Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Arkadaşlar ana baba sağ iken evlaklık alınan çocuğun ya da çocukların nüfusa geçirilemeyeceğinihangi kanıta dayanarak söylüyorsunuz?
Biz onları nüfusumuza geçirip ana babasıyla bağlarını koparmadığımızda ayetlere zaten ters düşmeyiz ki! Yasal olarak benım maddi imkanlarından yararlanması(sigorta, sağlık hizmetleri ..vb.) için bu gerekli suan toplumda neden önumuze gereksiz bariyerler koyuyoruz ki? Asılında burada temel olan Kuran'ın bunu yasaklayan bir ayeti var mı? Varsa zaten kimseye söz düşmez Allah'tan başka!
Saygıyla....
Selam Cesur,
Gereksiz bariyerleri koyan bizler değiliz bu ülkenin sosyo-ekonomik durumu.Devletin belli alanlarda başarısız olması ve gerekli reformları yapamaması.
Şu konuyu Avrupa içersinde yapsaydık eminim hiçbirimiz konunun çocuğun miras hakkı,sağlık hizmetlerinden yararlanma vs gibi boyutlarına takılmayacaktık ve gerçek anlamda Kur'an konuşulacaktı.
İnsanların ve yönetimlerin hataları yüzünden Kur'anı cezalandıramayız.Kur'an hükmeder ama asla zalimce değil hep insanın yararına iyiliğine olacak biçimde.Yaşadığımız toplumda Allah'ın ayetlerinin uygulanması engelleniyorsa yada mümkün değilse yapılacak şey Allahtan af dileyip,dilimizle,kalbimizle doğruları söyleyip mecburi koşullarda kanunlarıyla emri altında bulunduğumuz devletimizin uygulamalarını sürdüreceğiz.
Ancak evlat edinme konusunda hiç bir kimsenin evcilik oynama adına evlat edinme hakkı yoktur! bakamayacağı çocuğu evlat edinmemelisiniz kaldı ki belki de Allah sırf bu yüzden o çifte çocuk sahibi olmayı nasip etmemiştir.Evlat edinmenin bana göre anlamı toplumda bir kenara atılmış yardıma ihtiyacı olan birini topluma kazandırmak yine söylüyorum evcilik oynamak yada annelik babalık güdüsünü tatmin etmek demek değil!
Nisa suresinin 23. ayetiyle, kesin yasaklanan süt anne ve süt kardeş evliliğinin ahlaki, tıbbi,sosyal boyutları nelerdir.Ayette bu konu açık seçik belirtildiği halde neden sadece bu konuyu anlatan spesifik dini, tıbbi, sosyolojik kitap yok...
Sutanne ile evlenme konusuna bence söylencek çok bir şey yok,çunku yaratılışa ters bir fiil eşcinsel evlilik gıbı,bir erkeğin sütannesıyle evlenmesi daha önce ona annne gıbı davranıp sut vermiş bır kadınla.Kuran mucadile 2 ayette erkekleri kadınlarını anneleri gıbı zınhar ettıklerınden dolayı kınıyor,Allah bunun sözune bile karşı(anam avradım olsun) ,bızım toplumuzdada kullanılır.
Sutkardeş evliliği ise özellikle anne için çünkü o ıkı çocuk onun gözunde kardeştır,helede çocuklar buyurken de kardeş gıbı buyumuşlerse,bırde o zamanlar sutkardeş ev halınden sayılır ve sutanneyı görmek için sık ziyaret edılırdı,bunlar saygı için önemlıydı,ev halınden sayılan kışıye ise ev halınden baska kımse aynı sutu emıp aynı annenın kokusunu bebekken emzırme esnasında duymuş ve bağ oluşturmuşsa nıkah duşmez.
Sutannelık uygulaması kaybolmak üzeredır,belkı Arabıstan da varsa bıle Turkıyede bu konuda kıtap bulunması zor.Bildığınız gıbı populerlığını kaybeden konular yazarlar ve arastırmacılar ve kıtapevlerı için çekıcı ve tıcarı degıldır.
'Sutanne ile evlenme konusuna bence söylencek çok bir şey yok' diyorsunuz.Nisa suresinin 23. ayetiyle Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz.. diye devam ediyor.Yukarda sayılan lar hep kan bağı ve haram edilmiş ,süt anne ve süt kardeş de kan bağı yok ama onlar da haram edilmiş . Kan bağı haram , süt bağı da haram ise burada bize anlatılmak istenilen bir hikmet yokmu? Sizin söylediğiniz gibi bir çocuğn süt annesi varsa o anne ile evlenmek yasak , o annenin çocuğu ile de evlenmek yasak. Ayetle anlatılmak istenen bu kadar basit olabilir mi?
Evlatlık almak ancak bir çocuğu himaye altına alıp ona bakmak, yetiştirmek, kol kanat germek, ölmeden ona mal bağışlamak... mânasında olur. Çocuğun kendi ana babası ile soy ilişkisini keserek kendi kütüğüne kaydettirmek vemirasçı kılmak mânasında evlat edinmek caiz değildir. ... Himaye altına alınan, aile içinde bakılan, yetiştirilen çocuk (nikah düşmeyecek kadar) yakın akraba değilse yabancıdır, namahremdir. Erkek veya kız olma durumuna göre ev içinde örtünme, başbaşa kalmama, dokunmama gibi sınırlara riayet edilmesi gerekir.
Kuran Hükümleri bölümündeki "Ahzab suresi, ceviri ve yorum" sayfa 2'den:
(2.4) Biyolojik evlat ne ise
--mahremiyet açısından--
himaye altına alınan odur
Şu iddiaya bakın:
Himaye altına alınan, aile içinde bakılan, yetiştirilen çocuk (nikah düşmeyecek kadar) yakın akraba değilse yabancıdır, namahremdir. Erkek veya kız olma durumuna göre ev içinde örtünme, başbaşa kalmama, dokunmama gibi sınırlara riayet edilmesi gerekir. (H Karaman) http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00102.htm
Hayır! Mahremlik-namahremlik, ziynetler, avret... açısından özevladınız ile himayeniz altına aldıklarınız arasında hiç bir fark yok.
Kimsesiz garibanlara zulmetmenin bahanesi olan bu "Fark var!" iddiası tesettür dininin uydurmasıdır. Allah'ın dininde yok o zulüm.
Avret kelimesi 24:58'de geçiyor:
İnananlar! Ant içip sahip çıktıklarınız ve yaşına ermemiş olanlarınız üç vakitte odanıza izinle girsinler: sabah salâtından önce, giysilerinizi çıkardığınız öğlen vakti ve akşam salâtından sonra. Bunlar sizin üç avret vaktinizdir. Bunun dışında onlar için de sizin için de sakınca yok; bir arada olabilirsiniz. Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor. Bilir O, bilgedir.
Buradaki "avret"in vücut olduğu kesin çünkü giysilerinizi çıkardığınız vakit ortaya çıkıyor: hıyne tedaûne siyâb eküm.
24:58'de o yüzden özçocuklarınız ile ant içip sahip çıktıklarınız aynıdır: ikisi de izin alacak; avret yerleriniz ikisine de yasaktır.
Avret Ahzab 13'te de geçiyor:
Bazıları "Evlerimiz tehlikeye açık (avretun)" deyip izin istiyordu. Oysa hiç te açık değildi. Kaçmak istiyorlardı.
"Avret"in burada tehlikeye açık anlamına geldiği kesin. Münafıklar savaştan kaçmak için "Evlerimiz tehlikeye açık," diyorlar -inne büyûtena avretün. Savaşmak için uzaklaşırlarsa evleri yağma edilecekmiş.
24:31'deki "avret"e gelince:
İnanan kadınlar kendiliğinden görünenler dışındaki ziynetlerini (kimseye) açmasınlar. Ama şunlara başka: kadınların ant içip sahip çıktıkları, kadınlara bağlı ihtiyaçsız erkekler, kadın avretinden anlamıyan çocuklar...
Buradaki avretin ziynetler anlamına geldiği kesin. Bu konuda görüş birliği tam. Görüş ayrılığı, "ziynetler"in ne anlama geldiğinde.
Tesettürcü ulemaya göre ziynetler, ziynet yerleridir; yani ziynetlerin takıldığı yerler: kolyenin takıldığı yer olan gerdan, zincirin takıldığı yer olan memeler, halhalın takıldığı yer olan ayak bilekleri...
Ama bu mümkün değil. Çünkü ziynetlerinizi açıp göstereceğiniz kimseler arasında ma meleket eyman üküm var. Kim onlar? Aslında ant içip sahip çıktıklarınız. Ama beşerî şeriatçı ulemaya göre ellerinizin altında bulunan (köleler)miş onlar. Ve size mahrem imişler. Tıpkı erkek kardeşiniz ve babanız gibi.
Tesettürlü hanımlar! Açar mısınız memelerinizi erkek kölenize?
Ulema bu imkansızlığı gidermek için kölelerin iğdiş edilmiş ya da şehvetinden emin olduğunu varsayar (Bkz. Bursevî). Aslında Allah'ın sözlerinde öyle bir kayıt yok. Ama hadi öyledir diyelim.
Tesettürlü kardeşlerimize sordum: İğdiş edilmiş kölenize avret olduğuna inandığınız başınızı, memelerinizi açar mısınız?
Cevap:
Hayır! Çünkü önemli olan onun bana nasıl baktığı değil, benim ona nasıl baktığımdır.
Anladınız mı? Kardeşimiz, iğdiş köleyi seksî bulabileceğini söylüyor. Hattâ onunla evlenebileceğini... Koynuna girecek iğdiş kölenin. Onunla aşk oyunları yapacak. Kölesinin orasını burasını okşayacak. Ve kölesine emredecek: "Öp beni, sık beni!" Orgazm oluncaya kadar.
Osmanlı sarayında iğdiş harem ağaları ile erkeksizlikten imanı gevremiş hanımlar arasında bu tür seks ilişkileri yaşanmadı mı dersiniz? Emin misiniz?
O halde 24:31'deki avretle eşanlamlı olan ziynetler, ziynetlerin yerlerio-la-maz. Ziynetlerin kendileridir onlar. Kolye, zincir, halhal... Ve avret tehlikeye açık demek, tıpkı Ahzab 13'teki gibi: evlerimiz tehlikeye açık -inne büyûtena avretün.
İnanan bir kadın olarak güvendiğiniz kimselere, örneğin kölenize ve size bağlı ihtiyaçsız erkekler olan işçilerinize açabilirsiniz altın zincirinizi. Hattâ o zincir, işçilerinizin size aldığı doğum günü armağanı ise açmak zorundasınız. Yoksa "Beğenmedi," derler; kendilerini aşağılanmış hissederler.
Ama memelerinizi kocanızdan başka hiç kimseye açamazsınız.
İşçilerinize açamazsınız; ant içip sahip çıktığınız (ma meleket eyman üküm)e yani himayeniz altına aldığınız çocuklara açamazsınız; emme yaşını geçmiş biyolojik evladınıza, yaşına ermemiş olsalar bile, açamazsınız.
Allah'ın dininde tesettür yok. İnanan kadınlar özgürdür; ister başaçık olurlar ister başörtülü. Ama tesettür dinine bağlanıp "Başörtüsü Allah'ın emri!" derlerse "Köle, sahibesinin her yerine bakabilir," diyen tesettürcü ulemaya uyup memelerini işçilerine açacaklar; (iğdiş) köleleriyle sevişecekler.
Ve kendileriyle ant içip sahip çıktıkları kimsesiz evlatlarının arasına harem-selamlık denen duvarı örecekler; dışlayacaklar o garibanları; zulme uğratacaklar.
Hasan Akçayın bu yazısına katılıyorum bende sıze evlatlık ve namahremlik konusunda evlatlıkların normal evlattan ayrılmayacağını Allahın ev adabıyla ile ilgili 24:58 deki ayetteki istenene uymanın yeterlı olacağını yazmıştım.Sağolsun o konuyu örnekleyerek ve örtunme mevzusuna gırerek dahada açmış.
Ben sizin sorunuzu yanıtlamak istiyorum.Daha önceki bir yazımdada belirtttığım gıbı her annenın sütünde kendıne özgu proteinler ve enzımler olabilir,hatta bebek anneyı kokusundan tanır ve ölene kadar bu gıder,hem anne hem bebek için,bu yönüyle sütanne ile çocuk arasındada bır bağ doğar.Diğer bir sebebse sosyolojık olabilir,oda eskıden sütanneye buyuk bır saygı vardı,anne yarısıydı,ölene kadar evi zıyaret edılır,irtıbat koparılmaz,ev halınden sayılırdı.Yani çocuk sutannesının evını zıyaret eder,normal bır evladı gıbı,görevlerını yerıne getırır ıhtıyacını sorar,onun ev halkından sayılır öyle davranırdı.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma