Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Toplumda mavi ve yeşil gözlü insanların nazarının değeceğine inanılıyor. Nedense bu mavi renk hayatımızda epey yer etmiş, nazar getireceğine de nazardan koruyacağına da inanılıyor. Eğer gerçekten mavi gözlü insanların böyle güçleri olsaydı, bu göz renginin çoğunlukta olduğu ülkelerde yaşam nasıl mümkün olurdu? Bizim toplumumuzda mavi yada yeşil göz rengi oranı diğer renklere göre daha az, baskın değil ama başka pekçok ülkede durum bunun tam tersi. İnsanların ten ve saç renklerinin farklı olması çok normal kabul edilirken, göz renklerinin farklı olmasında neden böyle bir sebep, farklı bir güç aranıyor?

Neden insanlar kendi sahip oldukları özellikleri kapasiteleri oranında geliştirmek, kendilerini bilinçlendirmek, daha erdemli ve doğru dürüst bir yaşam sürmek için çaba sarfetmiyor da; birbirleri hakkında akla mantığa sığmayan, ne bilimde ne dinde yeri olmayan şeylere inanıyor ve kendi aralarının bozulmasını sağlayacak yollara sapıyor? Bu inanışın yaygın olduğu toplumda mavi gözlülere şüpheyle bakılmaz mı, en küçük bir sorunda  eğer o ortamda bulunuyorlarsa onlar sorumlu tutulmaz mı? Nitekim bunun pekçok örneği yaşanıyor.

Bir yere mavi gözlü biri misafir gittiğinde o gün o evde bardak kırılsa, çocuk düşse, biri hastalansa,beklenmedik bir kaza meydana gelse hatta derse çalışmadığı bilinen öğrencinin o gün sunavdan zayıf alması gibi daha önceden bilinen bir durumun sonucu görülse bile bu mavi gözlü kişi sorumlu tutuluyor, kınanıyor, arkasından dedikodu yapılıyor ve insanlar ondan uzak durması konusunda uyarılıyor. Oysa adaletli bir toplumda bunlar olmaz, herkes kendi yaptığından sorumlu tutulur, hiçbir etkisi, gücü, yetkisi, katkısı olmadığı halde başkalarının başına gelenlerden değil.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Evet adaletli toplumda bunlar olmaz, herkes kendi yaptığından sorumlu tutulur...

İnsanlar kendi bakışını bile tehlikeli buluyor. Geçen gün karşılaştığım bayan, kendi nazarının kendisine değişmiş olabileceğinden bahsediyordu..

Nazar inancı, günük yaşamda çok sık kullanılan, kişinin diline yerleşmiş bir inanç. Bunu derinlemesine akıl süzgecinden geçirdiğimizde -ki bu forum oldukça aydınlatıcı- birçok yönden sakıncalı bir inanç olduğu görülüyor. Gel gör ki, bunu topluma anlatmak, bu inancı kırmak, en zor konulardan biri... İnsanlar yaşanmış örnekleri anlatmaya başlıyorlar hemen... Hangi gözle bakarsan ona yorumlarsın.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Siteye üye olalı uzun süre geçmedi ve elimden geldiğince yazılarınızı,  önceden yazılmış olanları da dahil olmak üzere takip etmeye çalışıyorum.

Sayın Alperen ve  blindpoint’in de Kuran temelli açıklamalarından faydalanmaya çalışıyorum. Ancak, diğer konularda takdir ettiğim bu arkadaşların nazar konusunda bilimsel konuşmak adına büyük yanlışlıklar yaptıklarını görüyorum. Kendileri beni affetsinler.

Bilimsel hiçbir yanı olmayan ama konuya yabancı insanlar tarafından sanki bilimselmiş gibi algılanabilinecek konuşmalara  örnekler:

Alperen Yazdı: Bilim insan bedeninin bir de enerji beden denilen aura ile kaplı olduğunu ve bu ışımanın psikolojik durumla direkt bağlantılı olduğunu kabul ettiği halde bizler nasıl olur da hem de elde yokluğunu ispatlayacak herhangi bir bilimsel veri olmaksızın nazarı anında yok ilan edebiliriz.

Bilimin bunu kabul ettiğini ilan ediyor sonra yokluğu ispatlanamadığına göre “yok değildir” kabulune ulaşıyorsunuz.

Ben size şöyle bir önerme yapsam:

 “Evrende 3 başlı, 8 kuyruklu beyaz ejderha yoktur”

Buyrun bu önermemi ispatlayın.

Bu önermemi yanlışlamanın tek yolu 3 başlı, 8 kuyruklu beyaz ejderha bulmaktır.Kanıtlamanın yolu ise evreni karış karış gezmek de  değildir.

Sizin yukarda yazdığınız “elde yokluğunu ispatlayacak herhangi bir bilimsel veri olmaksızın” cümlesi kelime kelime bilim felsefesi derslerinde okutulmakta ve yokluğun kanıtlanamayacağı anlatılmaktadır. “Yokluk” değil, “varlık” bilimsel önerme kapsamına girer. Kanıtlanması gereken "nazarın yokluğu" değil, "nazarın varlığı" dır.

Ayrıca, bilimsel tezlerde "occam'ın usturası" denen bir yöntem vardır. Buna göre, en az kabul ve öncülden hareket eden tez tercih edilir. Dolayısıyla, gözlemlenen olay, nazar gibi birçok mevcut bilim-dışı kavramı içeren bir olguya dayanmaksızın açıklanabiliyor ise basit olan tez tercih edilir. Nazar gibi nereye çekerseniz oraya gidebilecek spekülatif bir tez değil.

Alperen Yazdı: İnsanların ve tüm canlıların bedenlerinden "aura" adı verilen bir enerji yayılmakta. Ben bu radyasyonun nazarla direkt alakalı olduğuna inanıyorum. Negatif ruh halindeyken ortama yaydığımız negatif tesir bir şekilde diğer aura sahiplerini de etkileyecektir.

Negatif ,aura,radyasyon gibi kelimeler ile konu bilimsel görünüme getirilmeye çalışılmış.

blindpoint Yazdı: nazar  değeceğine inanan kişinin yanındaki bu nazarlık  tıpkı bir anten görevi görerek bioenerjik-biomaqnetik enerjiyi emer ve bir"Kondansatör" görevi görerek üzerine dopalar gereğinden fazla enerji olursa tıpkı Kondansatör gibi "Bomba" gibi patlar  ya da sadece çatlar.

Biyoenerjik enerji ne demektir?

Biomagnetik enerji ne demektir?

Bir enerji diğer enerji türünü emebilir mi?

Enerji akımı yönünü belirleyen etkenler nedir?

Enerji havada/boşlukta doğrusal mı hareket eder?

blindpoint Yazdı: Müzik; hava da yayılan bu frekanslar ses dalgaları oluşturur(bunu şimşek gibi düşünün) (Paratoner görevi gören bu insan)' ın Vücudu bu ses dalgalarını emer!! bu emilen mmanyetik ses dalgaları insanın kalp atışını kan dolaşımını hızlandırır. Bilinç altı ve üstü bazı bekledeki yerlere giderek vücudumuzu kontrol altına alır ve + - frekansa bağlı olarak etkiler.

Ses dalgaları manyetik olur mu? ( Lise 3 fiziği: Ses dalgaları boyuna dalgadır. Madde titreşim biçimidir. Manyetik alan ile ilgisi yoktur. Manyetik alan, elektromanyetik alanın iki görünümünden biri olup, kendisine dik açılı elektrik alanı ile birlikte hareket eder. Enine dalgalardır. Işık hızında hareket ederler. )

+ ve – frekans olur mu? (Hayır. Frekans, titreşim sayısıdır.  Dolayısıyla eksi titreşim sayısı olmaz)

Alperen Yazdı: ERDEMLİ, SANA BİR SORUM VAR: KİRLİAN IŞIMASI HAKKINDA NE BİLİYORSUN?

Sayın Erdemli’nin izniyle ben cevap vermeye çalışayım:

“Kirlian etkisi” olarak adlandırılan olayın “aura”, “enerji alanı”, “biyolelektriksel-biyoenzimatik enerji”, “pozitif-negatif enerji” gibi terimlerle zerre ilgisi yoktur.

Kirlian etkisi, “bilimimsi” olarak adlandırılabilinecek ve doğa-bilim dışı olayların bilimsel terimler ile sanki bilimmiş gibi servis edilmiş olan onlarca örneğinden sadece biridir.

Kirlian etkisinin nedenlerini ve ne yüce olaylara ışık tuttuğunun örneklerini internetten yüzlerce kaynaktan bulabilirsiniz. Ben ise etkinin basit bilimsel nedenini yazayım:

Kirlian fotoğrafları çekmede kullanılan yüksek gerilimli ve yüksek frekanslı elektrik (elektron akımının ters yönünde kuantum ölçeğinde boşluk hareketi demektir), yüzey atomlarının dış yörünge elektronlarının kopmasını sağlar. Kopan elektronların hava atomları ile girdiği soğurma ve salınım etkileri ile hava atomları iyonize olur. Aynen yıldırım gibi, havada bulunan su buharı atomlarının iyonizasyonu sayesinde ışık(foton) salınımı olur. ( Elektronların enerji düzeylerinin değişmesi sonucunda yörünge düzeyleri enerji farkı kadar enerji taşıyan foton salınır. Işıma, foton salınımıdır. Havada bulunan su buharı yoğunluğunun değişmesi ışıma yoğunluğunu ve şeklini değiştirir.)Bunun fotoğraf filmlerince kaydedilip daha sonra bilgisayarda renklendirilmesi ile de size bol masallı kirlian fotoğrafı oluşturulur.

Nitekim, su buharı olmayan havasız (vakum) ortamda yapılan denemelerde kirlian etkisi ortadan kalkmıştır. Geriye de bu deneylerden! ceplerini dolduranlar kalmıştır.

Saygılar.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

insan bedeninin yaklasik %80 inin su oldugu bilindigine gore.Yukaridaki prof. Dr. Emoto'nun calismasini ilginize sunuyorum.Olumlu yada olumsuz yonde bakislar sizi ve cevrenizdekileri etkiliyor mu?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Bu Kitabın İsmi "Suyun Gizli Mesajı" Masaru Emeto Kuraldışı Yayınevi fiyatı 10 ytl. çıktığında almıştım ve herkesin almasını tavsiye derim.

Saygılar

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam,

Bu kitabı okumadım. Ancak merak ettiğim birşey var. Örneğin her Beethoven Pastoral Senfoni suya dinletildiğinde aynı kristalize yapı mı oluşuyor ? Yani deneyler aynı koşullarda tekrarlanınca aynı sonuçlar mı alınıyor. Bu deneyi başka yapanlar var mı ?

Sevgi ve dostlukla.

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

selam elmuh,

Bende bu kitabi okumadim.Makaleden alinti yaptim.

Dr.Emoto’nun su araştırmasını bu kadar popüler kılan nokta ise onun bu araştırma ile ispat ettiği düşünce ve duyguların fizik realiteyi etkilediği gerçeğidir.  Aynı yerden alınan su örneklerine yazılı ve sözlü kelimelerle veya  müzikle  değişik niyetler, düşünceler yönlendirildiği, odaklanıldığı zaman ‘’su kendi ifadesini değiştimektedir’’

Soru: ‘’Suyun verdiği Mesajlar’’ isimli kitabınızda delillerle sabit olan bir fotğraf kolleksiyonu var. Bundan da şu sonuca varabiliriz;  hayvanlar, bitkiler, insanlar, organik veya inorganik herşey, kısacası tüm varlık birbirleri ile olan ilişkilerinde muhteşem bir ahenk içindedirler. Diğer taraftan inanıyorumki aynı deneyi tekrar tekrar yapmakta sonuçların aynı veya farklı olup olmadığını görmek açısından büyük fayda var.

Cevap: Evrenin sürekli bir akış içinde olduğu söyleniyor. Bu dakika bir sonraki dakikada burada olamaz. Bu bağlamda su kristalleri de aynı sonucu vereceklerdir, ancak deney yapılan ortam aynı kalırsa beklediğimiz gibi aynı sonuçları alırız.  Bu yüzden  kelime deneyleri için el yazısı değilde basılmış harfler kullanıyoruz. Tabii daha kapsamlı bir görüş bildirmek için daha fazla deney yapmamız gerekiyor.

Bu deneylerin nasil yapilacagi emoto'nun kendi sitesinde yaziyor.

Sunlari belirtmek istererim.Dua edermisin dersen,ederim derim.Fayda saglarmi dersen,evet hemde cok derim.Ahirete inaniyormusun dersen inaniyorum derim.Cennet,cehennem gercek derim.Bu dusunceler bilimsel mi?hayir.Bunlar bilimin tarifi ve metodolojisi disinda olan inanc ve iman  meselesidir.Emoto'nu elde ettigi fotograflar elbette gercek.Ancak Bilimsel mi?Dua'nin insanlari etkiledigi gercegi ne kadar bilimselse o kadar bilimsel. lutfen oku guzel bir bilimsel makale.saygilar.

 http://www.genetikbilimi.com/gen/metodoloji.htm  

O yuzden sordum:insan bedeninin yaklasik %80 inin su oldugu bilindigine gore.Yukaridaki prof. Dr. Emoto'nun calismasini ilginize sunuyorum.Olumlu yada olumsuz yonde bakislar sizi ve cevrenizdekileri etkiliyor mu?

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

1. Butun maddelerin belirli frekansalar altinda belirli oranlarda titreme  egilimi gosterdigi hatta    titredigi herkesce malumdur.

    

   Frekans demek zaten belirli bir oranda titremek demektir.

   Frekanslar katagorilerine gore zaten ayrilmislardir.

    

   Hatta ve hatta osmanli zamaninda akil hastalarinin muzikle tedavisi de yine belirli frekanslardaki titremelerin insan vucuduna olan olumlu etkileri vasitasi ile gerceklestirilmistir.

    

   Sizinde bildiginiz gibi insan vucudunun %70 – 80 i sudur.

   Kisaca soylemek gerekirse osmanli hekimleri zaten bunu zamaninda kesfetmisler.Yada degisik frekanslarin insan vucudu uzerindeki etkilerini bir sekilde algilamislardir.

    

   Simdi gunumuz ortaminda bu muhterem sahsin Dr. Emotonun deneyine gelelim.

   Dua konusu gundeme gelince birdenbire bu deneylerin kabul gorme olasiligi bazi muhterem sahislar tarafindan en aza indirgenmektedir,

    

   Simdi su soruyu soralim kendimize beyin dalgalari deyip geciyorsunuz peki beyin dalgasi dediginiz olayda hicmi ortaya cikan bir frekans yok?

    

   Sanirim sorunun cevabini bizim vermemize zaten gerek yok siz bunu biliyorsunuz.

    

   Dr.Emoto bu konuyu acikliga kavustururken metafizik birtakim bulgulardan yararlanmis olabilir ancak gercek frekanslardan bahsedildiginde bu metafizik dayanimlarin ortadan kalkacagini ve artik musbet bulgularin devreye girerek bu konuyu aleni hale getirecegini zaten sizde cok iyi idrak etmis olmalisiniz.

    

   Labaratuar ortaminda frekanslarin tekrarlanabilirliginin mumkun oldugunu sizde biliyorsunuz. Sabit frekanslarda su molekullerinin hangi hallere donustugunu cok merak ediyorsaniz zaten kendinizde yapabilirsiniz.

    

   Onemli olan su molekullerinin bundan sonra istenilen sekilde yapilandirilabilmesinin mumukunatinin arastirilmasi ve suyun degisik amaclarla kullaniminin saglanmasidir.

    

   Bu kesfi kale bile almayan bilim adamlarina sunu diyebilirim,

    

   Yani siz artik bu deneyin gecerliligini tartismayi birakin da artik bu bulgulari memleketimiz ve insanlik icin nasil kullanabiliriz diye dusunun.

    

    

   Siz simdi bana su molekullerini belirli frekansta acaba benzinli araclarda kullanabilecegimiz yakit haline getirebilirmiyiz getiremezmiyiz konusunu anlatin.

    

   Varilacak olan nokta budur. Diger kullanma amaclarini siz siralayabilirsiniz herhalde.

   Duanin gucu belirli bir frekansta ortaya cikmistir bu frekansta labaratuar ortaminda tekrarlanabilir. Sekillenmeler yontemi ile frekanslara ulasilir ve daha sonra sekillenme deneylerine gerek kalmaz. bilimsel tabana da oturulmus olur.

   Ortada bir gercek vardir bu gercegi gelistirmekte sizin gibi bilimadamlarinin gorevidir.

    

   Asagidaki fotograflar kar taneciklerinin gercek fotograflari.dr.emoto’nun yola cikis noktasi buyuk olasilikla burasi.Neden kar taneleri bu sekilleri almaktadir?Cunku atmosfer ortaminda degisik frekanslara maruz kalmaktadirlar.fotograflar icin

2.  

3. http://images.google.com/images?hl=en&q=snow+flake&g bv=2

4.  

   Simdide dr. emoto’nun goruntulemeyi basardigi su kristallerinin gercek fotograflari ile karsilastirin.Aradaki benzerlik sizce neyi ifade ediyor?

   

saygilar.

 

 

Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP

Selam Muhiddin,

Aslında sorduğum soru bilimsel bir deney olabilmesi için aynı koşullarda yapılan deneylerden aynı sonuçların alınması gerektiğini dikkatlerinize sunmaktı. Oysa Dr. Emoto'nun kendisi bile pek fazla deney yapmaya gerek görmemiş. Bu deneyleri yapan başkaları var mı ? Olsaydı Dr. Emoto onlara sitesinde link verirdi diye düşünüyorum. O da yok. İnternetteki haberler de birbirinin benzeri, yani kaynak aynı. Ancak bu işten Dr. Emoto bayağı bir cebini doldurmakla meşgul Ltd şirketini kurmuş bile. Konuyla ilgili olarak çeşitli boyutlarda, üstleri yazılı su kapları hazırlamış. 25$ dan üzeri yazılı cam bardak satıyor. Aklıma bir zamanlar üretilen paşabahçe çay bardakları geldi. Hani üzerinde "hoş geldiniz" yazan. Çok ucuza satmışlar :)

İkinci iletin bana mı hitap ediyordu anlamadım. Ama herhalde şaka yapıyorsun diye düşündüm. Bende şakana katılayım, şu benzin yerine su kullanma meselesine bir çözüm:

Bir bidon su alınır, üzerine "canım benzinim, ucuz benzinim, musluklardan akan benzinim" yazılır, iki gün dinlendirilir. İki gün sonra arabanın benzin deposuna boşaltılır.

Denemesini sana bırakıyorum. Bu buluşu yapmak beni bayağı yordu. :)

Sevgi, dostluk ve muhabbetle.