İslamın son peygamberi Ahzab 52′den sonra bir daha asla evlenmemiştir. Yoksa rabbine baş kaldırmış olurdu, risalet elinden alınırdı ve o “Büyük Gün”de hesaba çekilirdi (Yûnus 15). Bu kadar kesin.
Tanıdığım birine bunu hatırlatmak zorunda kaldım. Din görevlisiydi. SÜNNET diyor başka bir şey demiyordu. “Hz Peygamber ne yaptıysa yapmalı, ne yapmadıysa yapmamalıyız. Sünneti terkeden İslamdan çıkar.”
“Peki,” dedim. “Ahzab 52’den sonra Peygamber bir daha hiç evlenmedi. Ama bazı inanırlar evli oldukları halde bir daha bir daha evleniyor; onlar İslamdan çıkıyor mu?”
Çıt yok.
86 karılı imam hapse girdi
16 Eylül 2008 Salı 10:45
Onun tam 86 karısı var. Ama 82’si başına dert oldu. İmam Muhammed şimdi hapiste. Bakın neden?
Nijerya’da 84 yaşındaki 86 karılı imam, karılarını boşamayınca gözaltına alındı.
Yetkililer, şeriat yasaları bir erkeğin 4′ten fazla eş sahibi olmasına izin vermediği için, eşlerinin 82’sini boşaması için Muhammed Bello ismindeki imama 7 Eylül’e kadar süre tanımıştı.
Dini inançları tahkir etmek ve yasa dışı evlilikler yapmakla suçlanan Bello, eşlerinin sayısını azaltmayınca şeriat mahkemesinin isteğiyle gözaltına alındı.
| |
Gerçekten çarpıcı ve İslam adına üzücü bir durum. Bir din ki… peygamberine EŞ ÜSTÜNE EŞ almayı yasaklar; Allah’ın Elçisi yasağa harfi harfine uyar. Ama onun ümmeti çatır çatır EŞ ÜSTÜNE EŞ alır. Peygamber gider Mersin’e, onun ümmmeti gider tersine. O dinde ciddiyet kalır mı?
Kedici Satanizm ne kadar ciddiyse çok eşçi uyduruk din o kadar ciddidir. İnekleri kutsayan Hinduism ne kadar ciddiyse çok eşli erkeğin ardına harem kervanını takıveren uyduruk din o kadar ciddidir.
*
Ahzab 52′den sonra Hz Muhammed’in bir daha asla evlenmediği ama sahabelerinin eş üstüne eş almaya devam ettiği öne sürülebiliyor. Mümkün mü? Hayır! Allah’ın Elçisi bu gayriciddiliğe izin vermiş olamaz. Kalbinde hastalık olan bir kısım zevat ona rağmen eş üstüne eş aldıysa Allah onlara bunun hesabını sorar. O başka. Ama samimi sahabeler Allah’a ve O’nun Elçisi’ne inat, eş üstüne eş almış olamaz. “Miş miş”lere değil Kuran’a iman edenler bunu bilir, bunu söyler.
Asr-ı saadette Ahzab 52′den sonra eş üstüne eş alınmamıştır. Bu kesin. Daha önce o yöntemle kurulan aileleri ise Yüce Allah BUNDAN SONRA anlamında MİN BA’D diyerek aklıyor. Yani BUNDAN ÖNCEKİLER hiç kimsenin günah hanesine yazılmaz. Ama bundan sonra haram, günah.
Anlaşılan, tek tük de olsa eş üstüne eş almalar Hz Muhammed’in ölümünden 30-35 yıl sonra yeniden başlamış. İnananlar önceleri tepki göstermiş ama zamanla “Aman, ne günahlar işlenmiyor ki!” deyip sineye çekmişler. 50-60 yıl geçince “Bunca insan yanılıyor olamaz ya!” deyip olağan karşılamışlar. 80-85 yıl sonra ise haccac-ı zalimlere fazla iş kalmamış artık; zulmü kitabına uyduruvermişiler.
*
Şimdi zulüm mazur görülüp “Çok eşlilik tavsiye edilmez ama caizdir,” deniyor. Aslında yüz yılların uyduruk mazeretidir bu. Gerçekte çok eşlilik haramdır çünkü ZULÜMDÜR. Allah’ın dininde zulüm yasaktır; caiz ilan edilemez. Allah asla zulmetmez; insanlara KENDİLERİ zulmediyor. (Yûnus 44)
Bazan bunu da söylemek zorunda kalırım. Adaletsizlik = zulüm.
“Önce şu gerçeği görelim: çok eşlilik zulümdür.”
“Hayııır!”
Kardeşim, niye HAYIIIR? Çok eşliliğin zulüm olduğunu bütün ulema söylüyor.
İşte Elmalılı (1): “Eğer birden fazla kadınlar arasında adalet yapamıyacağınızdan korkuyorsanız, ki bundan korkmalısınız…”
Nisâ 23’te Allah söylüyor: İki kız kadeşi bir arada almanız… size haramdır -Hurrimet aleykum… en tecma’û beyne’l uhteyn.
Çünkü iki kız kardeş bir arada çok eştir. Allah çok eşliliği ZULÜM saymayıp hoş görseydi helal ederdi ve inanan bir adam, birden çok kız kardeşi bir arada eş alabilirdi. Yani Allah iki kız kardeşin bir birine kuma yapılmasını neden yasaklıyor; çok eşlilik hoş bir şey olduğu için mi ya da ZULÜM olduğu için mi?
ÇOK EŞLİLİK ZULÜMSE ÇOK EŞLİ OLUN (?!)
Evli olanların evlendirilmesi Nûr 32’ye göre haram ama Nisâ 3’e göre caiz. Allah’a mı ait bu çelişki? Hayır! Allah çelişkiden arınmıştır (4:82). O halde bu iki ayet arasındaki çelişki insanlar tarafından üretilip Allah’ın kitabına sokulmuştur.
Açıklaması şu olabilir:
وانكحوا الايامي منكم Bekarlarınızı evlendirin (Nûr 32)
فانكحوا ما طاب لكم من النساء …kadınlarla evlenin (Nisâ 3)
Görüldüğü üzere hem Nûr 32′de hem de Nisâ 3′te نكح var. Ama bu, Nûr 32’de eNKiHu okunacak şekilde harekelendiği halde Nisâ 3’te iNKiHu okunacak şekilde harekelenmiş.
enkihu: evlendirin
inkihu: evlenin.
Eğer نكح, Nûr 32’de olduğu gibi, Nisâ 3′te de eNKiHû okunacak şekilde harekelenseydi Nisâ 3’te “Kadınların ikişerini ve üçerini ve dörderini evlenDİRin” deniyor olacak, Allah’ın Kitabına mevcut çelişkiler boca edilmeyecekti.
Hz Peygamber’in mushafında نكح harekesizdi. Ona Nûr 32’de eNKiHu ve Nisâ 3’te iNKiHu kıraatini dayatan harekeler Miladî 700’ün başlarında eklendi. Abul Taher’in “Querrying the Koran” başlıklı yazısında belirttiği üzere Irak valisi Haccac-ı ZALİM’in özendirmesiyle (2):
Kuran’ı okuyanlar yıllar ilerledikçe onu daha zor anlar oldu, diyor Dr Puin. Akla yatsın diye değişiklikler yaptılar. Örneğin MS 694-714 döneminin Irak valisi Haccac bin Yusuf Kuran’a 1.000’den fazla elif harfi boca etmekle övünüyor.
Harekeler de Kuran’a Haccac’ın özendirmesiyle eklendi. Onun sağladığı değişiklikler Kuran tarihinin önemli bir aşamasıdır.
*
Sözün özü, “NKH”nın Nisâ 3’te EVLENİN anlamına gelmesi için iNKiHu diye okunacak şekilde harekelenmesi korkunç bir hataydı çünkü Kuran’a çelişkiler boca etti.
Örneğin Allah çok eşliliği Nûr 32 ve Nisâ 23’te zulüm ilan edip HARAM kılacak; sonra Nisâ 3’te “kadınların ikişeri, üçeri, dörderiyle evlenin!” deyip CAİZ ilan edecek? Nûr 32 ve Nisa 23’te kara dediğine Nisa 3’te ak diyecek? Mümkün mü?
*
Harekeleme ÖRTÜLÜ BİR TAHRİF değil mi? Âl-i İmran 7′deki vakfe “mim”ine itiraz eden Yaşar Nuri Öztürk bunu dile getiriyor (4):
Ayetlerin orasına burasına harf ekleme hakkı Kuran’ın tebliğicisi olan Peygamber’e bile verilmemişken başkalarına nasıl verilebilir! Bu müdahale Kuran bünyesinde ÖRTÜLÜ BİR TAHRİF olarak algılanırsa ne olacaktır?
Bu insanlara bu yetkiyi kim vermiştir? Kuran’da eksikler mi var da bunlar düzeltiyor? “O ayeti şöyle anlıyacaksınız!” deme cüretini kimden alıyorlar?
Harekelerin dayattığı pek çok meale itiraz ediliyor. Örneğin Sebe 19’daki RBN ve BA’D. Mevcut okunuş ve meal:
Fe kâlû RABBENA BÂİD beyne esfarina:
“RABBİMİZ! Yollarımızı UZAT!” dediler.
Örneğin, Muhammed Esed’e göre (5) doğrusu:
Fe kâlû RABBUNA BE’ADE beyne esfarina:
“RABBİMİZ yollarımızı UZATTI,” dediler.
Bunun gibi, harekelerle ilgili pek çok konuda ihtilaf var. Ama bugünün yaşamıyla doğrudan ilgili değiller. Örneğin Sebe 19’un konusu geçmiştir; bugün değil. Ama ilginçtir, Nisâ 3’teki çok eşlilik zulmü Müslüman kadınların yaşamını bügün kararttığı halde insanlar ona KÜTÜK GİBİ duyarsız.
Yetmedi. Çok eşçi yorumlardaki şu ipe sapa gelmez iddiaya bakın. Yüce Allah gûya diyormuş ki: “Kadınların ikişeri, üçeri, dörderiyle evlenmeniz zulümse ellerinizin altındaki cariyelerle evlenin.” İyi ama cariyeLER de çok eş. Allah hâşâ “Çok eşli olmanız zulümse çok eşli olun!” der mi?
Yargıçların Yargıcı bir yandan 4:82’de “Kuran’ı Allah’tan başkası indirseydi içinde bir çok çelişki bulurlardı,” diyecek, bir yandan da ÇOK EŞLİLİK ZULÜMSE ÇOK EŞLİ OLUN diyecek. Der mi? Samimi bir inanırsanız bunu elbet reddedersiniz.
Ayetlerin doğru çevirisi şöyle olabilir:
Yetimlerin mallarını geri verin. Temizi pisle değiştirmeyin. Onların malını kendi malınıza katıp yemeyin; büyük günahtır bu (2).
Yetimlere haksızlık etmekten korkuyorsanız size yetki veren kadınların ikişerini ve üçerini ve dörderini evlendirin. Ama bunda da adil olamamaktan korkuyorsanız yalnızca birini. Ya da yeminlerinizin sahip olduklarını. Darlığa düşmekten kurtulmanız için uygun olan budur (3)
Kadınların mallarını karşılıksız geri verin. Ama onlar birazını kendiliklerinden size bırakırlarsa sağlıkla ve çekinmeden yiyin (4). Allah’ın izniyle sizi ayakta tutan malları aklı ermeyenlere geri vermeyin. Ama onları yedirin, giydirin ve hoşça tutun (5) Yetimleri evlenmelerine kadar sınayın; yaşlarına geldiklerinde onları olgun bulursanız mallarını kendilerine verin; büyüverirler diye aceleyle israf etmeyin… (6).
Burada inananlara söylenen şudur:
Yetimlerinizin malını yanlışlıkla yiyip o büyük günaha girmekten korkuyorsanız elinizde yetim malı tutmayın. Yaşına eren yetimelerinizin mallarını geri verin (4:6). O arada size ana babaları gözüyle bakıp yetki veren yetim kadınların ikişerini ve üçerini ve dörderini evlenDİRin (enkihu).
Ama yetimelerinizin Allah’ın izniyle sizi de ayakta tutan malları ile (4:5) yatırım yaptıysanız ve topluca evlenmek isteyen sahibelerine iade etmek üzere bir anda denkleştirmek sizi malî darlığa sokacak ve yetimelerinize eksik mal verip haksızlık etmenize yol açacaksa yalnızca bir yetim kadını evlendirin.
Ya da sevabına iyilik etmek istiyorsanız yeminlerinizin sahip olduğu garibeleri (ma melekeket eyman ukum) evlendirip saygın birer çift olarak topluma kazandırın. Onların malı yok. Mal devri söz konusu olmadığına göre onları topluca evlendirmek sizi malî darlığa düşürmez.
İTİRAZ: Nisa Suresi’nin üçüncü ayetinde “ma tabe leküm” diye bir ifade var, yani sizin için hoş/çekici olanlar, yani HOŞUNUZA GİDENLER. Hasan Bey bunu göz ardı etmiş; yoksa HOŞUNUZA GİDEN kadınları ikişer, üçer, dörder EVLENDİRİN diye tercüme edecekti ki bu durumda, aklı başında insan sorar. Allah, kadınlardan hoşlandıklarınızı, başka erkeklerle evlendirin anlamında bir emri niye versin? Ve Hasan Bey’in bütün teorisi çökerdi. (SALİH diye birisi)
Cevap: Hayır, göz ardı etmedim; sizin HOŞUNUZA GİDENLER anlamına geldiğini öne sürdüğünüz o ifadeyi SİZE YETKİ VEREN KADINLAR diye tercüme ettim.
Doğrudur; “ma tâbe lekum”deki TÂBE “tayyib”le aynı kökten gelir ve “habîs”in zıt anlamlısıdır. Bundan kastedilenin ne olduğu ise Nisâ 2′de görülüyor:
Temizi pis ile değiştirmeyin (lâ tebeddelû’l habîse bi’t TAYYİB (4:2).
Korumanız altındaki yetimlerin mallarını kendi MALLARINIZA KATARAK yiyemezsiniz; büyük günahtır bu –hûban kebîra (4:2). O mallar yetimlerin kendilerine TAYYİB ama size HABİS yani “haram”dır. Allah size ancak yoksulsanız İZİN VERİR ve o malların ancak örfen uygun olduğu kadarcığını yiyebilirsiniz (4:6).
Yaşına eren kadınların nikah işlemleri de öyle. Örneğin evlilik önerisini kabul etmek onlara TAYYİB ama size HABİS yani “haram”dır. Ancak onlar evliliklle ilgili işlemlerin bir kısmını yapma yetkisini size verebilir. İşte o zaman işlemlerin hukuken uygun olduğu kadarcığını yapabilirsiniz.
Örneğin bir kadın eğer size anası-babası gözüyle bakıp kendisini evlendirme yetkisi VERDİ ise onu sizden isteyen adama “Verdim gitti!” diyebilirsiniz ama kadının yerine geçip nikah memuruna “Evet!” diyemezsiniz.
Damat adına “Evet!” diyemezsiniz; gelin adına “Evet!” diyemezsiniz.
Yok, amacınız baş göz etmek değil kendiniz evlenmekse o zaman da Bakara 235′i vahyeden Allah’a itaaten kadına evlenme önereceksiniz. Kadın sizin hoşunuza giderse değil SİZ KADININ HOŞUNA GİDERSENİZ Nisâ 24′ü vahyeden Allah’a itaaten müstakbel eşinizle pazarlığa oturacaksınız.
Ayrıntıya girmiyorum. Eğer anlaşırsanız eşinize sağlam bir söz –misâkan galîza- vereceksiniz, tıpkı nebilerin Allah’a verdiği söz gibi (4:21, 33:7).
Kısacası, eğer samimi bir inanırsanız öyle manavdan karpuz alır gibi karı alamazsınız; tıklatıp tıklatıp “Bu kadın HOŞUMA GİTTİ, alayım! Bu kadın HOŞUMA GİTMEDİ, almıyayım!” diyemezsiniz. İslamın kadınları, tıpkı sizin gibi, aklı ve duyguları olan insanlardır; sizi REDDEDİVERİRLER.
*
TÂBE ile aynı kökten gelen başka bir kelime de Nisâ 4′teki “tıbne”dir. Bakın, mevcut meallere göre nedir TIBNE:
kadınlar kendilerine ait “sadukât”ın bir kısmını
size BIRAKIRLAR ise (M Esed)
size SUNMUŞLAR ise (Y N Öztürk)
size BAĞIŞLARLAR ise (S Ateş, Diyanet, Elmalılı, Mevdudi, E Yüksel)
Bırakmak, sunmak, bağışlamak elbet VERMEK anlamına gelir.
Nisâ 4′teki kadınlar kendilerine ait “sadukât“ın bir kısmını size VERİRLER ise onu çekinmeden ve sağlıkla yersiniz. Ve Nisâ 3′teki kadınlar “evlilik işlemlerine dair tasarruf“un bir kısmını size VERİRLER ise, manevî ana babaları olarak, onları baş göz edersiniz…
*
Özetle, çok eşlilik “şunun bunun dini”nde helal olabilir ama ALLAH’IN DİNİNDE haramdır. Ahzab 52 onu Allah’ın Elçisine DOĞRUDAN, ümmetine ise DOLAYLI olarak haram eder; Nûr 32 ise doğrudan bütün inanırlara:
Ve bekarlarınızı evlendirin
Ve eNKiHu’l eyâmé minkum
Yüce Allah’ın istisna tanımayan buyruğudur bu. Yani Allah “Bekarlarınızı evlendirin AMA…” demez; aması maması yok, EVLİLERİN evlendirilmesi haramdır çünkü zulümdür. İnsanlara Allah asla zulm etmez; insanlara kendileri zulmeder (Yûnus 44, Âl-i İmran 182).
EL-UZZA, EL-LAT, MENAT. 62:9′daki “Allah’ı anmaya koşun!” buyruğundan “El-Uzza, El-Lat, Menat‘ı anmaya koşsanız da olur!” icazeti çıkarılabilir mi ki 24:32′deki “Bekarlarınızı evlendirin!” buyruğundan “Evlilerinizi evlendirseniz de olur!” icazeti çıkarılabilsin, eş üstüne eş üretmeyi 4:23′te zulüm ilan edip onu 33:52′de elçisine haram kılan Allah’a inat?
Yüce Allah’ın Nûr 32′de evlenenlere değil evlenDİRenlere sesleniyor olması önemli. Kim onlar? Nikah aktine TANIK olanlar ve akti KAYDA geçiren memur. Onlarsız nikah olmaz. Hayrettin Karaman (6) bunu şöyle dile getiriyor:
…nikah akdini bir başkası değil, iki taraf yapar; akit, aralarında evlenme engeli bulunmayan bir kadınla bir erkeğin, ŞAHİTLER huzurunda, karşılıklı rızaları ve irade beyanları ile kurulur/oluşur… Resmî nikah ayrıca KAYIT altına alındığı için evlilik hukukunu koruması, güvence altına alması bakımından dinin amacına daha da uygundur.
Tanıklar ve memur, evlenenler bekar mı evli mi ona bakacak. Evliyseler tanık olmayı ve nikah kıymayı reddecek, yalnızca bekarları evlendirecekler; evlileri evlendirmek Allah’a isyandır, haramdır.
Hasan Akçay
________________________________________________
(1)Hak Dini Kuran Dili
(2)The Guardian, 8 Ağusutos 2000
(3)http://free-minds.org/forum/index.php?topic=16824.0
(4)İslam Nasıl Yozlaştırıldı, S. 225
(5)Kuran Mesajı
(6)(http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00073.htm)