Yazanlarda |
|
Metehan2003 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
TÜRKÇE KUR’AN TERCÜMELERNDE
METOT SORUNU
Son rakamlara göre1 Kutsal Kitap(Kitabı Mukaddes) ve diger bölümleri iki bin
iki yüz civarında dil ve lehçeye tercüme edilmis bulunmaktadır. Sadece sayısal olarak
degil, çalısmalarının niteligi konusunda gösterdikleri üstün gayret ve basarı açısından
Hıristiyanları takdir etmemek mümkün degildir. Demek; istenince, samimi ve
fedakârca gayretler gösterilince bu isler olmaktadır. Peki, bizler ne durumdayız?
Onlara karsı bir hareket olarak degil de inancımızın bir geregi olarak, acil bir ihtiyaç
olan yetkin bir Türkçe Kuran çevirisini yapmamız gerektigi tartısılmaz bir husustur.
Çalısmalara baslamak için acele etmeli ancak çalısırken acele etmemeliyiz.
Sogukkanlı, dikkatli, özenli ve bir bilim adamı sorumlulugu içinde bu isi
yürütmeliyiz. Aslında temel problem sadece Kuran degil, bütün ‘dini metinler’in
çevirisi problemidir. Basta Kuran olmak üzere sırası ile Allah elçisi hakkındaki
rivayetler(ehâdîs)in ve diger ‘dini edebiyat’ın2 ve hatta Kitabı Mukaddes’in çevirisi
üzerinde çalısmamız ve yöntemler gelistirmemiz gerektigini düsünüyoruz.
Uzun süren çalısmalarımız sonucunda gördük ki Kuran’ı çeviri isi derin ve
köklü bir zihni degisikligi, hazırlıgı ve karar verme sürecini gerekli kılmaktadır.
Nerdeyse her seyi bastan ele almak, yeniden yapılanmak, görünen ve görünmeyen
problemlerden kurtulmak için bir yerde slam’ın arkeolojisini yapmamız
gerekmektedir. Kanaatimize göre bu zamanda ilahiyatçılar evvelemirde birer
arkeolog gibi ne çıkacagını tam kestirmeden ha bire kazmalı, çıkarmalı ve sürprizlere
karsılasmaya hazırlıklı olmalıdırlar. lahiyatçılar fazla konusmaya hevesli olmamalı,
ama meydanı da bir takım sartlatanlara bırakmamalıdırlar. Eger inancımızın
1 Bkz. http://www.kitabimukaddes.com
2 En basitinden ‘çki bütün kötülüklerin anasıdır.’, ‘Allah’ın selamı onun üzerine olsun’ vb.
tercümelerin iyi ve güzel oldugunu iddia edemeyiz.
VIII
gerçekligini arıyorsak gerektiginde metodik bir süphe ile keyfimizi, huzurumuzu,
yerlesik yanlıs algılarımızı bozacak cesur sorular sorabilmeliyiz. Allah’a
güveniyorsak elimizdekileri kaybetme riskini göze almalıyız. Hiçbir gerçek basarı
risksiz degildir. ste bu gibi saiklarla normalde tezimizde islenilmeyecek konuları
olabildigince kısa tutarak islemek zorunda kaldık.
Genel olarak konusmak gerekirse en temel eksikliklerimizden birisi
meselelere bütünsel, panoramik bir bakıs açısı ile yaklasmamak, meseleleri basından
degil; ortasından, kıyısından kösesinden ele almaktır. Diger temel eksikligimiz metin
okuma ve özellikle tercüme edilecek bir metnin nasıl okunacagı hakkında çok fazla
bilgiye ve beceriye sahip olamayısımızdır. Çok okumuyoruz, çok okusak bile
farkında olalım veya olmayalım çok düsünmeden ve bazı sartlandırılmalarla
okuyoruz. Çok düsünsek bile bazı bariyerleri asamıyoruz. Cesurca, dürüstçe
kendimize ve baskalarına sorular sormuyoruz. Bunlara ilaveten acelecilik; sabırsızlık,
agırbaslı oturmus bir bilimsel tavırdan yoksun olus gibi birçok eksikligimizden söz
edilebilir. Bütün bu saydıgımız türden nedenlerden dolayı genellikle saglıklı, yere
basan, gerçekçi ve kalıcı sonuçlara ulasamıyoruz.
Konuyu arastırma sürecinde dogal olarak birçok farklı çalısmadan istifade
etme imkânımız oldu. Çeviri, çeviribilim, çeviri kuramları ve çeviri terimleri
konusunda degisik kaynak eser yanında özellikle iki kitaptan çok yararlandık. Hatta
tespit edebildigimiz çeviri ile ilgili bazı hususları Çeviri Terimcesi3 dâhil özellikle
Açıklamalı Çeviri Terimleri Sözlügü4 elimize ulasıncaya kadar bilimsel bir terim
olarak nasıl ifadelendirecegimiz konusunda sıkıntılarımız olmustu. Bu vesile ile bütün
yazarlara oldugu gibi özellikle bu iki eserin yazarlarına da tesekkürlerimizi ifade
3 Berk, Özlem, Çeviribilim Terimcesi, Multilingual yay. st. 2005
4 Boztas, smail ve Okyavuz Yener, Sirin, Açıklamalı Çeviri Terimleri Sözlügü, Siyasal Kitabevi, Ank.
1999
IX
etmek isteriz. Ayrıca bize emegi geçen ve jüri olarak tezimizi okumak zahmetinde
bulunan Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi’nin degerli ögretim üyeleri Prof. Dr.
Salih Akdemir, Prof. Dr. Halis Albayrak, Prof. Dr. Baki Adam ve danısmanım Prof.
Dr. Mehmet Paçacı hocalarıma sükranlarımı sunarım.
Tezin bazı kısımlarını okuyan ögretmen arkadasım Volkan Kahraman’a ve
tezin sonunda ekledigim resimlerin sayfa düzenlemesini yapan arkadasım Dinç
Hasan’a da tesekkürlerimi belirtmek isterim.
Halil HACIMÜFTÜOGLU
Ankara-2006
ARASTIRMANIN KONUSU
Tezin adından da anlasılacagı üzere Türkçe Kuran tercümelerinde metot
sorunu ve yapılacak bir Türkçe Kuran çevirisi isi için yöntem gelistirmenin imkânları
tezimizin temel konularını olustumaktadır.
ARASTIRMANIN AMACI
1-Kuran çeviri isini daha kapsamlı, detaylı ve planlı bir sekilde ele almak ve
düzene oturtmak konusunda bir baslangıç yapmak. Çeviri isini yükleneceklere çeviri
yapılırken dikkat etmeleri gereken hususlar konusunda yol göstermek ve fikir
vermek.
2-Kuran’ın tanımı, mahiyeti ve kavramları konusundaki kargasayı ortadan
kaldırmak için öneriler ve çözümler sunmak.
3-Kuran çevirisi isinde karsılasılabilecek, görülen ve görülmeyen problemleri
ortaya koymak. Tercümelerde bulunan belli baslı hatalara isaret etmek ve bunları
düzeltmek amacıyla teoriler ve bakıs açıları sunmak.
Tezimizin amacı genel bir çeviri kuramı olusturmak degildir. ‘Metin türü ile
sınırlı’5 sayılabilecek bir çeviri çalısmasının yöntem ve planlaması olarak kabul
edilmelidir.
5 Krs. Berk, age. s.137
XII
ARASTRMANIN METODU
Tezimizin planında bölümlerin, baslıkların ve alt baslıkların tertibine, bölüm
ile baslıklar arası konu ve anlam bütünlügüne dikkat edilmeye çalısılmıstır.
Arastırmamızın bölümlerini ve alt baslıklarını anlamak için gerekli kavramsal
açıklamalara ve konuyu anlamayı kolaylastıracak bilgilere yer verilmistir.
Çeviri isine baslamadan önce halledilmesi gereken çok önemli sorunlar
bulunmaktadır. Bunlar halledilmeden çeviriye baslanmamalıdır. Çogu seyi yeni
bastan sorgulamalı metodik bir süphe ile sahip oldugumuz öncülleri ve kabulleri
gözden geçirmeliyiz. Bu sebeple asıl konumuz olmamasına ragmen önemli olduguna
inandıgımız bazı konuları da arastırmamıza dâhil etmek zorunda kaldık. Belli baslıları
ise sunlardır:
1-Kuran’ın mahiyeti, tanımı, içerigi, kutsallıgı, konumu ve amacı. Bizler
elimizdeki eserin ne oldugunu tam olarak bilmeden ne gerçek anlamda anlayabilir ve
ne de çevirisini yapabiliriz. Bu ana kadar yapılan tanımları yeniden sorgulamalıyız.
Bu nedenle âyeh, sûrah, kitâb, ummu’l-kitâb mesânî, gur’ân, mîzân, rûh,, er-rûhu’lemîn,
teysîr(yesernâ), tafsîl, te’vîl el-hurûfu’l-mugatta‘ah suhuf, levhun mahfûz,
beyân, tenzîl; inzâl, vahy, kelâm, tilâveh, hadîs… gibi bazı önemli kavramların
mahiyeti kısaca irdelenmistir.
2-Kuran tefsiri ile ilgili belli baslı sorunlar: Muhkem, mutesâbih, nesh, egsâm.
hikmeh,
3-Kuran’ın sifahi kaynagı,
4-Kuran’ın olustugu kültürel art alan.
Arastırmamızda özel bir meali veya tercümeyi hedef almadıgımız gibi bütün
çevirilerden de tek tek söz edilmemistir. Genellikle doksanlı yıllardan sonra
XIII
yayımlanan belli baslı tercümeler ele alınmıs ve genel degerlendirmeler yapılmaya
çalısılmıstır.6 Yeri geldikçe yapılan degisik hatalar üzerinde durulmus ve çeviri
örnekleri sunulmustur. Tezimizde görünen ve görünmeyen birçok problem ortaya
konmus ve tartısılmıs, çözüme kavusturulan meseleler oldugu gibi çözülemeyen
problemler de olmustur. Her meseleyi hemen çözecegiz diye bir iddiayı
tasımadıgımızı belirtmek isteriz. Problemleri dogru bir biçimde tespit etmenin ve
ortaya koymanın da önemli bir is olduguna inanıyoruz. Zira meseleler tam olarak
saptanmadan ve bütün açıklıgıyla ortaya konmadan yetkin ve tam çözümlere
ulasılamaz.
Arastırmamız esnasında ilk yaptıgımız islerden biri çeviri ve çeviribilim ile
ilgili günümüze kadar gelen ulasabildigimiz yerli ve yabancı eserleri taramak
olmustur. Türkçe Kuran tercümeleri incelenirken çeviriler için yapılmıs olumlu ve
olumsuz tenkitler gözden geçirilmistir. Tezimizde konumuz itibariyle agırlıklı olarak
Türkçe tercümeler ele alınmıs, ancak gerektiginde yabancı dillerdeki tercümelerden
de yararlanılmıstır. Türkçe Kuran tercümeleri incelenirken, Kitabı Mukaddes
tercümeleri ve onlar hakkında yapılan arastırma ve tenkitlerden faydalanılmaya
çalısılmıstır.
Yazım konusunda genel olarak Türk Dil Kurumu’nun imla kılavuzunu esas
aldık. Ancak belli nedenlerle bazı özel uygulamalarımız da olmustur.
1-Arapçadan Türkçeye geçen kelimeleri Türkçedeki anlamları ile kullanmaya
dikkat ettik. Transkripsiyon yapmadıgımız durumlarda ‘Kur'an’ veya ‘Kur’ân’ yerine
‘Kuran’7 seklinde yazmak bize daha dogru bir tutum olarak geldi.8 Zira bir kısmı
6 Doksanlı yıllara kadar yapılan meallerin genel bir degerlendirilmesi daha önce hocam Salih Akdemir
tarafından yazılan degerli bir çalısmada yapılmıstı. Bkz. Akdemir, Salih, Cumhuriyet Dönemi Kur’an
Tercümeleri(Elestirel Bir Yaklasım), Akid yay. Ank.1989, s.76
7 Bu sözcük Türkçedeki ‘kuran(kurucu)’ sözcügünü çagrıstırıyorsa da bu çok önemli degildir.
XIV
Türkçede az kullanılan ‘resen, resülmal, mesuliyet, memur, elan’ vb. Arapçadan
ödünçlenen sözcükleri bile kısmen transkripsiyon yapar gibi ‘re’sen, re’sul-mal,
mes’uliyyet, me’mur veya el’an’ diye yazmazken çokça kullandıgımız ‘Kuran’
kelimesini ‘Kur’an’ veya ‘Kur’ân’ seklinde yazmanın dogru olamayacagını
düsünüyoruz.9 Eger ödünçlenmis kelimelerin orijinalinin anlamını kastettiysek o
zaman da italik harfleri kullanarak ve orijinal dildeki telaffuza en yakın sesler ile
transkripsiyon yaparak vermeye çalıstık. Arapça asıllarını belirtmek ve bizdeki
ödünçlenmis sözcüklerden ayırmak için ise isimlerin basına bazen el takısını,
disil(muennes) isimlerin sonuna ise tâ’u’l-muennes’in durak(vagf) yapıldıgındaki
telaffuzunu yazdık. 10
2-‘branice’ ve ‘Aramice’ yazımları yerine ‘branca’ ve ‘Aramca’ seklinde
yazımları tercih ettik.11
3-Sure adları içinde Türkçe telaffuzda zorluk çıkaranlar varsa bunun için
gerekli yerlerde kaynastırma harfleri kullandık. Mesela Neml, Nahl, Dehr’ yazmak
yerine ‘Nemil, Nahil, Dehir’ seklinde yazmayı daha uygun gördük.12 Yine
Arapçasında uzatma harfleri bulunan sure adlarını Türkçe yazarken uzatma isaretleri
kullanmaktan kaçındık. ‘Ahkâf, Ankebût’ ve ‘Nîsâ’ yerine ‘Ahkaf, Ankebut’, ve
‘Nisa’ seklinde yazdık.
8 Bu uygulamayı tek istisna olarak tezin baslıgında yapmadık.
9 ‘Biz, Türkçedeki ‘Kuran(Kur’an)’ kelimesini tamamen atmıyor ama bu kelime ile orijinal gur’ân
sözcügünü ayırıyoruz. Diger bir deyisle; ‘Kuran’ kelimesini Mushaf, yani buyurum(vahy)
koleksiyonları ve belgeleri anlamında kullanıyoruz.’ Bkz. ‘Kuran’ın Tanımı, çerigi, Kutsallıgı, Amacı
ve Konumu’
10 Biz Arapçadan dilimize geçen(ödünçlenmis) sözcüklerle bunların asıllarının belirgin olarak ayrı
tutulmaları gerektigini savunuyoruz. Zira bu kelimelerin çogu dilimize geçerken asıl anlamlarını
korumamıstır.
11 ‘Türkçe’ yerine ‘Türkice’ demek ne kadar yanlıssa ‘Aramca’ yerine ‘Aramice’ demek o kadar
yanlıstır.
12 Aslen Arapça olan sabr ve gabr sözcüklerini Türkçe ‘sabır’ ve ‘kabir’ seklinde yazdıgımız gibi.
XV
4-Transkripsiyon yaparken normal bir Arap okuyusunda kelime ve harfler
orijinal dilde nasıl telaffuz ediliyorsa bunları karsılayabilecek en yakın Türkçe
harflerle yazmaya gayret gösterdik ve Türkçeye geçen telaffuz sekillerinden
olabildigince kaçındık. Kur’ân yerine gur’ân yazdık veya Arapça mufred muennes
sözcükleri mesela Fars okuyusunda oldugu gibi ‘hikmet’ seklinde degil de, hikmeh
biçiminde transkripsiyon yaptık.
5-Bazı Arapça özel isimlerde söyle bir uygulama yaptık. Ömer b. Hattab
yerine bunu daha bir Türkçelestirerek Hattap oglu Ömer seklinde yazdık. Çünkü bu
gibi isimleri bizler bin yılı askındır kullanıyor, çocuklarımıza isim olarak veriyoruz.
Artık bizim olan bu isimleri kısmi veya tam transkripsiyon yapmanın uygun bir
uygulama olmadıgını düsünüyoruz.
Bütün bu transkripsiyon ve imla ile ilgili farklı uygulamaları bastan bilinçli ve
gayet makul oldugunu düsündügümüz sebepleri anlatarak yaptıgımız için bunların
anlayısla karsılanacagını ümit ediyoruz. Nihayetinde bunları zahmet altına
girmeksizin ve izah etme geregi duymadan hiç yapmayabilirdik. Bu uygulamalara
yalnızca yazarlarının tercihlerine ve tasarruflarına hürmeten onlardan alıntı
yaptıgımız durumlarda riayet etmedik. Dolayısıyla alıntı yaptıgımız kaynakta nasıl
yazılmıssa biz de o sekilde aktardık.
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
|
Yukarı dön |
|
|
Metehan2003 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BRNC BÖLÜM
ÇEVRBLM, KUTSAL KTAP VE KURAN ÇEVRLER
A) ÇEVR VE ÇEVRBLM NEDR?
‘‘Çeviri, deneme yanılmalara, gelismelere, ilerlemelere ve yeniliklere iliskin
uzun bir geçmisin yan ürünüdür diyebiliriz.’’1 Çevirinin ortak bir tanımından çok
farklı çeviri tanımlarından ve nitelemelerinden söz etmek daha yerinde olur.
Herkesin üzerinde uzlastıgı tek bir tanım henüz yapılamamıstır ve yapılması da zor
görünmektedir. Bunun nedeni tanımların çogunlukla farklı çeviri anlayısları ve
kuramları dogrultusunda ve belli bir yöne agırlık verilerek yapılmıs olmasıdır. Ayrıca
çeviri ile ilgili meshur fragmanların çogu kez meseleyi açıklamaktan uzak ve
yanıltıcı olabildiklerini de kabul etmek gerekir.2 Neredeyse her çeviri kuramı ve
bakıs açısı gerek çeviri tanımında ve gerekse kavramlarında bir takım degisiklikler
yapmaktadır. Bu bir yerde dogaldır. Onu bir sanat veya zanaat, bir bilim, bir yorum,
bir süreç, bir çaba, bir okuma, analiz etme, anlama ve anlatma, bir yeniden üretme,
yaratma ve yazma, bir aktarım, iletisim ve degistirme eylemi olarak tanımlayanlar
oldugu gibi baska sekillerde tanımlayanlara örnegin; Koller3 gibi günlük
yasantımızda bütün konusmalarımızı çeviri olarak niteleyenlere de rastlanmaktadır.
Aslında Koller haksız sayılmaz. Herkes öncelikle kendisinin tercümanıdır. Nitekim
bazen hislerimize ve düsüncelerimize tercüman olamadıgımızdan yakınırız. Bunların
hepsinin birer bakıs açısını yansıttıgını ve birer dogruluk payı içerdigini kabul
1 Köksal, Dinçay, Çeviri Kuramları, Ank. 1995, s.16
2 Bkz. Göktürk, Aksit, Çeviri: Dillerin Dili, Yapı Kredi yay. st. 1994, s.47
3 Bkz. Koller, Werner, Einführung in die Übersetzungswissenschaft, Quelle und Mayer Verlag,
Heidelberg, 1987, s.106 nakleden: Aktas, Tahsin, Çeviri slemine Genel Bir Bakıs, Ank. 1996, s.4
2
etmemiz gerekir. Benzer farklılıkları degisik dillerin bu kavramı karsılarken
kullandıkları kelimelerin farklı kökenlerinde bile müsahede edebiliriz.4 Bütün
bunların yanında çevirinin olanaklılıgı da sürekli tartısılmıstır. Ne kadar tartısılırsa
tartısılsın öyle veya böyle çeviri bir olgu olarak binlerce yıldır vardır ve var olmaya
devam edecektir. Ne var ki çeviribilim, ‘bilim dalı’ olma niteligini daha yeni yeni
kazanmaya baslamıstır.
Kuramlar Isıgında Açıklamalı Çeviribilim Terimcesi kitabının yazarı Özlem
Berk ‘‘en basta çevirinin hem ürün hem de süreç olarak anlasıldıgını’’ belirttikten
sonra ‘‘Günlük kullanımda çeviri genellikle iki dil arasında gerçeklestirilen yazılı bir
aktarım islemi ya da bu sekilde aktarılmıs ve kendisinden özgün metinle arasında bir
takım esdegerlik iliskilerini gerçeklestirmis olması beklenen bir metin olarak
anlasılmaktadır.’’5 demektedir. Aynı yazara göre çeviribilim; ‘‘çeviri ile ilgili her
türlü olguyu inceleme konusu yapan disiplinler arası bir bilim dalı’’6 olarak
tanımlanmaktadır. Çevirinin tanımında oldugu gibi çeviribilimin amaç ve yapısı
konusunda da degisik görüsler vardır. Kitty M. van Leuven-Zwart, ‘Dilbilim gibi bir
dalın amacı nasıl daha iyi konusmacılar yetistirmek, yazın arastırmaları dalının amacı
da nasıl roman ve siir yazmayı ögretmek degilse, çeviribilimin birincil amacı da iyi,
daha iyi çeviriler ve çevirmenler yaratmak degildir. Çeviribilim bir olgu olarak
çevirinin özellikleri ve sorunlarıyla ilgilenir; tıpkı dilbilimin ve yazın arastırmalarının
sırasıyla dil ve yazınla birer olgu olarak ilgilenmesi gibi.’’7 diyerek çeviribilimin her
4 Bkz. Berk, Özlem, Kuramlar Isıgında Açıklamalı Çeviribilim Terimcesi, Multilingual yay. st. 2005,
s.13-16
5 Berk, age. s.17
6 Berk, age. s.105
7 Van Leuven-Zwart, Kitty M. ‘Çeviri Betimlemesinde Yöntem ve Bu Yöntemin Çeviri
Uygulamasıyla Bagıntısı’, çev. Müge Gürsoy ve Yurdanur Salman, Metis Çeviri, 1O(1990), 56-64(56)
nakleden: Berk, age. s.32
3
zaman çeviri uygulaması ve ögretimi ile baglantılı olmadıgını belirtmektedir.
Hartmut Köhler de ‘‘Filolojilerin yazar yetistirmemesi gibi, çeviribilimin de
çevirmenler yetistirmesi beklenememelidir. Çeviribilimin görevi genel olarak çeviri
etkinligi alanına açıklık ve düzen getirmek, bu alanda kargasayı önlemek olabilir.’’8
demekle aynı görüsleri paylasır.
‘Esdegerlik’, çeviribilimde çok sık kullanılan terimlerden birisi olmasına
ragmen en en çok tartısılan kelimelerden biridir de. Nerdeyse her yaklasım bu terimi
kendi bakıs açısına göre ya yeniden tanımlamıs veya yerine alternatif terimler
koymaya çalısmıstır. Bu bakımdan esdegerlik kavramını tüm çeviri kuramları ve
yaklasımları için aynı anlamda kullanılan ortak ve tam bir terim olarak kabul etmek
güçtür. Oysa bir terimin en önemli özelligi üzerinde uzlasılan tek bir anlamının
olmasıdır. Bütün degisik tanımlamalara ragmen esdegerlik kavramı için genel
diyebilecegimiz bir algılamadan söz edebiliriz. Özetle esdegerlik; kaynak metnin
okurları üzerinde olusturdugu etkinin bir benzerinin veya aynısının hedef metin
okurları üzerinde olusturmayı anlatmak amacıyla genellikle metin birimleri için
kullanılan bir kavramdır. Muhataplarının dilinde ve yasadıkları zamanda yazılmıs bir
eserin veya söylenmis bir sözün dahi onların her birinde uyandırdıgı etkinin aynı
olmadıgı düsünüldügünde daha sonraki devirlerde aynı dili konusan diger baskaları
üzerinde benzer etkinin olusmasını beklemek de bize uzak bir ihtimal olarak
gelmektedir. Bu realite kabul edildiginde farklı kültürlere, cografyalara ve dillere
sahip degisik zamanlarda yasayan farklı bireylere aynı etkiyi saglaması nerdeyse
imkânsızdır. Ayrıca böyle bir etkinin imkânını kabul etsek bile bunu ölçmek kolay
degildir. Newmark’ın dedigi gibi; ‘‘Çeviride esdegerlilige bu durumda ‘aynılık’
8 Cemal, Ahmet, ‘Türkiye’de Çeviribilim ve Beklentiler’, Türk Dili, 39:330 (1979), 184-191(189-190)
nakleden: Berk, age. s.32
4
arayısı olarak yaklasmamalı, çünkü bırakın kaynak ve hedef dil arasında, aynı metnin
hedef dildeki iki yorumu arasında bile aynılıgın bulunması söz konusu olamaz. Hiçbir
metin tamamen özgün degildir, çünkü tabiatı itibariyle dilin kendisi zaten çeviridir.’’9
‘‘Katharina Reis ve Hans J. Wermeer ise esdegerligi islev ve iletisimsel etki bazında
degerlendirir ve esdegerlik kavramını kaynak ve erek metinler aynı islevi yerine
getirdiklerinde kullanır.’’10 Burada Nida’nın ‘devingen/dinamik esdegerlik’
kavramından da söz etmek gerekir. ‘‘Buna göre çevirmen, kaynak metnin öncelikle
içerigini, sonra da biçemini ön plana alarak ‘biçimsel esdegerligi’ sonra da alıcıya
yönelerek erek dilde iletinin ‘dogallıgını’ saglamakla yükümlüdür. Kuramcılara göre
devingen esdegerlik, iletinin alıcı dildeki alıcıların aynı kaynak dildeki alıcılar gibi
tepki vermeleriyle saglanır.’’11 Dolayısıyla esdeger etki prensibinin burada da geçerli
oldugunu görüyoruz. Oysa yukarıda da belirttigimiz gibi esdeger etki olusturmak çok
zordur. Burada belki anlam olarak oldukça iyi ve yeterli bir aktarımdan veya Reis ve
Wermeer’in bahsettigi ‘iletisimsel etki’den konusabiliriz. Öte yandan kendisini
kaynak metnin hedefledigi seslenilen kisinin ya da grubun yerine koyup koymamak
okuyucunun niyetine ve istegine baglı bir durumdur. Okuyucu yeterli bir bilgi ve
saglam bir fikir edinmek istiyor olabilir. Müslüman olup olmaması bu gerçegi
degistirmez. Kuran çevirisi okurlarının büyük ölçüde kaynak metnin direkt
muhatapları olmadıklarını bilmeleri gerekir. Direkt muhatap olmayı isteseler bile bu
istekleri her metin parçası için gerçeklestirilemez ve sıkıntılar dogurur. Meseleye
9 Newmark, Peter, A Textbook of Translation, Prentice Hall. New York, 1988 nakleden: Köksal, age.
s.47
10 Berk. age. s.122, Berk kitabının baska bir yerinde Skopos kuramına göre esdegerligi söyle açıklar:
‘‘Kurama göre esdegerligin ölçütü kaynak metin degil, çeviri metnin erek dizgedeki amacı, yani
islevselligidir.’’ Berk, age. s.56
11 Nida, Evgene A. ve Taber, R.Charles, The Theory and Practice of Translation, E. J. Brill, Leiden,
1982, s.24, nakleden:Berk, age. s.46
5
okuyucuların yapıları, beklentileri ve niyetleri açısından da bakmak gerekir. Her söze
-anlasılan aynı olsa bile- herkesin aynı tepkiyi vermesini bekleyemeyiz. Bu, sözü
algılayanın dogrudan-dolaylı muhatap olmasına, beklentilerine, kabullerine,
bilgilerine, psikolojik, ekonomik ve sosyolojik durumuna, yasadıgı yere, zamanına,
konumuna, yaklasımına ve amacına göre degisiklikler arz eder. Bu yüzden biz Kuran
çevirisi için bu kelimeyi ‘anlamı, olabilecek en iyi, en dogru ve dogal sekilde
muhataplara aktarmak; iletmek’ anlamında kullanacagımıza dair bir kayıt düsüyoruz.
B) ÇEVR KURAMLARI
Çeviri kuramlarını, çeviriyi ve çeviri ile ilgili olayları sistemli bir sekilde
açıklama çabasıyla ortaya atılan teoriler olarak tanımlayabiliriz.12 Geçmisten
günümüze çeviri kuramları konusunda son ikisi birbirine yakın olan üç temel
yaklasımın var oldugu söylenebilir.
1. Kaynak Odaklı Çeviribilim/Dilbilimsel Yaklasım
Yirminci yüzyılın son çeyregine kadar daha çok din ve edebiyat alanında
yapılan çevirilerden hareketle yapılan çeviri tartısmaları genellikle kaynak metnin
dokunulmazlıgını savunan ve onun hedef kültürde esdegerini bulmayı amaçlayan
dilsel çeviri temelli kaynak kültür, kaynak dil ve kaynak metin merkezli yaklasımlar
biçimindeydi. Bu yaklasımlarda çeviri genellikle ‘esdegerlik’ kavramı ile ve özgün
metnin aynısını veya ikinci dereceden bir kopyasını olusturmak olarak
12 Bkz. Berk. age. s.104
6
anlasılmaktaydı. Bu yaklasımların bir diger özelligi fazla kuralcı ve buyurgan
olmaları, çevirinin ne oldugundan çok ne olmadıgını ifade etmeye çalısmalarıydı.13
2. Erek(Hedef) Odaklı Çeviribilim/Betimleyici Yaklasım
Bu yaklasımın temel özelligi; ‘‘çeviribilimin özgül konumundan ve gerçek
çeviri uygulamalarından’’14 ve ‘‘çevirilerin hedef kültürde islevsel olarak alımlanmak
üzere üretildiginden’’15 hareketle olusturulması, kaynak metnin betimlenmesi dâhil
çeviri sürecini ve hedef metnin olustugu kültürel ortamı dikkate alması ve buna vurgu
yapmasıdır. 16
srailli çeviri kuramcısı Gideon Toury’ye göre zamanımıza kadar eski
kuramların çogu kaynak metin ve kaynak dil odaklı olup dolayısıyla kaçınılmaz
olarak buyurgan bir mahiyet arz etmislerdir. Kendisi Itamar Even-Zohar’ın
çoguldizge kuramından yola çıkarak olusturdugu erek odaklı çeviri kuramına göre
çeviri bir amacı gerçeklestirmek amacıyla yürütülen bir eylemdir ve ancak hedef
kültürde bir gerçekligi vardır.17 ‘‘Toury buyurgan, yani kaynak metin odaklı
kuramlardan farklı olarak, kuramında olması gereken ile degil, gerçekten var olan ile
ilgilenir. Dolayısıyla Toury için kaynak ve erek metinler arasındaki esdegerlik
iliskisinden çok erek metnin yaratılmasında etkili normlar önem tasımaktadır.
Elindeki bu somut malzemeden, yani metinden hareket eden Toury çevirmene yön
veren normların oldugunu ileri sürer. Toury bu normları söyle sınıflandırır: Öncül
13 Bkz. Berk, age. s.44-48, Eruz, F.Sakine, Çeviriden Çeviribilime, Multilingual yay. st. 2003 s.50
14 Eruz, age. s.51
15 Eruz, age. s.51
16 Bkz. Eruz, age. s.51
17 Bkz. Berk, age. s.58
7
normlar, süreç öncesi normlar, çeviri süreci normları…’’18 Kendisi çevirinin tanımını
ve kapsamını genis tutar. Ona göre ‘‘bir toplumsal-kültürel ortamda çeviri olarak
kabul edilen her sey çeviridir’’19 ve dolayısıyla çeviri kanunlarına ve tümellerine
ulasmak için sözde çeviriler ve uyarlamalar da dâhil olmak üzere mümkün oldukça
çok çeviri ürününün incelenip bu normları su yüzüne çıkararak birtakım ortak
özellikler bulunabilir.20 Yine ona göre nasıl ki kaynak metin sadece kendi kültür
normları için üretilen bir metin niteliginde ise çeviri metin de bulundugu kültür
normları çerçevesinde ve büyük ölçüde hizmet ettigi amaçlar dogrultusunda
olusturulmus yepyeni bir metindir. Kaynak metinden sadece betimleyici çalısmalar
sürecinde yararlanılabilir, çeviri sürecinde ise onun dokunulmazlıgı dikkate
alınmaz.21 Eruz’un da ifade ettigi gibi; ‘Toury böylece çeviri sürecine ve çeviri
etkinligine, çeviribilimsel bütünleyici, nesnel ve dizgesel bir yaklasım getirir.’’22
3. Süreç Odaklı Çeviribilim/slevsel-letisimsel Yaklasım
Yetmisli ve seksenli yıllarda Almanya’da islevsel ve iletisimsel olarak
adlandırılan çevirinin dilsel ve metinsel yönlerinin yerine çevirinin süreci, içerigin ve
biçemin çözülmesi ve daha sonra da iletisimsel yönün önemli bir rol oynadıgı bir
yaklasım ortaya çıkmıstır. 23 ‘‘Bu yaklasım içinde yer alan Katharina Reiss tarafından
ele alınan metin türleri ve dil islevleri ile Hans J. Wermeer tarafından ortaya atılan
skopos kuramı çeviribilim alanına yeni bir bakıs açısı kazandırmıstır.’’24
18 Berk, age. s.60
19 Toury, Gideon, Descriptive Translation Studies and Beyond, John Benjamins, Amsterdam &
Philadelfia, 1995, s.32, nakleden:Berk, age. s.61
20 Bkz. Berk, age. s.61
21 Bkz. Eruz, age. s.52
22 Eruz, age. s.52
23 Bkz. Berk, age. s. 48-51
24 Berk, age. s.51
8
Wermeer, 1984 yılında Reiss ile birlikte yazdıgı Grundlegung einer
allagemeinen Transltionstheorie(Genel Bir Çeviri Kuramının Temeli) adındaki ortak
eserde ‘amaca uygun çeviri eylemini anlatan’ Skopos(Yun. Amaç) adındaki kuramı
ortaya atmıstır. Wermeer’e göre çeviri, çeviri ile ilgili eylemlerden sadece biri olarak
kabul edilmelidir. Dogal olarak, her eylem gerçeklestirilirken bir amaç gözetildigi
gibi çeviri de daha sonra Holz-Maenttaeri’nin tanımladıgı sekliyle ‘‘bir amaç
dogrultusunda gerçeklestirilen bir eylem türüdür’’. Nasıl ki özgün eserin yazarı
eserini belli bir amaca yönelik olarak yazıyorsa, onu basarılı bir biçimde çevirecek
çevirmenin de görevi, çevirinin amacını ve bu amacı nasıl gerçeklestirecegini
önceden çok iyi tespit etmektir.25 ‘‘Wermeer’e göre çevirmen, çeviriye iliskin
eylemde yer alan ‘uzman kisi’dir ve kendisine verilen isi yerine getirerek çeviri ürünü
ortaya koymakla yükümlüdür. Bir uzman olarak, skopos kuramının önem verdigi
kaynak metnin statüsü konusunda, kaynak metnin çeviri eyleminde oynayacagı role
karar verir. Bu kararı belirleyen faktör ise yine çeviri eyleminin amacıdır.’’26 Ona
göre kaynak ve hedef metinler arasında arz-talep iliskisi bulunmaktadır. Çeviri
edincine sahip çok iyi bir gözlemci olmasının yanında baglamlara göre sürekli
yorumlar yapan ve çeviri kararları alabilen bir kültür uzmanı olan çevirmen hedef
metin olustururken talep dogrultusunda kaynak metinden yararlanır.27 Çeviri isi
kendisine bir isveren tarafından teklif edilebilecegi gibi bizzat çevirmen de bu isi
baslatabilir. Burada önemli olan; çeviri isine girismeden önce, bir isverenin
bulundugu durumda isveren ve çevirmen birbirleri ile görüserek, bulunmadıgı
durumda ise bizzat çevirmen tarafından amacın ve bu amacın hangi sartlar altında
25 Bkz. Berk, age. s.54-55
26 Berk, age. s.55-56
27 Bkz. Eruz, age. s.54
9
nasıl gerçeklestirileceginin önceden tespit edilmesidir.28 Wermeer çevirinin
gerçeklestirilebilmesinin hedef kültürün kosullarına baglı oldugunu, esdegerligin
saglanması konusunda kaynak metin yerine hedef kültürdeki amacın ve islevselligin
ölçüt alınmasını, dolayısıyla kendisinin sadakat yerine kullandıgı baglılık(loyality)
kavramının da amaca baglılık olarak algılanması gerektigini savunur. Ona göre hedef
metin için tek bir çeviri modeli düsünülemez ve ‘yeterli’ sayılabilecek bir çeviri
önceden belirlenen amaç dogrultusunda hedef kültürde gerçeklestirilmis olan
çeviridir.29
Son yıllarda çeviribilim alanında yukarıda özetle degindigimiz çeviri olgusunu
ve normlarını bir bütün olarak kesfetme, izah etme, tanımlama ve onu bilimsel, nesnel
ve deneysel bir zemine oturtma amacı ile bazı önemli çabalar gösterilmesine ve ufuk
açıcı kuramlar ortaya atılmasına mukabil tamamen bütünleyici bir kurama henüz
ulasılamamıstır. Günümüzdeki kuramlar eksik yönleri dısında genellikle bir yöne
agırlık vermekte ve vurgu yapmaktadır. Bütünleyici kuram olusturma çalısmaları ve
bunlara yöneltilen elestiriler devam etmektedir.30 Ayrıca çogu profesyonel çevirmen
tarafından bu kuramların kusku ile karsılandıgını ve yararlı olup olmadıkları üzerinde
bile tartısmaların devam ettigini eklemek gerekir.31 Bunlara ragmen ‘gerçek ve
nesnel çeviri uygulamalarından yola çıkması, kaynak metnin betimlenmesi dâhil
çeviri sürecini ve hedef metnin olustugu ortamı dikkate alması, hedef metni yepyeni
bir metin olarak tanımlaması, çeviri sürecinde kaynak metnin dokunulmazlıgını
28 Bkz. Berk, age. s.56, Eruz, age. s.54
29 Berk, age. s.57-58
30 Bkz. ‘Çeviribilimde Bütünleyici Bir Yaklasım Üzerinde Elestirel Görüsler ve Öneriler’ Bengi-Öner,
Isın, Çeviri Kuramlarını Düsünürken.. Sel yay. st. 2001 s.78 ve Akdemir, Salih, ‘Kur’an
Çevirilerinde Dikkate Alınmayan Önemli Bir Üslup Özelligi Üzerine’, slamiyât, Ank. 2002, c.5,
sayı:1, s.146-147, dipnot:18
31 Bkz. Berk, age. s.67-68
10
dikkate almaması’ gibi özellikleri nedeniyle Betimleyici yaklasım’ın, ‘çeviri islemini
belli bir amaca yönelik çeviri eylemlerinden sadece biri sayması, yeterli ve basarılı
çeviriyi önceden belirlenen amaç dogrultusunda hedef kültürde gerçeklesen çeviri
olarak görmesi, çevirmene büyük özgürlük tanıması yanında agır yükümlülükler
yüklemesi ve hedef metin için tek bir çeviri modeli önermemesi…’ gibi nitelikleriyle
bilhassa slevsel yaklasım’ın bir Kuran çevirisinde uygulanacak yöntem konusunda
bize degerli fikirler verdigini kabul etmek gerekir. Nitekim sayın hocam Salih
Akdemir de ‘Kur’an Çevirilerinde Dikkate Alınamayan Önemli Bir Üslup Özelligi
Üzerine’ adlı makalesinin ‘Çeviri Kuramı Konusunda Batıdaki Yeni Gelismeler’,
‘Degerlendirme(ıı)’ ve ‘Sonuç’ bölümlerinde çeviri sürecinde felsefi-elestirel
hermeneutige geregi kadar yer verilmemesini elestirmesine ragmen islevsel
yaklasımdan övgü ile bahsetmekte ve Kuran çevirisi için en güvenilir yol olacagını
belirtmektedir.32
C) KUTSAL KTAP ÇEVRLER
Bizim daha yeni ve emekleme döneminde olan çabalarımız Hıristiyanların
özellikle Reformasyon hareketlerinin etkisi ile en az bes asır önce yogun olarak
baslayan, muazzam deneyim ve basarılarıyla kıyaslanamaz. Biz burada küçük bir fikir
vermek amacıyla, degisik kaynaklardan yararlanarak ngilizce, Almanca ve Fransızca
ve son olarak da Türkçe Kitabı Mukaddes(Kutsal Kitap) çevirilerinden bahsedecegiz.
Çeviriden Çeviribilime kitabının yazarı Eruz, ‘‘Hıristiyanlıgın yayılmasıyla
Kutsal Kitaplar Yunanca, Latince ve daha sonra yerel diller gibi dillere çevrilmeye de
baslanmıstır.’’ dedikten sonra sözlerine söyle devam etmektedir: ‘‘Tevrat(Eski Ahit)
32 Bkz. Akdemir, agm, s.143,146,161
11
Musa Peygamberin halkının ögretilerini içeren bir kitap olmasına karsın,
ncil’in[Dogrusu ‘Kutsal Kitap’ın] birinci bölümünü olusturuyordu. M.Ö. 1–3.
yüzyıllarda Eski Ahit 72 din adamı tarafından Septuaginta adı altında braniceden
Yunancaya çevrilmisti. Roma Kilisesi Eski ve Yeni Ahit’i branice ve Yunancadan
Latinceye çevirmesi için 4. yüzyılda Hieronymus(M.S.340–420)’u görevlendirmisti.
Hieronymus, Pammachius’a yazdıgı bir mektupta her dilin kendine özgü kuralları
oldugunu ve bu nedenle Cicero’nun ‘anlama göre’ çeviri tarzını benimsedigini
belirtmistir. Burada ‘anlama göre’ kavramı tarihsel baglamı kapsamında ele
alınmalıdır. Bugün anladıgımız anlamdan yola çıkarsak o tarihlerde ‘anlama göre’
diye nitelendirilen bir çeviri aslında kaynak metnin sözdizimsel yapılarını dahi
dikkate alan bir çeviri olabilmektedir. Hieronymus’un Vulgata adıyla tarihe geçen bu
çevirisi Hıristiyan âleminin tek kutsal kitabı olarak 16. yüzyıla degin kabul
görmüstür. Yazılı kaynaklara göre metin türü ve çeviri yaklasımları da ilk kez
Hieronymus tarafından ele alınmıstır’’33
Köksal’ın aktardıgına göre; ‘‘Ortaçagda ncil çevirmenleri arasında genel bir
yanlıs düsünce vardı. Asıl metindeki sözcük sayısından daha fazla hedef dil sözcügü
kullanmanın sadakatsizlik olacagını düsünüyorlardı ve bundan kaçınılması gerektigini
savunuyorlardı. Bu nedenle ncil’i çevirirken gereksiz sözcükleri kullanmaktan
kaçınmaya çalısıyorlardı. Orta Çagda ncil’in çevrilmesine iliskin iki zıt görüs vardı;
i) Katolik görüs ve ii) Protestan görüs. Katolik görüs daima ncil’i çevirmenin zor
oldugunu vurgulamakta ve engel olmaya çalısmaktaydı. Bu görüs, çevirmenin hiçbir
sapma yapmaksızın asıl metne son derece sadık kalması konusunda ısrar ediyordu.
33 Eruz, age. s.24
12
Protestan görüs açısından amaç konunun yabancısı olan bir kisinin kullanabilecegi bir
metin olusturmaktı.’’ 34
Aktas ise Almanya’daki çeviri hareketini anlatırken degisik kaynaklardan
yararlanarak su degerli bilgileri vermektedir: ‘‘Çeviri alanında da Luther, Zwingli ve
Calvin’in baslattıkları Reformasyon dedigimiz Katolik kilisesinde yenilesme hareketi,
Kutsal Kitabın yeni ulusal dillere ‘birebir(sözcügü sözcügüne göre) degil de, Ortaçag
kilisesinin ihmal ettigi ‘anlamı anlamına’ çevirme zorunlulugunu getirmisti. Bu
anlayıs dogrultusunda Martin Luther 1522–1534 yılları arasında ilk kez ncil’in
tamamını Almancaya çevirmistir. Luther’in çeviri anlayısında ‘anlasılabilirlik’
esastır. Bunun için çevrilecek metnin ancak anlamının kavranılmasından sonra ilgili
dile aktarılması gerektigini vurgulamaktadır. Köksal, Nida’dan yaptıgı bir alıntıyla
Luther’in çeviride kullandıgı teknikleri söyle özetler:
a) Sözcük sıralamasında kayma
b) Kip bildiren yardımcı fiillerin kullanılması
c) Gerektiginde baglayıcıların devreye sokulması
d) Almancada kabul edilebilir karsılıkları bulunmayan Yunanca ve branice
terimlerin kaldırılması
e) Tek sözcükleri çevirmek için gerektigi yerde söz öbeklerinin kullanılması
f) Mecazların degistirilmesi
g) Metinsel degiskenlere özen gösterilmesi
Luther’in bu ilkelerinden bir metni hedef dile aktarırken, hedef dil
kültüründe karsılıkları bulunmayan kavram ve ifadeler için, çevirmenin anlamın
ruhunu bozmamak sartıyla birtakım ilaveler, kısaltmalar, kısaca ortaya çıkabilecek
34 Köksal, age. s.22-23
13
zorluklardan dolayı degisiklikler yapabilecegini anlıyoruz. Ayrıca Luther için kaynak
dilden hedef dile aktarmada sözcüklere kuru kuruya baglı kalmak pek önem tasımaz.
Onun için önemli olan anlamı aktarmaktır.
Aytaç, Luther’in çeviri hizmeti ve anlayısı konusuna deginirken, her ne kadar
Latin, Yunan etkisine, Roma’ya karsı tutum almıssa da ncil’i Almancaya çevirme
isinde ‘kaynagına dön’ parolasına uydugunu, yani bir hümanist prensibiyle hareket
ettigini belirtir. Öte yandan sunu da belirtmek yerinde olur: Luther’in Roma ve
Yunan’ı arastırması dini hakikate ulasmak için bir araç niteligindedir. Luther, bu
davranısıyla antik çalısmaları ve edebiyatı, dinin hizmetine sokmustur. Kendine
ncil’in çevirme isinde metin olarak Erasmus von Rotterdam’ın yayınladıgı Yunanca
ncil’i seçmistir. Luther, önce 1517’de Psalm(lahi)lerin Almancaya çevirisi ile ise
baslar. 1522’de ncil’in Almanca baskılı ilk yayınını yapar. Ardından 1534’de
Tevrat’la birlikte bütün ncil’in çevirisinin gerçeklestirilmesi, çeviri alanında bir çıgır
niteligindedir. Luther, bu çeviride kelimeleri degil, anlamı vermek için gayret
göstermis, yaptıgı çevirinin çeviri kokmamasına çalısmıs, halkın konustugu ve
anladıgı dili kullanmıstır.
Daha önceki ncil çevirilerinde Ortaçag boyunca uygulanan
‘interlinearversion’(yabancı dildeki metnin satırları arasına kelimelerin ana dildeki
karsılıgını koyma) tarzı egemendi. Luther bu yöntemden uzaklasmıs, anlamı esas
almak suretiyle çevirisini edebi bir sanat eseri katına yüceltmistir. Güçlü bir dil
yetenegine sahip oldugunu bu çıgır açıcı çeviride kanıtlamıstır. Gerçi, çagdasları bunu
fark edememis, onu elestirmislerdir. Ancak daha sonra örnegin Goethe, Almanların
millet olma özelligini Luther’e borçlu olduklarını ileri sürmüs, Hegel de Luther’in
ncil çevirisini gerçeklesebilen devrimlerin en büyüklerinden biri olarak nitelemistir.
14
Luther’in çeviri tekniginde yukarıda deginildigi gibi önemli olan sözcüklerin
somut anlamlarını verebilmektir. Bu anlayıs Luther’den sonra büyük bir hızla
yayılarak günümüze kadar ulasmıstır. Ara sıra bir sözcügün önemini sezdigi, onu
mutlaka ortaya koymak geregini duydugu olmus ve Almancanın yapısına zarar verme
pahasına sözcügü anlamca korumaya çalısmıstır. Basarılı çeviri için, dillere hâkim
olmak geregini vurgulaması bir rastlantı degildir. Onun asıl temel ilkesi, metinde
anlamı kastedilen seyi vermektir. Bu durum Aytaç’ın asagıdaki ilk alıntısında dile
getirilmektedir. kinci alıntıda ise, çeviride dilin nasıl kullanılması gerektigi
vurgulanmaktadır.
‘Tercüme ederken saf ve berrak bir Almanca kullanmaya çalıstım. Bazen on
bes gün, üç dört hafta boyunca bir tek kelimenin anlamını aradıgımız ve
sorusturdugumuz yine de bulamadıgımız olmustur.’
‘Evdeki anneye, sokaktaki çocuklara, pazardaki adama sormak, nasıl
konusuyorlar diye, onların agızlarına bakmak, öyle tercüme etmek gerekir. Ancak o
zaman kendilerine Almanca hitap edildigini fark ederler.’
Bu alıntıda belirtildigi gibi, Luther çeviride halk dilini, onların anlayabilecegi
sözcükleri ve ifadeleri tercih etmistir.’’ 35
Eruz’un da belirttigi gibi; ‘‘Luther yaptıgı çeviri ile birkaç Alman lehçesini
ortak bir paydada birlestirerek ilk ortak Almanca dil ve dilbilgisi kurallarını da
olusturmustur.
Luther bu öncü tutumuyla Katolik mezhebinde günah çıkarma eyleminde,
Tanrı ile kul arasına giren din adamlarını da aradan çıkaracaktır ve zamanla yeni bir
35 Aktas, age. s.20-24
15
mezhep olarak Protestan mezhebi olusacaktır. Luther tüm yasamı boyunca düsün
alanındaki yazılarıyla ve çevirileriyle kilisenin gelenegine karsı çıkmıstır.’’36
Köksal’ın verdigi bilgilere göre; ‘‘ncil’in ngilizceye ilk çevirisi John
Wycliffe(1330–1384) tarafından yapılmıstır. Wycliffe, ncil’in tüm insan hayatına
uygulanabilir oldugunu düsünüyordu. Ona göre, ncil her insanın anlayabilecegi bir
dilde, yani günlük dilde yazılmalıydı. Wycliffe, çevirirken serbest biçem(üslup)
kullanmıstır.’’37
‘‘Luther’in çagdası William Tyndale de ncil’i ngiltere’de ngilizceye
çevirerek Londra’da kiliseyi kızdırmıs bulunuyordu. Kilise kendisini affetmedigi için
Tyndale Avrupa’ya kaçmıstı. Tyndale burada Luther ile bulustu. Tyndale’in
Pentateuch adı altında anılan Eski Ahit çevirisi Hollanda’da basıldı.’’38
‘‘Tyndale çeviriyi üstlenmeden önce söyle yazmıstı: ‘Deneyerek görmüstüm ki,
kutsal sözleri ana dillerinde önlerine koyup, metnin düzenini, yöntemini ve anlamını
kavramalarına olanak verilmedikçe, sokaktaki adama gerçegi göstermenin yolu
yoktu.’ Bunu saglamak için eski sözcükleri hem yalın, hem de sanatlı bir dile çevirdi.
ngilizceye ‘passover(Musevilerin fısıh bayramı)’, ‘peacemaker(barıs yapan)’,
‘longsuffering(sabırlı)’ ve ‘beautiful(güzel…)’ sıfatlarını armagan eden Tyndale’dir.
ngilizce ncil’de Jahovah(Yahova) adını kullan ilk kisi de odur.’’39
‘‘Ancak Tyndale Luther kadar sanslı degildir ve Belçika’da da yakalanarak
kiliseye karsı çıktıgı için yakılarak ölüme mahkûm edilir. Gerek Luther, gerekse
Tyndale kendi zaman pencerelerinden bakıldıgında, çok kültürlü bilim adamı
36 Eruz, age. s.28
37 Köksal, age. s.22-23
38 Eruz, age. s.28
39 Manguel, Alberto, Okumanın Tarihi(Çev. Füsun Elioglu), YKY, st. 2001, s.315
16
kimlikleriyle yapıtları çeviriler aracılıgıyla yasadıkları ülkenin ana dillerini
olusturmus ve dinbilimsel gelismelere ısık tutmus birer dilbilimcidir.’’40
Tyndale’in ncil çevirisinden baska ngiltere’de sırasıyla 1538’de Cromwell’in
her kiliselerde halkın yararlanması için birer ncil bulundurması emri uyarınca talebi
karsılamak üzere ‘Büyük ncil’ diye anılan nüsha, 1560’da meshur ‘Cenevre ncil’i ve
1568’de ‘Piskoposlar ncil’i yayınlandı.41
Simdi de meshur Kral James çevirisinin hikâyesini ögrenmek için Savory’nin
verdigi bilgilere bakalım: ‘‘14 Ocak 1603’de Kral I. James piskoposları ve diger
papazları Hamton Sarayında bir toplantıya çagırdı. Ertesi gün Oxford’da Corpus
Christi Koleji müdürü Dr. John Reynolds su teklifi yaptı: ‘Mevcut olanlar aslına
uygun olmadıklarına göre Majesteleri ncil’in yeniden tercümesine müsaade ederler
mi?’ Kral bunu uygun buldu ve sunları söyledi: ‘tiraf ederim ki ngilizceye iyi
tercüme edilmis bir ncil henüz görmedim; fakat bana kalırsa hepsinin içinde Cenevre
ncil’i en kötüsüdür.’ ste bu sekilde ncil’in Resmi Çevirisi(Authorised Version)
dogdu.
Ertesi yılın Temmuzunda kırk yedi bilgin seçildi. Üç yıl sonra ise basladılar.
Tercüme 1611’de Krallık Matbaasında basıldı. Piskoposlar ncil’i esas tutulmus,
yukarıda adı geçen diger tercümelerden oldugu kadar Grekçe ve branice metinlerden
serbeste faydalanılmıstı. Kral James riayet edilmesi gereken kaideleri tespit etmis,
mütercimler okuyucularına harfi bir tercüme yerine aslının ruh ve manasını vermek
prensibini kabul etmislerdi. Hele eserlerinin ahengine ve tatlı okunmasına büyük itina
göstermislerdi. Bu bakımdan basarıları bugüne kadar baska hiç kimse tarafından elde
edilememistir.
40 Eruz, age. s.28
41 Bkz. Savory, Theodor, Tercüme Sanatı, MEB yay. st. 1994, s.131-132
17
Ebedi bir eser olarak Resmi Çeviri’nin yerini ngiliz dili yazılıp okundugu
müddetçe diger hiçbir eser alamayacaktır. Dünya edebiyatında baska herhangi bir
tercüme hakkında böyle bir iddia ileri sürülemez.’’42
Daha sonraları Resmi Çeviri bazı elestirilere ugramıs ve yerine bir komisyon
tarafından ‘Gözden Geçirilmis Çeviri(Revised Version)’ diye anılan ncil çevirisi
hazırlanmıs ve basılmıs ise de bu yeni çeviri ilki gibi begeni görmedi.43 Zira Resmi
Çeviriyi hazırlayan komisyonda bulunanlar ‘‘…bireysel yorumlar yaparak,
malzemeyi birlikte kararak inanılmaz bir dogruluk dengesi, geleneksel anlatım
biçimlerine saygı ve yeni bir metinden çok, uzun zamandır var olan bir metin gibi
okunan bir yapıt üretme basarısını gösterdiler.’’ 44
Bugün ngilizcede degisik çeviri türleri esas alınarak yazılmıs birçok ncil
çevirisi bulunmaktadır. ‘‘J.N. Darby’nin ‘Yeni’ Çevirisi(1871) ve English Resived
Version(1881) ve onun Amerikan sekli olan American Standart Version(1901)
tümüyle harfi harfinedir… Büyük çapta harfi harfine ve ngilizcenin izin verdigi
yerlerde branice ve Yunancaya çok yakın bir biçimde çevrilen, buna karsın iyi bir stil
ve deyimlerin gerektirdigi yerde daha serbest bir çeviriye izin veren çeviriler; KJV,
Revised Standart Version, New American Standart Bible ve New King James
Version’u (NKJV) içerirler.’’45 Bunlar da ‘‘tamamıyla esdeger sözcükler
kullanılarak’’46 yapılan çevirilere örnek verilmektedir. Ayrıca ‘‘dinamik esdegerli
sözcükler kullanılarak’’47 yapılmıs çeviriler vardır: ‘‘The Moffatt Translation, New
42 Savory, age. s.131-134
43 Bkz. Savory, age. 134
44 Manguel, age. s.316
45 McDonald, W illiam, Kutsal Kitap Yorumu(Önsöz) nakleden: http://www.hristiyanforum.com/
forum/showthread.php?t=638
46 McDonald, age. http://www.hristiyanforum.com/forum/showthread.php?t=638
47 McDonald, age.
18
English Bible, New International Verison ve Jerusalem Bible hep bu kategoriye
girerler.’’48 Son olarak ‘‘baska sözcüklerle açıklamada bulunmak’’49 suretiyle yapılan
çevirilerden söz edilmektedir. ‘‘Baska sözcüklerle açıklamada bulunmak, metni
düsünce düsünce iletmeyi arzular, buna karsın eklemelerde bulunurken bunu büyük
bir serbestlik içinde yapar.’’50 Bunlara The Living Bible çevirisi örnek
verilmektedir.51
‘‘Reformasyon hareketinin önderlerinden Calvin de ncil’i 1535 yılında
branice ve Yunanca versiyonundan Fransızcaya çevirmisti. Ancak ncil daha önce de
Lefévre d’Etaples(1450–1534) tarafından Fransızcaya çevrilmisti. Her iki çevirmen
ncil’i tıpkı Luther gibi Katolik kilisesinin katı kurallarına kulak asmadan halkın
anlayabilecegi bir dille Fransızcaya aktarmıslardır.’’52
Kutsal Kitap’ın Türkçe çevirilere gelince, kaynaklarda ilk çevirinin bölük
pörçük biçimde 14. yy. basında(1303) yapıldıgı, özellikle Ali Ufki Bey’in 1662’den
itibaren baslattıgı ve baska zevatın da sürdürdügü çeviri çabalarının nihayet 1827
yılında Kutsal Kitap’ın tamamının yayınlanması ile neticelendigi belirtilmektedir.53
‘‘1827 yılında Arap harfleriyle yayınlanan çeviri dil devriminden önce birkaç kez
gözden geçirildi. Çeviri, 1941 yılında Latin harfleriyle yayınlanmadan önce bir kez
daha gözden geçirildi ve günümüze dek kullanılageldi.’’54 lk baskısı Kitabı
Mukaddes Sirketi tarafında 2001 yılında yapılan ‘Kutsal Kitap(Yeni Çeviri)’ çevirisi,
çevirinin önsözünde belirtildigi gibi bir kurul tarafından 20 yıl sürdürülmüs agır ve
48 McDonald, age.
49 McDonald, age.
50 McDonald, age.
51 Bkz. McDonald, age.
52 Aktas, age. s.26
53 Bkz. Cündioglu, Dücane, Anlamın Tarihi, Tibyan yay. st. 1997, s.204-207
54 (Komisyon)Kutsal Kitap(Yeni Çeviri), Kitabı Mukaddes Sirketi, st. 2003, s.i(Önsöz)
19
zahmetli bir çalısmanın ürünüdür. Anlasıldıgı kadarıyla ilk olarak sekiz yıl süren
ncil/Yeni Antlasma(1986), sonra Zebur/Mezmurlar(1996) bölümleri çevrilerek ayrı
ayrı basılmıs ve en sonunda Tevrat kısmı da dâhil olmak üzere bütün Kutsal Kitap
yayınlanmıstır. Çeviri kurulu, çeviriyi gerekli kılan nedeni ve ‘çeviride izlenen
yöntem’i açıklarken su açıklamalarda bulunmaktadırlar: ‘‘… Son 30 yıl içinde dilde
yapılan özlesme çalısmaları yeni çeviriyi gerekli kıldı. Elinizdeki çagdas çeviri bu
ihtiyacı karsılamak amacıyla yapıldı.
Çeviride zlenen Yöntem
Kutsal Kitap’ın öbür dillerde yapılmıs çevirileri gibi, bu çeviri de bir kurul
tarafından gerçeklestirildi. Amaç, Türkçenin dogal anlatımından uzaklasmadan,
özgün branice, Aramice ve Grekçe metinlere sadık bir çeviriyi yapmaktı.
Çeviride söyle bir çalısma yöntemi izlendi: Çevirmenlerin gelistirdigi ilk
taslaklar branice, Aramice ve Grekçe uzmanları tarafından özgün metne uygunlugu
yönünden sıkı bir incelemeden geçirildi. Bu islemlerden sonraki yeni metinler,
düzeltmenler ve üslup uzmanlarınca iki üç kez gözden geçirildi. Düzeltmenlerle
üslupçuların son önerileri, çevirmen, Grekçe, branice ya da Aramice uzmanıyla
düzeltmen ve üslupçuların da katıldıgı çeviri kurulunda görüsülüp sonuçlandı. Çeviri
Kurulu, yılda üç dört kez toplanarak yukarıda sözü edilen islemlerden geçen
metindeki son pürüzleri giderdi. Böylelikle Kurul, tam bir görüs birligiyle son metni
onayladı. Çeviri yirmi yıl sürmüs olan agır ve çetin bir çalısmanın ürünüdür.’’55
Çeviri türü olarak elimizdeki en son Türkçe Kutsal Kitap çevirisi ‘dinamik
esdegerli’ bir çeviri olarak kabul edilmektedir.56 Gerçekten bu çeviri, tamamen
profesyonel bir çalısma ürünü olup, çeviri kurulunun ifade ettigi gibi çeviride
55 (Komisyon)Kutsal Kitap(Yeni Çeviri), s.i-ii(Önsöz)
56 Bkz. http://www.hristiyanforum.com/forum/showthread.php?t=638
20
günümüz ‘‘Türkçesinin dogal anlatımından fazla uzaklasmadan’’57 sade bir dil ve
oldukça akıcı bir üslup kullanılmıstır. Ancak çevirinin bu dogal anlatımı, sade dili ve
akıcı üslubunun yanında orijinal metnin anlamına ne derece sadık kalındıgı ve yapılan
yorumlarda ne derece isabet edildigi ayrıca bir inceleme ve tartısma konusudur.
‘‘Degisik ögrenim düzeyleri, degisik meslekler, ilgiler insanların bir iletiyi
anlayabilme yetisini önemli ölçüde etkiler. Dolayısıyla, bir metnin üniversite
ögrencileri, ilkokul bitirmisler, yeni okumaya baslamıs yetiskinler, yabancı dilde
okuyan okul çocukları, geri zekâlılar gibi degisik okur toplulukları için birbirinden
apayrı nitelikte çevirilerinin yapılması gerekebilir. Son zamanlarda Kutsal Kitap
dernekleri, böyle degisik alıcı türler için, Kutsal Kitap’ın degisik çevirilerini
yapmaktadırlar.’’58
Türkiye’deki Kitabı Mukaddes Sirketi’nin Mayıs 2006 verilerine göre Kutsal
Kitap(Kitabı Mukaddes) ve degisik bölümleri 1999 yılı sonuna kadar yaklasık 2200
dil ve lehçeye çevrilmistir. Yine bu verilere göre aynı yıl(1999) içinde 20.751.515
adet Kutsal Kitap, 20.116.627 adet ncil, 35.910.462 adet bölüm ve 508.245.104 adet
de kitapçıgın dagıtımı yapılmıstı.59
D) TÜRKÇE KURAN TERCÜMELER
Evrenin sahibi olan Allah, en son on dört asır önce yaptıgı gibi, her zaman, her
yerde her topluma kendi dilinde mesaj göndermemektedir. Geçen o kadar uzun
zamana ragmen, aynı biçimde ne bir mesaj göndermis ve ne de gönderecektir. Bu
itibarla, Kuran yaklasık bin dört yüz yıl önce Arabistan yarımadasındaki Arapların
57 (Komisyon)Kutsal Kitap(Yeni Çeviri), s.i(Önsöz)
58 Nida, Evgene A. A Framework for the Analysis and Evaluation of Theories of Translation, W.
Brislin(ed.)1976, s.68, nakleden: Göktürk, age. s.57
59 Bkz. http://www.kitabimukaddes.com
21
sahsında Allah’ın bütün insanlara iletmis oldugu son bildiridir. Bu mesaja dolaylı
olarak muhatap olan bizlerin mesajın gerekleri olan dogru inanç ve davranısları
kazanmamız için en basta onu dogru bir biçimde anlamamız gerekir. slam’ı merak
eden veya anlamak isteyen bir kimse temel kaynak olması itibariyle ilk olarak Kuran
çevirilerine basvurur. Kimse kolay kolay on, on bes ciltlik Kuran tefsirlerine
müracaat etmez. Müracaat eden olsa bile bunu herkesten bekleyemeyiz.
Seksenli yılların sonunda(1989) yayımlanan Cumhuriyet Dönemi Kur’an
Tercümeleri(elestirel bir yaklasım) adlı degerli eserin yazarı Akdemir, kitabının
‘Cumhuriyet Döneminde Yayınlanan Türkçe Kur’an Tercümeleri Üzerine Genel Bir
Degerlendirme’ baslıklı konusunda birkaç meshur meal sahibinin tercümesi hakkında
yaptıgı kısa degerlendirmelerden sonra ‘Sonuç’ bölümünde su tespitlerde
bulunuyordu:
‘‘Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türkiye’de tercüme faaliyetine agırlık
verilmistir. Bu faaliyetin sonucu olarak, günümüze kadar kırkın üzerinde Kur’an
tercümesi yayınlanmıstır. Ancak bunlardan çok azı ilmi özellik arz etmektedir. Zira
büyük bir kısmı, ehil olmayan kisiler tarafından hazırlanmıstır. Son zamanlarda dinle
alakası olmayan gazetelerin bile anonim tercümeler yayınlaması, içinde
bulundugumuz durumun vahametini gösterir. Öyle görünüyor ki, birçok kimseye
göre, Kur’an’ı Kerim’i tercüme etmek için iyi derecede Arapça bilmeye bile gerek
yoktur. Güvenilir birkaç tercüme esas alınıp, ufak tefek bazı degisiklikler yapıldı mı,
Türk diline yeni bir tercüme kazandırılmıs demektir! Kanaatimizce birçok kimsenin
basvurdugu yol budur. Aksi halde, aynı hataların sık sık tekrarlanmasını izah etmek
kolay olmasa gerektir.’’…‘‘Maalesef hâl-i hazırda, dilimize, hatalardan olabildigince
22
uzak, Türk dilinin ifadesine ters düsmeyen bir Kur’an tercümesi henüz mevcut
degildir. Zira mevcut Kur’an tercümelerinin hiçbiri hatalardan hali degildir…’’60
Bu kitabın yayımlanısından on yıl sonra(1999), Kuran çevirileri konusunda
birçok degerli çalısmanın da sahibi olan Dücane Cündioglu, Kur’an Çevirilerinin
Dünyası adlı eserinin ‘Genel Degerlendirmeler’ kısmında Türkçe Kuran çevirileri ile
ilgili tespit ve tenkitlerini kısaca madde madde sıraladıktan sonra, ‘‘Bütün bunlardan
sonra, Türkçe Kur’an çevirilerinin en ciddi zaafının, tek kelime ile yöntemsizlik
oldugunu söyleyebiliriz.’’demekteydi. ‘‘Çünkü her çevirinin bir yoruma, her
yorumun bir yönteme dayanmak zorunda oldugunun farkına varılmamıstır.” 61
Gerek Akdemir’in ve gerekse Cündioglu’nun tespitlerine ve ulastıkları
sonuçlara katılmamak mümkün olmamakla birlikte ngilizceden ve Fransızcadan
yapılan Kuran çevirilerini62 saymazsak sonradan yapılan Türkçe Kuran
tercümelerinde geçen onca yıla ragmen birkaç kavramın ve pasajın anlamının
düzeltilmesi, Kuran’ın mahiyeti ve üslubu ile ilgili birtakım özelliklere dikkat
çekilmesi, parantezlerin azaltılması, kaldırılması veya ayraçlara dönüstürülmesi gibi
sayılı degisikligin dısında toptan, köklü ve ciddi manada bir degisikligin olmadıgını
60 Akdemir, Salih, Cumhuriyet Dönemi Kur’an Tercümeleri(elestirel bir yaklasım), Akid yay. Ank.
|
Yukarı dön |
|
|
Metehan2003 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Bu Güzide çalışmanın Orjinalini PDF formatında
buradan
Çalışma hakkında ki görüşlerinizi merak ediyorum.
Muhabbetle...
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
|
Yukarı dön |
|
|
ebukerem Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 mart 2009 Gönderilenler: 483
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Metehan abi,
paylaşım için sağol, indirdim inceleyeceğim inş.
değerli ve emek verilmiş bir çalışma, faydalı olabileceğini düşünüyorum. inceledikten sonra konuşuruz inş.
selam ve muhabbetle.
__________________ yalnız Allah'a teslim ol ve şahitliği dosdoğru yap...
|
Yukarı dön |
|
|
Metehan2003 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 11 ocak 2009 Yer: Micronesia Gönderilenler: 474
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam sana dost ebukerem,
Bende henüz bitiremedim :) ama inceledikten sonra konuşuruz inş.
selam ve muhabbetle.
__________________ "Allah dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
|
Yukarı dön |
|
|
|
|