Yazanlarda |
|
Semazen Ayrıldı
Katılma Tarihi: 26 ocak 2006 Gönderilenler: 679
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
HÂRUN’UN KIZKARDEŞİ-BÖLÜM: 3/B (SON)
Değerli Arkadaşlar,
İncelememize kaldığımız yerden devam ediyoruz ve bu bölümle noktayı koyuyoruz.
Tabii, bölümlerin arasına zaman farkları girdiği için önceki bölümlerin adreslerini hatırlatmalıyız.
Bölüm:3/A’yı 26 Mart’da yayınlamışız... http://63.231.71.139/forum_posts.asp?TID=3051&PN=1&T PN=127
3/A’da son olarak şöyle demiştik...
“Evet, Hz. Mûsâ’nın ablasının adının Meryem olduğu yönünde kaynaklarda görüş olduğunu biliyorum. Bu bana mantıklı da geliyor. Yâni, Meryem Anamız adını Meryem Ablamızdan almış olabilir! Neden olmasın?! Fakat, bundan emin olamayız!
Ancak, Hz. Meryem’e “Hârun’un Kızkardeşi” diye hitap ediliş sebebinin bu olmadığından emin olabiliriz.. Yâni, böyle bir isimdaşlık varsa; bunu bilenlerin Hz. Meryem’e “Ey Mûsâ’nın Kızkardeşi” diye hitap etmeleri gerekmez miydi?!”
Evet, buradan devam edelim....
Şimdi, Meryem Sûresi’ne bakalım...
27. Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!”
28. “Ey Hârûn’un kızkardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.”
Dikkat edelim lütfen! 27. Âyette “Ey Meryem” diye sesleniyorlar. Fakat, bir safha sonrasında “Ey Hârun’un Kızkardeşi” diyorlar... Neden???
Bu sorunun doğruya en yakın :) cevabına ulaşmak için –biraz- o ânı hayâl etmeye çalışalım lütfen!! Hz. Meryem, kucağında bebeği ve şaşkınlık ve ayıplama duygularıyla dolu bir insan kitlesinin karşısında......
Halkın, cevap arayan ve dahası suçlayan gözlerle birinci seslenişi........ “Ey Meryem!”
Cevap yok! Hz. Meryem’den çıt yok!!
Halkın, Hz. Meryem’in sükûtunu “suçunun, ayıbının” işâreti sayarak ve bir cevap duyma ısrarı içinde ikinci seslenişi........... “Ey Hârun’un Kızkardeşi!”
İşte, burası çok önemli; Sevgili Dostlar!
Şimdi hatırlayalım; Hz. Meryem neden konuşmuyordu?!
Çünkü, Meryem:26’da Hz. Meryem’e susması telkin edilmişti...
“..............Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım" de.”
İşte, bu 26. Âyetten hemen sonra 27 ve devamı âyetlerde nasıl olduğunu gözümüzde canlandırmaya çalıştığımız halk ile karşılaşma gerçekleşiyor...
Yâni, Hz. Meryem’in ağzından bir açıklama beklemenin en haklı zamanında, “Ey Meryem” diyerek soranlara cevap vermeyişi ve bu defa “Ey Hârun’un Kızkardeşi” diye seslenilişi.....
Evet, Arkadaşlar; sadede gelirsek...... Bu sâdece bir deyim... Konuşma yeteneği gelişmiş ve hatta mukayeseli olarak “üstün” insanların suskun kalışında kullanılan bir deyim... “Ey Hârun kadar güzel, tesirli konuşan; şimdi ne oldu da susuyorsun?! Hadi konuşsana!!” ünlem ve şaşkınlığını içinde taşıyan bir deyim...... Ârâmîce!? :)
Bunun sağlamasını şöyle yapıyoruz...
1) Hz. Meryem’in sessiz kaldığı anda ona hitâben kullanılıyor.. 2) “Ey Mûsâ’nın Kızkardeşi” denilmiyor! (Musâ Peygamber’in “ukde-i lisân” problemi var..) 3) Hz. Hârun’un Hz. Mûsa’ya yardımcı olmak üzere peygamber kılınmasındaki etken faktör konuşma yeteneği.....
Şimdi, Hz. Mûsâ ve Hz. Hârun’u konuşma yetenekleri açısından âyetlere göre değerlendirelim....
Hz. Mûsâ duasında şunu istiyor:
TÂ-HÂ: 27,28. “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.”
ŞUARÂ: 13’de kendi durumuna dair endişesini teyit ediyor.
“.........Göğsüm daralır. Akıcı konuşamam. Onun için, Hârûn’a da peygamberlik ver..”
KASAS:34 meseleyi bütün netliği ile ortaya koyuyor....
“Ve ekhî Hârûnu hüve efsahu minnî lisânen..........” 34 - "Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum."
Bu âyetlerden Hz. Hârun’un konuşma yeteneğindeki mahâretini çıkartalım.. Hz. Mûsâ, birinci olarak kendisine ait bir konuşma problemine işâret ediyor. İkinci olarak, peygamberliğini ortaya koyduğu zaman mâruz kalacağı suçlamaların şiddetine karşı, inandırıcı sözlü savunma yapmanın ihtiyacını hissediyor. Bu yüzden, Hz. Hârun’un yeteneğinden yararlanmak istiyor..
Acaba, buraya kadar söylediklerimizden; Hz. Meryem’in suskunluğunu bozup bir an önce kendisini savunmasını isteyen ve bekleyen insanların, onu neden Hz. Hârun’a atıfla uyardıklarını anlayabiliyor muyuz??
Yâni, bu çeşit bir hitâpla aslında Hz. Meryem’e karşı suçlamalarını yöneltmiş oluyorlar.. “Ey Hârun gibi konuşan Meryem, şimdi ne oldu da susuyorsun...?”...... Ârâmice!? :)
Hatırlarsanız; daha önce Zuhruf:48 üzerine bir şeyler yazmıştık...
Âyet meâlen şöyle idi... “Onlara gösterdiğimiz her bir mucize (âyeten) önceki benzerinden (min UHTİHÂ) daha büyüktü (ekberu). Doğru yola dönsünler diye, onları azaba uğrattık. “
Demiştik ki “ اخ Ehun=Erkek kardeş” ve “ اخت Uhtün=Kız kardeş” kelimeleri canlılar ve özellikle insanlar arasında kardeşlik bağını ifâde ederken, diğer kavramlar arasında cins, sıfat benzerliğini vurgular.. Meselâ, Zuhruf:48’de mucizeler için bunun kullanıldığını görüyoruz...
Meselâ, Ârâf:38’de benzeri bir ifade vardır... “... küllemâ dehalet ÜMMETÜN le’anet UHTEHÂ.......”
Bölüm:3/A’dan itibaren sıraladığımız delilleri ve gerekçeleri, bu bölümde söylediklerimizle birleştirdiğimizde, biz “Ey Hârun’un Kızkardeşi” ifâdesini bir deyim olarak algılıyoruz.. Ârâmice..!? :)
Şimdi sorulmalı! Neden, ikide bir “ârâmice” diye vurgu yapıyorum?!
Değerli Dostlar! Unutmayalım ki, Hz. Meryem’e bu şekilde hitap eden Rabbimiz değil; devrindeki insanlardır!!!
Dolayısıyla, Rabbimiz Kurân’ıyla o insanların sözünü onların lisanından Arapça’ya çevirerek bizlere taşıyor..... (Aman dikkat! Çok önemli!)
1400 yıl önceye gidelim ve Resûlullah’ın bu âyetleri (Meryem Sûresi) bir Yahûdî veya Hıristiyan âlimine okuduğunu hayâl edelim... Bu âyetlerin sunacağı her detay peygamberimizin hak peygamber olduğunun işâreti sayılacak.. Öyle ya, onlara göre “Muhammed” hiçbir şekilde bilmesi mümkün olmayan detayları nüanslara varıncaya kadar söyleyebilmeli ki, “bunu ancak bir peygamber söyleyebilir” denilsin...
İşte efendim; “Ey Hârun’un Kızkardeşi” bana göre Kurân’ın ve Resulullah’ın hak oluşunun sayısız delillerinden biri...
Bu görüşümün Kurân dışı kaynaklarda sağlamasını yapmak için belki Vatikan’a kadar uzanmak ve Hıristiyanlığın el yazması Ârâmîce kaynaklarına müracaat etmekten başka çâre yoktur! :) Ancak, Kurân içindeki sağlamalarımın benim için yeterli olduğunu söylememe herhalde gerek yok! :))
Allah’a Ismarladık!
Neyzen_Semazen
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SEMAZEN YAZDI:
"Amaa" diyerek belki itiraz edeceksiniz ve diyeceksiniz ki "peki, bu Meryem kıssasının hayatımızdaki pratik karşılığı nedir"??
Bu ayrı bir konudur! Bu konuda cevap vermek güçlüğüne düşmemiz(?) veya henüz en sağlıklı cevaba ulaşamamış olmamız(?) bize Kurân'ın orjinal metninden aldığımız en duru anlatımı, muhtemel cevâbî senaryolarımızı haklı çıkartsın diye sağa sola esnetme hakkı vermez... Naci Çelik,son iki yazısıyla birlikte havlu atıp uzay'a çekildi.Bu yüzden,yazınızın ona giydirdiğiniz bölümlerini alıntılamıyorum,çünkü o şimdi başka alemlerde. Gelelim bize yani yer'e, Benim başından beri savunduğum konularla ilgili olarak karşı görüş bildiren tüm arkadaşlara ricam:Katılmıyorsanız yerine kendi anladığınızı lütfen koyun.
Ancak,ne siz,ne de diğer kardeşler kabul etmediğinizin yerine bir şey koyamadınız. Senin şu an yaptığında önceki reddiyelerin gibi,"yerim dar"demenin ötesine geçemedi,maalesef. N.Çelik,işe dilbilgisi kurallarını alt-üst ederek başladı,ancak,sizin de büyük katkınızla gerçekten işin bu tarafıyla ilgili olarak ciddi anlamda hezimete uğradı. Amaa! Naci Çelik,ortaya "batıl"da olsa bir "şey" koydu.Bir fotoğraf sundu,edindiği çabaların sonucu olaraktan. Bizim koyduğumuz zaten tartışılıyor ve tarafımızdan yaşanıyor,Allah'a şükürler olsun. Sevgili dostum,ya siz,siz ne koyuyorsunuz Allah aşkına"henüz ulaşamadığınız sağlıklı cevabın"yerine,hepsini reddedip yok saymaktan başka? Atamız İbrahim böyle mi yaptı?Neden Yıldız'a,Ay'a,Güneş'e benim Rabbim dedi? Allah, onu bu tutumundan dolayı hiç kınadı mı?Başına kaktı mı? Tam tersi ona "Dostum" diye hitap etti. Neden mi? Çünkü O,batılda olsa tutunacak bir dal, yaşayacak bir ışık edindi.Boşluk bırakmadı ateistler gibi yaşamında..
Batıl olmadan Hak gelir mi?Hak gelince neyi parçalayacak?Çünkü Hak Batıl'ın yerini alır,onu defetmek suretiyle.Bu büyük fotoğrafı görmeden insan gerçek anlamda iman edebilir mi?
Size bir itirafta bulunayım.Ben,şimdi savunduğum düşüncelerle karşılaşıncaya kadar,bir kısım düşüncelerim N.Çelik'in düşünceleriydi,bir kısmı E.Yüksel,Y.Nuri vd.Şimdi de paylaştığım düşünceleri vardır bu kişilerin. Henüz bir kanaat sahibi olmadıysanız neye dayanarak "halüsinasyon" gördüğümüzü söyleyebiliyorsun,bunun neresi ilmi?
Size tavsiyem,İbrahim Resul gibi,size, kalbinizi yatıştıracak en doğrusu gelinceye değin buna en yakın olanına tabi olmanızdır.
Yani,"sağa-sol'a esnemek" kınanacak bir durum değil,bilakis İbrahimi bir tavırdır.
Aksi takdirde öyle "Araf,Araf" bekler durursunuz maazallah!
İşte, bu yüzden ilimde demokrasi olmaz..Eksik kalmış,şöyle ki: Demokrasi,99 yanlışın 1 doğruya galip sayıldığı küfür sistemidir.Bu yüzden,hiçbir alanda geçerliliği olamaz,sadece İlim de değil..
Selametle.
|
Yukarı dön |
|
|
savana Uzman Uye
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
meryem kıssasından almamız gereken ders şu
İnsanoğlunun eşeysiz üreyebileceği.Bu oluncada şaşırıp hayret etmeye yada ilahlık taslamaya kalkmayacağız.Allah bizim yaratılış formatımıza bunu koymuşsa bu olur.Biz hiç yokken 1 tek dna molekülümüz bile ortada yokken bizi tasarlıyıp yoktan var edenin gücünü ve kudretini daha iyi anlayacağız.
Kuran bize bizim nasıl yaratıldığımızı nasıl anlatmıştı?
O, (döl yatağına) akıtılan meninin içinden bir nutfe (sperm) değil miydi? Sonra bu, alaka (aşılanmış yumurta) olmuş, derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti. Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti. [Kıyamet 37-39]
Şurası muhakkak ki (rahime) atıldığında nutfeden, erkek ve dişiden ibaret olan çifti O yarattı. [Necm 45-46]
Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. [Hucurat 13]
bu ayetlerde görüldüğü üzere bizim bir dişi ve bir erkekten döllenen yumurtadan yaratıldığımız öğretiliyor.
Peki sultan biz müslümanlara gayri müslümler sormazlarmı
hani sizin rabbiniz insanı bir dişi ve bir erkekten yaratıldığını söylüyordu hani erkek olmaksızın dişiden dişi yada erkek meydana çıkamazdı
Bakın klonlomayla dişiden canlı çıkardılar diye?
İşte meryem kıssası bu soruya kuranın verdiği mucizevi cevaptır.
1400yıl önce dişiden erkek olmaksızın canlı elde edildiğinin haberini bize kuran vermiştir.
Hrıstiyan camiası isanın babası (haşa)Allahtır diye anlatıp dururken kuran inmiş ve bize erkek olmaksızın dişiden dişi veya erkek elde edilebileceğini tebliğ etmiştir.
Lütfen böylesine büyük bir mucizeyi sümen altı edip bu ayete başka anlamlar yükleyip hrıstiyanların yaptığı gibi isaya baba arayışı içine girmeyelim Allahın bize bildirdiği mucizeyi görelim
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
selam sultan abi, inşallah iysindir, kur'an'a bakışını inan çok samimi ve yürekli buluyorum, bazı meselelerde anlaşamazsak da samimiyetin ve hayata dokunan yanın takdire şayan, Allah sana selamet versin,
meryem kıssasından ne anlıyoruz, eşeyli mi üredi eşeysiz mi ?
Meryem kıssasında gözümüze çarpanlar sadece bunlar olmamalı, Rabbin ayetleri için, kavminin karşısına tek başına çıkabilecek kadar yürekli bir kadın görüyoruz, düşünsenize kucağınızda bir bebek ve sadece Rabbinize olan güveniniz, kavminden ayrılıp var oluş mücadelesini verebilmek adına ayakları üzerinde durabilen ve gerekirse uzaklara kadar giden,arayan, adanan, çabalayan, tevekkül eden, güven duyan, sakınan bir teslim var karşımızda, bizler sadece meryemin sakınmasını bile gereği gibi anlasak, evet sadece o sakınmayı bile gereği gibi anlasak çok güzel bir işe başlamış oluruz, kavminiz sapmışsa ve siz de sakınıyorsanız sizi rahat bırakmazlar, sakındınız ve uzaklaştınız mı o zaman meryemin tevekkülü, ve sebatı geliyor, tevekküle devam, mücadeleye devam ve o zaman ruh( vahy/ bilgi) geliyor ve sizi yeni bir tohumla müjdeliyor, ve yunus suresinde Allah için uyaran insnalara karşı duyulan şaşkınlığı uyandırıyor kavminizde, bazen bu karada gemi yapmanın alaycıları, bazen kucağında bir bebe taşımanın ithamları, karşısında Rabbe olan güvendir, ve neticesi bazen elinizin göğsünüzden bembeyaz çıkması bazen tohumunuzun yeşermesi bebeğin konuşması. şeklinde görülüyor, ama, sakınan ve tevekkül eden ve sebat edenleri Rahman asla boş çevirmiyor, zira dininin yardımcılarının yardımcısı bir Rabb var karşımızda, ve emin olun her babayiğidin harcı değildir, o tohumu kucağında taşımak, kaçımız kavmimizin karşısında bir başımıza tohum atabiliyoruz, veya buna cesaret ediyoruz, Rabbim meryem kıssasında bize iffeti gösteriyor, ama rahibe değil, ruhban değil, dağda yalnız kalsa bile sakınacak kadar cesur, ailesi ile olan ilişkisine bakıyoruz, eşya ile olan ilişkisine bakıyoruz, her ne zaman sorulsa bu yemek nerden ? Allah katındandır'ı akılda tutabilen eşya ile bile kurduğu örnek ilişkiyi görüyoruz, meryem kıssasından sadece eşeyli ve eşeysiz üremeyi anlarsak inanın o kıssanın Rabbi olan Allah'a şükrümüzü tam yapamamışızdır,
ben de meryem validemizin cinsel ilişki sonucu hamile kaldığını düşünüyordum ve bana bunu düşündüren,
"İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti. (21)
bu ayette ki ve iş de olup bitmişti kısmıydı, , gördüğüm iki farklı yaklaşım var birincisi, mucizeleri sembolki anlatım olarak görüp ya da bunları akıl ile açıklayan görüş, bu görüşe göre meryem anamızın hamileliği tıbbi denilebilecek bir olayla olmuşturveya cinsel ilişki ile olmuştur, mucizeleri olduğu gibi kabul eden görüşe göre ise Rabbimiz ol demiştir ve de olmuştur.
ben meryem anamızın cinsel ilişki sonucu hamile kaldığı görşümün yanlışlığına şu düşünce ile vardım.
Bir evlilik yapan bir kadın kavminin karşısına olağan üstü bir durum varmış gibi çıkmaz,
İki, evlendiği kişi de bir peygamberse toplum ataerkil bir toplum ayetlerden anlaşıldığı üzre isa'nın babasına nisbet edilmesi lazım oysaki meryem oğlu isa diye hitap,
İsa peygamber anasına iylik edici olarak vurgulanıyor.
Meryem kavmine bebeği işaret ediyor ve sonrasında bunun evlilikle meydana gelen bir çocuk olduğunu anlatmaması, gösteriyorki, bu olay cinsel ilişki sonucu değil, bunu saklarmıydı meryem anamız, örtmezdi açardı yani,
erkek ve dişi çiftin alanlarını anlatır, bozmak erkeksi kadınlar kadınsı erkekler, keyfi rol değişimi, vesairdir, Adem ile İsanın meseli aynı, *ol* dedi ve oldu.sperm kimin spermiydi bunu mu düşünecez yoksa *ol* ve bitti.
Peki, ordaki elçi fon mu sadece arkada beliren hayır tabiki, aynı olay ibrahim dedemizin başına da, gelmiyormu.
Sana İbrahim'in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi? (24)
Hani, yanına girdiklerinde: "Selam" demişlerdi. O da: "Selam" demişti. "(Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk." (25)
Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi. (26)
Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); "Yemez misiniz?" dedi. (27)
(Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler. (28)
Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: "Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi. (29)
Dediler ki: "Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir." (30)
(İbrahim) dedi ki: "Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?" (31)
"Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik" dediler. (32)
lut resulün başına,
Elçilerimiz Lut'a geldiği zaman, onlardan dolayı kaygılandı, göğsünü bir sıkıntı bastı ve: "Bu, zorlu bir gün" dedi. (77)
Rabbim aynı dönemde farklı bölgelere elçiler yolluyori ve bu elçiler misyonlarının bir bölümünde diğer elçilerle görüşmeler gerçekleştiriyor, yani, irtibat halinde olmak. kendi görevlerini yapmak haber götüren elçi, görevini yapıyor gelen vahyi iletiyor, haber alan elçi ise, o elçiye iman ediyor ve vahye itaat ediyor. aynı olan meryem anamızın başına da geliyor.Bu elçi, meryem validemizin başına gelecek bu olayı haber vermek, bu sıradışı olay karşısında kendisinin zora düşmemesi gerektiğini, bunun Rabbinin bir emri olduğunu haber veriyor, ve vahyi lettikten sonra iş bitiyor, meryem validemiz kavminden ayrılmış Rabbine tevekkül halinde bir başka teslimle tanışma fırsatı buluyor O2nun getirdiği vahyle, muhammede inen inşirah gibi bir olay yaşıyor. ve kavmine geri dönüyor. Olaydan hemen sonra yaşadıkları malum, ayette geçen hurma ağacına bakarak hurmanın doğum sancısını azalttığına felan bakmam ben, Rabbin sebatkar kullarına yardımını, yeryüzünün melekelerini insana bilgi altında itaat ettirdiğini, vahiyle olan düşünce sonusu, acılarımızı hafifiletecek, sorunlara çözüm olacak maddelerin her zaman yanımızda olduğunu, bu bazen bir hurma ağacıdır sallarız ve yeriz düzeliriz, bazen gençlerin sığınılacak mağarasıdır, bazen bir pazar bazen zindandaki bir dostu buluruz, ama her zaman vahiyle kalan ve vahiyle düşünenlere bir çıkış kapısı vardır onu görürüz.meryem validemizle ilgili düşüncelerim bunlardır, En doğrusunu Rabbim bilir, gözlerinizin önüne getirmeye çalışın, bir başınıza her şeyden uzaklara çekliyorsunuz, ve birden bir elçi, sonrasında Rabbin bir ayeti, ve tek başınıza kavminizin karşısına çıkıyorsunuz, ve dimdik Allah'ın esenliği, rahmeti meryem anamızın üzerine olsun,
son olarak çiftler meselesine değinecek olursak,
sultan abi çiftleri sizin mantığınızla anlamaya çalışırsak, Rabbimiz yanılmıştır,zira deniz atları çiftleştikten sonra taşıyıcı dişi değil erkekdir, dolayısıyla bu hayvan çiftleri bozmuştur, böyle bir şeyden Rabbimizi tenzih ederim, yok ben yanlış anlamışsam meramınız,her varlığın yok her özel cinsin kendine göre bir üreme şekli vardır insanların ki de böyledir diyorsanız, ve her şeyi bu çerçevede açıklıyorsanız kundakta konuşan bir bebek var karşımızda,( mucize meselesi ayrıca incelenmesi ve tefekkür edilmesi gereken bir mesele) çiftler konusunda aynı bakış açısını sakal kesme mevzunda da yapmıştınız, yine çok samimi bulmakla beraber, yine aynı yaklaşım hatasını yaptığınızı düşünüyorum, kıl Allah'ın ayeti, kesmek örtmek salmak şükrüdür diyordunuz, ağaçlarda Allah'ın ayetleri, otlar da öyle, ama budama yaparsınız veya zararlı otları temizlersiniz, bunlarda değiştirmedir, ama bunu yaparkenki istikamet açısıdır şükrünüzü veya küfrünüzü gösterecek, çiftleri ben diyalektik felsefesi ile anlıyorum, savaş/barış, yalam/ölüm, sevinç/hüzün, karanlık/ aydınlık, süs içinde olan/ mücadeleye açık olan, zengin/fakir, iblis/adem, yani her şey zıttıyla var sadece Rahman olan Rabbimiz hariç zira o batı dinleri de olduğu gibi kendine rakip tanrılarla mücadele etmiyor.Çİftleri ayrıca şöyle anlıyorum, doğruya iki şekilde ulaşırsınız bir yanlışın ne olduğunu öğrenerek iki direk doğru olanı tanıyarak.zulmü anlarsınız ve tanırsınız, Rabbin şirki tanıttığı gibi ama karşısında Musayı da tanırsınız yani nerde bir fravun varsa mutlaka orda bir musa vardır. zaten, kur'an'ın öğretisinin benzersizliği de burdadır, diyalektik anlatımı da burdadır.Amaç, tüm dünyayı beyaz yapmak değil, amaç fitne kalkıncaya kadar, ama bitmiyor, zira çırağ kendiliğinden ışığı olandır.Yani, müslümanlar, iman ettikçe parlayacaktır, durmak yok, ama haddi aşmak da yok, salt eşrefe de değiliz, salt mahluk da, eşrefi mahluk, yani, hep bir çift, diyalektik var, Rabbimiz hariç, ki imtiham anca böyşe bir alanda olur. çiftleri bozmayı nasıl anlarız peki, karşımızda çiftleri oluşturan bir samiri var, samirinin çifti musa olmaktır, çiftin bozulması ise musa'nın kavmi gibi olmaktır, yani, kendisiyle çift oluşturduğumuz muhattaba karşı vahyin öngördüğü çift olabilmek, vesaire aslında bu mevzu çok güzel ve kalplerimize dokunması gereken düşünülecek bir mesele, Rabbim yanlışlarımızı düzeltsin, ilimde zina olmaz, ilmin zinası aklın gayri meşru bilgilerle muhattabiyetidir, gebeliği ise, ya demokrasi ya da ataperestliktir, dolyısıyla Allah katında bilgi vahydir, bilgisizce tartışma, cedelleşme vahysiz tarışmadır.Tartışan insanların bilgileri varki tartışıyorlar ama bilgileri vahy olmadığı için vahy kaynaklı olmadığı için Rabbimiz onlara Allah hakkında bilgisizce tartışanlar diyor.Rabbim bizleri bilgi hammallığından uzak eylesin, sultan kardeş, Rahmana emanet ol,
selam ve dua ile
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
SAVANA YAZDI:
meryem kıssasından almamız gereken ders şu
İnsanoğlunun eşeysiz üreyebileceği.Bu oluncada şaşırıp hayret etmeye yada ilahlık taslamaya kalkmayacağız.Allah bizim yaratılış formatımıza bunu koymuşsa bu olur.Biz hiç yokken 1 tek dna molekülümüz bile ortada yokken bizi tasarlıyıp yoktan var edenin gücünü ve kudretini daha iyi anlayacağız. Senin "eşeysiz üreme" diye başarılı gördüğün klonlama sistemi,tıpkı sünnet etme operasyonu gibi yaratılışı değiştirme girişimidir.Adı,"malum şarkıcının" yaptığı eylemden farklı değildir.Bu sapkınlıkları değer diye kabul edemeyiz.Kaldı ki,klonlamada erkeğin katkısı nedir,doğrusu benim bilgim dışında.Ancak,şundan eminim ki,yöntem olarak kesinlikle Allah'ın çiftlerini bozmaya yönelik bir girişimdir.Bundan dolayı da "kötü örnek emsal teşkil etmez"
Kuran bize bizim nasıl yaratıldığımızı nasıl anlatmıştı?
O, (döl yatağına) akıtılan meninin içinden bir nutfe (sperm) değil miydi? Sonra bu, alaka (aşılanmış yumurta) olmuş, derken Allah onu (insan biçiminde) yaratıp şekillendirmişti. Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti. [Kıyamet 37-39]
Şurası muhakkak ki (rahime) atıldığında nutfeden, erkek ve dişiden ibaret olan çifti O yarattı. [Necm 45-46]
Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. [Hucurat 13]
bu ayetlerde görüldüğü üzere bizim bir dişi ve bir erkekten döllenen yumurtadan yaratıldığımız öğretiliyor. Amenna ve saddakna!
Peki sultan biz müslümanlara gayri müslümler sormazlarmı
hani sizin rabbiniz insanı bir dişi ve bir erkekten yaratıldığını söylüyordu hani erkek olmaksızın dişiden dişi yada erkek meydana çıkamazdı
Bakın klonlomayla dişiden canlı çıkardılar diye?
İşte meryem kıssası bu soruya kuranın verdiği mucizevi cevaptır.
1400yıl önce dişiden erkek olmaksızın canlı elde edildiğinin haberini bize kuran vermiştir. Hangimizin yaratılışı mucize değil ki? Hepimizin yaratılış malzemeleri içinde Ruh var zaten.Karşı tarafın Meryem'e kızgınlığı Allah'ın onunla özel ilgilenmesi bu da Meryem'in Allah'a olan muazzam yakınlığından kaynaklanıyor.Bizlerde aynı yakınlığa ulaşırsak Meryem'in yaşadıklarını yaşarız.Ancak,yine de hata yapmaktan beri duramayız.Meryem'in karşısına Allah, KENDİ SEÇTİĞİ birini gönderiyor,İsa'ya gebe kalsın diye.Ne kadar muhteşem bir onur,Allah'ın çiftini oluşturma adına.Allah'u Ekber!
Hrıstiyan camiası isanın babası (haşa)Allahtır diye anlatıp dururken kuran inmiş ve bize erkek olmaksızın dişiden dişi veya erkek elde edilebileceğini tebliğ etmiştir.
Lütfen böylesine büyük bir mucizeyi sümen altı edip bu ayete başka anlamlar yükleyip hrıstiyanların yaptığı gibi isaya baba arayışı içine girmeyelim Allahın bize bildirdiği mucizeyi görelim Asıl sizin tavrınız mucizeyi sümen altı etmek.İstiklal caddesinde ki Kilisede Meryem ve İsa, cam fanusların içinde korunuyor,ulaşılamaz ve dokunulmaz oldukları için.Hangimizin yaklaşımı onlara benziyor?
Selametle
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
MALİK BİN NEBİ YAZDI:
selam sultan abi, inşallah iysindir, kur'an'a bakışını inan çok samimi ve yürekli buluyorum, bazı meselelerde anlaşamazsak da samimiyetin ve hayata dokunan yanın takdire şayan, Allah sana selamet versin,
Sana da Selam olsun MALİK Kardeşim,
Değerli ifadelerin için teşekkür ederim,Allah razı olsun.Yazdıkların uzun olduğu için buraya alıntılayamıyorum,umarım beni anlayışla karşılarsın.
Kardeş,hepimiz beşeriz,muhakkak yanılgılarımız olacaktır.Ancak,senin de söylediğin gibi "Kuran ile hayata dokunmak"zorundayız.İşte,bizim bütün çabamız budur.
Hurafeci zihniyyetin yaptığı açıkça Kuran'ı hayatın dışına itip onu sadece cenaze merasimlerine hapsetmek.Bizler onun ayetlerini yaşama sokamazsak onlardan hiçbir farkımız kalmaz.
Bu yüzden Kuranda ki her ayet,her kıssa,her insan dokunulabilirdir,bizim için yaşanabilir örneklerdir.
Allah,bize de Asa,5000 Melek,Gemi,Yok edici Melekleri dilerse gönderir,gönderecektirde İnşaallah.Başka türlü Milyarlarca azmışla nasıl mücadele edebiliriz ki?
Sonuç olarak deriz ki:
Gelin hep birlikte İlahi Sistemi çözüp yaşamımıza sokalım.
Allah'a Emanet,Selametle kalın.
|
Yukarı dön |
|
|
Guests Guest Group
Katılma Tarihi: 01 ekim 2003 Gönderilenler: -259
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sn.Sultan.
Ben,sizi Kur"an"a anahtar deliğinden bakmakla itham etmiştim.Kusura bakma,yanılmışım.Meğer siz,Kur"an"a iğne deliğinden bakıyormuşunuz.
Selam ile
|
Yukarı dön |
|
|
Semazen Ayrıldı
Katılma Tarihi: 26 ocak 2006 Gönderilenler: 679
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
savana Yazdı:
Lütfen böylesine büyük bir mucizeyi sümen altı edip bu ayete başka anlamlar yükleyip hrıstiyanların yaptığı gibi isaya baba arayışı içine girmeyelim Allahın bize bildirdiği mucizeyi görelim |
|
|
Bendenizin, Sultan'a cevaben kaleme aldığım mesajımda söylemeye çalıştığımın Sn. Savana tarafından teyit edilmiş biçimi.. İşte, meselenin can damarı... Bu noktaya lütfen çok dikkat!
Bu noktayı ıskaladık mı; îmânı ıskalamış oluruz!! Lütfen; pür dikkat!!!!
N_S
|
Yukarı dön |
|
|
Semazen Ayrıldı
Katılma Tarihi: 26 ocak 2006 Gönderilenler: 679
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
sultan Yazdı:
Benim başından beri savunduğum konularla ilgili olarak karşı görüş bildiren tüm arkadaşlara ricam:Katılmıyorsanız yerine kendi anladığınızı lütfen koyun.
Ancak,ne siz,ne de diğer kardeşler kabul etmediğinizin yerine bir şey koyamadınız.
Senin şu an yaptığında önceki reddiyelerin gibi,"yerim dar"demenin ötesine geçemedi,maalesef.
|
|
|
Büyük yanılgı! :(
Mesajımı bir daha gözden geçirmenizi, neyi nasıl söylediğimize ve az zamanda çok şey ifâde etmek kaygısıyla özenle seçtiğimiz kelimelere alıcı gözüyle bakmanızı rica edebilir miyim?
Semazen Yazdı:
Sevgili dostum,ya siz,siz ne koyuyorsunuz Allah aşkına"henüz ulaşamadığınız sağlıklı cevabın"yerine,hepsini reddedip yok saymaktan başka?
|
|
|
Büyük yanılgı! :(
Bir sağlıklı cevabımın olmadığını nereden biliyorsunuz? Ya da alternatif sonuçlar sunamayacağımı?! Eğer, bahis konusu mesajım incelenirse bazı kelimelerin hemen yanına parantez içinde soru işâretleri koymuştuk.. Dolayısıyla, o soru işaretleri okuyucu nazarında konuya ait benim özel fikirlerimin bilinmezliğini vurgulamak içindi..
İlâve olarak, benim reddettiğim sizin bu mûcizeyi âyetin apaçık ifâdelerine rağmen ruhânî, melekûtî, mûcizevî boyuttan alıp cinsel birliktelik seviyesine indirgemeniz ve bu nâzik konuyu tamamen beşerî bir düzlem ile sınırlandırmanızdır.. Bunu yapmak ruhsatını Kurân'dan alamayacağınıza göre nereden alıyorsunuz?! Kurân, size bana açıkça söylediği bir şeyin aksini söyleme ruhsatını veriyor mu ki, önce Sultan'ca bir sonuç icat edip, sonra Kurân'ın ilgili açık âyetlerine muğlakmış ve sağa sola esnetilebilirmiş muamelesi yapıyorsunuz?!
Bence, siz bu meselede bunu yapıyorsunuz! Böyle olunca da N. Çelik gibi davranmış oluyorsunuz!
Sultan Yazdı:
Henüz bir kanaat sahibi olmadıysanız neye dayanarak "halüsinasyon" gördüğümüzü söyleyebiliyorsun,bunun neresi ilmi? |
|
|
Bu sualinizin cevabını, kusursuz bir netlikle ilk mesajımda verdiğimi düşünüyorum. Tekrarlayamayacağım; özür dilerim.
Sultan Yazdı:
Size tavsiyem,İbrahim Resul gibi,size, kalbinizi yatıştıracak en doğrusu gelinceye değin buna en yakın olanına tabi olmanızdır. Yani,"sağa-sol'a esnemek" kınanacak bir durum değil,bilakis İbrahimi bir tavırdır. |
|
|
Doğru, Hz. İsâ'nın babasız doğumu ve Hz. Meryem'in hiçbir beşerî müdâhale olmadan eşsiz hâmile kalışıdır. Doğru Kurân'dır; gerisi lâfı güzâftır!
Meseleye bakış tarzınızı, "İbrâhimî tavır" diye nitelendirmeniz de Hz. İbrahim'e saygıda kusurdur... Bu meselede İbrahimî tavır; Kurân'ın açıkça beyan buyurduğu mucizeyi görmek ve ondan sonra hikmetini aramaya çalışmaktır.. Aksini yapıp, önce bir hikmet icat edip; sonra orjinal metnin açıkça beyan buyurduğuna "muğlak" muamelesi yapmamaktır...
Son söz olarak, Sn. Sultan; "ilimde demokrasi olmaz".... :) (Yâni, herkesin oy hakkı yoktur.. Oyunuz delilinizdir.. Delili olmayanın oy hakkı yoktur..)
N. Çelik gibi size de bunu hatırlatmaya mecbur kaldığım için şaşkınlık içindeyim... Safsata üreten sağlıksız mantıkların ardı arkası kesilmiyor... :((
Hoşçakalın!
N_S
Not: Değerli Arkadaşlar! Bu mesajım bu başlık altındaki son mesajım olsun.. Artık, inşaALLAH uzunca bir süre uzaklaşmak istiyorum.. Saygılarımla...
|
Yukarı dön |
|
|
savana Uzman Uye
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selam
meryem kıssasındaki mucizeye benim bakış açım biraz farklı.
100yıl önce kuran okuyup ona iman etmiş biri olsaydım meryemin babasız çocuk doğurması son derece olağan üstü tanrısal bir mucizedir şeklinde kabul ederdim.
Ancak bu gün meryem kıssasının bana sunduğu mucize çok daha farklı
Erkek olmaksızın dişiden canlı türeyebileceğinin 1400yıl önceki tebliğidir
Bu tebliğle kuran bizim çağımıza ışık tutmuş bize 1400yıl öncesinden bunu haber vermiştir.
Ey insanlar ben sizi bir dişi ve erkekten yarattım diyen Rabbimiz meryem kıssasıyla ben çift olmaksızın tekten de insan yaratırım bu bana kolaydır sizin hamurunuzda bu vardır.Bunun gerçekleşmesi ilk yaratılıştan(ilk insanı yoktan var etmekten)çok daha kolaydır diyerek bu güne mesaj yollamıştır.
Kardeş,hepimiz beşeriz,muhakkak yanılgılarımız olacaktır.Ancak,senin de söylediğin gibi "Kuran ile hayata dokunmak"zorundayız.İşte,bizim bütün çabamız budur. (sultan)
İşte sultan meryem kıssasının bu güne dokunuşu budur.
Bu gün siz davarların kulaklarını yararak Allahın yarattığını değiştiriyorlar ayetini Allahın insanlara "var olanı bulup keşfetmeyin" bu yasak sapkınlık olarak anlıyorsunuz.Her türlü fiziksel veya yapısal müdahaleyi yaratışı değiştirmek olarak anlıyorsunuz.
Bakın önce şunu iyi anlamak lazım bir insanın Allahın yarattığını değiştirmeye ne bilgisi ne gücü nede kudreti yeter.
Sizin yaratılışı değiştirmek olarak anladıklarınız "var olanı ortaya çıkarmaktır"
Bu gün bir bilim adamı çıkıpta klonlama yapabiliyorsa bunu yapıyor olması o bilim adamına ilahlık sıfatı yüklemez. Klonlamayı yapacak format o canlının hücrelerinde var olduğu için yapabiliyordur.O bilim adamı sadece Allahın canlıyı yaratıp formatına koyduğu şeyi açığa çıkaran keşfdenden başkası değildir.
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
|
Yukarı dön |
|
|
|
|