Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
öğrenci98 Yazdı:
Merhabalar
Sayın Emre;
Evvela "sen anlamıyorsum, okumuyorsun" gibi söylemleri müzakereye uymayan ifadeler olarak telakki ediyorum. Siz düşüncelerinizi yazın ben anlamıyorsam yazınızı okuyan binlerce insan var varsın onlar bu konuyu sizden öğrensinler, kaldı ki kimse sizinle aynı düşünmek zorunda değil.
7/172 ayetinde "çıkarırken" ifadesinin karşılığı olan arapça kelimeyi söylermisiniz? Oysa bu ifade tamamen ekleme olup, mealini verdiğiniz Edip Yüksel bile ayetin dipnotunda niçin böyle bir dil kullandığını ve gerekçesini açıklıyor.
Temel vahiy verme diye ifade ettiğiniz olaya ilişkin delil getirdiğiniz 30/30 ayetinde geçen, "F-T-R" kökünün sürekli aynı yaratma anlamında kullanılan "H-L-K" ve "B-D-A" köklerinden farkını, özellikle Kur'an bütünlüğündeki farkını anlatırmısınız?
Kastınız ademoğlunun diğer varlıklardan farkını "ŞUUR" lu yani beşer oluşunu doğarken temel vahiy alıyor diyorsanız bu anlayış benim Kur'an da görmediğim/göremediğim size ait bir anlayıştır.
Ayrıca bir insanı imtihana tabi tutulmadan cennete veya cehenneme göndermeyi Rabbimizin sonsuz bilgisiyle izah ediyorsanız ben buna hiçmihiç katılmıyorum. Bu konuda sizin delilinizi rica ediyorum, yani hangi ayetten hareketle böyle bir kanaat oluştu sizde. Ayrıca bu konuyla ilgili 2/155; 67/2 ayrıca 2/214 ve 3/142 ayetleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
"Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele." 2/155 (ynö)
"Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Aziz’dir O, Gafur’dur." 67/2 (ynö)
İlave olarak verdiğim ayetlerin mealleri ise:
"Yoksa siz kendinizden evvel geçenlerin mesel olmuş halleri hiç başınıza gelmeksizin Cennete girivereceksiniz mi sandınız? onlara öyle ezici mihnetler, kılımdatmaz zaruretler dokundu ve öyle sarsıldılar ki hattâ Peygamber ve maiyetinde iman edenler «ne zaman Allahın nusratı?» diyeceklerdi. Bak işte Allahın nursatı yakın." 2/214 (elmalılı)
"Yoksa siz zannettinizmi ki Allah içinizden o mücahede edenleri hiç belli etmeden, sabredenleri belli etemden Cennete giriverceksiniz?" 3/142 (elmalılı)
Teşekkür ederim.
Muhabbetle...
|
|
|
Selam Öğrenci;
1- Yazdıklarımı anlayamadığın ve bu yüzden körü körüne itirazlarını sürdürdüğün ortada. Zaten anladığında ortada mesele de kalmayacak.
Bunun yanı sıra bu başlıkta yazdıklarımın çoğunu anlamadığını sen de itiraf etmiştin. Ben buna ilave olarak "temel vahiyle" ilgili söylediklerimi de ekledim ki bu da bütününü bir parçası zaten.
2- Bakıyorum kafandaki dogmaya uymadı diye çevirileri beyenmemek için de bin takla atmaya başladın:)
Halbuki gayet net:
Bir tek Tanrıcı (hanif) olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH`ın yaratışında değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez (Rum Suresi 30)
7: 172 Rabbin, Adem oğullarının bellerinden soylarını çıkarırken onları kendi kendilerine tanık tutar: "Ben, Rabbiniz değil miyim? " "Evet, tanıklık ediyoruz, " derler. Böylece diriliş günü, "Biz bundan habersizdik, " diyemezsiniz.
7: 173 Yahut, "Atalarımız önceden ortak koştu ve biz de onlardan sonra gelen soylarıyız, bizi bidat ve hurafelere dalanlardan dolayı mı yok edeceksin, " diyemezsiniz.
Bak bilim de ayetleri doğruluyor:
http://w9.gazetevatan.com/Tanriya_inanmanin_bilimsel_kaniti/ 222019/7/Manset
Evet bu ayetleri en doğru şekilde çeviren Edip Yüksel'dir. "Yok falanca kelime filanca kökten türer" şeklindeki takla atmalarla Kuran'daki cinleri, melekleri ve namazı inkar edenler gibi(farklı anlamlar yükleyenler gibi), sen de kendine bir çıkış yolu arıyorsun.
Tekrarlayalım, bu ve daha başka ayetlerde de yaratılışımızda bize vahiy verildiği belirtiliyor.
Ve bu sayede "Allah'a inanmakla, ortak koşmamakla ve de Kuran'ın gerçekliğini onaylamakla yükümlü oluyoruz.
Yoksa üçlemeye tapan veya Allah'ı inkar eden de kınanmaz, "onun gönlü öyle inanmış", veya "onun kafası o kadar çalışmış ne yapalım" denir ve ahirette sorumlu olmazdı.
Senin verdiğin ayetler bile temel-içimizdeki vahyi onaylıyor, hala nasıl hatanda inat edeceksin diye çırpınıyorsun.
İnsanlara iyi davranmanın iyi birşey olduğunu bilmen bile senin "yaratılış programına" uygun davranmanın sonucudur.
Ve bu yüzden kötüler ve "inkarcılar" sapmış olarak adlandırılıyor. Yaratılış programına ihanet ettikleri, temel bilgilerinden saptıkları için.
Aynı şekilde eş cinsellik gibi sapmalar da "yaratılış programına ters düşme" sonucu ortaya çıkan durumlardır.
Kısacası yaratılışta sana verilen temel vahyin sayesinde davranışlarından ve inancından sorumlu oluyorsun.
Ve bu temel vahyin, aynı zamanda Kuran'ın gerçekliğini görmene yardımcı olan bir delil de oluyor.
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu da bu temel programın sayesinde (eğer sırtını dönmemişsen) algılayabiliyorsun.
3-İlk sayafalarda birçok ayet verdik. Bir zahmet bütünlük içinde ve önyargını bir kenara bırakarak okuyacaksın. Merak etme ben senin gibi ayet cımbızlamıyorum, kitabı bütünlük içinde ele alıp sunuyorum.
Dünyada çekilen sıkıntılar, yani bazı insanların ızdırapla imtihan edilmesi, yine günahlarından dolayıdır. Özellikle peygamberin yanındaki iki yüzlülerin ayrılması, kalplerindeki inkarın ortaya çıkarılması için savaş veya zulme uğrama gibi zorlu imtihanlarla deneniyorlar, bu sırada da bazı kötü yanlara sahip imanlıların da bedel ödemesi sağlanıyor.
Tekrarlayalaım, şu 2 günlük özet imtihan, sonsuza dek yaşasaydın yapacaklarına denk gelecek bir şekilde sonlandırılıyor. Ve "cehenneme gitme vesilesi olarak da" sorumluluk yaşına gelmen bekleniyor.
Zaten cennete alınacak insanların bir kısmı, sorumluluk yaşına gelmeden imtihanları sonlandırılarak Allah tarafından, bu vesileyle cennete alınıyorlar. Kaldı ki onlar da bu süre zarfında yine imtihanlarında olumlu bir karakter sergilemiş oluyorlar.
Diğer başka bir kısmı, sorumluluk yaşına geldikten sonra, ama "sevapları ağır bastığı bir anda" alınıyorlar dünyadan.
Diğer bir kısıım iyiler, "tam da yaptıklarının yanlışlığını fark edip, tövbe edip, durumlarını düzelttikten sonra " alınıyorlar bu temsili imtihandan.
Buna karşılık kötüler ise "kötülük üzereneyken" alınıyorlar bu dünyadan. Tövbe etmeye fırsat bulamadan. Veya tövbe etseler bile yine tövbelerini bozdukları bir anda imtihandan alınıyorlar.
Allah ahirette itiraz edemesinler diye kötüleri kalplerindeki hainlikle yüzleştiriyor bu dünyada. Ayrıca bu imtihan dünyasında herkes hakettiğine kavuşsun, bazı küçük mükafat ve cezaları tatsın...
Kötüler için "suçüstü şart" delil olması açısından ahirette.
Bak bu konuyla ilgili o kadar çok ayet yazdım ki, şimdi hepsini buraya aktarmaya gerek bile duymuyorum. Eğer samimi olarak öğrenmek istiyorsan açar bakarsın dikkatlice.
Dediğimiz gibi ortada tarıtışılacak bir yan bile yok aslında.
Selam ve sevgiler.
|