Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
aliaksoy Yazdı:
"Hz. Peygamber'e, -haşa- bir grup insan / kabile, kendisine tabi olduktan sonra deve sidiği içmelerini emrettiren, onlar buna itiraz edince gözlerini oydurarak kuyulara gömülmesini emrettiren de ben değilim."
aliaksoy,
peygamberin söylemediğini ona izafe edenden daha zalim kim vardır????
1. neden hz. peygambere iftira attınız??
2. neden delil olmadan konuştunuz?? bu nasıl hukuk bilgisi böyle...??
3.neden rivayeti işine geldiği şekline büründürdün???
4. neden rivayete keyfi ilaveler yaptın???
5. neden anlamı çarpıttın???
6. neden peygamberi bilerek hem yanlış ve hem de cani biri olarak tanıttın???
7. misyonerlerin asırlardır sürdürdüğü bu iddialarını sorgulamadan neden buraya taşıdın???
8. buhari den aldığını iddia ettiğin rivayette gerçeği yansıtmıyor.. zira hz. peygamber o olay esnasında medine'de idi.. teröristleri imha görevini ordusundaki komutanlarından birine vermişti... oysa sen peygamberi de orda imiş gibi göstermişsin... (her devlet başkanı küçük bir operasyona kendi mi gidiyor, ordusundan görevliler mi gidiyor.. günümüze bir bak hele..)
9. neden sahabe daha merhametliydi, peygamber merhametsizin teki diyerek ona iftira attın???
10. bütün bunları bilerek mi yaptın??? söyle..
11. kuranı sana ulaştıran, yani vahyin sana gelmesinde aracılık etmiş güvenilir birini nasıl oldu da "merhametsizin teki" olarak tanımladın??
12. sen gerçekten islam a inanır mısın??? inanıyor isen bu ne??? bu ne iş???
13. yok inanmıyorsan mertçe bunu neden çıkıp söylemiyorsun??
14. daha önce de hz. Allah a dil uzattın... Hz. peygamber dil uzattın?? seni tevbeye çağırdım hala tevbe etmedin....
15. şimdi tevbeyi düşünür müydün???... ya da düşünüyor musun??
evet yanıtlarını alalım...
batılgelenek, sana da cevap vermiyorum... zira daha önce verdik... (anlayışı kıt adamlar çok.. onlarla işim yok) aliaksoy muhatabım....
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Katılma Tarihi: 31 temmuz 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 736
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
o rivayetin aslı şöyle;
"medineye gelen bazı bedevilerin önce islamı kabul etmeleri, sonra hastalanmaları,
sonra beytülmale ait develerin olduğu meraya, otlu sulu yere peygamber tarafından gönderilmeleri,
orada tedavi olmaları için deve idrarı içmelerinin tavsiye edilmesi..,
iyileşince nakörlük edip çobanları (devletin görevlisi olan) öldürüp develeri çalmaları,
150 km kadar mekke ye doğru kaçıp gitmeleri...
eski dinlerine geri dönmeleri üzerine söylenmiş bir sözdür bu..
ve bu söz ayetle de uyumludur..
bakınız.... maide, 33
Abdülbaki Gölpınarlı
Allah'a ve Resulüne savaş açanlarla yeryüzünde bozgunculuk etmeye koşanların cezaları, ancak öldürülmektir, yahut asılmaktır, çapraz olarak elleriyle ayaklarının kesilmesidir, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları horluktur, ahiretteyse pek büyük bir azap vardır onlara.
ancak bu, o dönemde böyle bir sözle ifade edilmiştir...
yoksa direk dinini değiştirenler kast edilmemiştir...
konunu bugün anlaşıldığı şekliyle alakası yoktur...
misyonerler böyle anlarlar... müşrikler böyle anlarlar.. müsteşrikler böyle anlarlar...sen de böyle anlama...
devlete baş kaldırıp ihanet eden, devlet malını çalan, görevlileri (askeri, polisi, hakimi, öğretmeni, imamı, avukatı.. vs. )öldüren aynı zamanda da "islamı kabul ettik" diyerek bunu yapan sonra da din değiştirenler kast edilmiştir... gözünü para hırsı bürüyenler kast edilmiştir...
illet çok iyi bilinmelidir.... sözün söylendiği ortam önemlidir... kimler için söylendiği ve maksadı iyi bilinmezse yanlış yorumlar yapılır..
asırlardır da yapılmaktadır maalesef...
yani sözü iyi anlamak gerekir...
Allah tan korkmak gerekir.. iftira atmamak gerekir...
öyleyse; bil ki;
o adamlar cezalandırılırken peygamber orada değildi..
mekke ye doğru develeri satmaya gidiyordu bu teröristler...
yakalandıkları mevkide aldıkları emir gereği sahabe tarafından öldürüldüler... ve hak etmişlerdi bunu... hem de fazlasıyla....
bunlara acımak kur'anı hiç bilmektir..
misyonerlerin bu konuda yazmış olduğu bir sürü yalan yanlış bilgi vardır....
bunlara itibar etmeyiniz....
dikkatli olunuz....
__________________ Rabbim! ilmimi ve anlayisimi artir!
Diyanetten sorumlu devlet bakanlığına Mehmet Aydın gelince kimi hurafe karşıtları zannettiler ki mevcut dini anlayış ciddi anlamda sorgulanacak ve diyanette olağanüstü değişimler yaşanacak.Adam yapıyı görünce bırakın değiştirmeyi paçasını kaptırmaktan zor kurtuldu.O gün bugündür din ile ilgili mevzuları konuşmaktan özenle kaçınır dinden sorumlu bakan.
Ben yıllardır sivil olarak özel sektörde çalışmaktayım.Bazende kendime ait işlerim oldu.Piyasa şartlarını ve zorluğunu çok iyi bilirim.Çokta açısını çekmişimdir.Bu alanın bana kazandırdığı en önemli değer duyduğum bir doğrunun ardından gitme konusundaki bağımsızlığımdır.Allah resullerinin yüzde doksan dokuzu böyledir.Sadece bir istisna vardır oda devlet içinde devlettir.Şartlarını kendisi koymuştur ve başında çok idealist hakkaniyyetli bir melik vardır.
Bembeyazı ve benzerlerini piyasaya salsanız sudan çıkmış balığa dönerler.Çıldırırlar.Deprasyona girerler.O yüzden mevcut dini anlayışı ölümüne savunmak zorundadırlar.Yoksa okumuş etmiş bir insan bu kadar açık gerçeklere gözünü kapatabilir mi?Şimdi bakın yazdıklarına gencecik arkadaşlar gülüp geçiyorlar değil mi?Oysa bu şahıs hergün bu ve benzeri şeyleri din diye anlatıyor öğrencilerine.Devlette hem ona hemde hurafelerine maaş veriyor,hiç aksatmadan.Bizde (Ali Aksoy dahil)devlete vergi veriyoruz,Bembeyazın maaşı ödensinde daha rahat hakaret etsin diye.
Ama er ya da geç takke düşecek kel görünecek bundan asla kaçış yok.Bize düşen sadece sahip olduğumuz doğrunun üzerinde bir doğru geldiğinde mevcut doğrumuzu batırabilme erdemini gösterebilmemizdir.Bunu yapamıyorsak bizimde yolumuz ne kadar farklı görünmeye çalışsakta o tiplerle aynı yerde kesişir.Ve biz hepimiz bu gerçekle eninde sonunda yüzleşeceğiz.
Esenliğe ulaşırız inşallah..
merhaba.
hakgelenek öyle bir yerden vurdunki bembeyazı verecek cevabı olmadığı için hemen daha önce yazdığı bir yazıyı kopyalayıp konuyu kaynatmak istiyor.
kendini hem uzman hemde uyanık sanıyorsun ama yemezler.
hakgeleneğin yazısının altına imzamı atıyorum.
kuranyeter
__________________ Ölüm her aklına geldiğinde Ah edip vah edip inleme Bu halinle tanrıyı incitmiş olacaksın Ecel kapını çaldığı zaman Evi telaşa verme O geldiği zaman Sen gitmiş olacaksın...
1993 yılında Almanya'ya, 1998 yılında ise Hollanda'ya ramazan ayında görevli olarak gönderildi. 2000, 2002, 2006 yıllarında ise Suûdî Arabistan'a hac maksadıyla, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında da halkın tercihiyle ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da uygun görmesiyle umre turlarında kafile başkanı olarak görevlendirildi.
hakgelenek yazdı.
Bembeyazı ve benzerlerini piyasaya salsanız sudan çıkmış balığa dönerler.Çıldırırlar.Deprasyona girerler.O yüzden mevcut dini anlayışı ölümüne savunmak zorundadırlar.Yoksa okumuş etmiş bir insan bu kadar açık gerçeklere gözünü kapatabilir mi?
merhaba.
her şey apaçık ortada.
iyiki bir din günü iyiki bir ayrım günü var.
işte o zaman bu yediğiniz haram paraların hesabını vereceksiniz
__________________ Ölüm her aklına geldiğinde Ah edip vah edip inleme Bu halinle tanrıyı incitmiş olacaksın Ecel kapını çaldığı zaman Evi telaşa verme O geldiği zaman Sen gitmiş olacaksın...
bakın hocam diyorum..! bu sitelere bir şeyler öğrenmek için anlayabilmek için kavrayabilmek için giriyorum ve doğal olarak okuduklarıma mantıklı cevaplar bulmak istiyorum.
Allah hiç bir şeyi luzumsuz ve rasgele yaratmamıştır.
hastalık vermişse hastalığın sebebbi vardır.
tedavi imkanı vermişse onunda yöntemi vardır
şimdi bu hadisi ve hadiseyi doğru kabul edelim ve şu soruları soralım.
1- RESUL hasta bir insana veya topluma DEVE SİDİĞİ İÇMEYİ ÖNERİR Mİ VEYA EMREDER Mİ.?
(siz böyle bir hastalığa yakalansanız doktor size bu tavsiyede bulunsa ne yaparsınız.?)
2-Normal pisikolojideki hiç bir insanın yapamayacağı vahşiliği resul yapar mı.?
(ben veya bir başkası bu duruma düşmüşse siz burada yapılanları bana uygularmısınız.?)
Bunları söylerken dahi nasıl vicdanı sızlamaz bir insanın.?
yoksa aklı, vahyi, mantığı, ve vicdanı bir kenara mı bırakırsınız.?
gerçi herzaman yaptığınız bu.
yazık ki siz ilim sahibi görünüyorsunuz. yazık ki sizi insanlar alim diye dinliyor. yazık ki yazık...!
Şimdi siz ısrarla Ali aksoy'u tartışmaya çağırıyorsunuz oysaki sizin ne ilminiz ne dilinizin gücü nede kuruntunuz olan güçleriniz onunla mücadele etmeye güç yetiremez.!
ali bey size delil getirir (vahiyden,akıldan,vicdandan ve yaşamdan)
ama siz sadece iftira ettiğiniz..! atalarınızın sözlerini ortaya koyarsınız.
Sükunete, aklı selime çağıran tüm kardeşlerimden Allah razı olsun. Bembeyaz'dan da... Çünkü o da, dün gece benim yaptığımı yaptı. Yazdığının "iyi" olmadığını gördü ve bunu sildi.
Bembeyaz'ın yazdığı şeylerden benim anladığım şu:
"Bu iki kabile ile Hz. Peygamber ve müminler arasında bir ihtilaf yaşandığı, buna karşılık ceza tayini yoluna gidildiği doğrudur. Ancak, Hz. Peygamber'in bu insanlara deve sidiği içmeyi emir yahut tavsiye ettiği, Hz. Peygamber'in bu kişilerin ellerini ve ayaklarını kestirdiği, gözlerini oydurduğu vs. şeyler uydurmadır. Buhari de rivayet etse uydurmadır."
Çünkü şöyle söylüyor Bembeyaz; Hz. Peygamber müsle yapmayı yani organ kesmeyi yasaklamıştır. Harp ortamında bile olsa gerek ölülerin gerek dirilerin (savaş erbabının harp esnasında aldığı yaralar müstesna) organlarının kesilmesi yasaktır.
Hal böyle olunca, bizzat Hz. Peygamber'in bu kişileri "yakalattıktan sonra" , artık onlar savaş esiri sayılacaklarından ellerini ayaklarını kestirmiş, gözlerini oydurmuş olması mümkün değildir.
Konu geldiği için değinmek gerekir ki, Bembeyaz'ın delil olarak ileri sürdüğü ayetin nasıl anlaşılması gerektiği hususu da tartışılmalıdır.
Maide 33. ayet ile, Araf,123-124 ve Şuara,49 karşılaştırmalı olarak irdelendiğinde, Allah'ın "haddi aşmış zorba" olarak nitelendirdiği Firavun ile benzer bir ceza sistemini benimsediği zannedilebilir.
Kanımca, Maide 33'ün metninde de belirtildiği üzere, bu dünya hayatındaki rüsvaylığı anlatan bir deyimdir. Bu hususta Muhammed Esed'in ilgili ayete ilişkin dip notunu aktarıyorum:
"Klasik müfessirlerin çoğunluğu, bu pasajı bir şer'î hüküm olarak değerlendirir ve bu nedenle şöyle yorumlarlar: "Allah'a ve Elçisi'ne savaş açan ve yeryüzünde fesadı yayanların cezası, onların öldürülmeleri, yahut asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi yahut yeryüzünden sürülmeleri olacaktır: bu, onların bu dünyadaki zilletleridir." Ancak metin, aşağıdaki sebeplerle, bu yorumu teyid etmemektedir: (a) Bu cümlede geçen dört edilgen fiil -"öldürülme", "asılma", "kesilme" ve "sürülme"- geniş zaman kipindedirler ve bu şekilde iken gelecek zaman veya emir halini ifade etmezler. (b) Yukattelû formu, sadece "onlar öldürülüyor" yahut (müfessirlerin yaptığı gibi) "onlar öldürülecek" anlamlarını ifade etmez; tersine -Arap gramerinin temel bir kuralı gereğince- "onların büyük kısmı öldürülüyor" anlamını gösterir; aynı şey yusallebû ("pek çoğu asılıyor") ve tukatta'a ("büyük kısmının kesilmesi") fiilleri için de geçerlidir. Şimdi eğer bunların "emredilmiş cezalar" olduğuna inanırsak, bu, "Allah'a ve Peygamberi'ne savaş açanlar"ın -tamamının değil- büyük kısmının bu şekilde cezalandırılması gerektiğini gösterirdi: Ancak bu, İlahî Kanun-Koyucu'ya (Şâri') atfedilemeyecek olan bir keyfîlik varsayımıdır. Ayrıca, eğer "Allah'a ve Peygamberi'ne savaş açan" taraf, yalnızca bir kişiyi yahut birkaç kişiyi kapsıyorsa, "büyük kısmı" emri ona veya onlara nasıl uygulanabilir? (c) Dahası, yukarıdaki ayet şer'î bir hüküm olarak alınacaksa, "onlar yeryüzünden sürüleceklerdir" ibaresinin anlamı ne olabilir? Bu nokta, gerçekten müfessirleri büyük ölçüde şaşırtmıştır. Onların bir kısmı, mütecavizlerin "[İslam] topraklarından çıkarılmaları" gerektiğini düşünmüşlerdir: ama Kur'an'da "yeryüzü" (arz) teriminin böyle sınırlı bir anlamda kullanıldığının örneği yoktur. Diğerleri de, suçluların, "yeryüzünden çıkarılmaları" anlamına gelecek bir yeraltı zindanına hapsedilmeleri gerektiği görüşündedirler. (d) Son olarak -ve yukarıdaki ayetin bir "şer'î emir" şeklinde yorumlanmasına karşı en güçlü itiraz olarak- Kur'an, kitlesel asılmaya ve kitlesel imhaya işaret eden tamamen aynı ifadeleri (ama bu defa geleceğe yönelik kesin bir niyet ile) Firavun'un ağzından müminlere karşı bir tehdit olarak nakleder (bkz. 7:124, 20:71 ve 26:49). Firavun, Kur'an'da her zaman kötülüğün ve Allah'ı inkarın tipik örneği olarak tanımlandığından, aynı Kur'an'ın başka bir yerde "Allah'ın düşmanı" olarak vasıflandırdığı bir kişiye izafe ettiği ifadelerin aynısı ile bir ilahî kanunu yürürlüğe koyması düşünülemez. Kısaca, müfessirlerin yukarıdaki ayeti "şer'î bir hüküm" olarak yorumlama gayretleri, bunu iddia eden isimler ne kadar büyük/saygın olursa olsun, kesinlikle reddedilmelidir. Diğer taraftan, ayeti -okunması gerektiği gibi- geniş zaman kipinde okursak gerçekten ikna edici bir yorum hemen kendini ortaya koyar: çünkü, bu şekilde okunduğunda ayet, hemen bir durum tesbiti olarak kendini gösterir -"Allah'a karşı savaş açanlar"ın hak ettikleri cezanın kaçınılmazlığının bir ifadesi. Onların ahlakî yükümlülüklere düşmanlıkları, bütün dinî/manevî değerlerini kaybetmelerine yol açar; ve sonuçta düştükleri uyumsuzluk ve "sapıklık", aralarında dünyevî kazanç ve güç uğruna hiç bitmeyen bir çatışmayı teşvik eder; birbirlerinden çok sayıda insan öldürürler ve birbirlerine büyük ölçüde işkence eder ve sakat bırakırlar ve sonuçta bütün bir toplum silinip gider veya Kur'an'ın belirttiği gibi, "yeryüzünden sürülürler." Sadece bu yorum, ayette geçen bütün ifadeleri tam anlamıyla dikkate almaktadır -aşırı şiddet fiilleriyle bağlantılı "büyük kısmı" kaydı, "yeryüzünden sürülme" ifadesi ve, son olarak, bu dehşetin "Allah düşmanı" Firavun tarafından kullanılan terimlerle ifade edilmiş olması."
Görüleceği üzere, ayet metni de böyle bir vakıaya / uydurmaya meşruiyet kazandırmayacaktır. Buhari'nin "tıp" bahsinde naklettiği şey uydurmadır.
Bütün sorun, dinin bu türlü uydurmalardan arındırılarak, daha önce vahşete bir örnek olarak verdiğim kızcağının başını ezip öldürürken, tekbir getiren, bunu yayınlarken de fonda ayet okutan "zihniyet"in, dini / Allah'ı / Peygamber'i meşruiyyet malzemesi olarak kullanmalarının önüne geçilmesidir.
Kuran'ı vahşetlerine malzeme edenlerse, aslında Kuran'a dayanmıyorlar. Onların dayandığı şey, müşriklerin Hz. Peygamber'den talep ettikleri "bir başka Kuran"...
Kelimeleri, "Dini ıstılah anlamları" denen bir ucubenin istilası altındaki, anlamları ait olduğu yerden kaydırılarak tahrif edilmiş Kuran...
Kavramları dondurulmamış, her biri; va'z edildiği gün dinamik bir anlam barındıran Kuran asla böyle bir vahşete malzeme edilemez.
Hem o Kuran, "kendisine ne önünden ne ardından hiç bir batılın erişip yanaşamayacağı" bir kitaptır. Her şeyi bilen ve her şeyden haberdar, üstün kuvvet sahibi Allah tarafından indirilmiştir. Her türlü şaklabanlığa ve uydurmaya kapalıdır. Gerektir ki, ona iman edilsin, onu va'z eden Allah da gereği gibi takdir edilsin...
Esenlik dileklerimle...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
Katılma Tarihi: 05 ocak 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 611
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
"1993 yılında Almanya'ya, 1998 yılında ise Hollanda'ya ramazan ayında görevli olarak gönderildi. 2000, 2002, 2006 yıllarında ise Suûdî Arabistan'a hac maksadıyla, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında da halkın tercihiyle ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da uygun görmesiyle umre turlarında kafile başkanı olarak görevlendirildi."
Sevgili dostum,bunlar sadece buzdağının üstü.Varsen altını düşün birde..Ancak işin ilginç yanı bu arkadaşın hala açıkça buralarda savaş veriyor olması..Ben samimi olarak bu arkadaşın içinde "arınma" arzusunun yattığını düşünüyorum.Yoksa asla ismiyle cismiyle buralarda görünmezdi.Burada onu yakalayan bir şeyler var,umarım ve dilerim ki silkinip kendini sorgular.
__________________ Nahl.6:Bir güzellik de vardır onlarda sizin için: Sabah saldığınız sırada, akşam topladığınız sırada. Ve lekum fîhâ cemâlun hîne turîhûne ve hîne tesrehûn
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma