Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Efrayim
Sevgili hasakçay...
Sondan başlayarak eleştirilerinizi cevaplayayım.
e-1) Nisa 23'ü bir daha hatırlatayım: Kendisiyle yatmadığınız eşinizin başka bir erkekten olan üvey kızlarınız* ile evlenmeniz helaldır. O eşiniz, o kızlarınız ve siz bir ailesiniz; onlar sizinle birlikte oturuyor.
Tesettür leşi İslama abanmayı sürdürsün diye mahrem-namahrem ilişkileri uydurup aileden dışlayacak mısınız o kızlarınızı ya da evden atacak mısınız, onların sizinle birlikte oturmakta olduğunu belirten (fî hucûr ikum) Allah'a inat ? Demişsiniz
c-1) kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Allah böyle diyor nisa23'de
e-2) Daha ötesi pis pis kokan bir leş gibi İslamın üstüne abandırılan bir uyduruk haramlar felaketidir, kendilerine namahrem olan erkeklerin yanında kadınlar için başaçık olmanın haramlığı gibi...
Evlatlığın evlendirilmemesi durumunda mahrem ve namahrem ilişkisine riayet edilmesi gerektiği iddiası Nisa 23, Nûr 58-59 ve Ahzab 55'i inkar anlamına gelir. Demişsiniz...
c-1) Son zamanlarda televizyonlarda, çeşitli progamlarda:
Evlat edinme, islamda vardır. Çünkü islamda öksüz ve yetim önemlidir. Onların ailelere ihtiyacı olduğundan evlatlık kurumu şarttır. Babasının adıyla çağırılması ve nufusa geçirilmemesi gerekir.Evlat edilen ile, ev halkı arasındaki evlilikler caiz olduğundan, evlatlığın buluğ çağına kadar bakılması daha sonra evlendirilmesi,evlendirilemediği zamanda mahrem ve namahrem ilişkisine riayet edilmesi,istenirsede evlatlıkla evlenilmesi v.s v.s gibi abuk sabuk konular işlenmektedir.
Allah'ın bu konudaki yaptırımı ile, bizim şahit olduğumuz tartışmalardaki farka bakın... demişim. sizinle aynı hissiyatımı paylaştığım yazıma niye eleştiri getiriyorsunuz. ben de abuk sabuk dedim .
e-3 ) Anlatın anlatın, Allah razı olsun... da Allah'ın söylemediğini söyledi deyip Allah'a iftira etmeyi bırakın önce. Allah evlatlık edinme kurumunu ortadan kaldırdık demiyor. İtirayı bırakın. Demişsiniz...
c-3) Allah'a iftira etmeden onu da anlatacağım. islamda evlatlık kurumunun olmadığını konusunda siza akna edelim ondan sonra.Allah, tüm insanları, 'Allah'a iftira' etmekden korusun...
e-4) Güzel kardeşim! Allah, evlatlık edinme kurumunu ortadan kaldırdık demiyor. Onun dediği: evlatlığın özevladın değildir. Tıpkı şunun gibi: ziharladığın eşin anan değildir.
Eğer ziharladığın EŞİN anan değildir hükmü eş edinme kurumunu ortadan kaldırdı ise EVLATLIĞIN özevladın değildir hükmü de evlatlık edinme kurumunu ortadan kaldırmıştır.
Ziharladığın EŞİN anan değildir hükmü eş edinme kurumunu ortadan kaldırdı mı? Bu soruya cevap vermiyecekseniz bana hiç cevap vermeyin. Lütfen. Demişsiniz...
c-4) hayır kaldırmaz...Arap toplumunda kolay kolay değişmeyecek geleneklerden iki köklü gelenek var.
Kadınlara yapılan zulumlerden biri ZIHAR geleneği.Allah zıharı kaldırarak kadınlara yapılan bu zulme son vermiştir.
İkinci köklü gelenek ise evlat edinme kurumu ve kolay kolay vazgeçilemez durumda.
Siz diyorsunuzki:Güzel kardeşim! Eğer ziharladığın EŞİN anan değildir hükmü eş edinme kurumunu ortadan kaldırmıyor ise, 'evlatlığın özevladın değildir'ayeti de evlatlık edinme kurumunu ortadan kaldırmaz...
ZIHAR GELENEĞİNİ KALDIRARAK HEM EVLİLİK MÜESSESİNİ KORUYOR, HEMDE KADINLARA ZULMÜ ORTADAN KALDIRIYOR.
Evlatlık kurumuna gelince:
1-) evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı.
(Azhab 4)
2-) Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri haram kılındı; (nisa 23)
3-) Hani sen Allah'ın nimetlendirdiği, senin de lütufta bulunduğun kişiye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!" diyordun ama, Allah'ın açıklayacağı bir şeyi de içinde saklıyordun; insanlardan çekiniyordun. Oysaki kendisinden korkmana Allah daha layıktır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince onu sana nikâhladık ki, evlatlıkları eşleriyle ilişkilerini kestiklerinde, müminler için o kadınlarla evlenmede bir güçlük olmasın. Zaten Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (Azhab 37)
Bu üç ayet size evlatlık kurumunun devam etmesi gereğinimi anlatıyor?
Ayrıca size Azhab 37 suresinin detaylı tefsirini de gönderiyorum. İnşallah ikna olursunuz.
Sevgi ile,
67. Burada başlayan ve (48. ayete kadar devam eden) bölüm, Hz. Peygamber (s.a) Hz. Zeyneb (r.a) ile evlendikten ve münafıklar, Yahudiler ve müşrikler onun aleyhinde propaganda yapmaya başladıktan sonra nazil olmuştur. Bu ayetler incelenirken, vahyin Hz. Peygamber'i (s.a) ayıplayan, ona iftira atan ve kendi arzularını tatmin etmek için ona hakaretlerde bulunan İslâm düşmanlarını doğru yola getirmek ve onları eğitmek için indirilmediği gözönünde bulundurulmalıdır. Bu ayetlerin nazil oluşunun asıl sebebi, Müslümanları bu propaganda kampanyasından korumak ve onların şüphe ve tereddütlere düşmesini önlemekti. Tabii ki Allah'ın kelamı kafirleri tatmin edemezdi. O sadece bunun Allah kelamı ve gerçek olduğunu bilen ve inanan kimselere tesir edebilir. Bu doğru ve salih insanların da, düşmanlar tarafından öne sürülen iddialardan etkilenme ihtimalleri vardı. Bu nedenle Allah bir taraftan onların zihinlerindeki bütün muhtemel şüpheleri bertaraf etti, diğer taraftan hem müslümanlara, hem de Hz. Peygamber'e (s.a) böyle durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini öğretti.
68. Burada, ayetin devamında adından açıkça bahsedilen Hz. Zeyd (r.a) kastedilmektedir. Allah'ın ve Rasûlünün ona nasıl nimet verdiklerini anlayabilmek için Hz. Zeyd'in (r.a) hayat hikâyesini kısaca gözden geçirmek gerekir. Zeyd, Kelb kabilesinden Hârise bin Şurahbil'in oğluydu ve annesi Tay kabilesinin bir kolu olan Beni Ma'n'dan Su'dâ binti Sa'lebe idi. Zeyd sekiz yaşında iken annesi onu ailesinin yanına götürdü. Orada iken Beni Kayn bin Cesr kabilesi onlara saldırdı, mallarını talan etti, Zeyd'in de içlerinde bulunduğu bir grup adamı esir aldı. Daha sonra Beni Kayn kabilesi Zeyd'i, Taif yakınlarındaki Ukaz panayırında sattı. Onu Hz. Hatice'nin yeğenlerinden biri olan Hakim bin Hizâm satın aldı. Hakim, Zeyd'i Mekke'ye getirdi ve halasına hediye etti. Hz. Peygamber (s.a), Hz. Hatice ile evlendiğinde Zeyd'i eşinin hizmetinde buldu. İyi davranışlarından ve halinden hoşlandığı için onu eşinden istedi. Böylece bu şanslı çocuk bir kaç yıl sonra kendisine peygamberlik verilecek olan bu mükemmel insanın hizmetine girdi. Hz. Zeyd o sırada 15 yaşındaydı. Sonraları babası ve amcası onun Mekke'de olduğunu öğrendiklerinde, Hz. Muhammed'e (s.a) geldiler ve fidye karşılığı oğullarını geri almak istediler. Hz. Peygamber (s.a): "Çocuğa soracağım; sizinle mi gidecek, yoksa benimle mi kalacak, buna kendisi karar verecek. Fakat eğer benimle kalmayı tercih ederse, ben benimle kalmayı seçen birini geri göndermem." dedi. Onlar da: "Çok güzel, çocuğa sor" dediler. Hz. Peygamber (s.a) Zeyd'i çağırdı ve: "Bu adamları tanıyor musun" diye sordu. Zeyd: "Evet, biri babam, biri de amcamdır." dedi. Hz. Peygamber (s.a): "Beni de, onları da tanıyorsun. Onlarla gitmek veya dilersen benimle kalmak hususunda serbestsin." dedi. Zeyd: "Seni bırakıp da başkasıyla gitmek istemiyorum." cevabını verdi. Babası ve amcası: "Zeyd, köleliği hürlüğe ve başkalarıyla kalmayı anne-babanı ve aileni bırakmaya tecih mi ediyorsun?" diye sordular. O: "Bu adamda gördüğüm şeylerden sonra, dünyadaki hiçbir şeyi ona tercih edemem" dedi. Bu cevabı duyduklarında amcası ve babası Zeyd'in Hz. Peygamber'le (s.a) kalmasına razı oldular. Hz. Muhammed (s.a) hemen Zeyd'i azad etti ve Kâbe'de bir grup Kureyşli önünde: "Şahit olun. Şu andan itibaren Zeyd benim oğlumdur. Ben ona varisim, o da bana varistir." diye ilan etti. Bundan sonra onu Zeyd Bin Muhammed diye çağırmaya başladılar. Tüm bunlar Hz. Muhammed'e (s.a) peygamberlik gelmeden önce meydana gelmişti. Daha sonra Allah ona peygamberlik ihsan etti.
Bunu duyar duymaz hiç tereddüt etmeksizin ona inanan dört kişi vardı: Hz. Hatice, Hz. Zeyd, Hz. Ali ve Hz. Ebu Bekir (r.a). Hz. Zeyd o sıralarda 30 yaşındaydı ve 15 yıl boyunca Hz. Peygamber'e (s.a) hizmet etmişti. Hicretin dördüncü yılında Hz. Peygamber (s.a) onu halasının kızı Zeyneb ile evlendirdi, onun adına mehrini ödedi ve ev kurmaları için gerekli eşyaları temin etti.
İşte bu nedenle Allah bu ayette: "Allah'ın nimet verdiği, senin de nimet verdiğin kimse..." buyurmaktadır.
69. Bu sözler, Hz. Zeyd ile Hz. Zeyneb arasındaki ilişkiler kötüye gittiği ve Hz. Zeyd en sonunda Hz. Peygamber'e (s.a) karısını boşamak istediğini bildirdiğinde söylenmiştir. Hz. Zeyneb (r.a) Allah ve Rasûlünün emri olduğu için onunla evlenmeyi kabul etmiş olduğu halde, Zeyd'in ailesi tarafından büyütülmüş azatlı bir köle, kendisinin ise Arabistan'ın en soylu ailesine mensup olmasına rağmen bu köle ile evlendirilmiş olduğu fikrini aklından çıkaramıyordu. Bu yüzden Hz. Zeyd'i evlilik hayatında kendine denk görmüyor ve bu da aralarında zamanla daha da kötüye giden anlaşmazlıklara neden oluyordu. Bu sebeple evlilikleri, bir yıl kadar sonra boşanma ile son buldu.
70. Bazı kimseler ayetin manasını yanlış anlayarak şöyle yorumlamışlardır: Hz. Peygamber (s.a) Zeyneb ile evlenmeyi ve Zeyd'in (r.a) onu boşamasını istiyordu. Fakat Zeyd (r.a) gelip hanımını boşamak istediğini söyleyince, Hz. Peygamber (s.a.) onu istemeyerek de olsa durdurdu. Bunun üzerine Allah: "Allah'ın açığa vuracağı bir şeyi içinde gizliyordun." buyurdu. Oysa ayetin gerçek anlamı bunun tam tersidir. Eğer bu cümle aynı surenin 1,2,3. ve 7. ayetleriyle birlikte okunursa, Hz. Zeyd ile eşi arasındaki anlaşmazlık şiddetlendiğinde Allah, Hz. Peygamber'in (s.a) kalbine Zeyd (r.a), Zeyneb'i (r.a) boşadığında onunla Hz. Peygamber'in (s.a) evlenmesi gerektiğini ilham etmişti. Fakat Hz. Peygamber (s.a) o günkü Arap toplumunda evlatlığının dul karısı ile evlenmenin, hem de bir avuç dolusu Müslüman hariç bütün ülkenin kendisine düşmanlık beslediği bir anda, ne anlama geleceğini çok iyi biliyordu. Bu nedenle bu konuda adım atmaya çekiniyordu. İşte bu yüzden Zeyd (r.a) karısını boşamak istediğini söyleyince Hz. Peygamber (s.a): "Allah'tan kork, eşini yanında tut." diyordu. Bununla kastettiği şuydu: Kendisinin bu imtihandan kurtulabilmesi için Zeyd'in (r.a) eşini boşamaması gerekiyordu, aksi taktirde boşanma vuku bulduğunda bu emri yerine getirmek zorunda kalacak ve böylece birçok iftira ve suçlamalara hedef olacaktı.
Fakat Hz. Peygamber (s.a) karşılaşacağı iftira ve suçlamalardan kaçınmak amacıyla, bilerek Hz. Zeyd'in (r.a) eşini boşamasını engellerken, Allah bu davranışı Peygamberi'nin (s.a) yaşaması gereken mükemmel bir tecrübe olarak kabul ediyor ve Peygamber'in (s.a) bu evliliği vasıtasıyla büyük bir reform yapmayı murad ediyordu. "İnsanlardan korkuyordun, oysa asıl korkulmaya layık olan Allah idi." cümlesi ile de aynı noktaya temas edilmektedir.
Bu ayeti, İmam Zeyn'ül-Abidin Ali bin Hüseyin (r.a) de aynı şekilde açıklamıştır: "Allah Hz. Peygamber'e (s.a), Hz Zeyneb'in (r.a) de eşlerinden biri olacağını ilham etmişti. Fakat Zeyd (r.a) ona gelip şikayet edince, Hz. Peygamber (s.a) ona Allah'tan korkmasını ve eşini yanında tutmasını emretti. Bunun üzerine Allah, Peygamberine şöyle buyurdu: "Seni Zeyneb ile evlendireceğimi sana bildirmiştim. Fakat sen Zeyd'in hanımını boşamasına engel olurken, Allah'ın açığa vuracağı bir şeyi gizliyordun." (İbn Cerir, İbn Ebi Hâtim'dan naklen İbn Kesir).
Allame Alüsi de Ruhu'l-Meani'sinde ayete aynı anlamı vermiştir: "Bu, Hz. Peygamber'in (s.a) bu durumda sessiz kalmayı veya Zeyd'e istediğini yapmakta serbest olduğunu söylemeyi terkedip onu boşanmaktan alıkoyduğu için Allah'ın hoşnutsuzluğunu belirten bir ifadedir. Bu hoşnutsuzluk şundan ibarettir: 'Ben sana, Zeyneb'in senin eşlerinden biri olacağını daha önceden bildirdiğim halde, niçin Zeyd'e eşini yanında tutmasını söyledin?"
71. Yani, Zeyd karısını boşadı ve iddet süresi sona erdi. "Zeyd ondan ilişiğini kesince" sözleri artık Zeyd'in (r.a) o kadınla ilgili hiçbir işinin olmadığı anlamına gelir. "İlişkinin kesilmesi"sadece boşandığını söylemekle meydana gelen bir durum değildir. Çünkü iddet süresi içinde, koca eğer dilerse karısına tekrar dönebilir ve kadının hamile olup olmadığı anlaşılıncaya dek kocanın karısına olan ilgisi devam eder. Bu nedenle kocanın eski karısı ile olan ilişkisi ancak iddet süresinin bitmesiyle sona erer.
72. Bu ifade, Hz. Peygamber'in (s.a) Hz. Zeyneb ile kişisel arzusu nedeniyle değil, Allah'ın emri sonucu evlendiğini göstermektedir.
73. Bu sözler, Allah'ın, insanlar tarafından başka türlü kabullenilmesi çok zor olan bir sosyal reformu Peygamber'i (s.a) aracılığı ile gerçekleştirdiğini göstermektedir. Arabistan'da evlatlık ilişkileriyle ilgili uygulamada olan yanlış gelenek ve adetlere bir son vermenin başka yolu yoktu. Sadece Allah'ın Rasûlü bu adetleri ortadan kaldırmak için bir önlem alabilirdi. O halde Allah bu nikahı, sadece Peygamber'in (s.a) ev halkına bir eş daha eklemek için değil, önemli bir sosyal reformu gerçekleştirmek için murad etmiştir.
|