dini bagdastiran) sistemin yanlis oldugunu anlatiyordu. Islamda bu olsaydi islam farkli bir boyutta idi.
Safa hacda bulunan gelen kisiler gurup olabilirmi ?
37/(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
Merve organizasyon/ kordine etme olabilirmi ?
3/104.Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.
3/110.Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz: İyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirsiniz, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırsınız, Allah'a iman edersiniz. Ehlikitap da iman etseydi, kendileri için, elbette hayırlı olurdu. İçlerinde müminler vardır ama onların çoğu sapıkların ta kendileridir.
. 3/115.Allah'a ve âhiret gününe inanırlar, iyilik ve güzelliği belirlenmiş olana özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenmiş olandan sakındırırlar. Hayır işlerde yarışırcasına koşarlar. İşte bunlar hayra ve barışa yönelik hizmet üretenlerdendir.
Değerli Hasan Akçay’ın sorduğum soruya verdiği şu cevaba bakın:
Soru: "Başınızı tıraş etmeyin"in anlamı ne? Neden başınızı tıraş etmeyeceksiniz? Veya niçin başınızı tıraş edeceksiniz?
Cevap: Bunun bir şeyleri kanıtlamak için evlere arkadan girmek gibi (Bakara 189) bir gelenek olduğu anlaşılıyor. Hacılar saç tıraşı olmakla İŞLEM TAMAM demiş oluyor. Yani bir tür kanıt. Allah evlere arkadan girmeyi anlamsız ama saç kestirmeyi işlevsel buluyor.
İşte hep lafzi mana esastır deyip mecazı, kinayeyi devre dışı bırakınca o güzelim mana, o etkili ifade sıradanlaşıyor, asıl verilmek istenen mesaj buharlaşıveriyor. Arka kapıdan girmenin, art niyetli, kötü maksatlı yaklaşımdan, kinaye olduğunu anlamamışsak, bunun Arapların bir geleneği olduğunu, Allah’ın da gelenekçi olduğuna hükmederiz. Araplar evlerine hem kapı yapacaklar hem de evlere arkadan girecekler, olur şey değil! Arkadan duvardan nasıl giriyorlarsa! Başın tıraşı, başın eziyetini niçin “baş belası”, başındaki sorunlar” gibi mecaz olabileceğini düşünmüyor, düşündürtmüyoruz?
Lafzi çeviri dışındaki çevirileri şirk olarak değerlendiriyoruz. Marufa da örf / gelenek diyoruz. Allah’ın kitabı /mesajı gelenekler kitabı oluyor.Abdurrahman Özlük.
Değerli Abdurrahman Özlük'ün şimdi yeniden karşıma çıkarılan bu iddiasını ilk okuduğumda cevapsız bırakmıştım. Çünkü yanlış olduğu belliydi. Malumu neden ilan edeyim?
Örneğin EVLERE ARKALARINDAN GİRMEK ona göre mecazen art niyetli,kötü maksatlı yaklaşım demek. Oysa o insanlar onu İYİLİK saydıkları için yapıyor. Yoksa Allah "İYİLİK o değildir!" demez -Ve leyse'l birr..., ... وليسالبر. Ve bırakın dilleri yaratan Yüce Allah'ı, aklını işleten her hangi bir insan da "Kötü maksatlı olmak İYİLİK değildir... " demez; "İYİLİK sanılarak yapılan o fiil İYİLİK değildir," der... Bkz: Bakara 177.
O insanların art niyetli olduklarına dair hiçbir ipucu yok ayette. Değerli Abdurrahman Özlük'ün verdiği hüküm Allah'ın ayetinden tamamen ilgisiz, kopuk.
Süleyman Ateş (KURÂN-I KERÎM TEFSÎRİ):
Cahiliye halkı arasında bir GELENEK vardı. İhrama girdikleri zaman hiçbir gölgelik altında bulunmamaya özenirler, bir ağacın altında oturmaz, evlerine veya çadırlarına girmezlerdi. Şayet zaruri bir ihtiyaçları için evlerine yahut çadırlarına girmek zorunda kalırlarsa kapıdan girmezler, evlerinin veya çadırlarının ardından açtıkları bir delikten girerler yahut bir merdiven kurup bacaya çıkar, ordan evin bahçesine inerler, bu yaptıkları işi BİRR (iyilik) sayarlardı.
Elbet Süleyman Ateş te YORUM yapıyor, tıpkı Abdurrahman Özlük gibi. Ve her yorumun, birkaç kez belirtmeye çalıştığım üzere, başımızın üstünde yeri var. Yeter ki yorumcu nerde durması gerektiğini bilsin. Kendi beşerî yorumunu güzelim mana diye dayatıp ilahî dinin hükmü ilan etmesin.
"İLAHÎ din"de hükmü yalnızca Allah verir çünkü dinin kurucusu O'dur. O'nun ortaya koyduğu kesin olan mana lafzî olandır. Aranıp bulunan mecazî manalar ise beşerî görüştür; yanlış olabilir. Değerli Abdurrahman Özlük'ün "evlere arkalarından girmek"le ilgili görüşü gibi.
Şu kişi, bu kişi "güzelim mana"lığı kendisinden menkul görüşlerini ilahî dinin yasaları diye pazarlayıp rablik taslamasın. İslam ŞUNUN BUNUN dini değil ALLAH'IN dinidir. Kısacası Allah'ın hükmü başkadır, insanın hükmü başka.
İslamın ALLAH'IN DİNİ olarak kalabilmesi bu gerçeğin gözönünde tutulmasına bağlı. Üzerinde önemle durmamın nedeni o. Kişilerle alıp veremediğim yok; artı, her görüşe saygılıyım.
Cahiliye halkı arasında bir GELENEK vardı. İhrama
girdikleri zaman hiçbir gölgelik altında bulunmamaya
özenirler, bir ağacın altında oturmaz, evlerine veya
çadırlarına girmezlerdi.
Hasan abi,tablo şu mu?
İhrama girmek cahiliyye devrinden kalma bir adet
iken, islamın gelmesiyle farzlaştırıldı..
haram aylar uygulaması cahiliyye devrinden kalma bir adet
iken,islamın gelişiyle farzlaştırıldı..
bunu cahiliyye devrinden kalma haram aylar uygulamasıyla
eş tutarsak isabet etmiş olur muyuz?
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma