HANiFDOSTLAR.NET

 

Kuran Müslümanı
 

(Şahıs odaklı din anlayışından Allah odaklı din anlayışına...)

Ana Sayfa Hanif Mumin  Iste Kuran Kurandaki Din  Kur'an Yolu  Meal Dinle Sohbet Odasi Hanifler E- Kitaplik Kütüb-i Sitte ?  ingilizce Site Kuran islami Aliaksoy Org  Hasanakcay Net Tebyin-ül Kur'an Önerdiğimiz Siteler Bize Ulasin

 

- Konulara Göre Fihrist

- Saçma Hadisler

- Hadislerin-Sünnetin İncelemesi

- Haniflikle İlgili Sorular Cevaplar

- Misakın Elçisi Kim?

- Kuranda Namaz/Salat

- Onaylayan Nebi

- Kuranda Namaz/Salat

- Enbiya 104

- Kuranda Yeminler

- Adem Hakkında Sorular

- Ganimetleri Resulün Eline Nasıl Vereceğiz?

- Allahın ındinde YIL ve DOLUNAYLAR

- Abese ve Tevella

- Hadisçilerce Tahrif Edilen Ayetler

- Mübarek Yer, Mübarek Vakit

- Arkadaş Peygamber

- Kuranın İndirilişinden Günümüze Gelişi

- Bir Türban Sorusu

- Kuran ve Bize Öğretilenlerin Farkı

- Namazın Kılınışı

- Hadislere Göre Namaz

- Kuranda Salat Namaz mıdır?

- Kuran Yetmez Diyen Uydurukçular

- Bizler Hanif Dostlarız

- Sahih Hadis mi İstersiniz?

- Hakkı Yılmaz'ın Tebyin Çalışması

- Kur'anı Anlamada Metodoloji

- Tarikatçıların Çarpıttığı Birkaç Ayet

- Nasıl Kur'an Okuyalım?

- Kur'anı Kerim Nedir?

- Kur'anda Oruç

- Allah'sız Bir Din ve Allah'sız Bir Kur'an İnancı

- Kuransız Bir İslam Anlayışı ve Müşrikleşme

- Meal Çalışmasına Davet

- Allah Şahit Olarak Kafi Değil mi?

- Doğru Hadisleri Ne Yapacağız?

- Kur'andaki Muhammed ve Peygamberlerin Misyonu

- Mahrem, Avret, Ziynet

- Nur Suresi Çeviri-Yorum

- Cilbab

- Resule İtaat Ne Demektir?

- Hadis Kalburcuları ve Kalburları

- Kur'anı Kerim'in İndiriliş Gayesi

- Kur'anda Amellere Karşı Cahili Yaklaşım

- İslamdışı İnanışlara Kur'andan Örnekler

- Biri Şu Haram Üretim Tesislerini Kapatsın

- Tasavvufta İslam Var mı?

- İslamda Delil Sorunu

- Kurban Kesmek

- İlahi Hitabın Serüveni

- Ecel Nedir?

- Şirk, İşrak, Müşrik, Müşareke, Müşterik

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Peygamberlere Karşı Rabbani Yaklaşımlar

- Salat-ı Tefriciye yada Zikri Çarpıtmaya Bir Örnek

- Mucize Nedir?

- Ayrılıkların Nedenleri

- Sıfır Hata veya Kur'an

- Haniflik Nedir?

- Rabıta İle Şeyhlere Tapanlar

- Hadis Zindanının Mezhepçi Mahkumları

- İslam Dininin Öğrenilmesinde Kaynak Sorunu

- Fasık ve Münafıkların Genel Tanımlaması

- Hadisler, Hıristiyanlık ve Selman Rüştü

- Kur'anı kerim'in İndiriliş Gayesi

- Müstekbirlere Karşı Cahili Yaklaşım

- Halis-Hanif İslam

- Kur'anda Şefaat

- Fuhuş Tellalı Tefsirciler

- Hayızlıyken Neden Namaz Kılınmasın?

- Cebrail, Vahiy, Melek

- Dindarlıkta Müşrikleşme Temayülü

- Büyü Yapan ve Yaptıranlar

- Yaratılış, Adem, Havva

- Kur'an Yerel mi, Evrensel mi?

- Reform Dinde mi, Dindarlıkta mı?

- Ne Mutlu Tağutu Olmayanlara

- Peygambere Saygı(?)

- Hadislere Kanıt Diye Gösterilen Ayetler

- Allah Nazara Karışmadı mı?

- Kur'anı Kerimle Amel Etmek Mümkün mü?

- Kur'anda İnkar Edenlerin Vasıfları

- Müminlerin Vasıfları

- Allah'ın Vasıfları

- Kur'anın Vasıfları

- Dine Karşı Cahili Yaklaşımlar

- Kur'an Merkezli Din

- İrin Küpü Patladı; Mevlana

- Hurafe ve Bidatlar

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Hz. İsa'nın Ölümü

- Allah'ın Mesajının Adı: Kelamullah

- Allah'ın Resule Uyarıları

- Kur'ana Göre Tenkit ve Eleştiri Nasıl Olmalı?

- Kur'anda Sevgi

- Sofuların Devlet Desteğiyle Desteklenmesi

- Hans Von Aiberg Aldatmacası

- Kabir Azabı Safsatası

- Kur'an Kıssalarının Önemi; Masal Değiller

- Kur'anda Toplumsal Sünnetler

- Tefsirde İsrailiyyat

- Kardeş Evliliği Olmadan Çoğalma

- Hans Von Aiberg Tutuklandı

- Kur'anda Tevbe Kavramı

- Yaşar Nuri Öztürk'ün Yorumuyla Namaz

- Karadelikler; Bir Büyük Yemin

- Mezhepçilerin Ümmi Açmazı

- Kabe Nedir? Mekkede midir, Kudüste mi?

- Kur'anda Ruh Kavramı

- Kur'anda Nefs Kavramı

- Amin Kavramı ve Putperestlik

- Diyanet İşleri Başkanlığının Sitemize Cevabına Cevaplar

- Resul ve Nebi -1

- Resul ve Nebi -2

- Sapık Bir Fırka: Hansçılar

- Cihad mı, Çapulculuk mu?

- Kur'an Deyip Namazı Yok Sayanlar

- Cennete Sadece Müslümanlar mı Girecek?

- Kur'anda El Kesme Cezası var mı?

- Nazar veya Göz Değmesi Var mı?

- Şehadet Getir, Münafık(?) Ol

- Kur'anda Eleştiri Metodu

- Hacc Mekkede mi, Bekkede mi?

- İslami Tebliğde Kur'an Metodu

- Saptırılan Kavram: Mekruh

- Kur'anda Cuma Namazı var mı?

- Of Be Kader, Allah mı Suçlu Yoksa Biz mi?

- Kader Açısından Cebir ve İhtiyar

- Baban Peygamber Olsa Ne Yazar

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Vahdet-i Vücud, Şirkin Alası

- Tasavvufi Bilginin Kaynağı Vahiy mi?

- İslam'da Resullük Son Bulmuştur

- Teveffi Kelimesi ve Arap Dili

- Tasavvuf Üzerine Düşünceler

- Nefis Mertebelerinin İç Yüzü

- Allah Rızası Anonim Şirketi; Tarikatlar

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -1

- Tasavvuf ve Eşcinsellik -2

- Nakşi Şeyhi Allah'ın Avukatı mı?

- Kur'anda "ve+la" Öbeği

- Putlar ve Tapanlar

- Son Peygamberimizin Okuma Yazması

- Mesih ve çarpıtılan Bir Ayet

- Hac İzlenimleri

- "Üzerinde 19 var" da Son Nokta

- Secde Emri

- Kur'andaki Hac

- Aracıların Gaybı Bildiği İnancı

- Tarikatçı - Müşrik Karşılaştırması

- Gazali'nin Kadına Bakışı

- Kur'anda Kadına Verilen Önem

- Başörtüsü Allah'ın Emri Değil

- Başörtüsü Takmak Kur'anda Var mı?

- Kur'anda Kadın Dövmek Var mı?

- Cariye, Köle; Utanmaz Mealciler

- Kadına Yönelik Şiddet

- Sünnet Edilen Kızın Öyküsü

- Erkekçe ve Kadınca Meal Konusu, Nebe 33. Ayet

- Harem - Selamlık Kimin Emri?

- Zina, Evlilik ve Örtünme Adabı

- Cariyeleri Aç, Hür Kadınları Kapat (!)

- Çok Eşliliği Yasaklayan Ayetler

- Kur'ana Göre Evlilik Hukuku

- 2 Kadın = 1 Erkek, Uydurma mı?

- Danimarkalı mı Sapık, Buhari mi?

- Ebu Hanife, Cariyenin Avreti

- Nisa 25, Hür Kadın ve Fahişe İfadesi

- Maymunların Hadisi ve Recm Vahşeti

- Hz. Muhammed'in Tebliği

- Peygamberi Tanrılaştırma

- Angarya Haline Getirilen İbadet

- Buhari'nin Hadislerini Buhari Yazmamıştır

- Hadis ve Sünnet Gerçeği

- Uydurma Hadisler, İslamın Kara Boyası

- Hadisler Dinin kaynağı Olamaz

- Uydurmaların Sınırı Yok; Şeytan Geyiği

- Beşeri Hükümler Neden Kutsal Oluyor?

- Hadis - Kur'an Çelişkisi

- Kur'anda/Dinde Olanlar ve Olmayanlar

- Cehennem'den Çıkış Yok

- Kur'anda Tağut

- Ebu Hureyre Gerçekte Kimdir?

- Hadis - Mantık Çelişkileri

- Kurban ve Kurban Bayramı Nereden Geliyor?

- Hadislere Göre Kur'an Eksiktir

- Bildiri: İslam Anlayışında Reform

- Arapça mı, Arap Saçı mı?

- Koca mı Üstün, Allah mı?

- Esbab-ı Nüzül Komedi Hadisleri

- İşte Geleneğin Dini

- Ulul Emir İle Kim Kastediliyor?

- Kul Hakkı

- Yezidi Bir Gelenek: Aşure Tatlısı

- Hz. İbrahim'den Asrımıza Dersler

- Taklitçiliğin Boyutları

- Seb-ul Mesani Nedir?

- Kelle Sayılarak Gerçek Bulmak

- Kıyamet - Mahşer Günü ve Sonrası

- Kur'anda Namaz Vakitleri

- Kur'anda Cuma Konusu

- Salih Olmak Yetmez

- Hudeybiye Anlaşması Uydurma mı?

- Kitap Yüklü Eşekler

- Kur'andaki Hac

- Hz. Nuh'un Oğlu Kimdi? İftira mı?

- Ruhun Ağırlığına Başka Bakış

- Hz. İbrahim Yalancı Değildi

- İncil'de Kadına Bakış

- Şirkin Büyüğü Küçüğü Olur mu?

- Kur'andaki Abdest ve Hijyen

- Din de Bir Araçtır

- Kur'an Okumanın Zararları

- Kur'anda Dua Ayetleri

- Kur'anda Tarih Kavramı ve Bilinci

- Şekilsel Secde Kur'anda Yok mu?

- Salat ve salatı İkame

- Kur'andaki Emr Kavramı Üzerine

- Dindar İnsanlar Şirk Koşar

- Alak Suresinin İlk Beş Ayeti

- Men Arefe'nin Çözümü

- Kur'andaki Av Yasağı

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Kur'anda İnsan Hukuku

- Din Büyüklerini Tanrılaştırma

- Allah'a ve Muhammed'e Değil

- Kur'andaki Örnek Tevekkül

- Şekilsel Rüku Kur'anda Yok mu?

- Hz. İbrahim Kuşları Kesti mi?

- Ehli Sünnet Dininin Anayasası

- İnsan Allah'ın Halifesi mi?

- Kur'an Üzerinde Düşünmek

- Şirkin Kuyusuna Düşenlere Uyarılar

- Kur'an Ölülere Okunmak İçin mi İndirildi?

- Ayda Okunan Kur'an Masalı

- Hz. İbrahim, Safa ve Merve Masal mı?

- "Haç"er-ul Esved (!)

- Mevlana Sahte Bir Peygamber Değil mi?

- Tasavvufun Tanrısı İki Zıttır

- Kur'andaki Tasavvuf: Teveccüh

- Önce Batıl ve Hurafe İle Savaşalım

- Resuller Haram Kılamaz mı?

- Elçi Muhammed ile İnsan Muhammed'in Farkı

- Tarikatlarda Aracılar Rezaleti

- Nur Suresi 31. Ayet Nasıl Çarpıtılıyor?

- Sırat Kıldan İnce, Kılıçtan Keskin mi?

- Kur'anda Zalimler

- Bütün Mehdileri Çöpe Atıyoruz

- Kur'ana Göre Ramazan Ayı ve Haram Aylar

- Tasavvufçuların İlahı; Varlık ve Yokluk

- Tasavvufçuların Küçük Putları

- Sünnet Etmek yaratılışı Değiştirmedir

- Son Peygamberimizin Mektupları

- Fıtrat ve Namaz Vakitleri

- Mescid-i Aksa Nerede?

- Büyük Kandırmaca: Hadis

- Kur'an Neden Arapça Olarak İndirilmiştir?

- Kimin dini? Kimin Kitabı? Kimin Meali?

- Evliya Kelimesinin geçtiği Ayetler

- Şimdiye Kadar Yaşanan İslam

- Ayın Yarılması Diye Bir Mucize Yoktur

- Kabe Dikili Taş Değil mi?


Up | Down | Top | Bottom
 
Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.

Yunus Suresi 105

Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.

Enam Suresi 79

İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.

Ali İmran Suresi 67

Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.

Nahl Suresi 123

De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.

Ali İmran Suresi 95

Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.

Hacc Suresi 31


Up | Down | Top | Bottom

HABERLER

 

 








 

 

  Hanif Islam

 

Kur'an Hükümleri ve Kavramları
 Hanif Dostlar Ana Sayfa -> Kur'an Hükümleri ve Kavramları
Konu Konu: MUSHAFIN TERTİBİ HATALI MI? Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazanlarda
Gönderi << Önceki Konu | Sonraki Konu >>
özzalim
Katilimci Uye
Katilimci Uye
Simge

Katılma Tarihi: 16 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 98
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı özzalim

selam,
Hadid 25. Yemin olsun, biz, resullerimizi açık-seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî'dir, Azîz'dir.

Maide 3. Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan  başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler.
Artık  onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin  için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir.

şimdi buradaki ayetlerin içine Alpereninde işaret ettiği gibi konuyla alakasız ayetler girmiş sanki,
ancak benim görüşüme göre;

onlarla birlikte Kitap'ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır.


burada kuranın içiçe çift manalar içerdiği sözünü hatırlatmak isterim..bir gül misali en sondaki yaprakta bir gül yapragı en baştaki de ancak aynı yapraklar değil

 burda bir benzetmeyle  demir,  kurandır,onda anlamakta zorluk çekenler için bir kuvvet ve şiddet vardır..ancak anlayanlar için ise o bir faydadır..yada

nasıl ki kuran indirildi..demirde indirildi diye bağlantyı kurulabilir..malumunuz demir  madeni dünyanın oluşumu sırasında değil sonradan dünyaya indirilmiştir..belki diğer madenlerde indirilmiştir..ancak burada demire dikkat çekilmiştir..demir madeni sönmüş yıldızlarda bulunur yada sönen yıldızların o kısımları demir madenine dönüşür diye biliyorum ben tabi bu yanlışta olabilir belki apsürtte..ama bilim bunu söylüyor...

burada kuran demire demir gibi bir dayanıklılığa ve indirilmeye,kuranı uygulamak ise demirin işlenmesine ve  indirilmiş olmasına atıf  yapılmış olabilir doğruyu Allah bilir

Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık  onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin  için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim.

buradaki ayette ise küfre batmiş olanların artık islamın  yayılmasından sonunun kesilmesinden ümitlerini kesmiş olduğunu söylüyor..hemen takibindeki devamında ise

Artık  onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin  için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir.

o küfre batmışların ümitleri boştur artık bana güvenin çünkü buna güvence veren BEN'İM..
dininiz kemale ersede sizlerden kemale ermeyenler elbet bulunacak ve günah işleyecektir MESELA dinin din olduğunu belirten sınırlardan örneğin en tiksindiğiniz domuz eti..yada zor altında işlemek durumunda kaldığınız başka bir şuç..
bu durumda tamamlanmış olan bu din burada da size tamam olduğunu isbat ediyor ve sizi afaroz etmiyor ve diyor ki;zor ve baskı yada imkansızlık son sınır..ben bunlarıda hesaba kattım..
ben gafur ve rahimim...sizlerin zor altında bunları işlemenizde bir sorumluluk yoktur çünkü bu dinin kurucusu benim..ben affedenim...
sevgili Alperen ben ancak bu kadarını yazabildim belki saçma oldu ama bir fikir teatisi sonuçta..
selametle...






__________________
düşmanlarından nefret etme,yargılarını etkiler..
Yukarı dön Göster özzalim's Profil Diğer Mesajlarını Ara: özzalim
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

Selam Dostlar

Kuran' da sadece anlayamadığımız yerlere bu sıralama şeklini değiştirerek anlam vermeye çalışalım,eğer mantıksızca çıkan ,bırakalım halife Osmanın içtihadındaki gibi olsun.

Bir tartışma konusuda şuki bu yaptığımız Levhi Mahfuza aykırımı?

Mesela, resmi ayet sırası ile gercek indiriliş farklı ,ilimde derinleşen her iki şekıldede iyi anlar ama kolay değil.Son meal hatimlerımde bende artık iniş sırasına göre okuyorum,resmi sırayla okumayı bıraktım,çok şey kavradım,daha evvel ilişki kurup anlayamadığım yerler oturdu.Buda böyle bir şey mi?Ayetler Levhi Mahfuzda korunuyor,sıralamada buna dahıl mi?

Şu an yuzde 90 Kuranı anlıyoruz, sıralamaların hepsiyle toptan sorgulama yapmaya gerek yok,ama anlayamadığımız yerler için denenmeli,eğer mantıklı çıkmazsa elimizdeki gıbı kalmalı.Anlayamadığımız yerlere deneme yapalım....

Saygı ve sevgiyle

 

 

Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

Selam Dostlar

  • Örnek için Ebuzer Arkadaşın örneğini aldım bana mantıklı gelen şekil onunkınden farklı,örneğin bence önce cehennemdeki kişilerden bahsetmeli sonra Onlar zamiri gelmeli,zamir her zaman sonra gelir anlatımlarda hangı dıl olursa olsun,Kuran kolaylaştırılmış olduğuna yemin ediyorsa ve amaç anlamaksa önemli olan hızlı ve akıcı anlatımdır:

             RESMİ SIRA:

         1-Burçlar sahibi gökyüzüne kasem olsun ki 

         2-sözverilmiş o güne
        3-şahitlik edene ve şahitlik edilene de.
        4-Ashab-ı Uhdud öldürüldü.
        5-Şiddetli tutuşturulmuş ateşin.
        6- Hani onlar onun üzerine oturmuşlar,
        7- ve inananlara yaptıklarına tanık idiler.
        8-  ve inananları sadece ve sadece, onlar yalnız çok güçlü ve övgüye lâyık olan Allah`a iman etmelerinden dolayı cezalandırdılar.
        9- O ki, göklerin ve yerin hükümranlığı O`nundur ve Allah her şeye şahittir.
      10- Şüphesiz ki inanan erkek ve kadınları ateşlere salıp (işkence edip) sonra da tövbe etmeyenler için cehennem azabı vardır, yangın azabı da onlar içindir.
      1 1- Muhakkak ki, inanan ve salihatı işleyenler için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük kurtuluştur.
                        
      1 2- Rabbinin kıskıvrak yakalaması gerçekten çok şiddetlidir.
      1 3- Kesinlikle yaratan ve tekrar diriltden yalnızca O`dur.
      14-  Ve O çok bağışlayandır, çok sevendir,
      15-  Arş`n sahibidir, Mecid`dir,
      16-  dilediğini en ileri derecede yapandır.
17, 18-   O orduların; Firavun ve Semud`un haberi sana geldi mi?
      1 9- Fakat o inkârcılar hâlâ bir yalanlama içindedirler.
      20-  Oysa Allah onları arkalarından kuşatıcıdır.
      2 1-Aksine o, Mecid/ şerefli bir Kur`an`dır.
      2 2- Korunmuş levhada.
 
 
   DAHA MANTIKLI GELEN YENİ TERTİP:
 

      1- Burçlar sahibi gökyüzüne,

        2- söz verilmiş o güne,
        3- şahitlik edene ve şahitlik edilene kasem olsun ki,
      1 2-  Rabbinin kıskıvrak yakalaması gerçekten çok şiddetlidir. 
      10-  Şüphesiz ki inanan erkek ve kadınları ateşlere salıp   (işkence edip) sonra tövbe etmeyenler için cehennem azabı vardır, yangın azabı da onlar için.
 
        6- Hani onlar onun üzerine oturmuşlar,
        5- Şiddetli tutuşturulmuş ateşin 
        7- ve inananlara  yaptıklarına tanık idiler.
    8, 9- Müminleri cezalandırmalarının (intikamlarının) sebebi de, onların yalnız çok güçlü, övgüye lâyık, göklerin ve yerin hükümranlığı kendinin olan ve her şeye şahit olan Allah`a iman etmelerinden başka bir şey değildi.
 
     1 1- Muhakkak ki, inanan ve salihatı işleyenler için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük kurtuluştur.
      13- Kesinlikle yaratan ve tekrar dirilten yalnızca O`dur.
      14-  Ve O çok bağışlayandır, çok sevendir,
      15-  Arş`n sahibidir, Mecid`dir,
      16-  dilediğini en ileri derecede yapandır.
17, 18-   O orduların; Firavun ve Semud`un haberi sana geldi mi? 
       4- Ashab-ı Uhdud öldürüldü.
 
      1 9- Fakat o inkârcılar hâlâ bir yalanlama içindedirler.
      20-  Oysa Allah onları arkalarından kuşatıcıdır.
      2 1-Aksine o, Mecid/ şerefli bir Kur`an`dır.
      2 2- Korunmuş levhada.
 
 
Dostlar bazı yerlerde gerçekten ayetler arasındaki ilişkilendirmeyi hızlandırıyor,sonuçta anlam aynı AYETLER AYNI Levhi Mahfuza ters bir şey yok,lütfen önyargısızca, önce iyice inceleyin...
 
Kuran ayetlerimin anlaşılması için kolaylaştırıldım diyor ama sen ılk defa okuyorsan ve iniş sırasına göre başlamazsan  kavramları ilişkilendırmekte güçlük yasarsın...
 
 
Mesela 17,18' deki sorulan soruya cevap 4 gelmeli  ardından.
6, 5 ten önce gelmeli
10, ön sıralarda olmali ki, zamirler kullanılabilsin.
 
ARKADAŞLAR BENIM FİKRİM ŞU Kİ ,
 
SONUÇTA İLİMDE DERİNLEŞEN YİNE AYETLER ARASINDAKİ İLİŞKİLENDİRMEYİ YAPAR,AMA ACEMİ OLAN DÜŞÜNME TEMBELİ BİR KAÇ KEZ OKUMADAN AYNI YERİ HEMEN YAPAMAZ,BELKİDE YUZYILLAR BOYU İNSANLARIN KURANA BU KADAR YABANCI KALMASININ UFAK BİR  SEBEBİDE BU,BAZI ALİM TAYFASININ TARIH BOYUNCA ANLAYAMAZSINIZ DİYE HALKA EMREDİP KURANIN KILIFLARA HAPSEDILMESİ VEYA SADECE ÖLÜ İÇİN ANLAMINI BILMEDEN YADA DUSUNMEDEN SARHOŞVARİ ŞEKİLDE MUSIKI İÇİN OKUNMASI GİBİ...
 
 
 
    
 
     
 
Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
dost1
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 28 haziran 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 538
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı dost1

Selamün Aleyküm! Değerli Hasanoktem Kardeşim!

Hasanoktem yazdı:

 büyük bir yanılgı içindesiniz.ikinizde, Yüce Allah'ın Kur'an'ı korumaya aldığını,tenakuzdan/her türlü çelişkiden/HATADAN uzak olduğunu, benzeri bir sureyi kimsenin getiremeyeceğini(Bakara23), tamamlanmış olduğunu, hiçbir eksikliğinin bulunmadığını vb.Ayetleri bildiğiniz halde, bunları söylüyor olmanız ,beni dehşete düşürdü.inanın abartmıyorum.şu an bile içim bir tuhaf.tamam,inen Ayetler yine aynı Ayetlerdir diyorsunuz fakat, nihayetinde söylediklerinizden anlaşılan şey şudur: Yüce Allah'ın kitabında , bu :Ayet sırası,Ayetlerin dizilişi, bize hitap şekli ,tertip ve düzen ile ilgili bile olsa, hata/ yanlışlık vardır diyorsunuz.hata ,hatadır. Kur'an kesinlikle sıfır hatalıdır .Kur'an da böyle hatalar/ yanlışlıklar olduğunu nasıl aklınıza bile getirebiliyorsunuz , inanın hayret ediyorum.lütfen dikkat ediniz,Kur'an'da , hangi konuda olursa olsun,tek bir hata bulunabilirse,bunun anlamı,Kur'an, ilahi kitap değildir ,demek olur.çünkü:Yüce Allah hata yapmaktan münezzehtir.

Kur’an ilahi kitaptır. Kendisinde hiç şüphe yoktur. Kur’an Allah’ın vahyidir. Kur’an’ın bir benzeri oluşturulamaz. Kur’an asırlardır aklına işletenlere meydan okur. Kur’an gönüllere şifadır.  Kur’an korunmuş kitaptır.

Hicr: 54/9O:”Zikri{Kitab)ı biz indirdik biz; ve O'nun koruyucusu da elbette biziz!”

54/9'ncu âyette Zikr'i Allah'ın indirdiği ve onu koruyacağı buyurulmaktadır. Gerçekten Kur'ân-ı Kerîm inince, yazı bilenler tarafından yazıl­mış ve Peygamber'in işaretiyle âyetler sûrelerdeki yerlerine konmuştur. Peygamber'in vefatından altı ay sonra, dağınık halde bulunan Mushaf sayfaları bir araya toplanıp bir cild haline getirilmiş ve üçüncü halîfe Osman zamanında da yeniden derlenip çoğaltılarak başlıca eyalet merkez­lerine gönderilmiştir.

Çoğaltılan Mushaflardaki ayetler Peygamber Efendimize inen ve vahyedilen vahiylerin tâ kendisidir. Onlarda bir değişiklik ve tahrîf olmamıştır. Özel kişi mushaflarında bazı âyetlerin cümlelerinde veya kelimelerinde farklar görülür. Bazı kıraatlerde kelime hem gâib, hem muhatab, hem tekil, hem çoğul okunduğu gibi bazı kelimeler de aynı anlamı veren başka kelimelerle okunur. Ama bunlar, cümlenin anlamını değiştirecek nitelikte değildir. Bu tür cüz'î farklar, Taberî' nin Câmi'u'l-beyân'ı, Râzî' nin Mefâtîh' i, Kurtubî'nin el-Cami' li ahkâmi'l-Kur'ân'ı gibi kaynak tefsir kitaplarında gösterildiği gibi Ebû Dâvûd es-Sicistânî'nin oğlu Abdullah'ın derlediği ve Arthur Jeffery'nin yayınladığı Kitabu'l-Mesâhif'te daha detaylı olarak zikredilmiştir.

Muhammed İzzet Derveze şöyle diyor: "Kaynaklarda mevcut ka­nıtlar, bazı kişilerin de özel mushaflarında, Hz. Osman'ın resmî Mushafındaki bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla yazıldığını gösterir. Ya özel mushaf sahipleri yanılarak bu kelimeleri yanlış yazmışlardır, ya da onların yazımı doğrudur ama resmî olduğu için Osman'ın Mushafı çoğunlukça kabul edilmiştir. Fakat kıraatlerde bu farklara işaret edildiği gibi Sicistânî de bunları Kitabında derlemiştir. Âyetin anlamı değişmedikten sonra herhangi bir kelimenin, sinonimi ile yazılmış olması, fazla bir şey değiştirmez ve Kur'ân 'ın korun­muş olduğu hükmünü de bozmaz.

"Kur'ân korunmuştur. Hz. Peygamber'den sonra, özellikle Hz. Os­man zamanının yazarlarından itibaren başlayan bölünmeler, ortaya çıkan fırkalar, kendi görüşlerini desteklemek, fıkıh mezhepleri de ictihadlarına destek bulmak için birçok hadîs uydurup bu sözleri Peygamber Efendimize mal etmişlerdir. Ancak Kur'ân'a uydurma âyetler sokmayı başaramamışlardır. Allah'ın buyurduğu gibi Kur'ân, bozulmaktan, tahrîften korunmuştur".(Muhammed İzzet Derveze, el-Kur'ânu'1-mecîd: s. 52-115.)

Bazı kelimelerin eşanlamlılarıyla okunmasına veya bazı fiillerin kiplerinin değişmesine neden olan kıraat farkları, o zaman henüz tekâmül etmemiş olan Arap yazısının noktasız ve harekesiz olma­sından da kaynaklanmıştır.

Allah, Peygamberine gönderdiği vahyini, şeytân müdâhelesinden korumuştur. Şeytân, hiçbir suretle vahy sözlerine sokulup bâtıl sözler karıştıramaz. Çünkü Allah, vahy götürmekle görevlendirdiği meleğin, bu görevini güvenlikle yapabilmesi için muhafız melekler de görevlendirmiştir. Melek, o koruyucuların gözetimi ve koruması altında vahyi getirip insan elçiye ulaştırır. Bu husus, vahy meleğinin ağzından şöyle ifade edilmiştir: 'Biz ancak Rabb'inin emriyle ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Rabb'in, asla unutkan değildir."  (Meryem: 44/64.)

Ayette "Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir." cümlesi, vahy meleklerinin Allah'ın buyruğundaki muhafızlar tarafından korunduğunu gösterir. "Rabb'in, asla unutkan değildir." sözü şu anlama gelir: Allah bizim aracılığımızla elçisine hangi buyrukları gönder­diğini bilir, onları unutmaz. Şayet O'nun bize verdiği herhangi bir mânâyı değiştirmiş veya tebliğ etmemiş olsak, O bunu bilir ve bizi şiddetle ceza­landırır.

Aynı mânâ, Cin Sûresinde de vurgulanmıştır:

26- Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez.

27- Ancak razı olduğu elçiye gösterir. Çünkü O, elçisinin önüne ve arkasına gözetleyiciler (koruyucular) koyar. 28- (Böyle yapar) Ki onların, Rab'lerinin kendilerine verdiği mesajları duyurduklarını bilsin. Allah, onlarda bulunan her şeyi (bilgisiyle) kuşatmıştır ve her şeyi bir bir saymış(hesabetmiş)tir. (Cin: 40/26-28)

Alemlerin Rabbi olan  yüce Allah, Hicr: 54/9'ncu âyette de o Zikr'i, yani temel İlâhî Kitabı kendisinin indirmiş olduğunu ve onu koruduğunu bildirmektedir. Allah, gönderdiği elçileri aracılığı ile Kitabını korumakta, ona tazelik ve etkinlik kazandırmaktadır.

Değerli Hasan oktem Kardeşim!

Kur’an’ın derlemesi ile ilgili olarak kaynaklarda geçen  rivayetler şöyledir.

İlk derleme:  Peygamber Efendimiz  devrinde vahiy devam ettiği için Kur'ân-ı Kerîm toplanıp bir kitâb haline getirilmemişti. İnen âyetleri, bazı sahâbîler, ezberliyorlar, kürek kemiklerine, hurma kabuklarına, ince beyaz taşlara ve zamanın yazı malzemesine yazıyorlar ve yazdıklarını saklıyorlardı. Fakat henüz vahiy devam ettiği için vahiy parçalarını içeren malzeme bir araya getirilip bir kitap halinde bağlanmamıştı.

Taberi’den özetle: Hazreti Ebubekir zamanında vukubulan Yemâme Savaşında yediyüz sahâbî şehîd düşünce, Kur'ân-ı Kerîm'in sonucundan endişe duymaya başlayan Ömer ibn Hattâb, Halîfe Ebubekir'i, Kur'ân'ı yazdırmaya ikna etti. Bu işle görevlendirdikleri Zeyd ibn Sabit, yorucu bir çalışmadan sonra Kur'ân'ı, sûrelerinin tertîbini gözönünde bulundurmadan derledi.

Rivayet şöyledir:  Zeyd'in şöyle dediği anlatılır.

"Yemâme Savaşı üzerine Ebubekir beni yanma çağırttı. Hattâb oğlu Ömer de orada idi. Dedi ki:

- Ömer bana geldi:

- Yemâme gününde Kur'ân okuyanlar ağır zayi'at verdiler. Kur'ân okuyanların, savaş alanlarında şehîd düşmesiyle Kur'ân'ın çoğunun zayi olacağından korkuyorum. Kur'ân'ı toplamayı emretmeni istiyorum, dedi. Ben de Ömer'e:

- Allah'ın Elçisi(s.a.v.)in yapmadığını biz nasıl yapalım? dedim. Ömer:

- Vallahi bu hayırlı bir iştir, dedi.

Ömer bana böyle söyleye söyleye nihayet Allah, aklımı bu işe yatırdı. Ben de Ömer'in görüşünün doğruluğuna kanâ'at getirdim. Sen akıllı bir gençsin, hakkında kötü bir zannımız yoktur. Sen Allah Elçisi(s.a.v.)in vahiy kâtibi idin. Kur'ân 'ı araştır ve bir araya topla.

Vallahi bana, herhangi bir dağı yerinden kaldırıp başka bir yere götürmeyi Önerselerdi, Kur'ân'ı toplamayı emretmeleri kadar bana ağır gelmezdi. Dedim ki:

-Allah'ın Elçisi(s.a.v.)in yapmadığı şeyi siz nasıl yaparsınız? Ebubekir:

- Vallahi bu hayırlı bir iştir, dedi.

Ve söyleye söyleye nihayet Allah, Ebubekir ve Ömer'in akıllarına yatırdığı şeyi benim de aklıma yatırdı. Kur'ân'ı araştırmağa, hurma dal­larından, yassı taşlardan ve insanların belleklerinden derlemeğe başladım. Tevbe Sûresinin sonu olan: " Andolsun, içinizden size öyle bir Elçi geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, mü 'minlere şefkatli, merhametlidir. Eğer yüz çevirirlerse de ki: 'Allah bana yeter! O'ndan başka tanrı yoktur. O'na dayandım, O büyük Arş'in sahibidir!'" âyetini yalnız Ebû Huzeyme el-Ensârî'nin yanında buldum." (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân: 3,4 ncü bâblar; İbn Hanbel, Müsned: 1/13; İbn Ebî Dâvûd, Kitâbu'l-Mesâhif, s. 6-7.)

Tirmizî'nin rivayetine göre de Zeyd, Bu iki âyeti, Huzeyme ibn Sâbit'in yanında bulmuştur. Yine Tirmizî'nin başka bir rivayetine göre de Zeyd, Ahzâb Sûresinin 23'ncü âyetini Huzeyme ibn Sâbit'in veya Ebû Huzeyme'nin yanında bulmuştur. (Tirmizî, Tefsîr, sûre: 10, h. 3103,3104) Tirmizî'nin bu rivayetleri tereddüdlüdür fakat Buhârî'nin ve Ahmed ibn Hanbel 'in rivayetlerine göre Huzeyme'nin yanında bulunan âyet, Berae Sûresinin son iki âyeti değil, Ahzâb Sûresinin 23'ncü âyetidir:

Zeyd, Osman zamanında Kur'ân'ı ikinci kez yazarken 'Müminlerden öyle erkekler var ki, Allah'a verdikleri sözde durdular. Onlard­an kimi adağını yerine getirdi, (şehîd oluncaya kadar çarpışacaklarını adamışlardı, çarpıştılar ve şehîd düştüler), kimide (şehîdlik) beklemektedir; sözlerini asla değiştirmemişlerdir." (Ahzâb: 97/23") âyetini Huzeyme ibn Sâbit'in yanında bulmuştur. Kurtubî'nin de işaret ettiği gibi, demek ki birinci derlemede Berâe Sûresinin sonundan iki âyet, sadece Ebû Huzey­me'nin, ikinci derlemede de Ahzâb Sûresinin 23'ncü âyeti sadece Huzeyme ibn Sâbit'in yanında bulunmuştur.

Değerli Kardeşim!

Tüm bu rivayetlere rağmen  Peygamber Efendimizin, kendisinin Kur'ân 'ı yazdırdığı ve evinde muhafaza ettiğine iman ediyorum.

Kur'ân'ı bizzat Peygamber Efendimizin kendisi yazdırmıştır Aksi düşünülemez bile. Çünkü  Peygamber Efendimiz gelen vahiyleri hemen yazdırıyordu. Furkan:42/5: "Dediler: Öncekilerin masalları, onları yazmış, sabah akşam onlar kendisine yazdırılıyor." âyeti de Peygamberimizin, Kur'ân'ı hemen  yazdırdığını gösterir. Bu âyette müşriklerin, yazılanların, Peygamber'in yanında olduğunu, ve sabah akşam kendisine okunduğunu söyledikleri belirtiliyor. Yine Abese suresinin 11-16 ayetlerinde Kur’an’ın o sırada mevcut çok sayıdaki yazılı nüshalarından sözediliyor. Vakıa 79:” Ki ona temizlerden başkası dokunmaz.” Beyyine 2:” Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeler okuyan bir elçi.” Ayetleri de bunları teyid ediyor.

Tekrar ediyorum:Kur'ân'ın tamamının, Peygamber Efendimizin  hayatında bir nüsha halinde yazıldığına  iman ediyorum. Hazreti  Ebubekir zamanında görevlendirilen Zeyd ekibi  tarafından titiz bir çalışma ile Kur'ân'ın sûreleri derlenip bir araya getirildi. Fakat sûre denilen bu bölümler, esaslı bir sıraya konmamış, derlenen parçalar, rastgele bir araya getirilip bir cild Mushaf halinde bağlanmıştı. Bu Mushaf, özel nüshalardan farklı idi. Çünkü özel nüshaların kiminde sûreler iniş sırasına göre dizilmiş, kiminde böyle bir metod izlenmemişti.

Zeyd ekibinin derlediği bu resmî Mushaf, Ebubekir'in yanında kalmış, onun vefatıyla Ömer'e intikal etmiş, onun vefatından sonra da kızı Hafsa'nın eline geçmiştir.

 

 İkinci derleme:

 Hz. Osman'ın halîfeliği sırasında İslâm devletinin sınırları genişlemiş ve çeşitli dilleri konuşan insanlar müslüman olmuşlardı. Ana dilleri yabancı olan müslümanların, Kur'ân'ı Arap gibi okumaları elbette çok güçtü. Bunlar içinde de Kur'ân'ı ezberleyenler çoktu ama bunların telaffuzu ile Arabın telaffuzu arasında farkların bulunması doğal idi. Ayrıca Ara­bistan'ın birbirinden uzak bölgelerinde yaşayan Arap kabilelerinin lehçe ve şîveleri arasında da -bugün olduğu gibi- büyük farklar vardı. İşte gerek çeşitli Arap kabilelerinin, gerek yeni müslüman olmuş yabancıların okumaları arasında beliren farklar, müslümanlar içinde birbirlerini küfürle suçlamaya kadar varan derin ayrılıklara yol açtı. Özellikle Erzen’ur-rum (Ermenistan) Savaşında baş gösteren bu ayrılıklardan endişe eden komutan Huzeyfe ibn el-Yemân, dönüşte, henüz evine gitmeden Halîfe Osman'ın huzuruna girdi:

- Bu ümmet helak olmadan önce yetiş de onu kurtar! dedi.

Irak'tan, Şam'dan, Hicaz'dan insanların toplandığı o savaşta asker­lerin birbirlerini tekfir etmelerine neden olan kıraat ayrılıkları gördüğünü anlattı:

- Ben yahûdî ve hıristiyanların ihtilâfa düştükleri gibi bu ümmetin de Kitaplarında ihtilâfa düşeceklerinden tasalanıyorum! dedi. (Yakut, Mu’cemu’l-Buldan , erzen’ur –rum Maddesi)

Konuyu arkadaşlarıyla görüşen Halife  Osman:

- Benim kanâatime göre insanların bir kıraatte birleşmeleri gerekir. Zira siz, bugün ihtilâfa düşerseniz, sizden sonrakiler daha çok ihtilâfa düşerler, dedi.

Ve Hafsa'dan, tekrar geri verilmek üzere ilk Mushafı aldı. Kur'ân'ı yeniden yazmakla görevlendirdiği Zeyd ibn Sabit, Abdullah ibn ez-Zübeyr, Sa'îd ibn el-Âs ve Abdu'r-Rahmân ibn el-Hâris ibn Hişâm'dan oluşan komisyona gönderdi. Komisyonun Kureyşli olan üç üyesine:

-  Siz ve Zeyd ibn Sabit, Kur'ân'dan bir şeyde ihtilâfa düşerseniz onu Kureyş diliyle (lehçesiyle) yazınız. Çünkü Kur'ân, onların diliyle inmiştir, dedi. (Buhârî, Menâkıb: b. 4, h. 15; Beyhakî, es-Sunen: 2/4.)

Buhârî'nin rivayetinde komisyon üyelerinin hepsi Ensârlıdır: Übeyy ibn Ka'b, Mu'âz ibn Cebel, Zeyd ibn Sabit ve Zeyd'in babası Sabit (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân: b. 7, h. 24.)

Komisyon üyeleri Kur'ân'ı yazarken herhangi bir kelimenin yazı­mında ihtilâfa düştüklerinde Halife. Osman'a başvururlar, onun direktiflerine göre yazarlardı.

Halife Osman,yazım işi bittikten sonra , Hafsa'dan aldığı Mushafı kendisine iade etti. Çoğunluğun rivayetine göre dört, diğer bir rivâyete göre de yedi nüsha yazılan Mushaflardan biri Irak'a, biri Şam'a, biri Mısır'a gönderildi. Dört nüsha yazılmış olması, Kurtubî'nin görüşüdür. el-Fethu'r-Rabbânî yazarına göre Mushaflar: Mekke'ye, Basra'ya, Kûfe'ye, Şam'a, Yemen'e gönderilmiş, biri de Medine'de bırakılmıştır  (el-Fethu'r-Rabbânî: 18/34.)

Bundan sonra, Halife Osman, okuma farklarını ortadan kaldırıp müslümanları bir tek kıraatte birleştirmek amacıyla resmî Mushaf dışındaki bütün Mushafların ve Kur'ân parçalarının yakılmasını emretmiştir. (Beyhakî, es-Sunen, Kitâbu's-Salât: 2/42.)

Rivayetlerden Halife Osman'ın bu uygulamasının, hayli tepkilere yol açtığı anlaşılmaktadır. Önce onun, derleme komisyonunun başkanlığına Zeyd ibn Sâbit'i getirmesi, Peygamber'in eski sahâbîlerinden Abdullah ibn Mes'ûd'un canını sıkmıştır. İbn Şihâb'ın rivayetine göre Abdullah halka şöyle demiştir:

-  Ey müslümanlar, vallahi ben müslüman olduğum sırada henüz kâfir bir insanın belinde bulunan bir kimsenin yönetiminde yazılan mushaf nüshalarından uzak dururum!

Zeyd'e sataşan Abdullah'ın sözü, Ebû Vâil'in rivayetine göre şöyle­dir: "İbn Mes'ûd, minberde bize şöyle hitabetti:

-   "Herkes, dünyada gizlediği şeyle âhirete gelecektir." Siz de yanınızda bulunan Mushaf nüshalarını saklayınız! Siz bana, Zeyd ibn Sâbit'in okuyuşuna göre okumamı nasıl emredersiniz? Ben, Allah Elçisi'nin ağzından yetmiş küsur sûre öğrenmiş iken henüz Zeyd, iki örüklü saçıyla gelir, çocukların arasında dolaşırdı (yani ben hafız iken Zeyd kırmızı donuyla sokaklarda dolaşırdı). Allah'a andolsun ki inen her Kur'ân parça­sının ne hakkında indiğini bilirim. Allah'ın Kitabını benden daha iyi bilen yoktur. Ben sizin en iyiniz değilim. Eğer deve ile ulaşılabilecek bir yerde Allah'ın Kitabını benden iyi bilen birinin bulunduğunu bilsem, derhal ona giderim.

Abdullah ibn Mes'ûd'un bu sözünü nakleden Ebû Vâil, "Minberden indiğinde ben halk arasında oturdum. Kimse onun sözlerini inkâr etmi­yordu" demiştir  (el-Fethu'r-Rabbânî: 18/35-36.)

Kuşkusuz, Halife Osman'ın, yazdırdığı resmî Mushaf dışındaki mushafların yakılmasını emretmesi, kıraat farklarını ortadan kaldırmak, müslümanları tek kıraatte birleştirmek, müslümanların birliğini sağlamak içindi. Peygamber'in arkadaşları içerisinde yazı bilenler, ondan dinledikleri va­hiyleri yazıyor, kendi evlerinde saklıyorlardı. Herkesin yazı bilgisi aynı olmadığı gibi, yazı malzemesi de aynı değildi. Bu bakımdan ne kadar özenle yazılmış olsa da yazı Stilinin, bilgisinin ve malzemesinin farklılı­ğından ve kişilerin zekâ derecesinin, belleğinin aynı düzeyde olmamasından ötürü kişi nüshalarında bâzı farkların olması doğaldı. Ayrıca henüz geliş­memiş, noktasız ve harekesiz olan o zamanki Arap yazısı ile tutulan notların, aynen Peygamber'den duyulduğu biçimde okunması da çok zor idi. İşte bundan ötürüdür ki okuma farkları baş göstermişti.

Kişilerin, kendi kendilerine tuttukları notları, evlerinde veya herhangi bir yerde okurken yanılabilmeleri mümkün idi. İşte bu yanılmalardan ötürü bazı kelimelerin okunuşunda farklar doğmuştu. Kimi bir kelimeyi hitab kipiyle okurken, kimi de onu üçüncü şahıs kipiyle okumuştu.

Bu farkları ancak uzmanlardan oluşan bir komisyon ortadan kaldıra­bilirdi. İşte bu iş, ilk olarak Ebubekir zamanında yapıldı. Titiz bir çalışma ile Kur'ân'ın sûreleri derlenip bir araya getirildi. Fakat sûre denilen bu bölümler, esaslı bir sıraya konmamış, derlenen parçalar, rastgele bir araya getirilip bir cild Mushaf halinde bağlanmıştı. Bu Mushaf, özel nüshalardan farklı idi. Çünkü özel nüshaların kiminde sûreler iniş sırasına göre dizilmiş, kiminde böyle bir metod izlenmemişti.

 İşte Kur'ân'ın tam doğru bir nüshasını derlemek ve sûreleri uzunluk ve konu uyumuna göre düzenlemek üzere, Halife Osman zamanında, yine Ebubekir devrinde kurulmuş olan komisyonun başkanı Zeyd ibn Sabit başkanlığında kurulan uzman komisyon, titiz bir çalışma ile Kur'ân'ı yeniden derledi, sûreleri de sıraya koydu.

Böylece Peygamber'e vahyedilmiş olan bütün Kur'ân âyetlerini ve sûrelerini içeren Mushaf yazılmış oldu. Bu Mushaf çoğaltıldı, biri Başkent Medine'de bırakıldı, ötekiler eyalet merkezlerine gönderildi.

Son derleme ve sıraya koyma ile Kur'ân'ın tam ve doğru nüshası elde edilmişti. Ama bu resmî Kur'ân'dan az da olsa farklı birtakım özel Kur'ân nüshaları durdukça Kur'ân üzerindeki ihtilâflar sürüp gider ve hattâ büyürdü. İşte böyle bir ihtilâfı önlemek için, Halîfe Osman 'in emriyle, özel mushaflar yakılmıştır. Bu, elbette çok isabetli bir karar olmuştur. Nitekim Hazreti Alî'nin:

- "Ey insanlar, Osman hakkında aşırı sözler söylemekten, ona Mushaflar yakıcısı demekten sakınınız. Vallahi o, mushafları, biz Muhammed'in sahâbîleri önünde yaktı.", "Onun zamanında yönetici ben olsaydım, onun mushaflar hakkında yaptığını ben de yapardım" dediği rivayet edilir. (Kurtubî,el-Câmi': 1/54; el-Fethu'r-Rabbânî: 18/34.)

Halife Osman'ın özel mushafları yaktırdığı rivayet edilmektedir ama, onun bu emrine uymayıp kendi özel mushaflarını saklayanların bulunduğu da tarihî bir gerçektir. Çünkü Hazreti Alî, Abdullah ibn Mes'ûd, Übeyy ibn Ka'b'ın özel mushaflarından söz edilmektedir (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân: b. 5 h. 14.) Ebûbekir ibn Ebî Dâvûd, özel sahâbî mushaflarındaki farkları Kitabu'l-Mesâhif inde toplamıştır. Buhârî'nin rivayetine göre  Âişe annemiz, mushafını görmek üzere gelen bir Iraklıya, özel mushafını göstermiştir. (el-Fethu'r-Rabbânî: 18/34.)  Hafsa annemize iade edilmiş olan ana Mushaf da ölünceye dek onun yanında kalmış, Medine vâlîsi olan Mervân ibn el-Hakem, yakmak üzere o nüshayı istemişse de Hafsa annemiz vermemiş, fakat bu mü'minler anasının vefatı üzerine Mervân, o Mushafı alıp yak­mıştır.

Gerek Halife Ebûbekir'in, gerek Halife Osman'ın, Zeyd ibn Sâbit'ten çok daha eski bir sahâbî olan Abdullah ibn Mes'ûd yerine Zeyd'i Kur'ân'ı yazmakla görevlendirmiş olması, konunun uzmanlarınca şöyle değerlen­dirilmektedir: "Evet, Abdullah ibn Mes'ûd, Zeyd'den üstündür ve ondan önce müslüman olmuştur. Ancak Zeyd Kur'ân 'ı Abdullah 'tan çok ezberle­mişti. Çünkü Hazreti Peygamberin sağlığında Zeyd Kur'ân 'in tamamını, Abdullah ise sadece yetmiş küsur sûresini ezberlemişti. Abdullah, Kur'ân 'in geri kalan kısmını, Hazreti Peygamberin vefatından sonra öğrenmiştir. Tabii Allah'ın Elçisi’in sağlığında Kur'ân'ı ezberlemiş olan, Kur'ân’ın derlenmesi işine daha uygundur. Bundan Abdullah 'in sânına bir eksiklik gelmez. Zeyd Kur'ân 'ı Ömer'den de daha çok ezberlemişti ama fazilette onlardan üstün olmak şöyle dursun, onlara eşit bile değildi." (Kurtubî,el-Câmi': 1/53.)

Gerçi bu yorum güzeldir ama doyurucu değildir. Zira Abdullah ibn Mes'ûd'un sözlerinden, kendisinin Kur'ân'ı Zeyd'den, hattâ bütün sahâbîlerden iyi bildiği anlaşılmaktadır. Onun: "Kur'ân'in tamamını ezberlemediği" şeklindeki rivayetler tutarlı değildir. (Kurtubî,el-Câmi': 1/53.) Çünkü Peygamber (s.a.v.), "Kur'ân 'ı dört kişiden alın: Ümmi 'Abd oğlundan, Mu'âz ibn Cebel'den, Übeyy ibn Ka'b'dan ve Huzeyfe'nin mevlâsı Salim'den."( Müslim, Fedâil, Fedâilu Abdillâh ibn Mes'ûd; Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân: b. 7, h. 20.)  demiştir. Burada Kur'ân'ı en iyi bilen dört kişinin başında Ümmi 'Abd oğlu yani Abdullah ibn Mes'ûd zikredilmiştir. Buhârî'nin rivayetinde Ümmi Abd oğlu yerine 'Abdullah ibn Mes'ûd geçmektedir. Şakîk'in rivayetine göre Abdullah: "Allah Elçisi'nin sahâbîleri bilirler ki onların içinde Allah'ın Kitâb'ını en iyi bilen benim. Benden daha iyi bilen birinin olduğunu bilsem ona giderim" (Müslim, Fedâil, Fedâilu Abdillâh ibn Mes'ûd) "Kendisinden başka tanrı olmayan Allah'a andolsun ki, Allah'ın Kitabından hiçbir sûre yoktur ki onun nerede indirildiğini bitmeyeyim. Eğer Allah'ın Kitabını benden iyi bilen, deve ile ulaşılabilecek birini bilsem, derhal hayvana binip ona giderim"(Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân: b. 7, h. 23.) Alkame de şöyle demiştir: "Hims'ta idik, İbn Mes'ûd, Yûsuf Sûresini okudu. Bir adam: 'Böyle indi­rilmedi' dedi. (Abdullah): 'Ben Allah'ın Elçisi(s. a. v.)e okudum, bana (ahsente: âferîn) dedi'. Sonra Abdullah, adamın ağzından şarap kokusu aldı: 'Hem Allah'ın Kitâb'ını yalanlıyorsun, hem de şarap içiyorsun öyle mi?' dedi ve adama had vurdu." (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'ân: b. 7, h. 22.)

Kurtubî'nin dediği gibi bu ve benzeri haberler, Abdullah'ın yukarıda anılan görüşlerin tersine, Peygamberin hayatında Kur'ân'ı derleyip ezberlediğini gösterir (Kurtubî,el-Câmi': 1/58.)

İkinci derlemede meydana gelen Kur'ân nüshasının, birincisinin tıpa tıp aynı olduğu söylenemez. Çünkü o Mushafın sûreleri de bir sıraya kon­mamıştı. İşte Osman zamanında kurulmuş olan bir rivayette dört, başka bir rivayette oniki kişilik komisyon, daha titiz ve daha rahat bir çalışma ile Kur'ân 'ın,  bütün âyetlerini derleme imkânı buldular. Çünkü zamanla yazı biraz geliştiği gibi, okur yazarlar da artmağa başlamış, ayrıca yazımda meharet de kazanılmıştı. Bu işi ilk kez yapmayan komisyon, birinci derlemede bir deneyim kazan­mıştı. Aynı zamanda yaşı ilerleyip olgunluk çağına ulaşan komisyon başkanı Zeyd ve komisyon üyeleri, edindikleri deneyim ile daha titiz bir çalışma yapma imkânı içinde Kur'ân âyetlerini araştırdılar: Kişilerin yazdıklarını kontrol ettiler ve Kur'ân olduğunu kanıtlayabildikleri bütün ayetleri saptayıp, sûrelerdeki yerlerine yerleştirdiler.

Bunun yanında sadece bir kişinin çabasıyla yazılmış, metotsuz olarak toplanmış özel Mushaflar yakıldığı gibi, bir süre sonra Ebubekir nüshası da yakılmıştır. Gerçi o Mushaf da resmî idi ama bunun gibi sıraya kon­mamıştı .

Böylece tek resmî Mushaf kaldı. Ondan sonra yazılan Kur'ân'lar, hep o ikinci komisyonun yazdığı nüshalardan kopye edilmiştir. Bundan dolayıdır ki bugün dünyânın her yanında basılan Kur'ân'lar, hep birbirinin aynıdır.

Bazı kişiler, Mushafın aslının var olmadığını ileri sürerek Kur'ân'in orijinalitesi hakkında kuşku uyandırmak isterler. Gerçekte Mushafın aslının mevcud olup olmadığı, ihtilaflı bir konudur.  Prof. Dr. Süleyman Ateş Özbekistan 'in baş­kenti Taşkent'te Hz. Osman'ın Mushafı olarak Müzede saklanan noktasız ve harakesiz bir mushafı gördüğünü söylemektedir.. Ayrıca Topkapı Müzesinde de Osman Mushafı olduğu söylenen bir Mushaf mevcuttur. Bunların gerçekten Osman Mushafı olduğu ispat edilemese de tersi de ispat edilemez. Osman Mushafının bugüne kadar gelmemiş olduğu varsayılsa bile bu, Kur'ân'in orijinalitesine asla kuşku getirmez. Mümkündür ki kendilerinden kopye edile edile o nüshalar yıpranmış, eskimiş, yırtılıp dağılmış, onlardan yepyeni ve çok daha güzel yazılarla, çok çekici Mushaflar yazıldığı için onların saklan­masına gerek görülmemiştir. Bugünkü Mushafların, Osman Mushafının aynı olduğunda kuşku yoktur. Farklı olsaydı hiç kuşkusuz birbirinden farklı nüshalar ortaya çıkardı. Çünkü Mushaflar tek değildi, çeşitli yerlere gönderilmiş birkaç nüsha idi. Bunların hepsinden de kopyeler alınmıştır. Böylece günümüze kadar yazılan Mushaflar hep birbirinin aynı olmuştur.

İbnu'n-Nedîm gibi kitapla uğraşan bilim adamları, bu nüshalardan bazılarını görmüşlerdir. İbn Nedîm, o Mushafların, ötekilerden farklı olduğunu söylemiyor.

Hz. Osman zamanında yapılmış olan derleme Peygamber Efendimizin yaz­dırdığı Kur'ân'dan farklı olsaydı, Osman'dan sonra halîfe olan Hazreti Alî, kendi özel Mushafını resmîleştirir, Osman Mushafını yürürlükten kaldırırdı. Oysa öyle yapmamış, kendi Mushafını muhafaza etmekle beraber resmîleştirmemiş, Osman Mushafını resmî Mushaf kabul etmiştir. Bu durum da mevcut Mushaf in, asıl Kur'ân'a uygunluğunu gösterir.

Hazreti Alî Mushafını görmüş olanlar, onun sûrelerinin iniş sırasına göre düzenlenmiş olmakla beraber içerikte Osman Mushaf inin aynı ol­duğunu söylemektedirler. Sadece sayısı pek az bazı kelime farkları vardır. Bunlar da anlam değişikliği yapmayan sinonim kelimelerdir. Meselâ Osman Mushafında Fâtiha'daki ihdinâ kelimesi, Alî Mushafında arşidnâ şeklindedir. Bunların ikisi de aynı anlamı verir: "Bizi doğru yola ilet" demektir.

Kur'ân'ın olduğu gibi korunduğunda kuşku yoktur. Peygamber Efendimizin yazdırdığı âyetler sonradan derlenmiş, sûreler de titiz bir çalışma ile dizilmiş ve o Kur'ân, zamanımıza kadar gelmiştir. Bunda hiç kuşku yoktur.

Değerli Kardeşim

Bir önceki iletimizde :

“Bu gün elimizde bulunan Kur'an sayfaları hattatların yazdığı sayfalardır.

Bu gün 114 adet olarak belirlenmiş sureler de yukarıdaki ayetlerde geçen sure değil yıllar sonra sahabenin içtihadıyla belirlenmiş surelerdir.

Sözlerim yanlış anlaşılmasın.Bu gün elimizde bulunan  Kur'an'daki tüm ayetler aynen Peygamber Efendimize inen ve tebliğ edilen ayetlerdir. Ama sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir. Yani Kur'an Allah'tan bu sıra ve tertip üzere gelmemiştir. Bu nedenle de surelerin tertibi konusunda İslam bilginleri ve tüm araştırmacılar arasında oldukça yoğun bir ihtilaf vardır.

Bu günkü tertibin dışında tertiplenmiş  Ali Mushafı, İbni Mesud Mushafı, İbni Abbas Mushafı, Ubey bin Kab Mushafı gibi Mushaflar da bulunmaktadır.”

Dedirten kaynaklardaki bu rivayetlerdir.

Not: Yazılarımda Prof.Dr. Muhammed Hamidullah’ın Kur’an’ı Kerim Tarihi adlı eseriyle

Prof.Dr.Süleyman Ateş’in Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri adlı eserde yararlanılmıştır.

Yanlış anlaşılmayı engellemek için de: “Sözlerim yanlış anlaşılmasın.Bu gün elimizde bulunan  Kur'an'daki tüm ayetler aynen Peygamber Efendimize inen ve tebliğ edilen ayetlerdir. Ama sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir. Yani Kur'an Allah'tan bu sıra ve tertip üzere gelmemiştir.” Demiştim.

Değerlendirmeyi takdirlerinize bırakıyorum.

 İnşaAllah kaldığım yerden devam edeceğim.

Kusursuz olan Allah’tır.

Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Allah’a emanet olunuz.

Yukarı dön Göster dost1's Profil Diğer Mesajlarını Ara: dost1
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

Değerli Dost1,

ÇALIŞMALARINIZI PAYLAŞIN,ŞU AN YAZDIKLARIMIZ SAPTIRILMAZSA YANLIŞ ANLAŞILMAZ.BENDE SİZLE AYNI FİKİRDEYİM VE TARİHİ KAYNAKLARDA.

KURAN'I KORUMAK SIFATIYLA YAPILAN ELEŞTİRİLERİ HAKSIZ BULUYORUM.KURAN' KORUMAK O'NU ANLAMAK,ANLATMAK,ANLAŞILIR KILMAKTIR.DEVAM EDİN,AYDINLATALIM...

GEREK MESCİDİ AKSANIN GERÇEK YERİ,GEREK VAHIY KONUSUNDAKİ  ÇALIŞMANIZLA HEM KALBIMDE HEM ZIHNIMDE YER EDINMIŞTINIZ.ALLAH'A EMANET OLUN.

Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
elmuh
Uzman Uye
Uzman Uye


Katılma Tarihi: 07 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 435
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı elmuh

Değerli Dost1,

Çalışmalarınız gerçektende bu siteye değer katmakta, devamını bekleriz.

Allah ilminizi artırsın...

Yukarı dön Göster elmuh's Profil Diğer Mesajlarını Ara: elmuh
 
barış
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 13 eylul 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 339
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı barış

Selam

Bir şey sormak istiyorum.

İnşaAllah bu okumam bittikten sonra Kuran'ın surelerin iniş sırasına göre tertibini okuyacağım. Ama şu soru geliyor aklıma.

Surelerin iniş sıralarının doğruluğunu tesbit edebiliyor muyuz ?

Bir de:İniş sırasına göre mesela 3.surenin 20-25.ayeti, 4.sureden sonra, 3.surenin 26-30.ayeti 5.sureden sonra inmiş gibi ayırımlar var. Bu halde, iniş sırasına göre okumanın faydaları gene de var mıdır yoksa pratikte anlamı yok mu? Daha 3.sure bitmeden 5.sure bitmiş olabilir mi ? 

Ayetlerin de iniş sırasını belirten bir kaynak var mı acaba ?

 

Yukarı dön Göster barış's Profil Diğer Mesajlarını Ara: barış
 
ebuzer
Uzman Uye
Uzman Uye
Simge

Katılma Tarihi: 18 mart 2006
Yer: Fiji
Gönderilenler: 244
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı ebuzer

Selam Dostlar

Katkılarınız için zor spas/çok teşekkürler.Aslında bu konudan bahsetmek gerçekten cesaret işi.Doğrusu başlığı açarken bazı çekincelerim vardı ,şimdi biraz daha rahatım.Eyvallah...

 Aslında bu konu sırf meallerle açıklanmaz,Kesinlikle ARAP DİLİ VE EDEBİYATI HAKKINDA(ÖZELLİKLE KADİM ARAPÇA) DERİN BİLGİ GEREKTİRMEKTEDİR.Oysa bende öyle derin bir bilgide yok...

(Bir dostum "eğer kuranda çelişki görürsen bu kesinlikle mealcidendir"demişti.Bu da ayrı bir mevzuu.)

Şuna YAKİNEN İMAN etmişim ki bu kitap Rabbulaleminden nuzuldur...Amenna ve Sedakna..Ancak ; Kitap ta tertip hatası olduğu apaçıktır.Anlam itibari ile ,edebi metin itibari ile ,Gramer itibariyle...Oysa Rabb hata etmez...o şerefli elçide hata etmez...Rabb görendir ,işitendir,Alimdir...

 Lakin tertip hususunda Beşeri müdahale olduğu kesindir.(noktalama,numaralandırma,harelendirme...vs vs)

"Zikri biz indirdik ,onu koruyacak olan biziz biz"...

 Bu zikir , kitabımızın anlamı olamaz mı?

Tertip hataları birer imtihan olamaz mı?

Bu konuda Ulul elbaba çok iş düşmez mi? Cesur olmaları gerekmez mi?

-----

dost1 ,dosta teşekkür ederim..

selam ve dua ile

 



__________________
HAKİKATİ NERDE BULURSAN AL..
Yukarı dön Göster ebuzer's Profil Diğer Mesajlarını Ara: ebuzer
 
safbilgi
Yasaklı
Yasaklı
Simge

Katılma Tarihi: 25 agustos 2006
Yer: Turkiye
Gönderilenler: 841
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı safbilgi

Selam Ebuzer

İlk başta, site genelinde  hissettiğim bazı baskılardan ve lince yönelik kampanyalardan dolayı açtığın konuyla ilgili yazdığım çekimser yazı için özür dilerim,düzelttim ve destekleyen gerçek düşüncelerimi yazdım ,okuyuculardanda nickime ve misyonuma yakışmayan bu tavrım için özür diliyorum...

Yukarı dön Göster safbilgi's Profil Diğer Mesajlarını Ara: safbilgi
 
hasanoktem
Admin Group
Admin Group


Katılma Tarihi: 10 eylul 2006
Gönderilenler: 2837
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP Alıntı hasanoktem

Dost1 Yazdı:

“Bu gün elimizde bulunan Kur'an sayfaları hattatların yazdığı sayfalardır.

Bu gün 114 adet olarak belirlenmiş sureler de yukarıdaki ayetlerde geçen sure değil yıllar sonra sahabenin içtihadıyla belirlenmiş surelerdir.

Sözlerim yanlış anlaşılmasın.Bu gün elimizde bulunan  Kur'an'daki tüm ayetler aynen Peygamber Efendimize inen ve tebliğ edilen ayetlerdir. Ama sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir. Yani Kur'an Allah'tan bu sıra ve tertip üzere gelmemiştir. Bu nedenle de surelerin tertibi konusunda İslam bilginleri ve tüm araştırmacılar arasında oldukça yoğun bir ihtilaf vardır.

Bu günkü tertibin dışında tertiplenmiş  Ali Mushafı, İbni Mesud Mushafı, İbni Abbas Mushafı, Ubey bin Kab Mushafı gibi Mushaflar da bulunmaktadır.”

Dedirten kaynaklardaki bu rivayetlerdir.

Not: Yazılarımda Prof.Dr. Muhammed Hamidullah’ın Kur’an’ı Kerim Tarihi adlı eseriyle

Prof.Dr.Süleyman Ateş’in Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri adlı eserde yararlanılmıştır.

Yanlış anlaşılmayı engellemek için de: “Sözlerim yanlış anlaşılmasın.Bu gün elimizde bulunan  Kur'an'daki tüm ayetler aynen Peygamber Efendimize inen ve tebliğ edilen ayetlerdir. Ama sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir. Yani Kur'an Allah'tan bu sıra ve tertip üzere gelmemiştir.” Demiştim.

 

Aleykümselam! Değerli Dost1 Kardeşim,

 

öncelikle şunu özellikle belirteyim:daha önceki iletimdede belirttiğim gibi,Kur'an'ın  Ayetlerinin tamamen aynı olduğunu (Ayet arttırma-eksiltme olmadığını )söylüyorsunuz.bundan herhangi bir kuşkumuz yok.daha öncede söylediğim gibi bu konuda sorun yok. 

 

(sizin samimiyetinizden şüphem olmamakla birlikte),sorun şudur ki:

 

siz şunu söylemektesiniz: (özetle)

''Kur'an da sayfalar, sureler ve tertip o günkü değildir'' '' yani Kur'an Yüce Allah'tan bu sıra ve tertib üzere gelmemiştir.bu nedenlede surelerin tertibi konusunda İslam bilginleri ve tüm araştırmacılar arasında oldukça yoğun bir ihtilaf vardır.'' diyorsunuz ve samimi olarak da ekleyip diyorsunuzki: 

 

bunları bana dedirten: kaynaklardaki bu rivayetlerdir. 

 

yani samimiyetinizden doğru olarak söylemektesinizki : bu görüşünüz Kur'an'a dayanmıyor. uydurma rivayetlere dayanıyor. bu konudaki düşüncenizin zihinsel ve bilinçsel arka planında bu uydurma Rivayetler yatıyor. yani siz değerli kardeşim, o güzel mantığınızı ,her konuda olduğu gibi yalnız ve ancak tek Kur'an'a dayandırsaydınız, veya bu uyduruk Rivayet bilgilerinden bihaber olsaydınız, inanıyorumki ,başka bir sonuç çıkacaktı. elimizde kalan tek korunmuş vahy olan Kur'an'ın sayfalarının, surelerinin ,tertip ve düzeninin hatalı olduğu sonucu çıkmayacaktı.Allah'u alem.

 

Değerli Kardeşim,

söylediklerinizi ,Rivayetleri ve beşeri taleplerimizi , beşeri isteklerimizi/ heveslerimizi  dikkate almadan yalnız ve ancak Kur'an'ın gözüyle birlikte incelemeye ne dersin?başkasını bilmem ama yazılarından tanıdığım bu güzel kardeşimin, bu öneriye hayır diyeceğini hiç sanmıyorum.

 

Bakara 23 :

Eğer kulumuz(Muhammed)e indirdiğimizden şüphe içinde iseniz , haydi onun gibi bir sure getirin,Allah'tan başka bütün şahit(yardımcı) larınızı da çağırın ; eğer doğru iseniz(bunu yapın)

 

Bakara 24 :

yok eğer yapamadınızsa, ki asla yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkarcılar için hazırlanmış ateşten sakının.

 

Değerli Kardeşim, sadece bu iki Ayeti bile baz alsak ,elimizdeki mahfuz Kur'an'ın , ilk inen ve yazılan Kur'an'ın tıpatıp aynısı olduğunu rahatlıkla görebiliriz.nasıl mı:

 

gaybı bilen Yüce Allah,sanki hem bugünkü konularıda dahil ederek işaret edermiş gibi, mealen şöyle buyurmaktadır:

 

Rasülüme/elçime indirmiş bulunduğumdan ,eğer herhangi bir şüphe içindeyseniz ( bu her türlü şüpheyi kapsamaktadır), haydi onun gibi( veya benzeri) bir SURE getirin , Allah'tan başka bütün şahit ve yardımcılarınızıda çağırın ; eğer doğru iseniz ( eğer bu işi yapabilecekseniz) hiç durmayın,hadi yapın. 

 

yok eğer yapamadınızsa , ki asla yapamayacaksınız ( bütün çabalarınıza , şahit ve yardımcılarınıza rağmen , indirdiğim surelerin benzerini / yanlış olanını / hatalısını / uyduruk biçimlisini / hatalı düzen ve tertib edilenini / tahrif edilmiş biçimini/hatalı şeklini  kesinlikle getiremeyeceksiniz.) o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan , inkarcılar için hazırlanmış ateşten sakının.

 

bu Ayetlerdende açıkça anlaşılıyorki, değilki sizinki gibi iyi niyet ve surelerdeki Ayetleri şöyle şöyle yazsak Kur'an daha iyi anlaşılacak gibi bir hedefle, velevki ,en kötü şekilde Kur'an'a saldırı ve değiştirme niyetiyle bile olsa, bu dünyada hiç kimsenin Kur'an'a dokunamıyacağı, tek bir suresinin bile ,mislini/ benzerini / yeniden düzenlenmiş halini / insan mantığına uyarlanmış biçimini / yeni tertib ve düzenini/yeniden biçimlendirilecek halini , hiç kimsenin yapamıyacağını sadece yukarıdaki Ayetler bize ispatlamaya yetmiyor mu? muhafızı Yüce Allah olan bu kitab, mademki sevgili Rasülün masasının üzerinde duruyor idiyse, ve mademki ,Yüce Allah , gönderdiği ve tamamladığı /tamam ettiği bu kitabı korumayı ilahımız olarak taahhüt ettiyse, o halde, sonradan yapılan oynamalarla/tahrifatlarla,  bu kitabın tertib ve düzeni değişti, Ayetlerin sırası bozuldu, hatalı oldu demek/ diyebilmek için , uydurma rivayetlerden ve beşeri aklımızdan çok daha güçlü delillere( Ayetlere) ihtiyacımız yok muydu?değerli kardeşim. bana surelerdeki Ayetlerin yerlerinin tahrif edildiği, değiştirildiği, surelerdeki tertib ve düzenin bozulduğu ve yeniden Ayet sıralarının düzenlenmesi gerektiğine dair Ayet söyleyebilir misiniz?

 

bence, şu anda elimizde bulunan Kur'an ile, sevgili Rasül'ün masasının üstünde 1400 yıl önce bulunan Kur'an tıpatıp aynıdır.elbette, Kur'an'ı korumasına almayı taahhüt etmiş olan Yüce Allah, Kur'an'ı ,o masanın üzerinden bize kadar ulaştırmayı ve kıyamete kadar her yönden ve her bakımdan korumayıda üstüne almıştır.ve Yüce Allah asla vadinden dönmez, gücüde her şeye yettiği gibi, bize sıfır tahrifle/değişiklikle, bu Kur'an'ı elimize tutuşturmağa yeter.

 

PEKİ, yüzyıllardır, ellerinde sizin dediğiniz gibi, tertib ve düzeni değiştirilmiş ve dolayısıyla tam anlıyamıyacakları , dolayısıyla hidayete kavuşmalarında en ufak bile olsa engelli sayılacak bir Kur'an tebliği ile muhatap olup, bu vaziyette ( Kur'an tebliğini tam alamadan)vefat etmiş olan insanlara , ne diyeceğiz.ve Yüce Allah onlara ne cevap verecek, nasıl hesaba çekecek?Yarabbi ,bize kusurlu, tertib ve düzeni tahrif edildiği için anlıyamadığımız bir Kur'an'la bizi karşı karşıya bıraktın.bu yüzden bizde onu  anlıyamadık ve işte şimdide önündeyiz,adaletini bekliyoruz, demiyecekler mi?

 

Değerli Kardeşim, bilinçaltımızdan kopamıyoruzya, nedense tamda şu anda , aklıma uzun yıllar önce duyduğum bir hikaye geldi.sizinle paylaşmak istedim:

 

adamın biri ( sizi tenzih ederim, yanlış anlaşılmasın lütfen), devamlı olarak dünyaya , tabiata, yıldızlara, sineğe  velhasıl Yüce Allah'ın bu güzel Ayetlerine bakıp bakıp, yahu Allah şu sineği yaratmasaydı daha iyi olmaz mıydı; şu rüzgarı niye yaratmışki  yaratmasaydı yolculukta zorlanmazdım vb.şekilde hikmetinden sual olunmaz olan Yüce Allah'ın yaptıklarını  beşeri mantığıyla sorgular-dururmuş. hikaye buya, Yüce Allah, insan suretinde bir melek görevlendirip, gid şuna dersini ver, yanlışını öğret der.melekte, bu adamı, bir okyanusun önünde beklerken , okyanusun yanında açmış bulunduğu bir tas büyüklüğündeki çukura, adamı görününce su doldurmaya başlar.adam ne yapıyorsun burada kardeşim diye seslenince, okyanusun suyunu bu çukura boşaltıyorum diye cevap verir.adam, meleğe, yahu sen aklınımı kaybettin, hiç bu koca okyanus, bu küçücük çukura girer mi?der. melek şöyle cevap verir: yahu , eyAllah'ın kulu, mademki, koca okyanusun bu ufacık çukura girmeyeceğini biliyorsun, sen bu beşeri aklınla, yüce Allah'ın yarattığı şeylerin hikmetlerini niye sorgulayıp duruyorsun.kendine gel artık. diyor.

 

lütfen konumuza belki farklı bir katkısı olur diye aniden aklıma gelen bu hikayeden ,olumsuz bir çıkarımda bulunmayın değerli kardeşim.sizi üzmeye kesinlikle niyetim yok. sizinde böyle bir niyetiniz olmadığından eminim. tamamen iyi niyetle , akla gelmiş olan bu örnek , heba olmasın istedim.beşeri mantığımızla,elimizde ciddi hiçbir bilgi ve belge bulunmadan Yüce Allah'ın hikmetlerini zorlamayalım demek istedim.akledelim, beşeri mantığımızı kullanalım bunlar doğru şeyler.Yüce Allah müteaddid Ayetlerde, aklımızı kullanmamız gerektiğini,aklını kullanmayanı kötülediğini Ayetlerinde açıkça buyuruyor.fakat herhalde, bu ''aklınızı kullanın '' emrininde Ayetler doğrultusunda olması gerekir öyle değil mi?ruh konusunda geçip, hükmü genel olan '' insana az bir bilgi verilmiştir ''Ayetinden bu yüzden söz etmiştim. ''Yüce Allah bu Ayetleri göndermiş olduğu Kur'an da böyle sıralamadı '' diyebilmek için çok ciddi delilllere ihtiyacımız olduğu kesindir.rivayetlerin ve bu konuda Ayet'e dayanmadan konuşan beşer mantığı, takdir etmelisinizki delil teşkil edemez.ancak zann teşkil edebilir. peki şimdi zann ile mi, Kur'an surelerini / Ayetlerinin yerini değiştirmeye kalkacağız söyler misin kardeşim.böyle bir şey olabilir mi? sadece zann ile, Kur'an da mantığımıza uymayan bu değişiklikleri yapalım diye, Dünya ya seslenebilecek misiniz? dünya size ne cevap verecek? böyle bir seslenişin sizce ciddiyeti olacak mı?

 

 

Değerli Kardeşim,

 

Kur'an ın , sonradan yazdırılmadığını , ilgili Ayetlerdede görüldüğü gibi ,yazma olayının( rivayetlerde anlatılanın tersine) sevgili Rasül zamanına ait olduğunu ve o dönemde Kur'an'ın  kitaplaştırıldığını söylemekle beni sevindirdiniz.Yüce Allah'ta sizi sevindirsin ve hiçbirimizi sırat-ı müstakimden ayırmasın:

okuyucularımız için hatırlatmak amacıyla ilgili Ayetlerden bir kısmı:

 

98 Beyyine 2-3:

Allah tarafından (gönderilmiş) tertemiz sahifeler okuyan bir elçidir.

 

 ''O '' sahifelerde doğru yazılmış hükümler vardır. ''

56 VAKIA 79:

Ki ona temizlerden başkası dokunmaz. 

 

Kur'an'ın sözlerinde eğrilik/ bozukluk/hata yoktur :

18 Kehf 1 :

O Allah'a hamdolsun ki, kuluna kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.

 

Kur'an'ın koruyucusu/ muhafızı ve öğreticisi Allah'tır:

75 Kıyame 16-19 :

(Ey Muhammed), onu hemen tekrarlamak için dilini tepretme.

 

Onu (senin kalbinde )toplamak ve (sana )okutmak bize düşer.

 

15 Hicr 9:

O zikri(Kur'an'ı)biz indirdik biz ; ve onun koruyucusuda elbette biziz. 

 

Kur'an Yüce Allah tarafından kolaylaştırılmıştır.(bizim müdahalemize ihtiyaç ve gerek yoktur):

54 Kamer 17-22-32-40 :

Andolsun biz Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık,öğüt alan yok mudur?

 

 

Değerli kardeşim,iyi niyetle bile olsa: bu sizin olmasını dilediğiniz ,Kur'an'ın daha kolay anlaşılması için her ne gerekiyorsa, demekki, Ayetlerdede açıkça emirbuyurulduğu gibi Yüce Allah tarafından, gereği yapılmış.ve doğru/tahrifsiz o haliylede bize kadar ulaştırılmış.ama bizim mantığımıza denk düşmüyorsa veya rivayetlerin etkisi altında böyle düşüneceksek, bence bunun vebalinide iyi düşünmek gerekir. 

 

konuyu dışarıdan gazel okuyanların inadına ,sapmadan ve saptırmadan ve başka bir ard niyet taşımadan, sırf lilleh için müzakere ettiğimizin ve edeceğimizin inancıyla ,Yüce Allah'a emanet olmanı ve hepimizin her iki cihanda yüzünü ak çıkarmasını dilerim.

 

Yüce Allah'ın izniyle devam etmek üzere.

 

saygı ve sevgiyle

 

NOT: bu forumda diğer iletilerimin bulunduğu sahifeler : 2.-3.-4.-7.-16.-23.- 25.- 27.-

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yukarı dön Göster hasanoktem's Profil Diğer Mesajlarını Ara: hasanoktem
 

<< Önceki Sayfa 19 Sonraki >>
  Yanıt YazYeni Konu Gönder
Yazıcı Sürümü Yazıcı Sürümü

Forum Atla
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme
Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme
Sizin yetkiniz yok forumda konu silme
Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme
Sizin yetkiniz yok forumda anket açma
Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma

Powered by Web Wiz Forums version 7.92
Copyright ©2001-2004 Web Wiz Guide
hanif islam

Real-Time Stats and Visitor Reports Sitemizin Gunluk, Haftalik, aylik Ziyaretci  Detaylari Real-Time Stats and Visitor Reports

     Sayfam.de  

blog stats