| Yazanlarda |
|
prangasiz
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
En önemli ve geçerli bağış aracı nakit para değil midir?
Kişiden kişiye değişir. Size göre nakit paradır, bir
başkasına göre gıda kuponu, daha başka birine göre okul
bursu... Hepsi önemli, hepsi GEÇERLİ. Yeter ki beşerî,
değişken, ve kişisel oldukları göz önüne alınsın.
Allah'ın ayetteki hükmü ise "ilahî"dir. Allah'la hüküm
yarışına girip bir din de ben kurmak istemem.
Merhaba,bu sözleriniz açıkçası beni çok rahatsız
etti.Allah ile hüküm yarışına girmek..
Kurban harici bağışlanan ne olursa olsun,ilahi değildir
ve ilahi olmadığı içinde,bağış ŞARTI'nı yerine
getirmezler..ve Allahın ŞART'ının yerine gelebilmesi için
hükmettiği bağış,kurban olmalıdır..deniyor.
Hasan hocam,öncelikle belirtmem gerekir ki,biz dini
anlamaya bu şekilde başlarsak,işin içinden çıkamayız,aklı
fikride bir köşeye atmak durumunda kalırız..yani
ihtiyacım para ise eti neyleyim,ihtiyacım okul bursu ise
gıda kuponunu neyleyim..
Kurban burada bir metadır,o zaman için değerli ve geçerli
bir meta..hem et yemenin Allah katında ne önemi var bu
kadar,etleri kanları da Allah'a ulaşmazken?
Ben kurbanı şöyle anlıyorum..
Kurban birkaç türlüdür..
1-Kanlı kurban
2-Kansız kurban
Kanlı kurban..
Davarlar,örf sebebiyle katledilen kadın ve kızlar,cennet
vaadiyle kendini havaya uçuranlar,suçun cezası ölüm olsa
da,diğerlerini korumak üzere suçu üstlenenler,hacda
iblisi taşlayalım derken birbirini ezenler,ideolojiler ve
yalanlar uğruna ezilenler,borç ve psikolojik baskılar
nedeniyle hayatlarına son verenler vb..
kansız kurban..
Her tür hububat,her tür içilebilir
sıvılar,yemekler,mücevherler,taş topraktan
heykeller,kendi ve çocuğunun karnını doyurabilmek için
fahişe olanlar,nihayet çalmak zorunda
bırakılanlar,akıllarını kullanmadıkları sebebiyle
diğerleri tarafından hasara uğratılanlar,iftiraya
uğrayanlar,asgari
yaşam standartlarından mahrum olanlar,banka yada tefeci
elinde faiz ödeyenler vb.
şimdi bir hikaye anlatılır..
orada derki habil tanrıya bir davar sundu oysa kabil
toprak ürününden elde ettiğini sundu..
ateş kabilin başak demetlerini yaktı ve habilin davarını
bıraktı.. yanlış biliyor olabilirim ama sanırım aşağı
yukarı bu böyle bilinir..
burada İlahi olan nedir sayın Akçay söyler misiniz?
ilahi olana bağ, kan ve can mıdır?Hale göre gelen
davranışa prim verilmez mi?susuz bir belde için kurban
nedir?
davar kabul edildi çünkü hububattan değerliydi veya davar
kabul edildi çünkü ilahi olan oydu yada davar kabul
edildi
çünkü adamın niyeti halisti sunduğunun bir önemi
yoktu..veya adamın niyeti halis değildi lakin tesadüfte
olsa sunduğunu davar olarak seçmişti veya adamın niyeti
halisti lakin davarı tesadüf olarak sunmuştu..hangisi?
burada Allahın ŞARTI'nı aramaya kalktığımızda,gördüğünüz
gibi işin içinden çıkılmıyor,aklı ve vicdanı da kenara
bırakmak gerekiyor.. bilmem siz ne dersiniz..
hem son bir cümle,
bu dünya bir imtihan dünyası mı yoksa bir ritüel dünyası
mı?Tanrı ki bu yeryüzünü ve bizi,bir imtihan için
yaratmış olacak ve aynı tanrı ki,kendi şartlarını ritüel
adına kutsayacak?
sanırım fazla düşünmüyoruz abim..
|
| Yukarı dön |
|
| |
hasakcay
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Canım kardeşim, sizden özür dilerim 2:196'nın sizin sunduğunuz çevirisindeki hataları en başta düzeltmediğim için. Ayetin aslında KURBAN anlamına gelen bir kelime yok. HEDY var.
Ve HEDY "hidayet"le aynı kökten geliyor. O halde çevirinin, bu lafzî anlam esas alınarak yapılması gerekir. Örneğin ben olsam "kolaylarına geleni yollarlar ve o YOLLANAN yerine ulaşıncaya dek..." derim.
Ayette sizin açıkladığınız KURBAN türlerini akla getirebilecek hiçbir kelime yok. Kendinizi boşuna yormuşsunuz. Habil ve Kabil'in öyküsünü anlatan ayette de yok (Mâide 27):
Adem'in iki oğlunun haberini dosdoğru oku onlara
Vetlu aleyhim nebe ebney âdeme bil hak
Hani (Bize) YAKINLIK kurmak istemişlerdi de birinin isteğini kabul etmiş, ötekininkini geri çevirmiştik
İz karrebâ KURBÂNEN fe tukubbile min ahadihima ve lem yutakabbel minel âhir
Söz sözü açacak gibi görünüyor. Rica etsem bana izin verir misiniz ayrılayım. Lütfen.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
|
| Yukarı dön |
|
| |
prangasiz
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sayın Akçay,teşekkür ediyorum..
''Ayetin aslında KURBAN anlamına gelen bir kelime yok.
HEDY var. Ve HEDY "hidayet"le aynı kökten geliyor. O
halde çevirinin, bu lafzî anlam esas alınarak yapılması
gerekir. Örneğin ben olsam "kolaylarına geleni yollarlar
ve o YOLLANAN yerine ulaşıncaya dek..." Ayette sizin
açıkladığınız KURBAN türlerini akla getirebilecek hiçbir
kelime yok. Kendinizi boşuna yormuşsunuz. Habil ve
Kabil'in öyküsünü anlatan ayette de yok (Mâide 27): Hani
(Bize) YAKINLIK kurmak istemişlerdi de birinin isteğini
kabul etmiş, ötekininkini geri çevirmiştik İz karrebâ
KURBÂNEN fe tukubbile min ahadihima ve lem yutakabbel
minel âhir''
Hem bu yazdıklarınız için hemde katılımınız için.
Özellikle,Kurban şartı diye bir şartın ilahi değil,ilahi
olanın yakınlık kurmak için bağış olduğunu belirttiğiniz
için..
|
| Yukarı dön |
|
| |
prangasiz
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Güvene kavuştuğunuzda, hacca kadar umreden yararlanmak
isteyen, kolayına gelen kurban kessin. Bunu bulamayan
oruç tutsun. Üç günü hacda, yedi günü döndüğünüzde, tam
on gündür bu. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da oturmayan kişi
içindir.
Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah'ın azabı çok
şiddetlidir.
Bu ayetin sonunda neden bir hatırlatma var,bu kadar
ağır..
burada adam öldürme kesme biçme vs yok..neden bu kadar
ritüel bir konuda Allah azabını ve öfkesinin şiddetini
hatırlatıyor?
bilen var mı?
|
| Yukarı dön |
|
| |
Guests
Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003
Gönderilenler: -259
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhaba
Oncelikle eger samimi isek bakara 196 nin hic bir sekilde ayette anlatilan gibi yasanmadigini kabul edelim
Cunku ayet hac ve umreye GIDEMEYeNLER icin.
Mesela busene hac ve umreye gidemeyen HER kuran muslumani kabeye bir hediyye gondermek ZORUNDA..
Ayetin dedigi bu. Lafi dolandirmanin geregi yok.
Eger bu ayet EVRENSEL ise boyle
Peki dunyadaki tum hacca gidemeyen musluman kabeye hediyye gonderirse bunu KIM dogru adrese ulastiracak. Kimse yok.
O donemde kurban keserek bu ayeti yasamaya calisiyoruz. Ayetin o donemde yasanmi yerel uygulamasini gunumuzde hepimiz kendi mahallemizde yasiyoruz. Mesele budur
Ornegin turkiyenin kabesi KIZILAY olabilir. Son genel mudur gayet samimi. Gonderilen kurban bagislarini KONSERVE yapiyorlar ve butun yil hjyenik sartlarda ihtiyac sahiplerine dagitiliyor. Hep bayram zamani davar fiyatlari uzerinden TEFECILIK de yapmiyorlar. Makul fiyata bagis yapiliyor.
Konu ayet MAHALLIDIR
Selam olsun
|
| Yukarı dön |
|
| |
prangasiz
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Fasting In The Quran?
(August 25, 2007)
Year in and out, the followers of the Arab religion
perform the rituals of going hungry and thirsty in the
ninth month of the fallacious Hijrah calender - Ramadan.
This month-long ritual of abstaining from food and water
from dawn to dusk in the so called month of 'ramadan' is
said to have been ordained by the God in His revelations
- The Quran.
The ramadan ritual is based upon the Arabic word
"syiyam", which has been translated and defined as
fasting (as in not eating and drinking). Upon careful and
detailed study of the relevant verses, it revealed that a
mistranslation has taken place in the Qurannic verses of
Chapter 2 (al-Baqarah) verses 183 - 187.
An ad-verbatim re-translation of the said verses was
undertaken to uncover those word/s, which were
obliterated, or smeared by translators and conspirators
alike:
(note: the Arabic word 'syiyam' is purposely left
untranslated)
2:183 O you faithfuls, "asshiyaamu" is programmed for
you, as it was programmed for those before you, so that
you are observant.
2:184 A few specific days, therefore those who fall ill,
or on assignments, so schedule it on other days. And for
those who find difficulties in doing it, substitute the
feeding of a poor person. Hence, whoever works goodness,
so it would do him good, and that you "tasyuumu" is
better if you know
[2:185] manifest heat which was sent within it, the Quran
a guidance for the people, and explanations from the
guidance, and the criterion. Therefore, whoever amongst
you experiences the manifestation shall "yasyumhu". And
those who are ill, or on assignments may therefore,
account an equal number of other days. God wishes
convenience for you, and He does not impose hardship upon
you; and so that you could fulfill the schedule, and you
shall glorify God for guiding you, so that you be
appreciative.
2:186 And when My servants ask you about Me, I am always
near, I respond to the call of any caller who calls on
Me. Therefore, they shall respond to Me, and be faithful
to Me, that they may be guided.
2:187 You are permitted during the nights of "asshiyaami"
to mix with your women. They are your confidantes, and
you are their confidants. God knew that you have betrayed
yourselves, and therefore He redeemed you and pardoned
you. Henceforth, mix with them, and seek you of what God
has programmed for you, and savour* it until its clear
for you as that of a white thread distinguishable from a
black thread is apparent. Then fulfill "asshiyaama" to
the night. And you shall not mix with them whilst
retreating in the institutions. These are the bounds of
God; therefore you shall not be near them. God thus
clarifies His revelations for the people, that they
become observant.
A reading of the above re-translated verses placed
"syiyam" in its proper context, and paints a somewhat
different picture than what is currently portrayed in the
Arab religion. I will not try to expound, or define the
Arabic "syiyam", but rather I would leave it to you (for
the purpose of this exercise) to determine it for
yourself as to what it is.
However, some important questions arise from the above
verses:
Where is the command line for the prohibition on eating
and drinking?
A prohibition is usually imposed on a serious matter,
especially when the nature of an action/inaction poses
grave consequences to the doer or persons around. The
prohibition will usually (in any language) be proclaimed
in very clear plain words, not metaphorically, and never
in an ambigous manner so as to create confusion on the
matter. The commands would usually begin with "You shall
not", "You are prohibited from...", "You shall stop...",
or "You shall refrain from...", and in this case we were
unable to detect any such prohibitive commands in the
verses pertaining to eating and drinking.
*[There is a phrase "Wakuluu waasyrabuu", which literally
is "And eat and drink..." though, and which is a metaphor
for 'savour*' which, in this instant is in the context of
mixing with your women.]
It is only prudent to also note that in 2:187:
"...then fulfill "asyiyaama" to the night (ila
llaili)..." is being mistranslated in mischief by all
translators as "...untill the night..."
Hence, "syiyam" whatever one makes it out to be, is to be
performed at night and NOT in the daytime! Anyway, the
word day, or daytime is not even present. This mischief
moulded the form of fasting that you get today in the
Arab religion.
Should "syiyam" be defined as fasting (not
eating/drinking), and now that we read it as to take
place at night...what's the big deal? People do sleep at
night (at least most people and some animals do), don't
they? And it looks like its being done naturally and
unwarily by everyone and some animals on Earth. Sleep and
therefore, no food and water, and the fast is done!
Why would you then need a special dedicated month for
that? Is this some kind of a practical joke the God is
pulling on man? No. I don't think so.
Well...come Ramadan, what you will see in Saudi Arabia,
and most of the other Arab countries is that, they stay
the fasting nights awake, drinking and consuming food
like gluttons. And guess when do they sleep? Bravo! No
prize though for your correct answer - they sleep all day
(err...and fasting, of course) until before dusk!
Transforming themselves into nocturnals is a perfect
solution don't you think, for an otherwise daunting task
to stay 'alive' under the spells of hunger and thirst of
daytime? Now this is a joke! The Arabs are trying to pull
a fast one on their little god!
And did you know that if they are at war during this
time, they would negotiate with their advesaries for a
pause in fighting for a month-long cease-fire, and to be
continued after that? I'd be damned if I'd agree to that
and missed the opportunity to wipe them little devils
off!
My point and question is, isn't anyone aware of the Arabs
and their idiosyncracies?
The current fasting for one month in the month of
Ramadan, is also inconsistent with the Quran, as the
verse stated "ayyaaman ma'duudatin..." (2:184), which
means 'a few specific days'.
"shahru ramadhaana..." (2:185) is mistranslated as 'the
month of ramadan'. The quran lexicon defined "ramadan" as
'intense heat' and is not a proper noun. Hence, the
Arabic word "syahru" here, in context would, rather
appropriately be 'manifest', which is also another
definition of "syahru" . Re-translated to "manifest
heat".
Insisting that "syahru ramadhaana" is the month of
Ramadan of the Hijrah calendar, will pose a
reconciliation problem with "ayyaaman ma'duudatin".
Because, it will then mean "fasting a few specific days
in Ramadan (and at night)"?
Further reading of other relevant verses might add more
light to what actually is "syiyam", perhaps presenting
something slightly different contextually. Chapter -
Maryam, verses 25 - 29 :-
19:25 And shake towards you the palm tree, it will drop
ripe fruits.
19:26 So savour* it, and relax, and when you see anyone,
then say, "I have pledged to the Almighty a "syauman";
therefore I shall not converse, today to anyone.'"
19:27 She went with it to her people, carrying him. They
said, "O, Mary, you have committed indecency".
19:28 "O sister of Aaron; your father was not evil, nor
was your mother unchaste."
19:29 Hence, she pointed at him; they said, "How could we
converse with the messiac (Mahdi) infant?"
The Hungry
From the above verses it is easy to figure out what Mary
was saying, and what her actions were in keeping with her
pledge. Was she 'fasting' in the ordinary way?
In light of the above, perhaps its time to free ourselves
from mental bondage by igniting our intellect on a re-
evaluation excercise of everything that was defined for
us. This is simply that little exercise to do just that.
Who knows what will turn out, maybe instead of doing what
is not ordained by the God, but by some idiots, we would
instead be doing the opposite, a something good perhaps,
and which would serve more purpose and meaning to our
lives and the people around us, such as feeding the
hungry, or giving aid to the less fortunate.
Define, do not be defined.
"We did not give them bodies that required no food, nor
were they immortal."
(Q21:8)
http://www.aidid
safar.com/fast.html
burada anlatılan nedir tam olarak,çevirecek var mı?
|
| Yukarı dön |
|
| |
prangasiz
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bu kabeye hediye meselesi..
elçi olsa aralarında tamam ama elin zenginlikten kudurmuş
araplarına ne hediyesi göndereceğim Allah aşkına..
taş duvarlara mı hediye sunacağım yada şu kafası çalışmaz
din tüccarlarına mı?
bu hediye falan yoksa insanın kendisi için başkasına bir
iyiliği bir hayrı olmasın?hem 3 gün orda 7 gün burda..o
zaman bu 10 gün..kişinin aç susuz gezmesi değilde,aç susuza
elinden gelen yardımı yiyeceği sağlaması olmasın..?
|
| Yukarı dön |
|
| |
prangasiz
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
bakara 184
1. eyyâmen &nb sp; : günler
2. ma'dûdâtin : adetli, sayılmış, sayılı
3. fe men : fakat kim
4. kâne : oldu, idi
5. min-kum &nb sp; : sizden
6. marîdan &nb sp; : hasta
7. ev alâ seferin : veya seferde, yolculukta
8. fe &n bsp;: o zaman, o taktirde
9. iddetun &nb sp; : müddet, sayı, bir şeyin müddetini
10. min eyyâmin : günlerden
11. uhara &nbs p; : diğer
12. ve alâ ellezîne : ve onlar üzerine
13. yutîkûne-hu &nbs p; : ona dayanamazlar, zorlanırlar,
takatleri kesilir, güç yetiremezler
14. fidyetun & nbsp; : fidye
15. taâmu &nbs p; : yemek
16. miskînin & nbsp; : çalışamayacak durumdaki
yaşlılar
17. fe men : artık kim
18. tatavvaa & nbsp; : isteyerek, gönüllü olarak yaptı
19. hayran &nb sp; : bir hayır
20. fe & nbsp;: işte
21. huve ; : o
22. hayrun &nb sp; : hayırdır, daha hayırlıdır
23. lehu ; : onun için
24. ve en tesûmû : ve sizin oruç tutmanız
25. hayrun &nb sp; : hayırdır, daha hayırlıdır
26. lekum &nbs p; : sizin için, size
27. in & nbsp;: eğer, şâyet, ise, keşke
28. kuntum &nb sp; : siz oldunuz
29. ta'lemûne : biliyorsunuz, bilirsiniz
eğer orucu tutamazsam birini doyuracağım bu fidyedir,yok
eğer tutarsam o zaman fidye vermeyeceğim bu benim için
hayırlı lakin o fidyeyi alacak olan için hayırsız..bu
nasıl iş anlamıyorum...
|
| Yukarı dön |
|
| |
prangasiz
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 11 mart 2010
Gönderilenler: 288
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BAKARA 187. Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak
size helâl kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de
onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize
kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi
bağışladı. Artık (ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve
Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın
beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden
(karanlığından) ayırt edilinceye kadar yeyin, için, sonra
akşama kadar orucu tamamlayın. Mescitlerde ibadete
çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin.
Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara
yaklaşmayın. İşte böylece Allah âyetlerini insanlara
açıklar. Umulur ki korunurlar.
BAKARA 188. Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle
yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından
bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları
hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine)
vermeyin.
Bu iki ayet arasında bir bağ gören var mı?
ne güzel oruçtan bahsediyorduk sonra birden iş hakimlere
geldi,ne güzel siyah beyaz ipliğe kadar yeyin için derken
ansızın hakimlere rüşvet vs vermeyin deniyor..
sonra 189 la oruç bahsi devam ederken bu sefer 190 dan
195 e kadar yine savaş bahsi vs anılmış..
bu kopukluk neden?emimin bir kopukluk yok..ama bizim bu
gelenekçiler yine hazırcılığa konmuş gibi
görünüyorlar..çünkü yorumların birbiriyle bağıntısı yok..
|
| Yukarı dön |
|
| |
hasakcay
Uzman Uye
Katılma Tarihi: 22 ocak 2008
Gönderilenler: 1236
|
| Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Aidid Safar da Allah’ın sözlerini yanlış tercüme ediyor.
Örneğin ŞEHRU RAMAZÂN ona göre görünen sıcak demek (manifest heat). Oysa MANIFEST sıfattır; ŞEHR ise isim.
Doğrusu,
ŞEHR: "dolunay"dır;
RAMAZÂN: kavurucu.
ŞEHRU RAMAZÂN: kavurucu dolunay.
KAVURUCU DOLUNAY 22 Hazirandan yani yaz dönencesinden sonraki 0-30 gün içinde belirir; yılın en sıcak dönemini başlattığı için bu ad ile anılıyor.
Tevbe 64, 81, 86, 124, 127’den anlaşıldığı üzere kavurucu dolunay gecesinde bazı özel ayetler inmiştir ki imanen kimin içten, kimin iki yüzlü olduğunu ortaya çıkarırlar.
Bakara 185: Kavurucu dolunaya tanık olanlarınız oruç tutsunlar… ki bu sizi
görev bilinciyle donatacak,
Allah’ı yüceltmeye özendirecek,
ve değerbilir yapacaktır.
Görev bilincine sahip olmanın, Allah’ı yüceltmenin ve değer bilmenin Tevbe sûresindeki ayetlerin konusuyla yakından ilgisi var.
*
Aidid Safar’a göre Bakara 187'de geçen ETİMMUL SİYÂME İLEL LEYL de "(Siyam)ı gece yerine getirin!" demekmiş. Oysa İLEL LEYL geceye kadar demek.
Allah’ın buyruğu:
Seherin ak ipini kara ipinden seçtiğiniz ana kadar yiyin için. Sonra "siyam"ı GECEYE KADAR tamam edin.
Aidid Safar Allah’ın buyruğunu fena halde çarpıtmış. Oysa "Arab Conspiracy against Islam" adlı e-kitabın yazarıdır. Orada Arapların İslamı fena halde çarpıttığını anlatır. İyi, güzel ... de bari kendisi çarpıtmasa ya.
Sevgi ile,
Hasan Akçay
__________________
hasanakcay.net
allahindini.net
|
| Yukarı dön |
|
| |
|
|
HABERLER
Etkin Konular
Kullanıcı Listesi
Yardım
Kayıt
Giriş
Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an'da İnanç Konuları
Konu: İslamı,yahudilikten ayırma zamanı
