Muhsin Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 subat 2007 Gönderilenler: 401
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Dr. İsmail Cerrahoğlu
(AÜ İlahiyat Fak. Dergisi,
Cilt: X, Yıl: 1962, s.103-104)
(T.Dursun. Din Bu-2, s.97-104)
a-Kuran�da Sabiler :
Kur'anı
Kerimde Sabiilerden üç yerde bahsedilir. Bakara suresinin 62.
ayetinde, "İman edenlerle, Musa dinini kabul edenler, Nasraniler,
Sabiler içinde Allaha ve ahiret gününe inananlar ve yararlı işler işleyenler, nezdi İlahideki mükafatlarına erecekler ve hiçbir korkuya uğramıyacaklar, hiç de mahzun olmıyacaklardır".
Maide
suresinin 72. ayeti de, yukarki ayetle aynı anlamdadır. Yalnız
"Sabiller" kelimesi "vav" harfi ile merju ve "nasraniler' kelimesile yer
değiştirmiştir. Hac Suresinin 17. ayetinde, "İman edenler, Yahudi
olanlar, Sabiiler, Nasraniler, Mecusiler, Müşrikler yok mu, Hak Tafıla
her şeye hakkile şahittir" diye buyrulmaktadır:
Acaba bu Sabiiler kimlerdir? Bunların, iman edenler, Yahudiler, nasraniler ve müşrikler arasındaki yeri nedir?
Bakara
ve Maide surelerindeki ayetlerde, iman edenler, Yahudiler, Sabiiler,
Nasara diye dört sınıf zikredilmiştir. İman edenlerin, diğer üç gurubla
zikredilmesi ayrı bir hususiyet arzetmektedir. Buradaki iman
edenlerden maksat, hakiki ve samimi müslümanlar olmayıp, görünüşte mü'
min hakikatte ise münafık olan kimselerdir. (1) Çünkü, müslümanlık,
zahiren iman etmekten ibaret değildir. Zahiri
bir müslümanlığın, Yahudi, Nasara ve Sabiilerden büyük bir farkı
olamaz. Hakiki iman olmadan, yapılan iyi işler dünya için faydalı olsa
bile, ahiret için müfid olamaz. Devletin idaresi altında, müslim ve
gayrı müslimler bulunabilir. İslam devletinde, herkes mensub olduğu
diyanetle tanınır yani din hürriyetine büyük ehemmiyet verilirdi.
Bunlar, İslama girmeleri için zorlanamaz, akidelerine karışılamaz ve
kendi diyanetlerine karşı mes'ul addedilirlerdi. Bu suretle vazifesini
yapan bir gayrı müslim, bir mümin gibi ve hatta ondan daha ziyade dünya
nimetine sahip olabilirdi. Fakat islamın vadettiği saadet yalnız bu
yönden değildir, bundan başka ahiret ciheti de mevzu bahistir. Bu iki
suredeki ayetler, iki bölümde mülahaza edilebilir. Birinci bölüm
Yahudi, Sabii ve Nasaraya dünyada, Müslümanlarla beraber adalet ve
hürriyet vadeden bir müjde ile, zahiri Müslümanlara ise bir tehdidi
ifade etmektedir. İkinci bölüm, hakiki müslümanlara mutlak bir tebşiri
ihtiva etmektedir. Kısacası, birinci kısım, İslam şeriatının dünyaya
taalluk eden hükümlerini, ikinci kısım ise hakiki imana sahip
olanların ahiretteki dini ahkamını ifade etmektedir.
Kur'anı Kerimin bahsettiği Sabilerin kimler
olduğu hususunda gerek müslim gerekse gayrı müslim müelliflerin vermiş
oldukları haberler çok çeşitlidir. Biz bunların hangi din saliki
olduğunu tetkike geçmeden evvel, Araplar indinde "Sabii" kelimesinin
delalet ettiği manayı araştırmamız lüzumludur.
b- Sabi kelimesinin anlamı:
Arapçada,
"Sabee" kökü, "bir dinden çıkıp diğer bir dine girme" veya �haktan
batıla meyletme� (2) yahut Ebu Hayyan (654-746112561345) nın ifadesine
göre "meşhur bir dinden çıkıp; diğer bir dine girmeye" denir. (3).
Kureyşliler,
gerek Hazreti Peygambere, gerek sahabeye Mekkenin müşrik dinini kabul
etmeyip, yeni bir din olan Islamiyete girdikleri için, onlara
"Sabii"demişlerdi. Benu Cezime kabilesi müslüman oldukları zaman, İslam
olduk manasına "saba'na, saba'na" diye bağırmışlardı. (4) Peygamber zamanında müslüman olan kimselere, müslüman oldu manasına "kad sabee"
diyorlardı. (5) Keza Ebu Zer el-Gıfarf (0.32/652)nin müslüman oluşunu
bildiren haberde aynı kelimenin kullanıldığı görülür. (6)
Fakat
bu "Sabii" kelimesinin, müslümanlar tarafından iyi karşılanmadığını ve
bu lafzı reddettiklerini müşahade etmekteyiz. Kureyş müşrikleri,
müslümanlarla alay etmek ve onları rencide etmek için bu kelimeyi
kullanıyorlardı. Cemil b. Ma'mer el-Cumahi, Hazreti Ömer (Ö. 23/644)in
müslüman oluşunu, Kureyşe "Ey Kureyş bakınız, Ömer İbnu'l-Hattab Sabii
olmuş" diye bildirince, Ömer, yalan söylüyorsun "ben müslüman oldum"
demiş ve bu lafzı reddetmişti. (7) Benu Hanife reisi, Sumame b. Asal
müslüman olunca, ona Sabii mi oldun diye sorulmuş, o da cevaben
hayır,fakat "müslüman oldum" demişti. (8) Yukarıda zikrettiğimiz Benu
Cezime kabilesinin, hangi "hal ve şartlar altında, islam olduk
manasına "saba'na saba'na" dediklerini bilemiyoruz. Onların "saba'na"
demeleri, herhalde eski dinimizden yeni dine meylettik manasında olsa
gerektir.
c- Sabilerin menşei :
Sabillerin
menşe'lerinin ne olduğu üzerinde ihtilaf edilmiş onları Hazreti Nuha,
Şit'e ve İbrahim Peygambere ulaştıranlar olduğu gibi, yine onları
kitabilerden olan Yahudi ve Hristiyanlığa intisab ettirenler de
vardır. Fakat hakikat olan şey, onların çok eski, bir diyanete sahib
olmalarıdır. Kur'anı Kerimin ifadesinden de anlaşıldığına göre,
Sabiller hususi dinleri olan bir cemaattır. Zira onlar, orada müstakil
din sahibleri arasında zikredilmişlerdir.
Eş-Şehristani (469-548/ 1071-1153) Sabiileri, İbrahim peygambere tabi olan Hunefanın mukabili
olduğunu söyler (9). İbn Hazm (383-456/993-1064) da, Onlar, Hazreti
Ibrahimin peygamberliğini kabul etmezler demektedir ... (10) El-Mesudi
(O. 346/957)nin ifadesinden de anlaşıldığına göre Harran sabiilerinin
heykelleri arasında, İbrahimin babası Azer'in de bulunması, onların,
İbrahime muhalefet ettiklerini gösterir. (11) Yine aynı müellif, bu
mezhebi ihdas edenin de ismini vermektedir. (12) Sabiilerin, Hazreti
Adem, Nuh, Hermes =İdris, Azimun = Şis. Yahya gibi zevatı peygamber
addettikleri zikredilmektedir. (13)
Anlaşılıyor
ki, Sabiilik, esas itibarile münzel olması melhuz ve fakat zamanın
geçmesile muhtelif dini, felsefi ve siyasi tesirler altında kalarak
değişikliğe uğramış ve gizlilik iktisab etmiş bir mezhebdir. Bu
bakımdan mezheb tarihçileri onları incelerken ilk ve sonraki Sabiiler
diye ele almaktadırlar.İlk Sabiler daha ziyade Keldaniler ve
Süryanilerdir. Muhammed Hamidullah da onların menşeinin Babilonyalı olduğunu
ifade etmektedir. (14) Sonraki Sabiiler ise, Yunan, Yahudi, İran, Roma
ve İslam tesiri altında kalmış Mezopotamya kavimlerinin enkazıdır.
İslam idaresi altında iken, bunların toplu olarak bulundukları yerler,
Harran ile Basra civarındaki Betayih mıntıkasıdır.
Ekseri müsteşrikler, Kur'anda geçen Sabitlerin, Hazreti Yahya'ya tabi
olan Mandeenler olduklarını ileri sürmektedirler. Carra De Vaux, İslam
Ansiklopedisindeki makalesinde, �sabii isminin birbirinden farklı iki
fırkaya işaret edildiğini zikrettikten sonra, Kur'anda , geçen
sabiiler, vahyedilmiş bir kitaba malik olan Yahudiler ve Hristiyanlar
arasında, temsil edilmiştir, görünüşe göre bunlar Mandeenlerdir"
demektedir. Bunu teyid için de sabii kökünün " s-b-' olduğunu, bunun da
daldırma �vaftiz� manasına geldiğini iddia etmektedir. (15)
Yukarıda,
Bakara ve Maide surelerindeki Sabiiler kelimesinin birinde "ya" ile
mansub, diğerinde ise "vav" ile merfu olduğunu söylemiştik. M.
Kasımırski'nin Kur'an tercümesine, giriş ve notlar ilave eden G.H.
Bousquet, bu iki ayetteki irab farkını bir nisbet farkı addederek
Sebenler mutaassıb Hristiyanlardır. Bunları yıldızlara tapan ve müşrik
oları Sabit'lerle karıştırmamak icab eder diye ihtarda bulunmuştur.
(16) Gerçi ileride görüleceği gibi, Sabiiler adı altında biri ,ehli
kitab, diğeri müşrik iki sınıf bulunduğu zikredileceğine göre, bu ihtar
pek esassız değilse de, bu iki kelimeyi farklı anlamlarda göstermek de
doğru değildir. Bu, her iki ayetteki Yahudi veya Nasara lafızlarını
ayrı ayrı göstermek gibi bir şey olur.
Adı geçen Kasımırski tercümesi esas alınarak meydana getirilen "Le Koran Analysé" adlı eserde, bu iki ayet, tolérance bölümüne
konulmuş ve altına da şöyle bir haşiye ilave edilmiştir. "Eski
müslüman müctehidleri Bakara ayetinin, Maide ayetile nesh edilmesini
istiyorlar. Bu ise mezheb taassubunu her mikyasın haricine
çıkarmaktadır��.." (17). Edouard Montet de, Nesh teorisinin, Kur'andaki
tenakuzları göstermemek için, müslüman ilahiyatcılar tarafindan ihdas
edildiğini ve bu ayetin de nesh edilmiş olduğu fikrinde olduklarını
zikreder. (18)
Burada şunu söylemeliyiz ki, ne eski ne de yeni İslam alimlerinden hiçbiri, bu iki ayetin birbirile nesh edilmiş olmasını ne istiyorlar ve ne de tasavvur ediyorlar. İslam alimleri, iman esaslarında nesh mümkün olmadığına ittifak etmişlerdir.
�.
Zamanın
geçmesile, nasıl diğer dinlerde fırkalaşmalar olmuşsa, Sabii
diyanetinde de ayrılıklar olmuştur. İtikad bakımından, sabiilerin
başlıca dört fırkaya ayrıldığı zikredilir. (21)
1.
si; Eshabı ruhaniyet: Bu alemin mukaddes, hakim bir yaratıcısı vardır.
Ona mutavassıtlar vasıtasile ulaşılır. Bu mutavassıtlar da temiz ve
mukaddes olan ruhaniyyundur.
2. si, Eshabı heyakil : Allahla
kendileri arasında mutavassıt olan temiz ve mukaddes ruhani varlıkların
görünür bir şey olması lazım geleceğini hissetmişler ve yedi gezegeni
ruhaniyet heykelleri adderek onlara iltica etmişlerdir. Onlara, göre
bu alanda, hayır ve şerri, sıhhat ve hastalığı meydana getiren
yıldızlardır. Bundan dolayı, insanların yıldızları ta'zim etmesi
vaciptir. Zira onlar şu alemin düzenini temin etmektedirler. (22)
3.
sü, Eshabı eşhas: Bunlar da mutavassıta kaildirler, Gezegenlerin ve
yıldızların bazen görünüp bazen kaybolduklarını görmüşler. Onların
yerine kaim olacak ve daima öz önünde bulunacak heykellerini yapmışlar,
sonra onlara tapmağa başlamışlardır.
4. sü, el-Hululiyye: Ecram ve
afakı yaratan bir Allah vardır. O zatında birdir, yedi gezegende ve
şahıslarda tekessür eder. Bu çokluk, Onun zatındaki vahdeti iptal etmez
derler. İbn Batuta (703-771113041369) ve diğer bazı tarihçiler,
bunları Harraniler diye tavsif etmişler-
dir. (23)
Bu bilgilerden, Sabiiler hakkında şöyle kronolojik bir netice elde edebiliriz.
1 - Aslında bir münzel dinden iktibas ve inhiraf,
2 - Melaikeye (ruhaniyete) ibadet
3 - Yıldızlara ibadet
4 - Putlara ibadet
Şimdi biraz da, haklarında en fazla malumat sahibi olduğumuz Harran sabiileri ile Mandéenler üzerinde duracağız.
e- Harran Sabileri :
Harran,
putperest olan SüryanileI'in merkezi idi. Islam devrinde bile burası,
veseni diyanetle Yunan Kültürünün merkezi olarak kalmış, orada
felsefe, riyaziye ve astronomi tedris edilmişti. Sabiiler hakkında,
İslam yazarlarının en çok bahsetttikleri de bunlardır. Halbuki bu bölge
halkının Sabii ismini alması Me'mun (170-2181786-833) zamanına tesadüf
eder. (24)
Harran
sabiileri hakkında, İbnu'n-Nedim (Ö. 3851995) şu bilgileri
vermektedir: (25) Ebu Yusuf en-Nasrani, Fi'l-Keşfi an mezahibi'l
Har-raniyyin adlı eserinde, zamanımızda Sabii diye maruf olan sınıf
şudur: Me'mun Bizanslılarla muharebe için Mudar (26) diyarından
geçerken Harrani ve Harranilerden bir grubla karşılaşır. Onların
saçları uzun ve elbiseleri başka idi. Memun
Onlara
ehli zimmet misiniz diye sorduğunda, Harraniyiz diye cevap
verirler.Bunun üzerine, Nasrani, Yahudi, Mecusi misiniz diye
sorduğunda, hayır cevabını alınca, onlara Kitabınız ve Nebiniz var
mıdır, sualini tevcih eder. Bu suale de müsbet bir cevap veremezler.
Me'mun, onlara, o halde siz putlara tapan zındıklarsınız, sizi öldürmek
helaldır der. Kendilerinin cizye verdiklerini söyleyince, Me'mun, Cizye
Allah'ın, Kur'an-ı Kerim'de gösterdiği ehli kitabdan alınır, o halde
sizin yapacağınız şey, ya Kur'anda adı geçen ehli kitabdan birini
seçecek veya ölümü tercih edeceksiniz, size dönünceye kadar müsaade
ediyorum dedi. Onlar saçlarını kesip, elbiselerini değiştirdiler,
birçoğu Hristiyan oldu. Bir kısmı da müslüman oldular, pek azı da eski
hallerinde kaldılar.
Diğer
bir rivayette de onlar, Me'muna "biz Sabiiyiz, bu bir din ismidir,
Kur'anda da adı geçmektedir," dediler. Me'munun ölümünden sonra
ekserisi irtidat edip saçlarını uzattılar. İşte o zamandan beri
kendilerine Sabii denir.
Demek
oluyor ki, Harran Sabiileri, Me'mun zamanında imtiyaz elde etmek ve
bekalarını temin için Sabiiyiz demişlerdi (27). İslam yazarları gibi
Avrupalı müsteşrikler de onların putperest olduğunu söylerler. (28)
Abdu'l -Kahir el-Bağdadi (Ö. 429/1038), "Harran Sabiileri, dinlerini
gizlerler ve onu, ancak kendilerinden olanlara izhar ederlerdi."
demektedir. (29) El-Mes'udi (Ö. 346/957) ise "Harran Sabilleri,
Yunanlıların avam tabakasıdır ve felsefeleri ise Mütekaddimun
felsefesinin haşeviyye kısmı olduğunu" söylemektedir. (30) Ebu Bekr
el-Cassas (Ö. 370/980), "kendilerine Sabi adı veren bir grup vardır ki,onlar Harran bölgesinde
otururlar, Putperesttirler,hiçbir peygambere intisab ve Allahın
kitabından hiçbirini intihab etmezler, ehli kitab değillerdir.
Kestikleri yenmez ve kadınları nikah edilmez" demektedir. (31) Bunların dua dilleri Süryanice idi. (32) İbadetleri hakkında bize kadar ulaşan malutmat şöyledir:
"Her gün üç vakitte namaz kılarlar.
Birincisi, her rekatta üç secde ile, 8 rekatlık bir namaz, güneş doğmadan önce; ikinci, her rekatta üç secde ile, beş rekat, zev�val vaktinde; üçüncüsü, güneş battıktan sonra beş
rekattır. Bunlardan başka nafile namazları da vardır. Namaz taharetle
sahih olur. Onlar 30 gün oruç tutarlar, kurban keserler. Ekseri kurban
ettikleri hayvan horozdur. Kurbanlarını yemezler, yakarlar. Onlar,
domuz, köpek, eşek, yırtıcı kuş,fasulye, lahana, mercimek gibi şeyleri
yemekten men olunmuşlardır. Sünnet olmazlar,
boşanma ancak hakim kararile olur . .(33) İbn Nedim'in, bu hususları
Harran Sabiilerine tahsis etmesi pek doğru olmasa gerek, çünkü onlar,
oruç adetini terketmişlerdi. Müslümanlarla komşu olmalarından dolayı,
Ramazanın ilk gününde oruç tutarlardı. Hatta onlardan meşhur bir zat
olan Ebu İshak (Ö. 384/994), Halifenin zoru ile oruç tutardı
denilmektedir.(34)
Carla
De Vaux, Miladi XI inci asırda Harran ve Bağdat'ta, Sabiilerin epeyce
fazla olduğunu, XI inci asrın ortalarından sonra, Harran Sabiilerinin
izlerinin kaybolmağa başladığını söylemektedir. (35) Onlar arasında
geometri, astronomi, matematik, tarih ve tıb sahasında, meşhur
şahsiyetler yetişmiştir. Mesela, Sabit b. Kurra (221-288/ 846-901),
yüksek geometrici, örnek bir astronom mütercim ve filozoftur. Sinan b.
Sabit (Ö. 3311942), tabib meteorolojist; Ebu İshak b. Hilal
(313-3841925-994), tarihçi; el-Battani (224-317/858-929),astronom; Ebu
Ca'fer el-Hazin, matematikçi idi. Meşhur kimyacı,Cabir de Sabii idi. O,
bazı metafizik meseleler üzerinde, tamamen Sabiilerin görüşüne iştirak
etmiştir. (36) Ca'd b. Dirhem, el-cehm b. Safvan Ahmed b. Hanbele göre
fikirlerini sabi akidesinden almışlar, Farabi de onlardan istifade
etmiştir.*
Selam, bu okuduklarim ne derecede dogrudur? kardeslerimden degerlendirmelerini istiram ederim,insallah.
|