Yazanlarda |
|
aliaksoy Uzman Uye
Katılma Tarihi: 05 subat 2007 Yer: Turkiye Gönderilenler: 989
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam...
Müteşabih ve muhkem ayetler konusu gerçekten en önemli konulardandır.
Unutma sorunu yaşayan ve bu nedenle insan beyninin çalışma usulleri üzerine biraz olsun okumuş bir insan olarak şunu söyleyebilirim ki; genel ortalama olarak günümüz insanı bundan iki - üç bin sene öncesine göre beynini daha faal kullanmaktadır. "Ortalama olarak" bu günün insanı önceye göre beyninde lüzumlu veya lüzumsuz daha fazla bilgi barındırmaktadır. İletişim ve bilgiye ulaşma olanaklarının inanılmaz bir hızda yaygınlaşması, rekabet ve yaşamak / yaşamı sürdürmek için gereken ortalama bilgi seviyesinin günden güne artması karşısında, eğer evrenin ömrü varsa günümüzden yüzlerce yıl sonra yaşayacak insanların bu konuda bizden çok daha ileri bir seviyede olacağını düşünüyorum.
Tüm insanların beyninde benzer sayıda nöron bulunur. Bundan 2000 sene önce yaşayan insanlarda da, bundan 2000 sene sonra yaşayacak insanlarda da eşit miktarda nöron bulunacaktır. Bilim adamları yakın zamana kadar, insanlar beyninin % 10 unu kullanıyor diyorlardı. Araştırmalar arttı, % 5-6 sını kullanıyor dediler. Araştırmalar arttıkça beynin mükemmel yaratılışı karşısındaki acizliği görüp nihayet , % 1 den daha azını kullanıyor dediler.
Zeka, anlama, kavrama, sonuçlar çıkarma meselesi nöronların sahip olduğu tüm bilgiler (kabuller, ön yargılar, soyut - somut bilgiler, tecrübeler vs. her türlü bilgi) ile, bunların bir mantık içerisinde kıyaslanması sürecidir. Henüz kesin olarak inceliği çözülememiştir. Basit bir mantıkla, çok bilgiyi barındıran bir beynin mutlaka daha doğru bir mantık yürüteceği söylenemez. Zira, bu sadece bilgi depolamadan ibaret bir süreç değildir. Bilgi, bu sürecin sadece önemli bir safhasıdır.
Kuran'ı anlamak ta, benzer bir durumdur. Kuran'ı anlamakta da sadece daha çok bilgiye sahip olmanın yeterli olmayacağı aşikardır. Ancak, bu bilginin / verinin Kuran'ın anlaşılmasında önemli bir aşama olmadığı anlamına da gelmez. Örneğin, bu günün teknik bilgileri ile donanan insanın doğayı anlatan ayetleri yorumlayışı ile 1000 sene öncesi bilgilerle yapılacak yorum arasında çok ciddi farklar bulunacaktır.
Gerek bilgi miktarının artması gerekse geleceğin insanının beynini bizden daha iyi / verimli kullanabiliceği öngörüsü ile, yukarıda görüşler arasında sıralanan "Anladığımız / anlayabildiğimiz kısmı muhkem, anlayamadığımız kısmı müteşabihtir" şeklindeki görüşe tamamen katılıyorum.
Okuduklarımdan çıkardığım kadarı ile yani tamamen kişisel görüş ve zan kabilinden olarak, insanlığın hangi tarih diliminde olursa olsun Kuran'dan anladığının onlara yeteceğine, bu yönüyle Kuran'ın ne kadar bir kısmı anlaşılırsa anlaşılsın her çağa hitap edecek bir mucizeye sahip olduğuna, fakat nihayeti itibariyle insanlığın Kuran'ı "tam" olarak anlamasının "dünya hayatında" mümkün olmadığına, mahşer gününün insanların Kuran'ı kavramasında bir aşama olduğuna, Kuran'ın insanlar tarafından bilinebilecek kısımlarının haricinde, "üst düzey" bilgiler içerdiğine, bunu sadece Allah'ın bilebileceğine inanıyorum.
Netice olarak, Kuran'dan anlayabildiğimiz kısmının, ard arda yorumlar içeren kısımları da dahil olmak üzere muhkem olduğunu, kaç tane eş anlam / diğer bir anlam yüklenirse yüklensin anlayamadığımız kısmının müteşabih olduğunu düşünüyorum.
Bir örnek olarak ta, Allah'ın Ademi yaratacağını meleklere söylemesini, meleklerin karşı cevabını, sonra Allah'ın Adem'e isimler öğretmesini, ona sormasını, meleklere de aynısını sormasını, meleklerin Allah'ı bu sebeple tenzih edişini, Adem'in yaratılışındaki hikmet hususunda Allah'ın "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim" şeklindeki sözünü verebilirim. Ben bu meselenin müteşabih olduğunu, ancak mahşer sonrasında anlaşılabileceğini düşünüyorum. Ama bir izah eden var ise dinlemekten ve öğrenmekten de mutluluk duyarım.
Selam ile...
__________________ "(Onu size indirdik ki) <Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okumasından habersizdik (o Kitâpları okuyamıyor, dillerini anlayamıyorduk)> demeyesiniz."(En'am,156)
|
Yukarı dön |
|
|
MSER1 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 199
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MUHKEM/ MÜTEŞABİH
Bu iki sözcüğün kavram olarak tanımlanmaları daha çok kişilerin anlayışlardan kaynaklanan bir yaklaşımla yapılmaktadır. Bu iki kavram üzerinde tanım birliği sağlayanlar bile, anlayışta birlik sağlayamamaktadır. Yani, aynı tanımdan farklı sonuçlar çıkarılmaktadır. Öncelikle muhkem ve müteşabih'in sözcük ve kavram olarak yaygınlık kazanmış tanımlarını kısaca özetlemenin, konunun anlaşılması açısından katkısı olacağına inanıyorum.
Muhkem: - Sağlam, anlamı açık, yorum götürmez, şüphesiz olan. - Anlamı tevil kabul etmez derecede açık olan - Zamanın ve şartların değişmesi ile anlam değişikliği olmayan - Bir tek anlamı bulunan. - Sağlam kılınan. - Hükmü sabit olan, demektir.
Müteşabih: - Anlamı kapalı olan, - Anlaşılması için akılca bir yol bulunmayan. - Birden fazla anlamı olan. - Anlamı kesinlik ifade etmeyen, başka açıklayıcıya ihtiyaç duyan. - Birbirine benzeyen, kendisinde karışıklık bulunan. - Bilinmeyen şey, demektir.
Muhkem ve müteşabih için yapılan ortak tanımlar kısaca böyle. Bu ön bilgiden yola çıkarak Kur'an'a göre muhkem ve mütesabih'in ne olduğunu bulmaya çalışalım.
Bu konuda yapılmış değerlendirmelere kısaca değinmekte yarar var. Özetle:
''Kendileri ile amel edilen nasihler, başka bir ifadeyle hükmü sabit olanlar muhkem, kendileri ile amel edilmeyenler ise müteşabih'tir"
"Helal ve haramları bildiren ayetler muhkem, diğer ayetler müteşabihtirler."
"Alimlerce anlamı bilinenler muhkem, Allah'ın anlamını kendisine sakladığı ayetler müteşabihtir."
"Tek anlamı olanlar muhkem, birden fazla anlamı olanlar müteşabihtir.“ "Tek bir yoruma müsait olan ayetler muhkem, birden fazla yoruma müsait oları ayetler müteşabihtir."
"Muhkem ue müteşabih ayırımı kıssalarla ilgilidir“. "Amele konu olan ayetler muhkem, imana konu olan ayetler müteşabihdir,"
Hiç kuşkusuz şimdiye kadar yapılmış olan gerek sözcük, gerek kavramsal tanımlara göre hareket edersek, elde edeceğimiz netice, çerçevesi önceden çizilmiş bu dar alanla sınırlı kalacağından, Kur-'anı doğruya ulaşmamıza engel olacaktır.
Böylesi bir engele takılmamak için muhkem ve müteşabihi Kur'an'ın çizdiği/belirlediği (Kur'ani) alan içinde değerlendirmek zorundayız. Ancak o zaman, özden yoksun tanımlardan, kısır anlayışlardan ve yanlı yaklaşımlardan oluşan engelleri aşabiliriz. Yoksa kendi tanım ve anlayışımızın doğruları ile Kur'an'a gittiğimizde, Kur'an'ın akletmeye dayalı olarak önümüze serdiği geniş sahayı daraltmış oluruz. Kur-'an'ı, daraltmış olduğumuz bu alan içine sığdırmaya çalışma yanlışı, bizim O'nu doğru anlamamıza olumsuz olarak yansıyacaktır.
Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, Muhkem ve müteşabih konusuna takılarak, Kur'an'ı anlamayı, bunları anlamaya bağlayanlar, bu anlama işini birilerine havele ederek, onların yardımı olmaksızın Kur'an'ı anlamanın mümkün olamayacağını sananlar, anlamını bilemediği ve kavrayamadağı kimi ayetleri bahane ederek Kur'an anlaşılmazdır düşüncesiyle onu anlamada , anlayan ve bilen birilerine gitmeyi esas alanlar, bu tercihleri ile Kur'anla aralarında engel oluşturmaktadırlar
DEVAM EDECEK İNŞALLAH
__________________ Yanlız sana ibadet eder ve yanlız senden yardım bekleriz.
|
Yukarı dön |
|
|
öğrenci98 Ayrıldı
Katılma Tarihi: 21 kasim 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 432
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Merhabalar
Belki bir katkı olabilir düşüncesiyle;
39/23 te bildirilen Kitabın tamamının müteşabihliği, lafzi olarak Kur'an ın tamamı müteşabihtir.
3/7 de bildirilen Kitabın bir kısmının muhkem bir kısmının müteşabihliği ise, anlam/mana olarak Kur'an ın bir kısmı muhkem bir kısmı ise müteşabihtir.
Muhabbetle...
__________________ Benliğin galebe çaldığı hiçbir yerde, vahiyden, adaletten ve merhametten bahsedilemez.
|
Yukarı dön |
|
|
MSER1 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 199
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sözcük ve kavram olarak yapılan tanımlar ve bu tanımlarla muhkem ve müteşabihe yüklenen anlamların neticesinde oluşan anlayışların yanlışlığından dolayı Kur'anın bir bölümü ya işlevsiz (bilinmez) hale getirilmiş veya anlam sapmalarıyla tahrif edilmiştir.
Amacımız muhkem ve müteşabihe sözcük ve kavram olarak yeni veya değişik bir tanım getirmek değildir. Çünkü yanlışlık tanımlamada değil, bu tanımların gereğinden fazla öne çıkarılarak yalın ve yetersiz ifade gücü içinde boğulan, kaybolan öz anlamın yok edilmiş olunmasındadır.
Sahih bir Kur'an'î anlayışa sahip olmadan yapılan tanımların ifade gücüne dayanarak elde edilecek her türlü bilgi ve netice, ya yanlış ya da eksik olacaktır.
Muhkem ve müteşabihe bakış açımızı belirlerken şu gerçek çok iyi bilinmelidir:
"Allah Kitab'ında bizim bilmemiz gereken ve bize gerekli olan her şeyi açık ve anlaşılır bir şekilde bildirmiştir. Bu konuda Kitap'ta müteşabih olan hiçbir şey yoktur. Müteşabîh olarak nitelenen ayetler Kur'an'ın amacına ulaşmasına ve anlaşılmasına asla engel değildir.
Gerçek bu olunca da müteşabih ayetler, Kur'an'ı anlama ve kavrama konusunda bir engel teşkil etmezler. Kur'anî anlayışın belirleyiciliği içinde, müteşabihten ne anlaşılmalıdır sorusuna cevap olarak şunları söyleyebiliriz:
a - Kur'an'da müteşabih anlatımlı kimi ayetlerin bulunuyor oluşu, bizim gücümüzün ve bilgimizin üstünde olan (gaybi) şeylerin, bize indirgenerek, kavramamıza yardımcı olmanın bir gereğidir.
b - Kur'an, gerekli oluşu ve bağlayıcılığı açısından bizim için tümüyle muhkemdir.
c - Kur'an'in bizatihi kendisi muhkemdir. (Allah'tandır ve korunmuştur.)
d - Bulunur muhkemlıği içinde, müteşabih kısımların oluşu onun mühkemliğine engel değildir. Zira, Kur'an'nın bütününe iman ederiz.
e - Bizim için kapalı olan, bilinmeyen ve anlaşılmayan olarak görülen ayetlerin (anlam olarak) bilgisinin saklı olması, gücümüzün üstünde olanı haber vermede kullanıldığından, bu ayetler, olduğu gibi ve bilindiği kadarı île bizim için yeterlidir. Asıl sorun, yeterli olanı yetersizmiş gibi görerek, onu yeterli hale getirmeye çalışmaktır.
Gören birisinin, doğuştan kör birisine anlattığı bir şey, kör için bilinen özü kavranan olmaz. Ancak kör, bilmediği ve özünü kavramadığı bu şeyi kabul eder ve ona.inanır. O şey'in nasıllığını bilinmeyişi, var olanı bilmede, kabul etmede bir engel değildir.
Müteşabih ayetler de gören bir kimsenin, doğuştan görmeyen birine herhangi bir cismi anlatmasına benzer. Anlatılan cismin görmeyen için müteşabihe giriyor olması, anlatılan şeyin gerçekliğine, anlaşılmasına engel değildir.
Elbetteki görenin, görmeyene bir şeyi izah etmesi, görmeyenin neyi, nasıl bildiğinden hareketle mümkün olabilir. Allah'da tıpkı bunun gibi gücümüzü aşan, mevcut halimizle kavrama imkanımız olmayan, fakat gerçekte var olan şeyleri, bize benzetmelerle, sembollerle anlatmaktadır.
İşte, amacına bağlı olarak Kur'an, bu anlamda tamamen muhkemdir. Yani kimi ayetlerin müteşabih olması, gerçeği kavramamız için bir anlatım yöntemidir. Bir ayette geçen kelimeleri anlamasak da, o kelimelerle anlatılan şeyi anlamaya çalışır ve anladığımız kadarına iman ederiz.
DEVAM EDECEK İNŞALLAH
__________________ Yanlız sana ibadet eder ve yanlız senden yardım bekleriz.
|
Yukarı dön |
|
|
MSER1 Uzman Uye
Katılma Tarihi: 17 kasim 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 199
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Şu tesbitlerle konuyu açmaya çalışalım;
a - Müteşabih olan, kelimenin (lafzın) kendisidir. Bu müteşabih olan kelimelerle anlatılan şey ise muhkemdir. Kelimeler sadece bir araçtır. Aracın kendisi (kelime) müteşabih olsa da, amaç (anlatılmak istenen şey) muhkemdir. Kalplerinde eğrilik olanlar anlatılan şeye (amaca) değil, anlatan şeye (araca/kelimelerin yalın anlamına) yönelmekte ve onları tevil ederek, sapıklığa düşmektedirler.
Zira, ayetin kendisini lafzen anlamasakda anlattığı şeyi, yeterli görür ve ona iman ederiz. Müteşabîh ayetlerle, anlatılan şeyi değil de, bizzatihi o şeyi anlatan kelimelerin kendisini tanımlamaya kalkmak, körün fili tanımlamasına benzer.
Filin neresinden tutarsa, onun için fil orasıdır. Zira kör, kendisine izah edilen şeyi ne kadar iyi anlarsa anlasın, gören kadar iyi anlaması ve kavraması mümkün değildir,
b - Müteşabih ayetlerde geçen sözcüklerin kendisini tanımlamaya çalışmak ne kadar yanlışsa bu sözcüklerden gerçek anlamlarının bilinmeyişinden dolayı ayetin kendisini dikkate almamak ta en az onun kadar yanlıştır. Çünkü, muhkem olsun müteşabih olsun, bizim için anlamı olmayan hiçbir ayet olamaz. Mevcut bilgimizle tanımım (izahını) yapamadığımız ayetleri dikkate almamak veya yok saymak doğru bir tutum değildir.
c - Muhkem ve müteşabihi sözcük tanımları içinde değerlendirmek ve bu tanımlara göre bir anlayış geliştirmek, Kur'an'ın muhkem ve müteşabihe yüklediği anlamı daraltmak olur. Her ne kadar yapılan tanımları temel alsak ta yine de Kur'anın bu sözcükleri Kur'anî bir zeminde ele aldığını dikkate almalıyız. Yoksa, yapılan tanımların dar anlamı İçinde kalırsak yanlış bir neticeye varırız.
d - Kendi tanımlarının sınırları içinde kalarak ayetlere yaklaşan bazı kimseler, ayetleri anlamada çaresizliğe düştükleri yerlerde bu çaresizliklerini gidermek için sürekli tevil yapmak zorunda kalmışlardır. Hatta bu çaresizlik yüzünden daha önce yapılan tanımlardan bile vazgeçme zorunluluğa doğmuştur.
Tıkanma giderilemeyince çözüm tanım değişikliğinde aranmıştır. Öyle ki kimi alimler „müteşabih ayetler mensuh ayetlerdir“ diyecek kadar ileri gitmişlerdir. (Sanki Kur'an'da mensuh ayet varmış gibi). Bazıları da, kıyametin kopmasına dair ayetleri müteşabih saymışlardır. Oysa ki kıyametle ilgili ayetler hüküm bildiren ayetler değil gayibten haber veren ayetlerdir. ve biz de görmediğimiz ve nasıl olduğunu bilmediğimiz halde iman ederiz.
Bu tür ayetlerin müteşabih sayılması geleneksel tanıma göre anlam verilmesinin bir neticesidir,
e - Bilinmezi, bilinen şeylerle izah etmek, müteşabihin kapsamına girmektedir. Ve bu bilinmezin (kelimelerin yalın anlamları) anlamı peşine düşmeyin, bildirdiği şeye inanın o size yeter anlamına gelmektedir.
Ne var ki Al-i İmran 7 ayeti yanlış değerlendirilerek, kimileri bildirilen şeyden de uzak durmanın gereğine inanmaktadır.
Özetlersek; Yüce Allah, gücümüzün yetmediği ve bizim için bilinmez olanı anlatırken, anlamamızı sağlamak için, anlatımda kullandığı şeylerin (araçların) anlamını (ki müteşabih olan kısım burasıdır) bilmemizi değil, anlatılan şeyi(amacı) bilmemizi istemektedir.
Bunun böyle olduğunu Kur'an;
هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَا 76;َ مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَ 75;تٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَا 76;ِ وَأُخَرُ مُتَشَاب 16;هَاتٌ فَأَمَّا الَّذِين 14; فِي قُلُوبِه 16;مْ زَيْغٌ فَيَتَّب 16;عُونَ مَا تَشَابَه 14; مِنْهُ ابْتِغَا 69;َ الْفِتْن 14;ةِ وَ ابْتِغَا 69;َ تَأْوِيل 16;هِ وَمَا يَعْلَمُ تَأْوِيل 14;هُ إِلَّا اللَّهُ وَالرَّا 87;ِخُونَ فِي الْعِلْم 16; يَقُولُو 06;َ آمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَا وَمَا يَذَّكَّ 85;ُ إِلَّا أُوْلُوا الْأَلْب 14;ابِ (7)
"Sana bu kitabı indiren O'dur. Bunun âyetlerinden bir kısmı muhkemdir ki, bu âyetler, kitabın anası (aslı) demektir. Diğer bir kısmı da müteşabih âyetlerdir. Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler. Halbuki onun te'vilini Allah'dan başka kimse bilmez. İlimde uzman olanlar, `Biz buna inandık, hepsi Rabbimiz katındandır` derler. Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır" (3 Al-i îmran 7) ayetîyle ortaya koymaktadır.
Örneğin;
"Allah 'in eli onların elleri üstündedir" ayetinde müteşabih olan kısım, 'Allah'ın eli nitelemesidir. Çünkü Allah'ın eli, burada, bizim somut olarak algıladığımız el değildir. Ya nedir ? işte bu sorunun peşine düşmek hastalıktır. Çünkü bizim için Allah'ın elinin nasıl olduğunu bilmek gerekli birşey değildir. El bizim için müteşabihe girmekte ve bir araçtır. Asıl amaç bu deyimle (müteşabihle) bize anlatılmak istenen şeydir. Allah bu anlatımla, müminlerin gücüne güç katacağını ifade etmektedir. Bunu görmezlikten gelerek el nasıldır? Bizim elimiz gibi ellerden mi söz edilmektedir? Allah'ın eli mi var? gibi anlamsız soruların cevabını aramak hiçbir şeyi çözmez ve gereksizdir,
f - Kur'an kapsadığı herşeyin bir hikmet ve amaca yönelik olduğunu bildirmektedir. Bu gerçekten şu sonucu çıkarmaktayız; Kur'an'da bizim için gereksiz olan hiçbirşey yoktur. İnsan bilgisini ve gücünü aşıyor olduğu için müteşabihatı değerlendirmeye almamak, Kur'an'ın bîr kısmını işlevsiz kılmak olur.
g - Müteşabihat konusunda ortak bir sonuca varabilmek mevcut anlayışı düzeltmekle ve bu konuya, verilen önemin, verilmesi gerekenden çok fazla olduğunun kavranılmasiyla mümkündür.
Tutarsız ve dayanağı olmayan söylemlerle konuya izah getirmeye çalışmanın şimdiye dek bir yararı olmadığı gibi bundan böyle de olması sözkonusu olamaz. Söylenenlerin çoğu, daha önce söylenenlerin aktarılması veya tekrarı oluşu, başlangıçdaki yanlış anlayışın günümüze dek sürmesine ve bundan sonra da süreceğine neden olacağa benzemektedir,
Sonuç olarak:
Kur'an'ın muhkem ve müteşabih ayetlerden oluşan iki gruba ayrıldığını (Al-i îmran-7) ayetinde gördük. Anlaşmazlık Kur'anın müteşabih ayetleri üzerinde yoğunlaşmış ve bu konuda biri diğerini geçersiz sayacak birbirinden farklı tanımlar konunun anlaşılmasına katkıda bulunmamış, daha da anlaşılmaz kılmıştır.
Bu bakımdan önceki kabullerin ortaya koyduğu sonucun, konuya yeterince açıklık getirmediği ortadadır. Varılan sonuçla, Kur'an'ın bir bölümü (müteşabih olanı) anlaşılamaz kabul edilip işlevsiz kılınmıştır. Oysa ki Kur'an, bizim için gereksiz ve anlaşılmaz bilgilerin içinde bulunduğu bir kitap değildir, o halde bu anlayış temelde Kur'an'la çelişmektedir.
Bu bakımdan müteşabihatta bizim üzerinde durmamız gereken kısım, kelimelerin tek tek anlamının verilmesi yoluyla anlaşılmasını sağlamak değil, müteşabih (aracı) kelimelerle anlatılmak istenen şey neyse (amacı) onu kavramaya çalışmaktır. Evet müteşabihat bir anlatım tekniğidir. Anlatan (yani konuyu anlatırken kullanılan kelimeler) müteşabih olabilir, bu anlatılanı anlamamıza engel değildir.
Yani, anlatan (tanımlayan) ve anlatılan (tanımlanan) vardır, Anlatan(tanımlayan) müteşabîhse de anlatılan(tanımlanan) muhkemdir. Anlatanın müteşabih oluşu, anlatılanın anlaşılmasına engeî değildir. Bizim bilmediğimiz, görmediğiniz, anlayamadığımız şeylerin bizim bildiğimiz, gördüğümüz ve anladığımız şeylerle anlatılması, bizim o şeyleri görüyor, ve anlıyor gibi anlamamızı sağlar.
Ve bu anlatım tekniğini Kuran, müteşabih olarak nitelemektedir.
Müteşabihlik Kur'an'ı anlamada ve ona göre yaşamada bir engel değildir, bir gerekliliktir. Yoksa birçok şeyi kavramamız asla mümkün olmayacaktır
SONUÇ:
Kur'an'daki ayetler aynı anda hem muhkem hem de müteşabihtirler. Sonuçları Ahiret sonrası öğrenilecek olan Gayb konulu ayetlerin anlamları açık sonuçları gaybtır. Müslümana düşen sorumluluk ise bu Tevili yani sonucu araştırmak değil iman edip gaybe taş atmamaktır. Çünkü İnsanlar hiçbir zaman bu gaybi ayetlerin tevillerini sonuçlarını öğrenemeyeceklerdir. Ta ki Tevilin gelip çattığı güne(7/54) kadar... Allah’ın eli, Arşa istiva etmesi gibi teşbihler ise sembolik olup anlatılmak istenen gayeler anlaşılırdır. İşittik ve İtaat ettik
Allah'a emanet olunuz.
__________________ Yanlız sana ibadet eder ve yanlız senden yardım bekleriz.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MESER1'e bu güzel çalışmasını bizimle paylaştığı için teşekkür ediyorum.
"...Kalblerinde kaypaklık olanlar, sırf fitne çıkarmak için, bir de kendi keyflerine göre te'vil yapmak için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler..."
Kanaatımca, bordo renkte gösterdiğim cümlenin çevirisi yanlış yapılmış." Amaçları, entrika/ kargaşa, kafalarda şüphe oluşturmak, arzu etmek ve "sölenenler doğruysa" neden hemen gerçekleşmiyor?"diyerek inkarlarını ortaya koymak. Örneğin: Kıyamet ne zaman, niye kopmuyor?", "Başımıza taş yağsın, neden başımıza taş düşmüyor?" gibi söylenen azabın, söylendiği gibi doğru olsaydı bunlar olurdu diyerek fitne fesat peşindeler. Kuran'da te'vîl "yorum" dan ziyade "sonuç, netice" anlamınadır.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|