Şu da emredildi: Yüzünü dine bir Hanif olarak çevir. Sakın müşriklerden olma.
Yunus Suresi 105
Ben bir Hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben.
Enam Suresi 79
İbrahim ne bir Yahudi idi, ne de bir Hıristiyan. O sadece hanif bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
Ali İmran Suresi 67
Şu da kuşkusuz ki, İbrahim başlıbaşına bir ümmetti; bir Hanif olarak Allah'ın önünde eğiliyordu. Müşriklerden değildi.
Nahl Suresi 123
De ki Allah doğrusunu söylemiştir / vaadinde sadıktır.Haydi artık Hanif olarak İbrahim'in Milleti'ne uyun! Müşriklerden değildi o.
Ali İmran Suresi 95
Allah'a ortak koşmadan, Hanifler olarak... Allah'a ortak koşan kişi, gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgar onu uzak bir yere fırlatıp atıyor gibidir.
Katılma Tarihi: 30 nisan 2006 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1235
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Ateist söylemin hep ileri sürdüğü konulardan biride budur.Tanrıyı var eden dinlerdir derler.
Aslında durum tam tersi.Eğer insanların içinde tanrı\yaratıcı olarak isimlendirdikleri bir varlığa inanma güdüsü olmasaydı ne din olurdu ne de yaratıcı kavramı.Her insanın içlerindeki yaratıcıyı tanımlama ve kavrama şekli farklıdır işte bu nedenle dinlerde tanrılarda farklı farklıdır.
Aslında ateizimde başlı başına bir din.İnsanın varoluşuna nereden gelip nereye gittiğine evrenin varoluşuna dair onlarında sundukları öğretiler var.Ve atesitlerinde bir tanrısı var.Onların tanrısı milyonlarca kör tesadüf evrim ve doğal seleksiyonla akıllı tasarımlar yaratıyor.
Hiçkimse Tanrı "YOK" tur diyemiyor.Diyemezde.Çünkü şu veya bu şekilde yeryüzünde olup bitenleri, bizi çepeçevre kuşatan varlıkları açıklamak zorundayız.En basit olarak algıladığımız varlıkta bile akıllı tasarımı görüpte buna kayıtsız kalmak mümkün mü?
__________________ O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır
Katılma Tarihi: 26 temmuz 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 117
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
Merhabalar
Bildiğim kadarıyla müzakereye açılan başlıktaki iddianın sahibi sosyolog Emilie Durkheim'dir. Esasen bu anlayışın "din" lerin içinde yer alan bir kısım ritüelleri ifade etmede haklılık payı olabilir. Zira ademoğullarının bir kısmı inancındaki boşluğu doldurabilmek için türlü ritüel icad etmiş ve etmeye de devam etmektedir.
Savana hanımefendinin de ifade ettiği gibi düşünen ve akleden herkes bir gücün evreni sevk ve idare ettiğini müşahade eder (21/22). İbrahim'in varlık alemini okuması ve şahitliği gibi...
"Dedi: "Hiç de değil! Sizin Rabbiniz, göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları yaratmıştır. Ben de bunlara tanıklık edenlerdenim." " 21/56 (ynö)
Muhabbetle.
__________________ Teselli ararsan teselli mi yok...
Ünlü İngiliz felsefeci Antony Flew�un 2004 yılında Tanrı inancı
konusundaki düşüncelerini değiştirdiğiyle ilgili haberler basında yer
almıştı. Antony Flew�u çağdaşı olan bir çok ateist düşünürden
ayıran temel özelliği, yenilikçi ateist teoriler geliştirmesi ve
bunları yazdığı makalelerle entelektüel dünya ile paylaşmasıydı. Örneği
� Teoloji ve Yanlışlama� başlıklı makalesi yıllarca tartışıldı. 1950
yılında Flew tarafında yayınlanan bu makale, son yüzyılın en çok
basılan felsefi metni oldu. Zaman içinde Flew, bilimsel
gelişmelerin ışığı altında görüşlerini değiştirdi. Daha önceden
teorisini geliştirdiği ateist düşünceyi terk etti ve bir yaratıcının
varlığını kabul ettiğini açıkladı. Bu açıklaması doğal olarak
düşün dünyasında çok etkili oldu. Böyle bir kişinin nasıl olup da
düşüncelerini, değişitirdiği merak edildi, bağnaz ateist çevrelerce
hakarete varan ifadelerle itham edildi. Flew inançsızlıktan inanca
yaptığı bu yolcuğu anlatan bir kitap kaleme aldı. İşte � Yanılmışım
Tanrı Varmış� başlığı bu kitaba ait.
Antony Flew Düşüncelerini Nasıl Değiştirdi? Nasıl
olmuştu da Flew bu kadar düşüncesini değiştirmişti? Kitabında yazar bu
konuya detaylı bir şekilde açıklıyor. Düşünce biçiminde bir
değişikliğin olmadığını söyleyen Flew, bilimin ışığında düşüncelerinin
vardığı noktanın değiştiğini şöyle ifade ediyor:
�Ateizmden
vazgeçmem, yeni bir fenomen yada iddia nedeniyle olmadı. Son yirmi
yıldır, bütün düşünce çevrem hareket halindeydi sürekli. Bu da doğa ile
ilgili kanıtları sürekli olarak değerlendirmemin bir sonucuydu. Sonunda
bir Tanrı�nın var olduğunu kabul ettiğimde, bu bir paradigma değişimi
değildi, Çünkü Republic adlı eserinde Platon�un Socrates için yazdığı
gibi benim paradigman hala aynı yerde: � İddianın götürdüğü yere
gitmeliyiz.� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 90)
başka bir yerde ise Flew Tanrı düşüncesine ulaşmasındaki nedeni şöyle açıklıyor:
Tanrı�yı
keşfimin, doğaüstü fenomenden hiç bahsetmeden tamamen doğal bir düzeyde
geliştiğini altını çizmeliyim. Geleneksel olarak doğal teoloji denen
bir uygulamaydı. Bilinen dinlerin hiçbirisiyle bir bağlantısı olmadı.
Ayrıca Tanrı ile ilgili kişisel bir deneyimim yada doğaüstü veya
mucizevi denecek türden bir deneyim yaşadığımı da iddia etmiyorum.
Kısacası Tanrı�yı keşfedişim inancın değil, muhakemenin bir
yolculuğudur. (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 93)
İnançsızlıktan İnanca
Flew yaşadığı bu serüveni kısaca kitabından şöyle özetliyor:
�
�..Şimdi kartlarımı, yani kendi görüşlerimi ve bunları destekleyecek
nedenlerimi masaya dizme sıram geldi. Artık evrenin sonsuz bir zeka
tarafından var edildiğine inanıyorum. Bu evrenin karmaşık kanunlarının
bilim adamlarının Tanrı�nın zihni dedikleri şeyi ortaya koyduğuna
inanıyorum. Hayatın ve çoğalmanın ilahi bir kaynaktan başladığına
inanıyorum. Yarım yüzyıldan fazla bir süre boyunca ateizmi
açıklayıp savunduktan sonra neden buna inanıyorum? Bunu kısaca şöyle
cevap verebilirim: modern bilimin ortaya çıkardığı dünya resmi, benim
gördüğüm şekliyle böyle. Bilim doğanın Tanrı�ya işaret eden üç boyutuna
ışık tutuyor. Bunlardan ilki doğanın kanunlara uyduğu gerçeği.
İkincisi, hayat boyutu; maddeden kaynaklanan ve zekice organize edilip
amaca yönelik hareket eden varlık boyutu. Üçüncüsü ise doğanın varlığı.
Ancak bana rehberlik eden sadece bilim olmadı. Klasik felsefi
iddiaların yeniden incelenmesi de bana yardımcı oldu. � (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 90)
Doğadan
var olan kanunlar sadece Flew�u etkilemedi. Einstein da �Evrende en
anlaşılmaz şey, onun anlaşılabilir olmasıdır� diyerek bu düzen
hakkındaki düşüncesi ifade etmiştir. Doğa kanunları hakkındaki görüşünü Flew şöyle ifade ediyor:
��
Bir zamanlar bu tasarım argümanını sert bir şekilde eleştirmiş olsam da
artık şunu anladım ki; bu argüman doğru bir şekilde formüle edildiğinde
Tanrı�nın varlığına ilişkin inandırıcı bir ifade teşkil etmektedir. Bu
görüşe varmamda özellikle iki alandaki gelişmeler yol açmıştır.
Bunların ilki doğa kanunlarının kaynağı sorusu ve günümüzdeki saygın
bilim adamlarının bu konu ile ilgili görüşleridir. İkincisi ise yaşamın
kaynağı ve üreme sorunudur�� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 96)
Kanun Varsa Bir Kanun Koyucu vardır.
�
Doğa kanunlarının ilahi kaynağı hakkında yazılar yazan birkaç felsefeci
olmuştur. Oxford Üniversitesi�nden felsefeci John Foster �The Divine
Lawmaker� adlı kitabında, doğadaki düzenlerin nasıl tanımlarsanız
tanımlayın, en iyi biçimde ilahi bir akılla açıklanabileceğini ileri
sürüyor. Eğer kanunların olduğu gerçeğini kabul ediyorsanız, evrende bu
düzeni sağlayan bir şey olmalıdır, bu düzeni hangi etken( veya etmen)
sağlamaktadır? Barrow ( templeton ödülü alan bir felsefeci), tüm
düzenin tek ciddi kaynağının teistik seçenek olduğunu, böylece�
dünyadaki düzenleri sağlayarak kanunları yaratan Tanrı- teistlerin
inandıkları Tanrı- olduğu sonucuna rahatlıkla varabileceğimizi� iddia
ediyor ve kanunların varlığını inkar etseniz bile, �düzenleri Tanrı�nın
aracılığına başvurarak açıklamak için güçlü gerekçeler vardır.� diyor (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 106-107)
Evrende
ince bir ayar olduğun ifade eden Yazar bu konuda bir çok bilim adamının
görüşlerine yer verdikten sonra kendi görüşlerini şöyle açıklıyor:
�İnce
ayara ilişkin argümanlar hakkında üç şey söylenebilir. Öncelikle,
belirli kanunları ve değişmezleri olduğu bir evrende yaşadığımız ve
bunların barılarının farklı olması durumunda yaşamın mümkün olamayacağı
inkar edilemez bir gerçekliktir. İkinci olarak, mevcut kanunlar ile
değişmelerin yaşamın devam etmesini sağlıyor olması gerçeği yaşamın
kaynağı sorunun cevabını vermemektedir. Göstermeye çalışacağım üzere bu
oldukça farklı bir sorudur; bu koşullar yaşamın başlaması için gerekli
ama yeterli değildir. Üçüncü olarak, kendilerine özgü doğa kanunları
bulunan birden fazla evren olabilmesinin mantıken olası olduğu gerçeği,
bu tür evrenlerin gerçekten var olduğunu göstermez. Şu an için birden
fazla evren oluğu görüşünü destekleyecek herhangi bir kanıt yoktur. Bu
hala spekülatif bir fikir olarak kalmaya devam edecektir.� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 114)
Evrendeki
var olan hassas dengeler için bir açıklama arayan ateist düşünürler
çoklu evren modeli ortaya atmışlardı. Fakat bu açıklamanın konu
çözmediğini düşünen Flew kitabında şöyle diyor:
�Daha önce de
bahsettiğim gibi, birden fazla evren alternatifini pek faydalı
bulmamıştım. Birden fazla evren olduğu yönüğndeki varsayımın tam
anlamıyla işe yaramaz bir alternatif olduğu iddia ediyorum. Bir evrenin
varlığı bir açıklama gerektiriyorsa birden fazla evrenin varlığı çok
daha büyük bir açılama gerektiri; Bu evrenlerin toplam sayısı sorunu
daha da büyütmektedir. Bu durum, öğretmenini ev ödevini köpeğinin
yediğini inandıramadığı için hikayesini ev ödevini sayılmayacak kadar
kalabalık bir köpek sürüsünün yediği şeklinde değiştiren öğrencinin
durumuna benzemektedir.� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 129)
Yaşam Nasıl Başladı?
Yaşamın
başlangıcı hakkındaki ateist açıklamanın yetersizliğini fark eden Flew,
DNA�nın incelenmesi, inanılmaz karmaşık yapısının ortaya çıkmasından
sonra tümüyle değiştirdiğini kitabında ifade etmektedir. Bir
yaratıcının varlığını ortaya koyan en önemli kanıtlardan bir tanesidir
DNA. Sahip olduğu kodlama sistemi ve onun kullanımı, araştırmacıları
hayran bırakmaktadır. Flew DNA�nın sahip olduğu bu kompleks yapıyı şöyle ifade etmektedir:
��.
Yaşamın kaynağının bir üçüncü felsefi boyut ise bütün yaşam
biçimlerinin temel unsurlarından biri olan kodlama ve bilgi işlemenin
kaynağı ile ilişkilidir. Hücre hakkında şu anda bildiklerimizi
çevreleyen bol miktarda güzel anlatım olduğu belirten matematikçi David
Berlinski bu boyutu gayet güzel tanımlamakatdır. DNA�daki genetik
mesaj kodlanarak çoğaltılır ve ardından RNA�daki mesajın amino asitlere
aktardığı dönüştürme süreci gerçekleşir ve son olarak amino asitler bir
araya gelerek proteinleri oluştururlar. Hücre aslında birbirinden
farklı iki bilgi yöntemi ve kimyasal faaliyet yapısı, evrensel genetik
kod tarafından koordine edilir. � (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 120)
Canlı
Hücresindeki bu kodlama üzerinde detaylı bir şekilde durduktan sonra
Ünlü bilim yazarı Paul Davies�e atıfta bulunarak, DNA�ya dikkat
çekiyor:
Paul Davies de aynı sorunun altını çizmektedir.
Davies, biyojenez kuramlarının çoğunun yaşamın kimyasına odaklandığını
belirtmektedir. �Fakat yaşam, yalnızca karmaşık kimyasal tepkimelerden
ibaret değildir. Hücre bile kendi başına bir bilgi depolama, işleme ve
kopyalama sistemidir. Öncelikle bu bilginin kaynağını ve bilgi işleme
mekanizmasının nasıl var olduğunu açıklamamız gerekmektedir. � (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 122)
Üremenin Kökeni
DNA�nın
sahip olduğu tasarım bir tasarımcıyı ortaya koymaktadır. Bunun dışında
Flew canlılardaki üremenin yapısı da düşüncesini değiştirmesinde etkili
olduğu kitabında ayırdığı bir bölümde detaylandırarak anlatmaktadır.
�Üremenin
kaynağına gelince, Nature dergisinin fahri editörü John Maddox şunları
belirtiyor: �En önemli soru cinsel üremenin ne zaman ve nasıl
geliştiğidir. On yıllardır yapılan bütün tahminlere rağmen bunu
bilmiyoruz.� Son olarak bilim adamı Gerald Schroeder, yaşama elverişli
koşulların varlığının yaşamın nasıl başladığını açıklamadığını
belirtmektedir. Yaşam ancak gezegenimizdeki elverişli koşullar
sayesinde devam edebilmiştir. Fakat maddenin güdümlü, kendisini
çoğaltabilen varlıklar üretmesini emreden bir doğa kanunu yoktur.� ���Ben
de aynı kanıdayım. Yeryüzünde gördüğümüz bu tür güdümlü kendisini
çoğaltabilen yaşamın kaynağı için yapabilecek yegane tatmin edici
açıklama sonsuz zekaya sahip bir aklın varlığıdır. � (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 123-124)
Tümvarımsal Argüman
Flew Richard Swinburne�nin kozmolojik argümanı hakkındaki görüşlerini özetleyerek şöyle ifade ediyor:
�Richard
Swinburne kozmolojik argümana ilişkin açıklamasını şu şekilde
özetliyor: � Eğer Tanrı varsa, O�nun evrenin sınırlarına ve
karmaşıklığına sahip bir şey yaratacağı olma olasılığı oldukça
yüksektir. Evrenin nedensiz yere var olduğu oldukça yüksek olasılıktır.
Fakat Tanrı�nın nedensiz var olduğu çok daha fazla olasıdır.
Dolayısıyla evrenin varlığından Tanrı�nın varlığına uzanan argüman
görüşünün temel açıdan doğru gördüğünün farkına vardım. Bu görüşün bazı
özellikleri üzerinde düzeltmeler yapılması gerekiyor olabilir, fakat
evren açıklama isteyen bir şeydir. Richard Swinburne�ün kozmolojik
argümanı oldukça umut verici, muhtemelen de doğru bir açıklama
sunmaktadır.� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 135)
Bilim Adamları Bir Yaratıcıyı İşaret Ediyor
Flew
kitabında ayırdığı bir bölümde ünlü bilim adamlarının da bir yaratcıyı
kabul ettiklerini ifade etmektedir. Özellikle Einstein ve Hawking�in
üzerinde duran Flew, bu kişilerin inançsız gibi gösterilmeye
çalışılmasının bir çarpıtma olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını ifade
etmektedir:
�Önemli nokta yanlıca doğada düzenlerin olması
değil, bu düzenlerin matematiksel olarak kesin, evrensel ve �birbirine
bağlı� olmasıdır. Einstein bunlara �somut mantık� diyordu. Bizim
sormamız gereken soru, doğanın bu şekilde bir bütün halinde nasıl
geldiğidir. Bu kesinlikle Newton, Einstein ve Heisenberg gibi bilim
adamlarının sordukları ve cevapladıkları sorudur. Bu kişilerin
buldukları cevap Tanrı�nın aklı olmuştur.� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 96)
�Hawking
kendisiyle daha sonra yapılan röportajlarda bu konu hakkında şunları
söylemişti: � En büyük kanıt evrendeki düzendir. Evren hakkında daha
fazla şey keşfettikçe evrenin mantıklı kanunlarca yöneltilmekte
olduğuna dair daha fazla şey keşfederiz. Ve aklımızda hala şu soru
olur: Evren var olma nedeni nedir? İsterseniz Tanrı�yı bu denklemin
cevabı olarak tanımlayabilirsiniz.� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 97)
Flew
bu ve benzeri alıntılarla yansıtılanın aksine bir çok bilim insanının
bir Tanrı inancı olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle Einstein�ın bir çok
alıntısına yer verirken, onun da bir yaratıcı inancı olduğunu
anlatıyor.
Ateistler Soru
Flew Paul Davies�in modern
bilim ve mantık hakkındaki görüşlerine yer verdikten sonra ateistlerin
düşüncelerindeki mantık hatasını şöyle ortaya koyuyor.
Modern
bilimin belki de en etkili çağdaş yorumcusu Paul Davies, �Bilim,
evrenin her kademede tamamıyla mantığa ve akla uygun olduğu varsayımına
dayanmaktadır.� diyor. �Ateistler doğanın kanunlarının herhangi bir
gerekçesinin olmadığını ve evrenin tamamen anlamsız olduğunu iddia
etmektedirler. Bir bilim adamı olarak bu düşünceyi kabul edemiyorum.
Evrenin mantıklı düzenli yapısının köklerinin yattığı sağlam bir
mantıklı temel olmalıdır.� (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 108)
Ateist
düşüncenin bakış açısını ortaya koyan Flew, kitabında ateistlere bir
soru sorarken aynı zamanda da bir tespitte bulunmuş oluyor:
Şimdi
ateist olmayan insanlara genellikle, bilimsel zihniyete sahip dogmatik
ateistlerin �Yine de bir Tanrı olabilir� ifadesini kabul etmeleri için
yeterli olduğunu kabul edecekleri bir nedene dair akla gelecek bir
kanıt yokmuş gibi geliyor. Bu nedenle eski ateist arkadaşlarıma şu
temel soruyu soruyorum: �En azından üstün bir zihnin varlığını
düşünmeniz için bir neden oluşturmak üzere ne olması yada ne olmuş
olması gerekir? � (Yanılmışım Tanrı Varmış, A. Flew, sf. 135)
Bu
soru ateistlerin kendileri sorması gereken önemli bir sorudur. Acaba
bir yaratıcı düşüncesine tümüyle kapalılar mı? Eğer kapalı değillerse,
evrende var olan ve ortaya konan bu delilere nasıl görmezlikten
gelebiliyorlar. Bu düşünceye kapalı olanlara ise söylenebilecek çok
fazla bir şey olmamaktadır. Bağnazca inandıkları ateist düşünce kör bir
inanç şeklinde bağlanmaktadırlar.
Kitabında işlediği konuları
kısaca özetlemeye çalıştığım Flew, inaçsızlıktan inanca giden
yolculuğunu ve bunun nedenlerini tatmin edici delillerle okuyucuya
aktarmış. Neden bu dünyada varız? Nasıl var olduk? Evrenin sebebi
nedir? gibi soruların cevabını araştıran herkesin mutlaka okuması
gereken bir kitap olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum. Bilim
rağmen değil, bilimin gösterdiği yöne, bir Tanrı inancına yönelen 80�li
yaşlarını yaşayan bu insanın macerasını okurken, hem inanan kişiler
kendileri için bazı deliller bulacaklar, hem de bağnazca ateizme inanan
insanlar belki de kendilerini sorgulama imkanı bulacaklar diye
düşünüyorum.
Kitapla İlgilenenler için �Yanılmışım Tanrı Varmış� Antony Flew Profil Yayıncılık 0212 514 45 11
alıntıdır..
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
"...Ve ene 'alé zélikum mineşşéhidîn" : Dedi: Hayır, sizin rabbiniz, onları harika bir şekilde yaratan, göklerin ve yerin rabbidir. Ve ben bunun gerçekliğini size göstereceğim/ispatlayacağım: (6/56)
"Ve tellâhi leekîdenne esnémekum be'de en tuvellû mudbirîn" : Hayret!Allah adına ben, siz döndükten sonra, putlarınızı mutlaka kıracağım. (57)
"Fe ce'alehum cuzézé": Ve onları param parça etti... (58)
Fe inne-şşéhide men tehaqqaqaşşey'e ve haqqaqahû: Şâhid, bir şeyingerçekliğini ispatlayan ve gerçekleştirendir.
Sizin yetkiniz yok foruma yeni mesaj ekleme Sizin yetkiniz yok forumdaki mesajlara cevap verme Sizin yetkiniz yok forumda konu silme Sizin yetkiniz yok forumda konu düzenleme Sizin yetkiniz yok forumda anket açma Sizin yetkiniz yok forumda ankete cevap yazma