Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Uzman (!) Bembeyaz yazdı:
meryem 87.
"O gün Rahman (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefaata güçleri yetmeyecektir"
taha, 109.
"O gün, Rahman'ın izin verdiği ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez. "
ayrıca şefaat Allahın rızasına ulaşanlara vardır....
ayet aşağıda bakınız.....
enbiya, 28.
"Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını da, yapacaklarını da) bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler"
sebe, 23.
"Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olanı buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür"
necm, 26.
"Çünkü, göklerde ne kadar çok melek olsa da, onların şefaati [hiç kimseye] en ufak bir fayda sağlamayacaktır; meğer ki Allah dilediği ve razı olduğu kimse için [şefaat] izni vermiş olsun"
esenlikler.... ::():):::)):):):):))):):))))):):):):):):):)): (bembeyaz)
_______________________________________________________
Önce şunu belirtmeliyim ki, devamlı olarak alaylı, karşıdakileri küçümseyen çok koyu ve çok büyük puntolarla ve de alay anlamına gelecek işaretler kullanarak yazan biri, sorunlu biridir. Tedavisi gereken bir ruh bozukluğunun belirtileri olabilir bu! Böyle biri uzmanına görünmesi gerekir! Bizden söylemesi…
Meryem 85-86-87:
Muttakileri heyetler halinde Rahman’a sevk ettiğimiz, mücrimleri / müşrikleri de susuz sürüler halinde cehenneme sürdüğümüz gün (zaman), Allah’tan söz (ahd) edinmiş / almış olandan başkası şefaate asla sahip olamaz.
Peki Allah kime bu ahdi vermiş, Kuran bundan da söz etmiş mi? Bu ayetten birilerinin Allah’tan şefaat etme sözü aldığını anlamak doğru bir anlayış olmasa gerek. Şayet böyle bir şey olsaydı kimlerin Allah’tan bu sözü almış oldukları da Kuran’da yer alacaktı. Halbuki Allah’ın birilerine şefaat sözü verdiğine dair bir tek ayete rastlayamıyoruz. Bu benim şu sözüme benziyor: “ Var mı benden yardım sözü alan? Benden yardım sözü alanlara ancak yardım edeceğim.” Ben kimseye daha önce yardım sözü vermediğime göre bu, yardım yapmayacağım demektir. Hem burada 86. ayette şefaate konu olan mücrimlerdir. Mücrim de Kuran’da, yanlış yansıtıldığı gibi “günahkar inanan değil, müşrik, kafir olandır.
Taha 109:
O gün şefaat, Rahman’ın onayladığı yani sözünden (imanından) razı olduğu kimseden başkasına fayda sağlamaz.
Bu ayetten de anlaşılan, Şefaat, yani Allah’ın yardımı o gün ancak Allah’ın razı olduklarınadır.
Enbiya 25-29:
Senden önce de gönderdiğimiz her resule illa ki,“benden başka ilah yok, bana kulluk edin!” diye vahiy ettik. Onlar dediler ki, Rahman çocuk edindi. Haşa, onlar (O’nun) şerefli kullarıdır, O’nun sözünün önüne asla geçmezler, hep O’nun emrini yaparlar. O, onların önündekini de ardındakini de (her şeyi) bilendir. Onlar O’nun razı olmadıklarına şefaat / yardım edemezler. Ve onlar O’nun heybetinden çekinirler. Onlardan her kim, “O’ndan başka ben de bir ilahım” derse, işte biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte zalimleri biz böyle cezalandırırız.
Bu ayetlerde görüldüğü gibi sözü edilenler resullerdir (melekler değil). 28. ayette resullerin Allah’ın razı olmadığı müşriklere, isteseler de, şefaat / yardım edemeyeceklerini, onları hidayete, ne ederlerse etsinler, erdiremeyeceklerini ifade ediliyor. Onlar ancak Allah’ın razı olduğu kullarına şefaat edebiliyorlar; onların daveti ancak onlara yarar sağlıyor.
Sebe’ 23:
Lâ tenfeuşşeféatu indehû illâ limen Ezine lehû…
(Allah’ın) izin verdiğinden başkasına O’nun indinde ( O’na göre) şefaat fayda vermez…
Bu ayetin de anlamını çarpıtmışlar, mezheplerine uydurmuşlar. Bırakın uzmanını biraz Arapça’yı ve dilin kurallarını bilen biri dahi bu “Lâ tenfeuşşeféatu illâ limen Ezine lehû…” cümlesini: “Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.”
Olarak çevirmez.
Ayeti tahlil edersek:
Lâ tenfeu: Fayda vermez,
- Ne fayda vermez?
Eşşefaatu: Şefaat,
İllâ: Ancak fayda verir,
Kime?:
Limen Ezine lehû: İzin verdiğine.
Yer yüzünün bütün uzmanları birleşseler “şefaat” i, “o kimsenin şefaati” şeklinde çeviremezler, çevirirseler yanlış olur. Ayette ifade “eşşefaat” tir, “şefaatu men” değildir. “Kişinin şefaati fayda vermez” olarak çevirenler, mezhep zoruyla şefaatin öncesine Allah’ın söylemeyi unuttuğu (!) bir” men” takdir ederek bu anlamı vermişler! Yani ayeti mezheplerine uydurmak için, ayete bir “men” ilave etmekten çekinmemişlerdir. Allah’ın resulleri O’nun sözünün önüne geçmeye cüret edemezken bu mezhepçiler çekinmeden geçmişlerdir. Ya! Bunu yapmak / yapa bilmek için uzman olmak lazım! Uzmanlara her tahrifat caizdir. Hatta yaptıkları her tahrif için ayrıca bir de bir sevap vardır!
Necm 26:
Göklerde ne kadar melek varsa, onların şefaati/yardımı hiçbir fayda sağlamaz. Ancak Allah’ın dilediği ve /yani razı olduğu kimse için izin vermiş olması müstesnadır.
|