Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 01 haziran 2010 Gönderilenler: 197
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
İslamin ekonomik olasi modelinde calismak var uretmek var paylasmak
var calisan ureten adaletlice paylasan birbirlerine borc verdiginde asla
faiz isletmeyen faizsiz bankasiz bir toplum biriktirmenin anlamsiz
oldugu bir toplum
Tum bu yonler aslinda Zeitgeist ekonomik sistemine benzese de adi
İslam. Ya insanlar Zeitgesti gercek islamdan aşirdilar veya insanin
akledebilmesi ve vicdani gelisti. Bilemiyorum. ilk islam kenti medine
baslangicta bu sisteme model olmustu
__________________ Ancak bir cehennem öğretebilir insana
Kırık ayaklarla cennete girilemeyeceğini...
Katılma Tarihi: 13 ocak 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar.
hayır l kuran hep aynıydı. oysa emevi dini bunu engelledi. elin gevuru tabiri nüsüklerine değilde. ne dediğine baktı kuranın her ne kadar çelişki arasalarda. bazı yönlerini benimsemek zorunda kaldılar.
digital sistemi bulan bilim adamı mepg sistemini. uzaydan yansıtmayı kuran dan bir ayet okuyarak buldu. şimdi uydu yayıncılığın bu ayet sayesinde. bu kadar ilerde.
onları sabaha karşı o korkunç ses yakaladı sanki orda dağa önce hiç yaşamadılar.
şimdi evlerimizde. uydu alıcıları. mepg video sıkıştırma sisteminin. yaklaşık 10 000 hetz ses içinde uzaya gidip geldiğini görüntü ile çalışıyor.
bizler okuduğumuz kurandan gafiliz. o öyle bir kitapki cahile alime yanlıya yansıza her insana hitap ediyor.
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Kıymetli dostlarım selamlar. HÜSEYİN-1975 kardeş,borçtan,faziden falan bahsetmişsin,bence Kur'ani iştirakiyye(ortaklık)ekonomi sisteminde borç diye bir şeyde olamaz,çünkü her ihtiyacını para vermeden alabildiğine göre haliyle borcada ihtiyacın olmayacaktır. sovyet ekonomi modeli nasıldı,bu eşitlik kuralları orada nasıl uygulanmıştı?aslında bunun da araştırılması lazım.onların bu konularda resmi tecrübeleri de vardır. politbüro eşitlik kurallarını nasıl çiğnemişti?halkın tepesinde niçin demoklesin kılıcı olma yoluna başvurmuştu.yasalarda onlara niçin daha fazla yetkiler verilmişti?yetki verici makamlar,zamanla bunların suistimal edilebileceğini niçin hesaba katmamışlardı? örneğin bu bizde de hep olmuştur.askeri sınıfa güvenlik gerkçeleriyle zamanında fazla yetkiler verilmişti.fakat zamanla onlarda bu işi suistimal etmeye başladılar,halkın bekçiliğinden daha ziyade rejimin bekçiliğine soyunarak batının ve natonun bekçiliğine soyundular bu minvalde balyoz vs.planlarla halkın tepesine balyoz vurmaya kalkıştılar,şükürler olsunki hükümet bunlara karşı dik durmayı başardı ve o tür suistimalcileri adaletin pençesine teslim etti. ihtiyaç denilince şu sorularda akla geliyor.herkesin zevkleri ve hayal dünyaları farklı olacağı için ihtiyaçları da farklı olacaktır,bu durumda birinin zevklerine uygun ihtiyaçları daha fazla,bir diğerininki daha az olabilir.bu denge nasıl sağlanacaktır?.Kamu otoritesinin bunu bir düzenleme ihtiyacı da ortaya çıkmıyor mu?aslında bunlar başlıbaşına araştırma konularıdır. Bu davaya inanan mümin kardeşlerimin bu tür sorulara cevaplarını araştırmaları lazımdır. bu durumlar muvacehesinde şu ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. 1-halk ve kamu görevlileri diye ayrı bir sınıf olmamalı,herkes yurttaştır,yurttaşlık haklarına ve sorumluluklarına sahiptir. 2-yasalar herkese eşit mesafede olmalıdır. 3-işlerin gördürülmesi,sistemin işlemesi için amir ve memura ihtiyaç olduğuna göre amirliğin hakları ve sorumluluklarını,onların yetkilerini suistimal edemeyecekleri şekilde bilim adamları tarafından onlarla ilgili yasalar hassasiyetle ve ilmi olarak oluşturulmalıdır,çünkü tarih boyunca yasaları en çok güçlü olanlar suistimal etmişlerdir. selamlar,sevgiler.
selamlar,kıymetli hanif dostlarım sizin için bu konularda zamanımın elverdiği oranlarda araştırmalarımı sürdürüyorum ve bu bulgularımı sizlerle paylaşıyorum.işte araştırmalarımdan bazı bulduklarım: bu konuda prof.dr.ismail özsoy güzel bir eser hazırlamış bu eserin adı''Sovyet Sisteminin Çöküşünden Tarihi ve Evrensel Dersler''.Bu eserin bazı yerlerinden alıntılar yapıyorum:
''Yeni Sovyet yönetimi ilk iş olarak bütün toprakları kamulaştırarak köylülere dağıtma yoluna gitmiştir.Bunu,Kasım 1917’de sanayide işçi denetiminin kurumlaştırılması takip etmiş,ticarette gizlilik ortadan kaldırılmıştır.Devlet Bankası’na el konularak tüm özel bankalar devletleştirilmiş,dış borçların ödenmesi reddedilmiştir (Kuyucuklu 1982: 285) (Nove 1978’den).1918’lerin başında işletmelerin devletleştirilmesine başlanmıştır.Çeka adlı gizli bir polis teşkilâtıyla tüm muhalifler etkisiz hale getirilerek,1917 ile 1923 yılları arasında 1 milyon 420 bin kişi öldürülmüştür.(Uludağ vd. 1992: 3). Çarlık yanlısı Beyaz Ordu ile Kızıl Ordu arasındaki iç savaşla durumun büsbütün ağırlaştığı dönemde Savaş Komünizmi adıyla,1918’de başlayıp 1921 yılına kadar süren ve devletin,şiddetli önlemlerle tüm gücü merkezde toplamaya çalıştığı bir politika uygulanmıştır.Yeni uygulamaların üretimde büyük düşüşlere yol açması üzerine zorunlu çalışma yükümlülüğü getirilmiş,Çalışmayana yiyecek yok’ ilkesi ve ‘ücretsiz cumartesi çalışmaları’ uygulaması başlamıştır. Ekonomiyi altüst eden Savaş Komünizmi’ni sürdürmenin Sovyet yönetimini tehlikeye sokması üzerine Mart 1921’de stratejik bir geri adım olarak Yeni Ekonomi Politikası (NEP:New Economic Policy) kabul edilmiştir.Köylülerden tahıl fazlasını zorla almak yerine,ürün biçiminde aynî bir vergi konulmuş;köklü bir geri dönüşle para sistemi ve piyasa ekonomisi geri getirilmiş;ticarî işletmeler nepmen denilen yeni işadamları sınıfına bırakılmıştır.Büyük ölçekli işletmeler ve doğal kaynaklarda kamu mülkiyeti korunmakla birlikte,kapitalist işletme tekniklerinden yararlanılmıştır (Kuyucuklu 1982: 290). NEP uygulamasıyla ekonomide kısa sürede belirgin bir iyileşme sağlanmış,en önemlisi, politik bir başarı olarak,Sovyet sistemi Batılı ülkeler tarafından tanınmıştır.Biraz rahat nefes alan Sovyet yönetimi, önemli sorunların çözümüne vakit bulmuş;onları analiz ederek,çözümler aramıştır.Dolayısıyla, 1921-1928 yılları arasındaki bu NEP dönemi,sosyalizm açısından bir miktar gerilemeye işaret etmekle birlikte,SSCB’de sosyalist bir modelin oluşumunu sağlayan bir dönem olmuştur.(Maillet 1983: 176). Stalin: 1924’te iktidara gelen İosif Stalin, 1928’den sonra tekrar sola dönüş hareketini başlatmış ve NEP’ten vazgeçilerek, köklü değişimler gerçekleştirilmeye başlanmıştır.İktisadî büyümenin diktatörlükle yürütüleceği bir döneme girilmiştir (Albertini 1990: 58). Sanayileşme hamlesinin gündeme gelmesiyle birlikte,merkezî denetimin aracı olarak planlama büyük önem kazanmıştır.Üretim hedefleri yükseltilmiş,ancak kaynak ve işgücü sıkıntısı baş gösterince tarım ve tüketim malları aleyhine ağır sanayiye öncelik verme yoluna gidilmiştir.Beş Yıllık Planlar genellikle öngördükleri hedeflerin gerisinde kalmakla birlikte, SSCB’yi bir sanayi ülkesine dönüştürmek suretiyle amacına ulaşmıştır. Toprakların kamulaştırılması, ürünü düşük fiyatla alıp tüketiciye yüksek fiyatla satarak ağır sanayiin finansmanını sağlamak gibi pragmatik bir amaçla gerçekleştirilmiştir. 1929’dan itibaren,özellikle 1930-33 yılları içerisinde tarım kesiminde hızla gerçekleştirilen bu kamu mülkiyeti,sosyalist sistemin kuruluşu yolunda atılmış en önemli adımlardan birini teşkil etmiştir.Sosyalizmin radikal politikalarla yerleştirilmeye çalışıldığı Stalin döneminde iki çeşit para kullanılmıştır.Birincisi tüketim malları satın almakta geçerli olmuş ve sadece fertler düzeyinde tedavül etmiştir. Tamamen kaydî nitelikteki ikinci para işletmeler düzeyinde geçerli olmuş ve ara ve nihâî malların alım-satımında kullanılmıştır. İki paranın varlığı, Sovyet planlamacılarına fiyatlarla rahatça oynama ve nakit akımını kontrol etme imkânını sağlamıştır.Üretim, plana göre yapılmış,talep artışına göre artma eğilimi göstermemiştir (Albertini 1990: 59, 68).Piyasalarda denge,fiyat politikalarıyla sağlanmadığından ekonominin arz-talep dengesi alt-üst edilmiştir. Bunun sonucu olarak,bazı mallarda arz fazlası (surplus) yaşanırken,bazı mallarda kıtlıklar (shortage) eksik olmamıştır.Bu vak’a hemen her malda Sovyet ekonomisinin kronik hastalığı haline gelmiştir.Stalin döneminde hayatın her alanında totaliter bir yapı hâkim olmuş,ferdin tamamıyla kolektif örgüte bağımlı olduğu bir sosyal doku ortaya çıkmıştır.Eğitimde sanayinin pratik ihtiyaçları öne çıkarılarak teknik ve meslekî okullara dönük bir politika benimsenmiştir.Kültürel faaliyetlerin parti teşkilâtının hizmetine girmesiyle kültür hayatı dar kalıplarla sınırlandırılmıştır.Bu dönemdeki sola dönüş,diplomatik sahada da dışa kapanmayı getirmiştir. 1934’e gelindiğinde sistem rayına oturmakla birlikte bu, tarihe Büyük Temizlik adıyla geçen ve muhalefetin tutuklama,toplu mahkeme, sürgün, tasfiye,idam cezası.. gibi yollarla saf dışı edilmesiyle gerçekleşmiştir. Milyonlarca insanın öldürüldüğü bu dönemde sanayileşme ve kolektivizasyonun uygulanması sırasında milyonlarca kişi de halk düşmanı ilân edilerek çalışma kamplarına gönderilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda Batıdan sağlanan kaynaklar SSCB’nin sanayileşmesinde itici rol oynamış ve bu yardımlar sayesinde SSCB savaştan ABD’ye rakip ikinci büyük güç olarak çıkmıştır.Ekim 1949’da ilk atom bombası patlatılmıştır.Ancak,ağır sanayi ve askerî teknolojideki bu gelişmeye karşılık,tüketim malları ve tarım için konmuş düşük hedefler bile gerçekleşmemiştir.Yüzyıl kadar önce Rusya,dünyanın en büyük tahıl ihracatçısı ülkelerden biri iken,1970’li yılların başından itibaren SSCB döneminde her yıl büyük ölçüde buğday ve mısır ithal etme zorunluluğu ortaya çıkmıştır.SSCB,dünyanın 2.büyük askerî gücüne sahip olduğu halde, Adolf Hitler’in deyişiyle,“Makine ve top yağı üreten,ancak tereyağı üretemeyen” bir harp devleti haline gelmiştir.Bu sonuç,1929’dan 1953’e kadar 24 yıllık dönemde toplam yatırım fonlarının % 20’si ulaştırmaya, % 7.5’i hafif sanayiye ayrılırken,% 71.5 gibi çok büyük bir kısmının ağır sanayiye tahsis edilmesiyle gerçekleşmiştir.Her türlü doğal zenginliğe,bol hammadde ve işgücüne sahip olan SSCB, devlet baskısı ile,bütün ekonomik potansiyelin sadece sanayileşme hedefine kanalize edilmesi,diğer ekonomik ve sosyal yatırımların göz ardı edilmesi ve 1936’dan 1950’ye kadar olan 14 yıllık dönemde işçilerin tatilsiz ve günde en az 12 saat çalıştırılmaları (Uludağ 1992: 8, 10, 19) sayesinde süper güç haline gelmiştir.Ancak halktaki direnişlerin terör, baskı ve büyük çapta temizlik hareketiyle bertaraf edilmesiyle elde edilen bu dengesiz,zorlamaya dayalı ve gayritabiî sanayileşme sonunda devlet,hasta adam haline gelecek ve hiç bir tedavi metodu bu hastayı ayağa kaldıramayacaktır.'' Kıymetli dostlarım,inşaallah tarihteki sovyet macerasını bir sonraki yorumumda devam ettireceğim.bu yazıları okuduktan sonra yukarıdaki yorumlarımdan birinde şöyle demiştim:''Kur'an sistemi,komünizminde kapitalizminde kötü özelliklerini içinde bulundurmayan bir sistemdir''demiştim.işte koskoca sovyet rejiminin nasıl rayından çıkıp insanlara zulüm makinesi haline getirildiğinin hayat hikayesini ismail özsoy beyefendinin eserinden tanıma imkanına sahip olduk.demekki sovyet üst tabakası,halkı önce eşitlik,hak.adalet diyerek peşlerine takmışlar daha sonrada onları köleleştirmişlerdir.hayal kırıklığına uğrayan halk artık bu sistemden kurtulmanın yollarını aramaya başlamış.bizim bu konularda aydınlanmamıza sebep olan ismail özsoy beyefendiye teşekkürlerimi bir borç bilirim. selamlar,sevgiler.
selamlar,kıymetli yorumcu arkadaşlar. sovyet sisteminin macerasını prof.dr.ismail özsoy'un eserinden alıntılayarak devam ediyorum: ''Kruşçev: Stalin’in ölümü üzerine 1953’te iktidarı ele geçiren Nikita Kruşçev,1 iddialı tarım projeleriyle konumunu güçlendirmiş,şiddet yöntemlerini eleştirerek Stalinizm’den arınma yollarına başvurmuştur.Stalin adı heryerden kaldırılmış ve ders kitapları yeniden yazılmıştır.Savaşların kaçınılmazlığı görüşünü terk ederek ‘Barış İçinde Bir Arada Yaşama’ tezini ortaya koymuştur.1961’de atılan bir adımla,Sovyet vatandaşının 1980’de, bir Amerikalı’nın 1960’da sahip olduğu hayat seviyesine ulaşması açık hedeflerden biri olmuştur (Albertini 1990: 74). Kruşçev’in projeleri kötü hasatların ve gıda sıkıntısının önüne geçemeyince,ekonomideki başarısızlık Kruşçev’in sonunu getirmiştir. Brejnev: Ekim 1964’te Kruşçev’in yerine geçen Leonid Brejnev döneminde üretim ve verimlik arttırılarak fert başına düşen gelir bakımından ABD’nin geçilmesi hedeflenmiş,ancak bu gerçekleşmemiştir (Uludağ 1992: 11-2).1965’ten sonra tarım ve sanayide merkezî denetimi gevşetme yönünde bazı reformlara girişilmiş,kolhoz 2 ve sovhozlara 3 aktarılan kaynaklar arttırılarak,ürünlerine verilen fiyatlar yükseltilmiş ve vergi yükleri azaltılmıştır.Bu önlemlerle tarımda nisbî bir iyileşme sağlanmış, sanayide teknolojileri yenilemeye yönelik bir program benimsenmiştir.İşletmelere karar mekanizmasında daha geniş söz hakkı tanınarak maddî teşviklere dayalı bir sistem geliştirilmiş,merkezî planlamada her sektörün sorumluluğu ilgili bakanlığa bırakılmıştır. Brejnev döneminde siyasî baskı ve kültürel denetim yoluna tekrar dönülmüş,bir Sovyet Milleti oluşturulmaya çalışılmış,Ruslaştırma amacıyla Ruslarla evlilik teşvik edilmiştir.Ancak bu politikanın istenilen sonucu vermediği görülmüştür.Meselâ,Türkmenistan’da Türkmen-Rus evliliklerinden doğan çocukların % 90’ının milliyetleri Türkmen olarak belirtilmiştir (Uludağ 1992:37) (Besmley 1977’den).Ayrıca,izlenen politikaların tersine,Müslümanların benlik duygularında,dillerinin birliği ve sayı güçlerinin yüksekliği inancında büyük gelişmeler görülmüştür. Otuzdan fazla etnik grubun yaşadığı Dağıstan’da da,bu ülke insanlarının etnik fark gözetmeksizin kendi aralarında evlilikler gerçekleştirdiği, Müslüman erkeklerden Rus kadınlarla evlenenlerin bulunmasına karşılık; dinî inançların tesiriyle Müslüman kadınlardan gayrimüslim erkeklerle evlenenlerin çok az sayıda olduğu gözlenmiştir.Batıya yetişmenin daha büyük öncelik taşıdığını gören Brejnev,1971’den sonra Batıya karşı sistemli bir yumuşama (detant) politikası uygulamaya başlamıştır.Bu politikayla birlikte Batıyla ticarî ilişkiler gelişirken,teknoloji ithalatı hız kazanmış,ekonomik büyüme hızı yükselmiştir.Geçmişe nisbetle kısmî refah artışıyla birlikte,SSCB’nin dış itibarı da yükselmiştir.Buna rağmen, bu dönemde de SSCB,aşırı istihdam,bütçe açıkları,genel ekonomik durgunluk,verim düşüklüğü.. gibi problemleri yaşamaktan kurtulamamıştır.Ayrıca Brejnev,halkı memnun eden bu nisbî başarılara karşılık,Afganistan’a askerî müdahalede bulunmak gibi ağır bir hata ile SSCB’nin sonunu hazırlayacak adımı da atmaktan geri kalmamıştır. Brejnev dönemi,Sovyet halkının yaklaşık 60 yıllık maddî-manevî ve sınırsız bir fedakârlıktan sonra,hem bu fedakârlıkların çok az bir karşılığı olan kısmî bir refahın yaşandığı hem yıkılışın adımının atıldığı,yani zirveye varış ile geri dönüşün başladığı bir dönem olmuştur.Ancak bu zirvenin ideal bir zirve değil,sosyalist refahın ulaşabileceği son merhale olduğunu belirtmek gerekir. Andropov ve Çernenko: Brejnev’den sonra 1982’de yönetime gelen KGB şefi Yuri Andropov,yolsuzluklarla mücadele kampanyası başlatmış,ancak ekonominin çöküş dönemine girdiği ilk kez Andropov zamanında ortaya çıkmıştır.Sistemin iktisadî başarısızlığına sebep olan kalite ve verim düşüklüğüne4 çare arayan Andropov’un işgücünün verimini arttırma tedbirleri başarılı olamamış;işletme yöneticilerini,rüşvete alışmış fertler olarak gören işçiler,onların üretimi arttırıcı yöntemlerine uymamışlardır (Uludağ 1992: 11-2). Andropov’un 1984’te ölmesinden sonra yerine geçen Konstantin Çernenko,sistemde kusur bulmaması ve reformlara kapalı olması sebebiyle Andropov’un reformlarını askıya almıştır.''eserden alıntı burada sona ermiştir. Daha sonrada gorbaçov dönemi başlıyorki zaten içeriden çürümüş olan sistemi gorbaçov resmen ortadan kaldırmış oldu. şimdi kısaca özetlersek bu sovyet komünizminin yıkılış sebeplerinin başlıcaları şunlar oluyor.Bunlar aynı zamanda Kur'andaki hayat ilkelerinede zıt düşen şeylerdir. 1-toprak reformu her ne kadar doğru bir uygulama isede hükümetlerin ağır sanayiiye önem verip tarımsal desteği düşük tutması dengeyi bozmuştur.bu konuda da eşitlik gözardı edilmiştir. 2-insanlar adeta devletin veya politbüronun köleleri olarak görülmüş zorla çalıştırılmışlar hemde insanın tahammül sınırlarını aşar şekilde 12 saat çalıştırılmıştır.halbuki insanların eğlenmeye de dinlenmeye de ihtiyaçları vardır.normal çalışma süresi bilimsel olarak da bu böyledirki bu normal saat 8 saattir.yeterli istirahati yapamamış insanların zaten verimsiz çalışacağı başından bellidir.demekki rus yöneticileri bilime de aykırı davranmışlardır. 3-tek tip bir rejim ve tek tip insan yetiştirme baskıları insan tabiatınada aykırıdırki komünist rejim,kendileri gibi düşünmeyen siyasal düşüncelere karşı da baskı rejimi haline gelmiştir. 4-sovyet rejimi dine de büyük baskılar yapmış,adeta ateist bir nesil yetiştirmiştir.hurafeci dine ise müsamahalı davranmış gerçek hanif dini hareketlere ise baskıcı yaklaşmıştır.böylece toplumda ahlaki değerler unutulmuş,bunun yerine rüşvet,haksızlıklar,alkolizm,ayrımcılık,yalancılık,hırsızlık gibi pislikler yaygınlık kazanmaya başlamıştır. başka yorumlarınızı ve katkılarınızı da birazda sizden duymak istiyorum. eserinden alıntı yaptığım prof.dr.ismail özsoy beyefendiye de teşekkürlerimi sunuyorum. selamlar,sevgiler.
açıkçası bende eliaçıkın makalelerinden etkilenerek ekonomik eşitliğin allahın muradı olduğunu düşünmeye başlamıştım...
ama içimde bunun nasıl olabileceği konusunda şüpheler taşıyordum ve bunu da nefsimin eşit olmamayı istememesine bağlıyordum...
yani iyi olan bir şey nefse ağır gelir diye biliyoruz ya...
günahlar hoşa gider sevablar nefse zor gelir...
eşitlik de bu yüzden bize ağır geliyor heralde diyordum...
ama bazılarının dedikleri e doğru geliyordu...
adam akşama kadar tarlada ter döksün taş taşısın sulasın sürsün ...
hasat mevsimi gelince öte taraftan yan gelip yatana da eşit ürün verilsin...
bu da doğru gibi gelmiyor...
vicdan eğer doğruyu eğeriyi ayırdedebiliyorsa vicdani olanı tesbit etmek bulmak uygulamak görevimiz...
ben hayat mücadelesini şuna benzetiyorum...
bir uçurumdan hepimiz zorla tırmanıyoruz...
zar zor binbir güçle uçurumu çıkıyoruz...
hatta bazıları aşağı düşüyor ölüyor yaralanıyor...
böyle bir ölüm kalım mücadelesi ile tepeye çıkınca bir de ne görelim...
bir sürü insan yiyor içiyor eğleniyor geziyor tozuyor...
o zaman bir haykırmak geliyor içimizden...
ey insanfsız inasanlar ...
buradaki tırmanmaya çalışan insanları da önce kurtarsanız ya...
her an biri ikisi aşağı düşüp ölüyor parçalanıyor...
ne biçim insansınız...
herkes tırmanıp kurtulsun ondan sonra ister gezin ister tozun eğlenin...
ama önce herkes kurtulsun...
herkes kurtulmadan önce herkes sorumludur...
herkes kurtulduktan sonra isteyen zengin olsun isteyen orta halli...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Mutlak eşitlik diye birşey yoktur. Eşitlik Zulümdür. Eşitlik isteyenler Sünnetullahı anlamış değildir. Eşitlik Durgunluk-Statiko-demektir. Durgunluk ise Sistemde istenmeyen birşeydir.
O ki sizi yeryüzünün mirasçıları kıldı, ve size
verdikleriyle sizi sınamak için kiminizi kiminize derecelerle üstün kıldı.
Rabbin çabuk sonuçlandırandır. Bağışlayandır, Rahimdir.
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Katılma Tarihi: 13 ocak 2010 Yer: Turkiye Gönderilenler: 288
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
selamlar.
eşitlik hayali kuranlar. aslında. isyandalar. oysa dünyanın bir yeri kış iken diğer yeri yaz. bir yeri gece iken diğeri gündüz.
ama eşitlik hayali kuranlar. her yaz heryer gündüz olmasını istiyor..
ve ya meleke olursunuz yada ebedilerden işte düşüncenin özü. meleke olma. istekleri ile dünyayı istediği şekle sokma..
bu gün zülmün hüküm sürdüğü yerlerin bütün ortak getirisi eşitlik gelmesi..
meleke olmak malik olmakdan geçer. malik oldunmu meleke olursun. dağa önce programlamadığın içini bilmediğin. olayları kendi aklınca eşitlemeye kalkarsın.
yer yüzünde fesat çıkaracak kan dökecek birini halife kılıyorsun.
demek meleke de olsan işin iç yüzünü bilemiyorsun. neden sonuç ilişkisinden allahın sana yüklediği. bilinçden görüş üretip. aklınca. fikir sunuyorsun.
oysa kuran karışma neden olma sana kalmadı. yada sen nekadar acıyorsun. gibi telkinlerle insanları allaha teslimiyete çağırıyor.
insan kendini yeter sanar. ve tuğyan eder. evet yeterlilik. içinde insan. malik olmuş insan meleke olurda. kan dökmek ve diğerlerini. engelleme ye çalışır. düzeni bozar.
yaşamın bütün teması bu kendin ihtiyaç sahibi iken meleke olmaya gerek yok. mülkü gasp edipte eşitlik sağlamaya gerek yok. bütün kötülüklerin ana amacı bu kendi aklınca eşitlik ilkeleri getirmek.
bir yumurta 20milyar sperm. ey insan nerde eşitlik. bir tanesi var diğerlerine yok. yok hayır ben 20 milyarına birden yumurta isterim.
__________________ ben yanlız kendimi kurana adadım.
Değerli kardeşim takva, Ne güzel yazmışsınız...Görüşlerinizde değişiklik mi oldu? Ben sizi Eşitlikten yana biliyordum... Hani biraz Eliaçık hocanın ekolünde...Biraz Sosyalizm biraz Kuran..., Yanlış hatırlıyor da olabilirim.Ayrıca hiçbirşey SABİT kalmaz ve Düşüncesini değiştirenler benim gözümde değerlidir.
Bize gelenek ne öğretti biliyormusunuz? SABİT FİKİRLİLİĞİ...bir meziyet gibi sundular bize...
Oysa etrafımıza baktığımızda Sabit duran hiç birşey olmadığını gördük.
Sabit duranların çürdüğünü gördük...her ne kadar zaman bizden gizlemeye çalışsada.
selam ile...
__________________ Haşr -10
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi inananlara karşı kin beslemekten koru.
Rabbimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin,"
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma