Yazanlarda |
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
DİYANET :
KUR'AN OKUYUNUZ !
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 08.02.2010
7 Şubat 2010 Pazar günü ulusal bir gazetede ‘Bardakoğlu Bir Taş Attı’ başlığı altında yayınlanan haberdeki sunum ve yer verilen görüşlerdeki ithamlar üzerine kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Başkanlığımızca aşağıdaki açıklamanın yapılmasına lüzum görülmüştür.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Dinimizin temel kaynağı Kur'an-ı Kerim'in, Hz.Muhammed (s.a.s)'e vahyedilmeye başlanmasının 1400. yılı münasebetiyle 2010 yılını ‘Kur’an Yılı’ ilan etmiş ve bu yılda toplumu Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Peygamber konusunda daha etkili şekilde aydınlatmayı planlamıştır.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, birçok bölgede yaptığı bölge toplantılarının devamı olarak il ve ilçe müftüleri ile Diyarbakır’da 6-7 Şubat tarihlerinde bölge toplantısı yapmış, Diyarbakır Ulu Camiinde Cum’a namazı öncesi yaptığı vaazda, 2010 Yılının Kur’an Yılı olduğundan bahisle Yüce kitabımızın millet olarak ortak inanç, ahlak, tarih ve medeniyetimizi inşa eden yönleri üzerinde durmuş ve bu meyanda halkımızı Kur’an-ı okumaya, anlamaya, Kur’an’ın ahlak değerlerini yaşamaya ve yaşatmaya, çocuklarımıza öğretmeye çağrıda bulunmuştur. Bu arada ülkemizin en az okuyan ve en çok televizyon izleyen ülkeler arasında olması gerçeğinden hareketle “akşamları televizyonları yarım saat daha az seyredin, televizyonunuzu yarım saat kapatın, kendinize ve çocuklarınıza zaman ayırın, Kur’an’la buluşun, Kur’an’ı ve Sünneti evinize misafir edin” tavsiyesinde bulunmuştur. Zira Kur’an ve Sünnet’i anlamak, dini doğru anlamanın ilk şartıdır. Dinin iyi anlaşılmadığı yerde bid’at ve hurafenin, törelerin, çıkar ilişkilerinin, siyasetin, dinle şöhret ve servet kazanmanın dini bir zemin bulması ve burada kökleşmesi kaçınılmaz olur.
Ne var ki, söz konusu haberde, konuyu ağırbaşlılık, sağduyu ve ciddi bilgilerle ele almak yerine ajanslara yansıyan bazı başlıklardan hareketle ve insanların zihninde şok etkisi yapan tarzda, biraz da yine din üzerinden polemik üretmek amacıyla ve istihzai bir üslupla; “Dizi furyası’ döneminde bu sözler toplumda ne kadar karşılık görecek? İbadet mi, dizi mi? Aşk-ı Memnu mu, Kur’an okumak mı?” diye sorulmakta ve bu sorulara göre oluşmuş görüşler verilmektedir. Verilen cevaplar arasında 'İnsanların evlerinde ne yapacağı Diyaneti ilgilendirmez', 'Takkesini taksın, sussun', 'Kuran içtimaya çıkar gibi okunmaz', 'Bu ülkede dine saygı var, özel hayata yok', 'Matbaaya karşı çıkmakla aynıdır', 'Diyanet karar veremez' gibi yargıların bulunması konuya nasıl önyargılı ve sathi biçimde yaklaşıldığının ve toplumun her kesimine yönelik bir okuma ve anlama seferberliğine ne kadar muhtaç olduğumuzu göstermesi bakımından oldukça manidardır. Hele hele konunun bir köşe yazarı tarafından “Kimseye zorla Kuran veya başka bir kitap okutamazsınız. Okutursanız, o rejimin adı "laik, demokratik cumhuriyet" olmaz. Böyle bir zorlama din devletlerinde bile yoktur. …Bu açıklamayı yapan birinin, laik bir cumhuriyetin Diyanet İşleri Başkanı koltuğunda oturması züldür.” şeklinde yorumlanması ise, bir algı probleminin yanı sıra etik ve düşünce açısından da ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu açıkça göstermektedir.
Başkanlığımız, medya kuruluşlarının, köşe yazarlarının, görsel-sanal alemin şöhretli isimlerinin ‘ideal din adamı’ tasavvurunu ve sunumlarını, din hakkında ne söylenmesi gerektiğine dair beklenti ve taleplerini anlamaya çalışmakta, ne kadar aykırı ve farklı düşünürse düşünsün, bilgi düzeylerine bakmaksızın konuyla ilgilenen herkesin görüşüne en azından toplumsal bir olgu olarak önem vermektedir. Bununla birlikte, toplumu İslam Dini konusunda doğru bilgi ile aydınlatma görevinin ayrılmaz parçası olarak Başkanlık, İslam’ı doğru anlamanın yolunun Kur’an’ı ve Peygamber Efendimizin Sünnetini anlamadan geçtiğini ısrarla belirtmekte, bu konularda insanımızın, zorlanarak değil kendi özgür iradesini kullanarak bilgili ve bilinçli olmasını son derece önemli görmektedir.
Haber başlıkları okunarak ‘her şeyden haberdar’, kalıp cümlelerle yapılan sığ tartışmalar izlenerek ‘bilgili’, birkaç yabancı yazardan alıntı yaparak ‘aydın’ olunabilen, insanların uzatılan her mikrofona konuşmaya kendilerini me’zun ve mecbur saydığı ve okuma oranının da hayli düşük olduğu bir ülkede, kişilerin din konusunda doğru bilgi edinmesi için bu ortamdan kendilerini kurtarması ve özgür iradelerini devreye sokarak dini ana kaynaklarından öğrenmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Başkanlığın Kur’an ve Sünnet’in sahih bilgisine ve bu bilginin ahlaki sorumluluk olarak hayatımızda gerçekleşmesine vurgusu bunun içindir. Güzel ahlakın ve erdemlerin toplumda yükselmesi ve yaygınlaşması Kur’an’ın temel amaçlarındandır. Sıkça atıf yapılan Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi de ancak erdemler ve değerler ortamında sağlıklı işler.
Bu itibarla, bir kimsenin yukarıda özetlenen konuyu ‘televizyon seyredilmesini yasaklama’ veya ‘insanlara zorla kitap okutma’ şeklinde anlaması ve sunması veya ‘salt dizi karşıtlığı’ olarak görmesini anlamak mümkün değildir. Kamuoyunun gereği gibi takdir edeceğine inancımız tamdır. Çünkü konu, insanımızın kendi hür iradesiyle dininin ana kaynaklarıyla buluşma, onları daha çok okuma, anlama ve hakkında bilgi sahibi olma meselesidir. Konu, bu kadar bilgi kirliliğinin ve çizgi sapmasının olduğu bir ortamda insanımızı Kur’an ve Sünnet bilgisine ve ahlakına davettir. Hedonizmin, çıkarcılığın ve acımasızlığın öne çıktığı, manevi ve ahlaki değerlerin hırpalandığı, aile değerlerinin ve toplumun ortak bağlarının hoyratça yok edildiği bazı televizyon dizilerinin hangi kesim ve nesilde ne gibi tahribat yapacağı hususu ise, bahs-i diğerdir ve ana konuya nispetle çok daha tikel kalmaktadır.
Esasen, günümüz insanına yapılan bu ‘Kur’an’la buluşma’ çağrısı, koca ömrünü gölgeler ve fani hevesler peşinde tüketen, bilgisizliği, hırs ve kibri yüzünden iki adım ötesini göremez olmuş modern insanın salt Kur’an’la bilgilenmesi imkanı değil, aynı zamanda Kur’an ikliminde soluklanması, Kur’an ahlakı kazanması, ilahi kelamın esintisi ile üzerindeki ölü toprağının kalkması, varoluşa hikmetle ve iz’anla bakarak huzur bulması ve dirilmesi fırsatıdır da.
Cami cemaatine ve hatta tüm insanlığa yönelik “Kur’an okuyun” tavsiyesi kuyuya atılan bir taş değil, karanlıklara yakılan bir kandildir. Sanal dünyalardan hakikat dünyasına bir çağrıdır ve bu çağrı Kur’an’ın 1400 yıllık çağrısıdır. Biz bu çağrıyı ve uyarıyı yapmak zorundayız. Bunun karşısında dilediği tavrı göstermek ise muhatapların özgürce karar vereceği bir husustur.
Bireysel ve toplumsal hayatımızı esir alan sanal kuşatma karşısında pasif, edilgen birer varlık olmaya son vererek, aktif üretken olmaya, başta Yüce kitabımız olmak üzere insanı ve varlık alemini konu edinen her şeyi okumaya çağrımızı yeniliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/Diyanet-Isleri-Baskanli gi-Duyuru-5481.aspx
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
duacı Newbie
Katılma Tarihi: 03 aralik 2009 Gönderilenler: 22
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar,
Herşeyden önce "yiğidi öldür ama hakkını ver" özdeyişini burada hatırlamak gerek. Yazıyı okuyunca düşüncemi sizlerle paylaşmak istedim. Bakar mısınız şu cümleye;
"Esasen, günümüz insanına yapılan bu ‘Kur’an’la buluşma’ çağrısı, koca ömrünü gölgeler ve fani hevesler peşinde tüketen, bilgisizliği, hırs ve kibri yüzünden iki adım ötesini göremez olmuş modern insanın salt Kur’an’la bilgilenmesi imkanı değil, aynı zamanda Kur’an ikliminde soluklanması, Kur’an ahlakı kazanması, ilahi kelamın esintisi ile üzerindeki ölü toprağının kalkması, varoluşa hikmetle ve iz’anla bakarak huzur bulması ve dirilmesi fırsatıdır da."
Diyanet işleri başkanlığının bu açıklamasını, tipik kurumsal bir tepki olarak değerlendirmek yanlış olur kanaatindeyim. Takdir edersiniz ki bu yazı, altına rahatça imza atabileceğimiz bir mesaj içermektedir. Sonuçta, bu forumda yapılan Kur'an çağrısından farkı onun, laik devletin bir kurumu tarafından yapılmasıdır. Hiç önemi yok bu açıdan. Doğru-hikmet bizim yitiğimizdir..
Takdir ediyorum, önemsiyorum. Halkın, bazı süregelen yanlış anlayışlarını terkedebilmesi için, daha önce onlara bu yanlışı empoze edenlerin çark etmesi önemlidir. Diken battığı yerden çıkıyor. Bu bizi, daha bir samimiyetle, bıkmadan, usanmadan Kur'an'a çağırmaya sevketmeli. Ayrıca 2010 yılının da Kur'an Yılı ilan edilmiş olması, umulur ki hayr getirecektir.
Beldenin-Şehrin ileri gelenleri bu durumdan rahatsız olmuşlar ve bir dizi çekincelerini sıralamaya başlamışlar bile...
"Sen ancak (ilahî) uyarıyı can kulağıyla dinleyen ve insan kavrayışının ötesinde bulunmasına rağmen Rahmân'dan korkan kişiyi uyarabilirsin: işte böylelerine [Allah'ın] mağfiretini ve en güzel ödülü müjdele! " (Yasin-11)
__________________ emrolunduğun gibi dosdoğru ol
|
Yukarı dön |
|
|
mustacanta Ayrıldı
Katılma Tarihi: 18 aralik 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 198
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Diyanet işlerinin belkide hiç olmadığı kadar kendini aşma, birşeyler yapma çabasında olduğunu görüyorum. ancak yeni yüzyılın hızına da ayak uyduramadığı da bir gerçektir. Her sene birkaçyüz hadisin doğruluğunu araştırmakla," beş vakit namazın kuranda olmaması onun farz olmaması demek değildir" gibi cümlelerle insanları yönlendirmekle, bizzat "başkanın islamda hadisleri eleştirmek kimsenin haddi değildir" demesiyle vs vs. bu işleri yürütememektedir. Bunların dışında basın açıklamasında takdire sayan cümleler vardır. Ve bu meseja gerekli ilginin hem diyanet hem de inananlar tarafından gösterilmesi dileğiyle. Tabiki de Kuranı anlayabildiğiniz bir dilde okuyarak... 2010 Kuran yılımız hayırlı olsun... Selamlar..
|
Yukarı dön |
|
|
Abdullah Tikici Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 28 aralik 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 16
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Kuran okumak elbette ki her Müslümanın görevi ve bir ihtiyaçtır. Diyanet işleri başkanının durup dururken bu konuyu ele alması biraz düşündürücüdür. Afrikalı biri: “Avrupalılar bize geldiler bize İncil sundular. Aldık okuduk bir süre sonra baktık ki bizim topraklarımız onların elinde, Onların İncili de bizim elimizde kaldı” demiş. Hani bayram değil...
Gerek devlet ve gerekse diğer çıkar gurupları tarafından bize defalarca Kuran veya ayetleri uzatılmıştır. Okumuş bakmışız ki bize uzatılan bu Kuran veya ayetleri, “bise ma yeşterun” damgasıyle damgalıdır.sizin bu alış verişiniz ne kötü bir alış veriştir.
Örneğin bize . “ve katiluhum hatta la tekune fitneten” ayeti uçaklarla atıldı; (pkk) ya karşı çıkmamız için... “Men ketele nefsen bi gayri nefsin…” Hizbullah’a karşı çıkmamız için. “Kul ya naru kuni berden” nevroza karşı çıkmamız için… Nevroz resmi bayram ilan edilirken, “innemel muminune ihvetun” devreye girdi. “ Harridil muminine alal kitali” Kıbrıs çıkarması için… “Veetesimu bi hablillahi cemian” vatan, millet, bayrak ve Sakarya için…
Başörtüsü yasağının kalkması için infialimizi gösterirken, bu sefer ayetlerle uyarıldık. “vela tulku bi eydikum ilel tehlüketi” Devlet zalimdir. "kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın." Daha önce bize ayetleri göndererek Allah için el atın diyenler, bu sefer bu ayeti gönderdiler. Beraberinde de bir hadis... “ Haf men lem yehafullah” Allahtan korkmayandan kork.
Muhammed İkbal ben her gün sabah namazından sonra Kuran okuyordum. Babam da her gün başıma dikiliyor bana, “oğlum İkbal, ne yapıyorsun”; cevaben: “baba, kuran okuyorum”; diyordum. Babam, bir gün bana, oğlum İkbal, sen Kuran'ı gereği gibi mi okuyorsun yoksa öylesine mi okuyorsun. Cevaben dedim ki: Baba Allah şahidimdir ben nazil olmuşçasına okuyorum. Babam, “öyleyse oku oğlum” dedi.babam,incilerimi o gün bana dizdirdı. Diyanet İşleri Başkanı bilse ki bu toplum Kuranı gereği gibi okur sesini çıkartmaz, kimseye Kuran okuyun demez, konumu itibariyle. Mamafih yine biz başkanın davetine icabet edip okuyalım; fakat, öylesine değil böylesine okuyalım. Her ne kadar Diyanet İşleri Başkanı İslam, Tasavvuf arcılığıyla dünyaya yayılmıştır diyorsa da...
Sayın başkan ya felaketin farkına varmıştır, ya da sistem tekrar köşeye sıkışmış “ya din, ya kuran, ya din, ya kuran” zikirlerini çekmektedir.
Arçeliğin reklamında seninle bir ömür.kuranın reklamında ise 2010 yılı kuran yılı olarak ilan edilmektedir. bu düşünce ve zihniyeti kınıyorum.
selam düşünüp aklını kullanlara olsun.
|
Yukarı dön |
|
|
hasanoktem Admin Group
Katılma Tarihi: 10 eylul 2006 Gönderilenler: 2837
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Abdullah Tikici Yazdı:
Kuran okumak elbette ki her Müslümanın görevi ve bir ihtiyaçtır. Diyanet işleri başkanının durup dururken bu konuyu ele alması biraz düşündürücüdür. Afrikalı biri: “Avrupalılar bize geldiler bize İncil sundular. Aldık okuduk bir süre sonra baktık ki bizim topraklarımız onların elinde, Onların İncili de bizim elimizde kaldı” demiş. Hani bayram değil...
---------------
|
|
|
Değerli Abdullah Tikici kardeşime ve katkı yapan diğer kardeşlerime konuya yapmış oldukları değerli katkılarından dolayı teşekkür ederim.
yalnız 2010 değil, bana göre sözkonusu edilmesi gereken. dünya bir süredir yeniden Kur'an'la neşvünema bulmaya başlamıştır, diyanetli veya diyanetsiz... " uyu uyu yat uyu " ninnileriyle/ terâneleriyle uyutulan insanoğlu'nun, dünya'nın hemen her yerinde gözünü açmaya başladığını, kadim ve ağır uykusundan sıyrılmaya başladığının açıkça görülmeye başlanması üzerine geliştirilen post modern yeni uyutma taktikleridir müşahade ettiklerimiz, diye düşünüyorum. yani, yeniden hadis / sünnet, mezhep iddiaları gibi Kur'an dışı tüm bilinç ve görgülerinden; karartıcı prangalarından kurtulup ,Kur'an merkezli ve -şahıs değil...- Yüce Allah odaklı olmaya insanların yönelmeye başladığını gören Diyanet'in, bu yönelişin önünde " SET " olup yıkılmaktansa , bu yönelişi kendi açtığı yeni "ark " lara doğru sürmeyi/ sürüklemeyi daha zekice bulmuştur diye düşünüyorum. inşaAllah yanlış düşünüyorumdur. bu durumda "Kur'an merkezli ve Yüce Allah odaklı din " hareketi komutasına geçmiş ve bu hareketi istediği gibi yönlendirebilme / inhiraf ettirebilme yetisine sahip olmuş ve hak kazanmış olacaktır. EN ÖNEMLİSİ bunu yapmakla bu yönelişin hanif muvahhidlerin önderliğinde gelişmesi önlenmiş olacaktır...
işte şu yöntem :
" bir davaya / bir fikre zarar vermek mi istiyorsun?..."
" o halde o davayı veya o fikri en kötü şekilde SEN SAVUN !..."
neden böyle düşünüyorum acaba:
bir hadis İDDİAsında : " bir Müslüman aynı yerden iki defa ısırılamaz!..." denmektedir...
o kadar çok ısırıldık ve ısırılmaya devam ediyoruz ki...artık yeni ısırıkların nereden ve nasıl geleceğini görmek pek zor olmasa gerek :
" islamda hadisleri eleştirmek kimsenin haddi değildir"
"Kur’an’ı ve Sünneti evinize misafir edin"
"Kur’an ve Sünnet’i anlamak, dini doğru anlamanın ilk şartıdır"
ne dersiniz?
kendisine ilaveler yapılmış, Kur'an dışı bilinç ve görgülerin yapıştırıldığı bir Kur'an'ı okuyunuz demek= ehl-i sünnet vel cemaat(ler)i yeni yönelişlere karşı yepyeni yöntemlerle korumaya almak değilse nedir...
sonuç :
Diyanet Kur'an'a yöneliş hareketlerini TEKELİNE ALMAK İSTİYOR !...
dikkat !
yepyeni ısırmalar yolda...geliyor...
Muhabbetle
__________________ Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ENBİYA 10
|
Yukarı dön |
|
|
asım Uzman Uye
Katılma Tarihi: 14 agustos 2008 Yer: Turkiye Gönderilenler: 1700
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
eskiler kuranla amel ederlerdi...
biz kuran okumayı amel sayar olduk...
__________________ O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
|
Yukarı dön |
|
|
duacı Newbie
Katılma Tarihi: 03 aralik 2009 Gönderilenler: 22
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Selamlar,
Sevgili dostlar, kendinize haksızlık ediyorsunuz. Lütfen bu bastırılmışlık duygusunu aşın artık, bunda samimiyim. Hepimizin çok iyi bildiği gibi Allah, yasalarını değiştirmeyecektir. O’nun yasaları (maddi-manevi) ise kulların hizmetine amadedir. Ne ki hikmetle bakanlar ve davranışlarını buna göre değiştirenler için mutlaka bir iyi-karşılık vardır. Kendisini ötekine göre tanımlama yanılgısı bana şeytanın itirazını hatırlatır hep; “beni ateşten,onu topraktan yarattın”.
Mübarek Kur’an’a göre, hayırlı ameller işlemeye koyulan bir mümin için sığınılacak tek merci, El-Mümin olan Allah değil midir..? Bırakın güven duygusundan yoksunmuş gibi davranmayı..! “Bir kısım insanlar, müminlere: "Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!" dediler.” (Al-i İmran-173)
Rabbimiz bunu bize vaadediyorsa ve biz gereğini yapıyorsak (amel-i salih v.s. gibi), sonuçları hakkında Allah’ı mı sınayacağız..? Hayır tabiiki, asla bunu yapmayacağız. Hayatımızın hiç bir aşamasında, kendi nefsi eğilimlerimizi açığa çıkaracak hiçbir deneyimi faziletmiş gibi sunmayacağız. Tam tersi, Rabbimizden onu gidermesi için yardım isteyeceğiz. O halde “öteki” nin niyetini sorgulama densizliğini, siyasi taktiklerini deşifre etmiş gibi de sunmayalım lütfen. Artık, sıcak sütle yoğurdu karıştırma acizliğine gönderme yapmak çok basit ve çocukça geliyor bana…
Bizim söylemlerimiz, kaynağına yakışır olmalı. Kısır dünyevi iç hesaplaşmalar olmamalı içeriğinde. Adam kayırmalar, pohpohlamalar, kibirlenmeler, makamlara mevkilenmeler, mevkilere göz koymalar, işini uydurmalar, v.s. olmamalı işimiz. Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmalıyız. İşte bu yük ağırdır, esneme sınırları vardır, kırılgandır ve bize yüklenmiştir. Onu taşımayı Rabbimize ahdetmişiz. Bazıları onun esnekliğinden yararlanıp üstüne çıkmayı şiar edinmişlerdir. Yükü sırtlanmak yerine, yüke kendilerini taşıtmışlardır. Bizler, sizler, buradaki dostlar, hepimiz, tüm hanif müminler, işte bu ayrık otlarından temizlenmek için gayret-cehd etmiyor muyuz..?
Aslında bir soru sormanın tam zamanı. Son Peygamber Muhammed Resul’den hemen sonra çıkan kargaşalarda (Cemel-Sıffin ile beraber) yaklaşık 120.000 müslümanın öldüğünü yazıyor tarih kitapları. Merak ettim, Allah’ın Resul’ü aralarındayken yapılan savaşlarda ne kadar bu sayı diye ; Bedir:14, Uhud:70, Hendek:0, Mute:12, Mekkenin Fethi:0, Reci vakası:8, Bir’i Maune:70 (bunlar suikastti) toplam:174 kişi. Hadi bilemedin 200 olsun…Kardeşlerim, sadece bu olay bile Kur’an Toplumunun keyfiyetine dair işaretlerle dolu. Allah’ın Elçisinin ardından yapılan savaşlarda 120.000 kişi, O hayattayken yapılanlarda 174 kişi. Bu durumu mistik-ruhani-kutsi söz (hadis) lerle izah edemez kimse ve hiç kimse Kur’an merkezli tarih, tabiat, bilim, edebiyat v.s. okumalarının önüne geçemez artık. Biz icazetimizi vahyin nurundan alırız. Değil diyanet dünya başımıza üşüşse onlara “Selam der geçeriz”. Kaldı ki muhataplarımız kurumlar değil, bizatihi insanlardır.
Varlığımızı sadece Allah’a borçluyuz. Kendimizi ona, buna göre değil ancak Allah’a göre tanımlarız. Bir başka yazımda da söylemiştim, endişe(leri)miz, Firavunu devirip firavunlaşmaktır. Karunu yerin dibine geçirip, hazinelerine çullanmaktır. Ebu cehili alaşağı edip, Darun-Nedveye başolmaktır. Şu anda birşeyler söylüyorsak, bu topluluğun geçmişte başına bela olan, bedeli ağır olan sağrısından söylüyoruz. Allah idraklerimizi açmamıza yardım edecektir, eğer önce açılan hakikatleri salih amele dökersek. Bunu konuşalım.
Allah yardıcımız olsun…
Not: Gayem kimseyi rencide etmek değil şüphesiz. Sonuçta birbirimizi tanımıyoruz. Ama aynı havayı soluduğumuzu hissedebiliyorum, bir çok arkadaşla..haddimi aşmaktan da Allah’a sığınırım…
__________________ emrolunduğun gibi dosdoğru ol
|
Yukarı dön |
|
|
adalet Uzman Uye
Katılma Tarihi: 02 ekim 2006 Gönderilenler: 1195
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Diyanet tepkilerden çekindiği için olsa gerek araya sünnet-münnet karıştırarak işi kotarmaya çalışmış.Keşke bu Kur'an yılı konusunda ciddi olsalar da insanları azıcık Kur'ana yönlendirseler,gözü açılanların oranı yüzbinde bir bile olsa büyük nimettir ve Allah hayrul-mekirindir vesselam.
__________________ "Bir kavme olan kininiz sizi adaletten ayırmasın.."
|
Yukarı dön |
|
|
Abdullah Tikici Katilimci Uye
Katılma Tarihi: 28 aralik 2009 Yer: Turkiye Gönderilenler: 16
|
Gönderen: 30 kasim 2019 Saat 00:16 | Kayıtlı IP
|
|
|
Sevgili duacıkardeşim! Din’i mübin’e mensup olan bizler, dilimizin de mübin olması gerekiyor. Yorumunuzun bir kısmını sanki kuş dileye yazmışsınız gibime geldi. Örneğin: bir emri vakiiyle , “Lütfen bu bastırılmışlık duygusunu aşın artık, bunda samimiyim” ne demektir bastırılmışlık duygusu? Yine: “O halde “öteki” nin niyetini sorgulama densizliğini, siyasi taktiklerini deşifre etmiş gibi de sunmayalım lütfen” Bununla da, neyi kast ettiğinizi anlamış değilim. Yoksa sen, ameli kötü olanların niyeti iyi olabilir demek mi istiyorsun? Veya altın fincan içinde, Zehir satanlar hakkında, bizden hüsnü zan etmemizi mi istiyorsun?
Şahsım adına şunu söylemek istemişim: bu dünyada Kuran’ı, hizmetçi olarak kullanan bir güruh vardır; ey inananlar, dikkatinize! Onları keşfede bilmek için de elbette ki hizmet edilen kuran ile iştigal etmek lazımdır…
Selam ve muhabbet ile hoşça kalın.
.
|
Yukarı dön |
|
|
|
|